Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretimi Ders Kitaplarında Kültür Aktarımı Cultural Transmission Through Teaching Turkish As a Foreign Language Course Books

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Fatih YILMAZ

2012-09-01

Full Text Available Communication in foreign language teaching is gaining more importance in today’s world. Language students find that learning the vocabulary and grammatical structures of a particular language is not enough to gain proficiency in the language. The close relationship between language and culture reveals the fact that it is impossible to master a language without learning its culture. Therefore, the course books used for teaching a foreign language must improve students’ communication skills by raising their cultural awareness. In this study, culture transfer through course books is analyzed and evaluated within the context of teaching Turkish to foreigners. The Yeni Hitit Yabancılar için Türkçe series, the course books used in the Turkish Studies Department at Jagiellonian University, are evaluated according to the following cultural transfer criteria: a subject area, (b type of text and (c visuality. The evaluation of the Yeni Hitit Yabancılar için Türkçe course book series from the perspective of cultural transmission has revealed that they contain elements that present Turkish culture to students with its different aspects and succeed in transmitting the Turkish culture to students for whom they are intended. Course books that promote communicative and intercultural competence should be chosen to teach Turkish as a foreign language at Polish universities. Günümüzde yabancı dil öğretiminde iletişimin önemi gittikçe artmaktadır. Dil öğrenenler için sadece o dilin kelime ve dilbilgisi yapılarını öğrenmek dil yeterliliği açısından yeterli değildir. Dil ve kültür arasındaki yakın ilişki, bir dile o dilin kültürünü öğrenmeden hâkim olunamayacağı gerçeğini ortaya koymaktadır. Bundan dolayı, yabancı dil öğretimi için kullanılan ders kitapları da kültürel farkındalığı artırarak iletişim becerilerini geliştirmesi beklenmektedir.

Trol ve uzatma ağları ile İzmir körfezinden yakalanan dil (Solea solea balığının yaşama yüzdesi; kültür şartlarına adaptasyonu ve beslenme davranışı.

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Doç.Dr. Fatih Başaran

2008-01-01

Full Text Available Trol ve uzatma ağları ile İzmir körfezinden yakalanan dil (Solea solea balığının yaşama yüzdesi; kültür şartlarına adaptasyonu ve beslenme davranışı. Bu araştırmada, doğal ortamdan yakalanan dil balığının (Solea solea, kültür şartlarına adaptasyonu ve beslenme davranışı incelenmiştir. Dil balıkları, 2007 Mart-Nisan döneminde, İzmir Körfezi’nden trol ve uzatma ağlarıyla yakalanmıştır. 270 adet dil balığının ön adaptasyonu sırasında, ilk beş gün boyunca, karanlık ortamda antibiyotik (100 ppm fruzolidon ilavesi, 60 dak/gün uygulaması gerçekleştirilmiştir. Kültür şartlarında ilk besleme için, kalamar (Loligo vulgaris, boru kurdu (Diopatra neopolitana, kara midye (Mytilus galloprovincialis, sülünes (Solen marginatus, istiridye (Ostrea edulis, japon şapkası (Patella spp., deniz salyangozu (Monodonta turbinata ve taze sardalya (Sardina pilchardus kullanılmıştır. Dil balıkları 0-2 gün içinde beslenmeye başlamıştır ve boru kurdu, en çok tercih ettikleri tür olmuştur. Bir aylık adaptasyon dönemi sonunda, uzatma ağlarıyla yakalanan dil balıklarının yaşama oranının (%58, trol ile yakalananların yaşama oranından (%29 önemli düzeyde yüksek bulunmuştur (p

Derin Yapı Yüzey Yapı İlişkisi Bağlamında Temel Dil Becerileri Üzerine Bir Analiz Çalışması

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Bilginer ONAN

2015-07-01

Full Text Available Bu çalışmada, derin yapı yüzey yapı ilişkileri bağlamında, ana dili eğitiminde temel dil becerileri olarak kabul edilen dinleme, konuşma, okuma ve yazma kavramları analiz edilmiştir. Birinci bölümde, ilk kez Port Royal Gramer Okulu tarafından ortaya konan ve 1960’larda Noam Chomsky tarafından Üretimci Dönüşümsel Dil Bilgisi kuramıyla tekrar gündeme getirilen derin yapı ve yüzey yapı kavramları hakkında bilgi verilmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde ise derin yapı ve yüzey yapı ilişkileri çerçevesinde dinleme, konuşma, okuma ve yazma becerileri analiz edilmiştir. Çalışmanın amacı, dilin iki temel boyutu olan anlam ve biçim ilişkileri bağlamında, temel dil becerilerinin eğitimi sürecinde belirleyici olan unsurları tespit ederek, sürecin programlanmasına yönelik öneriler geliştirmektir. Çalışma çerçevesinde yapılan analizlerde boğumlama, bürün olguları, beden dili, üretici kelime hazinesi, alıcı kelime hazinesi, akıcılık, metin türü, yazım ve noktalama, bağdaşıklık, tutarlılık, ön bilgi, kelime tanıma, kelime ayırt etme, edinilmiş bilgi, önvarsayım, sezdirim kavramlarının derin yapı yüzey yapı ilişkileri bağlamında temel dil becerilerinin geliştirilmesinde süreci etkileyen unsurlar olduğu tespit edilmiştir. Bu kavramlar arasında boğumlama, bürün olgusu, beden dili, akıcılık, bağdaşıklık, metin türü, kelime tanıma, kelime ayırt etme, yazım ve noktalama, doğrudan yüzey yapıyla ilgilidir. Üretici kelime hazinesi, akıcılık, alıcı kelime hazinesi, tutarlılık, ön bilgi, edinilmiş bilgi, önvarsayım ve sezdirim kavramları ise derin yapıyı ilgilendirmektedir. Akıcılık kavramının bütün dil becerileriyle ilgili olduğu belirlenmiştir.

Bacterial profile of urinary tract infection and antimicrobial susceptibility pattern among pregnant women attending at Antenatal Clinic in Dil Chora Referral Hospital, Dire Dawa, Eastern Ethiopia

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Derese B

2016-02-01

Full Text Available Behailu Derese,1 Haji Kedir,2 Zelalem Teklemariam,3 Fitsum Weldegebreal,3 Senthilkumar Balakrishnan4 1Department of Medical Laboratory, Dil Chora Referral Hospital, Dire Dawa, 2Department of Public Health, 3Department of Medical Laboratory Sciences, 4Department of Medical Microbiology, College of Health and Medical Sciences, Haramaya University, Harar, Ethiopia Purpose: The aim of this study was to determine the bacterial profile of urinary tract infection (UTI and antimicrobial susceptibility pattern among pregnant women attending at antenatal clinic in Dil Chora Referral Hospital, Dire Dawa, Eastern Ethiopia.Patients and methods: An institutional-based cross-sectional study was conducted from February 18, 2015 to March 25, 2015. Clean-catch midstream urine specimens were collected from 186 pregnant women using sterile containers. Then, culture and antimicrobial susceptibility tests were performed by standard disk diffusion method. Patient information was obtained using pretested structured questionnaire. Data were entered and cleaned using EpiData Version 3 and then exported to Statistical Package for Social Science (Version 16 for further analysis.Results: The prevalence of significant bacteriuria was 14%. Gram-negative bacteria were more prevalent (73%. Escherichia coli (34.6%, coagulase-negative staphylococci (19.2%, Pseudomonas aeruginosa (15.4%, and Klebsiella spp. (11.5% were common bacterial isolates, where most of them were resistant against ampicillin, amoxicillin, tetracycline, trimethoprim–sulfamethoxazole, and chloramphenicol. Multidrug resistance (resistance in ≥2 drugs was seen in 100% of the isolated bacteria. A majority of the bacterial isolates were sensitive to ciprofloxacin, ceftriaxone, erythromycin, and gentamicin.Conclusion: This study found a number of bacterial isolates with very high resistance to the commonly prescribed drugs from pregnant women with and without symptoms of UTI. Therefore, the early routine

İşitme Engelli Bir Çocuğun Okuma Yazma Becerilerinin Dil Deneyim Yaklaşımı İle Desteklenmesi

Directory of Open Access Journals (Sweden)

H. Pelin Karasu

2015-01-01

Full Text Available Dil Deneyim Yaklaşımı; dinleme, konuşma, okuma ve yazma becerilerinin bir arada kullanılması ve okuma materyallerinin öğrencilerin deneyimleriyle oluşturulması temeline dayanmaktadır. Bu araştırmanın amacı, işitme engelli bir çocuğun okuma yazma becerilerinin gelişiminin Dil Deneyim Yaklaşımı ile desteklenme sürecinin incelenmesidir. Araştırma, bu amaç doğrultusunda, eylem araştırması şeklinde desenlenmiştir. Araştırmanın katılımcıları; araştırmacı öğretmen, geçerlik komitesi üyeleri, ilkokul 2. sınıfa devam eden işitme engelli bir öğrenci ve sınıf öğretmenidir. Araştırma verileri; araştırmacı günlüğü, belgeler, görüşmeler, uygulama planları, uygulama videoteyp kayıtları ve formel olmayan değerlendirmeler kullanılarak elde edilmiştir. Araştırma bulguları, sürecin iki evrede gerçekleştiğini göstermektedir. Bu evreler; sıralı kartlardaki olayların sözlü ve yazılı dille paylaşılması ile kelime bankası ve sözdizimi etkinliğidir. Araştırma sonuçları; dil deneyim uygulamalarının sözlü dilin gelişmesi için fırsatlar sağladığını, sözel ipuçlarının kullanılmasına, düşüncelerin sözlü ve yazılı dille ifade edilmesine olanak verdiğini, sözcük dağarcığı ve sözdizimine ilişkin ihtiyaçların belirlenmesini sağlayarak öğrencinin düzeyine uygun etkinliklerin hazırlanmasına fırsat sağladığını göstermektedir.Anahtar Sözcükler: Dil deneyim yaklaşımı, okuma yazma becerileri, işitme engelli çocuk Supporting a Hearing Impaired Child’s Literacy Development With Language Experience Approach Abstract Language Experience Approach (LEA emphasizes the synergy among listening, speaking, reading and writing skills and suggests considering learners’ experiences while preparing reading materials. The aim of the current study is to investigate LEA’s supportive role in a hearing impaired child’s literacy development. In

Öğretmen Adaylarının Yabancı Dil Kavramına İlişkin Metaforik Algıları Metaphorical Perceptions Of Prospective Teachers Regarding Foreign Language

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Mehmet Nuri GÖMLEKSİZ

2013-09-01

Full Text Available Teaching a foreign language has been included in curriculum at every education stage and it has been given priority for the individuals to learn. Attitudes and perceptions play an important role in learning a foreign language as well as having an effective study process. While positive attitudes and perceptions affect foreign language learning process positively, negative ones affect the process negatively. The aim of this study is to explore metaphorical images of prospective teachers toward the concept of foreign language. The study was conducted on prospective teachers enrolled at Faculty of Education in Fırat University during the Spring term of 2012-2013 academic year. Volunteer students were included in the study. Of the 542 prospective teachers, 289 were female and 253 were male. Data of the study were collected through the use of the prompt “Foreign language is like ………….. because ………….”.The metaphor sheets were handed the participants in their classrooms. The prospective teachers were asked to write the first metaphor that they came up with. Upon completing the metaphor sheet, all the participants were asked to write the reasons of the metaphors they developed regarding foreign language. The participants were given sufficient time to write their metaphors and their reasons in their classrooms. To do that, a single session of any class hour was used and the sheets were collected in the same way. Content analysis was used to analyze the data. Eight categories were identified based on the 54 metaphorical images toward the concept of foreign language. The categories are as follows: Future, necessity, power, joy, travel, despair, difficulty and colonialism. Based on the study results, some useful recommendations are offered. Yabancı bir dil öğretme her düzeyde eğitim kurumunun programında yer alan ve bireylerin öğrenmesinde öncelik verilen bir alan olmuştur. Yabancı dil öğrenmede etkili çalışma s

İkinci/Yabancı Dil Öğretiminde Özgün ve Değiştirilmiş Dilsel Girdi Üzerine On The Authentic And Modified Input In The Second/Foreign Language Teaching

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Mustafa DURMUŞ

2013-03-01

Full Text Available In the language teaching, the subject of input presented to learnersand comprehension level of these inputs by learners are one of thesignificant fields. Because of this, how these inputs are presented tolearners are also important. These inputs learners exposed can be authentictexts which are produced in natural communication environment of thosewho speak target language as native language and also can be modifiedtexts which are produced by modifying authentic texts according toproficiency level of target group or by natural way considering the anxiety oflearners. Modified texts also can be presented as simplified or elaboratedtexts. In this paper, significance of reading comprehension, selection ofauthentic or modified text and types of modification in the process oflanguage teaching will be discussed. It should be noted that it is notpossible to find a particular usage area for each of these text types in thesecond/foreign language teaching process. However, while creating teachingmaterials, the teaching process can be enchanced by using authentic,simplified or elaborated texts because simplified and elaborated textsupgrade the level of learners and positively influence their learning motives.Authentic texts, because of their natural language material, help learners topractise their communication skills in the target language. The articlereveals the theoretical features that produce authentic texts or types ofmodified texts, and the aspects of these text types that may be foundbenefical or that make them difficult to understand by pointig to theprincipal literature on the subject. In this regard, the article is a theoreticaland descriptive study that produce framework that provides basis forimplementations of the publishers who have to prepare texts for targetgroups and of the faculty members who have to prepare texts for theirsecond/foreign language learners. Dil öğretiminde öğreniciye sunulan dilsel girdi (input ve bu dilsel girdinin �

Implementación de un sistema DIL/METPC con Labview para ensayos a transformadores; Implementation of embedded system DIL/NETPG with Labview for test to transformers

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Josnier Ramos Guardarrama

2014-04-01

Full Text Available Se presentan los resultados de la modernización de las mediciones y el control de la ejecución de ensayos para la determinación de: las pérdidas de vacío y corriente de excitación, las pérdidas con carga e impedancia de cortocircuito y el incremento de temperatura de transformadores de distribución, según la norma IEEE Std. C57.12.90TM-2006. La modernización se sustenta en el diseño y construcción de un sistema de adquisición de datos basado en el DNP/1110 que realiza las tareas de muestreo y control; dirigido por tres programas elaborados en el ambiente Labview. Adicionalmente, se procesan y visualizan los resultados de cada uno de los ensayos. Se implementa un controlador del núcleo de GNU/Linux en conjunto con una aplicación en la zona de usuario, el cual permite obtener una frecuencia de muestreo de 20.22 kHz. La transferencia de información se realiza mediante una conexión por socket TCP/IP.  This paper presents the design and validation for operation of an automatic measurement system for the Laboratory of Distribution Transformers of the CIPEL. The system makes the test for no-load looses and excitement current, load losses and impedance voltage; and temperature rise according to the IEEE Std C57.12.90TM-2006 standard. A data acquisition system based on the DIL/NetPC DNP/1110 manages the sampling and control tasks; lead by three programs written in Labview. The results are processed and shown for each one of the tests. A core controller of GNU/Linux joint to an application in user area allows to obtain a sampling frequency of 20.22 kHz, according to the performance of the system hardware. The transfer of information between the embedded system and the lead programs is accomplished through a connection with socket TCP/IP.

Implementación de un sistema DIL/METPC con Labview para ensayos a transformadores Implementation of embedded system DIL/NETPG with Labview for test to transformers

Directory of Open Access Journals (Sweden)

José Angel Martínez Barbado

2012-02-01

Full Text Available Se presentan los resultados de la modernización de las mediciones y el control de la ejecución de ensayos para la determinación de: las pérdidas de vacío y corriente de excitación, las pérdidas con carga e impedancia de cortocircuito y el incremento de temperatura de transformadores de distribución, según la norma IEEE Std. C57.12.90TM-2006. La modernización se sustenta en el diseño y construcción de un sistema de adquisición de datos basado en el DNP/1110 que realiza las tareas de muestreo y control; dirigido por tres programas elaborados en el ambiente Labview. Adicionalmente, se procesan y visualizan los resultados de cada uno de los ensayos.Se implementa un controlador del núcleo de GNU/Linux en conjunto con una aplicación en la zona de usuario, el cual permite obtener una frecuencia de muestreo de 20.22 kHz. La transferencia de información se realiza mediante una conexión por socket TCP/IP.This paper presents the design and validation for operation of an automatic measurement system for the Laboratory of Distribution Transformers of the CIPEL. The system makes the test for no-load looses and excitement current, load losses and impedance voltage; and temperature rise according to the IEEE Std C57.12.90TM-2006 standard. A data acquisition system based on the DIL/NetPC DNP/1110 manages the sampling and control tasks; lead by three programs written in Labview. The results are processed and shown for each one of the tests. A core controller of GNU/Linux joint to an application in user area allows to obtain a sampling frequency of 20.22 kHz, according to the performance of the system hardware. The transfer of information between the embedded system and the lead programs is accomplished through a connection with socket TCP/IP.

Yabancı Dil Türkçe Öğreten İngilizce Öğretmenleri İle Bir Durum İncelemesi: “Türkçe Balta Girmemiş Orman" A Case Study With English Teachers Teaching Turkish As A Foreign Languge: “Turkish An Untouched Forest”

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Serra YAVUZ

2013-09-01

Full Text Available Learning Turkish as a foreign language has gained importanceand popularity in the past few decades around the world. As aconsequence of this growing demand, institutions are obliged to offermore courses for learners and train more effective educators of Turkishas a foreign language. Turkish is still being taught widely byacademicians who mostly have not received any training courses,seminars, teaching practice opportunities or even lesson observationopportunities before they enter this area of teaching. Turkish as aforeign language courses are mostly being taught by educators whohold Linguistics, Turkish Language and Literature, Turkish, English,French or German Language Education degrees. In this study, selfefficacybelief levels of English teachers who are teaching their nativelanguage, Turkish, as a foreign language was measured. Data wascollected through a survey, personal interviews and block lessonobservations. Collected data was used to determine the levels of selfefficacybeliefs, the effects of being a native speaker of the targetlanguage, and difficulties in teaching Turkish grammar. Results showthat even though they are the native speakers of Turkish, Englishteachers’ self-efficacy belief levels were low, and this state affects thechoice of in-class activities and other educational decisions of theparticular teachers. Son yıllarda dünyada yabancı dil olarak Türkçe öğrenmek isteyenlerin sayısındaki artış, ilgili eğitim kurumlarının bu alanda daha çok arzda bulunmasını, bu arzı sağlayabilmek için de donanımlı öğretmen yetiştirmesini zorunlu kılmıştır. Yabancı dil olarak Türkçe eğitimi günümüzde hâlâ anadili Türkçe olan ancak çoğunluğu Türkçenin yabancı dil olarak öğretilmesine yönelik bir eğitim almamış akademisyenler tarafından yürütülmektedir. Bu akademisyenler çoğunlukla Dilbilim, Türk Dili ve Edebiyatı, Türkçe, İngilizce, Fransızca, Almanca Öğretmenlikleri b

Temel Söz Varlığı Bağlamında Türkçe Ve Almancada En Sık Kullanılan Elli Eylemin Söz-Eylem Kuramı Çerçevesinde Dil-Yapısal Ve Kültürel Açıdan Karşılaştırılması Basic Vocabulury In Context Comparison Of Perspective Lingua-Structure And Culture Most Frequently Used Fifty Actions In Turkish And German In The Frame Of Statement-Action Theory

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Faik KANATLI

2013-09-01

Full Text Available It is a common point linguists and language trainers agree on thatbasic vocabulary plays a determinant role in both native and secondlanguage acquisition and teaching. Another point on which thosescientists agree is that language acquisition and teaching is also anacquisition and teaching of culture. By leading aforementionedassumptions, in this study, most frequently used fifty verbs in Turkishand German will be classified according to statement-action theory andcompared in terms of lingua-structure and culture. Through thecomparison based on frequency and statement-action theory, this studyaims to make inferences that will probably contribute to both teachingGerman to Turkish speaker as a foreign language and teaching Turkishto German speaker as a foreign language. The study will be built ondata from Tschirner 2008 and Ozkan 2012. Correspondence and noncorrespondencebetween Turkish and German will be interpreted andjustified in most frequently used first fifty verbs.Main thesis of the study is that determination and comparison ofmost frequently used fifty verbs in native and foreign language will beeffective in teaching basic vocabulary gradually through action focusedgrammar (Valanzgrammatik. Another emphasis of the study is thatsequencing of first fifty verbs reflects the cultural priority of nativespeakers. Findings and inference of the study Turkish education,Turkish education as a foreign language and foreign language educationis expected to contribute. Findings and inference will be based onprogressive teaching of the word. In this regard, this study may resolvesome of the shortcomings in the literature. Gerek birinci gerek ikinci dil edinimi ve öğretiminde temel söz varlığının belirleyici bir rol oynadığı dilbilimci ve dil eğitimcilerinin ortaklaştığı noktadır. Söz konusu bilimcilerin görüş birliği içinde olduğu bir başka nokta, dil edinimi ve öğretiminin aynı zamanda bir kültür edinimi ve öğretimi oldu

Caspase inhibitors of the P35 family are more active when purified from yeast than bacteria.

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Ingo L Brand

Full Text Available Many insect viruses express caspase inhibitors of the P35 superfamily, which prevent defensive host apoptosis to enable viral propagation. The prototypical P35 family member, AcP35 from Autographa californica M nucleopolyhedrovirus, has been extensively studied. Bacterially purified AcP35 has been previously shown to inhibit caspases from insect, mammalian and nematode species. This inhibition occurs via a pseudosubstrate mechanism involving caspase-mediated cleavage of a "reactive site loop" within the P35 protein, which ultimately leaves cleaved P35 covalently bound to the caspase's active site. We observed that AcP35 purifed from Saccharomyces cerevisae inhibited caspase activity more efficiently than AcP35 purified from Escherichia coli. This differential potency was more dramatic for another P35 family member, MaviP35, which inhibited human caspase 3 almost 300-fold more potently when purified from yeast than bacteria. Biophysical assays revealed that MaviP35 proteins produced in bacteria and yeast had similar primary and secondary structures. However, bacterially produced MaviP35 possessed greater thermal stability and propensity to form higher order oligomers than its counterpart purified from yeast. Caspase 3 could process yeast-purified MaviP35, but failed to detectably cleave bacterially purified MaviP35. These data suggest that bacterially produced P35 proteins adopt subtly different conformations from their yeast-expressed counterparts, which hinder caspase access to the reactive site loop to reduce the potency of caspase inhibition, and promote aggregation. These data highlight the differential caspase inhibition by recombinant P35 proteins purified from different sources, and caution that analyses of bacterially produced P35 family members (and perhaps other types of proteins may underestimate their activity.

Enhanced performance of dicationic ionic liquid electrolytes by organic solvents

International Nuclear Information System (INIS)

Li, Song; Feng, Guang; Cummings Peter, T; Zhang, Pengfei; Fulvio Pasquale, F; Hillesheim Patrick, C; Dai, Sheng

2014-01-01

The use of dicationic ionic liquid (DIL) electrolytes in supercapacitors is impeded by the slow dynamics of DILs, whereas the addition of organic solvents into DIL electrolytes improves ion transport and then enhances the power density of supercapacitors. In this work, the influences of organic solvents on the conductivity of DILs and the electrical double layer (EDL) of DIL-based supercapacitors are investigated using classical molecular dynamics simulation. Two types of organic solvents, acetonitrile (ACN) and propylene carbonate (PC), were used to explore the effects of different organic solvents on the EDL structure and capacitance of DIL/organic solvent-based supercapacitors. Firstly, it was found that the conductivity of DIL electrolytes was greatly enhanced in the presence of the organic solvent ACN. Secondly, a stronger adsorption of PC on graphite results in different EDL structures formed by DIL/ACN and DIL/PC electrolytes. The expulsion of co-ions from EDLs was observed in DIL/organic solvent electrolytes rather than neat DILs and this feature is more evident in DIL/PC. Furthermore, the bell-shaped differential capacitance–electric potential curve was not essentially changed by the presence of organic solvents. Comparing DIL/organic solvent electrolytes with neat DILs, the capacitance is slightly increased by organic solvents, which is in agreement with experimental observation. (paper)

Modelo DIL-D ©: diagnosticando las acciones de responsabilidad social corporativa centradas en la integración laboral de personas con discapacidad

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Marina Romeo Delgado

2016-06-01

Full Text Available El principal objetivo de la presente investigación es analizar y diagnosticar el grado de implantación y desarrollo de las acciones de responsabilidad social corporativa que facilitan la integración laboral de personas con discapacidad (RSC-D. Para ello hemos desarrollado un modelo clasificatorio (Modelo DIL-D © y un instrumento diagnóstico que dota de herramientas objetivas a los profesionales, en aras de fomentar la integración laboral de personas con discapacidad. El instrumento desarrollado se ha administrado a responsables RSC y/o de RRHH de 42 empresas. Los resultados nos muestran la confiabilidad del instrumento, así como el ajuste del Modelo. Dos tercios de las empresas obtienen niveles altos de desarrollo en todas las dimensiones, si bien un 34,5 % bajos. El modelo establece las pautas de intervención que la empresa ordinaria debe seguir en aras de promover la integración laboral, facilitando las herramientas de diagnóstico que promueven la creación de entornos integradores.

15th and 16th Centuries Blue-White Ceramics: Comparison Of Ottoman, Safavid and Chinese Samples In The Style Context / 15 ve 16. Yüzyıl Mavi-Beyaz Seramikleri: Osmanlı, Safevi ve Çin Hanedanlığı Örneklerinin Üslup Bağlamında Karşılaştırılması

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Sevcan ÖLÇER

2018-04-01

üzyıllarda Anadolu, Orta Asya ve Uzak Doğu’da hüküm süren bu devletler, politik veya sosyo-ekonomik nedenlerle birbirleriyle sürekli temas halinde olmuşlardır. Bu nedenleri kısaca savaş ganimetleri, diplomatik hediyeler, sanatçı alışverişi ve İpek Yolu aracılığıyla gerçekleşen ticari hareketler olarak sıralayabiliriz. Söz konusu medeniyetler arasında çeşitli sebeplerle gerçekleşen sanatsal etkileşimler, dokuma, maden, ahşap, cam ve seramik gibi küçük el sanatlarında karşımıza çıkmaktadır. Osmanlı, Safevi ve Çin Hanedanlıkları arasındaki sanatsal etkileşimler ve üsluplar, özellikle mavi-beyaz seramiklerde dikkate değer örnekleri içermektedir. 14. yüzyıldan beri Çin’de gelişmeye başlayan mavi-beyaz seramikler Safeviler ve Osmanlılar tarafından oldukça beğenilmiştir. Bunun yanında her iki ülke de 15 ve 16. yüzyıllarda bulundukları bölgelerde, kendilerinden önce var olan kültür birikimlerinden faydalanarak yerli ve yabancı üslupları birleştirmiştir. Çalışmamızda, öncelikle Safevilerin kuruluşundan itibaren ürettiği mavi-beyaz seramikler ve üretim merkezleri üzerinde durulmuş, merkezler arası üslup farklılıkları açıklanmıştır. Ardından, kırmızı hamurlu Milet işi ve beyaz hamurlu mavi-beyaz ilk devir Osmanlı seramikleri hakkında bilgi verilerek, örnekler üzerinden İran ve Çin kaynaklı gelişen bezeme üslupları irdelenmiştir. Ayrıca, ustalar ve eserler aracılığıyla gelişen bezeme kompozisyonları Çin, Safevi ve Osmanlı ekseninde birbirleriyle karşılaştırılmıştır.

A crença no Dilúvio: campo e teoria na evolução da paisagem antes da geomorfologia

Directory of Open Access Journals (Sweden)

David Montgomery

2017-08-01

Full Text Available As opiniões sobre a origem do relevo terrestre têm sido marcadas pela fronteira entre ciência e religião. A criação do mundo que conhecemos é central para as visões religiosas e seculares do mundo; e até recentemente o poder de moldar as paisagens foi além do alcance dos mortais, atraindo especulações como as relacionadas ao papel da intervenção divina. Por séculos, o pensamento racional cristão questionou-se sobre a origem da superfície terrestre levando em consideração o Dilúvio de Noé que deu origem a montanhas e vales. Somente quando os geólogos aprenderam como decifrar a história da Terra e os sinais dos processos que moldaram a topografia terrestre é que, de fato, os naturalistas alcançaram uma compreensão das forças que moldaram o mundo. Nesse sentido, as raízes históricas da geomorfologia encontram-se na tensão entre a fé nas teorias e o poder de persuasão das observações de campo – questões que permanecem importantes à prática geomorfológica hoje em dia.

Psoriasisin Sistemik Tedavi Kilavuzu: Yöntem Seçimi ve Izlemle Ilgili Pratik Öneriler, Tartismali Konular

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Tülin Ergun

2007-03-01

Full Text Available Psoriasis, sik görülen, çogu kez yasam boyunca süren ve genellikle tedaviyle yok edilemeyen bir hastaliktir. Bu durum, hastalarin yasam boyunca tedavi edilmesini ve özellikle siddetli hastaligi olan hastalarda, önemli yan etkileri olan ilaçlarin uzun süreli kullanilmasini gerektirir. Bu derlemenin amaci, dermatoji uzmanina, orta ve siddetli psoriasisi olan bir hastayla karsilastiginda hangi yöntemi seçmesi gerektigiyle ilgili rehberlik edebilmektir. Bu baglamda fototerapi, geleneksel ve biyolojik tedavi ajanlari, avantaj ve dezavantajlari, izlemde dikkat edilmesi gereken yönleriyle tartisilacaktir.

Prostate Stereotactic Ablative Radiation Therapy Using Volumetric Modulated Arc Therapy to Dominant Intraprostatic Lesions

International Nuclear Information System (INIS)

Murray, Louise J.; Lilley, John; Thompson, Christopher M.; Cosgrove, Vivian; Mason, Josh; Sykes, Jonathan; Franks, Kevin; Sebag-Montefiore, David; Henry, Ann M.

2014-01-01

Purpose: To investigate boosting dominant intraprostatic lesions (DILs) in the context of stereotactic ablative radiation therapy (SABR) and to examine the impact on tumor control probability (TCP) and normal tissue complication probability (NTCP). Methods and Materials: Ten prostate datasets were selected. DILs were defined using T2-weighted, dynamic contrast-enhanced and diffusion-weighted magnetic resonance imaging. Four plans were produced for each dataset: (1) no boost to DILs; (2) boost to DILs, no seminal vesicles in prescription; (3) boost to DILs, proximal seminal vesicles (proxSV) prescribed intermediate dose; and (4) boost to DILs, proxSV prescribed higher dose. The prostate planning target volume (PTV) prescription was 42.7 Gy in 7 fractions. DILs were initially prescribed 115% of the PTV Prostate prescription, and PTV DIL prescriptions were increased in 5% increments until organ-at-risk constraints were reached. TCP and NTCP calculations used the LQ-Poisson Marsden, and Lyman-Kutcher-Burman models respectively. Results: When treating the prostate alone, the median PTV DIL prescription was 125% (range: 110%-140%) of the PTV Prostate prescription. Median PTV DIL D50% was 55.1 Gy (range: 49.6-62.6 Gy). The same PTV DIL prescriptions and similar PTV DIL median doses were possible when including the proxSV within the prescription. TCP depended on prostate α/β ratio and was highest with an α/β ratio = 1.5 Gy, where the additional TCP benefit of DIL boosting was least. Rectal NTCP increased with DIL boosting and was considered unacceptably high in 5 cases, which, when replanned with an emphasis on reducing maximum dose to 0.5 cm 3 of rectum (Dmax 0.5cc ), as well as meeting existing constraints, resulted in considerable rectal NTCP reductions. Conclusions: Boosting DILs in the context of SABR is technically feasible but should be approached with caution. If this therapy is adopted, strict rectal constraints are required including Dmax 0.5cc . If

Programación de un sistema de adquisición de datos utilizando el sistema embebido DNP/1110; Programming of a data acquisition system using the embedded system dil/netpc DNP/1110

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Josnier Ramos Guardarrama

2011-06-01

Full Text Available En el trabajo se presenta una alternativa económica de un sistema de adquisición de datos (SAD basado en el kit dedesarrollo DIL/NetPC DNP/1110, el cual esta formado por un microcontrolador de INTEL SA-1110 StrongARM quetrabaja a 206 MHz y que tiene incorporado un controlador de Ethernet que permite desarrollar aplicaciones con el usode la red. El sistema embebido dispone de un sistema operativo Linux, kernel versión 2.4.18. Como parte del diseñose incorporan de forma compacta los elementos necesarios para que el SAD sea capaz de muestrear ocho señalescapturadas simultáneamente. De particular interés resulta la programación, presentándose dos variantes de solución:cuando se ejecuta la aplicación con un software que corre en el área de usuario y cuando el control se logra con unmódulo del sistema operativo específico para el trabajo del SAD. El sistema está soportado por la integración desoftware libre y propietario.  This work focuses on an economic alternative for developing a data acquisition system (DAS which is made up forThe DIL/NetPC DNP/1110, which provides a very compact Intel 206 MHz SA-1110 StrongARM-based low powerembedded controller with TCP/IP stack and web server for high-speed embedded networking applications. Theembedded system has an operating system Linux, kernel version 2.4.18. The built data acquisition system has thenecessary elements to take charge of governing the sampling process of eight signals. Of particular interest it is theprogramming, being presented two solution variants: when the application is executed with software that it runs inuser's area and when the control is achieved with a specific build module of the operating system for the work of theDAS.. The system is supported by the integration of free software and property software.

Programación de un sistema de adquisición de datos utilizando el sistema embebido DNP/1110;Programming of a data acquisition system using the embedded system dil/netpc DNP/1110

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Josnier Ramos - Guardarrama,et al.

2011-06-01

Full Text Available En el trabajo se presenta una alternativa económica de un sistema de adquisición de datos (SAD basado en el kit de desarrollo DIL/NetPC DNP/1110, el cual esta formado por un microcontrolador de INTEL SA-1110 StrongARM que trabaja a 206 MHz y que tiene incorporado un controlador de Ethernet que permite desarrollar aplicaciones con el uso de la red. El sistema embebido dispone de un sistema operativo Linux, kernel versión 2.4.18. Como parte del diseño se incorporan de forma compacta los elementos necesarios para que el SAD sea capaz de muestrear ocho señales capturadas simultáneamente. De particular interés resulta la programación, presentándose dos variantes de solución: cuando se ejecuta la aplicación con un software que corre en el área de usuario y cuando el control se logra con un módulo del sistema operativo específico para el trabajo del SAD. El sistema está soportado por la integración de software libre y propietario.This work focuses on an economic alternative for developing a data acquisition system (DAS which is made up for The DIL/NetPC DNP/1110, which provides a very compact Intel 206 MHz SA-1110 StrongARM-based low power embedded controller with TCP/IP stack and web server for high-speed embedded networking applications. The embedded system has an operating system Linux, kernel version 2.4.18. The built data acquisition system has the necessary elements to take charge of governing the sampling process of eight signals. Of particular interest it is the programming, being presented two solution variants: when the application is executed with software that it runs in user's area and when the control is achieved with a specific build module of the operating system for the work of the DAS.. The system is supported by the integration of free software and property software.

ÇUKUROVA KOŞULLARINDA ÇİVİOTU (Isatis tinctoria)' NUN PERFORMANSININ BELİRLENMESİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA

OpenAIRE

TANSI, Sezen

2014-01-01

Isatis tinctoria Cruciferae familyasından bir bitkidir. Çiviotu Türkiye'de doğal olarak bulunan ve iyi gelişen çok yıllık bir boya bitkisidir. Mavi boyanın kaynağı indigotindir. İndigotin, yapraklarda bulunan isatan B adlı bir maddenin hava ile temasından mavi renge dönüşmesi ile üretilmektedir. Bu gün ev boyacılığında kullanılan bir yöntemle yaprakların su ile kaynatılması ile kolaylıkla elde edilen Isatan B'nin alkali solüsyonu ile indigo elde edilmektedir. Bu araştırmada, Çukurov...

Etkileşimli Kitap Okuma: Dil ve Erken Okuryazarlık Becerilerinin Geliştirilmesinde Etkili Bir Yöntem

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Cevriye Ergül

2016-08-01

Full Text Available Erken okuryazarlık, çocukların okul öncesi dönemde okuma ve yazmaya ilişkin kazanmaları gereken önkoşul bilgi, beceri ve tutumları içermektedir. Yapılan birçok çalışmada erken okuryazarlık becerilerinin gelecekteki okuma yazma ve akademik becerileri güçlü bir şekilde yordadığı gösterilmiştir. Araştırmalardan elde edilen sonuçlar kısa ve uzun dönemde okul başarısı üzerinde etkili olduğu gözlenen erken okuryazarlık becerilerinin, okul öncesi dönemde desteklenmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Yetişkinlerin ev ve okul ortamlarında çocuklarla gerçekleştirdikleri birlikte kitap okuma etkinlikleri de, erken okuryazarlık becerilerinin desteklenmesinde en sık kullanılan müdahale yöntemlerinden birisidir. Alanyazında, yetişkinin çocuğa yönelik öğretici davranışlarını içeren kitap okuma etkinliklerinin, çocukların dil gelişimleri üzerinde etkili olduğu gösterilmiştir. Bu bağlamda geliştirilen ve yetişkin ile çocuk arasında etkin bir iletişimi temel alan Etkileşimli Kitap Okuma (EKO uygulamaları ise yetişkinin okuma sırasında aktif dinleyici konumunda olması, çocuğa öykü ile ilgili sorular yönelterek konuşma fırsatları sağlaması, bilinmeyen sözcükleri tanımlaması ve çocuktan gelen yanıtları tekrarlayarak genişletmeler yapması bakımından geleneksel uygulamalardan farklılaşmaktadır. Çok sayıda çalışmada EKO’nun çocukların dil, erken okuryazarlık becerileri ve okumaya yönelik tutumları üzerindeki olumlu etkilerinin olduğu ve gelişen bu becerilerin akademik başarıya önemli katkılarının olduğu gösterilmiştir. Bu noktadan hareketle bu yazıda, EKO yöntemi ele alınmış ve uygulama adımlarına ilişkin bilgi verilmiştir. Early literacy includes prerequisite knowledge, skills, and attitudes that children should acquire in relation to reading and writing prior to primary education. Several studies have shown effectiveness of early

Impact of Dictionary Type and Usage to Enhance Turkish Vocabulary in Teaching Turkish as a Foreign Language Yabancı Dil Türkçe Öğretiminde Sözlük Türleri ve Kullanımlarının Türkçe Sözvarlığını Geliştirmeye Etkisi

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Gülden TÜM

2012-12-01

Full Text Available Vocabulary learning is one of the major challenges for many learners as it is an essential part of foreign language learning. Words are important linguistic parts to convey meanings and even to eliminate misunderstandings in communication. Currently, a new attitude on vocabulary learning is that it is not memorizing words in the contexts of serial lists (Fallahchai, 2011 and vocabulary instruction must be redefined to include more than just memorizing the meanings of words; therefore, some suggestion about learning vocabulary is utilizing dictionaries since they play a vital role to empower users to find appropriate usage of words and to continue communication as well. The purpose of this study is to determine to what extent dictionaries satisfy needs of foreign learners of Turkish, what type of dictionary is more beneficial, the role of dictionary type in the retention of meaning, whether the type of dictionary used will influence learners' Turkish learning attitudes and improve their learning outcomes, and finally to evaluate the effects of implementing dictionary skills instruction. The participants are 42 Erasmus students majoring at different faculties at Çukurova University, Adana, Turkey and also learning Turkish as a foreign language. The results indicated learning new Turkish word is complicated but it can be overcome by using appropriate dictionaries (bilingual, multilingual and electronic dictionaries etc.. Sözvarlığı öğrenimi dil öğrenmenin en önemli parçası ve aynı zamanda da birçok öğrenci için en temel zorluklardan birisidir. Sözcükler manaları aktaran hatta iletişimde yanlış anlaşılmaları ortadan kaldıran canlı ve önemli dil parçalarıdır. Sözvarlığı ile ilgili yapılmış olan birçok çalışma olmasına rağmen son zamanlarda sözvarlığının öğrenilmesi ve iletişimde kullanılmasıyla ilgili yeni bir eğilim ortaya çıkmıştır. Bu eğilim, dil öğretiminde sözcüklerin listeler

Updated Drainable Interstitial Liquid Volume Estimates for 119 Single Shell Tanks (SST) Declared Stabilized

International Nuclear Information System (INIS)

FIELD, J.G.

2000-01-01

This document assesses the volume of drainable interstitial liquid (DIL) and pumpable liquid remaining in 119 single-shell tanks (SSTs) that were previously stabilized. Based on the methodology and assumptions presented, the DIL exceeded the stabilization criterion of less than 50,000 gal in two of the 119 SSTs. Tank 241-C-102 had an estimated DIL of 62,000 gal, and the estimated DIL for tank 241-BY-103 was 58,000 gal. In addition, tanks 241-BX-103, 241-T-102, and 241-T-112 appear to exceed the stabilization criterion of 5,000 gal supernatant. An assessment of the source of the supernatant in these tanks is beyond the scope of this document. The actual DIL and pumpable liquid remaining volumes for each tank may vary significantly from estimated volumes as a result of specific tank waste characteristics that are not currently measured or defined. Further refinement to the pumpable liquid and DIL volume estimates may be needed as additional tank waste information is obtained

Fine-tuning of T-cell development by the CD3γ di-leucine-based TCR-sorting motif

DEFF Research Database (Denmark)

Lauritsen, Jens Peter Holst; Boding, Lasse; Buus, Terkild B

2015-01-01

The CD3γ di-leucine-based (diL) receptor-sorting motif plays a central role in TCR down-regulation and in clonal expansion of virus-specific T cells. However, the role of the CD3γ diL motif in T-cell development is not known. In this study, we show that protein kinase C-induced TCR down-regulatio......The CD3γ di-leucine-based (diL) receptor-sorting motif plays a central role in TCR down-regulation and in clonal expansion of virus-specific T cells. However, the role of the CD3γ diL motif in T-cell development is not known. In this study, we show that protein kinase C-induced TCR down...

Debating the Social Thinking of Carlos Nelson Coutinho

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Bruno Bruziguessi

2017-10-01

Full Text Available BRAZ, Marcelo; RODRIGUES, Mavi (Org.. Cultura, democracia e socialismo: as idéias de Carlos Nelson Coutinho em debate. [Culture, democracy and socialism: The ideas of Carlos Nelson Coutinho in debate]. Rio de Janeiro: Mórula, 2016. 248 p.

An object-orientated computer control system for DC motor powered robotics

International Nuclear Information System (INIS)

Barnes, S.A.; Burrows, M.S.; Smith, D.

1993-01-01

In support of the life extension programme for Trawsfynydd Nuclear Power Station, Nuclear Electric plc undertook to carry out volumetric ultrasonic inspection of Reactor Pressure Vessel (RPV) Welds during 1991/92. Access to the Trawsfynydd RPV welds is only practicable from the outside of the vessel and a new generation of remote climbing vehicles, known as MAVIS (Magnetically Attached Vessel Inspection System) was developed to carry out the surface preparation and inspection activities. The purpose of the vehicles is to provide work platforms from which a variety of tasks can be conducted remotely by the fitting of different facilities such as weld location, wire brushing, surface grinding and ultrasonic scanning heads. This paper describes the design, development and implementation of the object oriented control software for the MAVIS vehicles. It further examines the future potential for control systems based upon object oriented philosophies. (author)

Direct integral linear least square regression method for kinetic evaluation of hepatobiliary scintigraphy

International Nuclear Information System (INIS)

Shuke, Noriyuki

1991-01-01

In hepatobiliary scintigraphy, kinetic model analysis, which provides kinetic parameters like hepatic extraction or excretion rate, have been done for quantitative evaluation of liver function. In this analysis, unknown model parameters are usually determined using nonlinear least square regression method (NLS method) where iterative calculation and initial estimate for unknown parameters are required. As a simple alternative to NLS method, direct integral linear least square regression method (DILS method), which can determine model parameters by a simple calculation without initial estimate, is proposed, and tested the applicability to analysis of hepatobiliary scintigraphy. In order to see whether DILS method could determine model parameters as good as NLS method, or to determine appropriate weight for DILS method, simulated theoretical data based on prefixed parameters were fitted to 1 compartment model using both DILS method with various weightings and NLS method. The parameter values obtained were then compared with prefixed values which were used for data generation. The effect of various weights on the error of parameter estimate was examined, and inverse of time was found to be the best weight to make the error minimum. When using this weight, DILS method could give parameter values close to those obtained by NLS method and both parameter values were very close to prefixed values. With appropriate weighting, the DILS method could provide reliable parameter estimate which is relatively insensitive to the data noise. In conclusion, the DILS method could be used as a simple alternative to NLS method, providing reliable parameter estimate. (author)

Missileborne Artificial Vision System (MAVIS)

Science.gov (United States)

Andes, David K.; Witham, James C.; Miles, Michael D.

1994-01-01

Several years ago when INTEL and China Lake designed the ETANN chip, analog VLSI appeared to be the only way to do high density neural computing. In the last five years, however, digital parallel processing chips capable of performing neural computation functions have evolved to the point of rough equality with analog chips in system level computational density. The Naval Air Warfare Center, China Lake, has developed a real time, hardware and software system designed to implement and evaluate biologically inspired retinal and cortical models. The hardware is based on the Adaptive Solutions Inc. massively parallel CNAPS system COHO boards. Each COHO board is a standard size 6U VME card featuring 256 fixed point, RISC processors running at 20 MHz in a SIMD configuration. Each COHO board has a companion board built to support a real time VSB interface to an imaging seeker, a NTSC camera, and to other COHO boards. The system is designed to have multiple SIMD machines each performing different corticomorphic functions. The system level software has been developed which allows a high level description of corticomorphic structures to be translated into the native microcode of the CNAPS chips. Corticomorphic structures are those neural structures with a form similar to that of the retina, the lateral geniculate nucleus, or the visual cortex. This real time hardware system is designed to be shrunk into a volume compatible with air launched tactical missiles. Initial versions of the software and hardware have been completed and are in the early stages of integration with a missile seeker.

Responses of aquatic macrophytes to anthropogenic pressures: comparison between macrophyte metrics and indices.

Science.gov (United States)

Camargo, Julio A

2018-02-26

Macrophyte responses to anthropogenic pressures in two rivers of Central Spain were assessed to check if simple metrics can exhibit a greater discriminatory and explanatory power than complex indices at small spatial scales. Field surveys were undertaken during the summer of 2014 (Duraton River) and the spring of 2015 (Tajuña River). Aquatic macrophytes were sampled using a sampling square (45 × 45 cm). In the middle Duraton River, macrophytes responded positively to the presence of a hydropower dam and a small weir, with Myriophyllum spicatum and Potamogeton pectinatus being relatively favored. Index of Macrophytes (IM) was better than Macroscopic Aquatic Vegetation Index (MAVI) and Fluvial Macrophyte Index (FMI) in detecting these responses, showing positive and significant correlations with total coverage, species richness, and species diversity. In the upper Tajuña River, macrophytes responded both negatively and positively to the occurrence of a trout farm effluent and a small weir, with Leptodictyum riparium and Veronica anagallis-aquatica being relatively favored. Although IM, MAVI, and FMI detected both negative and positive responses, correlations of IM with total coverage, species richness, and species diversity were higher. Species evenness was not sensitive enough to detect either positive or negative responses of aquatic macrophytes along the study areas. Overall, traditional and simple metrics (species composition, total coverage, species richness, species diversity) exhibited a greater discriminatory and explanatory power than more recent and complex indices (IM, MAVI, FMI) when assessing responses of aquatic macrophytes to anthropogenic pressures at impacted specific sites.

Software Reviews.

Science.gov (United States)

Kinnaman, Daniel E.; And Others

1988-01-01

Reviews four educational software packages for Apple, IBM, and Tandy computers. Includes "How the West was One + Three x Four,""Mavis Beacon Teaches Typing,""Math and Me," and "Write On." Reviews list hardware requirements, emphasis, levels, publisher, purchase agreements, and price. Discusses the strengths…

Derived intervention levels for application in controlling radiation doses to the public in the event of a nuclear accident or radiological emergency

International Nuclear Information System (INIS)

1986-01-01

This document sets out the principles and procedures for estimating derived intervention levels (DILs) and illustrates the application of these procedures to the estimation of DILs for a range of nuclides and exposure pathways, as aids to decisions on the application of protective measures for the public in the early and intermediate phases of a nuclear accident. The levels are derived subject to a number of assumptions about the intervention level of dose, the characteristics of the released material, the habits of the exposed individuals and local environmental conditions. Some guidance is given on the sensitivity of the estimated DILs to plausible variations in the above assumptions. The detailed procedures described in the document for estimating DILs and illustrations of their application are limited to accidental releases to the atmosphere

DİLE DAVRANIŞÇI YAKLAŞIMLARA CHOMSKY’NİN İTİRAZI ÜZERİNE

OpenAIRE

ALTINÖRS, Dr. S. Atakan

2006-01-01

Makalemizde Chomsky’nin “zihinci” bir perspektiften bakarak dil hakkındaki “davranışçı” yaklaşımlara yönelttiği eleştiriyi incelemeyi amaçladık. Öncelikle zihinci dil felsefesinin temel argümanlarını, felsefe tarihindeki başlıca temsilcilerinin düşüncelerine başvurarak sunmaya çalıştık. Ardından, davranışçılığın psikoloji alanında ortaya çıkışını kısaca gözden geçirdik ve dil felsefesine uyarlanmış biçimlerini tetkik ettik. Bu hazırlık etütlerimizin ışığında, Chomsky’nin dil felsefesindeki da...

The effects of dication symmetry on ionic liquid electrolytes in supercapacitors

Science.gov (United States)

Li, Song; Zhu, Mengyang; Feng, Guang

2016-11-01

The effects of dication symmetry on the structure and capacitance of the electrical double layers (EDLs) of dicationic ionic liquids (DILs) near graphene electrodes were investigated by molecular dynamics (MD) simulation in this work. Symmetrical 1-hexyl-3-dimethylimidazolium di[bis(trifluoromethyl)imide]([C6(mim)2](Tf2N)2) and asymmetrical 1-(1-trimethylammonium-yl-hexyl)-3-methylimidazolium di[bis(trifluoro-methanesulfonyl)-imide] ([C6(tma)(mim)](Tf2N)2) were both employed. Radial distribution function (RDF) analysis of the two DILs revealed a shorter distance between the cation-anion pairs in symmetrical [C6(mim)2](Tf2N)2), which was attributed to the closely packed imidazolium ring-anion pairs. In contrast, the trimethylammonium head groups and anions exhibit a relatively longer distance, but a stronger correlation in asymmetrical [C6(tma)(mim)](Tf2N)2. In addition, it was illustrated that more symmetrical DIL ions in EDLs are distributed near graphite electrodes and exhibit closer distances to the electrode, which is most probably due to the parallel orientation of imidazolium rings, reducing the distance between the cation and the graphene. In contrast, asymmetrical DILs, with one trimethylammonium head group and one imidazolium ring in the dications, are loosely packed due to their tilting orientation near graphene surfaces. However, the capacitance-potential (C-V) curves of the two DILs are almost the same, regardless of the opposite sign of potential of zero charge (PZC), indicating the insignificant influence of dication symmetry on the capacitance of DIL-based supercapacitors.

A decision-making process on cleanup of contaminated surface soil

International Nuclear Information System (INIS)

Yasuda, Hiroshi

1996-01-01

This study presents principles for determining derived intervention levels (DILs) for surface soil cleanup. The people concerned were divided into major three groups: residents, responsible parties, and cleanup workers; it was considered that each group has different interests. The DILs for soil cleanup were determined from the viewpoints of these three groups: safety of residence, advantages of the countermeasures, and safety of cleanup activities, respectively. An example process for determination of the DILs in accordance with the principles was also presented for a site contaminated by 137 Cs. This decision-making frame is expected to be applicable to other contaminants. (author)

A review of selected derived intervention levels for Hong Kong

International Nuclear Information System (INIS)

Tang, S.L.; Tso, M.Y.W.; Leung, J.K.C.

1993-01-01

A review on the computation of derived intervention levels (DILs) for the internal pathways of exposure namely inhalation of plume and of resuspended radionuclides and ingestion of contaminated food and water is provided. The main parameters which depend on individual metabolism and habit (i.e., inhalation rate and food consumption pattern) of local population are revised. The DILs so calculated are very different from those based on parameters adopted by the Radiological Protection Advisory Group (RPAG) of the Hong Kong Government. Thus it is worthwhile to have an intensive review on the DILs based on more realistic local parameters. (6 tabs.)

76 FR 68780 - Renewal of Approved Information Collection, OMB Control Number 1004-0201

Science.gov (United States)

2011-11-07

...: Mavis Love at (307) 775-6258. Persons who use a telecommunication device for the deaf (TDD) may call the Federal Information Relay Service at 1-(800) 877-8339, to contact Ms. Love. You may also review the... of this information collection request: B. Number of C. Hours per D. Total hours A. Type of response...

COMPARISON OF SYNTACTIC STRUCTURES OF TURKISH LANGUAGE IN RESOURCES OF PHILOLOGICAL-GRAMMAR AND LINGUISTICS FİLOLOJİK-DİL BİLGİSİ VE DİL BİLİMİ KAYNAKLARINDA TÜRK DİLİNİN SÖZ DİZİMSEL YAPILARININ KARŞILAŞTIRILMASI

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Mustafa ALTUN

2010-01-01

Full Text Available The analyzes of syntactic structures of Turkish Language are discussed in the article. These syntactic structures of Turkish Language are mainly analyzed by axis of philological-grammar and linguistics. Especially impact of Muharrem Ergin's word group classification influences philological-grammar. Examples of sentence are usually selected from literary texts. On the other hand, grammatical structures have been examined by influences of Generative-Transformational Grammar of Noam Chomsky. According to his theory, a linguist can "produce" most matured examples of sentences for any language without referred to any text. Makalede, Türk dilinin söz dizimsel yapılarının çözümlemeleri ele alınmıştır. Türk dilinin söz dizimsel yapılarının ağırlıklı olarak filolojik-dil bilgisi ve dil bilimi ekseninde çözümlendiği ifade edilebilir. Filolojik-dil bilgisinde özellikle Muharrem Ergin’in kelime grupları sınıflandırmasının etkisi görülmektedir. Verilen örnekler genellikle edebi metinlerden seçilmektedir. Dil biliminde ise ağırlıklı olarak Noam Chomsky’nin Üretici-Dönüşümcü Dil Bilgisi Kuramı’nın etkisiyle bu yapıların ele alındığı görülebilir. Bu kurama göre dil bilimci, metne dayanmadan bir dilin en olgun cümle örneklerini “üretebilir.”

THE FUNCTION OF TEXTS IN TRANSFERRING OF CULTURE IN TEACHING TURKISH AS A FOREIGN LANGUAGE YABANCI DİL OLARAK TÜRKÇE ÖĞRETİMİNDE METİNLERİN KÜLTÜR AKTARIMINDAKİ İŞLEVİ

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Fatma BÖLÜKBAŞ

2010-10-01

Full Text Available In this study the place and the significance of written texts which are among cultural transferring instruments and at the same time which have been used in Turkish as a foreign language courses are questioned and various sample exercises on texts have been prepared. Language is not only a significant part of culture but also the transmitter of the culture. Therefore the transferring of the elements consisting of Turkish culture has positive effects on language learning process. With this point of view in mind, it is necessary to transfer Turkish culture in teaching Turkish as a foreign language. Bu çalışmada, dil öğretiminin kültürler arası karşılaşma alanı olduğu düşüncesinden yola çıkılarak yabancı dil olarak Türkçe derslerinde kullanılan, aynı zamanda kültür aktarım araçlarından olan metinlerin bu süreçteki yeri ve önemi sorgulanarak sınıf içi uygulama örneklerine yer verilmiştir. Dil, sadece kültürün önemli bir parçası değil aynı zamanda kültürün aktarıcısıdır. Bu nedenle yabancı dil öğretiminde kültürel ögelerin aktarılması dil öğrenme sürecini olumlu yönde etkiler. Bu görüşten hareketle, yabancı dil olarak Türkçe öğretiminde Türk kültürünü içeren ögelerin ders ortamına aktarılması gerekmektedir.

Browse Author Index

African Journals Online (AJOL)

Skinner, Donald · Skinner, Donald · Skovdal, Morten · Sliep, Yvonne · Smillie, Kirsten · Smit, Jennifer A. Smith, Dawn K · Smith, Helen · Smith, Julia · Smith, Sarah · Snipstad, Mai Bente · Sodemann, Morten · Soko, Mavis · Sone, Albert Mouelle · Souza, Emmanuel · Spark-du Preez1, N · Spiegel, Paul B · Sprague, Courtenay

Tablet PC Destekli Türkçe Öğretiminin Temel Dil Becerilerine Etkisini Belirlemeye Yönelik Ölçek Çalışması A Scale Study Of Tablet PC Based Teaching Turkish Language To Determine The Effect On Basic Language Skills

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Süleyman BALCI

2013-07-01

Full Text Available In this study, the use of Turkish language course based on tabletpc is aimed to develop a valid and reliable attitude scale whichdetermines the impact of language skills, In the process of creation anddevelopment of the draft scale, item pool was created and consultedexperts with scaning. In 5-point Likert- type scale which has thenumber of questions the premise of the draft 20 item, the use of tabletpc basic language skills in Turkish language course (reading, listening,speaking and writing contains substances to determine whether thereis an effect. Substances, were obtained by transforming the pattern oflanguage skills achievements into question that were determined inTurkish curriculum. Draft scale was applied to 114 students studyingat year 5 of Uşak City Center of Yaşar Akar and Bingol City CenterIMKB Fatih Elementary School of which were selected as pilot area ofFatih Project. Content validity of the scale were based on expert opinion.As a result of factor analysis to determine the validity of the structureconsisting of 16 items, factor loadings .50 - .84 between the threedimensions of explaining covering 56% of the total variance wereobtained from a scale. 9 of the scale items were positive, 7 of themcontains negative expression. Kaiser-Meyer-Olkin value of the scale was.85, .00 and the Bartlett test of significance value of the Cronbach'salpha internal consistency coefficient was found to be .90. As a result ofthe review of the literature to determine the impact of language skills inTurkish language course based on the use of tablet pc in the sense ofbeing seen as a lack of scale, lack of validity and reliability of this scaleprovided is thought to contribute to the field. Bu çalışmada, Türkçe dersinde tablet pc kullanımının temel dil becerilerine etkisini belirlemeye yarayan, geçerli ve güvenilir bir tutum ölçeği geliştirilmesi amaçlanmıştır. Taslak ölçek oluşturma ve geliştirme sürecinde alan taraması yap

Fundamental Degradation Mechanisms of Multi-Functional Nanoengineered Surfaces

Science.gov (United States)

2018-04-08

not simultaneously). The first student (Patricia Weisensee) has graduated and is currently an Assistant Professor in the Mechanical Engineering ...is planning on remaining for his PhD after obtaining his masters and Hyeongyun is planning on pursuing an academic career in the US after obtaining...progress, Hyeongyun Cha has recently received the Mavis Faculty Fellowship, developed in the College of Engineering to facilitate the training of the

Emsâl ü Nesâyih-i Türkî ve Dil Özellikleri Üzerine The Emsâl ü Nesâyih-i Türkî and Its Language Properties

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Talip DOĞAN

2013-09-01

Full Text Available The proverbs that reflect the characters of nations, their manner and mentality against life are connected to lots of fields such as language, literature, history, folklore, sociology, psychology and philosophy. Also these sayings are very important language characteristics in terms of strong expression and conceptual richness.When said in the right time, these sayings give power to the thoughtand we can see that they are made use of all the opportunity oflanguage. The proverbs which are one of the products of oral culturesetting have the power of expressing every kind of events about life withevery aspect and colorfulness. So we can see the religious, moral,understanding, common values, mental state, imagination andintelligence glitters of Turkish nation. Turkish proverbs show thecharacter of Turk beyond the differences like geography and dialect andalso they have the characteristics of a historical document. Proverb inTurkish language was called as the words like sav, mesel anddarbımesel. Today, Azerbaijan Turks use the terms like atalar sözü, atababa sözleri, emsâl, emsâl-i Türkân instead of proverb.Emåāl ü Neṣāyiḥ-i Türkì was written by Mìrzā ‘Elineḳì Merāġì inMeraga city of Iran Azerbaijan in the early years of 20th century. Thehandwritten literal work has Talîk-Divanî font style. Emåāl ü Neṣāyiḥ-iTürkì is thirty three pages and includes proverbs. Proverbs were savedaccording to letters lined up of Arab Alphabet and their dialectcharacteristics were saved.In this study, spelling, voice and form properties of proverbs inThe Emåāl ü Neṣāyiḥ-i Türkì have been examined. In addition to this,language properties have been compared with historical dialects anddialects of Oguz group. Milletlerin karakterlerini, hayat karşısındaki tutum ve zihniyetlerini yansıtan atasözleri; dil, edebiyat, tarih, folklor, sosyoloji, psikoloji, felsefe gibi çeşitli alanlarla yakından ilgilidir. Bu sözler ayr

Histopathological correlation of 11C-choline PET scans for target volume definition in radical prostate radiotherapy

International Nuclear Information System (INIS)

Chang, Joe H.; Joon, Daryl Lim; Lee, Sze Ting; Gong, Sylvia J.; Scott, Andrew M.; Davis, Ian D.; Clouston, David; Bolton, Damien; Hamilton, Christopher S.; Khoo, Vincent

2011-01-01

Background and purpose: To evaluate the accuracy of 11 C-choline PET scans in defining dominant intraprostatic lesions (DILs) for radiotherapy target volume definition. Material and methods: Eight men with prostate cancer who had 11 C-choline PET scans prior to radical prostatectomy were studied. Several methods were used to contour the DIL on the PET scans: visual, PET Edge, Region Grow, absolute standardised uptake value (SUV) thresholds and percentage of maximum SUV thresholds. Prostatectomy specimens were sliced in the transverse plane and DILs were delineated on these by a pathologist. These were then compared with the PET scans. The accuracy of correlation was assessed by the Dice similarity coefficient (DSC) and the Youden index. Results: The contouring method resulting in both the highest DSC and the highest Youden index was 60% of the maximum SUV (SUV 60% ), with values of 0.64 and 0.51, respectively. However SUV 60% was not statistically significantly better than all of the other methods by either measure. Conclusions: Although not statistically significant, SUV 60% resulted in the best correlation between 11 C-choline PET and pathology amongst all the methods studied. The degree of correlation shown here is consistent with previous studies that have justified using imaging for DIL radiotherapy target volume definition.

Micro packaging of hermetic seal mini dual in line laser diode module for aerospace applications

Science.gov (United States)

Kazemi, Alex A.; Chan, Eric; Koshinz, Dennis

2014-09-01

Normally, reliable, reproducible, high-yield packaging technologies are essential for meeting the cost, performance, and service objectives for the harsh environment of space applications. This paper describes a new improved micro packaging method of hermetic seal mini-DIL (dual in line) laser diode module. The problem of using a softer solder resulted in failure mechanisms observed in the mini-DIL laser diode module based laser firing unit (LFU) for ordinance ignition of a missile system. These failures included: (1) failure in light output pulse power, (2) fiber pigtail damage inside the package snout which caused low LFU production yield. Our distinctive challenge for this project is the micro packaging of mini-DIL. For this package a new technique for the hermetic sealing using a micro-soldering process was developed. The process is able to confine the solder seal to a small region inside the snout near the fiber feed-through hole on the wall of the mini-DIL package. After completing the development, which included temperature and thermal cycling, X-rays analysis showed the new method had no fiber damage after the microsoldering seal. The new process resulted in 100% success in the packaging design and was granted a patent for the innovative development.

Effect on therapeutic ratio of planning a boosted radiotherapy dose to the dominant intraprostatic tumour lesion within the prostate based on multifunctional MR parameters

Science.gov (United States)

Payne, G S; deSouza, N M; Dearnaley, D; Morgan, V A; Morgan, S C; Partridge, M

2014-01-01

Objective: To demonstrate the feasibility of an 8-Gy focal radiation boost to a dominant intraprostatic lesion (DIL), identified using multiparametric MRI (mpMRI), and to assess the potential outcome compared with a uniform 74-Gy prostate dose. Methods: The DIL location was predicted in 23 patients using a histopathologically verified model combining diffusion-weighted imaging, dynamic contrast-enhanced imaging, T2 maps and three-dimensional MR spectroscopic imaging. The DIL defined prior to neoadjuvant hormone downregulation was firstly registered to MRI-acquired post-hormone therapy and subsequently to CT radiotherapy scans. Intensity-modulated radiotherapy (IMRT) treatment was planned for an 8-Gy focal boost with 74-Gy dose to the remaining prostate. Areas under the dose–volume histograms (DVHs) for prostate, bladder and rectum, the tumour control probability (TCP) and normal tissue complication probabilities (NTCPs) were compared with those of the uniform 74-Gy IMRT plan. Results: Deliverable IMRT plans were feasible for all patients with identifiable DILs (20/23). Areas under the DVHs were increased for the prostate (75.1 ± 0.6 vs 72.7 ± 0.3 Gy; p < 0.001) and decreased for the rectum (38.2 ± 2.5 vs 43.5 ± 2.5 Gy; p < 0.001) and the bladder (29.1 ± 9.0 vs 36.9 ± 9.3 Gy; p < 0.001) for the boosted plan. The prostate TCP was increased (80.1 ± 1.3 vs 75.3 ± 0.9 Gy; p < 0.001) and rectal NTCP lowered (3.84 ± 3.65 vs 9.70 ± 5.68 Gy; p = 0.04) in the boosted plan. The bladder NTCP was negligible for both plans. Conclusion: Delivery of a focal boost to an mpMRI-defined DIL is feasible, and significant increases in TCP and therapeutic ratio were found. Advances in knowledge: The delivery of a focal boost to an mpMRI-defined DIL demonstrates statistically significant increases in TCP and therapeutic ratio. PMID:24601648

Immigration and Unemployment Application of Game Theory on Diyarbakir: Istanbul Samples

Science.gov (United States)

Özgönül, Müge; Kaplan, Aslı

The aim of this poster is to make a research about the relationship between unemployment and immigration. A mathematical model for the relationship between unemployment and immigration to İstanbul and Diyarbakır will be suggested by grade 11 International Baccalaureate Diploma Programme students, Boran Çıplak, Teoman Kenn Küçük, Emre Orhan, Meriç Tansi, Aysu Bulak, Özgün Karataş, Mavi Deniz Koçak.

Tezkire-i Buğra Han’ın Çağatayca Yazılmış Bir Nüshası Metin- Dil İncelemesi- Tıpkıbasım A Manuscript Of Tazkira-i Bughra Khan Written In Chagatay Turkısh Texte- Grammar Notes- Facsimile

Directory of Open Access Journals (Sweden)

B. Erdem DAĞISTANLIOĞLU

2012-12-01

ındaki bilgiler oldukça sınırlıdır. Bu dönem hakkındaki bilinmezliklerin benzeri, İslamiyet’in Türkler arasında yayılmasında büyük bir yeri bulunan ve efsanevi özellikler taşıyan Satuk Buğra Han için de geçerlidir.Bu makale, Türklerin İslamiyeti kitle hâlinde kabul edişlerini ve ilk Müslüman Türk hükümdarının efsanevi hayatını anlatan Tezkire-i Buğra Han kitabının 19. yüzyılda Çağatayca olarak kaleme alınmış bir nüshasının çeviri yazı ve dil incelemesini içermektedir.Çalışmamıza konu olan eser, Klasik Çağataycanın dil özelliklerini taşımakla beraber, Özbekçe ve Çağdaş Uygurcanın ses ve şekil bilgisi özelliklerini de barındırmaktadır. Tezkire-i Buğra Han kitabı gerek ses gerekse şekil bilgisi bakımından Çağatayca öncesi arkaik örnekleri de içermektedir. Eser bu özellikleriyle, hem Çağataycadan çağdaş Türk lehçelerine geçişi yansıtmakta hem de içerdiği arkaik yapılarla dikkat çekmektedir.Yazmanın Çağatayca dışında en çok Çağdaş Uygurcanın dil özelliklerini barındırdığı görülmektedir. Kitabın ilk sayfasındaki karışık bir hâlde yazılmış ifadelerin içinden tespit edebildiğimiz tārįħķa bir min g iki yüz yėtmiş1 ….. inal aķsuluķ taĥrįri āħir boldı cümlesi eserin Çağdaş Uygurcayla olan bağını da açıklar niteliktedir.Bu makalede söz konusu yazma eserin bütünü hakkında, yazarı, yazıldığı yüzyıl, diğer nüshaları vb. özellikleri bakımından bilgi verilmiş olup yalnızca Satuk Buğra Han menkabesinin geçtiği kısmın çeviri yazılı metni sunulmuştur. Ayrıca incelenen kısmın tıpkıbasımı da makalenin sonuna eklenmiştir.Bu yazıda, British Library’deki Or. 8161 numaralı metnin 83a-102b varakları arasındaki Satuk Buğra Han menkabesini esas almakla birlikte, dil incelemesinde gerek duyuldukça yazmanın bütünü göz önünde bulundurularak açıklamalar yapılmıştır.

Derived intervention levels for radionuclides in foods in Chile

International Nuclear Information System (INIS)

Pinones O, O.; Tomicic M, I.

1992-01-01

The present paper reports the methodology and Derived Intervention Levels (DILs) for radionuclides in foods in Chile for international trading, in the event of a nuclear accident or radiological emergency. The radionuclides of interest were classified in three groups, according to their radiotoxicity, and the DILs calculated for each category of food (Cereals, Roots, Vegetables, Fruits, Meat, Fish and Milk). Values of 1[mSv.y -1 ] [5] as a Dose Reference Level and 507 [Kg.a -1 ] [1] as a Total Annual Consumption, were considered. (author)

İletişim Ve Dil: Yöntemler, Avrupa Dil Portföyü Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretimi

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Sefa YÜCE

2005-04-01

Full Text Available With the beginning of globalization, countries have become interdependent politically,economically, and for military reasons. Rapid changes and developments in the world havemade multilingualism more important, and countries, now, have more chance to know eachother better. Turkey, which has a rich historical and cultural potential, has been organizingcultural cooperation programs with plenty of countries. Grand Student Project is one of thosemany programs This article deals with teaching of Turkish to foreigners from different viewpoints and it is also emphasized that new trends are necessary for teaching languages.

Poster - 47: A parametrized prediction model of rectal toxicity in focal SBRT of low risk prostate cancer

Energy Technology Data Exchange (ETDEWEB)

Stevens, Todd; Bauman, Glenn [Saint John Regional Hospital, London Regional Cancer Program (Canada)

2016-08-15

There has been a recent trend towards watchful waiting in place of intervention for early stage prostate cancer (CaP). However, this approach can allow for disease progression, and subsequent whole-gland therapies such as prostatectomy and whole gland irradiation can result in functional deficits or rectal toxicities or both. A controversial alternative approach for this patient cohort is the use of focal therapy, where the treatment is focussed on an identified dominant index lesion (DIL). This work aims to investigate the treatment parameters for focal SBRT of the prostate under which clinically acceptable rectal NTCP levels can be achieved. For each of 25 low risk CaP patients, a hypothetical 2 cc DIL was modeled in the right-posterior quadrant of the prostate, and was used to build a PTV as the target for SBRT simulation. An SBRT prescriptions of 41 Gy and 37 Gy in 5 fractions were chosen, corresponding to the boost levels used in previous CaP dose escalation studies. DVH data were exported and used to calculate rectal NTCP values based on the Lyman-Kutcher-Burman (LKB) model using the QUANTEC reccommended model parameters. Rectal NTCP dependence on DIL-to-rectum separation, dose level, and DIL volume were investigated. The final goal of this ongoing work is to create a map of the maximum allowable prescription dose for a given patient geometry that achieves a clinically acceptable rectal NTCP level.

Highly efficient micellar extraction of toxic picric acid into novel ionic liquid: Effect of parameters, solubilization isotherm, evaluation of thermodynamics and design parameters

Energy Technology Data Exchange (ETDEWEB)

Bhatt, Darshak R.; Maheria, Kalpana C. [Applied Chemistry Department, Sardar Vallabhbhai National Institute of Technology, Surat 395007, Gujarat (India); Parikh, Jigisha K., E-mail: jk_parikh@yahoo.co.in [Chemical Engineering Department, Sardar Vallabhbhai National Institute of Technology, Surat 395007, Gujarat (India)

2015-12-30

Highlights: • Picric acid is a toxic compound. • DIL significantly improves CPE efficiency of PA. • Higher extraction efficiency obtained in both nearly neutral and acidic condition. • The extraction process – spontaneous and endothermic in nature. - Abstract: A simple and new approach in cloud point extraction (CPE) method was developed for removal of picric acid (PA) by the addition of N,N,N,N’,N’,N’-hexaethyl-ethane-1,2-diammonium dibromide ionic liquid (IL) in non-ionic surfactant Triton X-114 (TX-114). A significant increase in extraction efficiency was found upon the addition of dicationic ionic liquid (DIL) at both nearly neutral and high acidic pH. The effects of different operating parameters such as pH, temperature, time, concentration of surfactant, PA and DIL on extraction of PA were investigated and optimum conditions were established. The extraction mechanism was also proposed. A developed Langmuir isotherm was used to compute the feed surfactant concentration required for the removal of PA up to an extraction efficiency of 90%. The effects of temperature and concentration of surfactant on various thermodynamic parameters were examined. It was found that the values of ΔG° increased with temperature and decreased with surfactant concentration. The values of ΔH° and ΔS° increased with surfactant concentration. The developed approach for DIL mediated CPE has proved to be an efficient and green route for extraction of PA from water sample.

ALTAY LANGUAGES IN NOSTRATIK LANGUAGES THEORY NOSTRATİK DİL TEORİSİ İÇERİSİNDE ALTAY DİLLERİ

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Ekrem ARIKOĞLU

2009-12-01

Full Text Available Nostratic language of the theory of names Holger Pedersen his paternity, İlliç Svıtiç theory developed by the Afro-Asiatic, Kartvel, Elam-Dravid, Indo-European, Ural-Yukagir, Eskimo-Aleut, Altai, Korea, the Japanese language group of the common historical roots a defense theory. According to the theory of our day with each other within the same family or language group are not considered languages, at an earlier date (14 -10 thousands BC was based on the same origin. 8 thousand years ago, was separated from the main group of the Altaic language group. But today, many elements of restructuring through leksic history helps to establish ties. Altaic languages or language groups, with the above-mentioned links between the evaluation of the studies, examples are given in words. These links have been limited to elements leksical notice. Nostratik dil teorisi, isim babalığını Holger Pedersen’in yaptığı ve İlliç Svitıç tarafından geliştirilen; Afro-Asyatik, Kartvel, Elam-Dravit, Hint-Avrupa, Ural-Yukagir, Eskimo-Aleut, Altay, Kore ve Japon dillerinin aynı kökene dayandığını savunan bir teoridir.Bu teoriye göre, günümüzdeki pek çok dil ailesi MÖ 14-10 bin yıllarında aynı kökene dayanıyordu. 8 bin yıl önce Altay dil grubu ana gruptan ayrıldı. Fakat günümüzde pek çok leksik unsur tarihî bağların tespit edilmesine yardımcı olmaktadır. Altay dilleri veya dil grubunun diğer dil aileleriyle olan bağları, örnek kelimelerle gösterilmektedir. Bu bağlantılar daha çok leksik unsurlarla sınırlı tutulmuştur.

THE INVESTIGATION OF TURKISH LANGUAGE TEACHER’S OPINIONS ABOUT THE TEACHING OF 6TH, 7TH AND 8TH GRADE PRIMARY EDUCATION TURKISH GRAMMER TÜRKÇE ÖĞRETMENLERİNİN İLKÖĞRETİM 6, 7, VE 8. SINIF TÜRKÇE DİL BİLGİSİ KONULARININ ÖĞRETİMİNE İLİŞKİN GÖRÜŞLERİNİN İNCELENMESİ

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Emre ÜNAL

2011-01-01

Full Text Available To learn a language doesn’t mean to learn the words of that language and tell them in sequential order. Without learning the meanings, structures and types of the words, they cannot be used properly and in a meaningful way in a sentence. Therefore, grammar teaching becomes vital in that condition. It is possible to claim the same understanding for Turkish language teaching. A person who wants to learn Turkish cannot use it properly and effectively without learning its grammar structures. A person, who knows the grammar of the language can understand better the spoken person, can explain better what he wants from him, can understand better what he reads and also while writing he can enunciate himself clearly and better. So grammar teaching is an indispensable resource for teaching a language.In this study, levels of second primary education students towards understanding the grammar subjects were searched and a scale was applied to teachers who studied in primary schools, therefore.As a result of the study, it has been found that Turkish teachers have negative opinion about teaching of grammatical rules, there is no significant difference between opinions about teaching of grammatical rules according to the seniority of teachers, genders, departments that teachers graduated and the school that they work. Bir dili öğrenmek demek o dildeki sözcükleri öğrenip bunları yan yana dizip söylemek anlamına gelmemektedir. O sözcüklerin anlamını, yapısını, türünü öğrenmeden sözcükler cümle içinde doğru ve anlamlı olacak şekilde kullanılamamaktadır. Bu noktada da devreye dil bilgisi öğretimi girmektedir. Türkçe öğretimi için de aynı şeyi söylemek mümkündür. Türkçe öğrenmek isteyen bir kişi Türkçenin dil bilgisi özelliklerini öğrenmeden Türkçeyi doğru ve etkili bir biçimde kullanamamaktadır. Konuştuğu dilin dil bilgisi kurallarını iyi bilen bir insan, karşısındakinin söylediklerini doğru bir

Ölmekte Olan Türk Lehçelerini Koruma ve Yaşatma

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Murat AYDIN

2017-09-01

Full Text Available Türk lehçeleri Doğu Avrupa’dan Sibirya ve Çin’in batısına kadar yaklaşık 250 milyon kişi tarafından konuşulan geniş bir dil ailesidir. Bu çalışmamızda öncelikle dil ölümünü, dillerin ne zaman ve nerede tehlike altında olduğunu ve özellikle Türk lehçeleri üzerinde durulmuştur. Daha sonra Türkçenin 20 farklı yazı diline ayrışmasının doğal bir sürecin sonucu mu yoksa dil planlamalarının sonucu mu olduğunu, Türk lehçeleri üzerine uygulanan dil politikalarını ve tehlike altındaki Türk lehçelerini ele alınmıştır. . Bu çalışmanın amacı, ölmek üzere olan Türk lehçelerini korumak ve yaşatmaktır. Türk lehçelerine yönelik yapılan bu çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden betimsel tarama modeli kullanılmıştır. Çalışma evreni olarak Tofa, Duha ve Pamir Kırgızcası incelenmiştir. Yapılan araştırma sonucunda Türk lehçelerine baktığımızda çok farklı yazı dillerinin olması bilinçli bir şekilde uygulanan dil planlamalarının sonucu olduğu gerçeğini gözler önüne sermektedir. “Böl-parçala-yut” taktiğini uygulayan dış güçler emellerine ulaşmışlar ve Türk dil birliğini bozmuşlardır. Dil olmadan kültürün yaşatılması çok zordur. Türk lehçelerinin ve yazı dillerinin sayısının çok olması Türkçe adına bir zenginlik olmakla birlikte Türk dünyası birliği adına da bir engel teşkil etmektedir. Bazı Türk topluluklarının Arap alfabesi, bazılarının Latin, diğerlerinin de Kiril alfabesini kullanması bu ayrışmanın ve birbirini anlayamamanın en somut göstergesidir. Bu doğrultuda en azından birbirine yakın olan, aynı kolda ya da grupta olan lehçelerin ortak bir yazı diline geçmeleri hem kendileri adına hem de diğer lehçeler adına bir kazanç olacaktır.

The Effects of Lycopene and Insulin on Histological Changes and the Expression Level of Bcl-2 Family Genes in the Hippocampus of Streptozotocin-Induced Diabetic Rats.

Science.gov (United States)

Soleymaninejad, Masoume; Joursaraei, Seyed Gholamali; Feizi, Farideh; Jafari Anarkooli, Iraj

2017-01-01

The aim of this study was to evaluate the effects of antioxidants lycopene and insulin on histological changes and expression of Bcl-2 family genes in the hippocampus of streptozotocin-induced type 1 diabetic rats. Forty-eight Wistar rats were divided into six groups of control (C), control treated with lycopene (CL), diabetic (D), diabetic treated with insulin (DI), diabetic treated with lycopene (DL), and diabetic treated with insulin and lycopene (DIL). Diabetes was induced by an injection of streptozotocin (60 mg/kg, IP), lycopene (4 mg/kg/day) was given to the lycopene treated groups as gavages, and insulin (Sc, 1-2 U/kg/day) was injected to the groups treated with insulin. The number of hippocampus neurons undergoing cell death in group D had significant differences with groups C and DIL ( p lycopene alone or together reduced the expression of Bax , but increased Bcl-2 and Bcl-x L levels in DI, DL, and DIL rats, especially when compared to group D ( p lycopene contribute to the prevention of cell death by reducing the expression of proapoptotic genes and increasing the expression of antiapoptotic genes in the hippocampus.

Proposed method to calculate FRMAC intervention levels for the assessment of radiologically contaminated food and comparison of the proposed method to the U.S. FDA's method to calculate derived intervention levels

Energy Technology Data Exchange (ETDEWEB)

Kraus, Terrence D.; Hunt, Brian D.

2014-02-01

This report reviews the method recommended by the U.S. Food and Drug Administration for calculating Derived Intervention Levels (DILs) and identifies potential improvements to the DIL calculation method to support more accurate ingestion pathway analyses and protective action decisions. Further, this report proposes an alternate method for use by the Federal Emergency Radiological Assessment Center (FRMAC) to calculate FRMAC Intervention Levels (FILs). The default approach of the FRMAC during an emergency response is to use the FDA recommended methods. However, FRMAC recommends implementing the FIL method because we believe it to be more technically accurate. FRMAC will only implement the FIL method when approved by the FDA representative on the Federal Advisory Team for Environment, Food, and Health.

Antibiotic resistance and enterotoxin genes in Staphylococcus sp. isolates from polluted water in Southern Brazil.

Science.gov (United States)

Basso, Ana P; Martins, Paula D; Nachtigall, Gisele; Van Der Sand, Sueli; De Moura, Tiane M; Frazzon, Ana Paula G

2014-12-01

The aim of this study was to evaluate the species distribution, antibiotic-resistance profile and presence of enterotoxin (SE) genes in staphylococci isolated from the Dilúvio stream in South Brazil. Eighty-eight staphylococci were identified, 93.18% were identified as coagulase-negative (CNS) and 6.82% coagulase-positive (CPS). Fourteen Staphylococcus species were detected and the most frequently were Staphylococcus cohnii (30.48%) and S. haemolyticus (21.95%). Resistance to erythromycin was verified in 37.50% of the strains, followed by 27.27% to penicillin, 12.50% to clindamycin, 6.81% to trimethoprim-sulfamethoxazole, 5.68% to chloramphenicol and 2.27% to norfloxacin. None of the investigated strains showed gentamicin and ciprofloxacin resistance. The strains were tested for the presence of sea, seb, sec, sed and see genes by PCR and only CNS strains (43.18%) showed positive results to one or more SE genes. The scientific importance of our results is due to the lack of data about these topics in polluted waters in Brazil. In conclusion, polluted waters from the Dilúvio stream may constitute a reservoir for disseminating antibiotic-resistance and enterotoxin into the community. In addition, the detection of staphylococci in the polluted waters of the Dilúvio stream indicated a situation of environmental contamination and poor sanitation conditions.

Residues in the 5th module of the low-density lipoprotein receptor that bind apoE and apoB-100

International Nuclear Information System (INIS)

Kroon, P.A.; Zhang, H.-Y.; Smith, R.

2000-01-01

Full text: The low-density lipoprotein receptor (LDLR) binds and removes cholesterol-rich lipoproteins from the circulation. Its ligand-binding (LB) domain consists of seven cysteine-rich LB modules that bind apoB-100 and apoE. These modules fold into well-defined structures with three disulfide bonds, in the presence of Ca 2+ . The 5th module (LB5) is unique in that it is required to bind both apoB-100 and apoE. The aim of the current study was to map residues in human LB5 that are required for ligand binding. This was done by alanine mutagenesis of a series of residues that are conserved in human, mouse, rat and rabbit LB5 (E9, S14, E16, H19, S21, K31, and K33), but not in the other six modules. E37 (R37 in the rabbit) was included, since it has been previously hypothesized to play a role in binding. The variant LB5 modules were first produced as recombinant peptides, and subjected to oxidative folding to determine whether the mutations interfered with Ca 2+ '-dependent folding. Only the S14A and E16A mutations interfered significantly with folding, suggesting that S14 and E16 are required for the structural framework of LB5 and that their substitution in the LDLR may interfere with its folding. The native LDLR and E9A, H19A, S21A, K31A, K33A and E37A LDLRs were expressed in LDLR negative IdlA-7 CHO cells. Labeling with 125 I-lgG-C7 showed that all receptors were expressed on the cell surface. Binding of Dil-labeled LDL (Dil-LDL) and Dil-labeled DMPC, complexed with the N-terminal receptor-binding domain of apoE3 (Dil-E3), at 4 deg C, was used to assess receptor binding. Binding of Dil-E3 (0.1 μ/ml) to the H19A, S21A, K31A, K33A and E37A LDLRs was 65-92% of binding to the native LDLR. In contrast, the E9A LDLR only bound 3% of that of the native LDLR. The binding of Dil-LDL (0.5 Ag/ml) to the E9A LDLR was 23% of that of the native LDLR, while binding to the remaining variant LDLRs ranged from 44-70% of what of the native LDLR. We conclude that (i) E9 of LB5

Beitrag Der Überzetzung Zu Den Rezeptiven Srachfertigkeiten The contribution of translation to perceptual language skills

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Ayşe UYANIK

2013-09-01

Full Text Available The aim of foreign language teaching is to make students gain thebasic language skills such as reading, speaking, writing and listeningcomprehension. The preparation of subject content and configuration ofmaterials are formed in line with this purpose. Translation contributesto these developments of skills significantly. But this translation’scontribution has been ignored all the time in teaching process of foreignlanguage. But being made in support of teaching methods are thetalents translations in the native language as well as the targetlanguage. Besides, thanks to translation events, simplify the transferfrom gain grammatical instructions. Next to it is the transmission ofgrammatical structures, which is also supported by the EuropeanFramework, facilitates. The aim of this study is to point out the positivecontributions to the development of translation event so perceptualskills that including listening and reading comprehension in teaching offoreign language. How to improve both types of skills has been showedwith applicable examples in the class environment. It’s beenexperienced that translation events improve reading and listeningcomprehension skills in main language as well as target language andalso enriches foreign language student’s vocabulary. And it has beenseen that translation makes them gain grammatical instructions moreconsciously. It was determined that translation exercises from readingand listening texts expand the perception fortune, of learners andfacilitate sense-from the text context. Also be obtained by reading andlistening to their language skills in both languages continued visuallearners, using these assets, rather than memorized expressions canmake personal remarks. The enrichment of the vocabulary of learnersin the reciprocal languages is another contribution of the translation. Yabancı dil öğretiminde amaç, öğrenciye duyduğunu anlama, okuduğunu anlama, konuşma ve yazma gibi temel dil becerilerini

Antibiotic resistance and enterotoxin genes in Staphylococcus sp. isolates from polluted water in Southern Brazil

Directory of Open Access Journals (Sweden)

ANA P. BASSO

2014-12-01

Full Text Available The aim of this study was to evaluate the species distribution, antibiotic-resistance profile and presence of enterotoxin (SE genes in staphylococci isolated from the Dilúvio stream in South Brazil. Eighty-eight staphylococci were identified, 93.18% were identified as coagulase-negative (CNS and 6.82% coagulase-positive (CPS. Fourteen Staphylococcus species were detected and the most frequently were Staphylococcus cohnii (30.48% and S. haemolyticus (21.95%. Resistance to erythromycin was verified in 37.50% of the strains, followed by 27.27% to penicillin, 12.50% to clindamycin, 6.81% to trimethoprim-sulfamethoxazole, 5.68% to chloramphenicol and 2.27% to norfloxacin. None of the investigated strains showed gentamicin and ciprofloxacin resistance. The strains were tested for the presence of sea, seb, sec, sed and see genes by PCR and only CNS strains (43.18% showed positive results to one or more SE genes. The scientific importance of our results is due to the lack of data about these topics in polluted waters in Brazil. In conclusion, polluted waters from the Dilúvio stream may constitute a reservoir for disseminating antibiotic-resistance and enterotoxin into the community. In addition, the detection of staphylococci in the polluted waters of the Dilúvio stream indicated a situation of environmental contamination and poor sanitation conditions.

Growth curve and diet density affect eating motivation, behavior, and body composition of broiler breeders during rearing.

Science.gov (United States)

de Los Mozos, J; García-Ruiz, A I; den Hartog, L A; Villamide, M J

2017-08-01

The aim of this work has been to assess the effect of diet density [control (CON) or 15% diluted (DIL)] and growth curve [recommended by the genetic line (RBW) or 15% heavier (HBW)] and their interaction on BW uniformity, feeding motivation, behavior, and body composition of broiler breeder pullets. A total of 3,000 one-day-old female breeders Ross 308, distributed in 20 pens, was randomly assigned to each treatment. Feed allowance was weekly adjusted to reach the desired BW. Feed was provided as pelleted (zero to 3 wk) and crumble (4 to 19 wk). Time eating was measured at 7, 11, and 19 weeks. A feeding rate test was performed after 11 weeks. Behavior was observed at 9 and 15 wk, by visual scan. At 6, 13, and 19 wk of age, one bird/pen was slaughtered for weighing different organs and analyzing the composition of empty whole bodies. Treatments did not affect BW uniformity; relative weights of the ovary, oviduct, or gizzard; or protein content of empty BW. Time eating varied with the growth curve at 19 wk (P motivation. Behavior was affected by the age and by the time of the d measured, but it did not change with the treatments. Birds spent most time pecking objects (50%), feeding (28%), and drinking (17%). Pullets fed DIL had 8% lower breast yield at different ages and higher empty digestive tracts at 6 weeks. Body composition varied with age; fat content increased from 12.7 to 15.9 to 19.8% for 6, 13, and 19 wk, respectively. The lowest body fat was observed for RBW pullets fed DIL (P = 0.003) at 19 weeks. Feeding DIL diets to HBW pullets could be done to increase the time spent eating and reduce their feeling of hunger without negative effects on body composition. However, its influence on behavior and BW uniformity was not proved. © The Author 2017. Published by Oxford University Press on behalf of Poultry Science Association.

Investigations to explore interactions in (polyhydroxy solute + L-ascorbic acid + H2O) solutions at different temperatures: Calorimetric and viscometric approach

International Nuclear Information System (INIS)

Banipal, Parampaul K.; Sharma, Mousmee; Aggarwal, Neha; Banipal, Tarlok S.

2016-01-01

Highlights: • The hydrophilic-hydrophilic interactions predominate at low temperatures. • Enthalpy change for polyol is less exothermic than its parent saccharide. • Δ dil C o p,2,m values suggest structural increase in presence of L-ascorbic acid. • Solutes act as kosmotropes in L-ascorbic acid (aq) solutions as indicated by dB/dT. - Abstract: Isothermal titration micro-calorimeter has been used to measure the enthalpy change (q) of polyhydroxy solutes [(+)-D-xylose, xylitol, (+)-D-glucose, 2-deoxy-D-glucose, (+)-methyl-α-D-glucopyranoside, and (+)-maltose monohydrate] in water and in (0.05, 0.15, and 0.25) mol·kg −1 L-ascorbic acid (aq) solutions at (288.15, 298.15, 308.15, and 318.15) K. Limiting enthalpies of dilution (Δ dil H°) of these solutes were calculated from heat evolved/absorbed during calorimetric experiments. Further thermodynamic quantities such as limiting enthalpies of dilution of transfer (Δ tr Δ dil H°), change in heat capacity (Δ dil C o p,2,m ), and pair (h AB ) and triplet (h ABB ) enthalpic interaction coefficients were also calculated and used to explore the nature of interactions of solutes with cosolute (L-ascorbic acid). The Jones-Dole viscosity B-coefficients for (+)-D-xylose, xylitol, (+)-D-galactose, galactitol, (+)-D-glucose, 2-deoxy-D-glucose, (+)-methyl-α-D-glucopyranoside, and (+)-maltose monohydrate in water and in (0.05, 0.15, 0.25, and 0.35) mol·kg −1 L-ascorbic acid (aq) solutions have been determined from viscosity (η) data measured over temperature range (288.15–318.15) K and at pressure, P = 101.3 kPa. The temperature dependence of B-coefficients (dB/dT), and viscosity B-coefficients of transfer (Δ tr B) of solutes from water to cosolute have also been estimated. These parameters have been discussed in terms of structure-making (kosmotropic) or -breaking (chaotropic) behavior of solutes.

Siirt Arapçasının Türkçeyle Zenginleştirilmesi

OpenAIRE

Bankır, Mehmet Malik; Akdemir, Yılmaz

2017-01-01

Bu çalışmamızda dilin sadece bir iletişim aracı olmadığını bunun yanı sıra çok daha önemli unsurları içerdiğini belirtmeye çalışacağız. Dili her bilim dalı kendisine göre bir araç olarak kullandığı gibi dil de her bilim dalından kendince faydalanmak zorundadır. Öncelikle dil her şeyden önce bir iletişim aracıdır. Fakat dile iletişim aracı olarak bakmamak gerekir. Dilin bireyler arasındaki iletişim fonksiyonunun yanında, kültürel, toplumsal, beyins...

Necip Fazıl Kısakürek’in “Kaldırımlar” Şiiri Üzerine Dil Bilimsel Bir Çözümleme A Linguistic Analysis On Necip Fazıl Kısakurek’s Poem Called As ‘Kaldırımlar’

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Yusuf TEPELİ

2013-03-01

Full Text Available Language is the basic material of poetry as it is for any otherliterary types and in terms of this view, it has a big share on thepermenance of the poetry. As the poetry can not be considered apart fromthe language, critization of poetry can not be practiced apart from thelanguage, either. Instead of transferring the feelings which poetry gives,the atmosphere which poetry makes readers feel to the readers with a setof subjective considerations, explaining with a scientific method whichdepends on the core of the poetry was influential on the coming out of thisstudy. The poet's creating original images with variations andtransferrings, utilization of literal elements and the easy goingconverzation which is given by the spoken language has an influence onthe choice of the poem of Necip Fazıl Kısaku rek for this study. The poetput down on paper mystic poems which he transferred his intense internalfeud, the reflections of the turbulents of his soul with the reality of theouter world. The poem "Kaldırımlar" serves us ideal language materials interms of all those facilities inside it.In this work, the poem of Necip Fazıl Kısaku rek which is namedKaldırımlar is tried to be analyzed with a linguistic view. In order to dothis, Dog an Aksan's method of poet examination which is shown ondifferent poems is practiced on a text while his work named "S iir Dili veTu rk S iir Dili" is taken as base.In the first chapter of the study which is composed by two chapters,it is basically dwelled on the types on the words; in the second chapter, thesemantical and semiological examination of the words which composes thetext was made and the findings were transferred with tabulating. Thewords mentioned in the text were examined in terms of kind, meaningdirection, literal elements with analysing the degree of the value of thefeelings, frequency and the setting of the relations among them. Dil, diğer edebi türler gibi şiirin de temel malzemesidir ve bu y

Manganese oxidation by bacterial isolates from the Indian Ridge System

Digital Repository Service at National Institute of Oceanography (India)

Fernandes, S.O.; Krishnan, K.P.; Khedekar, V.D.; LokaBharathi, P.A.

The abundance and activity of culturable manganese-oxidizing bacteria were assessed from near-bottom water samples of the tectonically active Carlsberg Ridge. Retrievable counts as colony forming units (CFU) on dilute nutrient agar medium (dilNA = 2...

Separation of cerium and fractionation of rare earths from mixed chlorides

International Nuclear Information System (INIS)

Silva Queiroz, C.A. da; Sood, S.P.; Abrao, A.

1982-01-01

The separation of cerium from rare earths chlorides solutions by precipitation with hydrogen peroxide/air/dil. ammonium hydroxide; purification of cerium; fractionation by ion exchange and analytical control of the process are presented. (A.R.H.) [pt

Verest saab vein : [luuletused] / Mare Osi

Index Scriptorium Estoniae

Osi, Mare

2003-01-01

Sisu: "Must üü nigu kaaren ..." ; Metamorfoos ; Pettumus ; Skeptiline ; Talisman ; Unetet latsepõli ; Meie kaits ; Sannaõhtu ; "Külmä süä lüüdi lõhki ..." ; "Egäl kevädil ...". Eluloolisi andmeid autori kohta lk. 193

Kõlavad laulud Eestile / Silja Joon

Index Scriptorium Estoniae

Joon, Silja, 1966-

2008-01-01

Narva linna sümfooniaorkester ja Pärnu kammerkoor annavad 15. ja 16. nov. Pärnus ja Pärnumaal kontserdi "Palju õnne, meie Eesti!", esitatakse eesti heliloojate teoseid, flöödil soleerib Leonora Palu, dirigeerivad Ave Sopp ja Anatoli Shtshura

TRANSLATION ACQUISITION, TRANSLATION COMPERISON AND IST USAGE IN FOREIGN LANGUAGE COURSES UBERSETZUNGSFERTIGKEIT, UBERSETZUNGSVERGLEICH UND IHRE ANWENDUNG IM FREMDSPRACHENUNTERRICHT

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Prof. Dr. Zeki KARAKAYA

2009-05-01

Full Text Available The purpose of this study is to enlighten the definition of translation acquisition, the differentiation from language acquisition by comparing translations of two authors having translation acquisition in different levels and through using these differences how can it be used in language teaching.In the first section, translation acquisition issue has been accentuated; by giving place to the definitions of different Scientifics a general survey about translation acquisition has been elicited. Moreover, in this section, in order to see how translation acquisition will be differentiated from language acquisition and bring out the difference; an application has been conducted on Students and the results have been ascertained.As it is known, translation comparison is a appliance for bringing in language teaching, comparative linguistics, comparative graphology, translation criticism and translation acquisition. However, in this study it has been tried out representing some suggestions and examples about translation on the subject of how can be benefited only in language teaching with translation comparison which is one of the medium of methodology. In the study comparative translation method has been applied and examples and suggestions about its functions on language teaching have been presented. Bu çalışmanın amacı çeviri edincinin tanımına, dil edincinden ayrışımına, farklı düzeylerde çeviri edincine sahip iki yazarın çevirilerinin karşılaştırılmasıyla bu farklılıklardan yararlanarak nasıl dil öğretiminde kullanılabileceğine ışık tutmaktır.İlk bölümde çeviri edinci konusu üzerine durulmuş, farklı bilim adamlarının tanımlarını yer vererek, çeviri edincine yönelik genel bir bakış sağlanmıştır. Ayrıca bu bölümde çeviri edincinin dil edincinden nasıl ayırt edileceğini görmek, aradaki farkı göz önüne sermek için öğrencilerle uygulama yapılmış ve sonuçları tespit edilmi

Role of Rab5 in the formation of macrophage-derived foam cell.

Science.gov (United States)

Chan, Lokwern; Hong, Jin; Pan, Junjie; Li, Jian; Wen, Zhichao; Shi, Haiming; Ding, Jianping; Luo, Xinping

2017-09-12

Foam cells play a key role in the occurrence and pathogenesis of atherosclerosis. Its formation starts with the ingestion of oxidized low-density lipoprotein (oxLDL). The process is associated with Ras related protein in brain 5 (Rab5) which plays a critical role in regulating endocytosis and early endosomal trafficking. Base on this, we presumed that Rab5 might participate in the maturation of foam cell. The aim of this study is to investigate the effect of Rab5 on macrophage cholesterol during the evolvement of macrophage when induced by oxLDL to the formation of foam cell. Immunohistochemistry was performed to analyze the distribution of macrophages and Rab5 in atherosclerotic plaque. RNA inteference study and transfection of inactive mutant (GFP-Rab5-S34N) and active mutant (GFP-Rab5-Q79L) in U937-derived macrophage were utilized to investigate the impact of Rab5 on the process of macrophage cholesterol, which could be detected by oil red O staining, determination of intracellular lipid content, filipin staining, nile red staining and the costaining of early endosome antigen-1 (EEA-1) and 1,1'-dioctadecyl-3,3,3',3'-tetramethylin dicarbocyanine (Dil)-labelled oxLDL (Dil-oxLDL). Rab5 was found abundantly localized in macrophage rich areas of human atherosclerotic lesions. On the foam cell study, the expression of Rab5 was increased after the incubation of oxLDL. The inteference study indicated the depletion of Rab5 led to the decreases of oil red O staining areas, total cholesterol and cholesterol esters in U937-derived marophages. Moreover, the fluorescence intensity of filipin and nile red staining were lower in GFP-Rab5-S34N as compared with GFP-Rab5-Q79L. The confocal study demonstrated less Dil-oxLDL was internalized in GFP-Rab5-S34N as compared with GFP-Rab5-Q79L; the result showed also the decrease in colocalization of internalized Dil-oxLDL and EEA-1 for GFP-Rab5-S34N as compared with GFP-Rab5-Q79L. Rab5 plays an important role in modulating the

AN ASSESSMENT ON THE TOPICS RELATED TO PHONOLOGY AND PHONETICS CONTAINED IN THE HIGH SCHOOL COURSE BOOKS ORTAÖĞRETİM DİL BİLGİSİ KİTAPLARINDAKİ SES BİLGİSİ ve SES BİLİMİYLE İLGİLİ KONULAR ÜERİNE BİR DEĞERLENDİRME

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Mehmet SOLMAZ

2011-06-01

Full Text Available Course books are the most widely used sources by both students and teachers in attaining knowledge. Researches show that in language teaching classes also the most widely used materials are the course books. The purpose of this study was to appraise the grammar course books in the secondary schools, where at least four million students go on, on the account of phonetics and aspects related to phonetics. Three different grammar books prepared for different programs were analyzed and many lackings and shortcomings were realized related to phonetics and issues related to phonetics. The findings of the study showed that scientific principles and methods are not applied enough in the preparation of the grammar course books Ders kitapları, bilgiye ulaşma konusunda öğrenciler ve öğretmenler tarafından günümüzde en sık başvurulan ders araçlarıdır. Yapılan araştırmalar, dil bilgisi öğretiminde de en çok kullanılan öğretim malzemelerinin ders kitapları olduğunu ortaya koymaktadır. Bu araştırmada, dört milyondan fazla öğrencinin öğrenim gördüğü ortaöğretim basamağında kullanılan dil bilgisi ders kitapları, dil biliminin ses bilgisi ve ses bilimi alanıyla ilgili konular açısından değerlendirilmiştir. Farklı öğretim programları için hazırlanmış olan üç ayrı ders kitabının incelendiği çalışmada, söz konusu ders kitaplarında ses bilgisi ve ses bilimiyle ilgili çeşitli eksikliklerle ele alınan konularda birçok problem tespit edilmiştir. Araştırmanın bulguları, ortaöğretim basamağında kullanılan dil bilgisi ders kitaplarının hazırlanmasında bilimsel ilke ve yöntemlere yeterince uyulmadığını ortaya koymaktadır.

THE MAN HAD LINGUISTICS LIKED: PROF. DR. DOĞAN AKSAN DİL BİLİMİNİ SEVDİREN ADAM: PROF. DR. DOĞAN AKSAN (1929-2010

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Ahmet Turan SİNAN

2010-10-01

Full Text Available Who is the linguistics studies’ the one of innovators in Turkey, Prof. Dr. Doğan Aksan is very important scientist who fall in love with Turkish, reweal the richness and power of expression of our mother tangue. He displays a lot of European turcologits’ delussions as A. von Gabain, R. Giraud, J. Kramsky for Turkish with his studies. Aksan, who writes a lot of studies for shabbiness, semantic features, expression, flexibility of Turkish, Turkish education, takes place between founders of linguistic in Turkey. He displays the big love to Turkish by serving to Turkish in the light of the methods and techniques of universal linguistic. Prof. Dr. Doğan Aksan will be remember always as a very important scientist and the man had linguistics liked. Türkiye’deki dil bilim çalışmalarının öncülerinden olan Prof. Dr. Doğan Aksan; Türkçeye gönül vermiş, anlam bilim çalışmaları ile ana dilimizin zenginliğini ve anlatım gücünü gözler önüne seren çok önemli bir bilim adamıdır. Bu çalışmaları ile A. von Gabain, R. Giraud, J. Kramsky gibi birçok Avrupalı Türkologun Türkçeye yönelik yanılgılarını da ortaya koymuştur. Türkçenin eskiliğine, anlamsal özelliklerine, anlatım gücü ve esnekliğine, Türkçe öğretimine yönelik birçok esere imza atan Aksan, Türkiye’de dil bilimin kurucuları arasında yer alır. Türkçeye olan büyük sevgisini evrensel dil bilimin yöntem ve teknikleri ışığında hizmet ederek göstermiştir. Prof. Dr. Doğan Aksan, çok önemli bir bilim adamı ve her şeyden önce dil bilimi sevdiren kişi olarak daima hatırlanacaktır.

Majanduspatriotism rajaneb müüdil / Nicolas Veron

Index Scriptorium Estoniae

Veron, Nicolas

2006-01-01

Ilmunud ka: Delovõje Vedomosti 8. nov. lk. 10, Molodjozh Estonii 17. nov. lk. 8-9 (täistekst). Majandusliku patriotismi mõiste. Euroopa suurfirmade kodumaal teenitud kogutulude maht väheneb. Tabel

Assessment of uranium exposure from total activity and 234U:238U activity ratios in urine

International Nuclear Information System (INIS)

Nicholas, T.; Bingham, D.

2011-01-01

Radiation workers at Atomic Weapons Establishment (AWE) are monitored for uranium exposure by routine bioassay sampling (primarily urine sampling). However, the interpretation of uranium in urine and faecal results in terms of occupational intakes is difficult because of the presence of uranium due to intakes from environmental (dietary) sources. For uranium in urine data obtained using current analytical techniques at AWE, the mean, median and standard deviation of excreted uranium concentrations were 0.006, 0.002 and 0.012 μg per g creatinine, respectively. These values are consistent with what might be expected from local dietary intakes and the knowledge that occupational exposures at AWE are likely to be very low. However, some samples do exceed derived investigation levels (DILs), which have been set up taking account of the likely contribution from environmental sources. We investigate how the activity and isotopic composition of uranium in the diet affects the sensitivity of uranium in urine monitoring for occupational exposures. We conclude that DILs based on both total uranium in urine activity and also 234 U: 238 U ratios are useful given the likely variation in dietary contribution for AWE workers. Assuming a background excretion rate and that the enrichment of the likely exposure is known, it is possible to assess exposures using 234 U: 238 U ratios and/or total uranium activity. The health implications of internalised uranium, enriched to 235 U, centre on its nephrotoxicity; the DILs for bioassay samples at AWE are an order of magnitude below the conservative recommendations made by the literature. (authors)

ABOUT THE RELATIONSHIP BETWEEN THE ISSUES SIGN OF LANGUAGE SYSTEM AND STAMP OF LANGUAGE SYSTEM DİLİN İŞARET SİSTEMİYLE DİLİN DAMGA SİSTEMİ ARASINDAKİ MESELELERİN İLİŞKİSİ HAKKINDA

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Bekmağanbetov ŞANJARHAN

2012-01-01

Full Text Available In this article, it is elaborated that ‘stamp system’ which is considered as one of basic issues of linguistics. Stamps of language and some particular features of these stamps are mentioned. In Turkish consideration, there are dimension, size of stamp and the stamp’s being profound and substantive. In modern linguistics, notion of stamp is used instead of notion znak ‘symbol’ in Russian, and notion sign ‘sign’ in English. In the article, after the explanation of the notion of UP (flat universe emerged with worldly basis, it is made mention that language is all associated with the stamp system(s. Bu makalede, genel dil bilimin temel konularından biri kabul edilen dilin ‘damga sistemi’ üzerinde durulmuştur. Dil damgalarından ve bu damgaların belli özelliklerinden söz edilmiştir. Türk’ün düşüncesinde damganın genişliği, büyüklüğü, derin ve anlamlı oluşu vardır. Çağdaş dil biliminde damga kavramı, Rusçada znak ‘simge’, İngilizcede sign ‘işaret’ kavramının yerine kullanılmaktadır. Makalede, dünyevî temel ile ortaya çıkan UP (âlem daire kavramı açıklandıktan sonra dilin damga/lar sistemi üzerine oturtulduğundan söz edilmiştir.

Almancada ve Türkçede Davetiye Örneklerinin Biçim, İçerik ve Dil İşlevi Açısından Karşılaştırmalı Olarak İncelenmesi Comparative Analysis of Invitation Card Samples in Terms of Design, Text Type and Linguistic Function in German and Turkish

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Faik ÖMÜR

2012-09-01

incelenmiştir. Bu çalışmada ele alınan davetiye örneklerinin bir kısmı elde bulunan, biriktirilmiş davetiyelerden, bir kısmı da internet ortamında çok sık kullanılan davetiye örneklerinden seçilmiştir. Türkçe davetiyelerde geçen metinler, veciz sözler ve diğer sözceler Almancaya çevrilmiştir. Metinlerde yer alan dizeler, nazım özelliği taşıdığı için biçimsel olarak birebir çevrilemeyeceğinden dolayı, anlam bütünlüğü veya anlam eşdeğerliliği göz önünde bulundurularak çevirinin kolayca görülebilmesi için tablo biçiminde verilmiştir. Türkçe ve Almancada davetiye örnekleri üzerinde çok fazla çalışma olmadığından bu çalışmanın önemli bir boşluğu dolduracağı düşünülmüş olup davetiyelerin kapsamı belirli konu ve bakış açısıyla sınırlandırılmıştır. Çalışma daha ziyade sosyokültürel ve sosyodilbilimsel açıdan ele alınmıştır. Kullanmalık metin özelliği taşıyan davetiyeler; içerik, biçim ve dil işlevleri açısından incelenmiştir. Çalışma dört bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın birinci bölümünde davetiye metin tanımları verilmiştir. İkinci bölümde Türkçe sünnet ve evlenme, Almancada vaftiz ve evlenme ile ilgili davetiye örnekleri seçilmiştir. Üçüncü bölümde davetiye örnekleri; tasarım, metin türü, dil ve içerik bakımından karşılaştırılmıştır. Dördüncü bölümde davetiye örneklerinin kültürel, kültürlerarasılık, ekonomik, yabancı dil öğretimi, edebi yönü, tarihsel gelişimi ve değişimi bakımından benzerlikleri ve farklılıkları ortaya konulmuştur.

When is the last time you looked for diffuse infiltrative lymphocytosis ...

African Journals Online (AJOL)

Data synthesis: Pathologically, under light microscopy, DILS resembles the focal sialadenitis seen with Sjogren's syndrome, although it tends to be less destructive of the glandular architecture than in Sjogren's syndrome. Most of the inflammatory infiltrate is composed of CD8+ lymphocytes unlike Sjogren's which are CD4+.

Sciatic nerve palsy associated with intramuscular quinine injections ...

African Journals Online (AJOL)

Sct?ior ikfeclical O[ficcr. Department of Orthopaeclics, Mulago Hospital, Makerere University, Kampala, Uganda. Key Words: Sciatic nerve palsy, intramuscular injections, children, quinine dil~ydrochloride. The purpose of this paper is to show that, in children, gluteal injection of quinine dihydrochloride (QDH) may result in ...

Growth curve and diet density affect eating motivation, behaviour, and body composition of broiler breeders during rearing

NARCIS (Netherlands)

Mozos, de los J.; Garcia Ruiz, A.I.; Hartog, den L.A.; Villamide, M.J.

2017-01-01

The aim of this work has been to assess the effect of diet density [control (CON) or 15% diluted (DIL)] and growth curve [recommended by the genetic line (RBW) or 15% heavier (HBW)] and their interaction on BW uniformity, feeding motivation, behavior, and body composition of broiler breeder pullets.

[Establishment of sprouting embryoid body model mimicking early embryonic vasculogenesis in human embryo].

Science.gov (United States)

Jiang, Hua; Feng, You-Ji; Xie, Yi; Han, Jin-Lan; Wang, Zack; Chen, Tong

2008-10-14

To establish a sprouting embryoid body model mimicking early embryonic vasculogenesis in human embryo. Human embryonic stem were (hESCs) were cultured on the mouse embryo fibroblasts and then were induced to differentiate to form three-dimensional EB. The hEBs were cultured in media containing various angiogenesis-related factors: vascular endothelial growth factor (VEGF), fibroblast growth factor (FGF), endostatin, angiostatin, and platelet factor (PF)-4 of different concentrations for 3 days to observe the sprouting of the hEBs. 3, 3, 3', 3'-tetramethylindo-carbocyanine perchlorate labeled acetylated low density lipoprotein (Dil-AcLDL) was added onto the hEBs foe 4 h Immunofluorescence assay was used to observe if Dil-AcLDL was absorbed and if CD31 was expressed so as to determine the existence of embryonic endothelial cells in the sprouting structures. The ideal culturing condition was analyzed. The differentiated EBs formed sprouting structures in the collagen I matrix containing VEGF and FGF. The sprouts among individual EBs were able to link to each other and form vascular network-like structures. In the presence of VEGF and FGF, the sprouts branching from the EBs assimilated Dil-AcLDL, expressed CD31 and formed a 3-dimensional cylindrical organization. The concentrations of growth factors ideally stimulating sprouting growth were 100 ng/ml of VEGF and 50 ng/ml of FGF. The networks among the EBs were abolished by the angiostatin, endostatin, and PF4. The sprouting from hEBs accumulates embryonic endothelial cells and the sprouting network-like structures are indeed endothelial in nature. Inducing of sprouting EBs is an ideal model that mimics early embryonic vasculogenesis in humans.

Derived intervention levels for mostly consumed foodstuffs in Iran

International Nuclear Information System (INIS)

Fathivand, A. A.; Amidi, J.

2006-01-01

Measures to protect the public following an accidental release of radionuclides to the environment will depend on the circumstances including the extent of the potential hazards. The projected levels of risk are an important precondition in emergency planning. The levels can be expressed in terms of concentration levels in the environment or in protection in foodstaffs. These derived intervention levels can be determined for the range of important radionuclides that could be released to the environment in the event of a nuclear accident. Materials and Methods: Derived intervention levels for 90 Sr, 131 l, Cs 134 + 137 Cs, 238 Pu + 239 Ru+ 241 Am and 103 Ru + 106 Ru radionuclide groups were calculated for infants ( 17 years) for mostly consumed foodstuffs in Iran. Calculations of DlLs were based on recommendations from international, national organizations and average food consumption rate data for Iran. Results: From our research it was found that DlLs for foodstuffs consumed in lran for above mentioned radionuclide groups except for Ruthenium group are equal to 387, 250, 1023 and 2.8 Bqkg -1 respectively. Conclusion: The comparison of DILs for foodstuffs consumed in lran and DILs adopted in the new food and drug administration Compliance Policy Guide which are 160, 170, 1200, 2 Bq.kg -1 for 90 Sr, 131 I, 134 / 137 Cs, 2 38 / 239 Pu plus 241 Am radionuclide groups respectively, shows agreement with cesium and plutonium group and higher values for strontium and Iodine group. In the case of nuclear accident or radiological events that might affect our country calculated DILs can be used to prevent or reduce exposure due to consumption of foodstuffs

Çocuklarda Öykülemenin Gelişimi ve Dilin Değerlendirilmesinde Kullanımı

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Pelin Piştav Akmeşe

2015-12-01

Full Text Available Çocukların kendini ifade etmek için en sık kullandığı sözel dili ifade biçimlerinden biri öykülerdir. Çocuklar, oldukça erken yaşlarda öykü anlatma becerilerini kazanmaya başlamaktadır. Öyküleme analizi bize çocukların, dil alanlarına ait bilgileri nasıl biraraya getirdiği hakkında bilgi sağlamaktadır. Öyküleme, çocuklardaki gelişimsel ilerlemeyi açık bir şekilde gösterebileceğinden sözel dil gelişimini değerlendirmek için bir araç olarak kullanılabilmektedir. Öyküler, günlük konuşmalardan daha karmaşık dil yapısına sahip olduğu için öyküleme gelişiminin değerlendirilmesi ile gelecekteki dil gelişimi yordanabilmektedir. Aynı zamanda erken dönem öyküleme becerisi, gelecekteki akademik becerilerin yordayıcısıdır. Bu yüzden öyküleme, dili öğrenme problemi olan tüm okul çağındaki çocuklarda müdahale hedefleri arasında yer almalıdır. It is a narrative or a story that is one of the most common verbal language expressions, which children use very often to express themselves. Children start to acquire their ability to tell a story at early ages. A narrative analysis provides us with the information about how it combines the information of linguistic areas. A narrative shows clearly the developmental progress and can be used as a means of the evaluation of verbal linguistic development. The linguistic development in the future can be predicted with the evaluation of the narrative development because the narratives have more complex linguistic structures than the daily language. In addıtıon, early narrative skills are the predictors of the academic skills in the future. That’s why, the narrative should be one of the intervention targets in school-age children who have a difficulty in learning the language.

Determining Data Information Literacy Needs: A Study of Students and Research Faculty

Science.gov (United States)

Carlson, Jacob; Fosmire, Michael; Miller, C. C.; Nelson, Megan Sapp

2011-01-01

Researchers increasingly need to integrate the disposition, management, and curation of their data into their current workflows. However, it is not yet clear to what extent faculty and students are sufficiently prepared to take on these responsibilities. This paper articulates the need for a data information literacy program (DIL) to prepare…

A Critical Analysis of Management Indicators for the Director of Materiel Management, Sacramento ALC.

Science.gov (United States)

1980-06-01

Dist. AVAIL, and/or SP A Re aw rade tostt.on Organizatin iL.cti *~ NO OSTAGI PtN*V FORn PffVA13 Ut.SIL $3- -. dil -- T I BUSINESS REPLY MAIL... Leadership Qualities Provide Quality Training Programs Establish Realistic Project and Task Priorities Minimize Not Mission Capable Supply (NMCS) 47 zz

FOREIGN LANGUAGE TEACHING IN THE CONTEXT OF CONSTRUCTIVIST APPROACH YAPILANDIRMACI YAKLAŞIM BAĞLAMINDA YABANCI DİL ÖĞRETİMİ

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Mehmet Nuri GÖMLEKSİZ

2011-06-01

Full Text Available Nowadays, although knowing a foreign language, especially English has been compelled as a concealed discipline rather than necessity, problems of language teaching hasn’t been overcome in our country yet. These problems continue without having alternatives and in a vicious cycle. With this study, in accordance with the purposes of reaching the goal of language teaching in a short time and making language learning enjoyable and practical, an assessment was made on the importance of the constructivist approach. We pointed out that problems stemming from teachers have taken place at the forefront of teaching a foreign language which has actually contained within the constructivist approach itself in terms of both materials and the format used in the preparation of textbooks. The need for teachers who are well-trained, using a foreign language perfectly was emphasized in the study in order to activate and reveal students' creative experiences and interests and also to help students’ effective participation in the course. It was also stated that bringing the real world to the student-centered classroom environment which is not crowded and performing applications in order to make students use the language very well would be possible with the contributions of these teachers Ülkemizde bir yabancı dil bilmenin, özellikle İngilizce bilmenin gereklilikten ziyade gizli bir baskıyla mecbur bırakıldığı günümüzde, dil öğretimi sorunları hala aşılamamıştır. Bu sorunlar çıkmaz içerisinde ve kısır döngüde devam etmektedir. Bu çalışmada, dil öğreniminin keyifli ve pratik hale getirilmesi ve dil öğretme hedefine kısa zamanda ulaşılmasında yapılandırmacı yaklaşımın önemi konusunda bir değerlendirme yapılmıştır. Gerek kullanılan materyaller gerekse ders kitaplarının hazırlanış formatı ile aslında yapılandırmacı yaklaşımı içinde barındıran yabancı dil öğretiminde, öğretmenlerden kaynaklanan

Ökokunst Viljandi "Kiriküüdil" / Johannes Saar

Index Scriptorium Estoniae

Saar, Johannes, 1965-

2002-01-01

Lõppes seitsmes ökoteemaline "Kiriküüt". Ürituse organiseerijate eesotsas on pikemalt olnud Tiiu Männiste ja Mari Sobolev. Jakobsoni kuju juures kandsid kirikuõpetaja Mart Salumäe ja "Ugala" direktor Jaak Allik ette rühmituse VSN performance'i "Mulgi näide". Ökoloogiast

AN INVESTIGATION ON OĠHUZ OBJECTS’ NAMES IN DĪVĀNU LUĠĀTI’T-TURK DĪVĀNU LUĠĀTİ’T-TÜRK’TEKİ OĞUZCA EŞYA ADLARINA BİR BAKIŞ

Directory of Open Access Journals (Sweden)

M. Selda KARAŞLAR

2010-01-01

Full Text Available The Dīvānu Luġāti’t-Türk which is the first source about the Turkish world’s literature, language, cultural, social situation in the eleventh century gives us very important and original knowledges for Turcology researching. It is always main source for the researchers. Besides rich information about the language of Karahanid Turkish in the eleventh century, the book also includes ınformation the language, culture and history of numerous Turkish dialects especially Oġhuz language.In this study, the Oġhuz objects’ names in Kâşgarlı Mahmud’s Dīvān and from this viewpoint the improving of Oġhuz rhetoric will be examined. XI. yüzyıl Türk dünyasının dil, edebiyat, kültür ve sosyal durumuyla ilgili zengin ve özgün ilk bilgileri veren Dīvānu Luġāti’t-Türk, Türkoloji araştırmalarında her zaman temel kaynak olmuş ve araştırmacılar tarafından çok yönlü olarak ele alınmıştır. XI. yüzyıl Karahanlı Türkçesinin dil durumuyla ilgili zengin bilgiler içeren eser, Oğuzca başta olmak üzere birçok Türk diyalekt alanı ile ilgili dil, kültür, tarih malzemesi de içermektedir.Bu çalışmada Kâşgarlı Mahmud’un Dīvānındaki Oğuzca eşya adları ele alınacak, bu noktadan Oğuz söz varlığının gelişimi incelenecektir.

Food safety after nuclear accidents. A Nordic model for national response

International Nuclear Information System (INIS)

1992-01-01

The Nordic model for the management of food supplies and food safety after nuclear accidents addresses production distribution, sale, and consumption of food and drink. The model contains specific recommendations on intervention levels for distribution and consumption. The overriding aim is to keep the radiation dose to the population as low as reasonably achievable by the optimization of countermeasures. Upper levels of radiation doses which should not be exceeded are termed Primary Intervention Levels. A reasonable maximum dose level resulting from intake of food over a one-year period would be 1 mSv, and this level has been chosen as the starting point for the Nordic model. Maximum levels of radioactive substances in foodstuffs, are termed Derived Intervention Levels (DILs). DILs are established on the basis of the Primary Intervention Levels. A conservative approach is taken which involves additional precautionary assumptions and an extra margin of safety. Provided the DILs are adhered to, the actual radiation dose to which the population is exposed will constitute only a small fraction of the Primary Intervention Levels. The need may arise for specific dietary advise for certain types of food consumed by special population groups. The intervention levels must be adjusted if they cause adverse effects which are unacceptable to the population in general, for instance unfavourable socio-economic impacts. In extreme nuclear accident situations, it may become necessary to suspend the use of intervention levels for a period of time. The full report with scientific annexes was adopted by AeK-LIVS in April 1991, and published as report no. 1991:546 in the Nordic seminar series. In November 1991 the Nordic Council of Ministers requested that the model should be implemented by the national authorities in each of the Nordic countries. The publication contains an abbreviated version of the report. (EG)

Arsenic augments the uptake of oxidized LDL by upregulating the expression of lectin-like oxidized LDL receptor in mouse aortic endothelial cells

Energy Technology Data Exchange (ETDEWEB)

Hossain, Ekhtear [Department of Biochemistry, Aichi Medical University School of Medicine, Nagakute, Aichi (Japan); Ota, Akinobu, E-mail: aota@aichi-med-u.ac.jp [Department of Biochemistry, Aichi Medical University School of Medicine, Nagakute, Aichi (Japan); Karnan, Sivasundaram; Damdindorj, Lkhagvasuren [Department of Biochemistry, Aichi Medical University School of Medicine, Nagakute, Aichi (Japan); Takahashi, Miyuki [Department of Biochemistry, Aichi Medical University School of Medicine, Nagakute, Aichi (Japan); Division of Hematology, Department of Internal Medicine, Aichi Medical University School of Medicine, Nagakute, Aichi (Japan); Konishi, Yuko; Konishi, Hiroyuki; Hosokawa, Yoshitaka [Department of Biochemistry, Aichi Medical University School of Medicine, Nagakute, Aichi (Japan)

2013-12-15

Although chronic arsenic exposure is a well-known risk factor for cardiovascular diseases, including atherosclerosis, the molecular mechanism underlying arsenic-induced atherosclerosis remains obscure. Therefore, this study aimed to elucidate this molecular mechanism. We examined changes in the mRNA level of the lectin-like oxidized LDL (oxLDL) receptor (LOX-1) in a mouse aortic endothelial cell line, END-D, after sodium arsenite (SA) treatment. SA treatment significantly upregulated LOX-1 mRNA expression; this finding was also verified at the protein expression level. Flow cytometry and fluorescence microscopy analyses showed that the cellular uptake of fluorescence (Dil)-labeled oxLDL was significantly augmented with SA treatment. In addition, an anti-LOX-1 antibody completely abrogated the augmented uptake of Dil-oxLDL. We observed that SA increased the levels of the phosphorylated forms of nuclear factor of kappa light polypeptide gene enhancer in B cells (NF-κB)/p65. SA-induced upregulation of LOX-1 protein expression was clearly prevented by treatment with an antioxidant, N-acetylcysteine (NAC), or an NF-κB inhibitor, caffeic acid phenethylester (CAPE). Furthermore, SA-augmented uptake of Dil-oxLDL was also prevented by treatment with NAC or CAPE. Taken together, our results indicate that arsenic upregulates LOX-1 expression through the reactive oxygen species-mediated NF-κB signaling pathway, followed by augmented cellular oxLDL uptake, thus highlighting a critical role of the aberrant LOX-1 signaling pathway in the pathogenesis of arsenic-induced atherosclerosis. - Highlights: • Sodium arsenite (SA) increases LOX-1 expression in mouse aortic endothelial cells. • SA enhances cellular uptake of oxidized LDL in dose-dependent manner. • SA-induced ROS generation enhances phosphorylation of NF-κB. • SA upregulates LOX-1 expression through ROS-activated NF-κB signaling pathway.

FY 2000 report on the survey project on the policy for international energy utilization rationalization, etc. - model project on the heightening of international energy consumption efficiency. Viability survey of the project on energy conservation in the urea synthesis process in India; 2000 nendo kokusai energy shiyo gorika nado taisaku jigyo - kokusai energy shohi koritsuka nado model jigyo chosa hokokusho. Indo ni okeru nyoso gosei process sho energy jigyo jisshi kanosei chosa

Energy Technology Data Exchange (ETDEWEB)

NONE

2001-03-01

For the purpose of conserving energy and reducing greenhouse effect gas, a remodeling project was studied of urea plants constructed from the 1960s to the 1970s. Conditions for being companies for study are as follows: company has a production scale of more than 0.2 million t/y, adopts the complete circulation method, and will continue operation. And, Duncans Industries Ltd. (DIL) was selected. DIL owns the ammonia plant of 3 series x 400 t/d and the urea plant of 3 series x 682 t/d. In the modeling, stripper and carbamate condenser are added to the existing reactor as the main equipment. As a result of the study, the energy conservation effect was 13,667 toe/y, and the amount of reduction in greenhouse effect gas was 42,289 t-CO2/y. The total amount of this project was roughly estimated at 1.517 billion yen. By carrying out the project, the urea production cost is reduced approximately $9/t, but the project becomes unprofitable if the urea price is based on $188.1/t. (NEDO)

Mesenchymal stem cells from human umbilical cord ameliorate testicular dysfunction in a male rat hypogonadism model

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Zhi-Yuan Zhang

2017-01-01

Full Text Available Androgen deficiency is a physical disorder that not only affects adults but can also jeopardize children′s health. Because there are many disadvantages to using traditional androgen replacement therapy, we have herein attempted to explore the use of human umbilical cord mesenchymal stem cells for the treatment of androgen deficiency. We transplanted CM-Dil-labeled human umbilical cord mesenchymal stem cells into the testes of an ethane dimethanesulfonate (EDS-induced male rat hypogonadism model. Twenty-one days after transplantation, we found that blood testosterone levels in the therapy group were higher than that of the control group (P = 0.037, and using immunohistochemistry and flow cytometry, we observed that some of the CM-Dil-labeled cells expressed Leydig cell markers for cytochrome P450, family 11, subfamily A, polypeptide 1, and 3-β-hydroxysteroid dehydrogenase. We then recovered these cells and observed that they were still able to proliferate in vitro. The present study shows that mesenchymal stem cells from human umbilical cord may constitute a promising therapeutic modality for the treatment of male hypogonadism patients.

Israel’s Blockade of Gaza, the Mavi Marmara Incident, and Its Aftermath

Science.gov (United States)

2010-06-23

Rosen , a professor of international law and former diplomat, and Maj. Gen. Amos Horen (Ret.), a former president of Technion (Israel Institute of...However, Israeli Defense Minister Ehud Barak said, after meeting the Secretary General and providing details concerning new steps to ease the blockade

Interfaces of dicationic ionic liquids and graphene: a molecular dynamics simulation study

International Nuclear Information System (INIS)

Li, Song; Feng, Guang; Cummings, Peter T

2014-01-01

Molecular dynamics simulations were performed to investigate the interfacial structure and capacitance of electrical double layers (EDLs) in dicationic ionic liquids (DILs) 1-alkyl-3-dimethylimidazolium tetrafluoroborate [C n (mim) 2 ](BF 4 ) 2 (n = 3, 6, 9), with respect to a baseline of a monocationic ionic liquid [C 3 mim][BF 4 ], near planar carbon electrodes consisting of graphene sheets. The simulation results show that an adsorbed layer with double peaks is exclusively found for [C 3 (mim) 2 ](BF 4 ) 2 , while a single peak of the other three cations is observed at the neutral electrode, due to the difference in ion–wall interaction and cation–anion association. As the electrode becomes negatively charged, the second peak of [C 3 (mim) 2 ] 2+ is dramatically reduced, whereas those of [C 6 (mim) 2 ] 2+ and [C 9 (mim) 2 ] 2+ become non-trivial. The capacitance–potential curve of EDLs in DILs manifests a transition from camel shape to bell shape as the cation chain length increases, which is attributed to the enlargement of ion adsorption (per unit charge) on the electrode and the decrease of attractive interaction between ions. (paper)

Properties of M1-M2-Si-Al-O-N glasses (M1 = La or Nd, M2 = Y or Er)

Energy Technology Data Exchange (ETDEWEB)

Pomeroy, M.J.; Nestor, E.; Hampshire, S. [Limerick Univ. (Ireland). Materials and Surface Science Inst.; Ramesh, R. [Littelfuse Ireland, Dundalk, Co. Louth (Ireland)

2002-07-01

Mixed lanthanide cation oxynitride glasses have been prepared in the M1 - M2 - Si-Al-O-N systems where M1 = La or Nd and M2 = Y or Er. The densities ({rho}), Young's moduli (E), microhardnesses (H{sub v}), glass transition temperatures (T{sub g}), dilatometric softening temperatures (T{sub dil}) and coefficients of thermal expansion (CTE) of 13 glasses were determined. The molar volume values (MV) calculated from density data, E, H{sub v}, T{sub g}, T{sub dil} and CTE values were all found to vary linearly with the effective cation field strength arising from the M1 and M2 modifier cations. Least squares intercept and slope values are presented which correlate each property to effective cation field strength together with error values which arise from glass and specimen preparation and measurement inconsistencies. These linear correlations clearly indicate that the overall glass structure remains the same for each of the thirteen glasses with only the modifier cation(s) having any influence. This influence appears to be a cross-linking effect, the strength of which increases as the effective cation field strength of the M1, M2 modifiers increases. (orig.)

Synthesis and biological activity of chimeric structures derived from the cytotoxic natural compounds dolastatin 10 and dolastatin 15.

Science.gov (United States)

Poncet, J; Busquet, M; Roux, F; Pierré, A; Atassi, G; Jouin, P

1998-04-23

The natural cytotoxic compounds dolastatins 10 and 15 exhibit great similarities in structure and in their biological activity profiles. Two compounds (1 and 2) formed by interchanging the dolaisoleuine residue of dolastatin 10 and the MeVal-Pro dipeptide of dolastatin 15 were synthesized in order to evaluate the possible equivalence of these units. These compounds can be considered as chimeras of dolastatins 10 and 15 formed by the N-terminal part of the former and the C-terminal part of the latter and vice versa. Both analogues exhibited a marked decrease in their cytotoxic activity but showed similar differential cytotoxicity with regard to the cell lines assayed compared with the parent compounds. HT-29 cell line was the least sensitive one. However, this activity was in the nanomolar level and close to that of vincristine. The differences in their effect on tubulin polymerization were less pronounced. We confirmed the already known crucial role of the Dil residue in this assay. The nonequivalence of the Dil unit and the MeVal-Pro dipeptide probably reflects modification in the relative positions of the N-dimethylamino and the phenyl moieties.

University and Flipped Learning TIC & DIL Project: Framework and Design

Science.gov (United States)

Pinnelli, Stefania; Fiorucci, Andrea

2015-01-01

The flipped classroom approach (FC) is for the educational world a chance of recovery and improvement of pedagogical student-centered model and collaborative teaching methods aimed at optimizing the time resource and to promote personalization and self-learning in a perspective of autonomy. The paper moving from a pedagogical reflection on…

Accountability Accentuates Interindividual-Intergroup Discontinuity by Enforcing Parochialism

OpenAIRE

Wildschut, T.; Van Horen, F.; Hart, C.

2015-01-01

Interindividual-intergroup discontinuity is the tendency for relations between groups to be more competitive than relations between individuals. We examined whether the discontinuity effect arises in part because group members experience normative pressure to favor the ingroup (parochialism). Building on the notion that accountability enhances normative pressure, we hypothesized that the discontinuity effect would be larger when accountability is present (compared to absent). A prisoner’s dil...

IDENTIFIKASI JENIS JAMUR ASOSIASI KUDA LAUT Hippocampus barbouriYANG HIDUP DI PERAIRAN ALAMI DAN PENANGKARAN

OpenAIRE

Sari, Ratna

2017-01-01

Jamur merupakan organisme heterotrof yang menggunakan bahan organik untuk nutrisinya. Jamur dapat sebagai patogen yang bersifat infeksi sekunder. Penyakit yang umum terjadi pada banyak ikan dapat juga terjadi pada kuda laut, diantaranya adalah jamur, parasit dan bakteri.Penelitian ini bertujuan untuk mengetahui jenis-jenisjamuryang berasosiasi dengan kuda laut (Hippocampus barbouri). Jamur asosiasi kuda laut diperoleh dengan metode swab menggunakan cotton swab microbiology. Identifikasi dil...

The Ins and Outs of Viral Infection: Keystone Meeting Review

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Sara W. Bird

2014-09-01

Full Text Available Newly observed mechanisms for viral entry, assembly, and exit are challenging our current understanding of the replication cycle of different viruses. To address and better understand these mechanisms, a Keystone Symposium was organized in the snowy mountains of Colorado (“The Ins and Outs of Viral Infection: Entry, Assembly, Exit, and Spread”; 30 March–4 April 2014, Beaver Run Resort, Breckenridge, Colorado, organized by Karla Kirkegaard, Mavis Agbandje-McKenna, and Eric O. Freed. The meeting served to bring together cell biologists, structural biologists, geneticists, and scientists expert in viral pathogenesis to discuss emerging mechanisms of viral ins and outs. The conference was organized around different phases of the viral replication cycle, including cell entry, viral assembly and post-assembly maturation, virus structure, cell exit, and virus spread. This review aims to highlight important topics and themes that emerged during the conference.

Ethical decision making in organizations: the role of leadership stress

OpenAIRE

Selart, Marcus; Johansen, Svein Tvedt

2011-01-01

Across two studies the hypotheses were tested that stressful situations affect both leadership ethical acting and leaders’ recognition of ethical dilemmas. In the studies, decision makers recruited from 3 sites of a Swedish multinational civil engineering company provided personal data on stressful situations, made ethical decisions, and answered to stress-outcome questions. Stressful situations were observed to have a greater impact on ethical acting than on the recognition of ethical dil...

Compound list: diltiazem [Open TG-GATEs

Lifescience Database Archive (English)

Full Text Available diltiazem DIL 00092 ftp://ftp.biosciencedbc.jp/archive/open-tggates/LATEST/Human/in_vitro/diltia...zem.Human.in_vitro.Liver.zip ftp://ftp.biosciencedbc.jp/archive/open-tggates/LATEST/Rat/in_vitro/diltia...zem.Rat.in_vitro.Liver.zip ftp://ftp.biosciencedbc.jp/archive/open-tggates/LATEST/Rat/in_vivo/Liver/Single/diltia...open-tggates/LATEST/Rat/in_vivo/Liver/Repeat/diltiazem.Rat.in_vivo.Liver.Repeat.zip ...

Endogenous neural stem cells in central canal of adult rats acquired limited ability to differentiate into neurons following mild spinal cord injury

Science.gov (United States)

Liu, Yuan; Tan, Botao; Wang, Li; Long, Zaiyun; Li, Yingyu; Liao, Weihong; Wu, Yamin

2015-01-01

Endogenous neural stem cells in central canal of adult mammalian spinal cord exhibit stem cell properties following injury. In the present study, the endogenous neural stem cells were labeled with Dil to track the differentiation of cells after mild spinal cord injury (SCI). Compared with 1 and 14 days post mild injury, the number of endogenous neural stem cells significantly increased at the injured site of spinal cord on 3 and 7 days post-injury. Dil-labeled βIII-tublin and GFAP expressing cells could be detected on 7 days post-injury, which indicated that the endogenous neural stem cells in central canal of spinal cord differentiated into different type of neural cells, but there were more differentiated astrocytes than the neurons after injury. Furthermore, after injury the expression of inhibitory Notch1 and Hes1 mRNA began to increase at 6 hours and was evident at 12 and 24 hours, which maintained high levels up to 7 days post-injury. These results indicated that a mild SCI in rat is sufficient to induce endogenous neural stem cells proliferation and differentiation. However, the ability to differentiate into neurons is limited, which may be, at least in part, due to high expression of inhibitory Notch1 and Hes1 genes after injury. PMID:26097566

Estimating Derived Response Levels at the Savannah River Site for Use with Emergency Response Models

International Nuclear Information System (INIS)

Simpkins, A.A.

2002-01-01

Emergency response computer models at the Savannah River Site (SRS) are coupled with real-time meteorological data to estimate dose to individuals downwind of accidental radioactive releases. Currently, these models estimate doses for inhalation and shine pathways, but do not consider dose due to ingestion of contaminated food products. The Food and Drug Administration (FDA) has developed derived intervention levels (DIL) which refer to the radionuclide-specific concentration in food present throughout the relevant period of time, with no intervention, that could lead to an individual receiving a radiation dose equal to the protective action guide. In the event of an emergency, concentrations in various food types are compared with these levels to make interdictions decisions. Prior to monitoring results being available, concentrations in the environmental media (i.e. soil), called derived response levels (DRLs), can be estimated from the DILs and directly compared with computer output to provide preliminary guidance as to whether intervention is necessary. Site-specific derived response levels (DRLs) are developed for ingestion pathways pertinent to SRS: milk, meat, fish, grain, produce, and beverage. This provides decision-makers with an additional tool for use immediately following an accident prior to the acquisition of food monitoring data

Antibiotic resistance and enterotoxin genes in Staphylococcus sp. isolates from polluted water in Southern Brazil

OpenAIRE

BASSO, ANA P.; MARTINS, PAULA D.; NACHTIGALL, GISELE; SAND, SUELI VAN DER; MOURA, TIANE M. DE; FRAZZON, ANA PAULA G.

2014-01-01

The aim of this study was to evaluate the species distribution, antibiotic-resistance profile and presence of enterotoxin (SE) genes in staphylococci isolated from the Dilúvio stream in South Brazil. Eighty-eight staphylococci were identified, 93.18% were identified as coagulase-negative (CNS) and 6.82% coagulase-positive (CPS). Fourteen Staphylococcus species were detected and the most frequently were Staphylococcus cohnii (30.48%) and S. haemolyticus (21.95%). Resistance to erythromycin was...

Warranty-Guarantee Application Guidelines for Air Force Ground Electronic Equipment.

Science.gov (United States)

1980-02-01

in month times 24 heurs These terms would be summed for all operating units to -Yield the overall availabilit .. Separate provisions would address...address a -1arly defined penalty for the availabilit , not oeing met, such a quarante: could be included in t-~c wararantv-u ranftee Nrovisions and re...distribution and lighting " Plumbing " Water and drainage systems 3. Fire protection and fire fighting E-10 APPENDIX F DATA ITEM DESCRIPTION DI-L

Coagulation Tests and Selected Biochemical Analytes in Dairy Cows with Hepatic Lipidosis

OpenAIRE

S. Padilla-Arellanes; F. Constantino-Casas; L. Núnez-Ochoa; J. Doubek; C. Vega-Murguia; J. Bouda

2007-01-01

The aim of this study was to determine the values and changes in conventional and optimised clotting tests, as well as in selected biochemical analytes during hepatic lipidosis in postpartum dairy cows. Ten healthy and ten Holstein cows with hepatic lipidosis were selected based upon clinical history, clinical examination, liver biopsy, flotation test and histological analysis of hepatic tissue. Prothrombin time (PT) and partial thromboplastin time (PTT) were determined in non-diluted and dil...

Propofol promotes spinal cord injury repair by bone marrow mesenchymal stem cell transplantation

OpenAIRE

Zhou, Ya-jing; Liu, Jian-min; Wei, Shu-ming; Zhang, Yun-hao; Qu, Zhen-hua; Chen, Shu-bo

2015-01-01

Propofol is a neuroprotective anesthetic. Whether propofol can promote spinal cord injury repair by bone marrow mesenchymal stem cells remains poorly understood. We used rats to investigate spinal cord injury repair using bone marrow mesenchymal stem cell transplantation combined with propofol administration via the tail vein. Rat spinal cord injury was clearly alleviated; a large number of newborn non-myelinated and myelinated nerve fibers appeared in the spinal cord, the numbers of CM-Dil-l...

GRAMMAR BOOKS ON AHMET CEVDET PASHA AHMET CEVDET PAŞA’NIN DİL BİLGİSİ KİTAPLARI ÜZERİNE

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Esra KARABACAK

2012-06-01

Full Text Available Ahmet Cevdet Pasha, Turkish history, as well as in terms of the history of Turkish grammar is extremely important. Western elements to enter the Turkish language is written at the beginning has been a pioneer for all the grammar books. At the same time to learn our language, written language, the language of the new concepts to meet the difference between the elimination of speech, has addressed various issues such as driving innovation in the Arabic alphabet. Western elements to enter the Turkish language is written at the beginning has been a pioneer for all the grammar books. Pasha, the only language for writing the book not only our language to learn, meet new concepts that come with the Westernization of the difference between the elimination of written language as colloquial Arabic alphabet, has addressed various issues such as driving innovation in a team. Grammar books written in terms of grammar, has pioneered the use of terms. Cevdet Pasha has gained importance with the Tanzimat period in terms of language teaching. Ahmet Cevdet Pasha, the madrasa education and the culture was grown due to trans while under the influence of the Arabic language, Turkish language as a teaching language development, enrichment and spent great efforts on purifying. Western-style, the author of the first language, Ahmet Cevdet Pasha, the sample itself was next in line. Cevdet Pasha, Turkish schools, the learning of grammar books, speaking the language to consider the difference between the written language, the operation of cleansing Turkish, Arabic and Persian, and it refers to the problems which is used with Arabic alphabet by Turkish. Ahmet Cevdet Paşa, Türk tarihi için olduğu kadar Türk dil bilgisi tarihi bakımından da son derece önemlidir. Türk diline batılı unsurların girmeye başladığı dönemde yazılmış bütün dil bilgisi kitapları için bir öncü olmuştur. Aynı zamanda dilimizin öğrenilmesi, yeni kavramların kar

ETİK İKLİM VE ETİK LİDERLİĞİN ÖRGÜTSEL BAĞLILIK ÜZERİNE ETKİSİ: GÖRGÜL BİR ARAŞTIRMA

OpenAIRE

DEMİRDAĞ, Gülfiz Ergin; EKMEKÇİOĞLU, Emre Burak

2015-01-01

Bu araştırmada otomotiv sektöründe faaliyet gösteren bir işletmede çalışan mavi yaka ve beyaz yaka işgörenlerin, etik liderlik ve etik iklim algısının örgütsel bağlılık ile ilişkisinin incelenmesi amaçlanmaktadır. Araştırmanın örneklemi toplam 76 kişiden oluşmaktadır. Araştırmada verilerin toplanmasında Etik Liderlik Ölçeği (Brown vd., 2005), Etik İklim Ölçeği (Schwepker vd., 1997), Örgütsel Bağlılık Ölçeği (Meyer ve Allen, 1991) ve araştırmacılar tarafından hazırlanan kişisel bilgi formu kul...

Mobile Cloud Computing for C2 - Operating in DIL Network Conditions

OpenAIRE

Ling, Yu Xian; Wee, Toon Joo; Shing, Man-Tak; Singh, Gurminder; Gibson, John H.

2015-01-01

Cloud computing is emerging as the mainstream platform for a range of on-demand applications, services, and infrastructure. It is already playing an important role in the communication, and the processing, mining, and fusing of information in distributed command and control. A major benefit of cloud computing is improved net-centric capability. Before the full benefits of cloud computing are realized, several technology challenges must be addressed. Operating in intermittent and austere netwo...

Two Chitotriose-Specific Lectins Show Anti-Angiogenesis, Induces Caspase-9-Mediated Apoptosis and Early Arrest of Pancreatic Tumor Cell Cycle.

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Ruby Singh

Full Text Available The antiproliferative activity of two chito-specific agglutinins purified from Benincasa hispida (BhL and Datura innoxia (DiL9 of different plant family origin was investigated on various cancer cell lines. Both lectins showed chitotriose specificity, by inhibiting lectin hemagglutinating activity. On further studies, it was revealed that these agglutinins caused remarkable concentration-dependent antiproliferative effect on human pancreatic cancerous cells but not on the normal human umbilical vein endothelial cells even at higher doses determined using MTT assay. The GI50 values were approximately 8.4 μg ml(-1 (0.247 μM and 142 μg ml(-1 (14.8 μM for BhL and DiL9, respectively, against PANC-1 cells. The growth inhibitory effect of these lectins on pancreatic cancer cells were shown to be a consequence of lectin cell surface binding and triggering G0/G1 arrest, mitochondrial membrane depolarization, sustained increase of the intracellular calcium release and the apoptotic signal is amplified by activation of caspases executing cell death. Interestingly, these lectins also showed anti-angiogenic activity by disrupting the endothelial tubulogenesis. Therefore, we report for the first time two chito-specific lectins specifically binding to tumor glycans; they can be considered to be a class of molecules with antitumor activity against pancreatic cancer cells mediated through caspase dependent mitochondrial apoptotic pathway.

Interactive, multi-modality image registrations for combined MRI/MRSI-planned HDR prostate brachytherapy

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Galen Reed

2011-03-01

Full Text Available Purpose: This study presents the steps and criteria involved in the series of image registrations used clinically during the planning and dose delivery of focal high dose-rate (HDR brachytherapy of the prostate. Material and methods: Three imaging modalities – Magnetic Resonance Imaging (MRI, Magnetic Resonance Spectroscopic Imaging (MRSI, and Computed Tomography (CT – were used at different steps during the process. MRSI is used for identification of dominant intraprosatic lesions (DIL. A series of rigid and nonrigid transformations were applied to the data to correct for endorectal-coil-induced deformations and for alignment with the planning CT. Mutual information was calculated as a morphing metric. An inverse planning optimization algorithm was applied to boost dose to the DIL while providing protection to the urethra, penile bulb, rectum, and bladder. Six prostate cancer patients were treated using this protocol. Results: The morphing algorithm successfully modeled the probe-induced prostatic distortion. Mutual information calculated between the morphed images and images acquired without the endorectal probe showed a significant (p = 0.0071 increase to that calculated between the unmorphed images and images acquired without the endorectal probe. Both mutual information and visual inspection serve as effective diagnostics of image morphing. The entire procedure adds less than thirty minutes to the treatment planning. Conclusion: This work demonstrates the utility of image transformations and registrations to HDR brachytherapy of prostate cancer.

About How Did the First Ever Big Economic Crisis Look Like

OpenAIRE

Liviu C. ANDREI

2010-01-01

The obsession about the current economic crisis is pretty understandable. But being obsessed about the current moment, in the economic crisis matter, might become a scientific mistake. As for instance, the real results of the current period will be available in just a couple of years. Moreover, we used to believe up to recently that the previous big crisis of 1929-1933 might be nearly an accident and would not repeat, due to its lesson applied: the policy makers made functional, vigilant, dil...

Numerical Field Model Simulation of Full Scale Fire Tests in a Closed Vessel

Science.gov (United States)

1986-12-01

is assumed to be dilTuse. 42 1. The Method for Calculating the Radiant Heat Transfer. The net radiosity method for the interchange of radiation between... radiosity B^ is the rate at which radiant energy leaves a surface and equals the radiation emitted plus the radiation reflected. ^1 = ^1^ V "^ Pi^i...H; can be defined as the sum of the radiosities B: for each of the surfaces in the enclosure multiphed by the shape factor F- where F-; is the

Computation and theory of Euler sums of generalized hyperharmonic numbers

OpenAIRE

Xu, Ce

2017-01-01

Recently, Dil and Boyadzhiev \\cite{AD2015} proved an explicit formula for the sum of multiple harmonic numbers whose indices are the sequence $\\left( {{{\\left\\{ 0 \\right\\}}_r},1} \\right)$. In this paper we show that the sums of multiple harmonic numbers whose indices are the sequence $\\left( {{{\\left\\{ 0 \\right\\}}_r,1};{{\\left\\{ 1 \\right\\}}_{k-1}}} \\right)$ can be expressed in terms of (multiple) zeta values, multiple harmonic numbers and Stirling numbers of the first kind, and give an explic...

Physical Properties of Polymers (Ultrastructure Processing of Polymers)

Science.gov (United States)

1982-09-30

vinyl benzene Network-Diluent Systems". 17. J . Appl. Polym. Sci. 28, 219-224 (1983) (with R. Vukovic and W.J. MacKnight) "Compatibility of Some...Temperature of Polymer Networks by Dil uents". 23. J . Appl. Polym. Sci. 28, 1379-1389 (1983) (with R. Vukovic , V. Kuresevic, N. Segudovic, and W.J...AFOSR 80-0101 IV. DATES: 1 January 1980 - 30 September 1982 V. SENIOR RESEARCH PERSONNEL*: Dr. C. Crosby Dr. G. ten Brinke Dr. T. Ellis Dr. R. Vukovic

Der Einsatz der Präsentationssoftware ‚PowerPoint‘ als Lehrmethode im Fremdsprachenunterricht The Use of Presentation Software 'PowerPoint' as a Teaching Method in Foreign Language Learning

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Yasemin DARANCIK

2013-09-01

how toteach German in the future better. In the preparation phase of thepresentations, the teacher candidates have not only grasped theneccessary elements from the German grammar and culture beside thefour basic skills but they have also conveyed them to the children whoare the target the target group. Günümüzde yabancı dil eğitiminde görsel materyallerin önemi ve gerekliliği tartışılamaz bir hal almıştır. Görsel materyal veya unsurlar öğrencilerin konuyu daha iyi anlamasını ve konunun akılda kalmasını sağlamaktadır. Görsel materyallerin yabancı dil eğitimininde kullanımı, önemi ve öğrenci üzerinde etkisi gibi konular çerçevesinde bir çok çalışma bulunmaktadır. Bu makalede görsel materyal olan ‚PowerPoint Sunu ve Slayt Programı‘nın yabancı dil dersine yönelik nasıl hazırlanması gerektiği, yabancı dil öğretiminde görsel sunu hazırlanırken nelere dikkat edilmesi gerektiği ve büyük bir önem taşıyan dört temel beceriye ne gibi katkı sağladığı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Sunular Almanca olmak üzere, hedef kitle çocuklar olarak belirlenmiş ve Çukurova Üniversitesi Alman Dili Eğitimi Anabilim Dalı ‚YDA-417 Almanca Öğretiminde Görsel Materyal Kullanımı‘ adlı derste birer öğretmen adayı olan 4. sınıf öğrencileri tarafından hazırlanmıştır.Çalışma ilk bölümde eğitimde ‚PowerPoint Sunu’nun durumuna ve önemine değinmekte, sonraki bölümlerde ise hazırlanan sunuların yabancı dil eğitiminde dikkate alınması gereken dört temel beceri olan ‚okuma, duyma, konuşma ve yazma’ya ne gibi katkıları olduğu ortaya çıkartılmaya çalışılmakta ve vurgulanmaktadır. Ayrıca öğrencilerin sunularını bu becerileri göz önünde bulundurarak nasıl şekillendirdikleri üzerinde durulmaktadır. Öğrencilerin yaptıkları bu sunular daha sonra animasyon programına dönüştürülerek video barındırma sitesi olan Youtube’a yüklenerek g

Die Ontstaan en Ontwikkeling van die Pan-Afrikanisme en due implikasies daarvan

Directory of Open Access Journals (Sweden)

A. J.H. van der Walt

1961-03-01

Full Text Available Dit was nie voor 1880 dat tropiese Afrika, dil is die grootste gedeelte van Wes-, Oos- en Midde-Afrika, deur ontdekkingsreisigers,handelaars en sendelinge tot so ’11 mate ontsluit is, dat dit in die vaarwater van die wêreldpolitiek geraak het nie. Lank voor hierdie tyd is natuurlik steunpunte aan die Wes-, Suid- en Ooskusdeur die Portugese en later die Nederlanders en Engelse eset ter wille van óf dieslawehandel en/óf as steunpunte op dielarig handelsweg na die ryke Ooste.

Combination of Hydroxyl Acetylated Curcumin and Ultrasound Induces Macrophage Autophagy with Anti-Apoptotic and Anti-Lipid Aggregation Effects

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Longbin Zheng

2016-10-01

Full Text Available Background/Aims: Sonodynamic therapy (SDT is considered a new approach for the treatment of atherosclerosis. We previously confirmed that hydroxyl acetylated curcumin (HAC was a sonosensitizer. In this study, we investigated the mechanism of THP-1 macrophage apoptosis and autophagy induced by HAC mediated SDT (HAC-SDT. Methods: Cell viability was measured using a CCK-8 assay. Laser scanning confocal microscopy was used to measure the levels of intracellular reactive oxygen species (ROS, sub-cellular HAC localization, BAX and cytochrome C translocation, LC3 expression, monodansylcadaverine staining and Dil-labeled oxidized low density lipoprotein (Dil-ox-LDL uptake. Flow cytometry was used to analyze apoptosis and autophagy via Annexin V/propidium iodide and acridine orange staining, respectively. The expression levels of apoptosis- and autophagy-related proteins were detected by Western blot. Oil red O was used to measure intracellular lipid accumulation. Results: We identified HAC (5.0 μg/mL located in lysosomes, endoplasmic reticulum, Golgi apparatus and mitochondria after 4 h of incubation. Compared with other sonosensitizers (e.g., curcumin and emodin, HAC had a more obvious sonodynamic effect on macrophages. Furthermore, the mitochondrial-caspase pathway was confirmed to play a crucial role in the HAC-SDT-induced apoptosis; BAX translocated from the cytosol to the mitochondria during HAC-SDT. Subsequently, mitochondrial cytochrome C was released into the cytosol, activating the caspase cascade in a time-dependent manner. Furthermore, HAC-SDT could induce PI3K/AKT/mTOR pathway dependent autophagy, accompanied by a decrease in the lipid uptake of THP-1 macrophages. This mechanism was demonstrated by the formation of acidic vesicular organelles, the conversion of LC3 I to LC3 II, the expression of related proteins, and the attenuation of both Dil-ox-LDL and oil red O staining. Moreover, pre-treatment with the autophagy inhibitor 3

Chloroplast Dynamics and Photosynthetic Efficiency: Final Technical Report

Energy Technology Data Exchange (ETDEWEB)

Hanson, Maureen [Cornell Univ., Ithaca, NY (United States)

2016-11-03

This project investigated the mechanism by which chloroplasts position themselves to maximize solar energy utilization, to enhance gas exchange, to minimize environmental stress, and to promote efficient exchange of metabolites with other compartments within the plant cell. Chloroplasts move within leaf cells to optimize light levels, moving toward levels of light useful for photosynthesis while moving away from excess light. Plastids sometimes extend their reach by sending out projections (stromules) that can connect anchor chloroplasts in position within the cell or provide close contacts with plasma membrane, mitochondria, peroxisomes, endoplasmic reticulum, and the nucleus. The intracellular location of chloroplasts in relation to other organelles with which they share biosynthetic pathways, such as peroxisomes and mitochondria in photorespiration, affects metabolite flow. This work contributed to the knowledge of the mechanisms of organelle movement and anchoring in specific locations in plant cells and how proteins traffic within the cell. We identified two domains on 12 of the 13 Arabidopsis myosins that were similar to the vacuole-binding (V) domain characterized in yeast and to the DIL domain characterized in yeast and mouse as required for secretory vesicle or melanosome movement, respectively. Because all of the Arabidopsis regions with homology to the V domain contain the amino acid sequence PAL, we refer to this region as the Arabidopsis PAL domain. We have used the yeast Myo2p tail structural information to model the 12 myosin XI tail domains containing the homologous PAL and DIL domains. Eight YFP::DIL domain fusions labeled peroxisomes; none labeled mitochondria or chloroplasts. Six myosin XI Vacuole domains labeled mitochondria and seven labeled Golgi bodies. The Arabidopsis myosin XI-F PAL domain and the homologous myosin XI-F PAL domain from N. benthamiana labels chloroplasts and stromules in N. benthamiana leaves. Using an Arabidopsis line

Zihin Kuramı: Otizm Spektrum Bozukluğu Olan ve Normal Gelişen Çocukların Performanslarının Karşılaştırılması

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Bahar KEÇELİ KAYSILI

2013-01-01

Full Text Available Nedensel karşılaştırma deseni kullanılarak planlanan bu araştırmada, otizm spektrum bozukluğu (OSB olan ve normal gelişen (NG çocukların, zihin kuramı performansları ve bu alandaki performansların genel dil ve kronolojik yaşla ilişkisi incelenmiştir. Araştırma grubunu, Türkçe Erken Dil Gelişimi Testi (TEDİL ifade edici dil eşdeğer yaşları en az 4 olan 30 OSB olan ve 30 NG çocuk oluşturmuştur. OSB olan ve NG çocuklar ortalama sözce uzunluğuna (OSU göre eşleştirilmişlerdir. Zihin kuramı becerileri bir grup işlemle değerlendirilmiştir. Araştırma sonuçları, dilde OSU’ ya göre eşleştirilen OSB olan çocuklarla NG çocukların zihin kuramı performanslarının benzer olduğunu, her iki grupta da dilin, zihin kuramı ile ilişkili olduğunu ancak NG çocuklarda dile ek olarak kronolojik yaşın da zihin kuramı ile ilişkili olduğunu göstermiştir. This study examined the theory of mind (ToM performance and the relationship between language, chronological age and theory of mind in children with autism spectrum disorders (ASD and in typically developing (TD children by utilizing the ex-post-facto design. The participants were 30 children with ASD and 30 TD children whose Test of Early Language Development (TELD - Turkish Version expressive language age scores were at least 4 years old. Children with ASD and TD children were matched on mean length of utterance (MLU. ToM ability was assessed on a battery of tasks that have developmental sequence. The findings revealed that the children with ASD and TD children who were matched according to MLU, performed similarly on ToM tasks. Besides language was related to the performance on ToM tasks in children with ASD and in TD children whereas also chronological age is related to the performance on ToM tasks in TD children.

Editor-in-Chief

Directory of Open Access Journals (Sweden)

M Yavuz COŞKUN

2013-06-01

Full Text Available Andrejs Geske (University of Latvia, Latvia B. N. Ghosh (Eastern Med. Univ. North Cyprus Bayram Ürekli (University of Selçuk, Türkiye Erdinç Didar (American University, Bulgaria Ercan Tatlıdil (University of Ege, Türkiye Erman Artun (University of Çukurova, Türkiye Hikmet Y. Celkan (University of Gaziantep, Türkiye Hüseyin Bağcı (METU, Türkiye Jean Crombois (American University, Bulgaria Kemal Silay (Indiana University, USA Lelio Iapadre (University of L'Aquila, Italy Michael Goldman (University of Minnesota, USA

O BOM FILHO À CASA TORNA: FORMAÇÃO HUMANISTA EUROPEIA E SENTIMENTO PÁTRIO EM JOAQUIM NABUCO E HENRY JAMES

OpenAIRE

Mello, Luiza Larangeira da Silva

2013-01-01

Resumo Este artigo propõe uma análise comparativa entre textos de caráter autobiográfico do intelectual e político brasileiro Joaquim Nabuco e do escritor norte-americano Henry James, nos quais eles modelam suas subjetividades e confrontam-se com alguns dos problemas que mobilizaram boa parte dos intelectuais, na virada do século XIX para o XX. Tanto Minha formação (1900), de Nabuco, quanto The American scene (1907), de James, representam o sentimento a que Evaldo Cabral de Mello chama "o dil...

Bilmecelerin Dil-Düşünme Bağlamında Eğitimdeki Yeri ve Önemi The Place and Importance of Riddles in the Context of Language and Thinking

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Elif Emine BALTA

2013-03-01

bilmeceler, eski popülerliğini kaybetmiştir. Yaşam koşullarının farklılaşması, sosyal ortamların niteliğini değişmesi, bireyselleşme ve benzer sebepler, insanların ihtiyaçları ve anlayışlarında olduğu gibi ilgi ve zevklerini de değiştirdiği için bu durum normal karşılanabilir.Akademik anlamda, bilmeceler ile ilgili çalışmalar halkbilim sahasında sınırlı kalmıştır. Bu sahada yapılmış olan değerli çalışmalar ise eğitim-öğretim boyutunda yeteri kadar değerlendirilmemiştir. Eğitim öğretim alanında da bilmecelere yeteri kadar yer verilmediği görülmektedir. Oysa bilmeceler, dil ve kavram öğretiminde, bunlarla yakından ilişkili olan düşünme öğretiminde de başarı sağlamada araç olarak kullanılabilecek zenginlik ve derinlik özelliğine sahiptir. Eğitim-öğretim sürecinde, bilmecelerin en önemli katkısı, anadili eğitiminde görülür. Kavram öğretiminde ve kelime hazinesini zenginleştirmede bilmeceler yardımcı araç olarak görülebilir. Bilmecede cevabı arama süreci dinamiktir; birey, zihninden geçen tüm kavramları soruda belirtilen özellikleri ile karşılaştırır. Açık bir ifadeyle bilmeceler üst düzey düşünme becerilerinden olan yaratıcı düşünme, eleştirel düşünme ve problem çözme becerileri ile ilişkilidir. Bilmecelerin eğitsel ve düşünsel bağlamda değerinin farkına varılmalı ve diğer edebi türler gibi eğitim ortamlarına dahil edilmelidir. Bu çalışmada, bilmece türünün eğitim-öğretimde etkili bir araç, zengin bir uyaran olarak yeri ve önemi belirlenmiş ve açıklanmıştır.

MAVIS: Mobile Acquisition and VISualization -\\ud a professional tool for video recording on a mobile platform

OpenAIRE

Watten, Phil; Gilardi, Marco; Holroyd, Patrick; Newbury, Paul

2015-01-01

Professional video recording is a complex process which often requires expensive cameras and large amounts of ancillary equipment.\\ud With the advancement of mobile technologies, cameras on mobile devices have improved to the point where the quality of their output is sometimes comparable to that obtained from a professional video camera and are often used in professional productions.\\ud However, tools that allow professional users to access the information they need to control the technical ...

THE EVALUATION OF 7-th GRADE PRIMARY SCHOOL STUDENTS’ GRAMMAR SKILLS IN TERMS OF SOCIOCULTURAL VARIABLES: ERZİNCAN SAMPLE İLKÖĞRETİM 7. SINIF ÖĞRENCİLERİNİN DİL BİLGİSİ BECERİLERİNİN SOSYOKÜLTÜREL DEĞİŞKENLER AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ: ERZİNCAN ÖRNEĞİ

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Oğuzhan YILMAZ

2012-06-01

Full Text Available This study was done to determine 7th grade primary school students' grammar skills in terms of socio-cultural variables. The sample of this study ,which was done via screening model, was selected with"cluster sampling" techniques. An achievment test was developed by taking the experts' view into consideration and this achievement test was given to students via an information form that can meaure socio-cultural behaviour. The obtained data were analyzed with SPSS 16. In order to test the two variables that can make difference on language skills "Independent Samples T-Test" and for more than two variables One Way ANOVA was used. When ANOVA could not meet normality hypothesis Kruskal Wallis H-Test was applied. As a result of our study it was found that the students who have their own library have better language skills and the variables such as gender, monthly income, father's/mother's job, father's/mother's level of education, ownership status of the house, having a private room, the habit of buying newspaper, studying lesson, and free time activities have not effect on students' language skills. Bu çalışma, ilköğretim 7. sınıf öğrencilerinin dil bilgisi becerilerini sosyokültürel değişkenler açısından incelemek amacıyla yapılmıştır. Tarama modeliyle yapılan bu çalışmanın örneklemi “kümelere göre örnekleme” tekniğiyle seçilmiştir. Verilerin toplanması için uzman görüşleri alınarak bir başarı testi geliştirilmiş ve bu başarı testi, sosyokültürel davranışlarını ölçecek nitelikte bir bilgi formu ile öğrencilere sunulmuştur. Toplanan veriler SPSS 16 programı vasıtasıyla analiz edilmiştir. Dil bilgisi becerileri üzerinde farklılık oluşturabilecek iki değişkenin test edilmesinde “Bağımsız Gruplar Arası T-Testi (Independent Samples T-Test”, ikiden fazla değişkenin test edilmesindeyse “Tek Yönlü Varyans Analizi (One Way ANOVA” kullanılmıştır. ANOVA testinin normallik

Yazı ve İmza İncelemelerinde Kesişen Çizgilerin Yazılma Sırasının Belirlenmesi

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Nurcan Hamzaoğlu

2018-02-01

Full Text Available Amaç: Bu çalışmada hem aynı tür (tükenmez kalem mürekkep (homojen hem de farklı tür (tükenmez kalem/inkjet-lazer yazıcı mürekkeplerle (hetorojen oluşturulmuş kesişmelerde stereo mikroskobun ne kadar etkin şekilde kullanılabileceği araştırılmıştır. Gereç ve Yöntem: Kesişen çizgilerin alt-üst ilişkisinin belirlenmesi ile çizgilerin oluşturulma zamanının tespitinde stereo mikroskobun etkinliğini tespit etmek amacıyla 3 ayrı siyah tükenmez kalem 3 ayrı mavi tükenmez kalem, lazer yazıcı ve inkjet yazıcı kullanılarak hazırlanan homojen ve heterojen kesişen çizgi örnekleri ondört deneyimli belge inceleme uzmanı tarafından kendi kullandıkları yöntemler ile; bizim tarafımızdan da stereo mikroskop ile incelenmiştir. Bulgular: On dört belge inceleme uzmanı tarafından lup ile yapılan incelemelerde; lazer yazıcı ve inkjet yazıcı baskısı ile mürekkep çizgilerinin kesiştiği heterojen örneklerde toplam doğru tespit oranı %33 ile %83 arasında değişmekte olup ortalama tespit oranı % 60’tır. Siyah ve mavi tükenmez kalemler ile oluşturulan homojen örneklerde ise kesişen çizgilerin sırasının belirlenmesinde doğru tespit oranları oldukça düşük bulunmuştur. Ortalama doğru tespit oranı %43’tür. Aynı örneklerde tarafımızdan stereo mikroskop ile yapılan incelemede; homojen kesişmelerde güvenilir sonuçlara ulaşılamazken heterojen kesişmelerde etkin sonuçlara elde edilmiştir. Sonuç: Sonuç olarak; tükenmez kalem ile yazıcı baskısından oluşan heterojen kesişmelerde stereo mikroskopla oluşturulma sırasının yeterli ve etkin bir şekilde belirlenebileceği sonucuna varılmıştır.

Si Functionalization With Dye Molecular as Light-Harvesting Material

International Nuclear Information System (INIS)

Nurul Aqidah Mohd Sinin; Mohd Adib Ibrahim; Mohd Asri Mat Teridi; Norasikin Ahmad Ludin; Suhaila Sepeai; Kamaruzzaman Sopian

2015-01-01

The surface plays an important role in thin silicon solar cells, especially with regard to the surface state and interface electronic properties that influence the electron and hole to recombine. In order to keep the recombination loss at a tolerable minimum and avoid an unacceptably large efficiency loss when moving towards thinner silicon materials, the surface must be electronically well passivated. Passivation is the most significant step for the functionalization of silicon. In this study, Si functionalization with a dye molecule might increase the absorption of light that acts as light-harvesting material on the silicon surface. Two types of dye molecular were used; DiL (λ_p_e_a_k = 549 nm) and DiO (λ_p_e_a_k = 484 nm). Both dyes were deposited using a spin-coating technique. These dye layers on the silicon surface were characterized using a Kelvin probe (KP) and photoluminescence (PL) spectroscopy. A different mechanism of slow charge trapping and detrapping was observed using KP measurement. A lifetime decay was observed that indicated a slow process of charge detrapping, owing to light trapping inside the dye/ SiNW interface, with a slow process for an equilibrium to establish between the surface states and the space charge region. An average lifetime of the entire fluorescence decay process was recorded at about 1.24 ns (DiO) and 0.22 ns (DiL), using PL spectroscopy. We show conclusively that these two types of dye can be used as light absorbers, in order to improve the surface properties of the silicon. (author)

Directory of Open Access Journals (Sweden)

M Yavuz Coşkun

2011-06-01

Full Text Available Andrejs Geske University of Latvia, Latvia B. N.Ghosh (Eastern Med.Univ. North Cyprus Bayram Ürekli (University of Selçuk, Türkiye Erdinç Didar (American University, Bulgaria Ercan Tatlıdil (University of Ege, Türkiye Erman Artun (University of Çukurova, Türkiye Hikmet Y.Celkan (University of Gaziantep, Türkiye Hüseyin Bağcı (METU, Türkiye Jean Crombois (American University, Bulgaria Kemal Silay (Indiana University, USA Lelio Iapadre (University of L'Aquila, Italy Michael Goldman (University of Minnesota, USA Bilgehan Pamuk (University of Gaziantep, Türkiye

K40 y Cs137 in bananas exported from Costa Rica

International Nuclear Information System (INIS)

Loria, L. G.; Mora, P.; Badilla, M.

1999-01-01

Using low level gamma spectroscopy, the specific activity of K 4 0 and Cs 1 37 in banana samples is quantified during the period 1996-1998. The bananas were supplied by the export companies that operate in Costa Rica. The calculated derived intervention level (DIL) for Cs 1 37 was 4000 times greater than the specific activity measured in the fruit due to worldwide nuclear events. This result permits its free commercialization. Banana is an excellent source of potassium, since it was determined that each kg of the fruit has 3.8 g of this element. (Author) [es

Comparación de tres técnicas de trazado retrógrado para la identificación del origen espinal del nervio ciático en ratón.

OpenAIRE

Myriam L. Velandia; José V. Montoya; Marlén Martínez; Sandra Perdomo; Jaime E. Castellanos

2002-01-01

En el presente trabajo se compararon tres técnicas para la aplicación de dos tipos de trazadores retrógrados fluorescentes (Dil y Fluorogold), con el fin de identificar las neuronas motoras y sensoriales que contribuyen con fibras al nervio ciático en ratones adultos. Se ensayó la aplicación de cristales directamente en el nervio, la inyección intraneural y la impregnación del nervio seccionado usando una cámara de silicona. La localización específica de las neuronas motoras en la médula espi...

How to make illuminating type poster

International Nuclear Information System (INIS)

Kim, Yong Sun; Kang, Duk Sik

1986-01-01

Illuminating type poster looks very impressive and one may feel as if it were on the view box in his reading room. Some difficulties and nuisances really exist in making them and a few of demerits can also be encountered that of contrast enhancement and of rough graininess. Contact print renders the best quality, though, Kodak Technical-Pan film with HC-100 (Dil. F) developer, llford XP 1-400 with Kodak C-41 color developer and Kodak Plus-X with Microdiol-X developer combinations also work in minimizing the deterioration of resolution and grains which can almost always occur in enlargement prints.

Lise öğrencilerinin atasözlerini kavrama düzeyleri üzerine nitel bir araştırma / A qualitative study on high school students’ proverbs comprehending levels

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Yusuf TEPELİ

2012-12-01

Full Text Available ÖZETBireylerin sahip oldukları dili ve kültürü edinebilmesi ve bunu etkili bir şekilde kullanabilmesi için öncelikle o dil ve kültürü tanıması gerekmektedir. Türk kültürünün en önemli unsurlarından biri atasözleridir. Atasözleri söyleyişi ve fikirleri kuvvetlendirme, birkaç cümle ile etkili metinler oluşturabilme açısından konuşma ve yazma eğitiminde; ilgi ve merak uyandırma açısından dinleme eğitiminde; metinleri daha anlamlı hâle getirip vurgu ve tonlamayı kolaylaştırma açısından okuma eğitiminde kullanılabilecek ürünlerdir. Bu yüzden dil öğretiminde ve değer aktarımında atasözlerinden yararlanmanın gerekliliği kabul edilmektedir. Bu çalışmada, Türk Edebiyatı ile Dil ve Anlatım ders kitaplarında geçen atasözlerini öğrencilerin kavrama düzeyleri araştırılmış, atasözlerinin öğretiminde ortaya çıkan eksiklikler belirlenmeye çalışılmış ve bunlarla ilgili çözüm önerileri sunulmuştur. Araştırmada nitel araştırma deseni kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunda, Kütahya il merkezinde öğrenim gören dokuz öğrenci bulunmaktadır. Araştırma verileri yarı yapılandırılmış görüşme tekniği ile toplanmıştır. Elde edilen veriler içerik analizi tekniği kullanılarak çözümlenmiştir. Araştırma bulgulara göre, lise öğrencileri atasözlerinin öğüt verici yönüne dikkat çekmişlerdir. Öğrencilerin çoğu günlük konuşmalarda -yeri geldiğinde- atasözlerinden yararlandıklarını belirtmiştir.

Farklı Engel Gruplarının İletişim Özellikleri ve Öğretmenlere Öneriler

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Pınar Ege

2006-07-01

Full Text Available Dil ve Konuşma (İletişim Bozuklukları bireylerde tek başına bulunabildikleri gibi, işitme engeli, otizm, zihinsel engel gibi pek çok engel gurubunda da farklı biçimlerde görülürler. Özellikle okul öncesi ve ilköğretim sınıflarında engelli öğrencilerle karşılaşan öğretmenlerin, bu çocukların iletişim özelliklerini bilemedikleri ve onlara yardımcı olmak için neler yapabilecekleri konusunda yeterli donanıma sahip olmadıkları gözlenmektedir. Bu yazı, dilin ve konuşmanın temel unsurları hakkında bilgi verdikten sonra, farklı engel gruplarındaki öğrencilerin dil ve konuşmaları ile ilgili özelliklerini belirtip, öğretmenlere bu öğrencilerin iletişim becerilerinin desteklenmesi konusunda temel bilgiler sunmaktadır. While speech and language disorders are manifested in various ways by themselves, they are also widely observed in children with other disabilities such as hearing disorders, autism, mental retardation and others. It has been observed that most teachers who have children with disabilities in preschool and elementary school classrooms are not familiar with how these children communicate and have insufficient knowledge about how to help them. This article aims to provide basic information about language and speech and communication characteristics of various disability groups and what teachers can do to enhance communicative abilities of these children.

IN TERMS OF LINGUISTIC UTILIZATION TO HASAN HÜSEYİN KORKMAZGİL’S POETRY HASAN HÜSEYİN KORKMAZGİL’İN ŞİİRİNE DİL KULLANIMLARI AÇISINDAN BİR BAKIŞ

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Hakan ÖZDEMİR

2012-01-01

Full Text Available Like every artist poet aims at immortality with his works. While doing this, poet acts in two fundamentally: First his subject, second functioning form of matter. The first topic which is dealed in competent work will be discussed shortly. The topic which is the main focus on is functioning form of matter can be named as “presentation” indeed. In this study, a linguistic point of view of the poet's poetry will be studied. Her sanatçı gibi şair de verdiği eserle, yani şiirleriyle ölümsüzlüğü hedefler. Bunu yaparken iki temelden hareket eder: Birincisi “işlediği konu”, ikincisi ise “ele aldığı konuyu işleyiş şeklidir”. Alanında yetkin çalışmalara konu olmuş bu birinci başlığa, yine bu eserlerden faydalanarak çalışmada kısaca değinilecektir. Asıl üzerinde durulacak başlığı ise “Sunuluş” olarak da adlandırılabilecek “konunun ele alınış şekli” oluşturacaktır. Bu çalışmada, dil biliminin ele aldığı anlam olayları içinde benzetme, aktarma, karşıtlama ve alışılmamış bağdaştırmalar gibi konular üzerinden Şair Hasan Hüseyin Korkmazgil’in şiirine dil bilimsel bir bakış getirilmeye çalışılacaktır.

Comportamiento termomecánico de un acero microaleado al Nb-V

OpenAIRE

Cartaya, E. A.; Varela, G.; Cabrera Marrero, José M.; Prado Pozuelo, José Manuel

2012-01-01

Empleando ensayos de compresión simple en ca- liente y relajación de tensiones después de la de - formación en un dilatómetro modelo DIL805T, se obtuvieron las curvas de fluencia y relajación de dos aceros, el primero de ellos al C – Mn y otro HS- LA con idéntica composición química base, micro- aleado con Nb – V. Los ensayos de compresión simple fueron efectua- dos a temperaturas en el rango austenítico, desde 900 – 1.200 ºC y velocidades de deformación de 0....

Physical and numerical modelling of heat treatment the precipitation-hardening complex-phase steel (CP

Directory of Open Access Journals (Sweden)

B. Koczurkiewicz

2013-01-01

Full Text Available The article presents the results of physical and numerical modeling of the processes of thermo- plastic treatment of an experimental complex-phase (CP steel. Numerical tests were carried out using a commercial software program, ThermoCalc. Based on the obtained test results, the austenitization temperature was established. Physical modeling was performed using a DIL 805A/D dilatometer and the Gleeble 3800 system. The characteristic temperatures of the steel and the primary austenite grain size were determined. The test pieces were also subjected to metallographic examinations and Vickers hardness tests. The obtained results served for building an actual CCT diagram for the steel tested.

Türkiye-Fransa İlköğretim Eğitim Sistemlerinin ve İngilizce Ders Programlarının Karşılaştırılması A Comparison Of Primary Education Systems And English Instruction Program In Turkey And France

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Senem Seda ŞAHENK ERKAN

2013-09-01

Fransa’da 1-5. sınıflar (1 ve 2. sınıf: yabancı dil + sanat ve sanat tarihi + dünyanın keşfi: haftalık ders saati: 9 saat dağılımlar okuldan okula değişmektedir (3.-5. sınıf: yabancı dil + fen/teknoloji+hümanistik kültür: 11 saat dağılımlar okuldan okula değişmektedir dahilinde okutulan İngilizce dersinin kapsam ve içerikleri karşılaştırılmaktadır. Bu doğrultuda Türkiye ve Fransa ilköğretim eğitim sistemleri genel özellikleri ve İngilizce ders programları karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Bu çalışmanın problem cümlesi şu şekilde gösterilebilir: “Türkiye ve Fransa’nın ilköğretim kademesi eğitim sistemleri ve İngilizce ders amaçları ve programları arasındaki benzerlik ve farklılıklar nelerdir?” Bu çalışmada litteratür tarama yöntemi kullanılmıştır. Bu çalışmanın sonucunda Türkiye ve Fransa’da yabancı dil derslerinde okutulan ortak konular ele alınacaktır. Aynı zamanda Türkiye ve Fransa’da yabancı dil derslerinde işlenilen farklı konulardan bahsedilecektir.

Interlayer neurones in the rat superior colliculus: a tracer study using Dil/Di-ASP.

Science.gov (United States)

Hilbig, H; Schierwagen, A

1994-01-12

Five different populations of interlayer neurones (ILNs) can be described after DiI/Di-ASP tracing in rat superior colliculus (SC). All of these labelled neurones preferentially lay in the rostro-medial part of the SC. Most of them are located in the stratum opticum and in the stratum griseum superficiale. Our results indicate that ILNs represent a minority of neurones in the superficial layers but may constitute a substantial population of neurones in the stratum opticum connecting the visual and the multimodal collicular layers.

Kritik Pandangan G.H.A. Juynboll terhadap Ilmu al-Jarh wa al-Ta’dil

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Arif Chasanul Muna

2016-03-01

Full Text Available The orientalist assumed that the method of ahl ḥadīts is only focused on the sanad analysis. Beyond that, they also give a critic of the sanad analysis methods and assume that is problematic. Among orientalists who discuss sanad is G.H.A. Juynboll. Besides, he agreed with his predecessors about the uncomprehensiveness method of ahl ḥadīts, Juynboll also argued that the aforementioned sanad analysis method. According to him, the science of al-jarḥ wa al-ta’dīl -which is the most important aspect in sanad analysis was deeply problematic, the reason can be traced from two sides; the first, the narrators (al-rāwi assessment standards are not objective. The fact is, more assessments are based on the opposite (regionalism; it’s mean that in the early days of the hadith narration there were conflicts between one region to anothers, so that the narrators of the region refused to narrate from another regions. For example, the conflicts occurred between the narrators of Medina and Iraq or between Iraq and Syria. Secondly, a lot the terms have evolved over time, thus there occured various meanings among them. Therefore, through this article the writer will try to criticize this opinion and examine the level of Juynboll understanding to the methods of ahl ḥadīts analysis, especially on the issue of al-jarḥ wa al-ta‘dīl. Afterward, seeing to what extent the actual accuracy of the criticism is given by orientalist (in this case Juynboll to the method of ahl ḥadīts.

Comparación de tres técnicas de trazado retrógrado para la identificación del origen espinal del nervio ciático en ratón.

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Myriam L. Velandia

2002-12-01

Full Text Available En el presente trabajo se compararon tres técnicas para la aplicación de dos tipos de trazadores retrógrados fluorescentes (Dil y Fluorogold, con el fin de identificar las neuronas motoras y sensoriales que contribuyen con fibras al nervio ciático en ratones adultos. Se ensayó la aplicación de cristales directamente en el nervio, la inyección intraneural y la impregnación del nervio seccionado usando una cámara de silicona. La localización específica de las neuronas motoras en la médula espinal y las neuronas sensoriales en los ganglios de la raíz dorsal que aportan al nervio ciático de ratón se logró aplicando el Fluorogold mediante una cámara en el cabo proximal de los nervios previamente seccionados. Al utilizar el trazador Dil, la misma técnica no permitió hacer la identificación específica de las neuronas. Se encontró que al nervio ciático de ratón podrían contribuir el ganglio de la raíz dorsal más rostrales que los informados para ratas. Estos resultados muestran que la metodología de aplicación de neurotrazadores en cápsula y la descalcificación de tejidos es útil para la localización de neuronas de ganglios de raíz dorsal y de la médula espinal que componen el nervio ciático de ratón adulto, lo que en el futuro permitirá obtener mayor información sobre la neuroanatomía básica del ratón.

SOME ASPECTS OF COGNITIVE- LINGUISTIC INTERPRETATION OF TURKIC LANGUAGE CONCEPT TÜRK DİLİ KAVRAMININ BİLİŞSEL-LENGÜİSTİK AÇIKLANMASI ÜZERİNE

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Kamal ABDULLA

2012-06-01

Full Text Available In the given article cognitive-linguistic interpretation of Turkic language concept was done according to the Turkic world and culture context and to the Turkic language-conversation borrowings used in the Russian language. From this point of view according to the “TurkicSlavistic” notion, Turkic-Russian language relationships were looked through and some language-conversation borrowings from Turkic into Russian were analysed. According to the text and proverb examples from “Taury Kassandra” by Chingiz Aytmatov. Some textual-linguistic and parameological borrowings used in Russian are appreciated as conceptual-linguistic. Türk dili kavramının bilişsel-lengüistik açıklanması, Türk dünyası ve uygarlığı bağlamına ve Rusça’da kullanılan Türkçe dil-konuşma alıntılarına göre yapılmıştır. Bu bakımdan makalede “Türkslavistik” anlayışına göre Türkçe-Rusça ilişkileri bütün olarak ele alınmış ve Türkçeden Rusçaya geçen dil-konuşma alıntıları tahlil edilmiştir. Şöyle ki; C. Aytmatov’un “Tavrı Kassandra” eserinden alınan metin ve atasözü örneklerine göre Rusçada kullanılan metindilbilimsel ve atasözübilimsel nitelikteki bazı alıntılar kavramsal-lengüistik olarak değerlendirilmiştir.

Manufacture of endothelial colony-forming progenitor cells from steady-state peripheral blood leukapheresis using pooled human platelet lysate.

Science.gov (United States)

Siegel, Georg; Fleck, Erika; Elser, Stefanie; Hermanutz-Klein, Ursula; Waidmann, Marc; Northoff, Hinnak; Seifried, Erhard; Schäfer, Richard

2018-05-01

Endothelial colony-forming progenitor cells (ECFCs) are promising candidates for cell therapies. However, ECFC translation to the clinic requires optimized isolation and manufacture technologies according to good manufacturing practice (GMP). ECFCs were manufactured from steady-state peripheral blood (PB) leukapheresis (11 donors), using GMP-compliant technologies including pooled human platelet (PLT) lysate, and compared to human umbilical cord endothelial cells, human aortic endothelial cells, and human cerebral microvascular endothelial cells. Specific variables assessed were growth kinetics, phenotype, trophic factors production, stimulation of tube formation, and Dil-AcLDL uptake. ECFCs could be isolated from PB leukapheresis units with mean processed volume of 5411 mL and mean white blood cell (WBC) concentration factor of 8.74. The mean frequency was 1.44 × 10 -8 ECFCs per WBC, corresponding to a mean of 177.8 ECFCs per apheresis unit. Expandable for up to 12 cumulative population doublings, calculated projection showed that approximately 730 × 10 3 ECFCs could be manufactured from 1 apheresis unit. ECFCs produced epidermal growth factor, hepatocyte growth factor, vascular endothelial growth factor (VEGF)-A, PLT-derived growth factor-B, interleukin-8, and monocyte chemoattractant protein-1, featured high potential for capillary-like tubes formation, and showed no telomerase activity. They were characterized by CD29, CD31, CD44, CD105, CD117, CD133, CD144, CD146, and VEGF-R2 expression, with the most common subpopulation CD34+CD117-CD133-. Compared to controls, ECFCs featured greater Dil-AcLDL uptake and higher expression of CD29, CD31, CD34, CD44, CD144, and VEGF-R2. Here we show that isolation of ECFCs with proangiogenic profile from steady-state PB leukapheresis is feasible, marking a first step toward ECFC product manufacture according to GMP. © 2018 AABB.

Transforming nanostructured chitin from crustacean waste into beneficial health products: a must for our society

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Morganti P

2011-12-01

Full Text Available P Morganti1, G Morganti2, A Morganti3,41Department of Dermatology, Second University of Naples, Naples, Italy; 2Centre of Nanoscience, Mavi Sud s.r.l, Aprilia, Italy; 3Max Planck Institute for Intellectual Property and Competition Law, Munich, Germany; 4Lextray, Milan, ItalyAbstract: Chitin, obtained principally from crustacean waste, is a sugar-like polymer that is available at low cost. It has been shown to be bio- and ecocompatible, and has a very low level of toxicity. Recently, it has become possible to industrially produce pure chitin crystals, named "chitin nanofibrils" (CN for their needle-like shape and nanostructured average size (240 × 5 × 7 nm. Due to their specific chemical and physical characteristics, CN may have a range of industrial applications, from its use in biomedical products and biomimetic cosmetics, to biotextiles and health foods. At present, world offshore disposal of this natural waste material is around 250 billion tons per year. It is an underutilized resource and has the potential to supply a wide range of useful products if suitably recycled, thus contributing to sustainable growth and a greener economy.Keywords: chitin nanofibrils, biomimetic cosmetics, biomedical products, food, nanotechnology, waste

Coal-to-liquids bill introduced in the Senate

Energy Technology Data Exchange (ETDEWEB)

Buchsbaum, L.

2006-06-15

Of immense importance to the coal industry is the announcement, on 7 June 2006 by US Senators Barack Obama (D-IL) and Jim Bunning (R-KY) of S.3325, the 'Coal-to-Liquid Fund Promotion Act of 2006'. This legislation creates tax incentives for coal-to-liquids (CTL) technologies and construction of CTL plants. If passed, this will create the infrastructure needed to make CTL a viable energy resource throughout America. The article gives comment and background to this proposed legislation. Illinois Basin coal is well suited for CTL because of its high Btu content. If Sasol constructs a proposed plant in Illinois it would increase coal production in the state by 10 mt. 1 fig.

Farklı Tüy Dökümü Yöntemlerinin ve Tüy Dökümü Sonrası Karma Yeme Üzüm Posası Katılmasının Performans, Yumurta Kalitesi ve Yumurta Lipid Peroksidasyonuna Etkisi

OpenAIRE

KARA, K.; GÜÇLÜ, B. KOCAOĞLU

2014-01-01

Sunulan çalışma, kekliklerde faringeal ve laringeal bölgenin makroskobik ve mikroskobik özellikleri ile bu bölümlerdeki bezlerin histokimyasal özelliklerini detaylı bir şekilde tanımlamak için planlanmıştır. Çalışmada 5 dişi ve 5 erkek olmak üzere toplam 10 adet erişkin ve sağlıklı kınalı keklik kullanıldı. Eter anastezisi altında dil ile beraber farinks ve larinks total olarak diseke edildi ve dokular rutin histolojik işlemleri takiben parafinde bloklandı. Kınalı keklikte anatomik olarak glo...

Influence of styryl dyes on blood erythrocytes

Science.gov (United States)

Nizomov, Negmat; Barakaeva, Mubaro; Kurtaliev, Eldar N.; Rahimov, Sherzod I.; Khakimova, Dilorom P.; Khodjayev, Gayrat; Yashchuk, Valeriy N.

2008-08-01

It was studied the influence of F, Sbt, Sil, Sbo monomer and homodimer Dst-5, Dst-10, Dbt-5, Dbt-10, Dil-10, Dbo-10 styryl dyes on blood erythrocytes of white rats. It was shown that the homodimer styryl dyes Dst-5, Dbt-5 and Dbo-10 decrease the erythrocytes quantity by 1.5-2 times more as compared with monomer dyes Sbt and Sbo. The main cause of dyes different action is the different oxidation degree of intracellular hemoglobin evoked by these dyes. It was established that the observed effects was connected with different penetration of these dyes through membrane of erythrocytes and with interaction of these dyes with albumin localized in membranes of cells.

Efficient Sum of Outer Products Dictionary Learning (SOUP-DIL) and Its Application to Inverse Problems.

Science.gov (United States)

Ravishankar, Saiprasad; Nadakuditi, Raj Rao; Fessler, Jeffrey A

2017-12-01

The sparsity of signals in a transform domain or dictionary has been exploited in applications such as compression, denoising and inverse problems. More recently, data-driven adaptation of synthesis dictionaries has shown promise compared to analytical dictionary models. However, dictionary learning problems are typically non-convex and NP-hard, and the usual alternating minimization approaches for these problems are often computationally expensive, with the computations dominated by the NP-hard synthesis sparse coding step. This paper exploits the ideas that drive algorithms such as K-SVD, and investigates in detail efficient methods for aggregate sparsity penalized dictionary learning by first approximating the data with a sum of sparse rank-one matrices (outer products) and then using a block coordinate descent approach to estimate the unknowns. The resulting block coordinate descent algorithms involve efficient closed-form solutions. Furthermore, we consider the problem of dictionary-blind image reconstruction, and propose novel and efficient algorithms for adaptive image reconstruction using block coordinate descent and sum of outer products methodologies. We provide a convergence study of the algorithms for dictionary learning and dictionary-blind image reconstruction. Our numerical experiments show the promising performance and speedups provided by the proposed methods over previous schemes in sparse data representation and compressed sensing-based image reconstruction.

Deception Integration in the U.S. Army

Science.gov (United States)

1990-06-01

lemon of Information Siend cormentif ear q th~b~4%e~mt rayo ~~IOIo ,. (OIleeI,on of .nfor-on.on. Including lu99C~L.Of for reou’l In’s burdem, t0 o~an~n1 n...London: 1936) pp. 106-7. 72 SITATINA6PM 8T OCT. 191 7 .73 Wtd&ERRA N 4-1 a Q PMV rAMw: M XXI xx Sh GA W X . mp. SL Detachment F"’, a-- dIL 4f N *44 Yoe. d...guile and cunning and putting together the concept of operations. It’s not a mechanical thing, its not this guy’s got X and I’ve Y and force balance of

Synthesis of cefepime-d3 and cefepime-d8

International Nuclear Information System (INIS)

Kamachi, Hajime; Okita, Takaaki; Tsuno, Takashi; Naito, Takayuki

1990-01-01

Synthesis of cefepime-d 3 (6a) and cefepime-d 8 (6b) is described. Diphenylmethyl 7-benzylideneamino-3-chloromethyl-3-cephem-4-carboxylate (2) was treated with sodium iodide to afford the iodide 3, which was without isolation, allowed to react with N-methyl-d 3 -pyrrolidine to give the quaternary salt 4a. Deblocking of 4a with HCO 2 H and HCl gave 7-amino-3-(N-methyl-d3-pyrrolidinio)methyl-3-cephem-4-carboxylate hydrochloride (5a). Acylation of 5a with benzotriazol-1-yl (Z)-2-(2-aminothiazol-4-yl)-2-methoxyiminoacetate followed by treatment with dil. H 2 SO 4 afforded 6a sulfate. In the same way, 6b was synthesized using N-methyl-pyrrolidine-d 8 . (author)

Dede Korkut Hikâyeleri’nin Türkçe Öğretimi ve Değer Aktarımı Açısından Önemi

OpenAIRE

ÖZBAY, Murat; KARAKUŞ, Esra

2016-01-01

Dil, insanlar arasındaki iletişimi ve bireyin toplumla bütünleşip kendini ifade edebilmesini sağlayan en önemli araçtır. Bir anlaşma ve aktarma aracı olan dilin öğrenimi de, etkili bir ana dili öğretimiyle sağlanabilir. Ülkemizde ana dilimizin temel becerilerini kazandırma sorumluluğunu üstlenen Türkçe öğretiminde bu becerilerin kazandırılması sürecinde millî ve evrensel değerlere de yer verilmesi gerektiği hazırlanan programlarda belirtilmiştir. Bu değer kazanımı da metinler aracılığıyla ola...

İngilizce Öğrencilerinin Arka Koltuk TV Sistemleri ve Altyazılı Filmlere olan Tutumları English Language Learners’ Attitudes to Back-seat TV Systems and Subtitled Movies

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Buğra ZENGİN

2013-09-01

Full Text Available Given the limited exposure to the target language typical ofEnglish as a foreign language setting, English language movies or seriesare needed as sources of authentic input, especially concerning chunks.However, numerous factors may get in the way of their utilization insideand outside the classroom. Even though all classrooms are transformedinto technologically advanced, media enhanced learning environments;other constraints (especially time limits make it necessary to seek outways of benefiting from movies in informal settings. Nevertheless, evenpresuming their availability is within the budget of people of everysocio-economic background, the company they keep in this social andfun activity may induce a shift to the version dubbed into the learner’snative language. Likelihood of such interference is not low at all.Focusing on a university context with high-frequency intercitystudent commuting, this study tries to tackle the attitudes of thecommuter students to back-seat TV systems and subtitled movies.Using a five-point Likert-scale to assess the attitudes of Englishpreparation students, the questionnaire findings indicated that such aservice would be welcome once initiated. It is hoped that this study mayinduce the government, educational institutions, broadcasting andtravel companies to collaborate for a solution. İngilizcenin yabancı dil olarak öğretildiği konumlarda genel olarak görülen bir durum olan hedef dil girdisinin çok sınırlı olması gerçeği düşündüğünde, İngilizce film ya da dizilerine, özellikle dil kalıpları bakımından, doğal girdi kaynakları olarak ihtiyaç duyulmaktadır. Ancak öğrencilerin bu kaynaklardan faydalanmalarına engel teşkil eden, sınıf içi ve sınıf dışı birçok etken vardır. Bütün sınıflar gelişmiş teknolojilere sahip multi-medyalı öğrenme ortamlarına dönüştürülse dahi, diğer kısıtlamalar (özellikle zaman sınırlılıkları, İngilizce öğrenimi i

Demonstration personnel and material tracking system at ANL-W

International Nuclear Information System (INIS)

Roybal, J.A.; Ortiz, S.; Henslee, S.P.

1988-01-01

A Personnel and Material Tracking System (PMTS) was demonstrated in the Fuel Manufacturing Facility (FMF) at Argonne National Laboratories-West (ANL-W) in July, 1987. The PMTS is intended to aid in the transfer of inventory materials from area to area within a facility such as FMF. It is also intended to assure that only those personnel who are authorized to do so may conduct these transfer operations. The PMTS Personnel Movement (PM) subsystem uses portals installed between areas to alert the system to the movement of personnel between areas. The portals are composed to two sensors, one on either side of a proximity badge reader, to detect the presence of personnel entering the portal area. However, a restricted area can be assigned to any badge holder which will cause the system to issue an alert if the badge holder passes into his/her restricted area. The PM subsystem is intended to be transparent when in use. The PMTS Inventory Material Access (IMA) subsystem provides two functions: material control and material access. The material control is provided by the Wireless Alarm Transmission of Container Handling (WATCH) system which is a sensor rf transmitter system that detects item movements. Material access is provided by the Mobile Accountability Verification Inventory Station (MAVIS) system which is a self-powered smart barcode reader

Experimental and numerical analysis for high intensity swirl based ultra-low emission flameless combustor operating with liquid fuels

KAUST Repository

Vanteru, Mahendra Reddy; Katoch, Amit; Roberts, William L.; Kumar, Sudarshan

2014-01-01

Flameless combustion offers many advantages over conventional combustion, particularly uniform temperature distribution and lower emissions. In this paper, a new strategy is proposed and adopted to scale up a burner operating in flameless combustion mode from a heat release density of 5.4-21 MW/m(3) (thermal input 21.5-84.7 kW) with kerosene fuel. A swirl flow based configuration was adopted for air injection and pressure swirl type nozzle with an SMD 35-37 lm was used to inject the fuel. Initially, flameless combustion was stabilized for a thermal input of 21.5 kW ((Q) over dot '''= 5.37 MW/m(3)). Attempts were made to scale this combustor to higher intensities i.e. 10.2, 16.3 and 21.1 MW/m(3). However, an increase in fuel flow rate led to incomplete combustion and accumulation of unburned fuel in the combustor. Two major difficulties were identified as possible reasons for unsustainable flameless combustion at the higher intensities. (i) A constant spray cone angle and SMD increases the droplet number density. (ii) Reactants dilution ratio (R-dil) decreased with increased thermal input. To solve these issues, a modified combustor configuration, aided by numerical computations was adopted, providing a chamfer near the outlet to increase the R-dil. Detailed experimental investigations showed that flameless combustion mode was achieved at high intensities with an evenly distributed reaction zone and temperature in the combustor at all heat intensities. The emissions of CO, NOx and HC for all heat intensities (Phi = 1-0.6) varied between 11-41, 6-19 and 0-9 ppm, respectively. These emissions are well within the range of emissions from other flameless combustion systems reported in the literature. The acoustic emission levels were also observed to be reduced by 8-9 dB at all conditions. (C) 2014 The Combustion Institute. Published by Elsevier Inc. All rights reserved.

Experimental and numerical analysis for high intensity swirl based ultra-low emission flameless combustor operating with liquid fuels

KAUST Repository

Vanteru, Mahendra Reddy

2014-06-21

Flameless combustion offers many advantages over conventional combustion, particularly uniform temperature distribution and lower emissions. In this paper, a new strategy is proposed and adopted to scale up a burner operating in flameless combustion mode from a heat release density of 5.4-21 MW/m(3) (thermal input 21.5-84.7 kW) with kerosene fuel. A swirl flow based configuration was adopted for air injection and pressure swirl type nozzle with an SMD 35-37 lm was used to inject the fuel. Initially, flameless combustion was stabilized for a thermal input of 21.5 kW ((Q) over dot \\'\\'\\'= 5.37 MW/m(3)). Attempts were made to scale this combustor to higher intensities i.e. 10.2, 16.3 and 21.1 MW/m(3). However, an increase in fuel flow rate led to incomplete combustion and accumulation of unburned fuel in the combustor. Two major difficulties were identified as possible reasons for unsustainable flameless combustion at the higher intensities. (i) A constant spray cone angle and SMD increases the droplet number density. (ii) Reactants dilution ratio (R-dil) decreased with increased thermal input. To solve these issues, a modified combustor configuration, aided by numerical computations was adopted, providing a chamfer near the outlet to increase the R-dil. Detailed experimental investigations showed that flameless combustion mode was achieved at high intensities with an evenly distributed reaction zone and temperature in the combustor at all heat intensities. The emissions of CO, NOx and HC for all heat intensities (Phi = 1-0.6) varied between 11-41, 6-19 and 0-9 ppm, respectively. These emissions are well within the range of emissions from other flameless combustion systems reported in the literature. The acoustic emission levels were also observed to be reduced by 8-9 dB at all conditions. (C) 2014 The Combustion Institute. Published by Elsevier Inc. All rights reserved.

Derived reference levels for prenatal exposure in a radiological emergency

International Nuclear Information System (INIS)

Nuccetelli, C.; Risica, S.; Rogani, A.

2002-01-01

After the Chernobyl accident many countries renewed their radiological emergency plans, also considering the possibility of over boundary accidents. This has been set out by the 96/29/Euratom Directive (Council Directive, 1996), which states that E ach Member State shall ensure that account is taken of the fact that radiological emergencies may occur in connection with practices on or outside its territory and affect it . Moreover, after September 11, 2001, the need to prepare emergency plans for possible terroristic attacks became evident and these plans are now being worked out in many countries for intervention in case of biological, chemical and/or radiological risk. In the event of radiological emergency, all decisions to be taken are based on possible doses to critical groups (European Commission, 1997), which are the population groups most at risk. These critical groups are, in most cases, infants or children, given that dose coefficients for these age groups are generally higher than for adults. However, a new ICRP Recommendation (ICRP, 2001) has recently been published that gives dose coefficients for embryo/foetus due to intake by the mother, by inhalation or ingestion, of 31 radionuclides. Also as a result of the revaluation in the last years of the possible health effects of prenatal exposure to ionising radiation (see e.g. the review in P. Fattibene et al., 1999), the consequences for the embryo/foetus of a possible radiological emergency connected to a nuclear plant and to possible dispersion of Depleted Uranium (DU) in the environment are analysed and discussed in this paper. For the former type of accident, Derived Intervention Levels (DILs) are calculated for prenatal exposure due to acute inhalation by the mother (female member of the public) and an assessment is performed of ingestion doses for the offspring resulting from consumption of foodstuffs by the mother of which 10% of the annual consumption is contaminated at the maximum levels

El espacio dilógico y sus voces: hacia una pragmasintaxis del verbo español

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Daniel Jorques Jiménez

2011-04-01

Full Text Available Normal 0 21 false false false ES X-NONE X-NONE MicrosoftInternetExplorer4 /* Style Definitions */ table.MsoNormalTable {mso-style-name:"Tabla normal"; mso-tstyle-rowband-size:0; mso-tstyle-colband-size:0; mso-style-noshow:yes; mso-style-priority:99; mso-style-qformat:yes; mso-style-parent:""; mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; mso-para-margin:0cm; mso-para-margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:11.0pt; font-family:"Calibri","sans-serif"; mso-ascii-font-family:Calibri; mso-ascii-theme-font:minor-latin; mso-fareast-font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-theme-font:minor-fareast; mso-hansi-font-family:Calibri; mso-hansi-theme-font:minor-latin; mso-bidi-font-family:"Times New Roman"; mso-bidi-theme-font:minor-bidi;} El sistema verbal correspondiente tanto a la modalidad hispanoeuropea como a la hispanoamericana del español reviste ciertas peculiaridades de estructuración interna que evidencian que nos hallamos ante un paradigma categorial de enorme atractivo y singularidad. De la visión que a continuación ofrecemos del mismo se desprende la configuración de un conjunto complejo de funciones internamente iteradas. Para llevar a cabo su estudio desde presupuestos pragmalingüísticos, partimos del postulado de que el paradigma perceptual conexionista subyacente al modelo de la Gramática Liminar resulta el más adecuado para penetrar en la microestructura categorial del verbo español y dar cuenta de una serie de propiedades generales, siempre pertrechados con herramientas conceptuales y metodológicas (Foco / Presuposición, Emisión I Recepción alejadas del ingenuo asociacionismo clásico.

Removal of Phenol and o-Cresol by Adsorption onto Activated Carbon

Directory of Open Access Journals (Sweden)

A. Edwin Vasu

2008-01-01

Full Text Available A commercial activated carbon was utilized for the adsorptive removal of phenol and o-cresol from dilute aqueous solutions. Batch mode adsorption studies were performed by varying parameters such as concentration of phenol solution, time, pH and temperature. The well known Freundlich, Langmuir and Redlich-Peterson isotherm equations were applied for the equilibrium adsorption data and the various isotherm parameters were evaluated. The Langmuir monolayer adsorption capacities were found to be 0.7877 and 0.5936 mmole/g, respectively, for phenol and o-cresol. Kinetic studies performed indicate that the sorption processes can be better represented by the pseudo-second order kinetics. The processes were found to be endothermic and the thermodynamic parameters were evaluated. Desorption studies performed indicate that the sorbed phenol molecules can be desorbed with dil. HCl.

Gezi’nin Dili: Göstergebilimsel Bir İnceleme / The Language of Taksim Gezi Park Protests: A Semiotic Review

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Ahmet GÜVEN

2014-09-01

Full Text Available Türkiye’nin yakın tarihinde meydana gelmiş olan ve birçok açıdan ilkleri barındıran Gezi Parkı Olayları, göstericilerin kullandıkları dil açısından da dikkat çekicidir. Özellikle sloganlar ve duvar yazıları şeklinde karşımıza çıkan bu farklı dil, olaylar esnasında da sıkça dile getirilmiş, pek çok köşe yazısına ve mizah dergisine de konu olmuştur. Önceki dönemlerdeki gösteri ve protestoların dillerine kıyasla Gezi’nin dili belirgin bir farklılık arz etmektedir. Dildeki bu değişim/dönüşüm toplumsal olayları okumak açısından anahtar niteliğindedir. Kültürün ve dolayısıyla toplumsal olayların dil gibi yapılandığı kabul edildiğinde doğrudan göstergebilimsel bir incelemenin alanına girilmiş olur. Bu çalışmada Gezi Parkı Olaylarındaki söylem göstergebilim kavramlarından olan metaforik ve metonimik bağlamlarda incelenecektir. Bunu yaparken Gezi Parkı Olayları sürecinde kullanılan sloganlar ve duvar yazıları temel alınacaktır. Bu slogan ve duvar yazılarının yapılarında metaforik düzlemden metonimik düzleme doğru bir dönüşüm olduğunu varsayıyoruz. Metonimik düzleme doğru meydana gelen dönüşümü ise toplumsal dönüşümün okunabilmesi için uygun bir anahtar olarak değerlendiriyoruz. / The protesters’ language used in Taksim Gezi Park Protests which has included many initials in many aspects in Turkey is remarkable. That this different language has been manifested especially in the form of slogans and graffitis has been subjected to many column and humor magazines during the protests. In comparison to older protests Gezi has many distinct differences. This transformation in language has played a key role to understand social movements. When we accept the culture and accordingly social movements are structured as language we enter the field of semiotics directly. The aim of this study is to examine the discourse of Gezi Park Protests in the

Gözeli yöresindeki (Elazığ meşe (Quercus sp . ormanlarına asılan yapay yuvalardaki böcekçil kuşların kuluçka faaliyetleri

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Özden YALÇIN

2015-12-01

Full Text Available Elazığ Orman Bölge Müdürlüğü sınırları içerisinde yer alan Elazığ ili Sivrice ilçesi Gözeli mevkiinde bulunan meşe ormanlarında, 2009-2013 yılları arasında gerçekleştirilen bu çalışma ile farklı bakılara asılan farklı renkteki küçük ve büyük yuva sandıklarında yuva yapan kuş türleri ve bu türlerin kuluçka faaliyetlerinin saptanması amaçlanmıştır. Kuluçkalarını başarı ile tamamlayan kuş türlerinin Otus scops haricindeki türlerin hepsi, hem küçük hem de büyük yuvaları kullanmıştır. Öncelikli yuva tercihleri şu şekilde olmuştur: Parus major küçük yuvaların %66,4’ünde, Cyanistes caeruleus büyük yuvaların %16,3’ünde, Sitta europaea büyük yuvaların %23,2’sinde, Petronia petronia küçük yuvaların %15,2’sinde, Passer domesticus büyük yuvaların %27,9’unda, Otus scops ise sadece büyük yuvaların %7’sinde yuvalanmıştır. Asılan yuvalarda başarılı kuluçka durumunun farklı kuş türlerine göre bakı tercihleri arasında farklılıklar bulunmaktadır. Büyük yuvalarda güney (%39,5, doğu (%34,9, kuzey (%16,3 ve batı (%9,3’dır. Küçük yuvalarda ise güney (%33,2, doğu (%27,2, batı (%20,8 ve kuzey (%18,8’dir.Farklı renklerde asılan kuş yuvalarında başarılı kuluçka yapan kuş türlerinin renk tercihleri değişmektedir. Büyük yuvalarda, Parus major yeşil yuvaları, Cyanistes caeruleus sarı yuvaları, Sitta europaea turuncu yuvaları, Petronia petronia sarı ve mavi yuvaları, Passer domesticus sarı, mavi ve boyanmamış yuvaları daha fazla tercih etmişlerdir. Kuşların yuva tercihinde yuva boyutu, renk ve bakının türler arası farklılık gösterdiği ortaya çıkmıştır. Bir türün daha yoğun bulunduğu alanda, o türe uygun yuva tercihinin gerçekleştirilerek asılması biyolojik mücadele kapsamında daha verimli sonuçlar elde edilmesini sağlayacaktır.

ASSESSMENT OF BONE TISSUE CONDITION BY METHOD OF COMPUTED TOMOGRAPHY IN PTS WITH RHEUMATOID ARTHRITIS

Directory of Open Access Journals (Sweden)

T A Raskina

2002-01-01

Full Text Available Aim: To estimate the bone mineral density (BMD in patients with dilVerent variants of rheumatoid arthritis (RA. Materials and methods: The study included 65 patients with the acknowledged RA, who were not treated with corticosteroids, basic remedies and antiosteoporosis therapies. The group comprises 26 women оГ reproductive age (I group and 28 women in postmenopause period. The investigations were held with the computer tomograph “Tomoscan” Philips. Results: The comparative analysis of BMD disorders frequency in the studied groups shows that in RA women of postmenopause period osteopenia accounts for 57,1%, osteoporosis - for 32,1% of patients, which is twice as often as in premenopausal women period: 30,8% and 15,4% respectively. BMD levels in RA are correlated with rheumatoid lactor, destructive tendency in bones and high activity of disease.

Fundamentals of liquid phase for modern cermets and functionally graded cemented carbonitrides (FGCC)

International Nuclear Information System (INIS)

Chen, L.; Lengauer, W.; Ettmayer, P.; Dreyer, K.; Daub, H.W.; Kassel, D.

2001-01-01

Metallurgical reactions and microstructure developments during sintering of modern cermets and functionally graded cemented carbonitrides (FGCC) were investigated by modern thermal and analytical methods such as mass spectrometer (MS), differential thermal analysis (DTA), differential scanning calorimeter (DSC), dilatometer (DIL), microscopy and analytical electronic microscopy with energy dispersive spectrometer (EDS). The complex phase reactions and phase equilibrium in the multi-component system Ti/Mo/W/Ta/Nb/C,N-Co/Ni were studied. The melting behaviors in the systems of TiC-WC/MoC-Ni/Co, TiC-TiN-WC-Co and TiCN-TaC-WC-Co have been established. By better understanding of the mechanisms that govern the sintering processing and metallurgical reactions, new cermets and different types of functionally graded cemented carbonitrides (FGCC) with desired microstructures and properties were developed and fabricated. (author)

Makna Dalâl dalam al-Qur’an Perspektif Teori Dilâlat al-Alfâz

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Ahmad Fawaid

2015-09-01

Full Text Available The interpretation methodology of Koran always has significant development. No death of interpretation, because the interpretation methodology will develop agree with throb of people civilization and language development. A matter of fact, Koran is a guidance book for man with Arabic language. For example, dalâl. Although concept of dalâl was exist at Muhammed period, but there are many distortion and wrong conclution after Muhammed, and lost of essential meaning of dalâl. Some people or some community said that dalâl is used to tought that considered wrong or deviate on right way, in other opinion they said that dalâl just for unbeliever, polytheist, immoral in law, and the others. The difference opinion is none other than different interpretation method to word of dalâl. Because of that, the writer interested to analyze dalâl with semantic method. Because the writer is conviced about semantic will give some enticement concept of dalâl.

Sözcük türleri nasıl tasnif edilmelidir? How Must Parts Of Speech Categorize?

Directory of Open Access Journals (Sweden)

H. İbrahim DELİCE

2012-12-01

Full Text Available How parts of speech must be defined and what are rudiments tocategorize them is also one of the divisive issues in Turkish grammarworks.This subject is -usually- abstracted accourding to two diffirentapproaches in classical grammar.First approach bases on ‘noun (onoma’, ‘verb (rhéma’,‘preposition (syndesmoi ’ which is Aristotle’s ascertainments aboutparts of speech. Accourding to this approach, firstly words are dealed inthe form of three diffirent categories as noun, verb, preposition.Subsequently, the nouns are diversified within themselves > (‘noun’,‘pronouns’, ‘adjective’ and ‘adverb’; the prepositions are diversifiedwithin themselves > (‘particle’, ‘conjunction’ and ‘interjection’ and theyare listed in the form of eight categories as ‘noun’, ‘pronouns’, ‘adjective’‘adverb’,‘particle’, ‘conjunction’, ‘interjection’ and verb.Second approach is a scrutiny which directly categorized in theform of eight categories as ‘noun’, ‘adjective’ ‘pronouns’,‘adverb’,‘particle’, ‘conjunction’, ‘interjection’ and verb.These categories have been made a criticism recently and it hasbeing offered new classifications of words.This article would also offer a new category basing on ten diffirentparts of speech which is firstly arranged in two main groups as lexicalmean and grammatical mean, subsequently is arranged ‘noun’,‘pronoun’, ‘adjective’, ‘adverb’, ‘main verb’ in words with lexical mean asminor groups and is arranged ‘particle’, ‘conjunction’, ‘interjection’ and‘auxiliary verb’ in words with grammatical mean as minor groups. Türk dil bilgisinin tartışmalı konularından biri de sözcük türlerinin nasıl tanımlanması ve hangi ilkeler doğrultusunda tasnif edilmesi hususudur.Bu konu, geleneksel dil bilgisinde -genelde- iki farklı yaklaşımla incelenmektedir.Bunlardan birinci yaklaşım, Aristo’nun sözcük t

Türkiye Türkçesindeki Alıntı Sözcüklerde Görülen Ses Olayları Üzerine Bir İnceleme An Analysis On Phonetic Occurrences Which Of Loaned Words In Turkey Turkish

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Veysel İbrahim KARACA

2012-12-01

Full Text Available A society can not live without making contact with other communities. Every community must interact with each other except the non-primitive societies which have been isolated from the world. It is inevitable for languages of communities that have cultural,commercial and social connection not to effect one another.This interaction, taken place from upper culture to sub-culture,producer to consumer, provides the exchange of words through theloaned words. These loaned words as outcomes of communication andmodernity, exist more or less in every languages.Turkish is a language have an interaction with various languagesthrough its history. As in every language, socially, economically,diplomatically and culturally had an interaction, in Turksih also, thereare loaned words from the first written texts to today.In this study, we undertake phonetic occurrences of loaned wordsin Turkish. This study is an synchronic work, based on 10th edition ofTürkçe Sözlük (Türkish Dictionary published by Türk Dil Kurumu (TheInstitution of Turkish Language. The total loaned words which arebelonged to east languages (Arabic, Chines, Ermenian, Iranian,Georgian, Indian, Hebrew, Japanese, Malaysian, Mongolian, Russian,Sudgish, Tibetan and compose the scope of the study, is 8.991. Thedetermination of source of the loaned words are done based on theinformation in Türkçe Sözlük. Our study, limited geographically oneastern languages, is an analyze on %58.63 of total loaned words. Bir toplumun diğer toplumlarla herhangi bir ilişki kurmadan yaşaması mümkün değildir. Dünyadan izole olmuş ilkel toplumlar dışındaki her toplum birbiriyle etkileşimde bulunmak zorundadır. Siyasi, ticari, kültürel ve sosyal ilişkilerle birbirini tanıyan toplumların dillerinin de belli bir ölçüde birbirini etkilemesi kaçınılmazdır.Üst kültürden alt kültüre, üretenden tüketene doğru bir yol izleyen bu etkileşim alıntı sözcükler yoluyla sözcük alış veri

Ortaöğretim 9. Sınıf Öğrencilerinin Yazılı Anlatım Alan Bilgisi Başarı Düzeyleri Üzerine Bir Araştırma A Research On 9th Grade Of Secondary Education Students ' Achievement Levels Of Field Knowledge Of Writing Expression

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Hasan BAĞCI

2012-12-01

�ğretimin son aşamasına kadar bu becerilerinin geliştirildiği süreci içine alan bir dönemdir. Yazma becerisi bilgi, birikim ve dili etkili kullanmayı gerektirdiğinden bu sürecin okuma, dinleme/izleme, konuşma ve dil bilgisi etkinlikleriyle de desteklenmesi gerekir.Öğrencilerin yazılı anlatım metinlerini inceleyen araştırmacılar, öğrenci metinlerinde birçok eksikliğin olduğunu, öğrencilerin yazma becerilerinin beklenen yeterliliğe ulaşamadığını ifade etmektedir. Bu becerideki eksikliklerin bilgi aşamasından bilgilerin beceriye dönüştürülememesine kadar geniş bir çerçeveye dağıldığı düşünülmektedir. Bu yüzden bu çalışmanın amacı, ortaöğretim 9. sınıf öğrencilerinin Dil ve Anlatım Ders Programı’nda da ifade edilen yazma becerisine yönelik kazanım cümleleri doğrultusunda yazılı anlatım alan bilgisi düzeylerini belirlemektir. Araştırmada ayrıca öğrencilerin yazılı anlatım alan bilgisi yeterlilik düzeylerinin başta cinsiyet olmak üzere diğer değişkenlere göre de değişip değişmediği tespit edilmiştir.Araştırmadan elde edilen bulgulara göre, ortaöğretim 9. sınıf öğrencilerin Yazılı Anlatım Alan Bilgisi Testi genel başarı puanları ortalamaları 100 tam puan üzerinden 59 puanla sınırlı kalmıştır. Yine 9. sınıf öğrencilerinin yazılı anlatım alan bilgisi başarı düzeyleri, cinsiyet değişkenine göre anlamlı bir farklılık göstermezken öğrencilerin akademik başarına, serbest yazma etkinliği yapmalarına, günlük tutmalarına, Dil ve Anlatım dersini sevmeleri ile yazma etkinliklerinden memnun olmalarına göre ise değişmektedir. Araştırmanın sonunda elde edilen sonuçlara bağlı kalınarak Dil ve Anlatım derslerini veren öğretmenlere bazı önerilerde bulunulmuştur.

INTERFERENCE ERRORS STEMMING FROM MOTHER TONGUE AND ENGLISH ENCOUNTERED WHILE LEARNING ALMANCA ÖĞRENİMİNDE ANA DİLİ VE İNGİLİZCE KAYNAKLI GİRİŞİM HATALARI

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Adnan OFLAZ

2012-01-01

Full Text Available In this study, sorts of errors caused by mother tongue and learnt language are theoretically studied in the process of learning of German. Errors of interference are evaluated by error analysis employing comparative method. In addition suggestions on how to eliminate errors in syntax, lexical and grammatical levels are proposed.From the cognitive point of view, the effects learnt knowledge in terms of proactive and retroactive stages are commonly known. Learnt knowledge has either positive or negative effect on language learning process. The recognition, classification and solution of mentioned errors due to English as a first foreign language and mother language are performed in order. As a result of errors anaylsis students produce errors because of interference caused by languages. The interlingual errors are generally seen in word order and using prepositions and forming past verb forms, adjectives, and plural forms of nouns. Lexical errors and errors in using small or capital letters are also common. The intralingual errors are widely observed while forming verbs - past and present forms Bu çalışmada ikinci yabancı dil olarak Almanca öğrenme sürecinde, daha önceden öğrenilmiş birinci yabancı dile ve ana diline bağlı olarak ortaya çıkan hata türleri öncelikle teorik olarak ayrıntılı bir şekilde açıklanmış, daha sonra karşılaştırmalı yöntem kullanılarak hata analizleriyle bu girişim hataları belirlenmiş ve değerlendirilmiştir. Ayrıca, bu çözümleme sonunda görülen söz dizimsel, sözcük bilimsel ve doğru yazım bilgisi düzlemlerindeki hataların giderilmesi için öneriler sunulmuştur.Bilişsel açıdan bakıldığı zaman, öğrenilmiş ön bilgilerin ileriye ya da geriye ket vurmasının etkilere sebep olduğu herkesçe bilinmektedir. Bu ön bilgiler öğrenmeyi ya olumlu ya da olumsuz olarak etkilemektedir. Bu çıkış noktasından hareketle, çalışmamızda, öğrenilen ilk yabancı dil

COMPARATIVE EXAMINATION OF TERMS OF TURKISH ARMY ORGANIZATION IN MUHÂKEMETÜ’L-LÜGATEYN MUHÂKEMETÜ’L-LÜGATEYN’DEKİ TÜRK ORDU TEŞKİLATINA AİT TERİMLERİN KARŞILAŞTIRMALI İNCELEMESİ

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Oktay BERBER

2010-07-01

Full Text Available In his work called Muhâkemetü’l-Lügateyn prepared with the goal of proving the superiority of Turkish to Farsi, Ali Şîr Nevâyî has conveyed the language particularities of Turkish via showing evidences. Viewed from this angle, it’s a kind of grammer book, and another important aspect, contained valuable informations about Turkish culture. Because Nevâyî uses a lot of terms blended within the social, cultural, economic and political life of Turks while listing the evidences serving his purpose to edit this work. In our study, starting with these terms employed annotatively by Ali Şîr Nevâyî, eighteen concepts included within Turkish army organization and equivalents of these concepts in the antecedent and subsequent periods shall be included Ali Şîr Nevâyî, Türkçenin Farsçaya üstünlüğünü ispatlamak gayesiyle hazırladığı Muhâkemetü’l-Lügateyn adlı eserinde, Türkçeye ait dil hususiyetlerini deliller göstererek aktarmıştır. Bu açıdan bir çeşit dil bilgisi kitabı olarak önem arz eden eserin, bir başka önemli yanı, Türk kültürü hakkında değerli bilgileri içermesidir. Çünkü Nevâyî, eseri hazırlama amacına hizmet eden delilleri sıralarken, Türklerin sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal yaşantısı içerisinde harmanlanmış pek çok terimi kullanmıştır. Çalışmamızda Ali Şîr Nevâyî’nin açıklamalı olarak kullandığı bu terimlerden yola çıkarak, Türk ordu teşkilatı içerisinde yer alan on sekiz kavrama ve bu kavramların daha önceki ve sonraki dönemlerdeki karşılıklarına yer verilecektir.

IMMEDIATE CONSTITUENT ANALYSIS (IC analysis DİREKT BİLEŞENLER ANALİZİ

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Muzaffer MALKOÇ

2011-06-01

Full Text Available IC analysis is a method of sentence analysis first explicitly introduced by American linguist Leonard Bloomfield in his book, Language, in 1933, though the underlying principle is common both to the traditional practice of parsing and to many modern systems of grammatical analysis. In IC analysis, a sentence is divided up into major divisions or immediate constituents, and these constituents are in turn divided into further immediate constituents. This process continues until irreducible constituents are reached, i.e., until each constituent consists of only a word or meaningful part of a word. The important tests used to analyze the sentences are deletion, permutation, transformation, and substitution tests.The end result of an IC analysis is often presented in a visual diagrammatic form that reveals the hierarchical immediate constituent structure of a sentence Direkt bileşenler analiz metodu Amerikalı dil bilimci Leonard Bloomfield tarafından 1933 yılında sentaks alanında başlatılmış, daha sonraki yıllarda fonetik ve morfoloji alanlarında da uygulanmıştır. Bu analiz metodunun amacı tümce veya kelime gruplarının parçalanması ve tasnif edilmesi işleminden ibarettir. Tümcelerin parçalanması en küçük dil birimine kadar kademe kademe yapılmalı ve bileşenlerin sınıflandırılmasında ise ana öbeğe veya ana gövdeye daha yakın olan unsurlar ile ikincil öğeler analizin amacına uygun olarak belirtilmelidir. Bu işlemler yapılırken Yok Etme Testi, Yer Değiştirme Testi, Dönüştürme Testi, Yerine Koyma Testi gibi metotlardan faydalanılır. Bu prensipler çerçevesinde yapılan analizin sonuçları hiyerarşik yapıları göstermek için bir grafikle özetlenir

Transient flow assurance for determination of operational control of heavy oil pipelines

Energy Technology Data Exchange (ETDEWEB)

Cabrejo, Victor [TransCanada Pipelines Ltd, (Canada); Mohitpour, Mo [Tempsys Pipeline Solutions Inc., (Canada)

2010-07-01

Pipeline transmission systems have been designed traditionally using steady state simulations. Steady state simulation provided sufficient values for simple systems, but is limited in dealing with surges in flow rates, loss of facilities and facility operation. A dynamic approach is required to test the capacity of a system for various fluids. This paper investigated the use of transient analysis of liquid pipelines in order to improve the design of these pipelines and to achieve operational benefits. The transient method and its use are discussed. Dynamic analysis was applied to the Keystone Pipeline Project. The purpose of the study was first to determine the system capacity and data for transportation of Heavy DilBit, and then to implement batch transportation of a volume of synthetic crude oil. It was found that the use of transient modeling in design and operational assessment of a liquid pipeline ensures system capability, control, safety and integrity.

Organization of internal contamination monitoring

International Nuclear Information System (INIS)

Badreddine, A.

1986-07-01

The nuclear energy takes a big part in the world's energy production. The nuclear techniques are used in most fields of life. Nevertheless the use of radioactive materials may cause prejudice to human beings by radiation contamination. The International Commission on Radiological Protection gives the general rules and regulations to avoid this danger. In the publication No. 30, the ICRP gives a metabolic model for the respiratory system and values of Annual Limit of Intake. The ALI for inhalation supposes a standard AMAD (Activity Median Aerodynamic Diameter) of 1 um. We have measured the AMAD in a laboratory under different conditions of functioning in order to show its variation. Then we have analysed the effect of this variation on the internal contamination monitoring. Thus we have calculated the Effective Committed Dose (ECD), the ALI, then the Derived Investigation Level (DIL) for different values of AMAD for Whole-Body Counting (WBC)

KLASİK OSMANLI TÜRKÇESİYLE YAZILMIŞ BİR DİL YADİGÂRI: MUHAMMED KONEVÎ’NİN HEDİYYETÜ’L-MÜLÛK’Ü

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Şermin KALAFAT

2016-11-01

Full Text Available Özet Bu çalışmada Klasik Osmanlı Türkçesi ile yazılmış, Muhammed Konevî’nin Hediyyetü’l-Mülûk adlı eseri üzerine bir dil incelemesi (ses ve biçim özellikleri yapılmıştır. Ayrıca eserdeki mevcut astronomi terimleri de sözlük olarak verilmiştir. Çalışmanın sonuna da eserin çeviri yazısı eklenmiştir. Abstract This study examines the phonetic and morphologic features of Muhammad Qunawī’s work named Hadiyyatu’l-Mulūk written in Classical Ottoman Turkish. The article has a brief dictionary listing the astronomical terms used in the work. Moreover, an English translation of the work has been added at the end.

HASAN RIZÂYÎ’NİN “CÛY-I RAHMET” ADLI MANZUM GÜLİSTÂN TERCÜMESİ / HASAN RIZÂYÎ’S VERSE TRANSLATION OF GULISTAN NAMED “CÛY-I RAHMET”

OpenAIRE

ÇELİK, Aysun

2016-01-01

Sa‘dî tarafından XIII. yüzyılda kaleme alınan ve şöhreti İslam coğrafyasını aşarak tüm dünyaya yayılan Gülistân; estetik, pedagojik, İslamî ve insanî pek çok cephesi bulunan bir eserdir. Şark medreselerinde Fars dili ve ahlak eğitimi için bir ders kitabı olarak da kullanılan, bu vesileyle birçok tercüme ve şerhi yapılan Gülistân; hikâyeler arasına serpiştirilen manzum parçaların yanı sıra kendine has dil, üslup ve mazmunlarıyla öne çıkmaktadır. Türk edebiyatında Gülistân’ın bilinen ilk tercüm...

POPÜLER ÇEVİRİ ÇOCUK ROMANLARININ İÇERİK BAKIMINDAN İNCELENMESİ / AN EXAMINATION OF POPULAR TRANSLATED NOVELS FOR CHILDREN IN TERMS OF CONTENT

OpenAIRE

Derya YILDIZ

2016-01-01

Çocuk ve gençlik edebiyatı, dil gelişimi ve anlama düzeyine uygun olarak hedef kitlenin duygu ve düşünce dünyalarını zenginleştiren ürünleri kapsamaktadır. Bir geçiş sürecinde olan çocuk ya da genç, çocuk ve gençlik yazını ürünlerinden yararlanarak okuma alışkanlığı kazanır, yazınsal duyarlığını geliştirir ve kimlik gelişimine katkı sağlar. Çeviri kitaplar sayesinde de farklı kültürlerdeki karakterlerle karşılaşarak yeni yaşantılar kazanır ve bu sayede duygu ve düşünce zenginliği edinir. Bu ç...

Propofol promotes spinal cord injury repair by bone marrow mesenchymal stem cell transplantation

Science.gov (United States)

Zhou, Ya-jing; Liu, Jian-min; Wei, Shu-ming; Zhang, Yun-hao; Qu, Zhen-hua; Chen, Shu-bo

2015-01-01

Propofol is a neuroprotective anesthetic. Whether propofol can promote spinal cord injury repair by bone marrow mesenchymal stem cells remains poorly understood. We used rats to investigate spinal cord injury repair using bone marrow mesenchymal stem cell transplantation combined with propofol administration via the tail vein. Rat spinal cord injury was clearly alleviated; a large number of newborn non-myelinated and myelinated nerve fibers appeared in the spinal cord, the numbers of CM-Dil-labeled bone marrow mesenchymal stem cells and fluorogold-labeled nerve fibers were increased and hindlimb motor function of spinal cord-injured rats was markedly improved. These improvements were more prominent in rats subjected to bone marrow mesenchymal cell transplantation combined with propofol administration than in rats receiving monotherapy. These results indicate that propofol can enhance the therapeutic effects of bone marrow mesenchymal stem cell transplantation on spinal cord injury in rats. PMID:26487860

et Simp thanol ple and l by dil p d enhan luted a peel (A nced p acid ...

African Journals Online (AJOL)

SAM

2010-09-07

Sep 7, 2010 ... pineapple peel by the enzymatic hydrolysis process via. Simultaneous ... production industries as a result of the complicated procedure and high cost. The aim of this study was to ..... economics and opportunities. Bioresour.

Kur’an-ı Kerim’e Göre Ehl-i Kitap

OpenAIRE

Kaya, Remzi

2005-01-01

İbn Manzûr, I/698; Râgıb, Müfredât, s. 423. Bakara, 2/183; 216; Nisâ, 4/77; Mâide, 5/45. Bk. İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, I/698-699; Zebidî, I/444; Râgıb, s. 423. Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, Ank. 1983, s. 718-719. Bk. Bakara, 2/2; Hûd, 11/1; Sâd, 38/29. Bk. Furkân, 25/1; Bakara, 2/53; İbn Manzûr, X/302. Bk. Bakara, 2/97. Bk. Burûc, 85/21. Geniş bilgi için bk, Râzî, Tefsir, II/14-17. Farklı anlamlar için bk. Bakara, 2/177; Âl-i İmrân, 3/3, 7, 119; Zebîdî, II/331-332. Bk. ...

ÖRGÜTSEL MUHALEFET ÖLÇEĞİNİN TÜRKÇE’ YE UYARLANMASI: GEÇERLİK VE GÜVENİRLİK ÇALIŞMASI

OpenAIRE

DAĞLI, Abidin

2015-01-01

Bu araştırmanın amacı, Kassing (2000) tarafından geliştirilen Örgütsel Muhalefet Ölçeği’nin (ÖMÖ) Türkiye koşullarında geçerlik ve güvenirlik çalışmasını yapmaktır. Özgün ölçek İngilizce olup, iki faktörlü bir yapı altında toplam 18 maddeden oluşmaktadır. Uyarlama çalışması için öncelikle orijinal ölçeğin Türkçeye çevirisi yapılmış, daha sonra dil, içerik, ölçme ve değerlendirme alanlarındaki uzmanların görüşlerine sunulmuştur. Uzmanların önerileri doğrultusunda ölçek üzerinde bazı değişiklik...

İNGİLİZCENİN YABANCI DİL OLARAK ÖĞRETİLDİĞİ SINIFLARDA BİRİ BİZİ GÖZETLİYOR: ÖĞRENCİLERİN KONUŞMA YETENEKLERİNİ GELİŞTİRMEK İÇİN KAMERA SİSTEMİ PROJESİ

OpenAIRE

AKALIN, Suna

2009-01-01

Bu makale öğrencinin konuşma becerilerini desteklememek için hazırlanmış bir projeyi açıklamak için yazılmıştır. Kamera sistemi ile bir sınıfta İngilizce’nin sürekli kullanımının sağlanması hedeflenmiştir. Öğrenciler hafta içi her gün öğleden sonar bu sınıfta kameraların kontrolü altında çeşitli aktiviteler sürdürmüşlerdir.sınıfta kameraların olması, öğretmenin olmasından daha etkili bulunmuştur. Bu proje Atatürk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yabancı Dil Eğitimi Bölümünde uygulanmıştır...

Umbilical cord-derived mesenchymal stem cell transplantation combined with hyperbaric oxygen treatment for repair of traumatic brain injury

Science.gov (United States)

Zhou, Hai-xiao; Liu, Zhi-gang; Liu, Xiao-jiao; Chen, Qian-xue

2016-01-01

Transplantation of umbilical cord-derived mesenchymal stem cells (UC-MSCs) for repair of traumatic brain injury has been used in the clinic. Hyperbaric oxygen (HBO) treatment has long been widely used as an adjunctive therapy for treating traumatic brain injury. UC-MSC transplantation combined with HBO treatment is expected to yield better therapeutic effects on traumatic brain injury. In this study, we established rat models of severe traumatic brain injury by pressurized fluid (2.5–3.0 atm impact force). The injured rats were then administered UC-MSC transplantation via the tail vein in combination with HBO treatment. Compared with monotherapy, aquaporin 4 expression decreased in the injured rat brain, but growth-associated protein-43 expression, calaxon-like structures, and CM-Dil-positive cell number increased. Following combination therapy, however, rat cognitive and neurological function significantly improved. UC-MSC transplantation combined with HBO therapyfor repair of traumatic brain injury shows better therapeutic effects than monotherapy and significantly promotes recovery of neurological functions. PMID:26981097

Umbilical cord-derived mesenchymal stem cell transplantation combined with hyperbaric oxygen treatment for repair of traumatic brain injury

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Hai-xiao Zhou

2016-01-01

Full Text Available Transplantation of umbilical cord-derived mesenchymal stem cells (UC-MSCs for repair of traumatic brain injury has been used in the clinic. Hyperbaric oxygen (HBO treatment has long been widely used as an adjunctive therapy for treating traumatic brain injury. UC-MSC transplantation combined with HBO treatment is expected to yield better therapeutic effects on traumatic brain injury. In this study, we established rat models of severe traumatic brain injury by pressurized fluid (2.5-3.0 atm impact force. The injured rats were then administered UC-MSC transplantation via the tail vein in combination with HBO treatment. Compared with monotherapy, aquaporin 4 expression decreased in the injured rat brain, but growth-associated protein-43 expression, calaxon-like structures, and CM-Dil-positive cell number increased. Following combination therapy, however, rat cognitive and neurological function significantly improved. UC-MSC transplantation combined with HBO therapyfor repair of traumatic brain injury shows better therapeutic effects than monotherapy and significantly promotes recovery of neurological functions.

ACTIVITIES OF DEVELOPING VOCABULARY OF STUDENTS AND DICTIONARY USAGE IN TURKISH EDUCATION TÜRKÇE EĞİTİMİNDE ÖĞRENCİLERİN SÖZ VARLIĞINI GELİŞTİRME ETKİNLİKLERİ VE SÖZLÜK KULLANIMI

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Ali GÖÇER

2010-01-01

Full Text Available Vocabulary is to affect the success of education, teaching and the skills of language of students. Words have important function in communication. In this study the importance of vocabulary is emphasized, the techniques need to be application during education of the students on new words and word training techniques are being investigated. Söz varlığı, öğrencilerin dil becerilerini, eğitim ve öğretim başarılarını doğrudan etkilemektedir. Bireyler arası iletişimde de söz varlığının önemi büyüktür. Bu çalışmada söz varlığının önemi üzerinde durulmakta, öğrencilere yeni kelimelerin kazandırılmasında takip edilmesi gereken teknikler ve kelime öğretimine yönelik gerçekleştirilebilecek etkinliklere işaret edilmektedir.

Factors Affecting the Level of Test Anxiety among EFL Learners at Elementary Schools/İngilizceyi Yabancı Dil olarak Öğrenen İlköğretim Öğrencilerinde Yabancı Dil Kaygısını Etkileyen Faktörler

OpenAIRE

Aydın, Assoc.Prof.Dr.Selami

2013-01-01

Many studies on test anxiety among adult language learners have been performed, while only a few studies have dealt with overall test anxiety. In addition, these studies do not specifically address test anxiety in foreign language learning among elementary school language learners. Thus, this study aims to investigate the level of test anxiety among young learners of English as a foreign language (EFL) and the relationship between test anxiety and factors such as gender, age, grade, achieveme...

Repair effect of transplantation of bone marrow mesenchymal stem cells on liver injury in severe burned rats and its mechanism

International Nuclear Information System (INIS)

Chen Hao; Zhou Yubo; Zhang Ying; Qin Yonggang; Guo Li; Yin Fei; Meng Chunyang; Yang Xiaoyu

2014-01-01

Objective: To investigate the repair effect of transplantation of bone marrow mesenchymal stem cells (BMSCs) on liver injury in severe burned rats, and to clarify its mechanism. Methods: The BMSCs of rats were isolated, cultured, amplified, identified, and labeled in vitro. 30 Wistar rats were randomly divided into normal control group (n=10), model group (n=10) and cell therapy group (n=10). The burned rat model was established. The BMSCs labeled by chlormethyl-benzamidodialkylcarbocyanine (CM-Dil) were transplanted into the rats in cell therapy group by retro-orbital intravenous injection and the saline was injected into the rats in model group. The general status of all rats were observed. The liver tissues of rats were obtained 2 weeks after transplantation, and the pathohistological changes were observed and the pathohistological scores were detected; the apoptotic rate of liver cells was detected by TUNEL method; the engraftment of BMSCs in liver tissues of the rats was observed under laser scanning confocal microscope. Results: 2 weeks after transplantation, the rats in model group were obviously malaise dispirited and the rats in cell therapy group showed obviously better, and the body weight of the rats in cell therapy group was higher than that in model group (P<0.05). The pathohistological results showed the normal liver lobules of the rats in model group disappeared, and the liver cords disordered, and some liver sinusoids dilated and congested, lymphocytes infiltrated with occasional focal aggregating, and cell edema was found, cytoplasm loose and steatosis were seen in liver tissue. However, the pathohistological changes of liver tissue of the rats in cell therapy group were significantly better than those in model group. The pathohistological score of the rats in cell therapy group was significantly lower than that in model group (P<0.05). The TUNEL staining results showed that there were lots of apoptotic liver cells in liver tissue of the rats in

Thermodynamics of the interactions of a homologous series of some amino acids with trimethylamine N-oxide: Volumetric, compressibility, and calorimetric studies

International Nuclear Information System (INIS)

Choudhary, Sinjan; Kishore, Nand

2011-01-01

Highlights: → Thermodynamics of interaction of amino acids with trimethy N-oxide (TMAO) studied. → Partial molar properties in aqueous osmolyte provide interaction details. → Volumes, compressibilites, enthalpies indicate predominant hydrophobic interactions. → TMAO exerts its effect both by preferential hydration and hydrophobic interactions. → Results suggest hydrophobic interactions lead to destabilization of the protein. - Abstract: The values of apparent molar volume V 2,φ and apparent molar compressibility K S,2,φ of glycine, L-alanine, DL-α-amino-n-butyric acid, L-valine, and L-leucine have been determined in the aqueous solution of 1 mol . kg -1 and 2 mol . kg -1 trimethylamine N-oxide (TMAO) solutions by density and sound velocity measurements. Isothermal titration calorimetry has been employed to determine the values of heats of dilution q of the aqueous solutions of these amino acids in TMAO at temperatures from T = 288.15 K to T = 308.15 K. These data have been used to calculate values of the infinite dilution standard partial molar volume (V 2,m 0 ), standard partial molar isentropic compressibility (K S,2,m 0 ) and limiting enthalpy of dilution (Δ dil H o ) of the amino acids in aqueous TMAO solutions. The standard partial molar volumes of transfer (Δ tr V 2,m 0 ), isentropic compressibility of transfer (Δ tr K S,2,m 0 ), and enthalpy of dilution of transfer (Δ tr Δ dil H o ) of amino acids from water to aqueous TMAO solutions have been calculated from the measured quantities for these thermodynamic quantities. The linear correlation of V 2,m 0 for a homologous series of amino acids has been utilized to calculate the contribution of the charged end groups (NH 3 + , COO - ), CH 2 groups, and the other alkyl chains of the amino acids to V 2,m 0 . The results for the partial molar properties of transfer from water to aqueous TMAO solutions have been interpreted in terms of ion-ion, ion-polar, hydrophilic-hydrophobic, and hydrophobic

A STUDY ON THE RELATION BETWEEN PARENTS’ GENERAL IDEAS ABOUT CHILDREN BOOKS AND CHILDREN’S PERCEPTIVE LANGUAGE DEVELOPMENT LEVEL ANNE VE BABALARIN ÇOCUK KİTAPLARI HAKKINDAKİ GENEL GÖRÜŞLERİ İLE ÇOCUKLARIN ALICI DİL GELİŞİM DÜZEYLERİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Filiz ERBAY

2010-10-01

Full Text Available The aim of the study is to identify the relation between parents’ general ideas about children books and children’s perceptive language development level. The study is conducted with randomly chosen 112 six year old children attending preschool classes and their parents. Parents’ and Teachers’ General Ideas about Children Books Questionnaire, and Peabody Picture Vocabulary Test (PPVT are used as data collection devices. In this study in addition to descriptive statistics like frequency, percentage, arithmetic average, and standard deviation, as an analysis technique Pearson's Product Moment Correlation Coefficient is also used. At the end of the study is found that there is no significant relation between parents’ ideas about children books and children’s perceptive language development level. Bu araştırmanın amacı, anne ve babaların çocuk kitapları hakkındaki genel görüşleri ile çocukların alıcı dil gelişimi düzeyleri arasındaki ilişkiyi belirlemektir. Araştırma tesadüfî örneklem yoluyla seçilen ilköğretim okullarının ana sınıflarına devam eden altı yaşındaki 112 çocuk ile bu çocukların anne ve babaları üzerinde yapılmıştır. Araştırmada veri toplama aracı olarak Anne Baba ve Öğretmenlerin Çocuk Kitapları ile İlgili Genel Görüşleri Anketi ve Peabody Resim-Kelime Testi (PRKT kullanılmıştır. Araştırmada frekans, yüzde, aritmetik ortalama ve standart sapma gibi betimsel istatistiklerin yanında, Pearson momentler çarpımı korelasyon katsayısı analiz tekniğinden yararlanılmıştır. Araştırma sonucunda, anne ve babaların çocuk kitapları hakkındaki genel görüşleri ile çocukların dil gelişimi düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki saptanamamıştır.

MESNEVIES OF MIHR U MUSTERÎ IN TURKISH LITERATURE AND MÎRÎ’S MIHR U MUSTERÎ TÜRK EDEBİYATINDA MİHR Ü MÜŞTERÎ MESNEVİLERİ VE MÎRÎ’NİN MİHR Ü MÜŞTERÎ’Sİ

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Mustafa ARSLAN

2009-10-01

Full Text Available This article provides information about the source of Mihr ü Müşterî mesnevîs and were written in Turkish literature Mihr ü Müşterîs have been mentioned briefly. Important part of the research constitutes Mîrî (Kiçi Mîr-zade Seyyid Yahya Hüseyin, died. 1008/1599’s Mihr ü Müşterî. That have not been done before any work on the full text mesnevî was read by us and published before the first stage in this article is presented to the attention of researchers. Mesnevî is Iranian poet Assâr (Sheikh Mohammed Assâr-i Tabrizi, died. 784/1382’s translation of the same name. The difference of classic hero mesnevî’s other couples heros classical love mesnevî, both heroes is the man. The work, in terms of interaction’s concrete example between Turkish literature and Iran literature is importance. Working with the same subject classical Eastern literature in Turkish literature in the context in which mesnevîs (copyright, translation, etc nazire should be evaluated in the matter may be a model. We stand on this mesnevi, language is important in terms of belonging to the Old Anatolian Turkish period, contains many archaic words. This aspect of the remarkable work with the scanned and obtained by Kilisli Muallim Rıfatand language materials is used Tarama Sözlüğü prepared by the Türk Dil Kurumu. Bu yazıda Mihr ü Müşterî mesnevîlerinin kaynağı ile ilgili bilgi verilmiş ve Türk edebiyatında yazılan Mihr ü Müşterî’lerden kısaca söz edilmiştir. Araştırmanın önemli bölümünü Mîrî (Kiçi Mîr-zade Seyyid Yahya Hüseyin, öl. 1008/1599’nin Mihr ü Müşterî’si oluşturmaktadır. Daha önce üzerinde herhangi bir çalışma yapılmamış olan mesnevînin tam metni tarafımızdan okunmuştur ve yayın aşamasından önce ilk defa bu yazıda araştırmacıların dikkatine sunulmaktadır. Mesnevî İranlı şair Assâr (Şeyh Muhammed Assâr-ı Tebrizî, öl. 784/1382’nin aynı addaki eserinin terc

Examining the Impact of Vocabulary Strategy Training on Adult EFL Students

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Nafiye AKTEKİN

2013-06-01

Full Text Available Abstract - This study aimed to examine the effectiveness of strategy instruction in vocabulary learning. To reach the goal of the study, 70 elementary level EFL learners at the Preparatory School of Mersin University were assigned as study and control groups. At the first stage of the study, through a Vocabulary Strategy Frequency Survey (Cohen, Oxford & Chi, 2002 and Taxonomy (Schmitt, 1997, conscious and/or unconscious use of vocabulary learning strategies in both groups was investigated. The study group received instruction on vocabulary learning strategies which was embedded to the course-book through a 10-week period. For the next stage, it was aimed to raise the teachers’ awareness of vocabulary strategy learning; therefore, discussion and feedback sessions were planned. For the follow-up stage of the study, 10 of the participant students who were then second grade medical students were interviewed in order to investigate the effects of strategy training after 2 academic years. Interviewees were asked about their opinions on strategy use during this period. The findings indicated that vocabulary strategy training can help students to learn and store more vocabulary. Keywords: language learning strategies, vocabulary learning strategies, strategy training, adult EFL learners Özet–Kelime Strateji Eğitiminin İngilizce Öğrenen Yetişkin Öğrenciler Üzerindeki Etkisinin Araştırılması. Bu çalışma kelime öğreniminde strateji kullanımının etkisini ölçmek için yapılmıştır. Bu amaçla, Mersin Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulundan 70 başlangıç düzey yabancı dil öğrencisi çalışma ve kontrol grubu olarak seçilmişlerdir. İlk olarak, kelime stratejisi sıklık anketi (Cohen, Oxford & Chi, 2002 ve taksonomisi (Schmitt, 1997 ile her iki grubun bilinçli ve/veya bilinçdışı kullandıkları stratejiler araştırılmıştır. Çalışma grubu ders kitaplarına uygun olarak düzenlenmiş etkinliklerle

Hot compression deformation behavior of AISI 321 austenitic stainless steel

Science.gov (United States)

Haj, Mehdi; Mansouri, Hojjatollah; Vafaei, Reza; Ebrahimi, Golam Reza; Kanani, Ali

2013-06-01

The hot compression behavior of AISI 321 austenitic stainless steel was studied at the temperatures of 950-1100°C and the strain rates of 0.01-1 s-1 using a Baehr DIL-805 deformation dilatometer. The hot deformation equations and the relationship between hot deformation parameters were obtained. It is found that strain rate and deformation temperature significantly influence the flow stress behavior of the steel. The work hardening rate and the peak value of flow stress increase with the decrease of deformation temperature and the increase of strain rate. In addition, the activation energy of deformation ( Q) is calculated as 433.343 kJ/mol. The microstructural evolution during deformation indicates that, at the temperature of 950°C and the strain rate of 0.01 s-1, small circle-like precipitates form along grain boundaries; but at the temperatures above 950°C, the dissolution of such precipitates occurs. Energy-dispersive X-ray analyses indicate that the precipitates are complex carbides of Cr, Fe, Mn, Ni, and Ti.

Uncertainty Evaluation of the Thermal Expansion of Gd2O3-ZrO2 with a System Calibration Factor

International Nuclear Information System (INIS)

Park, Chang Je; Kang, Kweon Ho; Na, Sang Ho; Song, Kee Chan

2007-01-01

Both gadolinia (Gd 2 O 3 ) and zirconia (ZrO 2 ) are widely used in the nuclear industry, including a burnable absorber and additives in the fabrication of a simulated fuel. Thermal expansions of a mixture of gadolinia (Gd 2 O 3 ) 20 mol% and zirconia (ZrO 2 ) 80 mol% were measured by using a dilatometer (DIL402C) from room temperature to 1500 .deg. C. Uncertainties in the measurement should be quantified based on statistics. Referring to the ISO (International Organization for Standardization) guide, the uncertainties of the thermal expansion were quantified for three parts - the initial length, the length variation, and the system calibration factor. The whole system, the dilatometer, is composed of many complex sub-systems and in fact it is difficult to consider all the uncertainties of the sub-systems. Thus, the system calibration factor was introduced with a standard material for the uncertainty evaluation. In this study, a new system calibration factor was formulated in a multiplicative way. Further, the effect of calibration factor with random deviation was investigated for the uncertainty evaluation of a thermal expansion

Spectroscopic study of the interaction of styrylcyanine dyes Sbo, Sil and their derivatives with bovine serum albumin.

Science.gov (United States)

Kurtaliev, Eldar N

2011-07-01

The spectral-luminescent characteristics of newly synthesized styrylcyanine dyes on the base of dyes Sbo ((E)-2-(4-(dimethylamino)styryl)-3-methylbenzo[d]oxazol-3-ium iodide) and Sil ((E)-2-(4-(dimethylamino)styryl)-1,3,3-trimethyl-3H-indolium perchlorate) in aqueous solutions without and in the presence of bovine serum albumin (BSA) were studied. It was established that the absorption spectra of dyes Tol-6, Dbo-10 and Dil-10 with increasing amount of BSA appear new bands with λ(max)=505 nm, λ(max)=512 nm and λ(max)=566 nm, respectively, whose intensity increases in proportion to the amount of albumin. The intensity of the glow of the main band of fluorescence in the presence of BSA sharply increases. The binding constant (K) and the number of binding sites (N) of studied dyes with BSA were determined. The dependence of binding constants with BSA on the dipole moment of dye molecules was determined, which indicates that besides electrostatic forces of attraction between molecules styrylcyanine dyes with BSA, hydrophobic interactions are essential. © Springer Science+Business Media, LLC 2011

Characterization of Two Different Clay Materials by Thermogravimetry (TG), Differential Scanning Calorimetry (DSC), Dilatometry (DIL) and Mass Spectrometry (MS) - 12215

Energy Technology Data Exchange (ETDEWEB)

Post, Ekkehard [NETZSCH Geraetebau GmbH, Wittelsbacherstrasse 42, 95100 Selb (Germany); Henderson, Jack B. [NETZSCH Instruments North America, LLC, 129 Middlesex Turnpike, Burlington, MA 01803 (United States)

2012-07-01

An illitic clay containing higher amounts of organic materials was investigated by dilatometry, thermogravimetry and differential scanning calorimetric. The evolved gases were studied during simultaneous TG-DSC (STA) and dilatometer measurements with simultaneous mass spectrometry in inert gas and oxidizing atmosphere. The dilatometer results were compared with the STA-MS results which confirmed and explained the reactions found during heating of the clay, like dehydration, dehydroxylation, shrinkage, sintering, quartz phase transition, combustion or pyrolysis of organics and the solid state reactions forming meta-kaolinite and mullite. The high amount of organic material effects in inert gas atmosphere most probably a reduction of the oxides which leads to a higher mass loss than in oxidizing atmosphere. Due to this reduction an additional CO{sub 2} emission at around 1000 deg. C was detected which did not occur in oxidizing atmosphere. Furthermore TG-MS results of a clay containing alkali nitrates show that during heating, in addition to water and CO{sub 2}, NO and NO{sub 2} are also evolved, leading to additional mass loss steps. These types of clays showed water loss starting around 100 deg. C or even earlier. This relative small mass loss affects only less shrinkage during the expansion of the sample. The dehydroxylation and the high crystalline quartz content result in considerable shrinkage and expansion of the clay. During the usual solid state reaction where the clay structure collapses, the remaining material finally shrinks down to a so-called clinker. With the help of MS the TG steps can be better interpreted as the evolved gases are identified. With the help of the MS it is possible to distinguish between CO{sub 2} and water (carbonate decomposition, oxidation of organics or dehydration/dehydroxylation). The MS also clearly shows that mass number 44 is found during the TG step of the illitic clay at about 900 deg. C in inert gas, which was interpreted as oxidation of pyrolytic carbon by reducing oxides. Additionally, without MS results, the mass loss steps of the nitrate contaminated clay could hardly be interpreted. (authors)

The Language of Paradox in the Ironic Poetry of Emily Dickinson

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Mustafa Zeki Cirakli

2015-12-01

Full Text Available The Language of Paradox in the Ironic Poetry of Emily Dickinson Abstract Emily Dickinson’s poetry is characterized by her emphasis on ironic use of discourse that amounts to her persistent manifestation of individuality against hypocrisy and vanity. She exerts her peculiar poetic language in a way that helps deplore as well as explore the paradoxical human condition. This paper argues that Dickinson produces a language of poetry, which, in Cleanth Brooks’ terms, provides the reader with the “language of paradox.” Dickinson’s ironic poetry exemplifies Brooks’ idea that ironic poetry is self-conscious and satiric in nature and is made up of a language of paradox. The study, therefore, aims to reveal how the language of paradox in Dickinson’s poetry yields to irony which is primarily associated with her salient assertiveness, isolation and strong individuality. Emily Dickinson’ın İronik Şiirlerinde Paradokslu Dil Öz Emily Dickinson’ın şiirlerini söylemin ironik kullanımı karakterize eder ve bu özellik onun şiirlerinin toplumdaki iki yüzlülük ve riyakârlığa karşı sürdürdüğü kararlı bireysel duruş ve isyanının dışavurumudur. Dickinson, kendine özgü şiirsel dili insanlık durumunun paradoksal niteliğini araştırmak için olduğu kadar eleştirmek için de etkili biçimde kullanmıştır. Dickinson’ın şiiri, Cleanth Brooks’un “paradokslu dil” olarak tanımladığı bir dil kullanır. Brooks, ironik şiirin öz-farkındalığı olan ve doğası gereği eleştirel tonu yüksek ve temelde paradokslu dilden oluşmuş olduğunu ileri sürer. Bu çalışma, Dickinson’ın ironik şiir dilinin Brooks’un bu kanısını doğruladığını ortaya koymaktadır. Dolayısıyla bu çalışma, Dickinson’un şiirlerindeki paradokslu dilin yazarın dikkat çekici sesi, kendini toplumdan soyutlaması ve toplum karşısındaki güçlü bireyselliğinin dışa vurumunu imleyen ironiyi incelemektedir.

Thermochemistry of aqueous pyridine-3-carboxylic acid (nicotinic acid)

Energy Technology Data Exchange (ETDEWEB)

Goncalves, Elsa M. [Departamento de Quimica e Bioquimica, Faculdade de Ciencias, Universidade de Lisboa, 1749-016 Lisboa (Portugal); Instituto Politecnico de Setubal, ESTBarreiro, Rua Americo da Silva Marinho, 2839-001 Lavradio (Portugal); Rego, Talita S. [Departamento de Quimica e Bioquimica, Faculdade de Ciencias, Universidade de Lisboa, 1749-016 Lisboa (Portugal); Minas da Piedade, Manuel E., E-mail: memp@fc.ul.p [Departamento de Quimica e Bioquimica, Faculdade de Ciencias, Universidade de Lisboa, 1749-016 Lisboa (Portugal)

2011-06-15

Research highlights: {yields} We determined the {Delta}{sub sol}H{sub m} of solid nicotinic acid (NA) in water by solution calorimetry. {yields} We determined {Delta}{sub dil}H{sub m} of an aqueous nicotinic acid solution by flow calorimetry. {yields} We determined (aq, {infinity}) for the 3 NA species involved in acid/base equilibria. {yields} We determined the enthalpy of formation of NA(aq) under saturation conditions.. - Abstract: The molar enthalpy of solution of solid nicotinic acid (NA) at T = 298.15 K, to give an aqueous solution of molality m = 3.748 . 10{sup -3} mol {center_dot} kg{sup -1}, was determined as {Delta}{sub sol}H{sub m} = (19,927 {+-} 48) J {center_dot} mol{sup -1}, by solution calorimetry. Enthalpies of dilution, {Delta}{sub dil}H{sub m}, of 0.1005 mol {center_dot} kg{sup -1} aqueous nicotinic acid to yield final solutions with molality in the approximate range (0.03 to 0.09) mol {center_dot} kg{sup -1} were also measured by flow calorimetry. Combining the two sets of data and the results of pH measurements, with values of proton dissociation enthalpies and {Delta}{sub f}H{sub m}{sup 0}(NA, cr) selected from the literature, it was possible to derive the standard molar enthalpies of formation of the three nicotinic acid species involved in protonation/deprotonation equilibria, at infinite dilution: {Delta}{sub f}H{sub m}{sup 0}(HN{sup +}C{sub 5}H{sub 4}COOH.{infinity}H{sub 2}O,aq) = (328.2 {+-} 1.2) kJ {center_dot} mol{sup -1}, {Delta}{sub f}H{sub m}{sup 0}(HN{sup +}C{sub 5}H{sub 4}COO{sup -}.{infinity}H{sub 2}O,aq) = (325.0 {+-} 1.2) kJ {center_dot} mol{sup -1}, and {Delta}{sub f}H{sub m}{sup 0}(NC{sub 5}H{sub 4}COO{sup -}.{infinity}H{sub 2}O,aq) = (313.7 {+-} 1.2) kJ {center_dot} mol{sup -1}. Finally, the enthalpy of solution of nicotinic acid at T = 298.15 K, under saturation conditions (m = 0.138 mol {center_dot} kg{sup -1}), and the standard molar enthalpy of formation of the corresponding solution could also be obtained as {Delta

Yabancılara Türkçe Öğretiminde Filmlerin Kullanımı (Selvi Boylum Al Yazmalım Filmi Örneği

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Adem İŞCAN

2017-04-01

Full Text Available Yabancı dillerin öğretimi alanında kullanılan filmlerin, hedef dilin kültürünü öğrencilere öğretmedeki etkisi dünya çapında bilinmektedir. Kültür öğretiminin, dili öğrencilerin ilgisine açacağı düşünüldüğünde çalışmanın Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi alanındaki önemi anlaşılacaktır. Bu araştırmanın amacı, Türkçenin yabancı dil öğretiminde filmlerin kullanılmasının, öğrencilerin Türk kültürel unsurlarını fark etmesine ortam hazırlama durumunu ölçmektir. Araştırmada betimsel tarama yöntemi kullanılmıştır. Öğrencilerin sorulara verdiği yanıtlar, nitel araştırma yöntemlerinden birisi olan doküman incelemesi ile analiz edilmiştir. Veri toplama sürecinde, literatür taraması sonucu araştırmacının hazırlamış olduğu sorular öğrencilere yöneltilmiştir. Elde edilen veriler, üç uygulama sonucunda analiz edilmiştir. İlk olarak her bir öğrencinin vermiş olduğu yanıtlar tasnif edilmiştir. Daha sonra her uygulama için verilen yanıtlar, Microsoft Office Excel 2013 programına aktarılmış, burada analize tabi tutulmuş ve son olarak da her bir soruya verilen cevaplar için ortaya çıkan sonuçlar yorumlanmıştır. Elde edilen veriler, öğretmen yönlendirmesi sonucunda Türk kültür ögelerinin, filmler kullanılarak, geleneksel olarak tabir edilen yöntemlerden çok daha verimli biçimde öğretilebildiğini göstermiştir. Filmlerin öğrenciler tarafından ilgi ile takip edilmesi, öğrenmedeki verimi arttırmış, görsel olarak sunulan kültürel unsurlar, kuru bilgiden çok daha öteye geçerek kalıcı hâle gelmiştir.

A CONTENT ANALYSIS OF KEYWORD OF THESES IN THE FIELD OF TURKISH EDUCATION AND TEACHING TÜRKÇENİN EĞİTİMİ VE ÖĞRETİMİ ALANINDA YAPILAN YÜKSEK LİSANS TEZLERİNDE GEÇEN ANAHTAR KELİMELERE DÖNÜK BİR İÇERİK ANALİZİ

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Oğuzhan SEVİM

2012-01-01

Full Text Available The purpose of this study is to examine and group thematically keywords in graduate dissertations written in the Turkish education. Meta-analysis method was used in research. The study was carried out on 335 graduate dissertations written between 2005-2010 in the field of Turkish education. The data werw collected from document analysis technique. Keywords listed by researcher was studied to group thematically. As a result of the study, it was understood that not only related to basic language skills but also literature,, teacher competence, children literature, textbook review were studied in the field of Turkish education. Looking at the master’s thesis on the basic language skills, it was seen that studies were concentrated in the field of reading and writing; areas of speeking and listening were neglected. Bu çalışmanın amacı Türkçe eğitimi alanında yazılmış yüksek lisans tezlerinde geçen anahtar kelimeleri incelemek ve tematik olarak gruplandırmaktır. Araştırmada olgubilim deseni kullanılmıştır. Çalışma, 2005-2010 yılları arasında Türkçe Eğitimi alanında yazılmış 335 yüksek lisans tezi üzerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın verileri doküman incelemesi tekniğiyle toplanmıştır. Listelenen anahtar kelimeler, tematik olarak gruplandırılmaya çalışılmıştır. Çalışmanın sonucunda Türkçe eğitimi alanında yazılmış olan yüksek lisans tezlerinin yalnızca temel dil becerileriyle ilgili olmadığı; edebiyat, öğretmen yeterliliği, çocuk edebiyatı, ders kitabı incelemesi konularında da çalışıldığı anlaşılmıştır. Temel dil beceriyle ilgili olan yüksek lisans tezlerine bakıldığında çalışmaların okuma ve yazma alanlarında yoğunlaştığı, konuşma ve dinleme alanlarının ise ihmal edildiği görülmüştür.

Overlapping of mononuclear cells derived from bone marrow in rats' intervertebral discs: an in vitro study Sobreposição de células mononucleares provenientes da medula óssea em disco intervertebral de ratos: estudo in vitro

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Erica Batista Fontes

2010-04-01

Full Text Available In this study, bone marrow mononuclear cells (BM-MNC derived from rats were used in order to promote intervertebral disc regeneration. These cells were isolated after centrifugation in a Ficoll-Paque™ PLUS density gradient and then placed in plastic dishes to proliferate during a period of 14 days. The BM-MNCs were previously labeled with the fluorescent membrane marker Chloromethyl-benzamidodialkylcarbocyanine (CM-DIL, and thereafter were implanted in rats' intervertebral discs explants as an in vitro experimental model. Daily analyses of the cells under a fluorescence microscope revealed morphological changes, which assumed a thin and elongated shape similar to cells that originally form the annulus fibroses. Histopathological analysis demonstrated the presence of mononuclear cells interspersed within collagen fibers. The presence of viable cells, in which were found morphological changes and their disposal in the same pattern of the layers that originate the annulus fibrosus, is an indicator that they engrafted and proliferated on the intervertebral disc. Therefore, morphological changes presented by these cells indicate that they presented mesenchymal stem-like cell characteristics.Neste trabalho, foram utilizadas células mononucleares provenientes da medula óssea (MO de ratos para implantação em discos intervertebrais, a fim de estudar a sua participação em possível regeneração tecidual. Essas células foram obtidas por centrifugação, em gradiente de Ficoll-Paque™ PLUS, e cultivadas em frascos apropriados, por um período de 14 dias. Em etapa posterior, foram submetidas à marcação celular, em que foi utilizado o marcador citoplasmático CM-Dil, seguida de implantação em discos intervertebrais de ratos, em um sistema de cultivo in vitro. Foram feitas avaliações diárias dos discos com utilização de um microscópio de fluorescência, sendo constatadas alterações morfológicas com um formato alongado semelhante a c

POPÜLER ÇEVİRİ ÇOCUK ROMANLARININ İÇERİK BAKIMINDAN İNCELENMESİ / AN EXAMINATION OF POPULAR TRANSLATED NOVELS FOR CHILDREN IN TERMS OF CONTENT

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Derya YILDIZ

2016-12-01

Full Text Available Çocuk ve gençlik edebiyatı, dil gelişimi ve anlama düzeyine uygun olarak hedef kitlenin duygu ve düşünce dünyalarını zenginleştiren ürünleri kapsamaktadır. Bir geçiş sürecinde olan çocuk ya da genç, çocuk ve gençlik yazını ürünlerinden yararlanarak okuma alışkanlığı kazanır, yazınsal duyarlığını geliştirir ve kimlik gelişimine katkı sağlar. Çeviri kitaplar sayesinde de farklı kültürlerdeki karakterlerle karşılaşarak yeni yaşantılar kazanır ve bu sayede duygu ve düşünce zenginliği edinir. Bu çalışmada Konya’nın merkez ilçeleri olan Karatay, Meram ve Selçuklu’da üç okul belirlenmiş ve her bir okuldan kırk olmak üzere toplamda yüz yirmi 8. sınıf öğrencisine en son okudukları çeviri kitaplar sorulmuştur. Klasik kitaplar çıkarıldığında en fazla okunan ilk iki kitabın “Percy Jackson ve Olimposlular: Şimşek Hırsızı” ile “Gölgelerin Efendisi: Gorlan Harabeleri” olduğu belirlenmiştir. Araştırmada bu kitaplar içerik unsurları olan; konu, tema, kahramanlar, plan, dil ve üslup bakımından incelenmiştir. Veriler nitel araştırma yöntemlerinden doküman incelemesi tekniği kullanılarak elde edilmiş ve içerik analizi tekniğiyle çözümlenmiştir. Bulgulara göre popüler çeviri çocuk romanlarının, macera ve fantastik türde seri kitaplar olduğu ve bölümlerden oluştuğu belirlenmiştir. Ayrıca kitaplarda ana kahramanın çocuk olduğu ancak olağanüstü varlıkların da yer aldığı, kötülerle mücadelenin işlendiği ve çocukların hayatlarından unsurlara yer verildiği tespit edilmiştir.

EMSĀL Ü NESĀYİH-İ TÜRKÌ VE SÖZ VARLIĞI ÜZERİNE THE EMSĀL Ü NESĀYİH-İ TÜRKÌ AND ITS VOCABULARY

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Talip DOĞAN

2013-09-01

Full Text Available The proverbs that connected to lots of fields such as history,folklore, sociology, psychology, philosophy and morality are veryimportant language characteristics in terms of expression beauty,eloquence and conceptual richness. The proverbs which usually consistof one sentence with a brief language have the power of expressing thewide range of meanings. When said in the right time, these sayings give power to the thought and we can see that they are made use of the music of language. All kinds of events about the life with every aspects and colorfulness are present in proverbs, the products of oral literature. So we can see the religious, moral, understanding, common values, mental state, imagination and intelligence glitters of Turkish nation. Also it is seen that sayings in the proverbs have become stereotyped with the blend of national language and thought in the process of history.Emåāl ü Neṣāyiḥ-i Türkì was written by Mìrzā ‘Elineḳì Merāġì in Meraga city of Iran Azerbaijan in 1910. In the Emåāl ü Neṣāyiḥ-i Türkì, there are proverbs ordered according to letters lined up of Arab Alphabet. In this manuscript it is important that the proverbs were written by saving the dialect characteristics.In this study, vocabulary of proverbs in the Emåāl ü Neṣāyiḥ-i Türkì have been examined. Thus, some words in the work have been compared with historical and modern Turkish dialects. Tarih, folklor, sosyoloji, psikoloji, felsefe, ahlak gibi birçok alanıilgilendiren atasözleri; deyiş güzelliği, anlatım gücü ve kavram zenginliğibakımından çok önemli dil unsularındandır. Kısa ve özlü bir dil ilegenellikle tek cümleden oluşan atasözleri, çok geniş manaları ifade etmekudretine sahiptir. Yerinde söylendiği zaman düşünceye kuvvet katanbu sözlerde, dilin bütün inceliklerinden ve musikisinden istifade edildiğigörülür. Sözlü edebiyat ürünlerinin başında gelen atasözlerinde hayatadair

Zenica Üniversitesi Türkoloji Bölümündeki Boşnak Öğrencilerin Türkçe Metin Okumadaki Sorunları The problems of Bosnian students at Turkology Department of Zenica University in reading Turkish texts

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Mehmet KARA

2013-07-01

Full Text Available One of the basic skills of language teaching is reading. Readingskill briefly means vocalizing the symbols in text and comprehendingthe unity consisting of these symbols. Aim at reading skill iscomprehension of the reading text. In addition to that comprehension isoriginal purpose, pronunciation of the text is at least as crucial ascomprehending it in oral reading, one of the reading types. The reasonis that reader is not alone in oral reading. Audience exert effort fort hetext with the reader, either. In teaching Turkish to foreigners, generallyreading training and specifically oral reading are important just as inmother-tongue teaching.In the study, features of a successful oral reading are stated. Oralreading could be also thought as a reading skill scale in foreignlanguage teaching, as in mother-tongue, either. Oral reading skill of thestudents, learning Turkish as a foreign language, must be well.However, oral reading skill is within the other skills. Oral reading is areading skill activity. It is also a listening activity for the audience and aspeaking activity fort he reader. Teachers, teaching Turkish toforeigners, should make a point of oral reading because of the featuresof oral reading, stated here and below.In the study, Bosnian students’ basic oral reading mistakes havebeen tried to be identified. Within this scope, determined text has beenread by 19 students, composing the study group and their voice hasbeen recorded. Oral reading mistakes, word repetition, syncopation andvoice addings have been classified as misreading mistakes. Based ondefined mistakes, suggestions have been made upon solutions of them. Dil öğretiminin temel becerilerinden biri de okumadır. Okuma becerisi kısaca metindeki sembollerin seslendirilip, bu sembollerden oluşan bütünlüğün anlaşılması demektir. Okuma becerisinde amaç okunan metnin anlaşılmasıdır. Okuma türlerinden olan sesli okumada da anlamak asıl amaç olmakla birlikte metnin

Hypochlorite-induced oxidation of proteins in plasma

DEFF Research Database (Denmark)

Hawkins, C L; Davies, Michael Jonathan

1999-01-01

Activated phagocyte cells generate hypochlorite (HOCl) via the release of H2O2 and the enzyme myeloperoxidase. Plasma proteins are major targets for HOCl, although little information is available about the mechanism(s) of oxidation. In this study the reaction of HOCl (at least 50 microM) with dil......Activated phagocyte cells generate hypochlorite (HOCl) via the release of H2O2 and the enzyme myeloperoxidase. Plasma proteins are major targets for HOCl, although little information is available about the mechanism(s) of oxidation. In this study the reaction of HOCl (at least 50 micro......M) with diluted fresh human plasma has been shown to generate material that oxidizes 5-thio-2-nitrobenzoic acid; these oxidants are believed to be chloramines formed from the reaction of HOCl with protein amine groups. Chloramines have also been detected with isolated plasma proteins treated with HOCl. In both...... more efficient. The reaction of fresh diluted plasma with HOCl also gives rise to protein-derived nitrogen-centred radicals in a time- and HOCl-concentration-dependent manner; these have been detected by EPR spin trapping. Identical radicals have been detected with isolated HOCl-treated plasma proteins...

Development of a process for continuous extraction of uranium from seawater

International Nuclear Information System (INIS)

Yun, C.K.

1982-03-01

Hydrous titanium oxide, titanium phosphate, galena (PbS), polystyrene beads containing TBP were preliminarily tested, using artificial seawater. Galena indicated the capacity of 1.1mg U/g PbS and faster reaction rates, whereas, hydrous titanium oxide showed 0.6mg U/g Ti and slow rates. The adsorption performance of galena was not changed after repeated use and regeneration with dil. HCl solutions. The effective surface of galena beads was 0.4mm in depth. Elution of uranium form adsorbents was examined by both acid and alkali methods; the latter showed preferred condition. Secondary concentration of uranium by Amberlite IRA-400 was also studies. Eventually, two types of packed systems with galena (columns and panels) were installed in the seawater channel of a thermal power plant. The maximum adsorption of 150μg U/g PbS was obtained using the packed column. Based on the experimental data, the authors made a conceptual design for a test plant of the production capacity 12Kg U 3 O 8 /y. The construction would cost about $1 million and the operation cost is estimated at $115.20/lb U 3 O 8

Evaluating QoS-enabled information management services in a Navy operational context

Science.gov (United States)

Paulos, Aaron M.; Sinclair, Asher; Loyall, Joseph P.

2011-06-01

Information Management (IM) services support the discovery, brokering, and dissemination of mission-critical information based on the information's content and characteristics. IM services support the dissemination of future information (through subscriptions) and past information (through queries) regardless of its source. To be useful across enterprise and tactical environments, IM services need mission-driven Quality of Service (QoS) features as part of their core functionality. We have developed QoS management features, QoS Enabled Dissemination (QED), that extend an Air Force Research Laboratory (AFRL) developed set of IM services, Phoenix. This paper describes the results of a joint services experiment evaluating QED and Phoenix in a US Navy scenario involving multiple ships connected by a Disconnected, Intermittent, Limited (DIL) satellite network. Experiments evaluate QED and Phoenix's ability to (1) provide IM in the Wide Area Network (WAN) context of the satellite communications, which includes long latencies and background traffic not under QED control; (2) control and utilize active-precedence and queue management features provided by the WAN; (3) handle severe network overload, network disruptions, and dynamic changes in policies; and (4) successfully enforce deadlines and information replacement policies.

Modeling of Non-isothermal Austenite Formation in Spring Steel

Science.gov (United States)

Huang, He; Wang, Baoyu; Tang, Xuefeng; Li, Junling

2017-12-01

The austenitization kinetics description of spring steel 60Si2CrA plays an important role in providing guidelines for industrial production. The dilatometric curves of 60Si2CrA steel were measured using a dilatometer DIL805A at heating rates of 0.3 K to 50 K/s (0.3 °C/s to 50 °C/s). Based on the dilatometric curves, a unified kinetics model using the internal state variable (ISV) method was derived to describe the non-isothermal austenitization kinetics of 60Si2CrA, and the abovementioned model models the incubation and transition periods. The material constants in the model were determined using a genetic algorithm-based optimization technique. Additionally, good agreement between predicted and experimental volume fractions of transformed austenite was obtained, indicating that the model is effective for describing the austenitization kinetics of 60Si2CrA steel. Compared with other modeling methods of austenitization kinetics, this model, which uses the ISV method, has some advantages, such as a simple formula and explicit physics meaning, and can be probably used in engineering practice.

[The anatomists who started anthropology in Turkey and their contributions].

Science.gov (United States)

Uluçam, E; Gökçe, N; Başağaoğlu, J

2002-01-01

The Turkish Institute of Antropology was estabilished in 1925 as a unit of the Medical School of Istanbul University (Darülfünun), named the Antropology Research Center (Antropoloji Tetkikat Merkezi). It was a part of the medical faculty until 1932. After the university reform it was connected to the School of Science and in late 1935 it was transfered to the School of Languages History and Geography (Dil Tarih Coğrafya Fakültesi) in Ankara. The center started to publish "The Journal of Turkish Anthropology" with Dr. Nuretttin Ali Berkols researches in 1925. It was published in two languages, Turkish and French. The faculty members of the institute, Dr. Mouchet, Dr. Süreyya Ali and Dr. Ismail Hakki formed the editorial board of the journal. We see that from the first issue of the journal in 1925 until the special issue prepared for the XVIII. Anthropology and Prehistorical Archealogy Congress in 1939, Dr. Nurettin Ali Berkol and Dr. Mouchet were members of the administrative committee of the journal. In this article; we studied the contributions of the anatomists to the development of anthropology in Turkey.

Türkçe Öğrenimi İçin Web Tabanlı Zeki Öğretim Sistemi (Türkzös Ve Değerlendirmesi Web Based Intelligent Tutoring System For Turkish Learning (Türkzös And Evaluation

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Nursal ARICI

2013-09-01

thestudents. Computer Adaptive Tests and student tracking compenentsare the original models which have been developed with using theArtificial Intelligence techniquies. These compenents determine thelevel of knowledge and competencies, suggest suitable contents and gives assistance and guidence. Contents Management System provides assistance in preparation and managing the course syllabus. This component has got a flexible and convenient structure. By this way it can be possible to prepare and manage the course syllabus in Turkish teaching both as native and second language. In order to test the system some course contents have been prepared. This contents have been selected units and subjects suitable to the primary school 5- 6. Turkish classes. This contents have been used in introducing the system and getting their feedbacks of the Turkish teachers and canditaes teachers. The system can be reached on internet address http://turkzos.com. E-öğrenme, bilişim teknolojilerindeki gelişmelerin ürünü olan bir öğrenme modelidir. Bu model, öğrenme içeriklerinin görsel-işitsel öğelerle zenginleştirilebilmesi ve bu içeriklerin istenildiği zaman, istenildiği yerden düşük maliyetle, hızlıca kişilere ulaştırılabilmesi gibi avantajlar sağlar. Başta İngilizce olmak üzere birçok dilin eğitiminde e-öğrenme modelinden yararlanılmaktadır. Bu modelin dil öğrenme ve öğretme alanındaki öneminin bilinciyle Türkçe dil eğitimi için bir e-öğrenme sistemi geliştirilmiştir. Geliştirdiğimiz bu sistem TÜRKZÖS olarak adlandırılmıştır. Bu makalede, geliştirdiğimiz e-öğrenme sistemi tanıtılmakta, dil öğrenimine katkıları Türkçe dersi veren öğretmen ve öğretmen adaylarının görüşleri doğrultusunda açıklanmaktadır. TÜRKZÖS’ü geliştirme amacımız; bilişim teknolojilerinin imkânlarını sunarak Türkçe öğrenen ve öğretenlere destek sağlamaktır.Sistem, genel ağ (Internet üzerinden hizmet verecek biçimde geli

Search for the Higgs Boson Using High-pT Isolated Like-Sign Dil Events in 1.96-TeV Proton-Antiproton Collisions

Energy Technology Data Exchange (ETDEWEB)

Kobayashi, Hirokazu [Univ. of Tsukuba (Japan)

2005-03-01

Our physics objective is to search for the neutral on using events containing a like-sign dilepton pair in the following reaction: q$\\bar{q}$ → W^± H → W^± W*W* → ℓ^±ℓ^± + X. The relevant Higgs boson mass region is above 160 GeV/c² for the Standard Model Higgs boson where the branching fraction of H → W*W* supersedes that of H → b$\\bar{b}$. The search for this signature in the region at low mass (less than 135 GeV/c²) is, however, still important because we need to investigate various Higgs boson couplings as an essential test to convince that signals are attributed to the Higgs boson production. This channel also covers the case beyond the Standard Model that the Higgs boson couples only to the gauge bosons, which is referred to as the bosophilic or fermiophobic Higgs boson. The corresponding mass region suitable to our signature is above 110 GeV/c² where the branching fraction of H → γγ is overtaken by this channel. On the experimental side, the like-sign dilepton event is one of the cleanest signature in hadron collisions. This analysis exploiting such a distinctive signature is therefore expected to have a high potential of the sensitivity for the search of the Higgs boson. The data were collected with the CDF II detector between March 2002 and September 2003, corresponding to an integrated luminosity of 193.5 pb^-1. At off-line, the central region (|η| < 1.1) is considered for the lepton detection. We require at least one electron with E_T > 20 GeV or muon with p_T > 20 GeV/c which is considered to be responsible for firing the corresponding trigger, and at least one other electron with E{sub T} > 6 GeV or muon with p_T > 6 GeV/c. The leptons are required to be isolated in terms of the calorimeter cone-isolation with a cone size of R = 0.4. We require that the isolation is less than 2 GeV for each lepton. For the events with like-sign two or more leptons that pass our selection above, we apply a cosmic-ray veto, dilepton mass cut (M_ℓℓ > 12 GeV/c²), and a Z-decay removal to clean up the sample. We also explicitly require that the leptons must be consistent with coming from the same vertex, which is an important requirement for multi-lepton signatures especially in a high-luminosity situation. The selection cuts identifies high-p_T, isolated leptons with almost ''standard'' identification criteria. We observed 45 like-sign dilepton events in data.

Search for the Higgs Boson Using High-pT Isolated Like-Sign Dil Events in 1.96-TeV Proton-Antiproton Collisions

International Nuclear Information System (INIS)

Kobayashi, Hirokazu; Tsukuba U.

2005-01-01

Our physics objective is to search for the neutral on using events containing a like-sign dilepton pair in the following reaction: q(bar q)' → W ± H → W ± W*W* → (ell) ± (ell) ± + X. The relevant Higgs boson mass region is above 160 GeV/c 2 for the Standard Model Higgs boson where the branching fraction of H → W*W* supersedes that of H → b(bar b). The search for this signature in the region at low mass (less than 135 GeV/c 2 ) is, however, still important because we need to investigate various Higgs boson couplings as an essential test to convince that signals are attributed to the Higgs boson production. This channel also covers the case beyond the Standard Model that the Higgs boson couples only to the gauge bosons, which is referred to as the bosophilic or fermiophobic Higgs boson. The corresponding mass region suitable to our signature is above 110 GeV/c 2 where the branching fraction of H → γγ is overtaken by this channel. On the experimental side, the like-sign dilepton event is one of the cleanest signature in hadron collisions. This analysis exploiting such a distinctive signature is therefore expected to have a high potential of the sensitivity for the search of the Higgs boson

THE TWO WOMEN TYPES IN THE INTIBAH İNTİBÂH ROMANINDA ELE ALINAN İKİ KADIN TİPİ

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Sinan ÇİTÇİ /M.A.H.

2006-09-01

Full Text Available After “Tanzimat Fermani” in 1839 in Turkey, we observe the emergence of different types of people with different life styles and cultural values. The psychological novel of Namik Kemal entitled Intibah, attaches great importance in terms of demonstrating such types of people who display different characteristics both psychologically and morally. Throughout the novel the unfavorable type of woman is represented by Mehpeyker and the ideal type of woman is represented by Dilasub. Although Mehpeyker is rich in physical beauty, she is morally corrupted and this corruption is most apparent in her unchasteness. Dilasub is idealized by her physical and moral characteristics and what makes her ideal is her loyalty. Namik Kemal through his novel suggests that the real beauty lies in the moral characteristics of a woman, not in the physical appearance. 1839 Tanzimat Fermanı’nın ilanından sonra Türkiye’de farklı bir hayat tarzı, farklı bir kültür ve buna bağlı olarak farklı insan tiplerinin ortaya çıktığınıgörürüz. Namık Kemal’in İntibah adlı psikolojik romanı, bu devirde meydana gelmeye başlayan sosyal hayattaki yeni insan tiplerinin fizikî, özellikle de ahlakî özelliklerini göstermesi bakımından hususî bir öneme sahiptir. İntibah’ta Mehpeyker, kötü kadın tipinin Dilâşûb da iyi (ideal kadın tipinin temsilcisidir. Mehpeyker fizikî açıdan güzel olmakla birlikte ahlakî açıdan bütünüyle yozlaşmışbir tiptir. Onun asıl çirkinliği ve kötülüğü ahlakında gizlidir. Ahlaksızlığının en mümeyyiz vasfı ise; iffetsizliktir. Dilâşûb ise hem fizikî açıdan hem de ahlakî açıdan bütünüyle kusursuz gösterilmek suretiyle idealize edilmiş mükemmel bir tiptir. Onun da asıl güzelliği ahlakındadır. Bu ahlakın en mümeyyiz vasfı ise: sadakattir. Namık Kemal, bu romanıyla gençlere asıl güzelliğin sûrette değil sîrette olduğunu anlatarak ahlak dersi vermeye çalışmıştır.

A Mexican kaolin deposit: XANES characterization, mineralogical phase analysis and applications

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Martínez, A.

2009-06-01

Full Text Available A kaolin obtained from Villa de Reyes, a region near to San Luis Potosí (México was characterized by means of X-ray powder diffraction (XRD, optical microscopy (OM, scanning electron microscopy (SEM, X-ray fluorescence (XRF, X-Ray Absorption Near Edge Spectroscopy (XANES, thermal analysis (DTA/TGA, dilatometry (DIL, and chemical analysis. Mineralogical and morphological characteristics of the mineral are presented. The kaolin sample was formed mainly by kaolinite, but other minor phases were also detected such as quartz, cristobalite, tridymite, and dolomite. The high content of volcanic glass detected, by optical microscopy, revealed an incomplete kaolinization process of the raw material. The reddish color of the kaolin was associated with the free iron content in the form of limonite [FeO(OH], which was determined by XANES. The influence of the particle size on the whiteness of kaolin was evaluated. Dilatometric analysis revealed a strong thermal expansion between 110 y 240 °C, which would difficult the use of this material in traditional ceramic applications. On the other hand the presence of glass and high temperature phases of SiO2, such as cristobalite and tridymite will favor its use in the cement industry.El caolín obtenido de Villa de Reyes, una región cercana a San Luis Potosí, México, fue caracterizado por las siguientes técnicas: difracción de rayos-X en polvos (DRX, microscopía óptica (MO, microscopía electrónica de barrido (MEB, fluorescencia de rayos-X (FRX, espectroscopía de absorción de rayos-X (XANES, análisis térmico (DTA/TGA, dilatometría (DIL y análisis químico. Los resultados del análisis mineralógico mediante DRX mostraron un mineral constituido principalmente de caolinita, con una contribución minoritaria de cuarzo, cristobalita, tridimita y dolomita. El análisis por microscopía óptica reveló un alto contenido de material amorfo volcánico, indicando una caolinización incompleta del material v

THE MODERN APPROACH TO A GHAZAL BY HAFIZ AND ITS APPLICATION HÂFIZ’IN BİR GAZELİNE MODERN YAKLAŞIMLA AÇIMLAMA (ŞERH/TAHLİL UYGULAMA DENEMESİ

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Ömer İNCE

2009-09-01

Full Text Available As it is known, one of the significant issues of Divan Literature is the issue of annotating a text. Especially, the lack of a common method in traditional text annotations led many researchers to the quest of new methods. Such names as Ali Nihat Tarlan, Haluk İpekten, Cem Dilçin, Tunca Kortantamer not only attached importance to traditional text annotation but also did studies that fed from our present time literary theories and supported studies in this context. Studies on modern text analysis have not become widespread in the field of classical Turkish Literature. Thus the Classical Turkish Literature was unable to form an "annotation method" applied in text annotation studies using together the traditional and modern approaches. Poem analysis method that began with Mehmet Kaplan in the field of New Turkish Literature continues with new searches in our present time. One of the names that continue these searches is Prof. Dr. Nurullah Çetin “The Poem Analysis Method" suggested by him will be applied on a ghazal of Hafız and the method in question will be carried out. Bilindiği gibi Divan Edebiyatının önemli konularından bir metin şerhi meselesidir. Özellikle geleneksel metin şerhlerinde ortak bir metodun olmayışı birçok araştırmacıyı yeni yöntem arayışlarına yöneltmiştir. Ali Nihat Tarlan, Haluk İpekten, Cem Dilçin, Tunca Kortantamer gibi isimler geleneksel metin şerhine önem vermenin yanında günümüz edebiyat kuramlarından da yararlanan çalışmalar yapmışlar bu yönde yapılan çalışmaları desteklemişlerdir. Klâsik Türk Edebiyatı alanında modern metin inceleme çalışmaları yeterince yaygınlaşamamıştır. Bunun için de Klâsik Edebiyatı metin şerhi çalışmalarında uygulanan, gelenek ve modern yaklaşımları birlikte kullanan bir “şerh metodu” da oluşturulamıştır. Yeni Türk Edebiyatı alanında Mehmet Kaplan’la başlayan şiir tahlilleri metodu günümüzde yeni aray

Ankara Piyasasından Temin Edilen Sofralık Siyah Zeytin Salamuralarının Mikrobiyolojik Analizi

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Rabia Sarıkaya

2015-02-01

Full Text Available Bu çalışmada Ankara piyasasından temin edilen sofralık siyah zeytin salamuralarının mikrobiyolojik analizi yapıldı. Toplam 16 farklı semt pazarından sağlanan salamura örnekleri steril kavanozlara alındı, etiketlendi ve laboratuvara getirildi. Zeytin sularının desimal dilüsyonları uygun besiyerlerine ekildi ve inkübasyona bırakıldı. İnkübasyon sonrasında elde edilen koloni sayımlarına göre örneklerdeki laktik asit bakteri sayısı 8.1 x 101 - 9.1 x 105 kob/ml; toplam aerobik mezofilik bakteri sayısı 4.3 x 101 - 5.1 x 105 kob/ml; maya-küf sayısı 3.3 x 101 - 1.6 x 105 kob/ml arasında bulundu. Koliform bakteri üremesine incelenen örneklerin sadece bir tanesinde rastlandı (2.9 x 101 kob/ml. Örneklerdeki pH, tuz konsantrasyonu (% ve laktik asit değerleri (mol/L sırasıyla 3.12 - 5.15; 5.3 - 17; 0.27 - 1.36 arasında ölçüldü.

MuSC is involved in regulating axonal fasciculation of mouse primary vestibular afferents.

Science.gov (United States)

Kawauchi, Daisuke; Kobayashi, Hiroaki; Sekine-Aizawa, Yoko; Fujita, Shinobu C; Murakami, Fujio

2003-10-01

Regulation of axonal fasciculation plays an important role in the precise patterning of neural circuits. Selective fasciculation contributes to the sorting of different types of axons and prevents the misrouting of axons. However, axons must defasciculate once they reach the target area. To study the regulation of fasciculation, we focused on the primary vestibulo-cerebellar afferents (PVAs), which show a dramatic change from fasciculated axon bundles to defasciculated individual axons at their target region, the cerebellar primordium. To understand how fasciculation and defasciculation are regulated in this system, we investigated the roles of murine SC1-related protein (MuSC), a molecule belonging to the immunoglobulin superfamily. We show: (i) by comparing 1,1'-dioctadecyl-3,3,3',3'-tetramethylindocarbocyanine perchlorate (Dil) labelling and anti-MuSC immunohistochemistry, that downregulation of MuSC in PVAs during development is concomitant with the defasciculation of PVA axons; (ii) in a binding assay with cells expressing MuSC, that MuSC has cell-adhesive activity via a homophilic binding mechanism, and this activity is increased by multimerization; and (iii) that MuSC also displays neurite outgrowth-promoting activity in vestibular ganglion cultures. These findings suggest that MuSC is involved in axonal fasciculation and its downregulation may help to initiate the defasciculation of PVAs.

ATP Synthase β-Chain Overexpression in SR-BI Knockout Mice Increases HDL Uptake and Reduces Plasma HDL Level

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Kexiu Song

2014-01-01

Full Text Available HDL cholesterol is known to be inversely correlated with cardiovascular disease due to its diverse antiatherogenic functions. SR-BI mediates the selective uptake of HDL-C. SR-BI knockout diminishes but does not completely block the transport of HDL; other receptors may be involved. Ectopic ATP synthase β-chain in hepatocytes has been previously characterized as an apoA-I receptor, triggering HDL internalization. This study was undertaken to identify the overexpression of ectopic ATP synthase β-chain on DIL-HDL uptake in primary hepatocytes in vitro and on plasma HDL levels in SR-BI knockout mice. Human ATP synthase β-chain cDNA was delivered to the mouse liver by adenovirus and GFP adenovirus as control. The adenovirus-mediated overexpression of β-chain was identified at both mRNA and protein levels on mice liver and validated by its increasing of DiL-HDL uptake in primary hepatocytes. In response to hepatic overexpression of β-chain, plasma HDL-C levels and cholesterol were reduced in SR-BI knockout mice, compared with the control. The present data suggest that ATP synthase β-chain can serve as the endocytic receptor of HDL, and its overexpression can reduce plasma HDL-C.

The Efficacy of Mesenchymal Stem Cell Transplantation in Caustic Esophagus Injury: An Experimental Study

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Murat Kantarcioglu

2014-01-01

Full Text Available Introduction. Ingestion of corrosive substances may lead to stricture formation in esophagus as a late complication. Full thickness injury seems to exterminate tissue stem cells of esophagus. Mesenchymal stem cells (MSCs can differentiate into specific cell lineages and have the capacity of homing in sites of injury. Aim and Methods. We aimed to investigate the efficacy of MSC transplantation, on prevention of esophageal damage and stricture formation after caustic esophagus injury in rats. 54 rats were allocated into four groups; 4 rats were sacrificed for MSC production. Group 1, untreated controls (n: 10. Group 2, membrane labeled MSCs-treated rats (n: 20. Group 3, biodistribution of fluorodeoxyglucose labeled MSCs via positron emission tomography (PET imaging (n: 10. Group 4, sham operated (n: 10. Standard caustic esophageal burns were created and MSCs were transplanted 24 hours after. All rats were sacrificed at the 21st days. Results. PET scan images revealed the homing behavior of MSCs to the injury site. The histopathology damage score was not significantly different from controls. However, we demonstrated Dil labeled epithelial and muscle cells which were originating from transplanted MSCs. Conclusion. MSC transplantation after caustic esophageal injury may be a helpful treatment modality; however, probably repeated infusions are needed.

An Exact Method to Determine the Conductivity of Aqueous Solutions in Acid-Base Titrations

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Norma Rodríguez-Laguna

2015-01-01

Full Text Available Several works in the literature show that it is possible to establish the analytic equations to estimate the volume V of a strong base or a strong acid (Vb and Va, resp. being added to a solution of a substance or a mix of substances during an acid-base titration, as well as the equations to estimate the first derivative of the titration plot dpH/dV, and algebraic expressions to determine the buffer β capacity with dilution βdil. This treatment allows establishing the conditions of thermodynamic equilibria for all species within a system containing a mix of species from one or from various polyacid systems. The present work shows that it is possible to determine exactly the electric conductivity of aqueous solutions for these Brønsted acid-base titrations, because the functional relation between this property and the composition of the system in equilibrium is well known; this is achieved using the equivalent conductivity λi values of each of the ions present in a given system. The model employed for the present work confirms the experimental outcomes with the H2SO4, B(OH3, CH3COOH, and H3PO4 aqueous solutions’ titration.

Habits of Reading and Library Use of the Ethnic Minority Children in Multi-cultural Societies Çok Kültürlü Toplumlarda Etnik Azınlık Çocuklarının Okuma ve Kütüphane Kullanma Alışkanlıkları

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Bülent Yılmaz

2000-12-01

Full Text Available In this study, it is examined that habits of reading and library use of the ethnic minority children live in multi-cultural societies in theoretical base. Habits of reading and library use are tools which have important functions incultural adaptation of ethnic minority children. These habits can help the cultural adaptation of the children, especially, by contributing to their language developments and educational achievements. Bu çalışmada, çok kültürlü toplumlarda yaşayan etnik azınlık çocuklarının okuma ve kütüphane kullanma alışkanlıkları kuramsal olarak ele alınmıştır. Okuma ve kütüphane kullanma alışkanlıkları etnik azınlık çocukları için kültürel uyumda önemli işlevlere sahip araçlardır. Bu alışkalıklar, çocuklarda, özellikle, dil gelişimi ve eğitimde başarıya katkıda bulunarak kültürel uyuma yardımcı olurlar.

THE DISCUSSION OF NOUN COMPLEMENTS WITH NO SUFFIXES AND THE RELATION BETWEEN WORD CLASSES AND PHRASES TAKISIZ AD TAMLAMASI TARTIŞMASI VE TÜR – ÖBEK İLİŞKİSİ

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Caner KERİMOĞLU

2011-01-01

Full Text Available The discussion of compound nouns with no suffixes has an important place in Turkish grammar writing. Recently, it is seen that this discussion has come to an end and the constructions like tahta kaşık “wooden spoon”, altın kolye “golden necklace” are accepted as adjective complements. In this study, firstly these discussions are evaluated and then the roles of word classes in phrases are discussed with regard to nouns and adjectives. Takısız ad tamlaması tartışması Türkçe dil bilgisi yazımında önemli bir yere sahiptir. Son yıllarda bu konuyla ilgili tartışmaların azaldığı ve akademik yayınların çoğunda tahta kaşık, altın kolye dizilişindeki yapıların sıfat tamlaması kabul edildiği görülmektedir. Bu çalışmada takısız ad tamlaması tartışmaları değerlendirildikten sonra, kelime türlerinin öbek kurmadaki rolleri sıfat ve ad türleri temelinde tartışılmaktadır.

VERİTABANI MİMARİSİ VE ORACLE VERİTABANI

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Cuma Kara

2001-12-01

Full Text Available Son yıllarda hızla gelişen bilişim teknolojileridünyasındaki gelişmelerde veritabanları önemli yertutmaktadır. Bu çalışmada ihtiyaç haline gelenveritabaniarında veri tammlama, veritabanıbütünlüğünün kontrolü, veri tabaniarına erişiminkontrolü ve veritabaniarının sorgulanması vegüncellenmesi için gerekli komutlara sahip olan biralt dil SQL (Yapılandırılmış V eritabanı SorgulamaDili ele alınınıştır. Bu çalışmada BilişimTeknolojileri dünyasında ki yerini alan ORACLEveritabanının üstün özellikleri araştırılmıştır. Oracleveritabanında, uygulama geliştirme, yedekleme,kurtarma, veritabanının güvenilirliliği, sunduğuçözümler, yenilikler, ihtiyaçlara cevap, performans,yönetme, veritabanına yönelik sunduğu ürünler veağ bağlantıları incelenmiştir.

99mTc-GSA dynamic SPECT for regional hepatic functional reserve estimation. Assessment of quantification

International Nuclear Information System (INIS)

Hwang, Eui-Hyo

1999-01-01

The aim of this study is the assessment of the physiological implication of estimated parameters and the clinical value of this analyzing method for hepatic functional reserve estimation. After venous injection of 185 MBq of GSA, fifteen sequential sets of SPECT data were acquired for 15 minutes. First 5 sets SPECT images were analyzed by Patlak plot and hepatic GSA clearance was obtained in each matrix. The sum of hepatic GSA clearance in each matrix (total hepatic GSA clearance) was calculated as an index of whole liver functional reserve. Total hepatic GSA clearance was compared with receptor index or effective blood flow (EHBF) of whole liver which were analyzed by Direct Integral Linear Least Square Regression (DILS) method for the assessment of the physiological implications of hepatic GSA clearance. The clinical value of total hepatic GSA clearance was assessed in comparisons with the conventional hepatic function test. A very good correlations were observed between total hepatic GSA clearance and receptor index, whereas the correlations between total hepatic GSA clearance and EHBF were not significant. Significant correlations were also observed between total hepatic GSA clearance and the conventional hepatic function tests, such as choline esterase, albumin, hepaplastin test, ICG R15. (K.H.)

THE AWARENESS AND SUGGESTIONS OF TEACHER CANDIDATES ABOUT THE PROBLEMS OF TURKISH (MEHMET AKIF ERSOY UNIVERSTY SAMPLE ÖĞRETMEN ADAYLARININ TÜRKÇENİN YAŞADIĞI SORUNLARA YÖNELİK FARKINDALIKLARI VE ÖNERİLERİ (MEHMET AKİF ERSOY ÜNİVERSİTESİ ÖRNEĞİ

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Hasan BAĞCI

2012-01-01

Full Text Available The main goal of both foreign language education and mother tongue education is develop individuals language skills (reading, listening, visual, reading, writing, speech and visual presentation. The mother tongue is carrier of emotions, thoughts, and culture that make up the most strong ties between the individual and society. In the echelon of primary education when base, love, and awareness of native language are formed teacher is the person who will furnish students with the love and sensitivity for mother tongue. At first Primary school teachers and other all teachers should develop and internalize this kind of sensitivity and awareness prior to graduation.This study has been completed through survey model in order to determine candidate teachers’ awareness of, sensitivity for, and opinions and suggestions regarding their mother tongue. Research universe consists of students studying at Turkish Language Teaching Department, English language Teaching Department, Elemantry Education Department, Elemantry Education Program and Social Sciences Education Program, Faculty of Education at Mehmet Akif Ersoy University while research sample is composed of senior students studying at the same program.This study is limited with the answers given by senior students who Faculty of Education at Mehmet Akif Ersoy University in the relevant sections of the spring semester of 2010-2011 academic year consisting of an open ended questions in the questionnaire. Open ended questions in the questionnaire have been analyzed through descriptive analysis method; and findings have been depicted quantitatively Gerek ana dili gerekse yabancı dil eğitiminin temel hedefi bireylerin dil becerilerini (okuma, dinleme, görsel okuma, yazma, konuşma ve görsel sunu geliştirmektir. Ana dil, bireyle toplum arasında en güçlü bağları oluşturan duygu, düşünce ve kültürün taşıyıcısıdır. Ana dili eğitiminin temellerinin atıldığı, ana dili sevgisi ve

Efficiency of rat bone marrow-derived endothelial progenitor cells on VEGF and SDF-1 expression with the aid of Tanshinone ⅡA%丹参酮ⅡA增效大鼠骨髓源性内皮祖细胞VEGF、SDF-1表达

Institute of Scientific and Technical Information of China (English)

杨彦; 陈庆伟; 曹广煜; 李桂琼

2012-01-01

Objective：To investigate the effect of rat bone marrow-derived endothelial progenitor cells on VEGF expression with the aid of Tanshinone ⅡA.Methods：The mononuclear cells were isolated from rat femoral and tibial bone marrow using percoll density gradient centrifugation,then induced with vascular endothelial growth factor（VEGF）,basic fibroblast growth factor（bFGF） and epidermal growth factor（EGF）for two weeks.The expression of cell markers was assessed by immunocytochemistry,and the attached cells were stained with Dil-acLDL and FITC-UEA-1.Then this study included two groups： EPCs and EPCs＋ Tanshinone ⅡA groups.The expression levels of VEGF and SDF-1 was detected by fluorescent qRT-PCR and western blot.Results：Compared with the EPCs group,EPCs＋ Tanshinone IIA group had a higher VEGF and SDF-1 expression（P0.05）.Conclusions：EPCs can increase VEGF and SDF-1 expression with combination of Tanshinone IIA.Homing rate and repairing efficacy of EPCs can improve also with the aid of Tanshinone IIA.EPCs can increase VEGF and SDF-1 expression in injured myocardium after homing,thus improve angiogenesis efficiently.%目的：研究在丹参酮ⅡA的辅助下,骨髓源性内皮祖细胞（EPCs）VEGF与SDF-1表达是否能增强,从而促进细胞归巢。方法：Percoll密度梯度离心法分离SD大鼠骨髓单个核细胞,血管内皮生长因子（VEGF）、表皮生长因子（（EGF）、碱性成纤维细胞生长因子（bFGF）诱导培养,并进行形态学、免疫学（免疫细胞化学染色）、功能学（Dil-acLDL与FITC-UEA-1双荧光染色）鉴定。将鉴定为EPCs的细胞分为单纯EPCs组（对照组）、EPCs＋丹参酮ⅡA组（加药组）。细胞培养第9d,Western blot与实时荧光定量PCR检测各组VEGF、SDF-1基因与蛋白表达。结果：EPCs＋丹参酮IIA组VEGF、SDF-1基因与蛋白表达均高于EPCs组（p均〈0.05�

Anasınıfı Çocuklarına Yönelik Erken Okuryazarlık Testi (EROT Geliştirme Çalışması

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Tevhide Kargın

2015-12-01

Full Text Available Bu araştırma, Türk çocuklarının erken okuryazarlık becerilerini geçerli ve güvenilir bir şekilde ölçecek kapsamlı bir ölçme aracına duyulan gereksinimle planlanmıştır. Araştırmanın amacını, bu nedenle, 5 yaş çocuklarına yönelik standardizasyonu yapılmış bir erken okuryazarlık testinin-Erken Okuryazarlık Testi (EROT - geliştirilmesi ve geçerlik ve güvenirliğinin test edilmesi oluşturmuştur. Araştırmanın evrenini Ankara, örneklem grubunu ise Ankara ili kent merkezi sınırları içerisinde yer alan yedi merkez ilçede Milli Eğitim Bakanlığına bağlı bağımsız anaokulları ile ilkokulların bünyesinde 5 yaş çocuklarına eğitim veren sınıflarda öğrenim gören 403 çocuk oluşturmuştur. Çalışma içerisinde çocukların erken okuryazarlık becerileri EROT kapsamında geliştirilen 7 alt test (Alıcı Dil, İfade Edici Dil, Genel İsimlendirme, İşlev Bilgisi, Harf Bilgisi, Sesbilgisel Farkındalık ve Dinlediğini Anlama ile değerlendirilmiştir. Yapılan değerlendirmelerden elde edilen veriler ise EROT’un geçerlik ve güvenirlik hesaplamalarının yapılabilmesi için analiz edilmiştir. Analizlerden elde edilen bulgular, EROT’un 7 alt test ile erken okuryazarlık becerilerini geçerli ve güvenir şekilde ölçtüğünü göstermiştir. This study was planned due to the crucial need for a standardized measure of early literacy with demonstrated validity and reliability for Turkish children. Therefore, this study aimed to develop a standardized measure of early literacy-the Test of Early Literacy (TEL for kindergarten children and to test its validity and reliability. Participants were 403 kindergarten children selected from several schools located in neighborhoods of different socioeconomic statuses in Ankara. The early literacy skills of children were tested with seven sub-tests of TEL (Receptive Language, Expressive Language, Category Naming, Function Knowledge, Letter Knowledge

Rapid screening of radioactivity in food for emergency response.

Science.gov (United States)

Bari, A; Khan, A J; Semkow, T M; Syed, U-F; Roselan, A; Haines, D K; Roth, G; West, L; Arndt, M

2011-06-01

This paper describes the development of methods for the rapid screening of gross alpha (GA) and gross beta (GB) radioactivity in liquid foods, specifically, Tang drink mix, apple juice, and milk, as well as screening of GA, GB, and gamma radioactivity from surface deposition on apples. Detailed procedures were developed for spiking of matrices with (241)Am (alpha radioactivity), (90)Sr/(90)Y (beta radioactivity), and (60)Co, (137)Cs, and (241)Am (gamma radioactivity). Matrix stability studies were performed for 43 days after spiking. The method for liquid foods is based upon rapid digestion, evaporation, and flaming, followed by gas proportional (GP) counting. For the apple matrix, surface radioactivity was acid-leached, followed by GP counting and/or gamma spectrometry. The average leaching recoveries from four different apple brands were between 63% and 96%, and have been interpreted on the basis of ion transport through the apple cuticle. The minimum detectable concentrations (MDCs) were calculated from either the background or method-blank (MB) measurements. They were found to satisfy the required U.S. FDA's Derived Intervention Levels (DILs) in all but one case. The newly developed methods can perform radioactivity screening in foods within a few hours and have the potential to capacity with further automation. They are especially applicable to emergency response following accidental or intentional contamination of food with radioactivity. Published by Elsevier Ltd.

Rapid screening of radioactivity in food for emergency response

International Nuclear Information System (INIS)

Bari, A.; Khan, A.J.; Semkow, T.M.; Syed, U.-F.; Roselan, A.; Haines, D.K.; Roth, G.; West, L.; Arndt, M.

2011-01-01

This paper describes the development of methods for the rapid screening of gross alpha (GA) and gross beta (GB) radioactivity in liquid foods, specifically, Tang drink mix, apple juice, and milk, as well as screening of GA, GB, and gamma radioactivity from surface deposition on apples. Detailed procedures were developed for spiking of matrices with 241 Am (alpha radioactivity), 90 Sr/ 90 Y (beta radioactivity), and 60 Co, 137 Cs, and 241 Am (gamma radioactivity). Matrix stability studies were performed for 43 days after spiking. The method for liquid foods is based upon rapid digestion, evaporation, and flaming, followed by gas proportional (GP) counting. For the apple matrix, surface radioactivity was acid-leached, followed by GP counting and/or gamma spectrometry. The average leaching recoveries from four different apple brands were between 63% and 96%, and have been interpreted on the basis of ion transport through the apple cuticle. The minimum detectable concentrations (MDCs) were calculated from either the background or method-blank (MB) measurements. They were found to satisfy the required U.S. FDA's Derived Intervention Levels (DILs) in all but one case. The newly developed methods can perform radioactivity screening in foods within a few hours and have the potential to capacity with further automation. They are especially applicable to emergency response following accidental or intentional contamination of food with radioactivity.

Hypoxia-induced mitogenic factor enhances angiogenesis by promoting proliferation and migration of endothelial cells

International Nuclear Information System (INIS)

Tong Qiangsong; Zheng Liduan; Li Bo; Wang Danming; Huang Chuanshu; Matuschak, George M.; Li Dechun

2006-01-01

Our previous studies have indicated that hypoxia-induced mitogenic factor (HIMF) has angiogenic properties in an in vivo matrigel plug model and HIMF upregulates expression of vascular endothelial growth factor (VEGF) in mouse lungs and cultured lung epithelial cells. However, whether HIMF exerts angiogenic effects through modulating endothelial cell function remains unknown. In this study, mouse aortic rings cultured with recombinant HIMF protein resulted in enhanced vascular sprouting and increased endothelial cell spreading as confirmed by Dil-Ac-LDL uptake, von Willebrand factor and CD31 staining. In cultured mouse endothelial cell line SVEC 4-10, HIMF dose-dependently enhanced cell proliferation, in vitro migration and tubulogenesis, which was not attenuated by SU1498, a VEGFR2/Flk-1 receptor tyrosine kinase inhibitor. Moreover, HIMF stimulation resulted in phosphorylation of Akt, p38 and ERK1/2 kinases in SVEC 4-10 cells. Treatment of mouse aortic rings and SVEC 4-10 cells with LY294002, but not SB203580, PD098059 or U0126, abolished HIMF-induced vascular sprouting and angiogenic responses. In addition, transfection of a dominant-negative mutant of phosphatidylinositol 3-kinase (PI-3K), Δp85, blocked HIMF-induced phosphorylation of Akt, endothelial activation and tubulogenesis. These results indicate that HIMF enhances angiogenesis by promoting proliferation and migration of endothelial cells via activation of the PI-3K/Akt pathways

Intervention development for the indicated prevention of depression in later life: The “DIL” protocol in Goa, India

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Amit Dias, MD

2017-06-01

Full Text Available Because depression is a major source of the global burden of illness-related disability, developing effective strategies for reducing its incidence is an important public health priority, especially in low-income countries, where resources for treating depression are scarce. We describe in this report an intervention development project, funded by the US National Institute of Mental Health, to address “indicated” prevention of depression in older adults attending rural and urban primary care clinics in Goa, India. Specifically, participants in the “DIL” (“Depression in Later Life” trial were older adults living with mild, subsyndromal symptoms of depression and anxiety and thus at substantial risk for transitioning to fully syndromal major depression and anxiety disorders. Building upon the MANAS treatment trial (“Promoting Mental Health” led by Patel et al. in the same locale, we present here lessons learned in the development and implementation of a protocol utilizing lay health counsellors (LHCs who deliver a multi-component depression prevention intervention organized conceptually around Problem Solving Therapy for Primary Care (PST, with additional components addressing brief behavioural treatment of sleep disturbances such as insomnia, meeting basic social casework needs, and education in self-management of prevalent comorbid chronic diseases, such as diabetes mellitus. To our knowledge, DIL is the first randomized clinical trial addressing the prevention of depressive disorders ever conducted in a low- or middle-income country.

The fallacy of racial pharmacogenomics

Directory of Open Access Journals (Sweden)

S.D.J. Pena

2011-04-01

Full Text Available Personalized pharmacogenomics aims to use individual genotypes to direct medical treatment. Unfortunately, the loci relevant for the pharmacokinetics and especially the pharmacodynamics of most drugs are still unknown. Moreover, we still do not understand the role that individual genotypes play in modulating the pathogenesis, the clinical course and the susceptibility to drugs of human diseases which, although appearing homogeneous on the surface, may vary from patient to patient. To try to deal with this situation, it has been proposed to use interpopulational variability as a reference for drug development and prescription, leading to the development of "race-targeted drugs". Given the present limitations of genomic knowledge and of the tools needed to fully implement it today, some investigators have proposed to use racial criteria as a palliative measure until personalized pharmacogenomics is fully developed. This was the rationale for the FDA approval of BiDil for treatment of heart failure in African Americans. I will evaluate the efficacy and safety of racial pharmacogenomics here and conclude that it fails on both counts. Next I shall review the perspectives and the predicted rate of development of clinical genomic studies. The conclusion is that "next-generation" genomic sequencing is advancing at a tremendous rate and that true personalized pharmacogenomics, based on individual genotyping, should soon become a clinical reality.

Strain Energy Density in the Elastodynamics of the Spacetime Continuum and the Electromagnetic Field

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Millette P. A.

2013-04-01

Full Text Available We investigate the strain energy density of the spacetime continuum in the Elasto- dynamics of the Spacetime Continuum by applying continuum m echanical results to strained spacetime. The strain energy density is a scalar. W e find that it is separated into two terms: the first one expresses the dilatation energy density (the “mass” longitu- dinal term while the second one expresses the distortion en ergy density (the “massless” transverse term. The quadratic structure of the energy rel ation of Special Relativity is found to be present in the theory. In addition, we find that the kinetic energy pc is car- ried by the distortion part of the deformation, while the dil atation part carries only the rest-mass energy. The strain energy density of the electrom agnetic energy-momentum stress tensor is calculated. The dilatation energy density (the rest-mass energy density of the photon is found to be 0 as expected. The transverse dis tortion energy density is found to include a longitudinal electromagnetic energy fl ux term, from the Poynting vector, that is massless as it is due to distortion, not dilatation, of the spacetime con- tinuum. However, because this energy flux is along the direct ion of propagation (i.e. longitudinal, it gives rise to the particle aspect of the el ectromagnetic field, the photon.

Modelo de intervención de la Fundación Social: caso localidad de Kennedy

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Carlos Arturo Grosso Rincón

2014-01-01

Full Text Available Este artículo se plantea como un estudio de caso, cuyo propósito se orienta en conocer los procesos de intervención que ha venido adelantando la Fundación Social (FS en la localidad de Kennedy (Bogotá D. C., unidad de planificación zonal (UPZ Patio Bonito, a través de uno de sus instrumentos: los proyectos sociales directos. Dicha intervención se remonta al año 2001, fecha en la cual la entidad inició su acercamiento a este territorio y culmina en el año 2010. Para adelantar el proceso, la FS define unos lineamientos enmarcados en lo que denomina el modelo de “desarrollo integral local” (DIL. El artículo describe dicho modelo, las diferentes fases que se ejecutaron para su aplicación en la zona, la forma como se percibe la intervención desde la visión de algunos actores y la nueva lógica de intervención que desde el año 2011 asume la entidad en las localidades de Bosa y Kennedy, a través de la agenda interlocal de desarrollo. Se concluye sobre la exitosa labor que desempeña la entidad en la zona y la manera como contribuye a fortalecer procesos organizativos y de gestión.

Yeni Eğitim Sistemi (4+4+4 Değişikliği Kapsamında Türkçe Öğretmenliği Lisans Programının İncelenmesi ve Öneriler Investigating the Undergraduate Turkish Teaching Curriculum within the Context of the Recent Educational Policy Changes (4+4+4 and Some Suggestions

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Saadettin KEKLİK

2013-03-01

organise the contentof the teacher education curriculum in order to include and presentmore practical subject knowledge. Besides, the substance and creditsof undergraduate courses need to be reconsidered to fit into the scopeand objectives of Turkish Education department. Eğitim, toplumların geleceğini belirlemede en önemli unsurdur. Eğitim sisteminin en önemli konularının başında ise öğretmen yetiştirme gelmektedir. Öğretmen eğitimi hususunda Türkçe öğretmenlerinin eğitiminin ayrı bir önemi vardır. Bu önem, Türkçenin dinleme/izleme, okuma, konuşma ve yazmadan oluşan temel dil becerilerine dayanmasından ve bu becerilerin hayatın hemen her alanında kişiye gerekli olmasından kaynaklanmaktadır. Nitelikli öğretmenin yetişmesi nitelikli lisans programına bağlıdır. 2012 yılında yapılan değişiklikle ikinci kademe olan ortaokul dört seneye çıkarılmış, beşinci sınıf Türkçe derslerine Türkçe öğretmeni girmeye başlamıştır; ancak lisans programında bir değişiklik yapılmamıştır. Mevcut lisans programına göre Türkçe öğretmeni yetiştirilmeye devam edilmektedir. Eğitim sisteminde yapılan değişiklik, onu oluşturan parçaların tamamında yapılarsa verimli olur. Bu yüzden araştırmanın amacı, yeni eğitim sistemi (4+4+4 değişikliği kapsamında Türkçe öğretmenliği lisans programını incelemek ve bu doğrultuda önerilerde bulunmaktır. Araştırma betimleyici bir çalışma olup veriler doküman incelemesi yöntemiyle toplanmıştır. Araştırmada lisans programı, dil, edebiyat, dil bilimi, Türkçe eğitimi, meslek bilgisi ve genel kültür alanlarına göre analiz edilmiştir. Çalışmanın sonucunda lisans derslerinin alanları açısından yetersiz olduğu, bazı derslerin ise uygun olmadığı belirlenmiş ve buna bağlı olarak yeni dersler ve içerikler önerilmiştir. Türkçe öğretmeni olacak kişilere verilmesi gereken bilgilerin daha çok uygulamaya dönük olması, lisans

Pharmacological modification of multi-drug resistance (MDR) in vitro detected by a novel fluorometric microculture cytotoxicity assay. Reversal of resistance and selective cytotoxic actions of cyclosporin A and verapamil on MDR leukemia T-cells.

Science.gov (United States)

Larsson, R; Nygren, P

1990-07-15

A novel fluorometric microculture cytotoxicity assay (FMCA), based on measurements of fluorescein diacetate (FDA) hydrolysis and DNA staining by Hoechst 33342, was used for drug sensitivity testing and detection of resistance reversal in acute lymphoblastic leukemia (ALL) cell lines. The 72-hr assay was found to be sensitive, reproducible and linearly related to the number of viable cells within a broad range of cell concentrations. At clinically achievable drug concentrations, the calcium channel blocker Verapamil (ver) and the immunosuppressant Cyclosporin A (csA) were found to partly reverse acquired Vincristine (vcr) resistance in multi-drug resistant (MDR) T-ALL L100 cells with little or no effect on the drug-sensitive parental L0 cell line. By combining the fluorometric indices, we found that low concentrations of csA were growth-inhibitory, whereas higher concentrations (greater than 10 micrograms/ml) were progressively cytotoxic for drug-sensitive L0 cells. In MDR L100 cells, on the other hand, csA produced significant cell kill even at low drug concentrations. Ver had no effects on sensitive L0 cells but showed considerable cytotoxic action towards MDR L100 cells. There was no apparent relationship between drug reversal of vcr resistance and the cytotoxic actions of the drug per se since the calcium channel blocker diltiazem (dil) significantly potentiated the actions of vcr on MDR L100 cells without being more toxic to these cells (compared to vcr-sensitive L0 cells).

Identifying the factors governing attitude towards the e-Agriservice among dairy farmers in Maharashtra, India

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Sagar Kisan Wadkar

2016-01-01

Full Text Available Information and communication technology (ICT projects have a great potential to revolutionise the information delivery system by bridging the gap between farmers and extension personnel. aAQUA (Almost All Questions Answered portal was launched by the Developmental Informatics Laboratory (DIL at Indian Institute of Technology (IIT Mumbai, Maharashtra, India in 2003 as an information providing system to deliver technology options and tailored information for the problems and queries raised by Indian dairy farmers. To measure the effectiveness of this service the attitudinal dimensions of the users of aAQUA e-Agriservice were investigated using a 22 item scale. A simple random sampling technique was used to select 120 dairy farmers from which data were collected and subjected to factor analysis to identify the underlying constructs in this research. From the attitude items, four components were extracted and named as the pessimistic, utility, technical and efficacy perspective, which influenced the development of varied level of attitudinal inclination towards the e-Agriservice. These components explained 64.40 per cent of variation in the attitude of the users towards the aAQUA e-Agriservice. This study provides a framework for technically efficient service provision that might help to reduce the pessimistic attitude of target population to adopt e-Agriservice in their farming system. The results should also be helpful for researchers, academics, ICT based service providers and policy makers to consider these perspectives while planning and implementing ICT projects.

Immunogenicity and safety of tetravalent dengue vaccine in 2-11 year-olds previously vaccinated against yellow fever: randomized, controlled, phase II study in Piura, Peru.

Science.gov (United States)

Lanata, Claudio F; Andrade, Teresa; Gil, Ana I; Terrones, Cynthia; Valladolid, Omar; Zambrano, Betzana; Saville, Melanie; Crevat, Denis

2012-09-07

In a randomized, placebo-controlled, monocenter, observer blinded study conducted in an area where dengue is endemic, we assessed the safety and immunogenicity of a recombinant, live, attenuated, tetravalent dengue vaccine candidate (CYD-TDV) in 2-11 year-olds with varying levels of pre-existing yellow-fever immunity due to vaccination 1-7 years previously. 199 children received 3 injections of CYD-TDV (months 0, 6 and 12) and 99 received placebo (months 0 and 6) or pneumococcal polysaccharide vaccine (month 12). One month after the third dengue vaccination, serotype specific neutralizing antibody GMTs were in the range of 178-190 (1/dil) (versus 16.7-38.1 in the control group), a 10-20 fold-increase from baseline, and 94% of vaccines were seropositive to all four serotypes (versus 39% in the control group). There were no vaccine-related SAEs. The observed reactogenicity profile was consistent with phase I studies, with severity grade 1-2 injection site pain, headache, malaise and fever most frequently reported and no increase after subsequent vaccinations. Virologically confirmed dengue cases were seen after completion of the 3 doses: 1 in the CYD-TDV group (N=199), and 3 in the control group (N=99). A 3-dose regimen of CYD-TDV had a good safety profile in 2-11 year olds with a history of YF vaccination and elicited robust antibody responses that were balanced against the four serotypes. Copyright © 2012 Elsevier Ltd. All rights reserved.

XML Anahtar Kelimeleri Yardımıyla Türkçe Aritmetik Problemlerin Anlaşılması ve Çözülmesi

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Süleyman EKEN

2014-09-01

Full Text Available Doğal Dil İşleme; matematik, bilgisayar bilimi, yapay zekâ ve dilbilimi alanlarındaki çalışmaları kapsamaktadır. Yapay zekâ alanındaki çalışmaların hedeflerinden biri doğal dilde söyleneni anlamaktır. Doğal dili anlamaya yönelik birçok çalışma mevcuttur. Bu çalışmalardan bazıları matematik, fizik ve mekanik alandaki problemlerin anlaşılması ve çözülmesi ile ilgilidir. Bu çalışmada, ilkokul seviyesindeki matematik problemleri anlayabilen ve çözebilen bir aritmetik problem çözücü sistem önerilmektedir. Uygulama, kelimelerin morfolojik analizi, problem tipinin tanımlanması (toplama, çıkarma, çarpma, bölme ve sonucun hesaplanması adımlarını içermektedir. Problem tipleri bir XML dokümanı yardımıyla belirlenmekte, bu doküman ise problem tiplerine karşılık gelen anahtar kelimeleri içermektedir. Bu uygulamanın temel katkısı, öğretmenlerin öğrencilerini daha iyi değerlendirmesi açısından kullanacakları eğitim materyallerini hazırlamalarına yardımcı olmaktır

İMDAT AVŞAR AND HIS STORYTELLING İMDAT AVŞAR VE HİKÂYECİLİĞİ

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Zehra YAZBAHAR

2011-01-01

Full Text Available With his stories in his first book which is Steppe Which Fade To Crocuses he published in 2010, Imdat Avşar reflects our society and our traditional values. In this study which is primarily composed of two major parts, after giving brief information about Imdat Avşar in the first section, the art of storytelling will be part in the second section and the stories in the mentioned book are gotten the grips with narrator, viewpoint, content, characters, language and style. İmdat Avşar, 2010 yılında yayımladığı Çiğdemleri Solan Bozkır isimli ilk hikâye kitabındaki hikâyeleri ile aynasını Türk toplumuna ve onun geleneksel değerlerine tutar. Esas itibariyle iki ana bölümden oluşan bu çalışmada, ilk bölümde İmdat Avşar hakkında kısa bir bilgi verildikten sonra ikinci bölümde hikâyeciliğine geçilecek ve sözü edilen kitabındaki hikâyeleri, anlatıcı ve bakış açısı, içerik ve kişiler kadrosu, dil ve üslûp başlıkları altında ele alınacaktır.

Acrolein inhalation prevents VEGF-induced mobilization of Flk-1+/Sca-1+ cells in mice

Science.gov (United States)

Wheat, Laura A.; Haberzettl, Petra; Hellmann, Jason; Baba, Shahid P.; Bertke, Matthew; Lee, Jongmin; McCracken, James; O’Toole, Timothy E.; Bhatnagar, Aruni; Conklin, Daniel J.

2011-01-01

Objectives Acrolein is a toxic chemical present in tobacco, wood and coal smoke as well as automobile exhaust. Because exposure to these pollutants is associated with an increase in cardiovascular disease risk, we studied the effects of acrolein on Flk-1+/Sca-1+ cells that are involved in vascular repair. Methods and Results In adult male C57BL/6 mice, inhalation of acrolein (1ppm, 6h/day, 4 days or 5ppm for 2 or 6h) led to the formation of protein-acrolein adducts in the bone marrow and diminished levels of plasma NOx and circulating Flk-1+/Sca-1+ but not Sca-1+ only cells. Acrolein exposure increased the number of apoptotic Flk-1+/Sca1+ cells in circulation, and increased bone marrow-derived cells with endothelial characteristics (Dil-acLDL/UE-lectin and Flk-1+/Sca-1+) in culture. Deficits in the circulating levels of Flk-1+/Sca-1+ cells were reversed after 7 days of recovery in acrolein-free air. Exposure to acrolein blocked VEGF/AMD3100-stimulated mobilization of Flk-1+/Sca-1+ but not Sca-1+ only cells and prevented VEGF-induced phosphorylation of Akt and eNOS in the aorta. Conclusions Inhalation of acrolein increases apoptosis and suppresses the circulating levels of Flk-1+/Sca-1+ cells, while increasing these cells in the bone marrow and preventing their mobilization by VEGF. Exposure to acrolein-rich pollutants could impair vascular repair capacity. PMID:21527748

Rapid instrumental and separation methods for monitoring radionuclides in food and environmental samples. Final report on an IAEA co-ordinated research programme

International Nuclear Information System (INIS)

1995-01-01

The Co-ordinated Research Programme (CRP) on Rapid Instrumental and Separation Methods for Monitoring Radionuclides in Food and Environmental Samples was established by the Agency following a Consultants' Meeting on the same topic, which was held 5-9 September 1988 in Vienna. It was completed in 1992. At various times during its course it encompassed 15 participants from 14 countries. The scope of work and objectives of the CRP were established at the Consultants' Meeting. It was agreed that the CRP should focus on the development of rapid methods for the determination of radionuclides in food and environmental samples during the intermediate and late post-accident phases. The rapid methods developed during the course of the CRP were intended to permit a timely and accurate determination of radionuclides at concentrations at least one order of magnitude below those specified for Derived Intervention Levels (DILs) for food by the WHO/FAO and the IAEA. Research Co-ordination meetings were held in Warsaw, Poland in September 1989 and in Vienna, Austria in 1991. Reports of the meetings are available from the Agency on Request. This document comprises copies of final reports from the participants and selected contributions presented by the participants at the meetings. The contributions were selected on the basis of being able to stand alone, without further explanation. Where there was an overlap in the information presented by a participant at both meetings, the most complete contribution was selected

Rapid instrumental and separation methods for monitoring radionuclides in food and environmental samples. Final report on an IAEA co-ordinated research programme

Energy Technology Data Exchange (ETDEWEB)

NONE

1995-07-01

The Co-ordinated Research Programme (CRP) on Rapid Instrumental and Separation Methods for Monitoring Radionuclides in Food and Environmental Samples was established by the Agency following a Consultants' Meeting on the same topic, which was held 5-9 September 1988 in Vienna. It was completed in 1992. At various times during its course it encompassed 15 participants from 14 countries. The scope of work and objectives of the CRP were established at the Consultants' Meeting. It was agreed that the CRP should focus on the development of rapid methods for the determination of radionuclides in food and environmental samples during the intermediate and late post-accident phases. The rapid methods developed during the course of the CRP were intended to permit a timely and accurate determination of radionuclides at concentrations at least one order of magnitude below those specified for Derived Intervention Levels (DILs) for food by the WHO/FAO and the IAEA. Research Co-ordination meetings were held in Warsaw, Poland in September 1989 and in Vienna, Austria in 1991. Reports of the meetings are available from the Agency on Request. This document comprises copies of final reports from the participants and selected contributions presented by the participants at the meetings. The contributions were selected on the basis of being able to stand alone, without further explanation. Where there was an overlap in the information presented by a participant at both meetings, the most complete contribution was selected.

Reconstruction of rat calvarial defects with human mesenchymal stem cells and osteoblast-like cells in poly-lactic-co-glycolic acid scaffolds

Directory of Open Access Journals (Sweden)

C Zong

2010-09-01

Full Text Available Human mesenchymal stem cells (hMSCs can be used for xenogenic transplantation due to their low immunogenicity, high proliferation rate, and multi-differentiation potentials. Therefore, hMSCs are an ideal seeding source for tissue engineering. The present study evaluates the reconstruction effects of hMSCs and osteoblast-like cells differentiated from hMSCs in poly-lactic-co-glycolic acid (PLGA scaffolds on the calvarial defect of rats. Two bilateral full-thickness defects (5mm in diameter were created in the calvarium of nonimmunosuppressed Sprague-Dawley rats. The defects were filled by PLGA scaffolds with hMSCs (hMSC Construct or with osteoblast-like cells differentiated from hMSCs (Osteoblast Construct. The defects without any graft (Blank Defect or filled with PLGA scaffold without any cells (Blank Scaffold were used as controls. Evaluation was performed using macroscopic view, histology and immunohistochemical analysis respectively at 10 and 20 weeks after transplantation. In addition, fluorescent carbocyanine CM-Dil was used to track the implanted cells in vivo during transplantation. The results showed that while both hMSC Construct and Osteoblast Construct led to an effective reconstruction of critical-size calvarial defects, the bone reconstruction potential of hMSC Construct was superior to that of Osteoblast Construct in non-autogenous applications. Our findings verify the feasibility of the use of xenogenic MSCs for tissue engineering and demonstrate that undifferentiated hMSCs are more suitable for bone reconstruction in xenotransplantation models.

LANGUAGE SKILLS AND THE CRITICAL THINKING DİL BECERİLERİ VE ELEŞTİREL DÜŞÜNME

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Adnan KARADÜZ

2010-07-01

şturulan ilköğretim programında yer verilen sekiz temel beceriden birisi de eleştirel düşünme becerisidir. Eleştirel düşünmenin Türkçe öğretiminde de öğrencilere kazandırılması programın hedeflerinin gerçekleştirilmesi bakımından önem taşımaktadır. Eleştirel düşünmenin, programda yer alan yaratıcı düşünme, iletişim, araştırma-sorgulama, problem çözme, bilgi teknolojilerini kullanma, girişimcilik, Türkçeyi doğru, etkili ve güzel kullanma gibi becerilerle de ilişkisi vardır.Eleştirel düşünme; kuşku temelli sorgulayıcı bir yaklaşımla konulara bakma, yorum yapma ve karar verme becerisidir. Sebep-sonuç ilişkisini bulma, ayrıntılarda benzerlik ve farklılıkları yakalama, çeşitli ölçütleri kullanarak sıralama yapma, verilen bilgilerin kabul edilebilirliğini, geçerliliğini belirleme, analiz etme, değerlendirme, anlamlandırma, çıkarımda bulunma gibi alt becerileri içerir. Türkçe öğretiminde eleştirel düşünme becerilerini kazandırma, dil becerilerinin desteklenip geliştirilmesi bakımından oldukça önemlidir. Dinleme, konuşma, okuma ve yazma gibi temel dil becerilerine ait kazanımların gerçekleştirilebilmesi için öğrencilerin eleştirel düşünme becerilerini geliştirmek gerekir. Eleştirel okuma, eleştirel dinleme, eleştirel konuşma ve eleştirel yazma ile ilgili kazanımların varlığı eleştirel düşünmeye bağlıdır. Öğrencilerin temel dil becerilerinin geliştirilebilmesi için eleştirel düşünme becerilerini öğrenme ortamında yaşatacak yöntem ve tekniklere yer vermek gerekir. Öğrenme ortamında eleştirel düşünme atmosferi oluşturmada öğretmenin rolü, yaklaşımı ve bu beceriye sahip olması da oldukça önemlidir.Dil becerilerinin temel becerilerle ilişkilendirilerek öğretilmesi, yapılandırmacı programda esas alınan öğrenme felsefesinin gereğidir. Düşüncenin temel aracı olan dilin eğitiminde de eleştirel düşünebilen öğrenciler yeti

İşitme engelli okuyucuların okuma sürecinde Türkçenin ve Türk İşaret dilinin biçim-sözdizim özellikleri

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Necla Işıkdoğan Uğurlu

2017-07-01

Full Text Available İşitme engelli okuyucuların bir metni bütünüyle kavrayabilmesi için biçimbirimsel ve biçim-sözdizimsel farkındalık becerilerinin gelişmesi gerekmektedir. En küçük birimleri inceleyen biçimbilim sadece birimleri değil, metnin tümünün kavranmasını hedeflemektedir. Kısacası biçimbirimsel ve biçim-sözdizimsel becerilerde öğrencilerin sahip oldukları farkındalığın, onların sesbilim, sözdizim, anlambilim gibi diğer dil bileşenlerine ilişkin becerilerde de farkındalık sağlamaktadır. Günümüzde okuma becerilerini kazanmada, dil bileşenlerini kapsayan biçimbirimsel ve biçim-sözdizimsel farkındalık becerilerinin önemi giderek daha fazla sayıda vurgulanmaktadır. İşitme engelli okuyucuların işaret dili yeterliği ile okuma yazma becerilerinin kazanımı arasında pozitif bir ilişki olmakla birlikte her iki dilin de kendi dilbilimsel kurallarının olduğu ve okuryazarlık becerilerinin kazanılmasında diller arası olumlu bir etkileşimin olduğu bilinmektedir. Bu nedenle de işaret dili yeterliliği ile okuma yazma becerileri arasındaki bu olumlu etkileşimden yola çıkarak her iki dilin biçim-sözdizimsel özelliklerinin öğrenilerek işitme engelli çocukların okuma yazma becerilerinin kazanımında etkili kullanımına yer verilmelidir. Bu derlemede, okuma becerilerinde Türk İşaret Dili (TİD ve Türkçe olmak üzere her iki dilin biçimbilimsel ve biçim-sözdizimsel özellikleri eylemlerde uyum ve zaman kategorileri açısından karşılaştırmalı olarak incelenmektedir. To be able to understand a text entirely, person second language need to develop both their morphemic and morpho-syntactic awareness. Morphology-which involves the evaluation of the smallest components-aims to ensure not only the understanding of individual components, but also the entire text. Students’ awareness and knowledge of morphemic and morpho-syntactic skills positively affect their awareness and

HANDICRAFTS MOTIFS’ REFLECTION IN FOLKSAY IN KONYA REGION KONYA YÖRESİ EL SANATLARINDA ANLAM YÜKLÜ MOTİFLERİN HALK DİLİNE YANSIMASI

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Emine NAS

2012-01-01

Full Text Available Turkish folk culture which incorporates material and spiritual concepts like history, belief, language, philosophy, art which continually has a continually developing dynamic structure. Language which enables social and cultural communication within this structure is a living treasure which feeds on customs and traditions of the people’s lifestyle and reaches to literary relish, thinking and eloquence and which symbolically lives in varieties local handicrafts. When Turkish handicraft history is reviewed, Konya region stands out with its rich accumulation and cultural structure. Knitting and embroidery which can be regarded among Konya folk plastic arts includes a rich vocabulary about the motifs which people coined with regard to three main periods shaping human life; birth, marriage and death. This vocabulary treasure preserving its functions as consolidator of harmony, unity and solidarity in the society is a product of folklore and functions as transmitters of culture which maintain tradition in communication only among women. This study aims to document some of samples in this rich vocabulary which were coined in relation to motifs and thus contribute to database on Turkish cultural history. Türk halk kültürü; tarih, inanç, dil, felsefe, sanat gibi maddimanevi kavramlar bütününü bünyesinde barındıran ve sürekli gelişim gösteren dinamik bir yapıya sahiptir. Bu sistem içinde sosyal ve kültürel iletişimi sağlayan dil; halkın yaşam biçiminde gelenek ve göreneklerden beslenerek, edebî zevk, düşünce ve anlatım gücüne ulaşan varlığı ile yöresel el sanatı çeşitlerinde de sembolik olarak yaşayan bir hazinedir. Türk el sanatları geçmişine bakıldığında Konya yöresi, tarihi birikimi ve kültürel yapısı ile önem taşımaktadır. Konya halk plastik sanatları içinde değerlendirilebilecek; örücülük ve işlemecilik alanlarında; doğum, evlenme ve ölüm gibi insan yaşamını şekillendiren �

İşitme Engelli Çocukların Konuşma Edinimi Eğitiminde Dinleme Becerilerinin Önemi

Directory of Open Access Journals (Sweden)

M. Cem GİRGİN

2006-01-01

Full Text Available Konuşma kabaca, konuşma organlarının düzenli devinimleri sonucu üretilen, anlamlı organize ses dizgeleri olarak tanımlanabilir. Dinleme ise çevreden duyulan sesleri tanıma ve özellikle konuşma seslerinin anlamlandırılmasıdır. Konuşma, insana özgü iletişim biçimleri içinde en çok kullanılan yöntemlerden biridir. Bunun yanı sıra dinleme bebeklerin anadillerini ve onun konuşma boyutunun ediniminde önemli rol oynamaktadır. Bebekler doğdukları andan itibaren çevrelerindeki sesleri algılamaya ve konuşma seslerini ayırt edebilmeye programlanmışlardır. Ancak karmaşık konuşma seslerini ve dilin kurallarını sorunsuz edinebilmeleri için dinleme becerilerinin de etkin bir biçimde gelişmesi gerekmektedir. Günümüz teknolojisi, işitme kalıntısının doğru kullanımı ve doğru eğitim yaşantıları sağlanması sonucu, işitme engelli çocukların da işiten çocuklara benzer bir biçimde anadillerini edinmelerine yardımcı olan işitme araçları geliştirmiştir. Ancak dil edinimini ve bilgi dağarcıklarını geliştirebilmek için, işiten çocuklarda bile önem taşıyan dinleme ve konuşma etkinlikleri, işitme engelli çocuklar için ise hayati bir önem taşımaktadır. Bu çalışmada dinleme becerilerinin konuşma ve dil edinimine olan önemli katkıları, bilgi edinmedeki önemi üzerinde durularak dinleme ve konuşma becerilerinin özellikle işitme engelli çocuklara kazandırılmasını kolaylaştıracak etkinlikler tartışılacaktır. Speech can be simply defined as the meaningful organization of sound sequences produced as the result of synchronized movements of speech organs. Listening can be defined as the recognition of sound heard around us and especially making sense of speech sounds. Speech is one of the most common communication tools peculiar to human beings. Speech and listening plays an important role in the acquisition of mother tongue by babies. Babies are programmed to sense

Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Yazılan Tiyatro Eserlerinde Atatürk ve Atatürkçülük An Examination of Atatürk and Kemalism in the Works of Theater in the Early Years of the Republic

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Ertan EROL

2012-09-01

Full Text Available A new move of renovation started with the foundation of the Republic of Turkey after the country was freed from enemy invasion. At that time it was the Western nations who made up the modern worldand owned the cutting edge science and technology. Consequently thenew Turkish republic looked to the Western civilization whichrepresented "the modern". Renovation involved not only the fields ofscience and technology which were deemed as the catalysts ofmodernization but also cultural issues. In the aftermath of thefoundation of the republic modernization was directed toward culturalissues. Various cultural activities were organized in order to make thepublic adopt the new regime through and increase public interest in art.Among these cultural activities production and staging on theaters ofnew plays are remarkable.The aim in this study is to examine the works of theater producedafter the proclamation of the Republic, between 1923-1938 from thepoint of view of Kemalism. In this paper, those theater works whichwere produced between 1923 and 1938 (the year when M.KemalAtatürk passed away are examined. It was observed that the “MaviYıldırım/Blue Lightening” by Aka Gündüz “Gavur İmam/Infidel Imam”by Burhan Cahit, “Destan/Legend” by Galip Naşit, “Kahraman/Hero”and “Akın/Raid” by Faruk Nafiz, “On Yılın Destanı/The Legend of theDecade” by Halit Fahri, “Beş Devir/Five Eras” by Yaşar Nabi,“Bayönder/Mr. Leader” by Münir Hayri, “Oğuz Destanı/Oğuz Legend”by Vehbi Cem Aşkun were produced during the aforementioned period.In this study, the question as to what extend these works oftheater reflect Kemalist thinking and Kemalism with respect to theirthemes, characters and the characteristics is examined. Türk ulusunun düşman işgalinden kurtuluşundan sonra Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte yeni bir çağdaşlaşma hamlesi başlamıştır. O dönemin şartları içinde çağdaş dünya ülkeleri arasında yer

A critique of race-based and genomic medicine.

Science.gov (United States)

Meier, Robert J

2012-03-01

Now that a composite human genome has been sequenced (HGP), research has accelerated to discover precise genetic bases of several chronic health issues, particularly in the realms of cancer and cardiovascular disease. It is anticipated that in the future it will be possible and cost effective to regularly sequence individual genomes, and thereby produce a DNA profile that potentially can be used to assess the health risks for each person with respect to certain genetically predisposed conditions. Coupled with that enormous diagnostic power, it will then depend upon equally rapid research efforts to develop personalized courses of treatment, including that of pharmaceutical therapy. Initial treatment attempts have been made to match drug efficacy and safety to individuals of assigned or self-identified groups according to their genetic ancestry or presumed race. A prime example is that of BiDil, which was the first drug approved by the US FDA for the explicit treatment of heart patients of African American ancestry. This race-based approach to medicine has been met with justifiable criticism, notably on ethical grounds that have long plagued historical applications and misuses of human race classification, and also on questionable science. This paper will assess race-based medical research and practice in light of a more thorough understanding of human genetic variability. Additional concerns will be expressed with regard to the rapidly developing area of pharmacogenomics, promoted to be the future of personalized medicine. Genomic epidemiology will be discussed with several examples of on-going research that hopefully will provide a solid scientific grounding for personalized medicine to build upon.

Enthalpy of dilution and volumetric properties of N-glycylglycine in aqueous xylitol solutions at T = 298.15 K

Energy Technology Data Exchange (ETDEWEB)

Liu Min, E-mail: panpanliumin@163.co [College of Chemistry and Chemical Engineering, Liao Cheng University, Liaocheng, Shandong 252059 (China); Wang Lili; Li Guangqian; Dong Lina; Sun Dezhi [College of Chemistry and Chemical Engineering, Liao Cheng University, Liaocheng, Shandong 252059 (China); Zhu Lanying [College of Life Science and Bioengineering, Liao Cheng University, Liaocheng, Shandong 252059 (China); Di Youying [College of Chemistry and Chemical Engineering, Liao Cheng University, Liaocheng, Shandong 252059 (China)

2011-06-15

Highlights: Enthalpies of dilution of N-glycylglycine in aqueous xylitol solutions were determined at 298.15 K. The homogeneous enthalpic interaction coefficients were calculated. Apparent molar volumes of the ternary systems were calculated from the data of densities. Limiting partial molar volumes and limiting partial molar volumes of transfer were deduced. - Abstract: The enthalpy of dilution of N-glycylglycine ({Delta}{sub dil}H{sub m}) in aqueous xylitol solutions has been determined by means of flow-mix isothermal microcalorimetry at the temperature of 298.15 K. The homogeneous enthalpic interaction coefficients (h{sub 2}, h{sub 3}, and h{sub 4}) which characterize the interactions of examined N-glycylglycine in aqueous xylitol solutions have been calculated according to the excess enthalpy concept based on the values of dilution enthalpy. It has been found that the enthalpic pair interaction coefficients (h{sub 2}) in the systems investigated are negative and become less negative as the molality of xylitol increases. Values of the density ({rho}) of the ternary homogeneous systems were also measured with a quartz vibrating-tube densimeter at the temperature of 298.15 K. The values of the apparent molar volume (V{sub {phi}}) of the ternary systems were calculated from the data of density, which have been used to deduce limiting partial molar volumes of N-glycylglycine (V{sub {phi}}{sup o}) and limiting partial molar volumes of transfer ({Delta}{sub trs}V{sub {phi}}{sup o}) from water to aqueous xylitol solutions at different concentrations. The results have been discussed based on solute-solute interactions and solvation effects.

Eco-informatics and natural resource management

Science.gov (United States)

Cushing, J.B.; Wilson, T.; Borning, A.; Delcambre, L.; Bowker, G.; Frame, M.; Schnase, J.; Sonntag, W.; Fulop, J.; Hert, C.; Hovy, E.; Jones, J.; Landis, E.; Schweik, C.; Brandt, L.; Gregg, V.; Spengler, S.

2006-01-01

This project highlight reports on the 2004 workshop [1], as well as follow-up activities in 2005 and 2006, regarding how informatics tools can help manage natural resources and decide policy. The workshop was sponsored jointly by sponsored by the NSF, NBII, NASA, and EPA, and attended by practitioners from government and non-government agencies, and university researchers from the computer, social, and ecological sciences. The workshop presented the significant information technology (IT) problems that resource managers face when integrating ecological or environmental information to make decisions. These IT problems fall into five categories: data presentation, data gaps, tools, indicators, and policy making and implementation. To alleviate such problems, we recommend informatics research in four IT areas, as defined in this abstract and our final report: modeling and simulation, data quality, information integration and ontologies, and social and human aspects. Additionally, we recommend that funding agencies provide infrastructure and some changes in funding habits to assure cycles of innovation in the domain were addressed. Follow-on activities to the workshop subsequent to dg.o 2005 included: an invited talk presenting workshop results at DILS 2005, publication of the workshop final report by the NBII [1], and a poster at the NBII All Hands Meeting (Oct. 2005). We also expect a special issue of the JIIS to appear in 2006 that addresses some of these questions. As we go to press, no solicitation by funding agencies has as yet been published, but various NASA and NBII, and NSF cyber-infrastructure and DG research efforts now underway address the above issues.

Studies on the adsorption kinetics and isotherms for the removal and recovery of Methyl Orange from wastewaters using waste materials

International Nuclear Information System (INIS)

Mittal, Alok; Malviya, Arti; Kaur, Dipika; Mittal, Jyoti; Kurup, Lisha

2007-01-01

De-Oiled Soya a waste of Soya oil industries and Bottom Ash a waste of thermal power plants have been used as effective adsorbent for recovery and removal of hazardous dye Methyl Orange from wastewater. During the studies effects of amount of dye and adsorbents, pH, sieve sizes, column studies etc. have been carried out. Adsorption of the dye over both the adsorbents has been monitored through Langmuir and Freundlich adsorption isotherm models and feasibility of the process is predicted in both the cases. Different thermodynamic parameters like Gibb's free energy, enthalpy and entropy of the undergoing process are also evaluated through these adsorption models. The kinetic studies confirm the first order process for the adsorption reaction and also play an important role in finding out half-life of the adsorption process and rate constants for both the adsorbents. It is also found that over the entire concentration range the adsorption on Bottom Ash takes place via particle diffusion process, while that of De-Oiled Soya undergoes via film diffusion process. In order to establish the practical utility of the developed process, attempts have been made for the bulk removal of the dye through column operations. For the two columns saturation factors are found as 98.61 and 99.8%, respectively, for Bottom Ash and De-Oiled Soya with adsorption capacity of each adsorbent as 3.618 and 16.664 mg/g, respectively. The dye recovery has been achieved by eluting dil. NaOH through the exhausted columns

Exploration the Supportive Needs and Coping Behaviors of Daughter and Daughter in-Law Caregivers of Stroke Survivors, Shiraz-Iran: A Qualitative Content Analysis.

Science.gov (United States)

Gholamzadeh, Sakineh; Tengku Aizan, Hamid; Sharif, Farkhondeh; Hamidon, Basri; Rahimah, Ibrahim

2015-07-01

The period of hospital stay and the first month after discharge have been found to be the most problematic stages for family caregivers of stroke survivors. It is just at home that patients and caregivers actually understand the whole consequences of the stroke. The adult offspring often have more different needs and concerns than spousal caregivers. However, relatively little attention has been paid to the needs of this particular group of caregivers. Therefore, this qualitative content analysis study aimed to explore the supportive needs and coping behaviors of daughter and daughter in-law caregivers (DILs) of stroke survivors one month after the patient's discharge from the hospital in Shiraz, Southern of Iran. This is a qualitative content analysis study using semi-structured and in-depth interviews with a purposive sampling of seventeen daughter and daughter in-law caregivers. The data revealed seven major themes including information and training, financial support, home health care assistance need, self-care support need, adjusting with the cultural obligation in providing care for a parent in-law, and need for improving quality of hospital care. Also, data from the interview showed that daughter and daughter in-law caregivers mostly used emotional-oriented coping strategies, specially religiosity, to cope with their needs and problems in their care-giving role. The results of this qualitative study revealed that family caregivers have several unmet needs in their care-giving role. By providing individualized information and support, we can prepare these family caregivers to better cope with the home care needs of stroke survivors and regain control over aspects of life.

Enthalpy of dilution and volumetric properties of N-glycylglycine in aqueous xylitol solutions at T = 298.15 K

International Nuclear Information System (INIS)

Liu Min; Wang Lili; Li Guangqian; Dong Lina; Sun Dezhi; Zhu Lanying; Di Youying

2011-01-01

Highlights: → Enthalpies of dilution of N-glycylglycine in aqueous xylitol solutions were determined at 298.15 K. → The homogeneous enthalpic interaction coefficients were calculated. → Apparent molar volumes of the ternary systems were calculated from the data of densities. → Limiting partial molar volumes and limiting partial molar volumes of transfer were deduced. - Abstract: The enthalpy of dilution of N-glycylglycine (Δ dil H m ) in aqueous xylitol solutions has been determined by means of flow-mix isothermal microcalorimetry at the temperature of 298.15 K. The homogeneous enthalpic interaction coefficients (h 2 , h 3 , and h 4 ) which characterize the interactions of examined N-glycylglycine in aqueous xylitol solutions have been calculated according to the excess enthalpy concept based on the values of dilution enthalpy. It has been found that the enthalpic pair interaction coefficients (h 2 ) in the systems investigated are negative and become less negative as the molality of xylitol increases. Values of the density (ρ) of the ternary homogeneous systems were also measured with a quartz vibrating-tube densimeter at the temperature of 298.15 K. The values of the apparent molar volume (V φ ) of the ternary systems were calculated from the data of density, which have been used to deduce limiting partial molar volumes of N-glycylglycine (V φ o ) and limiting partial molar volumes of transfer (Δ trs V φ o ) from water to aqueous xylitol solutions at different concentrations. The results have been discussed based on solute-solute interactions and solvation effects.

The pro-atherogenic effects of macrophages are reduced upon formation of a complex between C-reactive protein and lysophosphatidylcholine

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Chang Mi-Kyung

2012-10-01

Full Text Available Abstract Rationale C-reactive protein (CRP and lysophosphatidylcholine (LPC are phosphorylcholine-(PC-containing oxidized phospholipids (oxPLs found in oxidized LDL (oxLDL, which trigger pro-atherogenic activities of macrophages during the process of atherosclerosis. It has been previously reported that CRP binds to the PC head group of oxLDL in a calcium-dependent manner. The aim of this study was to investigate the importance of binding between CRP and LPC to the pro-atherogenic activities of macrophages. Objectives and findings A chemiluminescent immunoassay and HPLC showed that human recombinant CRP formed a stable complex with LPC in the presence of calcium. The Kd value of the binding of the CRP-LPC complex to the receptors FcγRIA or FcγRIIA was 3–5 fold lower than that of CRP alone. The CRP-LPC complex triggered less potent generation of reactive oxygen species and less activation of the transcription factors AP-1 and NF-kB by human monocyte-derived macrophages in comparison to CRP or LPC alone. However, CRP did not affect activities driven by components of oxLDL lacking PC, such as upregulation of PPRE, ABCA1, CD36 and PPARγ and the enhancement of cholesterol efflux by human macrophages. The presence of CRP inhibited the association of Dil-labelled oxLDL to human macrophages. Conclusions The formation of complexes between CRP and PC-containing oxPLs, such as LPC, suppresses the pro-atherogenic effects of CRP and LPC on macrophages. This effect may in part retard the progression of atherosclerosis.

Gly[14]-humanin inhibits ox-LDL uptake and stimulates cholesterol efflux in macrophage-derived foam cells.

Science.gov (United States)

Zhu, Wa-Wa; Wang, Shu-Rong; Liu, Zhi-Hua; Cao, Yong-Jun; Wang, Fen; Wang, Jing; Liu, Chun-Feng; Xie, Ying; Xie, Ying; Zhang, Yan-Lin

2017-01-01

Foam cell formation, which is caused by imbalanced cholesterol influx and efflux by macrophages, plays a vital role in the occurrence and development of atherosclerosis. Humanin (HN), a mitochondria-derived peptide, can prevent the production of reactive oxygen species and death of human aortic endothelial cells exposed to oxidized low-density lipoprotein (ox-LDL) and has a protective effect on patients with in early atherosclerosis. However, the effects of HN on the regulation of cholesterol metabolism in RAW 264.7 macrophages are still unknown. This study was designed to investigate the role of [Gly14]-humanin (HNG) in lipid uptake and cholesterol efflux in RAW 264.7 macrophages. Flow cytometry and live cell imaging results showed that HNG reduced Dil-ox-LDL accumulation in the RAW 264.7 macrophages. A similar result was obtained for lipid accumulation by measuring cellular cholesterol content. Western blot analysis showed that ox-LDL treatment upregulated not only the protein expression of CD36 and LOX-1, which mediate ox-LDL endocytosis, but also ATP-binding cassette (ABC) transporter A1 and ABCG1, which mediate ox-LDL exflux. HNG pretreatment inhibited the upregulation of CD36 and LOX-1 levels, prompting the upregulation of ABCA1 and ABCG1 levels induced by ox-LDL. Therefore we concluded that HNG could inhibit ox-LDL-induced macrophage-derived foam cell formation, which occurs because of a decrease in lipid uptake and an increase in cholesterol efflux from macrophage cells. Copyright © 2016 Elsevier Inc. All rights reserved.

LANGUAGE USED IN ADVERTISING LITERARY ARTS REKLAM DİLİNDE KULLANILAN EDEBÎ SANATLAR

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Bekir ÇINAR

2009-12-01

Full Text Available This study, has been prepeared for examining the advertisement texts creativities and artistic language particularities especially for literary arts. For this reason spoken, written and visual media advertisements has been used. Which media groups will publish this sample advertise ments has been confirmed. The literary arts published in the advertisements have been defined shortly then with this work how much literary arts has been used in the advertisement will be shown you. Bu çalışma, reklam metinlerinin yaratıcı ve sanatsal bir dil özelliğini edebî sanatlar bağlamında incelemek amacıyla hazırlanmıştır. Bu amaçla sözlü, yazılı ve görsel medyadaki reklamlardan ve bazı haber başlıklarından faydalanılmıştır. Örneklemeye alınan reklamların hangi basın yayın organında yayınlandığı belirtilmiştir. Reklamlarda yer alan edebî sanatların önce kısa bir tanımı yapılmış, daha sonra reklamla ilişkilendirerek açıklanmıştır. Bu çalışmayla reklam dilinde edebî sanatların ne ölçüde kullanıldığı gösterilmeye çalışılacaktır.

Antioxidant and Antibacterial Potential of Silver Nanoparticles: Biogenic Synthesis Utilizing Apple Extract

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Upendra Nagaich

2016-01-01

Full Text Available The advancement of the biological production of nanoparticles using herbal extracts performs a significant role in nanotechnology discipline as it is green and does not engage harsh chemicals. The objective of the present investigation was to extract flavonoids in the mode of apple extract and synthesize its silver nanoparticles and ultimately nanoparticles loading into hydrogels. The presence of flavonoids in apple extract was characterized by preliminary testing like dil. ammonia test and confirmatory test by magnesium ribbon test. The synthesized silver nanoparticles were characterized using UV spectroscopy, particle size and surface morphology, and zeta potential. Silver nanoparticles loaded hydrogels were evaluated for physical appearance, pH, viscosity, spreadability, porosity, in vitro release, ex vivo permeation, and antibacterial (E. coli and S. aureus and antioxidant studies (DPPH radical scavenging assay. Well dispersed silver nanoparticles below were observed in scanning electron microscope image. Hydrogels displayed in vitro release of 98.01%  ±  0.37% up to 24 h and ex vivo permeation of 98.81  ±  0.24% up to 24 h. Hydrogel effectively inhibited the growth of both microorganism indicating good antibacterial properties. The value of percent radical inhibition was 75.16%  ±  0.04 revealing its high antioxidant properties. As an outcome, it can be concluded that antioxidant and antiageing traits of flavonoids in apple extract plus biocidal feature of silver nanoparticles can be synergistically and successfully utilized in the form of hydrogel.

Characterization of vascular endothelial progenitor cells from chicken bone marrow

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Bai Chunyu

2012-05-01

Full Text Available Abstract Background Endothelial progenitor cells (EPC are a type of stem cell used in the treatment of atherosclerosis, vascular injury and regeneration. At present, most of the EPCs studied are from human and mouse, whereas the study of poultry-derived EPCs has rarely been reported. In the present study, chicken bone marrow-derived EPCs were isolated and studied at the cellular level using immunofluorescence and RT-PCR. Results We found that the majority of chicken EPCs were spindle shaped. The growth-curves of chicken EPCs at passages (P 1, -5 and -9 were typically “S”-shaped. The viability of chicken EPCs, before and after cryopreservation was 92.2% and 81.1%, respectively. Thus, cryopreservation had no obvious effects on the viability of chicken EPCs. Dil-ac-LDL and FITC-UAE-1 uptake assays and immunofluorescent detection of the cell surface markers CD34, CD133, VEGFR-2 confirmed that the cells obtained in vitro were EPCs. Observation of endothelial-specific Weibel-Palade bodies using transmission electron microscopy further confirmed that the cells were of endothelial lineage. In addition, chicken EPCs differentiated into endothelial cells and smooth muscle cells upon induction with VEGF and PDGF-BB, respectively, suggesting that the chicken EPCs retained multipotency in vitro. Conclusions These results suggest that chicken EPCs not only have strong self-renewal capacity, but also the potential to differentiate into endothelial and smooth muscle cells. This research provides theoretical basis and experimental evidence for potential therapeutic application of endothelial progenitor cells in the treatment of atherosclerosis, vascular injury and diabetic complications.

Balkan Ülkelerinin Anayasalarında Dil Kullanımı İle İlgili Düzenlemeler The Regulation As For Language Usage In The Constitutions Of Balkan States

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Bilgehan Atsız GÖKDAĞ

2012-12-01

Full Text Available One of the regions of interest for multiculturalism andmultilingualism is the Balkans in southeastern Europe. Region includesGreece, Bulgaria, Albania, Romania, on the European side of Turkey asindependent states that emerged after the collapse of Yugoslavia,Macedonia, Croatia, Slovenia, Bosnia-Herzegovina, Kosovo, Serbia andMontenegro. System ruled by the Communist countries of the regionuntil 1990, except for Greece. The breakup of Yugoslavia and theemergence of new states created new constitutions. The constitution ofcountries which multi-ethnic and multi-lingual include freedom oflanguage use.Status of local languages in countries with ethnic diversity isalways a problem for the standard and established. Nations as a resultof partnerships formed by a long common law without nationalassociations is an important question how to solve this problem.Encountered this situation in many countries of the world, how theBalkan countries were effected. Especially in the Balkan region containsmany ethnic groups and languages. This is the most importantdeterminant of geography, religion, ethnic identity, then, has been thelanguage. The world's most well-known linguistic regions of the BalkanPeninsula. Ethnic diversity in the region from time to time in history,religion, and language differences have been exploited by some statesand using these features to their own interests, these countries incitedthe people of the region. This article examined the constitutions of theBalkan countries respond to the needs of its neighborhoods given instandard language, as well as other languages will be investigated.Some of these population groups, there are now in a minority in theirregions and countries are demanding the right language. However, thelanguage policies vary from country to country. For example, the formerYugoslavia, in time, many languages spoken in the country have legalequality, established new states constitutions created a special place forthe language of the majority.

O letramento literário na formação de professores de Ensino Religioso - uma leitura do Mito do Dilúvio em um conto de Machado de Assis

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Araceli Sobreira Benevides

2013-12-01

Full Text Available This article takes as theoretical lenses to dialogical conception of language and theories of reading and literary literacy within the context of training teachers of Religious Education. The aim is to bring to the teacher’s education field litterary texts whose theme discusses Transcendent and religious phenomenon, in order to create moments of reading to understand the different ways in which religious discourses that are constituted by language. For this, we chose the short story "Na Arca – três capítulos inéditos do Genesis", wroten by Machado de Assis, relating it to the Myth of the Flood, in this sacred narratives to dialogue with the discourses that circulate in the literary’s field and epistemological knowledges from Sciences of Religion. The analysis shows how literature can re-upgrade myths to give new interpretations and questions, as does Machado de Assis, the positioning of the characters of the biblical narrative as subjects of everyday life, approaching the characteristics of the more mythical than real. We understand that subsidizes training future teachers of these insights can contribute to more efficient reading practices.

Immunogenicity and Safety of Yellow Fever Vaccine (Stamaril) When Administered Concomitantly With a Tetravalent Dengue Vaccine Candidate in Healthy Toddlers at 12-13 Months of Age in Colombia and Peru: A Randomized Trial.

Science.gov (United States)

López, Pio; Lanata, Claudio F; Zambrano, Betzana; Cortés, Margarita; Andrade, Teresa; Amemiya, Isabel; Terrones, Cynthia; Gil, Ana I; Verastegui, Hector; Marquez, Viviana; Crevat, Denis; Jezorwski, John; Noriega, Fernando

2016-10-01

Dengue and yellow fever (YF) viruses are closely related members of the Flaviviridae family. Given the inherent similarities between the YF vaccine and dengue vaccine (CYD-TDV) candidate, it is possible that the latter could interfere with the response to the licensed YF vaccine when coadministered. In this randomized, observer-blind, controlled, phase III trial, conducted in Colombia and Peru, 787 toddlers were administered YF vaccine concomitantly with CYD-TDV (group 1) or placebo (group 2), followed by CYD-TDV after 6 and 12 months. YF and dengue neutralizing antibody titers were determined using a 50% plaque reduction neutralization test. Noninferiority was demonstrated if the lower limit of the 2-sided 95% confidence interval of the difference in seroconversion rates [(YF + CYD-TDV) - YF alone] was greater than -10%. The safety of both vaccines was also assessed. Concomitant administration of YF with either CYD-TDV or placebo yielded YF seroconversion rates of 100.0% and 99.7%, respectively. The difference in YF seroconversion rates between the 2 groups was 0.33% (95% confidence interval:0.98; 1.87), demonstrating that the immune response against YF administered concomitantly with CYD-TDV was noninferior to YF administered with placebo. After 2 injections of CYD-TDV, the percentage of participants with dengue titres ≥10 (1/dil) for the 4 dengue serotypes were 91.2%-100% for group 1 and 97.2%-100% in group 2. There were no safety concerns during the study period. Concomitant administration of YF vaccine with CYD-TDV has no relevant impact on the immunogenicity or safety profile of the YF vaccine.

Teaching Vocabulary Through Sentences

Directory of Open Access Journals (Sweden)

irfan tosuncuoglu

2015-12-01

Öğretmenler, ikinci bir dil öğrenmede kelimenin önemli bir yere sahip olduğu konusunda neredeyse hemfikirdirler. Kelime birikiminin, dilde akıcılık için önemli bir faktör olması sebebiyle, dilbilgisinden daha önemli yere sahip olduğu söylenebilir. Kural olarak, algısal kelime bilgisi oranı üretimsel kelime bilgisini geçmekte ve dinleme kavrama ve konuşma kavrama iki farklı unsur olup ve burada ikinci saydığımız unsur birincisinden daha zor bir bilişsel işlevselliğe sahiptir. Bundan başka, kelime edinimi yüksek derecede kendine özgü olup öğrenene, öğrenenin öğrenme tarzına ve bilişsel kabiliyetine büyük ölçüde bağlıdır. Hiç bir insan aynı değildir. Özellikle anlama ve akıcılık arttığında, bireysel ilgiler ve hatta ihtiyaçlar değişecek, daha sonra öğretmen destekli rehberliğe ihtiyaç duyulacak ve karşılıklı iletişimle ve her ne için olursa olsun öğrencinin dilbilimsel ihtiyaçlarına göre belirlenen detaylı kelime bilgileri daha iyi bir seviyeye gelebilecektir. Bu makalede, kelimelerin cümleler yoluyla nasıl öğretilebileceği konusu araştırılmıştır.

Construction of engineering adipose-like tissue in vivo utilizing human insulin gene-modified umbilical cord mesenchymal stromal cells with silk fibroin 3D scaffolds.

Science.gov (United States)

Li, Shi-Long; Liu, Yi; Hui, Ling

2015-12-01

We evaluated the use of a combination of human insulin gene-modified umbilical cord mesenchymal stromal cells (hUMSCs) with silk fibroin 3D scaffolds for adipose tissue engineering. In this study hUMSCs were isolated and cultured. HUMSCs infected with Ade-insulin-EGFP were seeded in fibroin 3D scaffolds with uniform 50-60 µm pore size. Silk fibroin scaffolds with untransfected hUMSCs were used as control. They were cultured for 4 days in adipogenic medium and transplanted under the dorsal skins of female Wistar rats after the hUMSCs had been labelled with chloromethylbenzamido-1,1'-dioctadecyl-3,3,3',3'-tetramethylindocarbocyanine perchlorate (CM-Dil). Macroscopical impression, fluorescence observation, histology and SEM were used for assessment after transplantation at 8 and 12 weeks. Macroscopically, newly formed adipose tissue was observed in the experimental group and control group after 8 and 12 weeks. Fluorescence observation supported that the formed adipose tissue originated from seeded hUMSCs rather than from possible infiltrating perivascular tissue. Oil red O staining of newly formed tissue showed that there was substantially more tissue regeneration in the experimental group than in the control group. SEM showed that experimental group cells had more fat-like cells, whose volume was larger than that of the control group, and degradation of the silk fibroin scaffold was greater under SEM observation. This study provides significant evidence that hUMSCs transfected by adenovirus vector have good compatibility with silk fibroin scaffold, and adenoviral transfection of the human insulin gene can be used for the construction of tissue-engineered adipose. Copyright © 2013 John Wiley & Sons, Ltd.

Hydralazine-associated adverse events: a report of two cases of hydralazine-induced ANCA vasculitis

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Roman Zuckerman

2018-05-01

Full Text Available Abstract Hydralazine is a direct-acting vasodilator, which has been used in treatment for hypertension (HTN since the 1950s. While it is well known to cause drug-induced lupus (DIL, recent reports are indicating the emergence of the drug-induced anti-neutrophil cytoplasmic antibody (ANCA associated vasculitis (DIV. Herein, we describe two patients (aged 57 and 87 years who presented with severe acute kidney injury (AKI, proteinuria, and hematuria. Both were receiving hydralazine for the treatment of hypertension. ANCA serology was positive in both patients along with anti-histone antibodies (commonly seen in drug-induced vasculitis. Renal biopsy revealed classic crescentic (pauci-immune glomerulonephritis in these patients and hydralazine was discontinued. During the hospital course, the 57-year-old patient required dialysis therapy and was treated with steroids and rituximab for the ANCA disease. Renal function improved and the patient was discharged (off dialysis with a serum creatinine of 3.6 mg/dL (baseline = 0.9 mg/dL. At a follow-up of 2 years, the patient remained off dialysis with advanced chronic kidney disease (CKD (stage IIIb. The 87-year-old patient had severe AKI with serum creatinine at 10.41 mg/dL (baseline = 2.27 mg/dL. The patient required hemodialysis and was treated with steroids, rituximab, and plasmapheresis. Unfortunately, the patient developed catheter-induced bacteremia and subsequently died of sepsis. Hydralazine can cause severe AKI resulting in CKD or death. Given this extremely unfavorable adverse-event profile and the widespread availability of alternative anti-hypertensive agents, the use of hydralazine should be carefully considered.

Dynamics of target recognition by interstitial axon branching along developing cortical axons.

Science.gov (United States)

Bastmeyer, M; O'Leary, D D

1996-02-15

Corticospinal axons innervate their midbrain, hindbrain, and spinal targets by extending collateral branches interstitially along their length. To establish that the axon shaft rather than the axonal growth cone is responsible for target recognition in this system, and to characterize the dynamics of interstitial branch formation, we have studied this process in an in vivo-like setting using slice cultures from neonatal mice containing the entire pathway of corticospinal axons. Corticospinal axons labeled with the dye 1,1'-dioctodecyl-3,3,3',3'-tetramethylindocarbocyanine perchlorate (or Dil) were imaged using time-lapse video microscopy of their pathway overlying the basilar pons, their major hindbrain target. The axon shaft millimeters behind the growth cone exhibits several dynamic behaviors, including the de novo formation of varicosities and filopodia-like extensions, and a behavior that we term "pulsation," which is characterized by a variable thickening and thining of short segments of the axon. An individual axon can have multiple sites of branching activity, with many of the branches being transient. These dynamic behaviors occur along the portion of the axon shaft overlying the basilar pons, but not just caudal to it. Once the collaterals extend into the pontine neuropil, they branch further in the neuropil, while the parent axon becomes quiescent. Thus, the branching activity is spatially restricted to specific portions of the axon, as well as temporally restricted to a relatively brief time window. These findings provide definitive evidence that collateral branches form de novo along corticospinal axons and establish that the process of target recognition in this system is a property of the axon shaft rather than the leading growth cone.

Thermodynamics of the interactions of some amino acids and peptides with dodecyltrimethylammonium bromide and tetradecyltrimethylammonium bromide

International Nuclear Information System (INIS)

Talele, Paurnima; Kishore, Nand

2014-01-01

Highlights: • Interactions of amino acids and peptides were studied with two cationic surfactants. • Partial molar properties and hydration numbers did not change significantly. • Measured properties indicate balance of polar and non-polar interactions. • Peptide bonds did not strengthen the extent of polar interactions with surfactant. • Results provide quantitative fine details of cationic surfactant–amino acids/peptides interactions. -- Abstract: The values of apparent molar volume V 2,ϕ and apparent molar adiabatic compressibility K S,2,ϕ of amino acids glycine, L-alanine, DL-α-amino-n-butyric acid, L-valine, L-leucine and peptides glycyl-glycine, glycyl-glycyl-glycine and glycyl-leucine have been determined in aqueous solutions of cationic surfactants dodecyltrimethylammonium bromide (DTAB) and tetradecyltrimethylammonium bromide (TTAB) by means of density and sound velocity measurements. The heat evolved or absorbed (q) during the course of interactions of amino acids and peptides with the aqueous solutions of surfactants were determined by isothermal titration calorimetry at T = 298.15 K. The values of standard partial molar volume V 2,m 0 and standard partial molar adiabatic compressibility K s,2,m 0 at infinite dilution were calculated from the values of V 2,ϕ and K S,2,ϕ . Similarly the values of limiting enthalpies of dilution (Δ dil H 0 ) of the amino acids/peptides were calculated from heat evolved or absorbed during calorimetric experiments. The standard partial molar quantities of transfer from water to aqueous surfactant solutions have been used to identify the interactions of amino acids and peptides with surfactants in terms of ionic–ionic, ionic–hydrophobic and hydrophobic–hydrophobic group interactions

[The measurement of thermal expansion coefficient of Co-Cr alloy fabricated by selective laser melting].

Science.gov (United States)

Tian, Xiao-mei; Zeng, Li; Wei, Bin; Huang, Yi-feng

2015-12-01

To investigate the thermal expansion coefficient of different processing parameters upon the Co-Cr alloy prepared by selective laser melting (SLM) technique, in order to provide technical support for clinical application of SLM technology. The heating curve of self-made Co-Cr alloy was protracted from room temperature to 980°C centigrade with DIL402PC thermal analysis instrument, keeping temperature rise rate and cooling rate at 5 K/min, and then the thermal expansion coefficient of 9 groups of Co-Cr alloy was measured from 20°C centigrade to 500°C centigrade and 600°C centigrade. The 9 groups thermal expansion coefficient values of Co-Cr alloy heated from 20°C centigrade to 500°C centigrade were 13.9×10(-6)/K,13.6×10(-6)/K,13.9×10(-6)/K,13.7×10(-6)/K,13.5×10(-6)/K,13.8×10(-6)/K,13.7×10(-6)/K,13.7×10(-6)/K,and 13.9×10(-6)/K, respectively; when heated from 20°C centigrade to 600°C centigrade, they were 14.2×10(-6)/K,13.9×10(-6)/K,13.8×10(-6)/K,14.0×10(-6)/K,14.1×10(-6)/K,14.1×10(-6)/K,13.9×10(-6)/K,14.2×10(-6)/K, and 13.7×10(-6)/K, respectively. The results showed that the Co-Cr alloy has good matching with the VITA VMK 95 porcelain powder and can meet the requirement of clinic use.

Türkçe Öğretmeni Adaylarının Yabancı Kökenli Sözcük Kullanımlarına İlişkin Bir İnceleme A Research on the Use of Foreign Origin Words by Turkish Language Teacher Candidates

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Esra LÜLE MERT

2012-12-01

tothe 46 words of these. Amacı Türkçe öğretmeni adaylarının yazılı anlatımlarında kullandıkları sözcükleri Türkçe ya da yabancı kökenli olmaları bağlamında değerlendirmek olan çalışmanın problem tümcesi “Türkçe öğretmenliği son sınıf öğrencilerinin sözcük kullanımında Türkçe kökenli olanları seçme / seçmeme oranları nedir?” olarak belirlenmiştir. Bu araştırma, üretilmiş bir yapı üzerinde tarama modelinde betimsel bir araştırmadır. Var olan bir durumu, var olduğu hâliyle betimlemeyi amaçlayan bu yaklaşımda, incelenecek sınav kâğıtlarının dilsel bütünlüğü içinde yer alan yabancı kökenli (doğu-batı sözcükler ile Türkçe kökenli sözcükle ele alınmıştır. Tarama modeline dayalı bu çalışmanın veri kaynağı, 2011-2012 eğitim-öğretim yılında İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Öğretmenliği Programının 4. sınıfında öğrenim gören 1. öğretimden 25 ve 2. öğretimden 25 olmak üzere toplam 50 öğretmen adayının “Tiyatro ve Drama Uygulamaları” dersinin dönem sonu sınav sorularına verdikleri yazılı yanıtlardır. Kâğıtlarda toplam 4 açık uçlu soru yer almaktadır. 50 öğrencinin 4 soruya verdikleri yanıtlar incelenmiştir. Çalışmada, kaynak olarak “TDK Türkçe Sözlük” (TDK 2005 temel alınmıştır. Kâğıtlar, “içerik çözümlemesi” yöntemiyle incelenmiştir. İncelenen 50 sınav kâğıdında 13.130 sözcük belirlenmiştir. Bu sözcüklerin 4000’i terim olarak nitelendirilmiştir. 9130 sözcük Türk Dil Kurumunun (2005 Türkçe Sözlüğüne bağlı kalınarak yabancı kökenli, Türkçe kökenli başlıklarında sınıflandırılmıştır. Bu bağlamda Türkçe öğretmeni adaylarının yazılı anlatımda kullandıkları sözcüklerin % 12’si yabancı kökenli sözcüklerden oluşmuştur. Belirlenen yabancı kökenli sözcüklerin 157’sinin Türkçe karşılığı Türk Dil Kurumunun (2005 Türkçe S�

/ı/ Türkçede Bir Anasesbirim midir? Is The Letter of /ı/ Archiphoneme In Turkish?

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Fatih ÖZEK

2013-03-01

öre genel Türkçedeki sekiz ünlü, bu ünlülerden gelişmiştir. Ancak A.N. Baskakov, /ı/ ‘nın ana bir sesbirim olduğu, [i,u,ü] ünlerinin /ı/ sesbiriminin değişkenleri olduğu görüşündedir. Bu farklı görüş makalenin yazılmasında etkili olmuştur. Anasesbirimi, bünyesinde birden fazla sesin özelliklerini barındıran anases veya bir dilin bilinen ilk sesleri olarak tanımlamak mümkündür. Anasesbirimler, güçlü seslerdir. Çoğunlukla varlıklarını korurlar. Ancak bu özellikler /ı/ sesbiriminde görülmemektedir. Buna delil olarak aşağıdaki tespitleri sayılabilir:1. Codex Cumanicus’taki qlıç (~ qılıç [cliç, cliz/kiliç] yazılışları,2. /ı/ ünlüsünün söz başında ön damaksıllaşması (Uyg. biş- ~ bış- ‘pişmek, olgunlaşmak’; Hrzm. biş-; Kıp. biş- ~ piş-; Çağ.piş-; ETT piş-; Bşk., Tat., Türkm., Az. biş-; Kzk. pis-; Özb., Y.Uyg.,Gag., Trk. piş- < ET bış-; Uyg. til ~ tıl ‘dil’; Krh. dil ~ til; Hrzm. til; Kıp. til; Çağ. til; ETT dil; Tat., Bşk. tĕl; Kzk., Kklp., Nog.,Kmk., Krg., Özb., Y.Uyg. til; Az., Türkm., Gag., Trk. Dil< ET tıl vb.3. İlk hece /ı/ ünlüsünün zayıflaması ve kısa ı’ya (ĭ değişmesi (Hak. hĭs,Tat., Bşk., Özb. kĭş, Kaz., Kklp, Nog. ḳĭs

Mustafa Bin Bâlî ve İlm-i Firâset’i Mustafa Bin Bâlî And İlm-i Firâset

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Ramazan SARIÇİÇEK

2012-12-01

�alışma niteliğindedir. Yalnızca Fahreddin Razi ve Muhyiddin-i Arabî değil Hamdullah Hamdi’den İbni Sina’ya kadar daha birçok ilim adamının eserlerinden de yararlanılmıştır. Bu yönüyle alanında tektir diyebiliriz. Zira bu alanda yazılan eserler genellikle firâset ilminin uygulaması üzerinedir. Yani bu ilmin temel kıstasları üzerinde durmak yerine sonuçları üzerinde dururlar. Halbuki bu eser bütün olarak firâset üzerine yapılmış derli toplu bir çalışmadır. Diğer eserlerde bilgiler bölük pörçük ve dağınık iken bu eser firâsetle ilgili bilgileri bir akademisyen titizliğiyle derleyip bir araya getirmiştir.Ayrıca eser mensur olmasına rağmen içinde Arapça, Farsça ve Türkçe olmak üzere çeşitli manzumeler de bulunmaktadır. Dil bakımından ise Eski Anadolu Türkçesine ait dil malzemeleri içermektedir.

A CARAMANIAN BOOK, YEÑI HAZNE AND ITS CHARACTERS OF LINGUISTIC (SPELLING AND PHONETIC / KARAMANLICA BIR KITAP YEÑI HAZNE ve DIL ÖZELLIKLERI (IMLÂ ÖZELLIKLERI ve SES BILGISI

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Hayrullah KAHYA (M.A.H.

2008-11-01

Full Text Available Caramanians were Orthodox Christian in Anatolia.They used to both speak Turkish and use Greek alphabetin their texts. They particularly lived in Anatolia, forinstance; in Karaman, Konya, Kayseri, Isparta, Burdur,Aydın, Black Sea area. In addition, Istanbul, Syria andthe Balkans etc. Although they were Turkish (particularlyPechenek, Kuman Turks, they were managed byByzantion as paid soldiers in Anatolian area in 11.century, espacially in the Toros Mountains and after thattime, they began to adopt Orthodox Christian. Now, Theyhave lived in Greece since the population replacement in1923.In this study, spelling and phonetic of aCaramanian book with the name Yeñi Hazne which wasprinted in Venice in 1756 is examined.

Al-Mar’ah fi al-Qur’ân ‘Inda Ibn ‘Asyûr fi Tafsîrih (Dirâsah ad-Dilâlah al-Qur’âniyyah

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Ali Mahfuz Munawar

2017-07-01

Full Text Available Al-Mar’ah in the Qur’an was one of the main discussions among Muslim scholars and mufassirin, either seen from the position level or the role of their life. There are various studies about Al-Mar’ah in the Qur’an, also the term that is used for the context of mar’ah, including imro’ah and nisa’. Centuries ago, a large number of orientalist placed the Qur’an as the main study, which had never been separated from Jewish analogy. In fact, the most Muslims had been incited by their digression of thought. So, the prominent Muslim scholar and the contemporary mufassir, namely Ibnu’Asyur tried to straighten the anconformity assumption of orientalist in accordance to the Divine Revalation of God and Islamic teaching. Ibnu ‘Asyur’s thought about “imro’ah and nisa” according to the semantic Qur’an study based on dalil naqly and aqly on his tafsir. Thus, the interpretation is very oriented to the study of language depth. The term "imroah and an-nisa" according to the interpretation described by Ibnu 'Asyur has a different meaning between them. The term "imroah" has a more specific meaning than "an-nisa", also devoted to the two writing styles, ta' ta'nits or ta 'maftuhah ( which is more oriented to have the meaning "wife" or idzofah on the name of her husband which is written afterwards, and the writing with ta 'marbuthoh ( is used for 4 types of mar'ah they are barren women, old women, widow, and unmarried women. While for term "an-nisa" is a plural form of "imroah" which is dissaproved from the ashlu-l-kalimah, on the meaning women or adult female. The term “an-nisa” is a general word which has no purpose into specific meaning, but has a variety of meanings such as wives, mothers, women menstruated, and others according to the context of the sentence in the verses.

CXCR4-mediated osteosarcoma growth and pulmonary metastasis is promoted by mesenchymal stem cells through VEGF.

Science.gov (United States)

Zhang, Peng; Dong, Ling; Yan, Kang; Long, Hua; Yang, Tong-Tao; Dong, Ming-Qing; Zhou, Yong; Fan, Qing-Yu; Ma, Bao-An

2013-10-01

Chemokines and chemokine receptor 4 (CXCR4) play an important role in metastasis. CXCR4 is also expressed in the human osteosarcoma cell line 9607-F5M2 (F5M2), which has a high tumorigenic ability and potential for spontaneous pulmonary metastasis. Mesenchymal stem cells (MSCs) contribute to the formation of the tumor stroma and promote metastasis. However, mechanisms underlying the promotion of osteosarcoma growth and pulmonary metastasis by MSCs are still elusive. Our study co-injected the human MSCs and F5M2 cells into the caudal vein of nude mice. The total number of tumor nodules per lung was significantly increased in the F5M2+MSC group compared to the other groups (control, F5M2 cells alone and MSCs alone) at week six. Moreover, a high number of Dil-labeled MSCs was present also at the osteosarcoma metastasis sites in the lung. Using Transwell assays, we found that F5M2 cells migrate towards MSCs, while the CXCR4 inhibitor AMD3100 decreased the migration potential of F5M2 cells towards MSCs. Furthermore, upon treatment with F5M2-conditioned medium, MSCs expressed and secreted higher levels of VEGF as determined by immunohistochemistry, western blotting and ELISA, respectively. Importantly, co-cultured with F5M2 cells, MSCs expressed and secreted higher VEGF levels, while AMD3100 dramatically decreased the VEGF secretion by MSCs. However, CXCR4 expression on F5M2 cells was not significantly increased in the co-culture system. Additionally, VEGF increased the proliferation of both MSCs and F5M2 cells. These findings suggest that CXCR4-mediated osteosarcoma growth and pulmonary metastasis are promoted by MSCs through VEGF.

AN ANALYSIS OF KARNAVAL WRITTEN BY AHMET MİDHATEFENDİ AHMET MİDHAT EFENDİNİN “KARNAVAL” ROMANINI TAHLİL DENEMESİ

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Özlem KAYABAŞI

2011-12-01

Full Text Available Ahmet Midhat Efendi is one of the most important writers oftheliterature of the Tanzimat period. In his works, Ahmet Midhat Efendiaimed to present the cultural changes of a nation. Carnaval is one of hisworks written with this repect. The writer initially presents what thecarnaval is, how it is performed, what kind of poeple participate it andhow they dress. Social panaroma is depicted as well. Concepts behind theclash of emotions such as love, jealousy, fidelity are explained. The novelis examined under the titles of plot, content, language and narration. Ahmet Midhat Efendi Tanzimat dönemi romancılığının önemliisimlerinden biridir. Yazdığı roman ve hikâyelerde bir milletin yaşadığıkültür ve medeniyet değişiminin izlerini yansıtmaya ve insanları budeğişime hazırlamaya çalışmıştır. Bu amaçla yazdığı romanlardan biri deKarnaval’dır. Yazar bu romanda öncelikle karnavalın ne olduğunu, nasılyapıldığını, karnavala kimlerin katıldığını, insanların nasıl giyindiklerianlatır. Sonrasında da sosyal hayatın içinden manzaraları anlatır. Aşk,kıskançlık, ihanet, sadakat gibi duyguların çatışması altında değişendeğerler anlatılır. Roman; zihniyet, yapı(olay örgüsü, kişiler, zaman,mekân, tema, dil ve anlatım başlıkları altında incelenmiştir.

AN ANALYSIS ABOUT A STORY IN NERGISÎ’S MEŞÂKKU’L-‘UŞŞÂK NERGİSÎ’NİN MEŞÂKKU’L-‘UŞŞÂK’INDAKİ BİR HİKÂYEYİ TAHLİL DENEMESİ

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Nazmi ÖZEROL

2012-01-01

Full Text Available This study consists of the introduction and four parts. In the introduction part, there is information about storytelling in general and the Classical Turkish storytelling; and Nergisî’s importance in storytelling tradition and his book Meşâkku’l-‘uşşâk have been mentioned. There is the summary of the story in the first part. Including content elements; the story, narrator, perspective, time, place, people are in the second part. Portraits and dialogues have been emphasized in the third part together with the analysis of narrating techniques and there is the analysis of the language of the story and storytelling mode in the fourth part Bu çalışma giriş ve dört bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde genel anlamda hikâye ve Klâsik Türk hikâyeciliği hakkında bilgi verilerek Nergisî’nin bu gelenekteki öneminden ve Meşâkku’l-‘uşşâk adlı eserinden bahsedilmiştir. Birinci bölümde hikâyenin özeti verilmiş, ikinci bölümde muhteva unsurları kapsamında; olay, anlatıcı ve bakış açısı, zaman, mekân, şahıs kadrosu ele alınmıştır. Üçüncü bölümde anlatım teknikleri incelemesi yapılarak tasvir ve diyaloglar üzerinde durulmuş, dördüncü bölümde hikâyenin dil ve üslup incelemesi yapılmıştır.

Differential effectiveness of selected non-psychotropic phytocannabinoids on human sebocyte functions implicates their introduction in dry/seborrhoeic skin and acne treatment.

Science.gov (United States)

Oláh, Attila; Markovics, Arnold; Szabó-Papp, Judit; Szabó, Pálma Tímea; Stott, Colin; Zouboulis, Christos C; Bíró, Tamás

2016-09-01

Acne is a common skin disease characterized by elevated sebum production and inflammation of the sebaceous glands. We have previously shown that a non-psychotropic phytocannabinoid ((-)-cannabidiol [CBD]) exerted complex anti-acne effects by normalizing 'pro-acne agents'-induced excessive sebaceous lipid production, reducing proliferation and alleviating inflammation in human SZ95 sebocytes. Therefore, in this study we aimed to explore the putative anti-acne effects of further non-psychotropic phytocannabinoids ((-)-cannabichromene [CBC], (-)-cannabidivarin [CBDV], (-)-cannabigerol [CBG], (-)-cannabigerovarin [CBGV] and (-)-Δ(9) -tetrahydrocannabivarin [THCV]). Viability and proliferation of human SZ95 sebocytes were investigated by MTT and CyQUANT assays; cell death and lipid synthesis were monitored by DilC1 (5)-SYTOX Green labelling and Nile Red staining, respectively. Inflammatory responses were investigated by monitoring expressions of selected cytokines upon lipopolysaccharide treatment (RT-qPCR, ELISA). Up to 10 μm, the phytocannabinoids only negligibly altered the viability of the sebocytes, whereas high doses (≥50 μm) induced apoptosis. Interestingly, basal sebaceous lipid synthesis was differentially modulated by the substances: CBC and THCV suppressed it, and CBDV had only minor effects, whereas CBG and CBGV increased it. Importantly, CBC, CBDV and THCV significantly reduced arachidonic acid (AA)-induced 'acne-like' lipogenesis. Moreover, THCV suppressed proliferation, and all phytocannabinoids exerted remarkable anti-inflammatory actions. Our data suggest that CBG and CBGV may have potential in the treatment of dry-skin syndrome, whereas CBC, CBDV and especially THCV show promise to become highly efficient, novel anti-acne agents. Moreover, based on their remarkable anti-inflammatory actions, phytocannabinoids could be efficient, yet safe novel tools in the management of cutaneous inflammations. © 2016 John Wiley & Sons A/S. Published by John

Erken Çocukluk Döneminde Otizm Spektrum Bozukluğu Olan Çocuklarda Taklit Becerileri

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Gökhan Töret

2014-12-01

Full Text Available Bu çalışmada erken çocukluk döneminde Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB olan çocukların taklit becerilerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Çalışmada ilk olarak, taklit becerilerinin sınıflandırılması, taklitin işlevleri, taklit becerisinin gelişim evreleri sırası ile açıklanmıştır. Daha sonra OSB olan çocuklarda taklit becerilerinin gelişimsel seyri, taklit becerilerinin sergilenmesinde gözlenen sınırlılıklar ilgili alan yazın doğrultusunda özetlenmiştir. Ayrıca, OSB olan çocuklarda taklit becerileri ile sosyal etkileşim becerileri ve dil ve iletişim becerileri arasındaki gelişimsel ilişki gözden geçirilmiştir. Son olarak da bu bulguların, OSB olan çocuklara taklit becerilerinin öğretimine yönelik yansımaları tartışılmıştır. The purpose of this study was to examine imitation skills of children with Autism Spectrum Disorders (ASD in early childhood period. Firstly, classification of imitation skills, functions of imitation, developmental stages of imitation skills are explained. Afterwards, developmental progress of imitation skills of children with ASD and their limitations in exhibiting imitation skills are summarized in line with the related literature. Moreover, the developmental relationship between imitation skills and social interaction skills and language and communication skills for children with ASD are reviewed. Lastly, reflections of these findings on teaching imitation skills to children with ASD are discussed.

Spatial and Working Memory Is Linked to Spine Density and Mushroom Spines.

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Rasha Refaat Mahmmoud

Full Text Available Changes in synaptic structure and efficacy including dendritic spine number and morphology have been shown to underlie neuronal activity and size. Moreover, the shapes of individual dendritic spines were proposed to correlate with their capacity for structural change. Spine numbers and morphology were reported to parallel memory formation in the rat using a water maze but, so far, there is no information on spine counts or shape in the radial arm maze (RAM, a frequently used paradigm for the evaluation of complex memory formation in the rodent.24 male Sprague-Dawley rats were divided into three groups, 8 were trained, 8 remained untrained in the RAM and 8 rats served as cage controls. Dendritic spine numbers and individual spine forms were counted in CA1, CA3 areas and dentate gyrus of hippocampus using a DIL dye method with subsequent quantification by the Neuronstudio software and the image J program.Working memory errors (WME and latency in the RAM were decreased along the training period indicating that animals performed the task. Total spine density was significantly increased following training in the RAM as compared to untrained rats and cage controls. The number of mushroom spines was significantly increased in the trained as compared to untrained and cage controls. Negative significant correlations between spine density and WME were observed in CA1 basal dendrites and in CA3 apical and basal dendrites. In addition, there was a significant negative correlation between spine density and latency in CA3 basal dendrites.The study shows that spine numbers are significantly increased in the trained group, an observation that may suggest the use of this method representing a morphological parameter for memory formation studies in the RAM. Herein, correlations between WME and latency in the RAM and spine density revealed a link between spine numbers and performance in the RAM.

Spatial and Working Memory Is Linked to Spine Density and Mushroom Spines.

Science.gov (United States)

Mahmmoud, Rasha Refaat; Sase, Sunetra; Aher, Yogesh D; Sase, Ajinkya; Gröger, Marion; Mokhtar, Maher; Höger, Harald; Lubec, Gert

2015-01-01

Changes in synaptic structure and efficacy including dendritic spine number and morphology have been shown to underlie neuronal activity and size. Moreover, the shapes of individual dendritic spines were proposed to correlate with their capacity for structural change. Spine numbers and morphology were reported to parallel memory formation in the rat using a water maze but, so far, there is no information on spine counts or shape in the radial arm maze (RAM), a frequently used paradigm for the evaluation of complex memory formation in the rodent. 24 male Sprague-Dawley rats were divided into three groups, 8 were trained, 8 remained untrained in the RAM and 8 rats served as cage controls. Dendritic spine numbers and individual spine forms were counted in CA1, CA3 areas and dentate gyrus of hippocampus using a DIL dye method with subsequent quantification by the Neuronstudio software and the image J program. Working memory errors (WME) and latency in the RAM were decreased along the training period indicating that animals performed the task. Total spine density was significantly increased following training in the RAM as compared to untrained rats and cage controls. The number of mushroom spines was significantly increased in the trained as compared to untrained and cage controls. Negative significant correlations between spine density and WME were observed in CA1 basal dendrites and in CA3 apical and basal dendrites. In addition, there was a significant negative correlation between spine density and latency in CA3 basal dendrites. The study shows that spine numbers are significantly increased in the trained group, an observation that may suggest the use of this method representing a morphological parameter for memory formation studies in the RAM. Herein, correlations between WME and latency in the RAM and spine density revealed a link between spine numbers and performance in the RAM.

Interaction of homologous series of amino acids with sarcosine in presence of denaturant: Volumetric and calorimetric approach

International Nuclear Information System (INIS)

Kumar, Narendra; Kishore, Nand

2014-01-01

Highlights: • The interactions of five amino acids studied with osmolytes sarcosine and urea. • The results indicate predominance of ionic–ionic and hydrophilic–ionic group interactions. • The hydration number of amino acids increases with increase in the hydrophobicity of amino acids. • Transfer properties suggested both amino acids–sarcosine and urea–sarcosine interactions. • Fine details of interactions presented quantitatively. -- Abstract: Densities (ρ) and speeds of sound (u) of homologous serious of five amino acids: glycine, L-alanine, DL-α-amino-n-butyric acid, L-valine, and L-leucine were measured in aqueous 1.0 mol · dm −3 sarcosine and (1.0 mol · dm −3 sarcosine + 1.0 mol · dm −3 urea) solutions. The values of corresponding apparent molar volume (V 2,ϕ ), apparent molar compressibility (K S,2,ϕ ) were calculated from the density and speed of sound data at T=298.15 K. Enthalpies of dilution (q) of amino acids from water to 1.0 mol · dm −3 sarcosine and (1.0 mol · dm −3 sarcosine + 1.0 mol · dm −3 urea) solution were also measured. By linear regression fitting, the values of standard partial molar volume (V 2,m 0 ) and partial molar compressibility (K S,2,m 0 ) and standard enthalpy of dilution (Δ tr Δ dil H 0 ) were determined. The contribution of zwitterionic and hydrophobic groups of amino acids to V 2,m 0 were also calculated from linear regression fitting of V 2,ϕ values. The different cosolvent interactions were interpreted on the basis of cosphere overlap model. The results suggest the dominance of ionic–ionic and hydrophilic–ionic group interactions over hydrophobic–hydrophilic and ionic–hydrophobic interactions

NATURALIZATION AND SEYHULISLAM YAHYA MAHALLÎLEŞME VE ŞEYHÜLİSLAM YAHYA

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Hakan YEKBAŞ

2009-08-01

Full Text Available Local factors which are important source of our classical literature in terms of contents were used more characteristicly by some classic poets. One of these poets, Şeyhülislam Yahya, although he has an identity of Muslim preacher, employed the delight and entertainment of life with elegant Turkish of Istanbul. Above all in his ghazals, he is highly successful in expressing the coloured stage chosen in daily life by using elegant Turkish, idioms proverbs, and folk sayings. Understanding of this art is effective in his being one of the most important represantative of naturalization at XVII. century. Klasik edebiyatımızın dil ve muhteva bakımından önemli kaynaklarından olan mahallî unsurlar, bazı klasik şairlerimiz tarafından daha belirgin bir şekilde kullanılmıştır.. Bu şâirlerden biri olan Şeyhülislam Yahya, bir din adamı kimliğine sahip olmasına rağmen hayatın zevk ve eğlencelerini sade İstanbul Türkçesini kullanarak şiirlerinde işlemiştir. Özellikle gazellerinde kullandığı sade Türkçesi, deyimleri, atasözleri ve halk deyişleri vasıtasıyla günlük hayatın içinden seçtiği canlı sahneleri anlatmada çok başarılıdır. Bu sanat anlayışı, onun mahallîleşmenin XVII. yüzyıldaki en önemli temsilcilerinden biri olmasına neden olmuştur.

Hippocampal Ghrelin-positive neurons directly project to arcuate hypothalamic and medial amygdaloid nuclei. Could they modulate food-intake?

Science.gov (United States)

Russo, Cristina; Russo, Antonella; Pellitteri, Rosalia; Stanzani, Stefania

2017-07-13

Feeding is a process controlled by a complex of associations between external and internal stimuli. The processes that involve learning and memory seem to exert a strong control over appetite and food intake, which is modulated by a gastrointestinal hormone, Ghrelin (Ghre). Recent studies claim that Ghre is involved in cognitive and neurobiological mechanisms that underlie the conditioning of eating behaviors. The expression of Ghre increases in anticipation of food intake based on learned behaviors. The hippocampal Ghre-containing neurons neurologically influence the orexigenic hypothalamus and consequently the learned feeding behavior. The CA1 field of Ammon's horn of the hippocampus (H-CA1) constitutes the most important neural substrate to control both appetitive and ingestive behavior. It also innervates amygdala regions that in turn innervate the hypothalamus. A recent study also implies that Ghre effects on cue-potentiated feeding behavior occur, at the least, via indirect action on the amygdala. In the present study, we investigate the neural substrates through which endogenous Ghre communicates conditioned appetite and feeding behavior within the CNS. We show the existence of a neural Ghre dependent pathway whereby peripherally-derived Ghre activates H-CA1 neurons, which in turn activate Ghre-expressing hypothalamic and amygdaloid neurons to stimulate appetite and feeding behavior. To highlight this pathway, we use two fluorescent retrograde tracers (Fluoro Gold and Dil) and immunohistochemical detection of Ghre expression in the hippocampus. Triple fluorescent-labeling has determined the presence of H-CA1 Ghre-containing collateralized neurons that project to the hypothalamus and amygdala monosynaptically. We hypothesize that H-Ghre-containing neurons in H-CA1 modulate food-intake behavior through direct pathways to the arcuate hypothalamic nucleus and medial amygdaloid nucleus. Copyright © 2017 Elsevier B.V. All rights reserved.

Neurons within the trigeminal mesencephalic nucleus encode for the kinematic parameters of the whisker pad macrovibrissae.

Science.gov (United States)

Mameli, Ombretta; Caria, Marcello A; Biagi, Francesca; Zedda, Marco; Farina, Vittorio

2017-05-01

It has been recently shown in rats that spontaneous movements of whisker pad macrovibrissae elicited evoked responses in the trigeminal mesencephalic nucleus (Me5). In the present study, electrophysiological and neuroanatomical experiments were performed in anesthetized rats to evaluate whether, besides the whisker displacement per se, the Me5 neurons are also involved in encoding the kinematic properties of macrovibrissae movements, and also whether, as reported for the trigeminal ganglion, even within the Me5 nucleus exists a neuroanatomical representation of the whisker pad macrovibrissae. Extracellular electrical activity of single Me5 neurons was recorded before, during, and after mechanical deflection of the ipsilateral whisker pad macrovibrissae in different directions, and with different velocities and amplitudes. In several groups of animals, single or multiple injections of the tracer Dil were performed into the whisker pad of one side, in close proximity to the vibrissae follicles, in order to label the peripheral terminals of the Me5 neurons innervating the macrovibrissae (whisking-neurons), and therefore, the respective perikaria within the nucleus. Results showed that: (1) the whisker pad macrovibrissae were represented in the medial-caudal part of the Me5 nucleus by a single cluster of cells whose number seemed to match that of the macrovibrissae; (2) macrovibrissae mechanical deflection elicited significant responses in the Me5 whisking-neurons, which were related to the direction, amplitude, and frequency of the applied deflection. The specific functional role of Me5 neurons involved in encoding proprioceptive information arising from the macrovibrissae movements is discussed within the framework of the whole trigeminal nuclei activities. © 2017 The Authors. Physiological Reports published by Wiley Periodicals, Inc. on behalf of The Physiological Society and the American Physiological Society.

Güncellenmiş Öğrenci Yaşamı Stres Envanteri'nin Türkçe'ye Uyarlanması, Dil Geçerliği ve Ön Psikometrik İncelemesi

OpenAIRE

BALOĞLU, Mustafa; BARDAKCI, Salih

2010-01-01

The purpose of the present research was to adapt and study the initial validity and reliability properties of the Student-life Stress Inventory-Revisited. The original inventory was developed to measure the sources of stress and reactions to stress in terms of physiological, emotional, behavioral, and cognitive means among high school and university student populations. Study started by translating the items of the inventory into Turkish. Experts independently translated and then compared the...

İkna Edici Konuşma Ve Karşılaştırmalı Bir Araştırma (Avustralya Ana Dili Öğretimi Ders Materyalleri ve Türkçe Örneği Persuasive Speech And A Comparative Study (Australia Mother Tongue Training Course Materials And Turkish Sample

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Alpaslan OKUR

2013-09-01

, bu özelliklerine rağmen Türkçe Öğretim Programlarında bir metin türü olarak yeteri kadar yer bulamamıştır.Bu çalışma ile Türkçe öğretiminde yeterli olmadığı düşünülen ikna edici konuşmayı ve ikna edici metin türünü ortaya koyma yaklaşımını ve sürecini incelemek amaçlanmıştır. Bunun için Türkçe Öğretim Programları, Dil ve Anlatım Dersi Programı, Türkçe Ders ve Çalışma Kitapları ile bunlara karşılık Avustralya ana dili ders materyalleri incelenmiş; kazanımlar ve etkinlikler ortaya konulmuştur. Çalışmanın bir diğer amacı ise konuşma ve ikna edici konuşma süreç ve etkinliklerini karşılaştırmalı bir bakış açısı ile ortaya koyarak Türkçe Öğretim Programlarına katkıda bulunmaktır.Çalışma sonucunda; ikna edicilik kavramına, Avustralya ana dili ders materyallerinde başlangıç düzeyinden son düzey olan 10. sınıf düzeyine kadar tüm sınıf düzeylerinde bir metin türü olarak yer verildiği görülmektedir. İkna edicilik, ilkokul Türkçe Dersi Öğretim Programı ve Kılavuzu’nda (2009 bir konuşma tür, yöntem ve tekniği olarak yer bulurken, Ortaokul Türkçe Dersi Öğretim Programı’nda (2006 bir konuşma tür, yöntem ve tekniği olarak yer bulamamıştır. Lise Dil ve Anlatım Dersi Programı’nda (2011 ise ikna edicilik bir metin türü olarak yer almamaktadır.

THE PLACE OF GRAMMAR IN A FRENCH TEACHING METHODS FROM 1960s TO TODAY LA PLACE DE LA GRAMMAIRE DANS LES METHODES DE FLE DES ANNEES 60 JUSQU'A NOS JOURS

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Hanife Nâlân GENÇ

2011-01-01

Full Text Available In this study, we tried to analyse the place of grammar in a french teaching methods. Methods were selected and studied in terms of comparative method in order to analyse better the procedures and evaluations of activities.We took up methods which are said ‘traditionals’ which contain the direct method from 1901 to 1960s, audio lingual method from 1940 to 1970, structure-global audio visual method from 1960 to 1970 and methods which are said ‘moderns’ which contain communicative approach method from 1970 to years 2000 and finally which is actual method (co- actual. For the traditional methods, we studied essentially among these three methods which are Cours de Langue et de Civilisation Français, Le Français Accéléré et Intercodes, because of their affinity and progress of lesson rather than considered classic. These methods are included the gramar formal and applied it structurally and explicitly. Contrary to traditional metods, these metods take into account, the situations, the functional notions and apply them to the implicit grammar.We concretized our point of view, by basing on the examples and the census of the metods mentioned. We reached to a conclusion that what the training objects and process of grammar must be according to linguistic demand of learner. Bu araştırmada, ikinci veya üçüncü dil olarak Fransızcanın öğretiminde kullanılan ve Fransızcada "metot" sözcüğüyle karşılık bulan "ikinci dil olarak Fransızca öğretimi amaçlı" yazılmış ders kitaplarında dilbilgisine verilen yeri irdelemeye çalıştık. Ele aldığımız kitaplar, etkinliklerin süreçlerini ve işleyişlerini daha iyi çözümleyebilmek bakımından, karşılaştırmalı bir yaklaşımla seçilmiş ve incelenmiştir.1901’den 60’lı yıllara kadar süren doğrudan metot (MD, 1940’dan 1970’e kadar devam eden işitsel sözel metot, 1960’dan 1970’e kadar süren genel yapısalcı görsel işitsel (SGAV yöntemleri i

Asya Politik Sineması Üzerine Notlar / Notes on Asian Political Cinema

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Mustafa Ali MİNARLI

2015-01-01

Full Text Available Sinema, diğer sanat dalları gibi, topluma ve onu etkileyen faktörlere kayıtsız kalmamış ve hangi biçim ya da dil vasıtasıyla olursa olsun yaşama ayna olma vazifesini yerine getirmekten geri durmamıştır. Sinemanın toplumu yine kendisine yansıtarak tanıtması ve onu eleştirmesi bölgeden bölgeye ve kültürden kültüre farklılıklar göstermektedir. Sinema, tıpkı Lumiere Kardeşler’in sinematografından hareketle dünyaya yayılıp biçim ve dil değiştirerek yaşamını çok yönlü sürdürdüğü gibi, bugün de çeşitliliğini ve zenginliğini muhafaza etmeye devam etmektedir. Asya politik sineması günümüzde toplumsal hareketler ve sinema ilişkisi bağlamında en özgün örneklerin ortaya çıktığı alanlardan birini teşkil etmektedir. Asyalı sinemacılar, kendi ülkelerindeki toplumsal hareketlenmeleri veya siyasi değişimleri işlerken sinemanın farklı anlatım biçimlerini kullanmışlardır. Özellikle dünyanın kanayan yarası Ortadoğu’nun sinemacılarının toplumu nasıl gördükleri ve toplumun kendi kendisini nasıl tanıması gerektiği konusunda yaptıkları çalışmalar tüm dünyada ilgiyle takip edilmektedir. Bu çalışmada, Asya politik sineması önde gelen ülkeler bazında tek tek incelenerek, bölgelerin ve ülkelerin geçmişten günümüze gelişimleri mercek altına alınacaktır. Rus sinemasının çevre bölgesine etkisi, İran sinemasının kendine has özellikleri ve onu öne çıkaran nedenler, son olarak bu ekollerin Batılı örneklerle olan ilişkisi tartışılacaktır. / Cinema does not stay indifferent to the society and the factors effecting it and does not abstain from the duty for reflecting the life by means of every language and every form like the other branches of art do. Cinema’s process of introducing society by reflecting it to itself and criticizing society varies from region to region and culture to culture. In addition to the fact that cinema led a

Türkiye ve Bulgaristan’da İlkokuma Yazma Sürecinde Öğrencilerin Ürettikleri Yazıların Okunaklılık Bakımından İncelenmesi Investigation of Manuscript Legibility Produced by students in the Process of Early Writing-Reading in Turkey and Bulgaria

Directory of Open Access Journals (Sweden)

İbrahim COŞKUN

2013-09-01

�� reliability coefficient was calculated as .87. Analysis results are expressed in terms of percentage and frequency used for the quantification of qualitative data and direct extracts from the writings of students interpreted. Text examples of straight-line placement of text, the space between words, letter-spacing, letter format, suitable to produce, including six main categories of contiguity and the curvature examined. The findings of the study, the writing researchers, reading and writing documents and material authors,designers, classroom teachers and classroom teacher candidates will contribute important. Duygu ve düşüncelerin başarılı bir şekilde aktarılmasını sağlayankonuşma ve yazma becerileri, bir takım bilgi ve becerilerin birikiminigerektirmektedir. Bu bilgi ve becerilerin birikiminin temelleri iseilkokullarda atılmaktadır. İfade edici dil becerilerinden yazma becerisibireyin akademik, kültürel ve sosyal hayatında en çok kullandığıbecerilerdendir. Çocuklar, gelişim sürecinde olmakla birlikte, alıcı dilbecerilerinden dinlemeyi ve ifade edici dil becerilerinden konuşmayıokul öncesi dönemde, alıcı dil becerilerinden okuma ve ifade edici dilbecerilerinden yazmayı ise ilkokul döneminde kazanmaktadır. İlkokulbirinci sınıfta başlayan okuma yazma öğretim süreci şifreleme ve şifreyiçözme etkinliklerinden oluşmaktadır. Okunaklılığın kişiden kişiyedeğişmeyen evrensel kriterleri vardır. Bir yazı hangi dilde üretilmişolursa olsun bu kriterlere uyduğu sürece yazı hakkında “okunaklı”hükmü verilebilir. Buradan hareketle bu çalışmada Türkçe ve Bulgarcaokuma yazma öğretim sürecinde ilkokul birinci sınıf çocuklarınınürettiği yazıların okunaklılık kriterlerine incelenmesi amaçlanmıştır.Nitel araştırma modelinin durum çalışması tekniğine göre desenlenenbu araştırmada Türkiye’deki veriler 2012-2013 Öğretim Yılında Edirneilinde ilkokul birinci sınıfa devam eden 15 (9 erkek

Dilbilim Kavramları Işığında Türkçe Öğretimi

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Nilay Çağlayan DİLBER

2017-12-01

Full Text Available Anadili olarak Türkçe öğretiminde hem öğretmen yetiştirme hem de ilköğretim öğrencisi yetiştirme anlamında dilbilime ve dilbilimin elde ettiği verilere yeterince önem verilmemektedir. Oysa gelişmiş ülkelerdeki anadili eğitimine bakıldığında dilbilimden ve verilerinden sıkça yararlanılmaktadır. Yapılan çalışmada da bu eksikliği gidermek adına dilbilim kuramlarında yer alan kavramların anadili olarak Türkçe öğretiminde somut olarak nasıl yer alabileceğini ve zaten yer aldığını göstermek amaçlanmaktadır. Bu doğrultuda F. De Saussure ile bir bilim haline gelen ve 19. yy. itibariyle kuramlar üzerine yeni kuramlar üreterek dili farklı açılardan betimleyen Genel Dilbilim ders notları, Avrupa Yapısalcılığı, Amerikan Yapısalcılığı, Üretici Dönüşümsel Dilbilgisi, Edimbilim ve Sözceleme Kuramları’nda kullanılan ve bu kuramlarla ortaya çıkan bazı kavramların Türkçe öğretiminde kullanımı somut bir şekilde örneklendirilerek verilmiştir. Bu örneklerin Türkçe ders kitaplarına, etkinliklere, öğretim materyallerine yardımcı olacağı öngörülmektedir. Ayrıca çalışmanın Türkçe öğretmen adaylarının dilbilime daha somut bir şekilde yaklaşmasına ve dilbilimin dil öğretimindeki gerekliliğini anlamalarına yardımcı olacağı düşünülmektedir.

Annelerin Ebeveynlik Öz Yeterlik Algıları ile Gelişimi Risk Altında Olan Bebeklerin Gelişimleri Arasındaki İlişkiyi İnceleyen Araştırmalara Bir Bakış

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Veysel Aksoy

2009-01-01

Full Text Available Bu çalışmanın amacı, ebeveynlerin (özellikle annelerin öz yeterlik düzeyleri ile çocuklarının erken çocukluk dönemindeki gelişimleri arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmaları gözden geçirmektir. Bu amaçla betimsel alan yazın taraması yapılmıştır. Ele alınan makalelerdeki bulgular, annelerin sahip olduğu ebeveyn öz yeterlik algısının düzeyi ile çocukların bilişsel, sosyal ve dil gelişimleri arasında ilişki olduğunu göstermektedir. Ayrıca ebeveynlik öz yeterlik düzeyleri sosyo-ekonomik durum, sosyal destekler, bekâr anne olma ve annelik yaşı gibi değişkenlerden etkilenmektedir. Annelerin öz yeterlikleriyle çocuğun problem davranışları, annelik depresyonu ve stresi gibi değişkenler arasında da ilişkiler olduğu çalışmalarda rapor edilmiştir. The purpose of this study is to overview studies on relationship between the parental self-efficacy levels (especially mothers’ self-efficacy and development of their young children. For this purpose, a narrative literature review was carried out. Based on the review of the literature, it is observed that there are relationships between the parental self-efficacy and children’s cognitive, social and language development. Moreover, parental self-efficacy level is affected by some variables such as socio-economical condition, social supports, being a single mother and mother’s age. Also, studies pointed out that there is a relationship between selfefficacy levels of mothers and child’s problem behaviors, maternal depression and stress.

Suicide gene reveals the myocardial neovascularization role of mesenchymal stem cells overexpressing CXCR4 (MSC(CXCR4.

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Jialiang Liang

Full Text Available BACKGROUND: Our previous studies indicated that MSC(CXCR4 improved cardiac function after myocardial infarction (MI. This study was aimed to investigate the specific role of MSC(CXCR4 in neovascularization of infarcted myocardium using a suicide gene approach. METHODS: MSCs were transduced with either lentivirus-null vector/GFP (MSC(Null as control or vector encoding for overexpressing CXCR4/GFP. The MSC derived-endothelial cell (EC differentiation was assessed by a tube formation assay, Dil-ac-LDL uptake, EC marker expression, and VE-cadherin promoter activity assay. Gene expression was analyzed by quantitative RT-PCR or Western blot. The suicide gene approach was under the control of VE-cadherin promoter. In vivo studies: Cell patches containing MSC(Null or MSC(CXCR4 were transduced with suicide gene and implanted into the myocardium of MI rat. Rats received either ganciclovir (GCV or vehicle after cell implantation. After one month, the cardiac functional changes and neovascularization were assessed by echocardiography, histological analysis, and micro-CT imaging. RESULTS: The expression of VEGF-A and HIF-1α was significantly higher in MSC(CXCR4 as compared to MSC(Null under hypoxia. Additionally, MSC(CXCR4 enhanced new vessel formation and EC differentiation, as well as STAT3 phosphorylation under hypoxia. STAT3 participated in the transcription of VE-cadherin in MSC(CXCR4 under hypoxia, which was inhibited by WP1066 (a STAT3 inhibitor. In addition, GCV specifically induced death of ECs with suicide gene activation. In vivo studies: MSC(CXCR4 implantation promoted cardiac functional restoration, reduced infarct size, improved cardiac remodeling, and enhanced neovascularization in ischemic heart tissue. New vessels derived from MSC(CXCR4 were observed at the injured heart margins and communicated with native coronary arteries. However, the derived vessel networks were reduced by GCV, reversing improvement of cardiac function. CONCLUSION: The

Very high incidence of syphilis in HIV-infected men who have sex with men in Buenos Aires city: a retrospective cohort study.

Science.gov (United States)

Bissio, E; Cisneros, V; Lopardo, G D; Cassetti, L I

2017-08-01

The incidence of sexually transmitted infections (STIs), particularly syphilis, is high and continues to rise among some populations, especially among men who have sex with men (MSM). Furthermore, a higher incidence of STIs has been reported in HIV-positive than in HIV-negative MSM. To determine the incidence of syphilis in a cohort of men with HIV in Buenos Aires city. Retrospective cohort study. We examined the records and visits made by men with HIV aged >18 years in our institution during a 1-year period. Venereal Disease Reference Laboratory (VDRL) results for all the men in our cohort during the study period were analysed. We considered a case of syphilis as incident if a person had a VDRL result of ≥16 DILS, provided that this was increased at least fourfold compared with a previous determination. All VDRL results ≤8 were investigated, and analysed together with the medical records, to determine if they were new cases. We analysed the VDRL results and the clinical records of 1150 men followed up in our centre during the study period. Mean age was 40.9 years. According to the definition used, we registered 171 new cases of syphilis-that is, an incidence of 14.9/100 patients/year (95% CI 12.9 to 17.0). No significant differences in incidence according to age group were found, but there was a trend towards a lower incidence in older men. Ten men had two new episodes during the study. The incidence of syphilis in this cohort of men with HIV (predominantly MSM) was very high. In addition to maintaining high surveillance for early diagnosis and treatment, it is necessary to implement newer and more effective measures to prevent syphilis and other STIs in this population. Published by the BMJ Publishing Group Limited. For permission to use (where not already granted under a licence) please go to http://www.bmj.com/company/products-services/rights-and-licensing/.

Communication strategies: Implications for EFL university students [İletişim stratejileri: İngilizceyi yabancı dil olarak öğrenen üniversite öğrencilerine yönelik çıkarımlar

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Şaziye YAMAN

2013-10-01

Full Text Available Oral communication is an interactive process in which an individual alternately takes the roles of speaker and listener. Thus, rather than focusing on each skill separately, these skills should be considered integratedly. In order for students to overcome the burdens in listening and speaking skills, they need to develop communicative competence, especially strategic competence. With reference to speaking, strategic competence points out the ability to know how to keep a conversation going, how to terminate the conversation, and how to clear up communication breakdowns and comprehension problems (Shumin, 1994. Therefore, the aim of this quantitative study is to investigate both speaking and listening strategies (so called “communication strategies” used by EFL students to cope with problems during communication so they can be integrated into language teaching in order to develop students’ strategic competence. Two hundred ninety-one Turkish EFL university students participated in this study. Researchers used the “Communication Strategy Inventory”, a 5 point Likert-type scale developed by Yaman, Irgin and Kavasoglu (2011. The findings of this study revealed that EFL students used negotiation for meaning, compensatory, and getting the gist strategies in communication. It also found that female students used communication strategies more than males and advanced level students.

Ortaokullarda Dil Bilgisi Öğretiminde Buluş Yoluyla Öğretim Stratejisinin Öğrenci Başarısına Ve Kalıcılığa Etkisinin İncelenmesi

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Osman YAKIŞAN

2017-12-01

Full Text Available This study which aims to investigate the effect of the achievement and permanence of the secondary school students at teaching grammar by discovery learning strategy was conductedamong a total of 40 sixth grade students, 22 girls and 18 boys, who were educated in Konya, Karatay, Kızören Secondary School in 2016-2017 academic year. In the research process the strategy of teaching through the traditionalpresentationwasused in the control group in the context of a given plan of language learning and in the experimentalgroup, the strategy of teaching through inventionwasused. Experimental and controlgroupsweredeterminedbyrandom. At the beginning of the application period, the whole group was applied as a preliminary test for the relatedlinguisticinformation and as a final test, the wholegroupwasreapplied at the end of the same test. This test wasreapplied at the beginning of the secondsemester to measure the persistencelevel of the students in the subject. While these applicationswerebeingmade, the subject of the linguisticinformationincluded in the scope of the studywasexplained to the students in accordance with the curriculumwithin a certain plan and the education and trainingprocesswasneverinterrupted. The results of the experimentwereanalyzed with the SPSS 22.0 program and it wasdetermined that the students in the experimentalgroupwhoweretaughtbydiscoverylearning strategy weresignificantlyimprovedcompared to the students in the controlgroupwhoweretaughtbytraditionalpresentationstrategy according to the instruction strategy. Inaddition, it wasobserved that therewas a significantdifference in the retentionlevel of informationlearnedaccording to the controlgroup in which the teaching strategy wasappliedthrough the traditionalpresentation strategy in the experimentgroup in which the teaching strategy wasapplied. Bymeans of the dataobtained in this research process, the invention of learning strategy which enableslearners to discover and learn the information in the grammarteachingprocess has beenachieved as a result of being more effective in studentsuccess and informationretentionthan other traditionalmethods. From this result, it is stated that discoverylearning strategy, which activates the student in the teachingprocess, will be utilized in the teaching of language knowledge.

Özbek Türkolog Berdak Yusuf ve Sözlük Çalışmaları Uzbek Turkologist Berdak Yusuf and Lexical Studies

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Emek ÜŞENMEZ

2012-12-01

Full Text Available Berdak Yusuf is one of the Turcologists of the Uzbek region which hasan important role in the history of Turcology due to the richness of itsTurkish language resources and the scholars who work on theseresources. The author is born in Jizzah where located near theSamarqand city, in 1949.Berdak Yusuf has been reserched at Sciencies Academy ofUzbekistan which Institution of Ali Sher Navaiy Language andLiterature. He is working at department of Languge History-dialectologyand Turkic Languages at the moment.Berdak Yusuf, who knows Russian, Kazakh Turkic, Kyrgyz Turkic,Turkmen Turkic, Azerbaijan Turkic, besides Uzvek turkic except ofTurkey Turkic and also especially works on lexicography.He is a student of the famous Uzbek Turcologist Prof. Dr. ErgeshFazilov and they with cooperation prepared th dictionary of the works ofAli Sher Navaiy.Berdak Yusuf, who is a member of the Dictionary of ModernTurkish Dialects Organization Committee, has prepared the section“Dictionary of Uzbek Turkic”.Berdak Yusuf (Berdak Yusufov stayed in Turkey for a few years inorder to prepare the above mentioned Dictionary of Modern TurkishDialects Organization Committee, has prepared the section “Dictionaryof Uzbek Turkic” and thus had the oppurtunity to get in touch with theacademicians of Turcoloy.Berdak Yusuf’s contributions to Turcology in general and toLexicography in particular are discussed in this study. Bugünkü Özbekistan coğrafyası Türk dili çalışmaları açısından oldukça önemli bir bölgedir. Gerek Türk dili kaynakları gerekse bu kaynakları işleyen bilim adamları bakımından Türkoloji tarihi içerisinde mühim yer tutan Özbekistan’ın yetiştirdiği Türkologlardan biri de Berdak Yusuf (Berdak Yusufov’tur. Yazar 1949 yılında Özbekistan’ın Cizzah vilayetinde dünyaya gelmiştir. Berdak Yusuf Özbekistan İlimler Akademisi (O’zbekistan Respublikasi Fanlar Akademiyasi bünyesinde yer alan Ali Şir Nevai Dil ve Edebiyat Enstit

Future Events

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Adli Tıp Uzmanları Derneği ATUD

1996-07-01

Full Text Available I.\t5- Marmara Tıp Günleri 16-19 Eylül 1996, The Marmara Oteli Taksim İstanbul. İletişim: Doç.Dr.Berrak Yeğen PK. 175 Kadıköy Tel: 0216 414 47 36 - 414 47 34 Fax: 0216 414 47 31- 325 72 17 - 418 33 27 II.\tEUROTOX’96 in collaboration with the Spanish Association of Toxicology 22-25 Eylüll996, ALICANTE; SPAIN, Secretariat-. Viajes Hispania, S.A. EUROTOX’96 Congress, Maisonnave, 11\t- 70, E-03003 Alicante (Spain. Tel: +34-C9 6-522-83-93; Fax: +34 (9 6-522-98-88 III.\tTürk Nöropsikiyatri Derneği Ruhsal Travma Günleri 10-\t11 Ekim 1996, Savoy Oteli Taksim İstanbul. İletişim:Doç.Dı.M.Raşit Tükel Türk Nöropsikiyatri Derneği, İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Fax: 0212 631 24 00 IV.\t1996 Annual Meeting: Construction Professional Relations in Contemporary Health Care 15-\t16 Ekim 1996, Royal Sonesta, Boston Massachusetts ASLME, 765 Common Wealth Avenue, 16th Floor, Boston, MA, 02215. Tel: (617 262-4990 Fax: (617 437- 7596 Email: aslme@bu.edu V.\tXXI International Congress of the International Academy of Pathology and 12th World Congress of Academic and Environmental Pathology 20-25 Ekim 1996, BUDAPEST, HUNGARY, Secretariat: XII International Congress of The International Academy of Pathology and 12th World Congress of Academic and Environmental Pathology, 2nd Dept, of Pathology Semmelweis Univ. of Medicine, Ü1İÖİ £t 93-, H 1091 Budapest, Hungary. Tel/Fax: +36-1-215-7591, +36-1-215-6921. VI.\tVII.THMTK, VII. Türkiye Hastane Mütehassısları Uluslararası Katdımlı Tıp Kongresi 26-29 Ekim 1996, Antalya İletişim: THMD Başkanı Dr.Cafer Yıldıran Talimhane, Lamartin Cad. 46/4, Eren Apt. 80090 Taksim İstanbul Tel: (0212 250 45 55 -‘238 09 85 VII.\tI. Ulusal Biyolojik Antropoloji Sempozyumu 30-31 Ekim 1996, Ankara Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Farabi salonu İletişim: Prof.Dr.Erksin Güleç A.Ü. Dil ver Tarih-Coğrafya Fakültesi Fizik ve Paleoantropoloji B�

Nef’î Hakkında Bir Bibliyografya Denemesi An Essay Of Bibliography About Nef’i

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Halil Sercan KOŞİK

2013-03-01

��î, edebiyatımızda ayrıca vezin ve kafiyede gösterdiği ustalıkla da tanınmaktadır. Mananın yanında lafza da önem veren şair, divan şiirinde yeni bir dil kullanmaya çalışmış, bunda da büyük ölçüde başarılı olmuştur. Onun şiirde böyle bir dil kullanmasında, Fars dili ve edebiyatına olan hakimiyetinin büyük rol oynadığı bilinmektedir.Nef’î ve ortaya koyduğu eserler hakkında bugüne kadar çok fazla şey araştırılmış ve yazılmıştır. Bununla birlikte Nef’î gibi velûd bir şair hakkında daha birçok çalışmanın yapılacağı ortadadır. Bu çalışmamızda, Nef’î ve eserleri hakkında yapılan ilmi çalışmalar ile şaire ait bütün eserlerin yazma nüshaları bir sınıflandırmaya tabi tutularak bilim alemine sunulacaktır. Bu araştırmamız Nef’î ile ilgili çalışmaların daha çok hangi konularda yoğunlaştığını göstermesinin yanında nelerin hâlâ eksik olduğunu da ortaya çıkaracaktır. Ayrıca söz konusu çalışmamız ileride Nef’î hakkında araştırma yapacaklara kaynak bulma hususunda büyük yardım sağlayacaktır.

Türkiye Türkçesinde ve Azerbaycan Türkçesinde “Su” Unsurlu Atasözlerinin Gramer Özellikleri

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Ahmet ÖKSÜZ

2014-11-01

Full Text Available Öz İnsanın yaşam tarzı, tarihi, kültürü, hayata bakış açısı dilde yansıtılır. Atalarımızdan bize aktarılan ve anların üzün süre gözlemleyip bir sonuca vararak öğüt ve nasihat şeklinde aktarmış oldukları özlü sözlerdir. Atasözleri değişik dillerde farklı terimlerle telaffuz edilmiştir; Türkçede ise Kaşkarlı Mahmut sav şeklinde ifade ederken daha sonraları Osmanlı Türkçesinde ise darbımesel veya durûb-i emsal kelime grubuyla ifade edilmiştir. Günümüz Türkçesinde ise atasözü şeklinde söylenmektedir. Azerbaycan Türkçesinde ise Atalar sözü terimiyle ifade edilmektedir. Atasözleri toplumda yaşanan olaylardan çıkarılması gereken dersleri bir nasihat bir öğüt şeklinde kısaca anlatır, dile getirir. O nedenle atasözlerini deyimlerden ayıran en önemli tarafı atasözlerinin bir yargı bildirmesidir. Bu öğüt bütün toplumu kapsar ve her zaman doğruya ve iyiye yönlendirir. Diğer taraftan değişik Türk toplulukları kendi atasözlerini toplamışlar ve üzerinde dil çalışmaları yapmışlardır. Bu bakımdan atasözleri ve deyimlerin incelenmesi özel önem taşımaktadır. Türkiye ve Azerbaycan tarihten bu güne hem dilde hem de kültürde birlikteliği sağlamış iki devlettir. Aynı dili konuşmamızın yanında farklı komşuluk ilişkilerine sahip olmamız ve farklı kültürlerden etkilenmemiz nedeni ile hem dilde hem de kültürde azda olsa farklılıklar vardır. Bu farklılıklar atasözlerinde de görülmektedir. Biz bu araştırmamızda iki Türkçede su ile ilgili söylenmiş atasözlerinin gramer özellikleri üzerinde durarak farklı ve benzer yanları nelerdir; bunu ortaya koymaya çalışacağız. Anahtar kelimeler: Atasözleri, Türkiye Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi, Türkçe gramer, Türk kültürü, Su kültürü, dil kültürü. The Grammatical Features of the Word “Water” in the Proverbs of Turkey and Azerbaijan Abstract The lifestyle

Motivasyonel Dil (MD Teorisi ve Ölçme Aracının Türkçede Geçerlik ve Güvenilirlik Analizi = The Relaibility and Validity Analyses of Motivational Language Theory and Scale

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Türker BAŞ

2011-08-01

Full Text Available When the literature of leadership and communication is examined, it can be identified that until 1990s, there was not enough study on the effects of a leader’s language and its content on motivation and performance of employees. This gap was filled in theoretical dimension by the Motivating Language Theory by Sullivan (1988 and as an extension of this theory, the Motivating Language Scale developed by Mayfield, Mayfield and Kopf (1995 based on the former study closed in practical dimension. In this study, the scale developed by Mayfield, Mayfield and Kopf (1995 has been tested for its validity and reliability. As a result of analyses carried out, it has been determined that the scale has a high rate of validity and reliability. Therefore, it is assessed that this scale can contribute to empirical studies in the future.

A protocol for a three-arm cluster randomized controlled superiority trial investigating the effects of two pedagogical methodologies in Swedish preschool settings on language and communication, executive functions, auditive selective attention, socioemotional skills and early maths skills.

Science.gov (United States)

Gerholm, Tove; Hörberg, Thomas; Tonér, Signe; Kallioinen, Petter; Frankenberg, Sofia; Kjällander, Susanne; Palmer, Anna; Taguchi, Hillevi Lenz

2018-06-19

During the preschool years, children develop abilities and skills in areas crucial for later success in life. These abilities include language, executive functions, attention, and socioemotional skills. The pedagogical methods used in preschools hold the potential to enhance these abilities, but our knowledge of which pedagogical practices aid which abilities, and for which children, is limited. The aim of this paper is to describe an intervention study designed to evaluate and compare two pedagogical methodologies in terms of their effect on the above-mentioned skills in Swedish preschool children. The study is a randomized control trial (RCT) where two pedagogical methodologies were tested to evaluate how they enhanced children's language, executive functions and attention, socioemotional skills, and early maths skills during an intensive 6-week intervention. Eighteen preschools including 28 units and 432 children were enrolled in a municipality close to Stockholm, Sweden. The children were between 4;0 and 6;0 years old and each preschool unit was randomly assigned to either of the interventions or to the control group. Background information on all children was collected via questionnaires completed by parents and preschools. Pre- and post-intervention testing consisted of a test battery including tests on language, executive functions, selective auditive attention, socioemotional skills and early maths skills. The interventions consisted of 6 weeks of intensive practice of either a socioemotional and material learning paradigm (SEMLA), for which group-based activities and interactional structures were the main focus, or an individual, digitally implemented attention and math training paradigm, which also included a set of self-regulation practices (DIL). All preschools were evaluated with the ECERS-3. If this intervention study shows evidence of a difference between group-based learning paradigms and individual training of specific skills in terms of

Immunogenicity and safety of one dose of diphtheria, tetanus, acellular pertussis and poliomyelitis vaccine (Repevax®) followed by two doses of diphtheria, tetanus and poliomyelitis vaccine (Revaxis®) in adults aged ≥ 40 years not receiving a diphtheria- and tetanus-containing vaccination in the last 20 years.

Science.gov (United States)

Dominicus, Rolf; Galtier, Florence; Richard, Patrick; Baudin, Martine

2014-06-30

The immunogenicity and safety of one dose of Tdap-IPV (tetanus, diphtheria, acellular pertussis and inactivated poliomyelitis vaccine) and two doses of Td-IPV (tetanus, diphtheria and inactivated poliomyelitis vaccine) were assessed in adults who had not received a diphtheria- and tetanus-containing vaccine in the last 20 years. This open-label, multicentre study was conducted in adults aged ≥ 40 years with no diphtheria- and tetanus-containing vaccine in the last 20 years. Participants received one dose of Tdap-IPV followed by two doses of Td-IPV (0, 1, 6 month schedule). Primary immunogenicity objectives: to demonstrate acceptable seroprotection rates (percentage of participants with antibody titre above threshold) post-dose 3 for diphtheria (≥ 0.1IU/mL by seroneutralization assay [SNA]); tetanus (≥ 0.1IU/mL by enzyme-linked immunosorbent assay [ELISA]); and poliomyelitis (≥ 8 1/dil by SNA); and to evaluate the percentage of participants with an antibody concentration ≥ 5EU/mL (by ELISA) for pertussis antigens post-dose 1. Seroprotection rates were acceptable if the lower limit of the 95% confidence interval (CI) was >95%. Percentage of participants with basic clinical immunity against diphtheria (≥ 0.01IU/mL) was also assessed. Safety (adverse events [AEs] and serious AEs) was assessed after each dose. Overall, 336 participants were included (mean age: 60.2 years). Post-dose 3 seroprotection rates were: diphtheria, 94.6% (CI 91.5-96.8); tetanus and poliomyelitis, 100% (CI: 98.8-100). Percentage of participants with an antibody titre ≥ 5EU/mL against pertussis antigens was ≥ 95.8% for all five pertussis components. Basic clinical immunity against diphtheria was achieved in 100% (CI: 98.8-100) of participants. AEs were reported more frequently following vaccination with Tdap-IPV (post-dose 1: 65.3%) than with Td-IPV (post-dose 2: 48.3%; post-dose 3: 50.3%). This study highlights the benefits of using Tdap-IPV followed by two doses of Td-IPV in an

A Multi-Institutional Project to Develop Discipline-Specific Data Literacy Instruction for Graduate Students

Science.gov (United States)

Wright, S. J.; Fosmire, M.; Jeffryes, J.; Stowell Bracke, M.; Westra, B.

2012-12-01

What data stewardship skills are needed by future scientists to fulfill their professional responsibilities and take advantage of opportunities in e-science? How can academic librarians contribute their expertise in information organization, dissemination and preservation to better serve modern science? With support from the Institute of Museum and Library Services (IMLS), four research libraries have formed a partnership to address these questions. The aims of the partnership are to identify the data stewardship skills, including data management and curation, needed by graduate students at the research discipline level, to identify trends that extend across the Science, Technology, Engineering, and Mathematics (STEM) disciplines, and to collaborate with faculty to develop and implement "data information literacy" (DIL) curricula to address those needs. Over the course of the first year, the authors have been working closely with faculty in hydrology, civil engineering, ecology/environmental science, and natural resources. At the outset, we performed structured interviews with faculty and graduate students using a modified version of the Data Curation Profiles Toolkit (http://datacurationprofiles.org) to gather detailed information about the practices, limitations, needs, and opportunities for improving data management and curation practices in each group. Project teams also conducted discipline-based literature reviews and environmental scans of the available resources pertaining to data management and curation issues to identify how (or if) these topics are currently addressed by the discipline. The results were used to develop and implement specific instructional interventions attuned to the needs of each research group. We will share the results of our interviews and information-gathering, summarizing similarities and differences in the data stewardship needs expressed by the graduate students and faculty from different STEM disciplines. We will also discuss

Thermal Expansivity Between 150 and 800°C of Hydrothermally Altered Conduit Dyke Samples from USDP-4 Drill Core (Mt Unzen, Shimabara, Japan)

Science.gov (United States)

Yilmaz, T. I.; Hess, K. U.; Vasseur, J.; Wadsworth, F. B.; Gilg, H. A.; Nakada, S.; Dingwell, D. B.

2017-12-01

When hot magma intrudes the crust, the surrounding rocks expand. Similarly, the cooling magma contracts. The expansion and contraction of these multiphase materials is not simple and often requires empirical constraint. Therefore, we constrained the thermal expansivity of Unzen dome and conduit samples using a NETZSCH® DIL 402C. Following experiments, those samples were scanned using a Phoenix v|tome|x m to observe the cracks that may have developed during the heating and cooling. The dome samples do not show petrological or chemical signs of alteration. However, the alteration of the conduit dykes is represented by the occurrence of the main secondary phases such as chlorite, sulfides, carbonates, R1 (Reichweite parameter) illite-smectite, and kaolinite. These alteration products indicate an (I) early weak to moderate argillic magmatic alteration, and a (II) second stage weak to moderate propylitic hydrothermal alteration. The linear thermal expansion coefficient aL of the dome material is K-1 between 150° and 800°C and shows a sharp peak of up to K-1 around the alpha-beta-quartz-transition ( 573°C). In contrast, aL of the hydrothermally altered conduit samples starts to increase around 180° and reaches K-1 at 400°C. We interpret this effect as being due to the water content of the kaolinite and the R1 illite-smectite, which induces larger expansions per degree temperature change. Furthermore, the altered conduit samples show a more pronounced increases of aL between 500 and 650°C of up to peaks at K-1, which is generated by the breakdown of chlorite, iron-rich dolomite solid solutions, calcite, and pyrite. We use a 1D conductive model of heat transfer to explore how the country rock around the Unzen conduit zone would heat up after intrusion. In turn, we convert these temperature profiles to thermal stress profiles, assuming the edifice is largely undeformable. We show that these high linear thermal expansion coefficients of the hydrothermally altered

EXAMINATION OF GULTEN DAYIOGLU’S CHILDREN STORIES ACCORDING TO THE

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Bekir GÖKÇE*

2011-09-01

Full Text Available The story is one of the literary products, making the taste of reading at the children. However, it is important that the relationship constituted by reading influence the life of the child. This case get attention of researchers and studies on the stories and become the subject of several scientific research. In this study, it considered 67 stories found in Gulten Dayıoglu’s 12 story books who is one of the leading writers of children literature. And it analyzed, by the method of “story map” used for the apprehension of text, 12 stories that are named of 12 story book of Dayıoglu. It concluded then that the method of the story map account plays an important role in the development of four basic language skills (listening, speaking, reading, writing. Öykü, çocuğa okumayı sevdiren edebî metinlerden biridir. Okuma yoluyla kurulan bu ilişki, çocuğu yaşam boyu etkiler. Bu durum, araştırmacıların dikkatini çekmiş; öykü üzerine yapılan incelemeler birçok bilimsel araştırmanın konusu olmuştur. Bu çalışmada; çocuk edebiyatının önde gelen yazarlarından Gülten Dayıoğlu’nun çocuklar için yazdığı 12 öykü kitabında bulunan 67 öykü değerlendirilmiştir. Ancak çalışmanın kapsamı içinde her öykü kitabına ad olan toplam 12 öykü, metin öğretiminde kullanılan “hikâye haritası” yöntemine göre çözümlenmiştir. Öykülerin çözümlenmesinde kullanılan hikâye haritası yönteminin dört temel dil becerisinin (dinleme, konuşma, okuma, yazma gelişiminde önemli bir rol oynadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Book Reviews

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Harry A. Poeze

1988-04-01

, Beiträge zur Südasien-Forschung, Südasien-Institut, Universität Heidelberg, Band 8S, Wiesbaden: Franz Steiner Verlag, 1984. 236 pp. - Wolfgang Marschall, Pietro Scarduelli, L’isola degli antenati di pietra; Strutture sociali e simboliche dei Nias dell’Indonesia, Laterza, Roma-Bari, 1986. IX + 232 pp., 22 pl., 28 figs. - Nigel Phillips, C. Skinner, The battle for Junk Ceylon; The syair Sultan Maulana, Dordrecht: Foris, 1985. viii + 325 pp. - Harry A. Poeze, Mavis Rose, Indonesia free; A political biography of Mohammad Hatta. Ithaca, New York: Cornell Modern Indonesia Project, viii + 245 pp. - D.J. Prentice, Elisabeth Tooker, Naming systems: The 1980 proceedings of the American Ethnological society, The American Ethnological society, 1984. vii + 107 pp., Harold C. Conklin (eds. - Patricia D. Rueb, Christine Dobbin, Islamic revivalism in a changing peasant economy; Central Sumatra, 1784-1847, London/Malmö; Scandinavian Institute of Asian studies, Monograph series no. 47, 1987, 300 pages, illustrated. - P.C. Verton, Ank Klomp, Politics on Bonaire; An anthropological study. Assen/Maastricht: Van Gorcum, 1986.' [Translated by Dirk H. van der Elst] - Leontine E. Visser, Elisabeth Traube, Cosmology and social life; Ritual exchange among the Mambai of East Timor, Chicago and London: The University of Chicago Press, 1986. xxiii + 298 pp., figs., photos, index.

İlköğretim 5. Sınıf Türkçe Ders Kitabındaki Deyim Varlığının Öğrencilerin Alıcı Söz Varlığına Katkısı The Effect of Idioms in Primary Education 5. Grade Turkish Course Book on Students Receptive Vocabulary

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Mediha MANGIR

2012-12-01

ır.Türkiye’de ilköğretim okulları, ana dili öğretimini üstlenen eğitim kurumlarının başında gelir. Bu okullar, öğrencilere belirlenmiş bir program üzerinden ders kitapları aracılığıyla dilin anlama ve anlatma becerilerini kazandırmaya çalışırlar. İlköğretim Türkçe programına göre öğrenciler, aldıkları dil eğitimiyle, okuduklarını ve dinlediklerini anlayacak kadar okuma ve dinleme becerisi; isteklerini, duygularını ve düşüncelerini anlatacak kadar da konuşma ve yazma becerisi kazanmalıdır.Türkçe ders kitabı, öğrencilerin dil becerilerini geliştirmelerinde önemli bir araçtır. Türkiye’de birçok öğrenci için okumaya yönelik etkinlikler sadece ders kitabındaki metinlerle sınırlıdır. Bu sebeple kitaplarda yer alacak metinler, Türkçenin söz varlığı ögelerinin iyi şekilde yansıtıldığı metinler olmalıdır. Kavramları ve belli durumları mecaz yoluyla anlatan deyimler, Türk kültürünün manevi parçalarından biridir. Sözlü kültürün bu önemli ögeleri, öğrencilerin söz varlığına sistemli bir şekilde kazandırılmalıdır.İlköğretim 5. sınıf öğrencileri bilişsel gelişim olarak soyut dönemin başında değerlendirilirler. Bu dönem deyimlerin öğretilmesi, öğrencilerin alıcı söz varlığına kazandırılması için ideal zamandır. Ancak hangi deyimlerin öncelikli olarak öğretileceği Türkçe öğretim programında da açık olarak belirtilmemiştir.Bu çalışmada, İlköğretim Türkçe 5 Ders Kitabı (2012’nda yer alan deyimlerin tespit edilmesi ve deyimleşme dereceleri bakımından değerlendirilmeleri amaçlanmıştır. Bunun yanında, metinlerde derecelerine göre yer alan deyimlerin öğrencilerin söz varlıklarına katkısı üzerinde durulacaktır.

DİVANÜ LÜGATİ’T- TÜRK’TE YER ALAN TÜRK HALK KÜLTÜRÜ ÖGELERİNİN İLKÖĞRETİM 4. VE 5. SINIF SOSYAL BİLGİLER PROGRAMLARINDA İŞLENİŞİ

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Namık ÇENCEN

2016-05-01

Full Text Available 1074 yılında Kaşgarlı Mahmut tarafından kaleme alınan Divan-ı Lûgati't Türk, XI. yüzyıl Türk dünyasının sağlam bir dil ve kültür mirasıdır. Kaşgarlı Mahmut bu değerli eseri ile Türk milletinin kalbinde olduğu kadar Türk dil ve kültür tarihine de adını altın harflerle yazdırmaya hak kazanmış üstün değerlerimizden biridir. Türk kültür mirasının korunmasında ve yaşatılmasında ders programları ve kitaplarının önemli işlevleri bulunmaktadır.Bu makalede Divanü Lügati’t Türk’te yer alan yüksek Türk kültürünün öğeleri (yemek adetleri, doğum, düğün, ölüm adetlerinden, oyun ve eğlencesine vb… ele alınarak bunların “İlköğretim 4. ve 5. Sınıf Sosyal Bilgiler Programlarında işlenişi ve bu kültür öğeleriyle ilgili genel amaçlar, kazanımlar vurgulanarak, programdaki işlenişi ve oranı üzerinde durulmaktadır. Bu çalışma nitel bir araştırma olup veriler doküman incelemesi kullanılarak toplanmıştır. 4. sınıf Sosyal Bilgiler öğretim programında yer alan sekiz ünite içerisinde Divanü Lügati’t Türk’te yer alan Türk Kültür öğeleri yalnızca iki ünite içerisinde ele alınmaktadır. 5.sınıf Sosyal Bilgiler öğretim programında, sekiz ünite içerisinde Divanü Lügati’t Türk’te yer alan Türk Kültür öğeleri yalnızca bir ünite içerisinde ele alınmaktadır. Kültür aktarımına yardımcı olduğu düşünülen; öğrencileri kültürel değerler bakımından besleyici ve duyarlılığı yüksek bireyler olarak yetiştirmeye yönelik bir ders olan Sosyal Bilgiler dersinin öğretim programında Türk halk kültürü öğelerinin daha fazla yer alması gerektiği düşünülmektedir. Anahtar Kelimeler: Sosyal Bilgiler Programı, Divanü Lügati’t Türk, Ders Programı, Değerler,  Kazanımlar TEACHING TURKISH FOLKLOR ELEMENTS FROM DİVANÜ LÜGATİ’T- TURK in 4TH AND 5TH GRADE SOCIAL SCIENCES CURRICULUMAbstract: Divan

Türkiye’deki Üniversitelerin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü 4. Sınıf Öğrencilerinin Türkoloji Kavramına İlişkin Algıları Perception Of The Turkology Concept Among Fourth Grade Students Of The Departments Of Turkish Language And Literature In The Unıversities In Turkey

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Serdar YAVUZ

2013-03-01

��sında İslam, Doğu ve dil araştırmaları ekseninde gelişen Türkoloji, günümüzde Türk’e ait ne varsa inceleyen bir bilim hâline gelmiştir. Özellikle ilk dönemlerde Türkologların dil araştırmalarına yoğunlaşması, onun bakış açısı ve yöntemlerini kullanması nedeniyle Türkolojinin sadece kavramsal olarak Türk diliyle özdeşleşmesine neden olmuştur. Bu çalışmaların etkisiyle Türkoloji, Türk dili gibi algılanmıştır. Bu çalışmanın amacı, Türkiye’deki üniversitelerin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü 4. sınıf öğrencilerinin “Türkoloji” kavramına ilişkin algılarını, geliştirdikleri metaforlar aracılığıyla ortaya çıkarmaktır. Araştırmanın çalışma grubunu, Türkiye Cumhuriyeti sınırlarında bulunan yedi coğrafi bölge (Marmara Bölgesi, Ege Bölgesi, Akdeniz Bölgesi, İç Anadolu Bölgesi, Karadeniz Bölgesi, Doğu Anadolu bölgesi ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve bu bölgeler içerisinde bulunan 7 üniversitenin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü 4. sınıfında okuyan 320 öğrenci oluşturmaktadır. Araştırmanın verileri her öğrencinin “Türkoloji… gibidir, çünkü …” cümlesini tamamlamasıyla elde edilmiştir. Verilerin analiz edilmesinde ise toplanan verileri açıklayabilecek kavramlara ve ilişkilere ulaşılabilecek olan içerik analizi tekniği kullanılmıştır. Araştırmanın sonunda Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü 4. sınıf öğrencilerinin % 87,7’sinin Türkoloji kavramına ilişkin olumlu, % 11,4’ünün olumsuz ve % 0,9’unun ise hem olumlu hem de olumsuz bir algıya sahip oldukları tespit edilmiştir. Olumlu algıya sahip öğrenciler; değer katma, disiplin, inceleme alanı; olumsuz algıya sahip öğrenciler bilimsel eksiklik, iş kaygısı, olumsuz tutum; hem olumlu hem de olumsuz algıya sahip öğrenciler ise hem olumlu hem de olumsuz tutum kodu altında toplanan metaforlar geliştirmiştir.

Okuma Gelişiminde Üst Dil Farkındalığı, Sesbilgisel Süreçler ve Bellek Süreçlerinin Etkisi: Kısa Süreli Bellek ve Çalışma Belleği

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Filiz Sayar

2012-07-01

Full Text Available Bu makalede, alanyazında okuma gelişimini belirleyen üstdil farkındalığı, sesbilgisel beceriler ile bellek işlevlerine yer veren araştırmalar incelenmiştir. Bu bilişsel süreçler, karmaşık bir süreç olan okuma gelişimini farklı şekilde etkilemektedir. Bu makalede ele alınan araştırmalarda, başarılı bir okuma performansı için üstdil farkındalığının gerekli olduğu sonucuna ulaşılırken; üstdil farkındalığı becerilerinden sesbilgisel farkındalığın okumanın en güçlü yordayıcısı olduğu konusunda fikirbirliği sağlanmıştır. Okuma gelişimi ile kısa-süreli bellek ve çalışma belleği ilişkisini inceleyen araştırmalar ise, çalışma belleğinin kısa-süreli belleğe göre okumada daha etkili olduğu yönünde bulgular elde etmişlerdir. Diğer yandan, okuma gelişimi konusunda çalışmalarını yürüten bazı araştırmacılar, okumanın çok yönlü ve çoklu-etkenli olması nedeniyle okuma gelişimini belirleyecek tek ve en güçlü bilişsel etmenin bulunamayacağını ifade etmişlerdir. The research in the literature dealing with metalinguistic awareness, phonological abilities and memory functions determinig reading development were examined in this article. These cognitive processes determine differently reading that is a complicated process. The research stated in this article suggested that metalinguistic awareness was crucial for successful reading performance and agreed that phonological awareness one of the metalinguistic abilities was the most powerful predictor of reading. The research examining short-term memory and working memory with reading development obtained some evidence that working memory was more influential on reading than short-term memory. On the other hand, some researchers searching on reading development stated that unique and the most powerful cognitive factor predicting reading development could not be found because reading was multidirectional and multifactorial.

Toplam Kalite Yönetiminin Mavi Yakalı İşgören Motivasyonu Üzerindeki Etkisi: Mobilya Sektöründe Ampirik Bir Araştırma(The Impact of “Total Quality Management” on the Labours’ Motivation: An Empirical Research in the Furniture Industry

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Aysun KANBUR

2008-01-01

Full Text Available In this study, the impact of “Total Quality Management” on “motivation” which is thought as one of the factors which motivate the organization workers, is examined with a survey conducted on the sector of furniture industry and data of the survey was collected by a questionnaire developed by the researchers. The results of the analysis demonstrated that “Total Quality Management” has an impact on satisfaction taken from social–psychological and organizational–managerial motivation factors but, there wasn’t found same impact on satisfaction taken from economical motivation factors.

Guidelines for planning and design of mobile radiological units

Energy Technology Data Exchange (ETDEWEB)

Schelenz, R [Federal Office for Environmental Radioactivity in Food, Total Diet and Infant Food, Federal Research Centre for Nutrition, Karlsruhe (Germany)

1995-07-01

comparison with intervention level of dose. Decision making in an emergency will however be more rapid and effective if the intervention levels of dose are expressed in terms of level of radionuclides presented in an appropriate environmental materials. The latter are termed 'derived intervention levels (DILs)' and are the practical expression of the intervention level of dose. Contamination of an environmental material at the derived level is predicted to result in an exposure at the intervention level of dose. The need for, and extend of, protective measures can be determined by direct comparison of the monitoring results with the derived levels.

Francis Bacon sob o olhar de Gilles Deleuze: a imagem como intensidade

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Osvaldo Fontes Filho

2007-12-01

Full Text Available O ensaio de Gilles Deleuze La logique de la sensation é texto que se detém principalmente na prática e na eficácia da imagem. A pintura de Francis Bacon é ali tomada como paradigma de modernidade ao investir contra os clichês expressivos e ao produzir imagem junto à brutalidade dos fatos, como um contra-efeito do narrativo. Em uma obra que conjura todo modelo a representar, toda história a contar, “alguma coisa se passa”, explica Deleuze, “que define o funcionamento da pintura”. Algo se passa, tem lugar: o acontecimento de uma catástrofe e de uma histeria no ato de pintura que acomete a Figura de modo a transmitir uma potencial violência de reação e de expressão. O “Bacon” de Deleuze apresenta a realidade vivida em uma nova e não-convencional ordem de sensação. Neste artigo, são comentados os modos como o filósofo interpreta os atos físicos da pintura de Bacon — marcas aleatórias, varredura da massa pictural, escansão das superfícies —, procedimentos que introduzem no mundo visual da figuração a variedade caótica dos fatos e sentidos. Mostra-se como as faces e as figuras contorcidas, distorcidas, escorchadas de Bacon recebem uma voz conceitual complementar no texto de Deleuze. Consequentemente, focaliza-se a disposição de alguns conceitos do filósofo: diagrama, Figura, diferença, espaço háptico. Locados no espaço afetivo ou na “lógica da sensação” da pintura baconiana, esses conceitos atribuem legitimidade ao entrelaçamento e à co-implicação entre arte e filosofia. Uma última observação dá conta do fato de a prática da imagem em Bacon, apresentada por Deleuze no palco de uma modernidade particularmente solapada por um “dilúvio anestésico de imagens reprimindo a possibilidade de pensar”, evidenciar para o filósofo os rumos necessariamente sinuosos, “reptilíneos”, do pensamento moderno. Tanto o conceito como a forma criam por catástrofe, por conflagração, por varia

Plasma amino acids and metabolic profiling of dairy cows in response to a bolus duodenal infusion of leucine.

Science.gov (United States)

Sadri, Hassan; von Soosten, Dirk; Meyer, Ulrich; Kluess, Jeannette; Dänicke, Sven; Saremi, Behnam; Sauerwein, Helga

2017-01-01

Leucine (Leu), one of the three branch chain amino acids, acts as a signaling molecule in the regulation of overall amino acid (AA) and protein metabolism. Leucine is also considered to be a potent stimulus for the secretion of insulin from pancreatice β-cells. Our objective was to study the effects of a duodenal bolus infusion of Leu on insulin and glucagon secretion, on plasma AA concentrations, and to do a metabolomic profiling of dairy cows as compared to infusions with either glucose or saline. Six duodenum-fistulated Holstein cows were studied in a replicated 3 × 3 Latin square design with 3 periods of 7 days, in which the treatments were applied at the end of each period. The treatments were duodenal bolus infusions of Leu (DIL; 0.15 g/kg body weight), glucose (DIG; at Leu equimolar dosage) or saline (SAL). On the day of infusion, the treatments were duodenally infused after 5 h of fasting. Blood samples were collected at -15, 0, 10, 20, 30, 40, 50, 60, 75, 90, 120, 180, 210, 240 and 300 min relative to the start of infusion. Blood plasma was assayed for concentrations of insulin, glucagon, glucose and AA. The metabolome was also characterized in selected plasma samples (i.e. from 0, 50, and 120 min relative to the infusion). Body weight, feed intake, milk yield and milk composition were recorded throughout the experiment. The Leu infusion resulted in significant increases of Leu in plasma reaching 20 and 15-fold greater values than that in DIG and SAL, respectively. The elevation of plasma Leu concentrations after the infusion led to a significant decrease (Pcows were reduced (Pinsulin were not affected by Leu. In DIG, insulin and glucose concentrations peaked at 30-40 and 40-50 min after the infusion, respectively. Insulin concentrations were greater (Pcows were compared with the DIG and SAL cows at 50 and 120 min after the infusion. By using this analysis, several metabolites, mainly acylcarnitines, methionine sulfoxide and components from the

Evaluating human cancer cell metastasis in zebrafish

International Nuclear Information System (INIS)

Teng, Yong; Xie, Xiayang; Walker, Steven; White, David T; Mumm, Jeff S; Cowell, John K

2013-01-01

In vivo metastasis assays have traditionally been performed in mice, but the process is inefficient and costly. However, since zebrafish do not develop an adaptive immune system until 14 days post-fertilization, human cancer cells can survive and metastasize when transplanted into zebrafish larvae. Despite isolated reports, there has been no systematic evaluation of the robustness of this system to date. Individual cell lines were stained with CM-Dil and injected into the perivitelline space of 2-day old zebrafish larvae. After 2-4 days fish were imaged using confocal microscopy and the number of metastatic cells was determined using Fiji software. To determine whether zebrafish can faithfully report metastatic potential in human cancer cells, we injected a series of cells with different metastatic potential into the perivitelline space of 2 day old embryos. Using cells from breast, prostate, colon and pancreas we demonstrated that the degree of cell metastasis in fish is proportional to their invasion potential in vitro. Highly metastatic cells such as MDA231, DU145, SW620 and ASPC-1 are seen in the vasculature and throughout the body of the fish after only 24–48 hours. Importantly, cells that are not invasive in vitro such as T47D, LNCaP and HT29 do not metastasize in fish. Inactivation of JAK1/2 in fibrosarcoma cells leads to loss of invasion in vitro and metastasis in vivo, and in zebrafish these cells show limited spread throughout the zebrafish body compared with the highly metastatic parental cells. Further, knockdown of WASF3 in DU145 cells which leads to loss of invasion in vitro and metastasis in vivo also results in suppression of metastasis in zebrafish. In a cancer progression model involving normal MCF10A breast epithelial cells, the degree of invasion/metastasis in vitro and in mice is mirrored in zebrafish. Using a modified version of Fiji software, it is possible to quantify individual metastatic cells in the transparent larvae to correlate with

Temel Tepki Öğretimi-TTÖ (Pivotal Response Treatment-PRT İle Gerçekleştirilen Etkililik Araştırmalarının Betimsel Analizi

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Özlem TOPER-KORKMAZ

2013-01-01

Full Text Available Temel Tepki Öğretimi (TTÖ Amerika Ulusal Otizm Merkezi (NAC, 2009 tarafından yayınlanmış olan Ulusal Standartlar Raporun’da otizmli çocukların eğitimde kullanılan bilimsel dayanaklı uygulamalardan bir tanesi olarak kabul edilmektedir. TTÖ hem uygulamalı davranış analizi ilkelerine dayanan hem de doğal bir öğretim yöntemidir. Yöntem öğrenci merkezli ve aile eğitimi esaslı olup çocuklara belli temel davranışları kazandırmayı ve buna bağlı olarakta hedeflenmeyen başka alanlarda da ilerlemeler sağlanacağını savunur. Bu çalışmada TTÖ’ne yönelik bir alan yazın çalışması amaçlanmış ve bu amaçla 1995 ile 2011 yılları arasında TTÖ ile gerçekleştirilmiş olan 16 etkililik araştırmasına ulaşılarak bu araştımalar betimsel olarak analiz edilmiştir. Elde edilen bulgular TTÖ’nün okul öncesi ve ilköğretim dönemindeki otizm spektrum bozukluğu gösteren çocuklara ifade edici dil becerilerinin kazandırılmasında, sosyal becerilerin ve oyun becerilerinin öğretiminde etkili olduğunu göstermektedir Pivotal Response Treatment (PRT is one of evidence based treatments identified in the US National Autism Center's National Standards Report published in 2009. PRT is a comprehensive instructional model based on developmental approach and applied behavior analysis principles to provide learning opportunities for supporting children in their natural environments. PRT is a student-centered and parent-training based procedure and advocates that if children achieve some pivotal behaviors, it provides positive effects on untargeted behaviors and also if these pivotal behaviors are achieved once, results will be common and generalizable. The purpose of this study is, by using descriptive analysis, to review the sixteen effectiveness studies of PRT published in 1995-2011. Results of review showed that PRT is an effective procedure on language skills, social skills and play skills of preschool and

WHAT DO WE UNDERSTAND FROM THE TERMS DEEP STRUCTURE AND SURFACE STRUCTURE? DERİN YAPI VE YÜZEY YAPI KAVRAMLARINDAN NE ANLIYORUZ?

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Kerim DEMİRCİ

2010-10-01

Full Text Available According to the theory developed mostly by Port Royal school in the 17th century and later on formulated by Noam Chomsky, each sentence in a language has two levels of representation: a deep structure and a surface structure. The deep or underlying structure represents the semantic foundations of a sentence. Meanwhile the surface structure is the actual form of a sentence which essentially occurs in speech (the phonetic form or writing. While the speaker or the writer is on the side of deep structure as he/she is the one supposed to know the semantic layer of the sentence, the listener or the reader is passively exposed to the surface structure of a sentence. The surface structure of a sentence may have empty categories and traces that are normally full and existing in the deep layer of representation. In this study we will examine the language-internal and cross-linguistic versions of deep and surface structures. Başlangıçta 17. yüzyılda Port Royal Okulu tarafından ortaya atılan sonra Noam Chomsky tarafından formüle edilen teoriye göre her cümlenin derin yapı ve yüzey yapı olmak üzere iki katmanı vardır. Derin yapı adı verilen katman cümlenin anlambilimsel temelini oluşturur. Öte yandan yüzey yapı ise özellikle cümlenin en son söylenmiş veya yazılmış halini, yani gerçekte üretilmiş biçimini temsil eder. Cümlenin anlamına vakıf olan konuşur veya yazar dilbilimsel olarak derin yapı tarafında iken, dinleyici veya okuyucu yüzey yapı tarafındadır zira dinleyici veya okuyucu cümleye maruz kalan taraftır. Bir cümlenin yüzey yapısı boşluklarla ve izlerle dolu iken derin yapısı doluluk ve tamlık arz eder. Bu çalışmada derin ve yüzey yapı kavramlarının hem dil içi hem de diller arası türleri incelenecektir.

Guidelines for planning and design of mobile radiological units

International Nuclear Information System (INIS)

Schelenz, R.

1995-01-01

comparison with intervention level of dose. Decision making in an emergency will however be more rapid and effective if the intervention levels of dose are expressed in terms of level of radionuclides presented in an appropriate environmental materials. The latter are termed 'derived intervention levels (DILs)' and are the practical expression of the intervention level of dose. Contamination of an environmental material at the derived level is predicted to result in an exposure at the intervention level of dose. The need for, and extend of, protective measures can be determined by direct comparison of the monitoring results with the derived levels

Proyecto DIL-D: Grado de Desarrollo de políticas y estrategias de Integración Laboral de las personas con Discapacidad en las organizaciones que operan en territorio nacional. Informe de investigación Resultados del primer año

OpenAIRE

Romeo, Marina; Yepes-Baldó, Montserrat; Boria, Sefa; Pascual, Carlos; Berger, Rita; Barbancho, Fernando; Torres, Luis

2013-01-01

El presente informe expone los principales resultados alcanzados en el primer año de andadura de la Cátedra UB – Fundación Adecco para la Integración Laboral de Personas con Discapacidad. Esta Cátedra parte de la necesidad de analizar y evaluar el impacto que tiene en las empresas una estrategia de Responsabilidad Social Corporativa (RSC) orientada a la integración laboral de las personas con discapacidad, en la calidad de vida laboral y en los niveles de efectividad organizacional. Los resul...

İshak Bağlamında Onat Kutlar’ın Öykücülüğü ve “Çatı” Öyküsünün Tahlili Onat Kutlar’s Story Telling In The Context Of The Ishak And Analysis Of “Çatı”

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Mustafa KARADENİZ

2013-03-01

çilerin birikimini Varoluşçuluk, Sürrealizm gibi Batı kaynaklı düşünce ve sanat akımlarından mülhem etkilerle sentezleyen bu öykücüler, “birey”i ve onun iç yaşantısını, yalnızlığını, bunalımını, iletişimsizliğini modernist tekniklerle kurgu düzlemine taşımıştır.Onat Kutlar, henüz yirmi üç yaşındayken yazdığı İshak adlı öykü kitabıyla bu kuşağın önemli yazarlarından biri olarak değerlendirilmektedir. Dokuz öyküden oluşan bu tek öykü kitabıyla 1960 Türk Dil Kurumu Öykü Ödülü’nü kazanan Kutlar, İshak’ta, dâhil olduğu edebî anlayışa paralel temaları ve teknik özellikleri kendine özgü bir tutumla kullanmıştır. Hayatın monotonluğundan bunalarak bulunduğu ortamdan kaçıp kurtulmak, yeni ve başka bir yaşam kurmak isteyen muhtelif insanların çabaları, İshak’taki öykülerin tematik bağlamını oluşturmaktadır. Bu paralelde, öykülerde, ev içi yaşantıların ve aile çevresinin sert kalıpları içinden çıkmanın yolunu / yordamını arama çabasındaki karakterlerle karşılaşılır. Fantastik / gerçeküstü / kafkaesk öğeler, öykülerin kurgu düzlemindeki temel motifler olarak dikkat çeker. Genel bir nazarla bakıldığında, İshak’taki öykülerin dil, kurgu, atmosfer ve içerik özellikleri bakımından bütünlüklü bir yapıya sahip olduğu söylenebilir.Kitaptaki dördüncü öykü olan “Çatı”ya yönelik bir tahlil denemesi bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Tahlile katkıda bulunulacağı düşüncesiyle, çalışmanın giriş bölümünde, kabaca, “1950 Kuşağı” öykücülüğünü hazırlayan iç ve dış dinamiklere işaret edilmiş, ardından İshak dolayımında, Kutlar’ın öykücülüğüne dair genel birtakım tespitlerde bulunulmaya çalışılmıştır.

Râhatü’l-İnsân (Pend-Nâme-i Enûşîrvân’ın Türkçe Bir Tercümesi A Turkish Translation of Râhatü’l-İnsân (Pend-Nâme-i Enûşîrvân

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Müjgân ÇAKIR

2012-09-01

Full Text Available Islamic literatures include many texts on the justice and counsels of Sassanian ruler Nûşîrevân. One of these is a work of Persian Literature which recounts the counsels written on his crown and figures with the titles of “Râhatü’l-insân” or “Pend-nâme-i Enûşîrvân” in some sources. Rıza Kulı Han Hidayet states that the text belongs to Bedâyi‛-i Belhî; however the identity of the author is disputed. It is also argued that the “Şerîf-i Şair,” whose name appears in the introduction to the text edited by Charles Schefer in his work entitled Chrestomathie Persane, is Ebû Şerîf Muhalledi-yi Gurgânî. Râhatü’l-insân has manuscripts in Turkish libraries. This article treats this work and its Turkish prose translation located at Süleymaniye Library, Fatih Section No. 5385 under the title “Pend-i Nûşîrevân-ı Âdil.” In this translation, the counsels written on the seventeen slices (küngüre of Nûşîrevân’s crown are given and it is told that this ruler had his crown put up somewhere appropriate every year for the soldiers to read his counsels. The purposes of Nûşîrevân’s counsels are proving a moral education to the public, directing his relations with his people as well as organizing the relations between them. Some of the counsels written on Nûşîrevân’s crown are as follows: “Respect the old and the weak, observe the rights of your parents, consult scholars before you do your business, have a command of your speech, do not betray trust, think before you speak.” The article will also treat some of the differences between the Persian manuscripts of the work and its Turkish translation. The transcription of the Turkish translation will be given. İslâmî edebiyatlarda Sasani hükümdarı Nûşîrevân’ın adaleti ve nasihatlarıyla ilgili birçok metin yazılmıştır. Bu metinlerden biri Fars Edebiyatı’nda onun tacının üzerinde yazılı olan nasihatları anlatan ve baz

Kutadgu Bilig ve Divanü Lûgat-it-Türk’e Göre ‘Saç-Sakal’ Kültürü Üzerine About the Culture of Hair-Beard According to Kutadgu Bilig and Divanü Lûgat-it-Türk

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Adem AYDEMİR

2012-09-01

ılında Reşid Rahmeti Arat tarafından yapılmıştır. Divanü Lugati’t Türk’ün tercüme yayını ise 1939/ 1941 yıllarında Besim Atalay tarafından yapılmıştır. Biz bu çalışmada Reşid Rahmeti Arat ve Besim Atalay’ın yayımlarından faydalandık. Kutadgu Bilig ve Divanü Lugati’t-Türk, Türk kültürü açısından çok önemli eserlerdir. Bu sebeple, XI. asır Türk dünyasının dil, edebiyat, kültür ve sosyal durumuyla ilgili zengin ve özgün ilk bilgileri veren Kutadgu Bilig ve Divanü Lugati’t Türk, Türkoloji araştırmalarında her zaman temel kaynak olmuş ve araştırmacılar tarafından çok yönlü olarak ele alınmıştır. Türklük biliminin kurucusu Kâşgarlı Mahmud tarafından Karahanlı Türkçesi döneminde kaleme alınan Divanü Lugati’t Türk, Türk dilinin birçok bakımdan kılavuz eserlerinden birisidir. Bu eser, dilimizin sadece Karahanlı Türkçesi dönemini değil, daha önceki ve sonraki dönemlerini de aydınlatan bir öneme sahiptir. XI. asır Türk dünyasının dil, edebiyat, kültür ve sosyal durumuyla ilgili zengin ve özgün ilk bilgileri veren Kutadgu Bilig ve Divanü Lugati’t Türk, Türkoloji araştırmalarında her zaman temel kaynak olmuş ve araştırmacılar tarafından çok yönlü olarak ele alınmıştır. Fakat saç-sakal kültürü bağlamında ayrıntılı bir şekilde incelenmemiştir. Bu sebeple, bu makale, Türk kültüründe, Kutadgu Bilig ve Divanü Lugati’t Türk’e göre saç-sakal kültürünü incelemektedir. Bu çalışma genel tarama modelinde yapılmıştır. Bu amaçla, önce Dîvânu Lûgati’t-Türk ve Kutadgu Bilig satır satır taranarak çağının saç-sakal kültürünü yansıtan bütün kelime, deyim, atasözü, beyit ve manzum parçalar fişlenmiş; daha sonra elde edilen malzeme, kendi içinde sınıflanıp listelenmiştir.

Dergilerden Özetler

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Mehmet Akif İnanıcı

1998-04-01

Full Text Available ADLİ CAM DELİLİN BİR BAYESİAN YORUMUNDA GEÇİŞ İHTİMALİNİN TAYİNİ Assessing transfer probabilities in a Bayesian interpretation of forensic glass evidence. Curran JM, Tnggs CM, Bucketon JS, Walsh KAJ, Hicks T. Bir kişi cam kırdığında, çok küçük parçacıklardan bir kısmı o kişiye geçebilir. Suç eyleminde cam kırılmışsa bu parçacıklar delil olarak kullanılabilinir. Bu kanıtın bir Bayesian yorumu geçiş ihtimalini tayin edecek adli bilimcinin kabiliyetine güvenir. Bu çalışma ihtimalin belirlenme sorununu inceleyerek bazı çözümler önerir. DIŞ YÜZEYLERDE BULUNAN BOYALI TEKSTİL İPLİKLERİNİN YOĞUNLUĞU The population of coloured textile fibres on outdoor surfaces Gneve MC, Biermann T. Science and Justice 1997; 37/ 4 : 231-9. İplik uzmanları çeşitli dış yüzeylerden elde edilen karışık iplik materyalin incelemesini yaparlar. Adli incelemelerde dış yüzeylerden toplanan ipliklerin değerlendirilmesi normal popülasyondaki bilgiler yeterli olmadığında çok zordur. Çalışmada bulunan materyaller ayrı olarak değerlendirilmiş (33, popülasyondan elde edilen iplikler şekline, rengine ve uzunluğuna göre sınıflandırılmıştır. Selülozik ipliklerin sıklığı oldukça fazla bulunmuştur. (% 92. Renksiz kotonlar her yüzeyde saptanmıştır. Mavi pamuk iplikler üçü hariç her yüzeyde görülürken gri/ siyah ve kırmızı pamuk iplikler yüzeylerin çoğunda tesbit edilmiştir. Sentetik iplikler büyük oranda seyrek olarak bulunmuşlardır. Vizkozlar daha sıkça belirlenmiştir. Bulunan ipliklerin çoğu bir milimetreden daha aşağıda ölçülmüştür; daha uzun ipliklerin sıklıkla başka yerlere taşınarak gittikleri anlaşılmıştır. RENKLİ AKRİIİK İPLİKLERİNİN ITIR TAYFINDA BULUNAN KARAKTERİSTİK BOYA EMİŞ PİKLERİ Characteristic dye absorption peaks found in the FTIR spectra of coloured acrylic fibres. Gneve MC, Griffin RME, Malone R. Science and

Türkçe, İngilizce Ve Fransızca Açısından Luciene Tesniere’in Bağımsal Dilbilgisi Dependency Grammar Of Luciene Tesniere In The Perspective Of Turkish, English And French

Directory of Open Access Journals (Sweden)

İlker AYDIN

2013-09-01

ğal dillerin sözdizimsel yapısını göstermeye uygundur. Buçalışmada, Bağımsal Dilbilgisi tarafından belirlenen ilkeler açıklanırkenTürkçe karşısında İngilizce ve Fransızcanın dar bir çerçevedekarşılaştırılması da yapılmıştır. Sonuç olarak bu grafik gösteriminİngilizce, Fransızca ve Türkçe gibi farklı dil ailelerinden olan dillerinsözdizimsel yapısını göstermek için uygun olduğu gözlenmiştir. İngilizceve Fransızca sözdizimsel olarak SVO (Özne Yüklem Nesne düzeniniizlerken Türkçe SOV (Özne Nesne Yüklem düzenini izlemektedir. Fakatbu gösterimde yüklem tümcenin yöneticisi durumunda olduğu için, buüç dil stemmada aynı görünümü sunmaktadır.

Chemical calibration of Isothermal Titration Calorimeters: An evaluation of the dilution of propan-1-ol into water as a test reaction using different calorimeters, concentrations, and temperatures

International Nuclear Information System (INIS)

Adão, Regina; Bai, Guangyue; Loh, Watson; Bastos, Margarida

2012-01-01

calorimeters are in excellent agreement, as well as with the values from the literature for the 10% mass fraction solution at 298.15 K. This reaction is thus again proposed as an excellent test reaction and the detailed conditions of their use depending on instrument sensitivity are suggested. In summary, the values for the enthalpies of dilution to infinite dilution Δ dil H m ∞ at 298.15 K are −(1.540 ± 0.021) kJ · mol −1 , −(0.604 ± 0.020) kJ · mol −1 , and −(0.186 ± 0.011) kJ · mol −1 for the 10%, 5%, and 2% mass fraction solutions, respectively, and at 308.15 K −(1.486 ± 0.017) kJ · mol −1 for the 10% mass fraction solution.

GENİŞLEYEN AVRUPA BİRLİĞİ’NİN GÖÇMEN İKİLEMİ VE YAŞLANAN İŞGÜCÜ

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Ergün ÖZGÜR

2012-10-01

Full Text Available Özet: Bu makalede son iki genişlemeyle, üye sayısı 27, resmi dil sayısı 23 ve nüfusu 502,5 milyona ulaşan, genişleyen Avrupa Birliği’nin (AB göçmen ikilemi tartışılacaktır. Tartışma AB içerisindeki serbest dolaşım ve yabancılara uygulanan “Schengen” politikaları nedeniyle gündeme gelen “içeridekiler” ve “dışarıdakiler” terminolojisine dayandırılacaktır. Avrupa Birliği’nin eski göçmen olan yeni vatandaşlarıyla ilgili sorunları devam etmesine rağmen, yabancı göçmen ve ilticacıların, AB tarafında aynı karşılığı  olmayan, AB yönelimleri devam etmektedir. Diğer taraftan göçmenlere yönelik ayrımcı söylemlerin artışını etkileyebilecek olan işsizlik oranı, 2008’den beri yükselmektedir. Fakat AB’deki yaşlanan nüfus ve düşük doğurganlık düzeyi, genç ve nitelikli yabancı göçmenlerin Birliğin yeni işgücü olmasını gerektirebilir. Ayrıca dinamik, genç ve kalifiye Türk nüfusu, AB’nin olası işgücü talebine katkı sağlayabilir. THE IMMIGRATION DILEMMA OF ENLARGING EUROPEAN UNION AND AGEING WORKFORCEAbstract: In this article, the immigration dilemma of enlarging European Union (EU, which has 27 member states, 23 official languages and 502.5 millions of population after last two enlargements, will be discussed. The discussion will be based on “insiders” and “outsiders” terminology that is occurred because of the free movements of people within the EU and “Schengen” policy applications to foreigners. Although the problems related with current citizens who were previous immigrants of the EU are continuing, there is a nonreciprocal orientation towards the EU by foreign immigrants and asylum seekers. On the other hand rising unemployment rate since 2008, may have an impact on increasing discrimination discourses towards immigrants. However the ageing population and low level of fertility in the EU may necessitate young and qualified

Rapid instrumental and separation methods for monitoring radionuclides in food and environmental samples. Progress report

International Nuclear Information System (INIS)

Bhat, I.S.; Shukla, V.K.; Singh, A.N.; Nair, C.K.G.; Hingorani, S.B.; Dey, N.N.; Jha, S.K.; Rao, D.D.

1995-01-01

When activity levels are low, the direct gamma counting of milk and water samples take very long time, initial concentration step increases the sensitivity. 131 I in aqueous samples can be concentrated by absorption on AgCI in acidic condition. In case of milk, initial treatment with TCA, separation of precipitated casin and stirring the acidified (dil. HNO 3 ) clear solution with about 500 mg AgCI gives all the 131 I (more than 95%) picked up by AgCI which can be counted in a well crystal gamma spectrometer. In case of water samples acidification and direct stirring with AgCI all 131 I gets absorbed on to AgCI. About half an hour stirring has been found sufficient to give reproducible result. The total time required will be about 3 hrs. In case of 137 Cs, the aqueous solution should be stirred with ammonium phosphomolybdate (AMP) after acidification with HNO 3 . After an hour of AMP settling time, decantation, filtration and centrifuging one can get the AMP ready for counting in a gamma spectrometer having a well type detector. The analysis can be completed within 2 hrs. AgCI concentration of 131 I and AMP concentration of 137 Cs reduces the counting time significantly. These methods have been used for sea water and milk samples analysis. Methods are being standardised for solvent extraction separation of Pu, Am and Cm from preconcentrated environmental samples and direct counting of organic extract by liquid scintillation counting. For Pu determination, solvent extraction by TTA, back extraction and reextraction to 5% D2EHPA and direct liquid scintillation counting of Pu-alphas is planned. This will reduce the time required for Pu analysis to a significant extent. After bringing the sample to solution, this separation step can be carried out within 1 1/2 to 2 hrs. With Instagel scintillator cocktail in the packard 1550 LSS, Pu-239 counting had 70% efficiency with 5.3 cpm background. Pu-239 estimated in a few sediment sample gave results by both LSS method and Si

EXPRESSIONS FROM REZMÎ DİVAN REZMÎ DİVANI’NDA DEYİMLER

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Mehmet GÜRBÜZ

2012-01-01

Full Text Available Expressions and proverbs are language structures which received production of savings from past to today imagination and memory of society. Poets benefit from these possibilities of language to enhance their definitions on their poems and to make interest or to be clear and understandable abstract dreams which they have into brains more or less. Expressions were already formed with art understanding has an important role at this preference.Expressions are in Divan of Safiye Sultanzade Mehmet Rezmî who lived second half of 17th century and first quarter of 18th century and use of these expressions will be tackled in our study. Remzi was a poet who used usually elements belong to Ottoman’s society daily life and concerning daily life expressions, phrases. Because he had sophisticated identity, was a member of Ottoman Empire, took education in palace and assigned during his life, it is noticeable that he used deeply concerning life elements in this way. Deyimler ve atasözleri, toplum hafızasının ve muhayyilesinin geçmişten günümüze elde ettiği birikiminin üretimi olan dil yapılarıdır. Şairler, şiirlerinde anlatımı güçlendirmek ve ilgi çekici bir hale getirmek ya da kurdukları soyut hayâlleri daha açık ve anlaşılır kılmak amacıyla dilin bu ifade imkânlarından az ya da çok mutlaka yararlanırlar. Deyimlerin zaten sanatlı bir anlayışla meydana getirilmiş olması bu tercihte önemli bir yer tutmuştur. Çalışmada 17. yüzyılın ikinci yarısı ile 18. yüzyılın ilk çeyreğinde yaşamış Safiye Sultanzade Mehmet Rezmî’nin Divanı’nda yer alan deyimlerle bu deyimlerin kullanımı ele alınacaktır. Rezmî, Osmanlı toplumunun gündelik hayatına ait unsurları ve günlük diline ilişkin deyimleri, tabirleri sıklıkla kullanmış bir şairdir. Çok yönlü sanatçı bir kimliğe sahip olan şairin Osmanlı hanedanına mensup olması, sarayda eğitim görüp bütün hayatı boyunca sarayda görevler alm

THE PERCEPTION OF OLD AND NEW VALUES IN THE TWO STORIES OF ÖMER SEYFETTİN “BAHAR VE KELEBEKLER” AND “AŞK DALGASI” ÖMER SEYFETTİN’İN “BAHAR VE KELEBEKLER” İLE “AŞK DALGASI” ADLI İKİ HİKÂYESİNDE ESKİ VE YENİ DEĞERLER ALGISI

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Gülten BULDUKER

2012-01-01

Full Text Available Ömer Seyfettin, a Pioneer within them ovement of Genç Kalemler, is a distinguished writer with his essay sand stories. He has aimed to write his work swith a pure language and national in an emotional way. The attitude, the post Tanzimat philosophers had taken, with the ideas towards the value judgements, more or less have defined the contents of his works. The writer is in search of new values to shape the society. In this article it has been the main goal toindicate Ömer Seyfettin’s ideas about the old and the modern way of life, and some sort of dilemmas he has been through in Bahar ve Kelebekler and Aşk Dalgası. It is seen that the writer, who believes that maro cilised society can be provided only by breaking hard fanaticism, supports equality of men and women, criticises arranged marriage style, is dreaming of a progressand development Ömer Seyfettin, öncüsü olduğu Genç Kalemler hareketi içerisinde hikâye ve makaleleriyle öne çıkan bir yazardır. Eserlerini sade bir dil ve millî bir duyuş-düşünüşle kaleme almayı amaçlamıştır. Tanzimat sonrası fikir adamlarının “Doğu ve Batı”ya ait değer yargıları karşısındaki düşünceleri ile almış oldukları tavır, az çok onun eserlerinin de muhtevasını belirlemiştir. Yazar, eski gelenek ve göreneklerin önemini yitirmesi durumunda, topluma şekil verecek yeni değerlerin arayışı içerisindedir. Bu makalede Ömer Seyfettin’in Bahar ve Kelebekler ile Aşk Dalgası adlı hikâyelerinde eski ve yeni yaşam tarzı konusundaki düşünceleri ile düştüğü bazı çelişkili durumlar sergilenmeye çalışılmıştır. Daha medenî bir toplum yapısının katı taassupların kırılmasıyla sağlanabileceğine inanan yazarın, kadın-erkek eşitliğini savunduğu, görücü usulünü eleştirdiği; ilim ve fen ışığında bir yükselme, ilerleme hayal ettiği görülmektedir.

“Borboletas Azuis” de Campina Grande: crenças e lutas de um movimento milenarista ("Borboletas Azuis" of Campina Grande: belief and fighting of a millenarist movement - DOI: 10.5752/P.2175-5841.2009v7n14p46

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Lidiane Cordeiro Rafael de Araújo

2009-10-01

Full Text Available Resumo Os “Borboletas Azuis” de Campina Grande/PB alcançaram destaque nacional devido à propagação de uma profecia que afirmava a ocorrência de um dilúvio para o dia 13 de maio de 1980. O movimento é uma contestação às transformações da Igreja Católica Romana a partir do Concílio Vaticano II, onde foram tomadas medidas em favor de liturgias mais adequadas às culturas locais e em idioma próprio, assim como mudanças significativas nos textos e na linguagem utilizados na missa e na administração dos sacramentos. A proposta do movimento é resgatar o modelo do cristianismo primitivo, em sua espera messiânica de instauração de uma nova “idade de ouro”. A identidade religiosa do movimento se constitui numa ‘bricolagem’ do cristianismo com o espiritismo, sendo sua excentricidade o motivo para os conflitos com a Igreja Católica e a imprensa local. O presente estudo analisa a trajetória dos “Borboletas Azuis” caracterizando-o como movimento messiânico-milenarista, tomando como perspectiva teórica os estudos da religião realizados por Delumeau, Queiroz, Negrão, Giddens, Weber e Andrade. Nossa metodologia consistiu a realização de entrevistas com remanescentes do movimento e análise de reportagens de jornais e documentos produzidos pela liderança. Palavras-chave: Messianismo; Milenarismo; Luta Simbólica. Abstract The "Borboletas Azuis" of Campina Grande city / PB achieved national prominence due to the spread of a prophecy that to asserted a deluge, for the day 23 de may of 1980. The movement is a challenge to the Roman Catholic Church of Vatican II, from where measures have been taken in favor of liturgies more appropriate to local culture and language, as well as significant changes in the texts and languages used in the Mass and in the administration of the sacraments. The Borboletas Azuis proposes a revival of the model of primitive Christianity, in its messianic hopes to introduce a new "golden age

A REVIEW ON THE BOOK, MIKYASU'L-LISAN KISTASU'L BEYAN WRITTEN BY ABDURRAHMAN FEVZİ FROM KÜTAHYA (1802-1864 KÜTAHYALI ABDURRAHMAN FEVZİ EFENDİ(1802-1864’ NİN MİKYASU’L-LİSAN KISTASU’L-BEYAN ADLI ESERİ ÜZERİNE BİR İNCELEME

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Emrah ADAKLI

2011-09-01

history and with the courtesy of the Council of Education, his work was published at Mahmud Beg printing Plant, Istanbul in 1299 (1882. The copy of his work, registered under shelf number 29442, in the Beyazıt State Library and the Ottoman Works Department, will be undergoing assesment. Due to the important opinions made about the Turkish language in this study, the preface and contents will be further discussed in detail. Her dilde olduğu gibi Türkçenin tarihi boyunca dilbilgisi kitapları önemli rol oynamıştır. Biçim, söyleniş, cümle yapısı, anlam ve kelime tarihi bakımından belirli bir düzenlilik gösteren sistemli kelime gruplanmalarından meydana gelen dilin incelenmesi olarak tanımlanan dilbilgisi, dil eğitim ve öğretiminin temelini oluşturmuştur. Türkçe öğrenimine ve öğretimine önem verildiği bir devirde yetişen Abdurrahman Fevzi Efendi de Türk dilinin kurallarını anlatan Mikyasu’l-Lisan Kıstasu’l-Beyan adlı eseri yazmıştır. Eseri, 1847’de yazmaya başlamış ve 1851’de bitirmiştir. Bir komisyon tarafından incelenmiş ve dilbilgisi açısından değerli görülerek kitabın basılmasına ancak yazarının ölümünden sonra karar verilmiştir. 1882’de Darüşşafaka adına basılmış ve Türkçe dersleri bu esere göre okutulmuştur. 1530’da Bergamalı Kadri’nin Müyessiretü’l-Ulûm adlı eserinden sonra, Türk dilinin Arapçanın gramerinden örneklerle de desteklenerek yazılmış olması sebebiyle son derece önem kazanmıştır. Tanzimat'a kadar okullarda dilbilgisine önem verilmediğini Arapça dilbilgisinin öne çıktığını görüyoruz. İlk Osmanlı medreselerinde eskinin devamı olarak Arapça öğretimi önemli idi. Tabii olarak Türkçenin Arapça ve Farsça ile münasebeti bu dönemde Türkçe öğretiminin kapsamlı olarak ele alınmasını engellemiştir. Batı tarzı diyebileceğimiz gramer kitapları da Tanzimat döneminde ilk defa dilbilgisi terimleri kullanılmaya başlanmıştır. Bu

İşitme Engelli Çocukların Konuşmalarının Anlaşılabilirliğini Etkileyen Faktörler

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Zehra Pınar Çeliker

2005-01-01

Full Text Available İşitme engeli sözel becerilerin kazanımında önemli güçlüklere neden olmaktadır. Dil ve konuşma gelişimi önemli ölçüde işitmeye dayalı olduğundan, işitme engelli çocukların bu becerilerin ediniminde büyük bir dezavantaja sahip oldukları gözlenmektedir. Gerçekleştirilen pek çok araştırma işitme engellilerin konuşma anlaşılabilirliğinin çok düşük olduğunu göstermektedir. Bu araştırmada, işitme engellilerin konuşmalarının anlaşılabilirliğini etkileyebilecek faktörlerden işitme kaybı derecesi (dB, süre (konuşma hızı, artikülasyon (seslerin doğru üretimi ve cümle vurgusu gibi faktörler arasındaki ilişki incelenmiştir. Araştırma grubu, işitme kayıpları 75dB ile 118dB arasında değişen ve rasgele seçilmiş 17 öğrenciden oluşmuştur. Önceden hazırlanmış cümleleri okuyan öğrencilerden alınan ses kayıtları 19 kişiden oluşan bir jüriye dinletilerek anlaşılabilirlikleri 5’li bir derecelendirme ölçeği üzerinden değerlendirilmiştir. Sözü geçen faktörler içinde anlaşılabilirliği en fazla etkileyen faktörün artikülasyon becerileri olduğu ve bunu işitme kaybının izlediği görülmüştür. Hearing impairment presents considerable problems in the acqusition of verbal skills. Children with hearing impairement are at a disadvantage when developing speech and language because development of those skills relies mostly on hearing. Studies reveal that speech intelligibility of the hearing impaired is low. This study investigated the relationship between speech intelligibility and factors such as degree of hearing loss, speech rate, articulation and sentence stress, that are likely to influence it in children with hearing impairment. The study group consisted of 9-14 yearold 17 school children with hearing losses between 75 and 118 dB. The children were asked to read pre-prepared lists of sentences and then were rated by a jury of 19 on a 5-degree scale of

IN RUSSIA THE DICTIONARY COMPILED FROM PUBLIC DIALECT AND ITS CONTRUTION TO TURKOLOGY RUSYA’DA HALK AĞZINDAN DERLEME SÖZLÜĞÜ VE TÜRKOLOJİYE KATKISI

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Muvaffak DURANLI

2009-07-01

Full Text Available The compilation studies carried out at the field occupy a significant place among the language studies as well as on-the-desk works. As in worldwide, Russian compilation studies were carried out in late 1800s sometimes by scientists and sometimes by amateurs by taking small scale regions as a basis. In these small scale compilation studies those words included in dialects spoken in the ragion and not used in the common Russian have drawn Russian scietific circles’ attention. Yet a compiled dictionary work at a scientific level was carried out in 1965. This compilation dictionary we will attempt to introduce is being taken as a primary source in the works by Russian scietists on topics such as dialect features. However, this compilation dictionary has also the quality to be taken as a source by Turkologs since it shows Turkisms prevalent in dialects and how they are used in Russian dialects by undergoing differentiation. Dil çalışmalarında masa başı incelemelerin yanı sıra sahada yapılan derleme çalışmaları da önemli bir yere sahiptir. Bütün dünyada olduğu gibi Rusya’da da derleme çalışmaları 1800’lü yılların sonunda küçük ölçekli bölgeler baz alınarak bazen amatörler bazen de bilim adamları tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu küçük ölçekli derleme çalışmalarında bölgede konuşulan ağızlarda yer alan ve ortak Rusça’da kullanılmayan kelimeler Rus bilim çevreleri tarafından ilgiyle karşılanmıştır. Bilimsel düzeyde bir halk ağzından derleme sözlüğü çalışması ise ancak 1965 yılında hayata geçirilmiştir. Tanıtmaya çalışacağımız bu derleme sözlüğü, ağız özellikleri gibi konularda Rus bilim adamlarının çalışmalarında birincil bir kaynak olarak ele alınmaktadır. Fakat aynı zamanda bu derleme sözlüğü ağızlarda yaygın olan Türkizmler ve Türkizmlerin Rusça’nın ağızlarında nasıl değişime uğrayarak kullanıldığını göstermesi a

A NOVEL OF A GENERATION OF WESTERN-ADMIRERS: SERVET-I FUNUN NOVEL BATIYA HAYRAN BİR NESLİN ROMANI: SERVET-İ FÜNÛN ROMANI

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Selma BAŞ

2010-04-01

�alışılacaktır. Edebi eserlerde karşımıza çıkan içe¬rik, şekil, dil ve üslûba yönelik Batı edebiyatının etkileri belirlenerek, Servet-i Fünûn romanının edebiyat tarihimiz içindeki yerinden söz edilecektir.

STEm Minority Graduate Program

Energy Technology Data Exchange (ETDEWEB)

Nicholas, Kaen E

2012-09-20

ABSTRACT The state of science, technology, engineering and math (STEM) education in the United States has seen some unfavorable assessments over the past decade. In early February, 2010 the House of Representatives heard testimony on undergraduate and graduate education. The message from the panel, which included experts from academia, STEM-based industries, and the National Science Foundation (NSF) was dire and required an urgent response. The experts along with the committee's chairperson, U. S. Representative Daniel Lipinski (D-IL) cited that the complexity of Science, Technology, Engineering, and Mathematics applications and coursework and the methodology utilized to teach these subjects are forcing students out of these disciplines. As the National Academies described in its 2007 report Rising Above the Gathering Storm, successful STEM education is not just an academic pursuit it's a necessity for competing in the knowledge-based economy that the United States had a key role in creating. The potential for action is being made available again as the America COMPETES Act of 2007 is up for reauthorization. Its initial focus was on STEM education at the K-12 levels, but efforts at the undergraduate and graduate levels are needed to retain students to fill the jobs left vacant as baby boomers retire. The Educational Advancement Alliance, Inc. (EAA) has for two decades created programs that have not only addressed the issues of ensuring that students are aptly prepared for college but have focused its efforts over the past decade on increasing the number of students who pursue degrees in STEM disciplines. For the EAA, the introduction of the wonders of science begins at the elementary and middle school level via the Learning Lab, a state-of-the-art mobile science laboratory that visits students in grades 4-6 at the various schools throughout Philadelphia and The Math/Tech Academy which meets on Saturdays for students in grades 5-7. For the past two years

A COMPARATIVE STUDY ON THE NOVELS “BLUE AND BLACK” AND “THE SORROWS OF YOUNG WERTHER” MAİ VE SİYAH VE GENÇ WERTHER’İN ACILARI ROMANLARI ÜZERİNE KARŞILAŞTIRMALI BİR İNCELEME

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Hacer GÜLŞEN

2012-01-01

��Genç Werther’in Acıları” romanıdır. Diğeri ise Türk edebiyatının usta yazarı, Halit Ziya tarafından 1897 yılında yazılan “Mai ve Siyah” romanıdır. Hayat ve eser arasındaki ilişkileri keşfetmek amacını taşıyan bu metoda göre görülmektedir ki, her iki romanın kahramanı da biraz yazarlarıdır. Goethe, Genç Werther’dir; Ahmet Cemil ise, Halit Ziya. Hatta etraflarında bulunan kişiler de örneğin Mai ve Siyah’ta Raci, Muallim Naci’ye şaşılacak derecede benzer. Her iki kahraman da dönemlerini çok iyi yansıtmıştır. Sadece fikirleriyle değil, kılık kıyafet ve hareketleriyle hatta aşklarıyla da etkilidirler. Ahmet Cemil, emellerine kavuşamayınca büyük bir hayal kırıklığına uğrar. Mavi bir gecede kurduğu hayaller, siyah bir gecede sona erer. Hayal - hakikat tezadı renklerle de ifade edilir. Genç Werther’de de renkler dikkat çeker. Mai ve Siyah romanı bu noktada bir hayal kırıklığıyla, Genç Werther romanı ise intiharla sona erer. İncelemede karşılaştırmalı edebiyat metodu olan ve edebiyat eserlerini karşılaştırmayı bir sanat edinen Pozitivist metot kullanılmıştır.

Otizmli Çocuğa Sahip Olan Ebeveynlerin Görüşleri: Otizm Tanımlamaları ve Otizmin Nedenleri

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Gökhan Töret

2014-04-01

Full Text Available Bu araştırmada, otizmli çocuğa sahip olan ebeveynlerin, otizmin nedenlerine ilişkin algıları, otizm tanımlamaları ve çocuklarının otizmin yaygın tanımı ile uyumlu olduğunu veya olmadığını düşündükleri özelliklerine ilişkin görüşlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırmada, otizmli çocuğa sahip olan birincil bakım veren durumundaki 50 ebeveyn ile yarı-yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Ebeveyn görüşlerinin yazıya dökülmesi ile ebeveyn görüşlerini yansıtan ön temaların oluşturulması sonrası temalar üzerinden yapılan betimsel analiz sonucunda, otizm ile ilişkili olarak ebeveynlerin çoğunluğunun çocuklarının sahip olduğu otizmin nedeni konusunda bilinmezlik yaşadıkları, otizmi, sosyal-iletişimsel davranışlarda bozukluk olarak tanımladıkları, otizmin tanımı ile uyumlu olduğunu düşündükleri en sık problemin, çocuklarında gözledikleri dil-konuşma ve iletişim bozukluğu olduğu ve çocuklarında otizmin tanımı ile uyumlu olmayan bir öğrenme veya davranış özelliği gözlemedikleri belirlenmiştir. Bu araştırmada ilgili temalar altında derinlemesine elde edilen ebeveyn görüşleri, ilgili nitel araştırmalar doğrultusunda tartışılmış ve gelecekte yapılacak araştırmalara ve uygulamalara yönelik önerilere yer verilmiştir. The purpose of this study was to examine the opinions of parents of children with autism about their perception and definition of autism, characteristics of their children whether they are congruent with the common definition of autism or not. Semi-structured interviews were conducted with 50 parents who were the primary caregivers of children with autism. Following the completion of interviews with the parents, the interviews were transcribed without making any corrections; the expressions of parents were written verbatim as they were heard by the researchers. The results of this study showed that

Atasözü ve Deyim Çevirilerinin Mona Baker Çeviri Stratejilerine Göre İncelenmesi

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Perihan YALÇIN

2017-12-01

Full Text Available Bu makalede, atasözü ve deyim çevirilerinde kullanılan stratejiler Mona Baker’in çeviri stratejilerine dayanılarak incelenmiştir. Bu stratejilerden bir kısmı, benzer anlam benzer biçimle çeviri (tam eşdeğerlik, benzer anlam farklı biçimle çeviri (kısmî eşdeğerlik, açımlama ve çıkarma yöntemiyle çeviridir. Çalışmanın amacı, deyim ve atasözleri çevirilerinde kullanılan çeviri stratejilerini belirlemek, sözü geçen çevirilerdeki eşdeğerlik ve farklılıkları göstermektir. Araştırma, yapılan çeviri incelemeleri sonucunda kültür faktörünün çevirideki yeri ve kaynak ve hedef dil arasındaki farklılıklara dikkat çekmek açısından önemlidir. Çalışmada, yazarlar tarafından seçilen atasözleri ve deyim çevirileri, benzer anlam benzer biçimle çeviri (tam eşdeğerlik, benzer anlam farklı biçimle çeviri (kısmî eşdeğerlik , açımlama ve çıkarma yöntemiyle çeviri olmak üzere dört yöntemden yola çıkılarak değerlendirilecektir. Yapılan bulgular neticesinde, atasözleri ve deyim çevirilerinde biçimsel ve anlamsal eşdeğerliğin sağlandığı durumlar olduğu gibi biçimsel ve anlamsal farklılıklar da dikkat çekmektedir. Bu farklılıklar farklı iki dilin sahip olduğu kültür çeşitliliğinden gelmektedir. Atasözü ve deyim çevirileri zor bir iştir. Bir dilden başka bir dile, o dile ait bir kültürü, öğüdü, dersi aynı ifadeleri kullanarak aynı sözdizimiyle aktarmak çok nadir bir durumdur. Bu sebeple, incelenen atasözü ve deyimlerde daha çok farklı ifadelere ve açıklamalara yer verilerek çeviriler yapılmıştır. Çevirilerde çoğunlukla ekleme ve çıkarma yöntemine başvurulmuş erek dilde en iyi anlam yakalanmaya çalışılmıştır. Kelime ya da cümlelerde yapılan çıkarmalar, eklemeler ya da süslemeler çevirmenin o dili nasıl kullanabildiğini ve o dilin zenginliğini göstermektedir; fakat zaman zaman kaynak dildeki ifadelere erek

Radiological safety for the public during nuclear emergencies: application of intervention levels and derived intervention levels

International Nuclear Information System (INIS)

Thomas, G.; Kumar, K.S.

2006-01-01

Control of radiation exposures to the public following a major nuclear accident can be achieved through intervention by implementing countermeasures such as sheltering, iodine prophylaxis, evacuation, control of foodstuff, etc. Intervention levels (I.L.) are formulated such that exposure to individuals from all exposure pathways is well below the thresholds for deterministic effects, and risk of stochastic health effects to individuals and overall incidence of stochastic effects in the exposed population are minimized. It is also necessary to translate such I.L. into quantities, called derived intervention levels (D.I.L.) that can be measured. The I.L. followed in various countries for the recommended countermeasures cater to the exposure range of 1-50 mSv for sheltering, 10-500 mSv for evacuation, 30- 1000 mSv for iodine prophylaxis and 1-10 mSv for food control. The models used for these are based on conservative estimations assuming maximum dose delivered to the critical group for the pathway assumed. While the concept of upper dose level above which countermeasures is always justified to avoid deterministic effects, the lower range of dose levels have to be optimised based on various parameters as discussed in this paper. While arriving at the I.L., the question to be addressed is: How much (dose) risk should be averted by the intervention planned? Implementation of any countermeasure will result in some inconvenience/ limitation of resource/ disruption and consequently, a positive net benefit will justify the intervention. Sheltering may result in substantially less disruption than evacuation, but if the type of sheltering is not offering enough radiation shielding or ventilation protection, this may not result in significant reduction of exposure. It is to be ensured that deterministic effects are totally avoided and it is possible to define a safe threshold exposure and above which balancing risks and benefits is not applicable. While the dose limit for the

Kitabın Teknolojik Değişimi

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Hakan Anameriç

2014-06-01

Full Text Available Kitap ilk sayfalarından hatta satırlarından başlayarak papirüs, parşömen tahta veya metal tabakalar üzerine yazılmış, rulo halinde ya da ciltlenmiş olsun iki yönüyle ele alınması gereken bir araç -bilgi taşıyıcısı- olmuştur. Kitap, yazılmış ya da basılmış yaprakların bir araya getirilmesinden oluşan ve bir konuyu belirli bir düzen içinde sunan yapıt olarak tanımlanmaktadır. Kitabı oluşturan bu iki unsur, onun içeriği ve fiziksel yapısıdır. İçerik, anlatılmak istenen konuyu/temayı yani kitabın amacını ifade eder, bilgilendirici, öğretici, yol gösterici, eleştirici olanı aktarır. Bilinen en eski el yazması kitapların günümüzden yaklaşık 3000-3700 yıl öncesine tarihlenen ve Hinduizm’in ilk kutsal metinlerinin yer aldığı Rig Veda[1]dan günümüzün elektronik kitaplarına kadar geçen süreç içerisinde her ne biçimde ve içerikte olsun “kitap” kavramı zihinlerimizde yer etmiştir. Dünyanın neresinde olursa olsun hangi dil ile söylenirse söylensin “kitap” hep aynı fiili ve şekli ifade etmektedir. Günlük yaşantımızın son 30 yılında hemen her alanda bireylerin yaşantısını değiştiren/kolaylaştıran teknoloji, uzun bir geçmişe sahip olan kitap için de pek çok değişimi ortaya koymuştur. Ancak bu değişim kavramlardan, kitabın bileşenlerinden çok ona erişimi, onu üretmeyi/ yazmayı ve ondan faydalanmayı daha keyifli kılmayı amaçlamaktadır. E-kitap ile ilgili son 10 yıl içerisinde başta eğitim olmak üzere, elektronik kaynaklar, kütüphaneler, bilgi hizmetleri, okuma alışkanlığı, iletişim gibi alanlarda çok sayıda akademik ve sosyal çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmada e-kitap teknolojisi ile gündelik yaşamda bireylerin kitap anlayışındaki farklılaşma, görsel ve yazılı basın örnekleri[2] bağlamında farklı bir bakış açısı ile değerlendirilecektir. [1] Hinduizm’in ilk kutsal metinleri olan

THE ANALYSIS OF LETÂİF-NÂME IN TERMS OF THE NOVEL TECHNIQUE ABSTRACT LETÂİF-NÂME ADLI ESERİN ROMAN TEKNİĞİ AÇISINDAN İNCELENMESİ

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Şener DEMİREL

2011-09-01

ılmıştır. 153 sayfadan oluşan eserde XVII. yüzyılda Sultan IV. Murad devrinde Yusuf Şah adlı kahramanın başından geçen olaylar anlatılmaktadır. Letâif-nâme adlı eser eksenli bu yazıda klasik hikâye/roman incelemesi çerçevesinde, eserin adı, konusu, özeti, olay örgüsü, şahıs kadrosu, mekân, zaman, anlatıcı ve bakış açısı ile dil ve üslup özellikleri gibi konular üzerinde durulacaktır.

OH CHARACTERS OF AMAN SASPAEV STORIES AMAN SASPAEV’İN ÖYKÜLERİNDE KİŞİLER DÜNYASI

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Chinara SASYKULOVA

2011-09-01

Full Text Available Aman Saspayev who started his writer's life at China and is one of the today's Kyrgyz literature writers, his stories hold a peculiar place in a technical organization and also in terms of expression at Kyrgyz storytelling. First stories of writer published at 1966 with the name of Gülkayır (Ebegümeci after he had returned from China to Kyrgyzstan. Aman Saspayev who used a symbolic language, had fronted to status storytelling more than event storytelling. Probably for this reoson people's world at stories consist of ordinary people, objects and assets.In this study, through people at stories of Aman Saspayev, we will try to analyze the technic of writer. In this study also we will give place to some elements which reflected from writer's life to his stories.Such that to determined Kyrgyz and Uyghurs as a story heros of his stories that he had written at China to give ordinary occurrence also has thematic contents. Aman Saspayev, although he had written many stories during Soviet Union, he avoid bad discourses or good discourses about Union.In our article also it will be given a place about the writer's stance against the Soviet system using his stories. Yazarlık hayatına Çin’de başlayan ve Kırgız edebiyatının günümüz yazarlarından birisi olan Aman Saspayev’in öyküleri, gerek teknik kuruluş ve gerekse anlatı bakımından Kırgız öykücülüğünde kendine mahsus bir yer tutar. Yazarın ilk öyküleri Çin’den Kırgızistan’a döndükten sonra 1966’da Gülkayır (Ebegümeci adıyla yayımlanır. İlk öykülerinden itibaren sembolik bir dil kullanan Aman Saspayev, olay öykücülüğünden daha çok durum öykücülüğüne yönelmiştir. Bu sebeple olsa gerek öykülerdeki kişiler dünyası sıradan insanlar, nesneler veya varlıklardan oluşur. Bu çalışmada Aman Saspayev’in öykülerindeki kişiler aracılığı ile yazarın öykü tekniğini çözümlenmeye çalışılacaktır. Yazarın hayatından �

Akademik Yazma Açısından Tez Yazım Kılavuzları

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Kemalettin DENİZ

2017-04-01

Full Text Available Akademik yazmanın tez, makale, bildiri, proje ve poster gibi türleri vardır. Bu türler genellikle bir araştırma sürecinin kompozisyon hâlinde raporlaştırılmasıyla oluşur. Kendi içinde bir sistematiği olan akademik yazmanın yazma süreci açısından en uzun olanı tezlerdir. Tez yazımında tez bölümlerinin nasıl şekillenmesi gerektiğine enstitülerin yayımladığı tez yazım kılavuzlarında yer verilmektedir. Bu çalışmanın amacı, tez yazım kılavuzlarını akademik yazma açısından değerlendirmektir. Araştırma nitel araştırma olarak planlanmış ve araştırmada doküman analizi kullanılmıştır. Araştırmanın evreni eğitim bilimleri alanındaki tez yazım kılavuzlarıdır. Örneklemi tesadüfi olarak belirlenmiş 15 üniversitenin eğitim bilimleri enstitüsü tez yazım kılavuzları oluşturmaktadır. Bulgulara ulaşmak için 15 tez yazım kılavuzuna yönelik içerik analizi yapılmıştır. Çalışmada öncelikle tez yazım kılavuzlarından elde edilen veriler kodlanmıştır. Daha sonra kodlanan veriler bir araya getirilerek gruplandırılmıştır. Bu gruplamadan yola çıkarak temalara ulaşılmıştır. Ortaya çıkan kodlar ve temalar düzenlenmiş, frekans ve yüzde dağılımları eklenmiştir. Araştırma sonucunda, eğitim bilimleri enstitüleri alanında yayımlanan tez yazım kılavuzlarında tezin bölümlerine yönelik verilen bilgilerde farklılıklar olduğu belirlenmiştir. Araştırmada ulaşılan kategorilerin tez yazım kılavuzlarında yer alma aralığının %6,6’dan %100’e kadar geniş bir çizgide seyrettiği belirlenmiştir. Ayrıca tezlerdeki giriş, yöntem, gelişme ve sonuç bölümlerine yönelik yapılar ile tezlerin dil ve anlatım özelliklerinin nasıl olacağı konusunda kılavuzların yeterli olmadığı görülmüştür. Araştırmada ulaşılan sonuçların tez yazım kılavuzlarındaki birliğin sağlanması açısından faydalı olacağı düşünülmektedir.

Agricultural production as a source of irradiation of populations in radiation accidents

International Nuclear Information System (INIS)

Alexakhin, R.M.

2000-01-01

in food products and feeds exceeds the DILs, their consumption is prohibited. The prophylactic measures to prevent adverse iodine effects are rendered a special place. If necessary, agricultural animals are relocated; (ii) the second period lasts 2-3 months after the accident. At that time radiological maps of contaminated lands are made, the system of radiation control of agricultural lands and agro-industrial production is perfected, the program of technological processing of contaminated agricultural products is implemented which guarantees obtaining of non-contaminated products; (iii) the third period is completed after the first 1.5 post-accident years. Agroamelioration measures are carried out at that time, the main scope of measures for detailed radiological survey of contaminated lands is realised; gradually the concept of production classification is replaced by the zonal production organization guaranteeing the Derived Intervention Levels established for the given period are not exceeded. The scientifically substantiated program of agricultural production management on contaminated lands for maximum possible obtaining of pure production and rational use of agricultural lands is formed; (iv) the fourth period starts in 1.5-2 years after the accident. In case that the deposited mixture of radioactive substances contains the log-lived radionuclides ( 90 Sr, 137 Cs, 239 Pu, etc.), the program of obtaining production meeting the radiological standards is realised as a constant long-term complex, in parallel with realisation of long-term system of agro-industrial measures, reorientation of agro-industrial production system and processing of contaminated products. (author)

SECIS IN THE TEZKIRE OF LATÎFÎ AND CHARACTERISTICS OF SENTENCES LATÎFÎ TEZKİRESİ’NDE SECİLER VE TÜMCE ÖZELLİKLERİ

Directory of Open Access Journals (Sweden)

İbrahim TOSUN

2012-01-01

Full Text Available Poet tezkires have been used as biographies / anthologies of poets in Ottoman literature from the 16th century until the 20th century. The tezkire of Latîfî, written in the 16th century, is the second and most important example of this genre in Anatolia. In his tezkire, dedicating some space to each poet according to their art and abilities, Latîfî's language was plainer than those of other writers of tezkire and he allowed quite a lot of space to seci's. Seci (rhyme in prose, as characteristic of style, appears in verbs that end the sentence (in action sentences, generally among Turkish words. Such end-of-sentence seci's are also seen to be used instead of full stops. The use of secis does not show an equal distribution regarding the persons taken up by Latîfî; while there are 22 secis in the section on Zatî, only seven secis are to be found in the text on Sinan Pasha. Preferring usually complex, sequential, composed sentences in his narrative, Latîfî has taken pains to present his meaning by planning and designing accurately in a sound and complete composition, without using inverted sentences. The fact that all his sentences are regular and express the meaning clearly, is a result of his meticulous, planned and solid style. Şair tezkireleri, Osmanlı Edebiyatında XVI. yüzyıldan XX. yüzyıla kadar kaleme alınan, biyografi ve antolojilerdir. XVI. yüzyılda yazılmış olan Latîfî Tezkiresi bu türün Anadolu’daki ikinci ve en önemli örneğidir. Tezkiresinde her şaire sanatına ve yeteneğine göre yer ayıran Latîfî, diğer tezkirecilere göre daha sade bir dil kullanmış, seci’lere oldukça fazla yer vermiştir. Seci, üslûbu belirleyen bir özellik olarak, tümceyi bitiren yüklemlerde (eylem tümcelerinde, genellikle Türkçe sözcükler arasındadır. Bu durumdaki tümce sonu secilerinin bir bakıma nokta yerine de kullanıldığı görülmektedir. Secilerin kullanımı Latîfî’nin ele aldığı kişiler bak

PROVERBS AND IDIOMS IN THE CONTEXT OF GENDER IN TURKISH TOPLUMSAL CİNSİYET BAĞLAMINDA TÜRKÇEDE ATASÖZLERİ VE DEYİMLER

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Bülent ÖZKAN

2011-09-01

Full Text Available Culture, includes all the abstract and concrete structures institutions in a society. In this sense, „culture‟ can be defined as a social knowledge that is containing both nationality and universality. When considering about the culture, it can be seen some mutual determinations in a terms of gender mainstreaming roles. The gender stereotype creates the culture; and also the culture allows the transfer of interpersonal and intergenerational structures. In this context, an imminent structure of language descriptively has a translative role in all the cultural features as identifier. While doing this, it uses some forms of expression of the verbal culture traditions. These expression forms are proverbs and idioms. In cultural transmission, these are important as reflecting the point of view of society and perspectives of them.The purpose of this study, to present the role of man and woman in Turkish society by the direction of proverbs and idioms, and also the expectations of society from these roles. In this study, the proverbs and idioms are including notions of “girl, boy; woman, man” will be evaluated and these notions will be examined in the context of gender mainstreaming. Kültür, bir toplumda soyut ve somut bütün kurumları yapısında barındıran, hem ulusallığı hem evrenselliği içeren toplumsal birikim olarak tanımlanabilir. Kültür kavramı, toplumsal cinsiyet rolleri açısından ele alındığında, birtakım karşılıklı belirlemeler söz konusudur. Toplumsal cinsiyet kalıpları kültürü oluştururken kültür de söz konusu kalıpların bireylerarası ve kuşaklararası taşınmasını sağlar. Bu bağlamda dil kültürün tanımlayıcısı olarak içkin yapısında o toplumun kültürel tüm özelliklerinin taşıyıcısıdır. Bunu yaparken de sözlü kültür geleneği olan birtakım anlatım biçimlerini kullanmaktadır. Söz konusu anlatım biçimleri atasözleri ve deyimlerdir. Bu formlar kültürü ta

Book reviews

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Redactie KITLV

1992-07-01

W. Collinwood ,Modern Bahamian society. Parkersburg IA: Caribbean Books, 1989. 278 pp., Steve Dodge (eds -Peter Hulme, Pierrette Frickey, Critical perspectives on Jean Rhys. Washington DC: Three Continents Press, 1990. 235 pp. -Alvina Ruprecht, Lloyd W. Brown, El Dorado and Paradise: Canada and the Caribbean in Austin Clarke's fiction. Parkersburg IA: Caribbean Books, 1989. xv + 207 pp. -Ineke Phaf, Michiel van Kempen, De Surinaamse literatuur 1970-1985: een documentatie. Paramaribo: Uitgeverij de Volksboekwinkel, 1987. 406 pp. -Genevieve Escure, Barbara Lalla ,Language in exile: three hundred years of Jamaican Creole. Tuscaloosa AL: University of Alabama Press, 1990. xvii + 253 pp., Jean D'Costa (eds -Charles V. Carnegie, G. Llewellyn Watson, Jamaican sayings: with notes on folklore, aesthetics, and social control.Tallahassee FL: Florida A & M University Press, 1991. xvi + 292 pp. -Donald R. Hill, Kaiso, calypso music. David Rudder in conversation with John La Rose. London: New Beacon Books, 1990. 33 pp. -Mark Sebba, John Victor Singler, Pidgin and creole tense-mood-aspect systems. Amsterdam and Philadelphia: John Benjamins, 1990. xvi + 240 pp. -Dale Tomich, Pedro San Miguel, El mundo que creó el azúcar: las haciendas en Vega Baja, 1800-873. Río Piedras, Puerto Rico: Ediciones Huracán, 1989. 224 pp. -César J. Ayala, Juan José Baldrich, Sembraron la no siembra: los cosecheros de tabaco puertorriqueños frente a las corporaciones tabacaleras, 1920-1934. Río Piedras, Puerto Rico: Ediciones Huracán, 1988. -Robert Forster, Jean-Michel Deveau, La traite rochelaise. Paris: Kathala, 1990. 334 pp. -Ernst van den Boogaart, Johannes Menne Postma, The Dutch in the Atlantic slave trade, 1600-1815. Cambridge: Cambridge University Press, 1990. xiv + 428 pp. -W.E. Renkema, T. van der Lee, Plantages op Curacao en hun eigenaren (1708-1845: namen en data voornamelijk ontleend aan transportakten. Leiden, the Netherlands: Grafaria, 1989. xii + 87 pp. -Mavis C. Campbell, Wim

Book Reviews

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Redactie KITLV

1997-01-01

Full Text Available -Peter Hulme, Polly Pattullo, Last resorts: The cost of tourism in the Caribbean. London: Cassell/Latin America Bureau and Kingston: Ian Randle, 1996. xiii + 220 pp. -Michel-Rolph Trouillot, Édouard Glissant, Introduction à une poétique du Divers. Montréal: Presses de l'Université de Montréal, 1995. 106 pp. -Bruce King, Tejumola Olaniyan, Scars of conquest / Masks of resistance: The invention of cultural identities in African, African-American, and Caribbean drama. New York: Oxford University Press, 1995. xii + 196 pp. -Sidney W. Mintz, Raymond T. Smith, The Matrifocal family: Power, pluralism and politics. New York: Routledge, 1996. x + 236 pp. -Raymond T. Smith, Michel-Rolph Trouillot, Silencing the past: Power and the production of history. Boston: Beacon, 1995. xix + 191 pp. -Michiel Baud, Samuel Martínez, Peripheral migrants: Haitians and Dominican Republic sugar plantations. Knoxville: University of Tennessee Press, 1995. xxi + 228 pp. -Samuel Martínez, Michiel Baud, Peasants and Tobacco in the Dominican Republic, 1870-1930. Knoxville; University of Tennessee Press, 1995. x + 326 pp. -Robert C. Paquette, Aline Helg, Our rightful share: The Afro-Cuban struggle for equality, 1886-1912. Chapel Hill: University of North Carolina Press, 1995. xii + 361 pp. -Daniel C. Littlefield, Roderick A. McDonald, The economy and material culture of slaves: Goods and Chattels on the sugar plantations of Jamaica and Louisiana. Baton Rouge: Louisiana State University Press, 1993. xiv + 339 pp. -Jorge L. Chinea, Luis M. Díaz Soler, Puerto Rico: desde sus orígenes hasta el cese de la dominación española. Río Piedras: Editorial de la Universidad de Puerto Rico, 1994. xix + 758 pp. -David Buisseret, Edward E. Crain, Historic architecture in the Caribbean Islands. Gainesville: University Press of Florida, 1994. ix + 256 pp. -Hilary McD. Beckles, Mavis C. Campbell, Back to Africa. George Ross and the Maroons: From Nova Scotia to Sierra Leone. Trenton

A NARRATOLOGICAL APPROACH TO THE CONCEPTS OF NARRATOR AND FICTIONAL AUTHOR KURMACA YAZAR VEYA ANLATICI KAVRAMLARINA ANLATI BİLİMSEL YAKLAŞIM

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Baktygul KULAMSHAEVA

2009-12-01

Full Text Available Narrative instances of the text appear to be the most important for the narratologists who approach to the narrative linguistically. The narrator who has been charged with a task “put into words”, that is, tasked with presenting the literary communication linguistically is the main narrative instance within the text level. And his receiver level in this instance is narratator. This term is coined by an American narratologist G. Prince (1973а, 1973b.The main narrative level of the inner, represented world of the narrative, which is one of the six instances of the communication level, is fictional author, namely narrator (the term we prefer is the role invented and accepted by the author, i.e. it is fiction. Fictional author can overlap with the notions of story teller and narrator. Different types of the narrator have been revealed according to the fact that the narrator appears in the narrative text in various forms as explicit-implicit, personal-impersonal, overt-covert, omniscient-limited, primary-secondary-tertiary, diegetic-non-diegetic and according to the perspective. In this context determination of the borders of the above named concepts will be helpful in defining the position of the narrator according to the narration form of the narrative; in making a classification in accordance with this definition, and in clarification of the notion narrator in the branch of narratology. Anlatıya dil bilimsel bakımdan yaklaşan anlatı bilimciler için metinde kaydedilmiş anlatı dereceleri daha büyük önem arz etmektedir. “Sözle ifade etmek”, başka bir deyişle, edebî bildiriyi dilsel bir biçimde sunmak ile görevlendirilen anlatıcı/narrator, metin içi düzeydeki esas anlatı derecesidir. Bu düzeydeki onun alıcı derecesi ise kurmaca alıcı/narratator’dır. Bu kavram ilk kez Amerikan anlatı bilimcisi G. Prince tarafından kullanılmıştır (1973а, 1973b. Bildirişim düzeyindeki altı dereceden biri olan ve anlat

A Study on soybean cultivar and rhizobium strain interaction related to biological nitrogen fixation in different soils

International Nuclear Information System (INIS)

Pirvali Biranvand, N.

1999-01-01

Since, symbiotic effectiveness is affected by three important factors such as bacteria genotype, plant cultivar and environmental conditions (e.g. soil properties). In this research, simple and interaction effects of the first two factors about symbiosis of three soybean cultivar, which are most commonly cultivated soybean, with several commercial strain of bacteria with three different soils is investigated. For this purpose five Bradyrhizobium japonicum commercial strains (Rhizoking, Helinitro, Goldoat, Biodoz and CB 1809) were taken from soil and water rea search institute. Based on assurance of bacteria strains purity and ineffectiveness with cultivars, for comparison of strains symbiotic effectiveness with soybean cultivars and the best strain selection performed a factorial experiment with RCBD in 24 treatments and 4 replication. The seeds of soybean cultivars were cultivated in Growth chamber under Leonard jar system. The treatment used were 3 levels of soybean cultivar, 5 levels of Bradyrhizobium strains and 3 levels of Nitrogen (0, 35 and 70 PPM). Plants were fed with Brought on and Dil worth solution (1970) for 75 days. Then, plants were harvested and dried. Selective parameters were analysed by MSTATC program. The results indicated that, all bacteria stains were highly effective as far as symbiotic effectiveness is concerned. Eventually Rhizoking, Gold coat and Helinitro stains selected for soybean inoculation. Provided for pot culture, two soil samples from soybean original planting area (in the subregion of Gorgan and Sari cities) and another sample from Karaj countryside were taken with moderate, high and zero symbiont indigenous bacteria levels respectively. For study of interaction and simple effects of Bacteria strain and soybean cultivar in each soil; a factorial experiment with RCBD in 4 replication performed. Factors were contained soybean cultivar (three levels) and three Bacteria strain with a blank treatment for inoculation. In this respect

Okul Öncesi Dönemde Kaynaştırma Eğitimi Uygulamalarının Desteklenmesinde Doğal Öğretim Yaklaşımları

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Salih RAKAP

2017-12-01

Full Text Available Farklı özel gereksinimlere sahip olan okul öncesi yaş grubundaki çocukların normal gelişim gösteren akranları ile aynı ortamlarda gerekli sınıf içi ve sınıf dışı destekler sağlanarak eğitim almaları, tarihsel süreç içerisinde entegrasyon, kaynaştırma ya da bütünleştirme yaklaşımları kapsamında Amerika Birleşik Devletleri’nin yanı sıra diğer gelişmiş ülkelerde 70’li yıllardan beri kullanılagelen bir uygulamadır. Kaynaştırma eğitiminin başarılı bir şekilde uygulanması için temel gerekliliklerden birisi, özel gereksinimli çocuklar ile kaynaştırma ortamlarında çalışan öğretmenlerin öğretimde özel gereksinimli çocuklara uyarlama yapma, etkili doğal öğretim yaklaşımlarını belirleme ve bu yaklaşımları kullanma becerilerine sahip olmalarıdır. Bu çalışmanın amacı, kaynaştırma eğitimi kapsamında, özel gereksinimli çocukların gelişim ve öğrenmelerini desteklemek için geliştirilmiş doğal öğretim yaklaşımlarını, bu yaklaşımların temel bileşenlerini ve bilimsel dayanaklarını açıklamaktır. Bu bağlamda, ilk olarak, doğal öğretim yaklaşımlarının ortak özellikleri ve tarihsel gelişimi sunulmuş ve takiben alanyazında en çok rastlanan ve en sık kullanılan beş doğal öğretim yaklaşımı (fırsat öğretimi, doğal bağlama dayalı dil öğetimi, etkinlik temelli müdahale, geçiş temelli öğretim, ve gömülü öğretim ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Makalenin sonunda, öğretmenleri doğal öğretim yaklaşımlarını kullanma konusunda eğitmek için önerilerde bulunulmuştur. Educating preschool children with disabilities along with their typically developing peers with in- and out of class support is a common practice that has been used since 1970s in the United States and other developed countries. Over the years, the practice has been named as mainstreaming, integration, and inclusion. For inclusive education to be

Implementation of GIS-DSS PRANA within sustainable rehabilitation of radioactive contaminated territories

International Nuclear Information System (INIS)

Yatsalo, B.

2003-01-01

(for different age and occupational groups of each settlement for region under consideration); radiological risks caused by irradiation of the population; and also expenses associated with necessity of CMs implementation and rehabilitation procedures along with corresponding criteria of effectiveness. External and internal doses to the local population for each settlement have been assessed using possibilities of GIS-DSS and taking into account monitoring data on surface density contamination for each polygon (element of land use), location and behaviour factors, local diet and several scenarios of agricultural and administrative CMs implementation. Special attention has been paid to estimation of agricultural production contamination for each agricultural field, farm (farm production) and settlement (private production). Ranking fields, farms, settlements and districts has been carried out with the use of several criteria: surface density contamination (including separately for arable lands, pastures and hayfields), contamination of a given product, dose to the local population and percent of exceeding corresponding DILs/ILs by indicated values. Realization of radiological protection principles with corresponding constraints includes solving the following tasks within the work package on 'optimization of CMs structure' and sustainable rehabilitation of radioactive contaminated territories. 1) (Research task) Analysis of effectiveness (for a given set of criteria) for each CM for various radiological, ecological, socio-economic and other conditions. 2) (Direct task) Determination of the specific territories/objects (fields, settlements, farms) for a given region where CMs can be or should be implemented according to the strategy of rehabilitation; determination of corresponding means (cost, materials, etc.); assessment of effectiveness (for the chosen criteria) for each CM and system of CMs for real/specific conditions; analysis of alternatives. 3) (Inverse task

İlminskiy’nin Projeleri ile Parçalanan Türkistan’da Yeniden Birlik Çalışmaları Üzerine Görüş ve Öneriler / Some Opinions and Suggestions on the Endeavor for Reunion in Turkestan Fallen Apart Because of Ilminsky Projects

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Enver KAPAĞAN

2015-05-01

Full Text Available Öz Günümüzde Türk topluluklarının yaşamış olduğu İslam Coğrafyasında iç ve dış kaynaklı birçok sorun yaşanmaktadır. Rusların nüfuzu altına giren Türk topraklarında uygulanan politikalar ve özellikle de N. İlminskiy’nin projeleri son yüzyıl içerisinde sorunları daha da derinleştirmiş ve Türk dünyasında bazı irtibat kopuklukları ve bölünmeler meydana getirmiştir. Bu sorunu çözmenin yegâne yolu kendi içlerinden çıkacak bir lider devlettir. Bu da Osmanlı'nın varisi olan Türkiye Cumhuriyeti olarak gözükmektedir. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti, her şeyden evvel Osmanlı'nın bıraktığı miras ve kendi köklü geçmişi ile en tecrübeli Türk devleti konumdadır. Bunun yanında Türkiye, ekonomik ve stratejik olarak hem Doğu hem de Batı ile yakın ilişkiler içerisinde olmasından dolayı avantajlıdır. Fakat buna vesile olacak bir güce ulaşması için öncelikle Türk Dünya'sı ile kuvvetli bağlar kurup ilişkilerini geliştirmelidir. Bunun için ise Türk Dünya'sı ile atması gereken karşılıklı adımlar vardır. Bu aynı zamanda tarihi bir sorumluluktur. Bu çalışmada geçmişi bir olan Türk Dünyası’nın geleceğinin de bir olması için yapılması gerekenler ile özellikle dil ve edebiyatta yakınlaşmanın zarureti ve bu yolda atılması gereken diğer adımların neler olduğu incelenmektedir. Anahtar Kelimeler: Sovyet Politikaları, Türk Dünyası, İlminskiy, Türkistan, Türk Birliği. Some Opinions and Suggestions on the Endeavor for Reunion in Turkestan Fallen Apart Because of Ilminsky Projects Abstract There have been many problems in Turkish World caused by both internal and external elements. The policies being implemented in Turkish lands that came under the influence of Russians and especially N. Ilminsky’s projects have made the problems bigger and created profound disconnection and separation in Turkish World over a century. The only way to solve this

The synthesis of the insecticides Aldrin and Dieldrin labelled with carbon-14 at high specific activity; Synthese des insecticides aldrine et dieldrine marques au carbone-14 de haute activite specifique; Sintez insektitsidnogo aldrina i dildrina, mechennykh uglerodom-14 pri vysokoj udel'noj aktivnosti; Sintesis de los insecticidas aldrin y dieldrin de elevada actividad especifica marcados con carbono-14

Energy Technology Data Exchange (ETDEWEB)

Thomas, Daniel J; Kilner, A Edward [Radiochemical Centre, UKAEA, Amersham, Bucks (United Kingdom)

1962-03-15

nombre comercial que la compania Shell Chemicals dio al 1, 2, 3, 4, 10, 10-hexacloro-1, 4, 4a, 5, 8, 8a-hexabidro-exo-1, 4-endo-5, 8-dimetanonaftaleno. El acetileno-1, 2-{sup 14}C se convierte primero en tetracloroetano y despues en tricloroetileno, y este se condensa con tetracloruro de carbono, por la reaccion de Prins, en presencia de cloruro de aluminio, para dar octaclorociclopenteno. Por decloracion se obtiene hexaclorociclopentadieno que, por una sintesis de Diels-Alder, da biciclo (2, 2, 1) hepta-2, 5-dieno para llegar al aldrin-{sup 14}C con un rendimiento del 12% referido al carbonato de bario. La oxidacion del aldrin da el 6, 7-epoxido, denominado dieldrin, con un rendimiento del 87%. Los autores describen la separacion del octaclorociclopenteno del producto bruto de la reaccion de Prins por cromatografia gas-liquido, y la separacion del aldrin y del dieldrin en pequena escala, por cromatografia sobre el papel, de fase invertida. (author) [Russian] Aldrin - kommercheskoe nazvanie, dannoe SHellom Kemikalom dlya 1 ,2, 3, 4, 10, 10-geksakhloro-1, 4, 4a, 5, 8, 8a-geksagidro ehkso-1,4-ehndo-5,8-dimetanonaftalina. Atsetilen-1,2-C{sup 14} uspeshno prevrashchaetsya v tetrakhloroehtilen i trikhloroehtilen i kondensiruetsya s uglerodistym tetrakhloridom v reaktsii Prinsa v prisutstvii alyuminievogo khlorida v oktakhlorotsiklopentan. Dekhlorizatsiya privodit k geksakhlorotsiklopentadinu, kotoryj dobavlyaetsya v vide Dils-Aldera k bitsiklo (2, 2, 1) gepta-2,5-dinu dlya polucheniya iz barievogo karbonata 12% aldrina-C{sup 14}. Okislenie aldrina privodit k obrazovaniyu ehloksida 6,7 i dildrina v razmere 87%. V dokumente soderzhitsya otchet ob otdelenii oktokhlorotsiklopentana ot syrogo produkta reaktsii Prinsa putem gazozhidkoj khromatografii i ob otdelenii aldrina i dildrina v nebol'shom kolichestve putem obratnoj fazy bumazhnoj khromatografii. (author)

CHANGES IN PHONETICS IN THE WORDS BORROWED BY THE KYRGYZ LANGUAGE KIRGIZ TÜRKÇESİNDE ALINTI KELİMELERDEKİ SES DEĞİŞMELERİ

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Cüneyt AKIN

2011-01-01

Full Text Available Throughout history, the Kyrgyz people borrowed many words and concepts especially on religion and ethics as a result of their relations with the Arabs and the Arabic language. They also borrowed many words of Persian origin on commerce, husbandry and agriculture from the Uzbek and Tajik peoples due to their relations with them in those fields. As a result of their close relations with the Russians which started in the tsar period, they not only made Russian as their official language and first language in their daily life due to the high pressure, but also borrowed many political, administrative, scientific and philosophical concepts from Russian, without phonetically changing many of them. Still geographically close to the Mongol and Chinese peoples, the Kyrgyz people got close to them, and even fought them in history. And as a result of such relations, they borrowed some words related to nomadic societies.This study aims to reveal changes in phonetics in the words borrowed by the Kyrgyz language from Arabic, Persian, Mongolian, Chinese and Russian in order to show the power of purification of the Kyrgyz language by means of examining its rules that it applies on borrowed words. Kırgızlar tarihi süreçte, Araplar ve Arapça ile ilişkileri neticesinde özellikle din ve ahlaka dair çok sayıda kelime ve kavram alıntılamışlardır. Özbek ve Taciklerle olan ticarî ilişkileri, hayvancılık ve tarım alnındaki münasebetleriyle birlikte ise, bu alanlara ilişkin çok sayıda Farsça kökenli kelimeyi bünyesine katmışlardır. Ruslarla Çarlık döneminde başlayan yakın temas sonucu da, resmi dillerini Rusça yapmaya, günlük konuşmalarında Rusçayı ana dil düzeyinde kullanmaya varan yoğun baskının tesiriyle, büyük bir kısmını fonetik değişime uğratmadan benimsemek durumunda kalarak, çok sayıda siyasi, idari, bilimsel ve felsefi kelime ve kavram alıntısı yapmıştır. Moğollar ve Çinlilerle coğrafi bakımdan g

Anti-inflammatory activities of Ganoderma lucidum (Lingzhi) and San-Miao-San supplements in MRL/lpr mice for the treatment of systemic lupus erythematosus.

Science.gov (United States)

Cai, Zhe; Wong, Chun Kwok; Dong, Jie; Jiao, Delong; Chu, Man; Leung, Ping Chung; Lau, Clara Bik San; Lau, Ching Po; Tam, Lai Shan; Lam, Christopher Wai Kei

2016-01-01

Ganoderma lucidum (Lingzhi; LZ) and San-Miao-San (SMS) are Chinese medicines (CMs) used to treat inflammatory ailments and numbing syndrome/arthralgia syndrome (Bi Zheng), respectively. Given that the main symptoms of systemic lupus erythematosus (SLE) include inflammation of the joints, joint pain, edema and palpitations of the heart because of problems associated with Bi Zheng, it was envisaged that LZ and SMS could be used as potential treatments for this autoimmune disease. This study aims to investigate the anti-inflammatory activity of a combination formulation containing LZ and SMS (LZ-SMS) in SLE mice. Female adult Balb/c mice of 20-24 weeks of age were used as normal mice (n = 10), whereas female MRL/lpr mice of 12-24 weeks of age were divided into three groups (n = 10 in each group), including mild, moderate and severe SLE mice groups. The clinical characteristics of the SLE and Babl/c mice (i.e., body weight, joint thickness, lupus flare, proteinuria, leukocyturia and lymphadenopathy) were assessed. The plasma concentrations of anti-nuclear antibody (ANA) and anti-double stranded DNA antibody (anti-ds-DNA) were analyzed by an enzyme-linked immunosorbent assay, whereas the concentration of several key cytokines (IFN-γ, TNF-α, IL-6, IL-10, IL-2, IL-27, IL-12P70, IL-17A and IL-21) were analyzed by a Luminex multiplex assay. The gene expression profiles for differentiation of the T helper (Th) lymphocytes in splenic CD4(+) Th cells were assessed by RT-qPCR. Flow cytometry was used to measure the percentages of CD4(+)CD25(+)Foxp3(+) Treg cells and CD19(+)CD5(+)CD1d(+)IL-10(+) regulatory B (Breg) cells (IL-10(+) Bregs). Concentrations of anti-ds-DNA in the plasma samples collected from the LZ-SMS-treated (500 mg/kg/day oral administration for 7 days followed with 50 mg/kg/day intraperitoneal administration for 7 days), moderate and severe SLE mice decreased significantly compared with the PBS treated mice (P < 0.05). The gene expression levels

"The Foreign Language Classroom is Like an Airplane" Metaphorical Conceptualizations of Teachers’ Beliefs

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Volkan İnceçay

2015-04-01

Full Text Available Abstract Drawing on constructivist perspectives, this study aimed to investigate the tacit knowledge of pre-service English teachers regarding the foreign language classroom by discovering their belief systems mainly through a metaphor analysis. The participants consisted of two pre-service teachers, who enrolled in a practicum class of a one-year intensive teaching certificate course offered at an English-medium foundation university located in Istanbul, Turkey, during the spring semester of 2012-2013 academic year. The possible effects of practice teaching period on the metaphors were also explored. In so doing, the participants were requested to reflect on the metaphors they generated. In this exploratory design, the data collection tools included a metaphor completion task, a semi-structured interview, and follow-up e-mails. The results suggested that pre-service teachers do not enter teacher education as a tabula rasa and that the use of metaphors to reveal previous knowledge was a useful instrument. It was also found that real teaching experience seemed to influence the metaphors expressed prior to practicum. Implications and applications for teacher education and suggestions for future research are discussed. Keywords: Pre-service teacher education, teaching certificate programs, practicum, metaphor analysis, prior beliefs, tacit knowledge Öz Yapılandırmacı yaklaşımı takip eden bu çalışma hizmet öncesi İngilizce öğretmenlerinin yabancı dil sınıfı ile ilgili var olan bilgilerini metafor analizi yöntemi ile ortaya çıkarmayı amaçlamıştır. 2012-2013 eğitim-öğretim yılının bahar döneminde bir vakıf üniversitesinde verilmekte olan bir yıllık yoğun bir pedagojik formasyon programının okul deneyimi dersine kayıt olan iki hizmet öncesi İngilizce öğretmeni çalışmada yer almışlardır. Bahsi geçen okul deneyimi döneminin araştırmaya katılan öğretmenler tarafından dile getirilen metaforlar

İlkokul 2, 3 ve 4. Sınıf Türkçe Ders Kitapları Bütüncesinin Kelime Hazinesini Geliştirme Eğitimi Açısından İncelenmesi Examining Corpus Of 2. 3. and 4. Grades’ Turkish Language Texbooks In Terms Of Vocabulary Teaching

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Tahir GÜR

2013-03-01

Full Text Available Corpus is a body of written or spoken language materials uponwhich a linguistic analysis is based. Due to the nature of languageteaching textbooks used in language courses have literary andinformational content. For both content, the student must have aadequate vocabulary, and comprehension strategies. Hence this studyexamined primary 2, 3 and 4. grades Turkish textbooks used in primaryschools by looking by the lenses of systematic teaching of vocabularyand new words. The study has been designed in the form of case studyresearch. Case studies require in-depth analysis of the currentsituation. The texts in Turkish language textbooks published by privatepublishers were converted into Microsoft Office Word files then preanalyzed with Textmaster program. The word list obtained from thisanalysis was put into Microsoft Office Excel for sorting out privatenames and numbers. Then it is analyzed again in Textmaster programwith working of affixes and root words were founded and listed. Even ifa arise in numbers of different words by grades, the numbers of thosewords decreases in total because of repeated words in two or moregrades. The books examined in the study are insufficient inencountering students with new words, are also inadequate in quantityof root words. Some suggestions are given for developing vocabularyskills and teaching new words. Bütünce ya da derlem (İng. Corpus dilbilimsel inceleme yapmak için metin ve konuşmaların toplanmasıyla oluşturulmuş yapılardır. Dil öğretimi derslerinde kullanılan ders kitapları doğası gereği hem edebi hem de bilgi verici içeriğe sahip olan kitaplardır. Her ikisi için de öğrenci ayrı anlama stratejilerine ve gerekli kelime servetine sahip olmalıdır. Buradan hareketle bu araştırma; ilkokul 2, 3 ve 4. sınıflarda okutulan Türkçe ders kitaplarının bütüncesinin incelenmesi söz konusu kitaplardaki kelime hazinesini ve yeni kelime öğretiminin sistematiğini ortaya koymayı ama

Les lémuriens subfossiles dans le Nord-Ouest de Madagascar, du terrain à la diffusion des connaissances ou 15 ans de recherches franco-malgaches The subfossils lemurs from the North-West of Madagascar, from the fieldwork to the access of knowledge: 15 years of French-Malagasy research.

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Beby Ramanivosoa

2011-10-01

Full Text Available Madagascar est l'un des plus importants points chauds (ou hotspots de la biodiversité mondiale. Parmi les nombreux animaux endémiques de l’île, les lémuriens sont les plus emblématiques. Au sein de l’ordre des primates, ils sont l'un des groupes les plus diversifiés. Si leur origine reste mal connue, de nombreuses formes subfossiles éteintes sont attestées pour les derniers 26 000 ans ; les plus récentes datant d'il y a quelques siècles seulement. Ces animaux sont souvent mentionnés dans les récits anciens ou les légendes car leur taille a impressionné les premiers explorateurs et scientifiques. Les causes de leur disparition restent mal connues ou incertaines. On reconnaissait historiquement deux zones de concentration des sites à subfossiles (le Sud-Ouest et le Centre de Madagascar, dont la plupart des espèces sont généralement différentes. Plus récemment (dans les années 80, des subfossiles ont été découverts dans le Nord de l'île ; mais, la région Nord-Ouest en restait pratiquement vierge, et ce, jusqu’en 1997 où des explorations y ont débuté dans le cadre d’une collaboration franco-malgache. Actuellement, 19 sites ont été répertoriés et ont livré de nombreux restes de subfossiles. Une nouvelle espèce éteinte de lémurien a été décrite : Palaeopropithecus kelyus. Il existe aussi de nombreux taxons non-lémuriens (microfaune et macrofaune qui permettent de reconstituer l'histoire de cette faune passée et des paléoenvironnements qui y sont liés. La collaboration équitable établie est aussi une aventure humaine : les différents membres des deux pays ont été impliqués de manière égale dans les activités de terrain, l'étude du matériel, et la diffusion des connaissances. Des expositions ont aussi permis de sensibiliser les nouvelles générations à leur patrimoine géologique et naturel. En outre, une formation technique et académique des étudiants de l'université de Mahajanga

Dinleme Becerisinin Diğer Beceri Alanları İle İlişkisi Relationship Between Listening And Other Skill Types

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Selim EMİROĞLU

2013-07-01

beceriler birbirleri ile ilişkili olup her biri bir diğeri üzerinde etkiye sahiptir. Bu becerilerden dinleme ve okuma al��cı beceriler olup anlama; konuşma ve yazma ise verici beceriler olup anlatma yeterliğini geliştirmek için önemlidir. Dinleme, bireyin ilk kazandığı beceri alanıdır. Konuşma, okuma ve yazmanın gelişebilmesi için dinleme becerisinin gelişmiş olması gerekmektedir. Dinleme, insanların doğuştan getirdiği bir beceridir. Bu beceri konuşma, okuma ve yazma gibi beceri alanlarının etkili bir şekilde kullanılması bakımından önemlidir. Dinleme eğitimiyle birey, dünyaya gelmeden önce anne karnında, dünyaya geldikten sonra ailede, eğitim kurumlarında ve sosyal çevrelerde gelişim gösterir. Dinleme becerisini geliştirmek için bireye, aileye ve eğitimcilere önemli görevler düşmektedir. Her fırsatta, temel dil becerilerinin temelini oluşturan dinleme becerisinin eğitimi vurgulanır ancak bu beceriyi geliştirecek çalışmalar, etkinlikler, uygulamalar ve eğitim-öğretim programlarının hazırlanması ihmal edilir. Bu çalışmada dinleme eğitiminin önemi belirtilmiş ve dinlemenin diğer beceri alanlarıyla ilişkisi ortaya konulmuştur. Çalışma kuramsal bir yapıdadır. İlgili alan taraması ile dinlemenin konuşma, okuma ve yazma becerileri ile ilişkileri tespit edilmiş ve açıklanmıştır. Çalışma sonunda çeşitli yorum, görüş, açıklama ve değerlendirmelere ulaşılmıştır.

Efeito do metribuzin no controle das plantas daninhas e na produção de grãos em Glycine max (L merrill Effect of metribuzin in weed control and yield of Glycine max (L. merrill

Directory of Open Access Journals (Sweden)

J. P. Silva Neto

1991-01-01

Full Text Available No ano agrícola 1985/ 86, em Viçosa-MG, foi instalado um ensaio de campo em solo Pdzólico Vermelho-Amarelo argiloso e com 2,9% de matéria orgânica, objetivando estudar o efeito das doses de metribuzin (0,0; 0,35; 0,70 e 1,05 kg i.a.ha-1 no controle de plantas daninhas e na produtividade da soja (Geycine max (L. Merri ll, cv. 'Uber aba'. A maioria das monocotiledôneas que ocorreram na area experimental foi represent ada por Cyperus rotundus L., Brachiaria plantaginea (Link Hitch. e Cynodon dactylon (L. Pers., tendo-se verificado somente redução em Brachiaria planta taginea em virtude do aumento das doses de metribuzin, ocorrendo o mesmo com relação às dicotiledôneas que se fizerem presentes no experimento, com exceção de Oxalis Oxyptera Prop., que não foi controlada nas doses utilizadas. A densidade total médias das invasoras, menos Cyperus rotundus , Oxalis oxyptera e Cynodon dactylon, foi de 141; 124; 62 e 59 plantas . m-2, respectivamente, para as doses de 0,0; 0,35 ; 0,70 e 1,05 kg i.a.ha-1 de metribuzin. A dose de 0,35 kg i.a. de metribuzin.ha-1 foi suficiente para promover a redução da matéria seca da parte aérea das plantas daninhas com a mesma eficiência de controle da dose de 1,05 kg i.a .ha-1 Entretanto, a densidade total médil das invasoras foi reduzida sig nificativamente nas doses de 0,70 e 1,05 kg i.a. de metribuzin.ha-l. O efeito do metribuzin na soja foi evidenciado somente na dose de 1,05 kg i.a.ha-1, com injúria foliar (clorose leve ocorrida até 25 dias, aproximadamente, apôs a emergência das plântulas. Após esse período, houve total recuperação de todas as plantas de soja submetidas a essa dose. A produção de grão se o índice de colheita não foram influencia dos significativamente pelas doses de metribuzin.In order to test doses of metribu zin (0,0; 0,35; 0,70 and 1,05 kg a.i.ha ¹ in weed control and yield of soybe an (Glycine max (L. Merri ll, Uberaba, an experiment was conducted under

"LETTER TO MY FATHER" BY OĞUZ ATAY OR AN AUTHOR FACING HIS DEAD FATHER/HIMSELF OĞUZ ATAY’DAN “BABAMA MEKTUP” YA DA BİR YAZARIN ÖLEN BABASIYLA/KENDİSİYLE HESAPLAŞMASI

Directory of Open Access Journals (Sweden)

İbrahim TÜZER

2010-10-01

��baba” birçok edebî metne konu olmuş; farklı yazar ve şairlerimizin eserlerinde değişik kavramlar etrafında işaret edilen birer izlek olarak yer almıştır. Oğuz Atay’ın “Babama Mektup” adlı metninde okurla buluşturulan “baba” figürünün yukarıda ifade edilen dönemler içerisinde dikkat çekilenlerden farklı duran yanları vardır. Bunlardan en belirgin olanı belki de, baba hayattayken başarılamayan iletişimin o öldükten sonra kurulmak istenmesidir. Yazar, babasının yüzüne karşı söylemek isteyip de söyleyemediklerini, ölmüş bedeni karşısında “dil”e getirir. Burada dikkat çeken bir başka nokta ise Atay’ın tüm yapmacıklardan sıyrılarak evreninde sahiciliğin yer aldığı bir dil’i merkez alıyor olmasıdır. Her ne kadar bu dil, edebî metnin kurmaca düzleminden muhatabına ulaşıyor olsa da okuru içerden sarıp sarmalamaktadır. Metnin zengin anlam alanlarına açımlanarak derinleşmesi; yazarın babasıyla olan yaşanmışlıklarının yanına okurun yaşanmışlıklarının da eklemlenerek derin anlam alanlarında çoğalması böyle gerçekleşmektedir. Makalede “Babama Mektup”un bu derin anlam yapısını kurgulayan anlatı formunun ve yazarın kendiyle hesaplaşırken ortaya çıkan söylemlerin özellikleri üzerinde durulacaktır.

Standart Türkçeye Bir Katkı: us+(uk- A Contribution To The Literary Turkish: us+(uk-

Directory of Open Access Journals (Sweden)

İ. Gülsel SEV

2013-07-01

Full Text Available A language has two dimensions namely colloquial and literary. Dialects within the colloquial language have important places. Literary language, which is static and resistant to changes, improves and gets richer with the help of dialects. The best examples of this process wereobserved during the language revolution when words, notions andterms were transferred to the literary language from with collectionsfrom dialects.The focus of the present study is the usuk- verb which means‘become wise, to get silent, to calm down’ in the dialects of Turkish.usuk- was derived with the deverbal suffix +(Ik- from the noun us‘wisdom’. Us is related both u- which means to understand and -ū whichmeans ‘to be able to, to have the power’.The suffix +(Ik- is not widely used in Turkish, there are a fewexamples such as acık-, birik-, gecik-, gözük-. However, there are manyexamples of this suffix in the historical and modern dialects.us-(uk- or with the forms in dialects as usukmak ve usuhmah hasseveral meanings such as ‘to get wise, to calm down after an offence oranger, to get silent because of astonishment, not to be able to talk, toget calm’. It is stated in the article that usuk whose implied meaningwere nor encountered in the historical dialects must be transferred tothe literary language with the meanings of ‘to get wise, to get silent andto calm down’. Besides, it is expected to take a step to increase thenumber of example verbs derived with +(Ik-, considering the examplesin the historical dialects. Dilin yazı dili ve konuşma dili olmak üzere iki yönü vardır. Konuşma dili içerisinde yer alan ağızlar apayrı bir yere sahiptir. Kolay kolay değişmeyen, durgun bir yapıya sahip olan yazı dili; canlı, gelişime ve değişime açık ağızlardan beslenerek gelişir ve zenginleşir. Bunun en güzel örneklerini dil devrimi sırasında halk ağızlarından yapılan derlemelerin, sözcük, terim ve kavram olarak yazı diline kazand

Abdülhak Hamit Tarhan’ın Kürsî-i İstiğrâk Şiirine Estetik Bir Bakış An Overview Of Aesthetic Abdulhak Hamit Tarhan Kürsî-i İstiğrâk Poem

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Ulaş BİNGÖL

2013-07-01

bir forma sahip olduğunu ileri sürer. Ölçü, müzikalite ve ahenk gibi şiir sanatının unsurlarını tabiattan alımlar. Tabiatın sanat yönünü keşfeden Hamit, geniş bir alanda söz söyleme olanağı yakaladığı gibi medeniyetten kaçmak için sığınacak bir yer de keşfeder. Kürsî-i İstiğrâk şiirinde, Tanrı ile tabiat bütünleşmiştir. Alımlayıcı özne ise bu bütünleşmeye dâhil olmak istemektedir; fakat vatan hasreti ve ruhunun derinliklerindeki sıkıntılar önünde bir engel teşkil eder. Bir sanat eserinin estetik çözümlemesi; estetik obje, estetik nesne, estetik algı, estetik değer ve yargı çerçevesinde yapılır. Malzemesi dil olan edebi ürünlerin tahlili diğer sanat eserlerinin estetik çözümlemesine göre daha karmaşık ve zahmetli bir iştir. Metni vücuda getiren dehanın psikolojik durumunun bilinmesi, metnin dokusuna sinmiş felsefi düşüncelerin tespit edilmesi ve en önemlisi metin ile estetik disiplin arasındaki bağlantıların kurulması şarttır. Bu çalışmanın amacı, Abdülhak Hamit’in Kürsî-i İstiğrâk şiirini estetik açıdan değerlendirmektir.

Ġāyetü’l-Müntehā Fi-Tedbiri’l-Merżā Ses ve Şekil Bilgisi, İmlâ Özellikleri ve Söz Varlığı Phonetic And Morphology, Spelling And Vocabulary Of Ġāyetü’l-Müntehā Fi-Tedbiri’l-Merżā

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Talat DİNAR

2013-07-01

ıra mensur metinlerde de görülmeye başlar. Bu kaygı neticesinde secilerin ağırlıkta olduğu süslü bir nesir dili ortaya çıkar. Ancak bütün mensur metinlerin süslü nesir dili ile oluşturulduğu da söylenemez. Özellikle dinî, ahlakî ve menkıbevî tarzdaki öğretici metinler ve sağlık, tarım gibi günlük yaşamda kullanılabilecek faydalı bilgiler daha sade bir dille insanlara aktarılmaya çalışılır. Sanat kaygısı taşımayan bu metinler gerçek anlamda o dönemin dilini ve söz varlığını yansıtan değerli hazinelerdir. Biz de bu makalede Klâsik Osmanlı Türkçesi dönemine ait bu değerli hazinelerden birini ses ve şekil bilgisi, imla özellikleri ve söz varlığı bakımından tanıtmaya çalışacağız. Müderris Hasan Efendi tarafından Arapçadan Türkçeye tercüme edilen tıbbî içerikli bir eser olan Ġāyetü’l-Müntehā Fį-Tedbįri’l-Merżā’nın bölümleri, yazılış amacı kütüphanelerdeki nüshaları gibi bilgilerin de yer alacağı bu makale ile eserin yazıldığı dönemin dil özelliklerinin tespit edilmesine -eserin verdiği malzeme nispetinde- az da olsa katkıda bulunmak amaçlanmıştır.

The Needs of Primary English Teachers for an In-Service Teacher Training Program

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Enisa Mede

2016-04-01

Full Text Available The purpose of this study is to investigate the needs of the primary English teachers at a private school about an in-service teacher training program. Under the light of former studies and literature, this study attempts to find out their needs on the predefined concepts namely, adaptation of teaching methods, emphasis on language skills, utilization of technology, classroom environment, instructional practices and material development. The differences between the needs of the participating teachers according to their grade level (K1-4 were examined as well. A sample of 60 primary English teachers working in private schools around different cities in Turkey participated in this study. Data were collected through a triangulated approach, in which questionnaires, semi-structured interviews and teacher diaries were administered to the participating teachers. The findings revealed except for the material development, the primary English teachers are in a high need of a design for an in-service training program on the predefined concepts. Besides, the only difference between the grade levels was in relation to the utilization of technology. These findings will serve as basis for the design of a new in-service teacher training program to meet their needs in the following academic years.Keywords: In-service teacher education, primary English language teachers, teacher needs, program design. İlköğretim Düzeyi İngilizce Öğretmenlerinin Hizmetiçi Eğitim Programlarına İlişkin İhtiyaçlarıÖzBu çalışma, ilköğretim düzeyi İngilizce öğretmenlerinin hizmetiçi eğitim ihtiyaçlarını yönelik ihtiyaçlarını belirlemeyi amaçlamaktadır. Önceden yapılan çalışmaların ışığında, bu çalışma öğretmenlerinin önceden belirlenmiş kavramlar olan öğretim yöntem ve tekniklerinin adaptasyonu, dil becerilerinin vurgulanması, teknolojinin kullanımı, sınıf ortamı, öğretimde uygulamalar ve materyal geliştirme �

STUDY OF DEVELOPING EFFECTIVE SPEECH SCALE ETKİLİ KONUŞMA ÖLÇEĞİ: BİR ÖLÇEK GELİŞTİRME ÇALIŞMASI

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Derya ÇİNTAŞ YILDIZ

2012-06-01

Full Text Available Language is the most important part of culture. Because of that language is made up of writing and oral expressions, it implies that these expressions should be analyze in detail. In general, the people express theirselves orally in their daily lives. That’s why, oral expression should be made more effective. The goal of the study is to develop a measuring tool that can measure oral ability reliable and valid. The working group of this research has 342 students who get teaching formation education at Selcuk University of Konya City in Turkey. There are 230 female studens and 112 male students in this group. The students were wanted to evaluate the speak of the academic staff who did in previous lecture. Scale items were prepared by doing literatüre survey and getting comments of consultants. 111 items of the scale were reduced to 24 items after doing reliability and validity analyses and getting advices of consultants. In the scale, there are 20 items that can show positive situaitons and 4 items that show negative situations. The negative items of the scale are being pointed reversibly.To prove the validity of the scale, factor analyses that anatomize and confirm. The validity of scale was made by applying Cronbach alpha, Spearman Brown, Gutmann Split-Half Techniques, corrected item correlations and calculating the t-test values which are related with the 27 percent of up-down difference. After these, it was concluded that this scale is safe and valid. Dil, bir toplumun kültürünün en önemli unsurudur. Dilin yazılı ve sözlü anlatımdan oluşması, bu iki anlatım türünün ayrıntılı biçimde incelenmesi gereğini ortaya çıkarmıştır. İnsanların günlük hayatta kendilerini daha çok konuşarak ifade etmeleri, konuşma becerisinin daha etkili hale getirilmesini gerektirmektedir. Bu araştırmanın amacı,etkili konuşma becerisini ölçebilecek güvenilir ve geçerli bir ölçme aracı geliştirmektir. Araştırmanın �

Book Reviews

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Redactie KITLV

1992-01-01

the Spanish by Phillip Berryman. Maryknoll NY: Orbis, 1988. xii + 151 pp. -Fernando Picó, John M. Kirk, Between God and the party: religion and politics in revolutionary Cuba. Tampa FL: University of South Florida Press, 1989. xxi + 231 pp. -Andrés Serbin, Carmen Gautier Mayoral ,Puerto Rico en la economía política del Caribe, Río Piedras PR; Ediciones Huracán, 1990. 204 pp., Angel I. Rivera Ortiz, Idsa E. Alegría Ortega (eds -Andrés Serbin, Carmen Gautier Mayoral ,Puerto Rico en las relaciones internacionales del Caribe, Río Piedras PR: Ediciones Huracán, 1990. 195 pp., Angel I. Rivera Ortiz, Idsa E. Alegría Ortega (eds -Jay R. Mandle, Jorge Heine, A revolution aborted : the lessons of Grenada, Pittsburgh: University of Pittsburgh Press, 1990. x + 351 pp. -Douglas Midgett, Rhoda Reddock, Elma Francois: the NWCSA and the workers' struggle for change in the Caribbean in the 1930's, London: New Beacon Books, 1988. vii + 60 pp. -Douglas Midgett, Susan Craig, Smiles and blood: the ruling class response to the workers' rebellion of 1937 in Trinidad and Tobago, London: New Beacon Books, 1988. vii + 70 pp. -Ken Post, Carlene J. Edie, Democracy by default: dependency and clientelism in Jamaica, Kingston, Jamaica: Ian Randle Publishers, and Boulder CO: Lynne Rienner Publishers, 1991. xiv + 170 pp. -Ken Post, Trevor Munroe, Jamaican politics: a Marxist perspective in transition, Kingston, Jamaica: Heinemann Publishers (Caribbean and Boulder CO: Lynne Rienner Publishers, 1991. 322 pp. -Wendell Bell, Darrell E. Levi, Michael Manley: the making of a leader, Athens GA: University of Georgia Press, 1990, 349 pp. -Wim Hoogbergen, Mavis C. Campbell, The Maroons of Jamaica, 1655-1796: a history of resistance, collaboration and betrayal, Granby MA Bergin & Garvey, 1988. vi + 296 pp. -Kenneth M. Bilby, Rebekah Michele Mulvaney, Rastafari and reggae: a dictionary and sourcebook, Westport CT: Greenwood, 1990. xvi + 253 pp. -Robert Dirks, Jerome S. Handler ,Searching for a slave

Erken Tabgaç (T’o-pa Tarihinin Ana Hatları (Wei Shu’nun İlk Bölümüne Göre Outlines of Early Tabgach (T’o-pa History (According to First Chapter of Wei Shu

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Kürşat YILDIRIM

2012-09-01

�in kaynaklarında yer almaya başlamışlardır. Tabgaçlar Li-wei (220-277 devrinde devlet yapılarını güçlendirmiş ve tüm komşularını tâbiliğe almışlardır. 314 yılında I-lu’nun hükümdarlığı altında bir Tai Devleti kurulmuş ve bu devlet 376 yılına kadar devam etmiştir. Bilhassa Shih-i-chien devrinde (338-376 devlet çok büyümüş ve sınırları doğuda Liao-ning’den batıda Fergana’ya kadar uzanmıştır. Tabgaçların en büyük devlet yapılanması 386 yılında kurup tüm Çin’e hâkim kıldıkları ve sonradan Çinlileşen Kuzey Wei Devleti’dir. Makalemiz 386 yılına kadar olan bu devreyi Tabgaç Sülâlesi’nin resmî sülâle yıllığı olan Wei Shu’nun ilk bölümüne dayanarak incelemek maksadındadır. Ayrıca Shih Chi, Han Shu, Hou Han Shu, San Kuo Chih, Chin Shu, T’ai P’ing Yü Lan, Ts’e Fu Yüan Kuei, T’ung Chih, Wen Hsien T’ung Kao, Tzu Chih T’ung Chien, T’ung Tien gibi ana kaynaklara ve araştırma eserlerine müracaat edilmiştir. Genel Türk Tarihi sahasındaki bu çalışmamızla Tabgaçlarla ilgili bundan sonraki siyasî tarih, dil bilim ve kültür tarihi çalışmalarına katkı sağlayacağımızı ümit ediyoruz.

Otizm Spektrum Bozukluğu Olan Çocuğa Sahip Ebeveynlerin Spor İle İlgili Görüşleri

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Gonca İnce

2017-04-01

Full Text Available Bu çalışma, Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB olan çocuğa sahip ebeveynlerin, OSB’de alternatif bir tedavi olarak spora bakış açılarının değerlendirilmesi ve bu çocukların yaşadıkları problemlere sporun etki derecelerinin tespiti amacıyla yapılmıştır. Çalışmaya, farklı özel eğitim merkezlerine devam eden OSB olan öğrencinin ebeveyni (41 kişi, 24 anne ve 17 baba gönüllü olarak katılmıştır. Bu çalışma, betimsel nicel bir çalışmadır. Veriler, araştırmacı tarafından hazırlanmış 33 soruluk bir anket ile toplanmıştır. Anket soruları; ankete katılan ebeveyn çocuklarının demografik özelliklerini, spor eğitimi ile ilgili bilgileri ve otizmli çocuklarının aldıkları spor eğitiminin, yaşadıkları problemlereetki derecelerini sorgulamaktadır. Sorular hazırlandıktan sonra, alanla ilgili uzman kişiler tarafından gözden geçirilmesi sağlanmış olup, düzeltmeleri yapılmıştır. İstatistiksel analizlerde SPSS 11,5 paket programı kullanılmıştır. Ankette belirtilen otizmli çocukların (31 erkek, 10 kız yaş ortalamaları (10.17±4.99 yıl, vücut ağırlığı ortalamaları (42.55±20.93 kg, boy ortalamaları (138,27±30,77 cm, olarak tespit edilmiştir. Ankete katılan 41 ebeveynden, %51,2’sinin çocuklarına spor eğitimi yaptırdıkları görülmüştür. Bu çocukların yaşadıkları problemlere ve sporun etkilerine bakıldığında sporun en fazla iletişim (%66,7 ve dil gelişimi (%52,4 becerilerine katkılarının çok olduğu belirtilmiştir. Ayrıca ankete katılanların %65,9’u ise, çocuklarının eğitim aldıkları özel eğitim merkezlerinde spor eğitmenlerinin olmadığını bildirmiştir. Sonuç olarak, OSB olan bireylerin yaşadıkları problemlere, sporun katkıları göz önüne alınarak, özellikle özel eğitim merkezlerinde spor eğitmenlerinin çalıştırılması ve bu merkezlerde spor tesislerinin yeterli düzeye getirilmesi gerekmektedir. This

The Impact of the Use of Information Technologies on Turkish

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Deniz Gezgin

2016-01-01

�alışma grubunu, 2014-2015 öğretim yılında Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Formasyon Programında öğrenim gören 84 Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni adayı oluşturmaktadır. Çalışmanın tematik çerçevesi araştırmacılar tarafından gerçekleştirilen alan yazın taraması ve uzman görüşleri doğrultusunda belirlenmiştir. Uygulama sürecinde öğretmen adaylarından, BT kullanımın Türkçeye etkileri ile ilgili görüşlerini kompozisyon şeklinde yazmaları istenmiştir. Görüşme sonucunda elde edilen verilerin çözümlenmesinde betimsel analiz tekniği ve betimsel istatistiklerden yararlanılmıştır. Ayrıca öğretmen adaylarının görüşlerini yansıtmak için doğrudan alıntılar yapılmıştır. Araştırmada elde edilen bulgulara göre öğretmen adaylarının görüşleri, BT kullanımının Türkçeye olumsuz etkileri olduğu yönündedir. Özellikle İngilizce kelimelerin kullanımı, yazım ve noktalama işaretlerinin göz ardı edilmesi ve yazımda kural dışı kısaltma kullanımı boyutları açısından olumsuz görüş bildirmişlerdir. Bundan sonraki araştırmacılar için, BT’nin bilinçli kullanımının sağlanmasına yönelik çalışmalar yapılması önerilebilir. Ek olarak, BT’nin olanaklarından yararlanılarak yapılabilecek bu çalışmalarla dilin kurallarının iletişimdeki önemi ve gerekliliğine ilişkin bir farkındalık oluşturulabilir.Anahtar Sözcükler: Bilişim teknolojileri, dil, Türkçe

Lehçeler Arası Aktarmalarda Yalancı Eş Değerler Sorunu (Türkiye Türkçesi-Özbek Türkçesi-Yeni Uygur Türkçesi Fiil Örneği Challange of False Equıvalance Between Dialects (Verb Sample of Turkey Turkish-Uzbek Turkish-Modern Uighur Turkish

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Hanife ALKAN

2012-12-01

Full Text Available The Turkish language has been divided into different dialectsbecause of some historical and political reasons as well as variouslanguage-internal reasons from past to present. While these dialects aresimilar to each other in some ways, they are also different from eachother in some ways. Vocabulary of dialects is noteworthy in this regard.Although some dialects match up substantially with each other in termsof vocabulary, other dialects match up slightly. The most importantfactor in determining this is if dialects are taking place in the samegroup or not.In our country, especially since the mid-90s, acceleration oftranslation activities’ has caused recognition of other dialects’vocabularies. On the other hand these translation activities havebrought with various translation problems too. Translation of falsefriends is at the top of these problems. These false equivalance wordsare used to being trap for transmitters.This study is focused on false equivalance verbs in vocabularies ofUzbek and Modern Uighur Turkish which are taken place in southeasterndialect group; between these dialects and Turkey Turkishwritten language, false equivalance verbs have been identified and hasbeen focused on meaning differences. During this classification, it hasbeen understood that these differences have happened as a result ofvarios meaning matters such as synonymy, homonymy, polysemy. InUzbek and Modern Uighur Turkish it has been seen that meanings ofverbs are similar; but in Turkey Turkish some of these verbs have haddifferent meanings in time, some of them have already come fromdifferent roots and therefore have different meanings. Through thisstudy, it is hoped that it will be useful in translation studies from thesedialects. Türk dili, geçmişten bugüne, çeşitli dil içi nedenlerin yanı sıra, bazı tarihî ve siyasi sebeplerle de birbirinden farklı lehçelere ayrılmıştır. Bu lehçeler bulundukları gruplara göre bazı yönlerden birbirleriyle

Konuşma ve Ses Eğitimi Arasında Konuşmanın Ezgisi Açısından Akrabalık İlişkisi Kindship of Speaking and Voice Education Through Speaking Melody

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Kıvanç AYCAN

2012-09-01

ılara uygun bir şekilde seslerini kullanabilmeleri için gerekli davranışların kazandırıldığı bir eğitim niteliğindedir. Diğer taraftan konuşma eğitimi ise “diksiyon”, “hitabet”, “retorik” (belâgat gibi sözcüklerle Türkçe diline yerleşmiş bu amaca yönelik öğretilerdir. Kendi dilini doğru bir şekilde konuşmak ve kendini doğru ifade edebilmek, yani doğru bir diksiyona sahip olmak isteyen bir kişi diksiyon sanatının içeriğini oluşturan, artikülasyon, ses-nefes, fonetik, vurgu, tonlama ve ulama gibi önemli maddeleri öğrenmeli ve uygulamalıdır. Bu noktada mesleğini konuşarak yürütmek durumunda olan avukatlar, hatipler, politikacılar ve öğretmenlerin doğru, etkili ve güzel konuşma biçimini öğrenmekle kalmayıp, ses sağlığı ve korunması hakkında da bilgilendirilmeleri gerekmektedir. İnsanların, doğuştan gelen konuşma yeteneklerini düzgün ve doğru bir şekilde kullanabilmeleri için okul hayatlarında alacakları konuşma eğitimi oldukça önemlidir. Eğitim kurumlarındaki konuşma derslerinin genel amacı, öğrencilere duygu, düşünce, gözlem, hayal ve isteklerini dil kurallarına uygun ve etkin bir şekilde ifade etme becerisi kazandırmaktır. Öğrenciler bu noktadan hareketle soluk almaya yarayan organlar, soluk basıncını düzenleyen organlar ile sesin oluşumunu sağlayan organların yapı ve işlevlerini birlikte tanıyıp öğrenmelidirler. Konuşma eğitiminde teorik olarak işlenen bu konular ses eğitimde nefes egzersizi yapılarak uygulama boyutunda ele alınmaktadır. Ses ve konuşma eğitimleri arasındaki temel akrabalık ilişkisi bu noktada konuşma eğitiminin teorik içeriğinin ses eğitiminin uygulama boyutunda özellikle konuşmanın ezgilenmesi temelinde gelişmesidir. Bu makale bu akrabalığı betimsel olarak ele almaya çalışan bir derlemedir.

Classroom Management Problems and Coping Strategies of Turkish Student EFL Teachers

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Ali Merç

2015-01-01

ştırmaya Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi İngilizce Öğretmenliği programında öğretmenlik uygulaması yapan 12 öğretmen adayıkatılmıştır. Öğretmen adaylarından 12 haftalık öğretmenlik uygulaması boyunca haftalık olarak sınıf yönetimine ilişkin sorunlarını anlatan bir günlük tutmaları istenmiş, ayrıca her bir öğretmen adayıyla yarı yapılandırılmış görüşmeler yapılmış, gözlem ziyaretleri sırasında da notlar tutulmuştur. Verilerin analizi öğretmen adaylarının sınıf yönetimi ile ilgili sorunlarının çoğunlukla sınıflardaki öğrencilerden kaynaklandığı saptanmış olmakla birlikte öğretmen adaylarının kendileri, öğretilecek konu ve materyaller ile uygulama öğretmenleri de sorunların kaynağı olarak ortaya çıkmıştır. Ortaya çıkan sorunların çözümüne ilişkin de çok sayıda çözüm yolu ortaya konmuştur. Öğretmen adayları bu çözüm yollarının kaynağı olarak ise aldıkları öğretim yöntemlerine ilişkin dersleri, uygulama öğretmenlerini ve daha önceki yaşantılarında gözlemledikleri öğretmenleri göstermiştir. Araştırmanın bulguları sınıf yönetimi ili ilgili alan yazın bağlamında tartışılmakta, daha etkili bir öğretmenlik uygulaması için çeşitli öneriler ve çıkarımlar sunulmaktadır.Anahtar Sözcükler: Sınıf yönetimi, öğretmen adayları, İngiliz Dili Eğitimi, yabancı dil öğretimi

Türkçe Sözlükteki Akrabalık Adlarının Tasnifi Classification Of Relatives’ Names In Turkish Dictionaries

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Selim EMİROĞLU

2012-12-01

�rk kültüründe yakın ilişkilere verilen önemi de göstermektedir. Türk toplumu, gelişmiş ve güçlü akrabalık ilişkilerinin olduğu bir toplumdur. Bu ilişkiler sayesinde dayanışma, hoşgörü, beraberlik ve sorunların paylaşımı hedeflenir. Akrabalık bağı, kan hısımlığı dışında evlilik, evlat edinme ve diğer ilişki biçimleriyle genişletilir. Türkçede akrabalık adları ile ilgili pek çok yayın ve araştırma bulunmaktadır. Bu yayınlara eksikliğini tespit ettiğimiz bir çalışmayla, Güncel Türkçe Sözlüğü tarayarak ve bir tasnif sunarak katkı sağlamak istedik. Bu çalışmada, Türk Dil Kurumunun 2012 yılında geliştirip zenginleştirerek kitap biçimiyle 11. basımını yaptığı Türkçe Sözlüğüyle ağ ortamındaki Güncel Türkçe Sözlüğü birlikte incelenmiştir. Tarama modelinin uygulandığı çalışmada bulunan isimler sınıflandırılarak çeşitli alt başlıklarla ortaya konulmuştur. Sözlükte 150 kadar akrabalık ismi bulunmuştur. Bu sözcükler; eş anlamlılık, yaşa bağlı büyüklük-küçüklük, cinsiyet, akrabaların birbirine yakınlık dereceleri, öz-üvey olma durumu, kültürel yakınlaşma ve geleneklere göre, kadına ve erkeğe göre, baba, anne ve kardeşler tarafından oluşmasına göre, medeni duruma göre, birden fazla akrabalık adını karşılama durumuna göre, çokluk ve teklik anlamıyla kullanımına göre, yapısına göre ve Türkçe, yabancı, karışık olma durumuna göre sınıflandırılmıştır.

Almanca Öğretmen Adaylarının Almanca Konuşma Becerilerine İlişkin Yeterlik Düzeylerinin İncelenmesi Examining The Level Of Proficiency In German Speaking Skills Of Preservice German Teachers

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Bahar İŞİGÜZEL

2013-09-01

�zeyi Belirleme Anketi” kullanılmıştır. Diller İçin Avrupa Ortak Başvuru Metninde (OBM konuşma becerisi için belirlenmiş olan dil betimleyicileri ışığında hazırlanmış olan anket 65 maddeden ve 3 düzeyden (A temel, B bağımsız, C yetkin oluşmaktadır. Anketin Cronbach Alpha güvenirlik katsayıları A düzeyi için 0.96, B düzeyi için 0.94, C düzeyi için 0.93 ve anketin tüm düzeyler için 0.88 olarak hesaplanmıştır. Almanca öğretmen adaylarının ulaştıkları konuşma becerisi yeterlik düzeyleri A (temel düzey için ileri düzey, B (bağımsız ve C (yetkin düzeyleri için orta düzey olarak belirlenmiştir. Ayrıca Almanca konuşma becerisi düzeyleri ile cinsiyet, yaş, akademik ortalama, üniversite sınavında alınan test dili ve mezun oldukları lise türü gibi bağımsız değişkenler arasında sadece üniversite sınavında yapılan test dili ile anlamlı bir fark bulunmuştur. Cinsiyet, yaş, akademik ortalama ve mezun olduğu lise türü ile Almanca konuşma becerisi düzeyleri arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır. Bu araştırmanın sonuçları açısından Almanca öğretmen adaylarının kendilerini genel konuşma becerisi yeterlilik düzeyleri açısından A (temel için ileri, B (bağımsız ve C (yetkin düzeylerinde orta düzey yeterlikte görmüş olsalar da, konuşma becerilerini geliştirebilmek için programlarında yer alan konuşma becerisi derslerine ek olarak Almanca öğretimi konusunda alanlarıyla ilişkili konuşma becerilerini geliştirici seçmeli dersler eklenmesinde fayda vardır.

Achievements of the French laser uranium enrichment program and final demonstrations

International Nuclear Information System (INIS)

Bordier, G.

2006-01-01

conclusive 4 years program 2000-2003 for a complete technical demonstration of the SILVA process. The aim of this paper is to present this 4 years program and the good results obtained, giving rise to the conclusion that SILVA process is available at full scale on a scientific and technological viewpoint. A brief recall of the SILVA process is is first presented. The paper has the following contents: 1. Introduction; 2. The basics of the SILVA process; 3. Planning the 4 years program (2000-2003); 4. R and D Results; Axis 1: Separator; Axis 2: Propagation; Axis 3: Illuminating the vapor; 5. Menphis; 6. Axis 4: Integration results; 7. Results of the November 2003 DIL Experiment;SILVA Process Evaporator; Lasers and irradiation; 8. Conclusion. To summarize, one stresses that all the goals defined in 2000, in order to correctly save the knowledge and pave the way for a potential industrial use of the SILVA uranium enrichment process, have been fulfilled at the end of the 2000-2003 four years program. The results of both the preliminary R and D on separator and illumination, and of the integration large scale experiments (204 kg of enriched uranium around 2.5 %), demonstrate the capability of SILVA to produce large amounts of enriched uranium in one evaporator. The laser propagation computation, experimentally validated on MENPHIS, confirms furthermore the ability of SILVA to be scaled up to a large number of evaporators in series. Thus, the scientific and technical feasibility of the process is now established. SILVA is furthermore compact, modular, has low energy consumption and high depletion performances, although some further developments would be necessary to improve the profitability of the process. Finally, the following items are pointed out: 1. SILVA is a batch process and has an operating to investment cost ratio higher than centrifugation. It would be profitable to confirm the reliability on several full performance long runs while increasing the mean batch duration

Ontolojik Boyutta ‘Döngüsel Süreklilik’ & ‘Değişim ve Dönüşüm’ü İmleyen Görsel Sembollerle Şiirin Biçim Düzeyinde Bilinçli Deformasyonu: Divan Şiirinde Deyişbilimsel Bir Önceleme Alanı Olarak Biçimsel Sapmalar The Conscious Deformation Of The Poetry At The Formal Level With Visual Symbols Alluding To 'Cyclical Continuity' And 'Change And Transformation' At The Ontological Dimension: Formal Deviations In The Divan Poetry As A Field Of Stylistic Foregroundings

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Özge ÖZTEKİN

2012-09-01

ür/desen meydana getirecek şekilde yerleştirilir. Bu özel form; „görsel şiir‟, „somut şiir‟, „desen şiir‟, „figüratif şiir‟ gibi terimlerle ifade edilir. Türk şiir geleneğinin önemli bir kolunu oluşturan Divan şiirinde de görsel şiir örnekleri vardır. Böyle şiirler, biçimlerine göre değişik isimler alırlar: Müşeccer/teşcîr, mücessem, müdevver, murabba gibi. Poetik yapının klasik kodları değiştirilerek, biçim düzeyinde görsel denemelere girişilmiştir. Harfte, sözcükte, şekilde yapılan oyunlarla; Klasik Türk edebiyatının kendine has sınırları içinde, sınırları zorlayan sıradışı metinler meydana getirilmiştir. Yapılacak titiz yorumlamalar, eski edebiyattaki görsel şiirlerin de -tıpkı eski edebiyatın kendisi gibi- çoğul okumaya açık bir yapıda olduğunu gösterecektir. Divan şiirindeki görsel şiirlere, gelenekten uzaklaşılmadan ama yoruma açık bir yapıda olduklarını da bilerek, sahip oldukları görüntü ile neyi ima/işaret ettikleri dahilinde yaklaşılabilir. Böylece, görünene tek yönden bakmayıp farklı açılardan yaklaşarak da onu anlayabilmek mümkün olacktır. Eski Türk edebiyatı alanıyla ilgili akademik incelemeler; klasik metin şerhi uygulamalarıyla birlikte, şiirde dil kullanımlarına yönelik deyişbilimsel ve şiir-felsefe-varlık bağlamında ontolojik bakış açılarına dayalı değerlendirmelere de olanak vermektedir.

Kırım-Tatar Atasözlerinin Sentaksı Üzerine Bir Araştırma A Syntactic Study On The Crimean Tatar Proverbs

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Mevlüt GÜLTEKİN

2013-07-01

Full Text Available Crimean Tatar Turks live today mainly in Crimea, Uzbekistan, Rumania and Turkey. Crimean Tatar belongs to the northwestern (Kipchak group of Turkic languages. Crimean Tatar has become a written language in the 19th century and standardized in 1920’s. Inthis article, we explored 168 Crimean Tatar proverbs selected fromKırım-Tatar Atasözleri regarding their sentence structure. The proverbsstudied have been classified according to their sentence structure: I.simple, II. complex: 1. coordinated, 2. conditional, 3. proverbspresenting complex sentence structures with a direct quote, 4. proverbspresenting a subordinated sentence structure having infinitive verbforms such as infinitives, participials or gerundial forms, and III.proverbs having a mixed sentence structure. Simple sentences (1-23have been classified according to their predicate as verbal sentencesand nominal sentences etc. Compound sentences (24-61 have beendivided in a. compound sentences without any conjunctions, b.compound sentences introduced by coordinating conjunctions.Conditional clauses (62-83 have been examined according to theirfunctions as adverbials, object, subject, concessive clauses etc. Directquotes (84-96 embedded in main sentences have been studiedregarding their functions in the main clause. We studied subordinatedclauses built by infinitive verb forms such as infinitives, participials orgerundials (97-150 and tried to determine their functions in the mainsentences they take part in. Mixed sentences (151-168 are investigatedat the last part of this study. Kırım-Tatar Türklerinin çoğu, bugün Ukrayna’ya bağlı Kırım ile Özbekistan, Türkiye ve Romanya’da yaşamaktadır. Türk dilinin Kuzeybatı (Kıpçak grubuna giren Kırım-Tatar Türkçesi, 19. yüzyılda edebî dil olmuş ve 1920’lerde ise standartlaşmıştır. Kırım-Tatar atasözlerinin cümle bilgisi yönünden incelendiği bu çalışmada Kırım-Tatar Atasözleri adlı eserden seçilen 168

Estetik Bir Öğe Olarak Sinemada Ses Tasarımı Ve Örnek Bir Film Çözümlemesi Sound Design As An Aesthetical Element In Cinema And An Example Of A Film Analysis

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Mustafa SÖZEN

2013-09-01

Full Text Available It is a well-known fact that the image itself, even in a film having the simplest story, does not provide enough message. Due to a spesific aesthetic predication of audio phonemena, the films, right from the beginning, started to be shown in accompany with sound. The soundelement in cinematography which produces the semantic expression asa parlance by means of images and sounds has its own ways of use.The sound universe of cinematography is composed of dialogs, effectsand music each having different ontologies. In today’s cinematography,all these three elements were given in. For all that, in some filmsproduced for certain aesthetic considerations and in limited numbersthe usage of effects and music are avoided. Looking at the elementsmaking up the universe of sound in a film from the perspective ofessential functions it is seen that the dialogs are used to provideinformation, effects to create a real spatial and temporal feeling, andmusic to conceive the ambiance required by narrative. By doing so,matching the sounds in harmony with images is achieved and so theenhancement of the narrative’s reality illusion is expected. Somedirectors on the other hand, by pushing the sound out of its basicfunctions, rendering images and sounds contrary oppose this approachgo in search of producing different and new meanings. This studyinvestigates the how the sound universe design of the film “Deli DeliOlma” directed by Murat Saracoğlu, as an aesthetic element ismanipulated. In analysis, sound universe has been assesed either bystructural or dramatic functional dimensions. En basit öyküye sahip bir filmde bile sadece görüntülerin yeteri kadar ileti sağlamadığı bilinen bir gerçekliktir. Ses olgusunun kendine özgü estetik bir yükleme sahip oluşundan ötürü, sinemanın ilk anlarından itibaren filmler ses eşliğinde gösterilmeye başlanmıştır. Bir dil olarak anlamsal ifadeyi görüntü ve sesler aracılığıyla üreten sinemada ses

“Kavram-Çağrışım-Kelime” Bağlamında Bitki Adlarına Anlam Bilimsel Bir Yaklaşım A Semantic Approach To The Significance Of Plant Names In The Context Of "Concept-Connotation-Word"

Directory of Open Access Journals (Sweden)

İlhan UÇAR

2013-03-01

ına gitmiştir. Türkçede bitki adlarının ortaya çıkışı dilin ilk varlığıyla başlayan ve günümüze kadar devam eden bir süreçtir.Türkçede bitki adlandırmalarında kullanılan metot, birçok dille örtüşmektedir. Özellikle çeviri eserlerde kelime aktarmalarının oluşturduğu kavram alanlarının, sınırlı çağrışım aralıklarını oluşturması birçok dildeki bitki adlandırmalarında paralellikler ortaya çıkarmaktadır.Türkçede kullanılan bitki adlarının oluşturulması, anlam bilimi açısından değerlendirilmeli ve bu noktada çeşitli sınıflandırmalar yapılmalıdır. Dil denen sistem içerisinde bir takım kavramların işaretlenmesi çeşitli anlam olaylarını da beraberinde getirmektedir. Bu anlam olayları kavramı somutlaştırarak ifade etme, kelimeye dönüştürme endişesinin de ortaya çıkarmaktadır.Bitkilerin adlandırılmasındaki çağrışım aralığı incelenirken çok yönlü olarak ele alınmalıdır. Bitkiler adlandırılırken organ adları, hayvan adları, sayılar, şahıs adları, çeşitli hastalık adları, maden (cevher adları, koku adları, astronomi terimleri, yetiştiği/geldiği coğrafya veya etnik/dini unsurlar vb. özelliklerden yararlanılarak işaretleme yoluna gidilmiştir. Bu işaretlemelerde deneme, tecrübe etme ve gözlem yapma da önem taşımaktadır.Hayvanı ve bitkiyi çeşitli özellikleriyle tanımaya başlayan insan, gerek hayvanlarda gerekse bitkilerde olsun kendisine yararlı olanları ayrı bir göz ve sözle işaretlerken, zararlı olanları ise ayrı bir göz ve sözle işaretlemiştir.Bitkilerin çeşitli nesnelerden hareketle benzetme yönü kullanılarak adlandırılmaları, birden fazla kelimenin ad karşılığı olarak kullanılmasını sağlamıştır.Bu makalede bitki adlandırmalarında kavramdan kelimeye geçişte ortaya çıkan “anlam alanları” ve “çağrışım aralıkları” göz önünde bulundurularak, bitkileri işaretleme metotları �

Refik Halit'in Hikayelerinde Değişim Changes in Stories of Refik Halit

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Gülüzar İYİOĞLU

2012-09-01

�mrünün uzunca bir bölümünü sürgünde geçirmiştir. Yazar, edebiyat yaşamına gazetecilikle adım atar. Dönemin iktidarı yazarın eleştirel yazılarından rahatsız olur ve 1914’te Sinop’ta, Refik Halit için ilk sürgün yılları başlar. Kendisi üç yıl sonra İstanbul’a dönse de bu dönüş uzun sürmez ve 1922 Beyrut’a sürgün edilir. !938’e kadar da ülkeye dönemez. Mizah ve eleştiride bu kadar tanınmasına rağmen bugün edebiyat otoriteleri tarafından “hikâye” türünde Türk Edebiyatı’na kazandırdığı iki hikâye kitabıyla öne çıkarılır: Memleket Hikâyeleri ve Gurbet Hikâyeleri. Türk Edebiyatı’nda hikâyeciliğin bugün bulunduğu noktaya gelmesinde Refik Halit’in büyük rolü olduğu su götürmez bir gerçektir. Elbette Refik Halit de bu başarısını, kendisinden önce hikâyeciliğimizin geçirdiği aşamalardan biriktirdiklerini üstün yeteneğiyle birleştirerek yakalamıştır. Ancak Türk Hikâyesi’nin gerçek dilini bulmasında da yazarın sözü edilen iki eserinin payı büyüktür. Bu çalışmada, Memleket Hikâyeleri’nden Gurbet Hikâyeleri’ne gelinirken iki eser arasında “dil ve üslup, mekân, kişiler, zaman” bakımından ne gibi farklar ortaya çıktığı incelenmeye ve çözümlenmeye çalışılacaktır. Hem Gurbet Hikâyeleri hem de Memleket Hikâyeleri’nde sözü edilen unsurlar; yazarın bu unsurları ele alış ve işleyiş biçimi, ortak noktalar ve farklılıklar bakımından karşılaştırmalı olarak değerlendirilecektir. Ayrıca makale hazırlanırken Refik Halit Karay ve eserleri ile ilgili çalışma yapan araştırmacıların fikirlerinden de yararlanılmış, yeri geldikçe bunlara da değinilmiştir.

Mevlâna ve Kierkegaard’da Birey Tanrı İlişkisi The Relationship between the Individual and God in Mevlana and Kierkegaard

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Vefa TAŞDELEN

2013-07-01

ını oluşturur. Onlar başlıca bu ilişkiyi tesis etme, insanın hayatına bireysel ve toplumsal düzeyde bir anlam katma ve düzen getirme amacını güderler. Yalnız peygamberler değil filozoflar da bu ilişki üzerinde durmuş, onun nasıl mümkün olabileceği hususunda görüşler öne sürmüş, bu şekilde “iman” konusuna felsefi bir derinlik kazandırmaya çalışmışlardır. Bu tutum felsefe tarihi boyunca genellikle Tanrı varlığının kanıtlanması, ruhun ölümsüzlüğünün temellendirilmesi şeklinde kendini göstermiştir. Mevlâna ve Kierkegaard, Tanrı’nın kanıtlanamayacağı konusunda hemfikirdirler. Onlara göre Tanrı için kanıt aramak iman açısında yetkinlik değil kusur, tamlık değil eksikliktir. İman, temelini Tanrı’nın kanıtlanabilir oluşunda değil kanıtlanamaz oluşunda, bilinebilir oluşunda değil bilinemez oluşunda bulur. Akıl bu konuyu anlamakta, dil bu konuyu anlatmakta yetersizdir. Mevlana ve Kierkegaard, birey ve Tanrı arasındaki ilişkiyi rasyonel bir zeminde değil, Tanrı’nın insana, insanın Tanrı’ya yönelimi doğrultusunda daha çok bir gönül ilişkisi olarak kurmak isterler. Kierkegaard için iman iki varoluş arasındaki sevgide ifadesini bulur. Mevlana’da ise kendi varlığını sevgilinin varlığında yeniden keşfetmede ortaya çıkar. Onlar Tanrı’dan insana gelen, insandan Tanrı’ya dönen, Tanrı’dan yine insana gelen, insandan insana, aşama aşama tüm varlığa, tüm evrene doğru yansıyan bir sevgi sarmalından söz ederler. Sonuçta inanma hali, varlığa karşı derin ve içtenlikli bir sevgi duymaya, yaratılanı yaratandan ötürü sevmeye, hoş ve güzel görmeye dönüşür. Bu yönelim temelini, imanın bir “aşk hali” olarak algılanmasında bulur. Çalışmamızda, Mevlana’nın ve Kierkegaard’un inanma tutumu, bu “aşk hali” bağlamında değerlendirilmeye çalışılacaktır.

Çokanlamlilik Ve Değiştirim Üzerine Anlambilimsel Bir Çalişma: Fransizcada Algilama Eylemleri Une Etude Sémantique Sur La Polysémie Et La Commutation : Le Cas Des Verbes De Perception En Français

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Fulya BOYRAZ

2013-09-01

ıya neden olan özelliklerini ifade eden eylemlerin, algılama eyleminin gerçekleşimini ifade eden eylemlerden (görmek, duymak gibi ve algılamaya yöneltilen bilinçli eylemlerden (bakmak, dinlemek, dokunmak gibi ayrı tutulması gerekir. Bu çalışmada, yukarıda sözü edilen eylemlerden ilk grubu oluşturanlar inceleme dışında tutulmuş ve algıya yönelik bilinçli ve istemli algı ifade den eylemlerle, bu eylemlerin bir sonucu olarak ortya çıkan algılama ya da algılayamama durumunu ifade eden eylemler söz konusu edilmiştir. Çalışmamızda Fransızca’daki algılama eylemleri, özellikle çokanlamlı yapıları nedeniyle ortaya koydukları sorunlar çerçevesinde anlambilimsel açıdan ve söylemsel boyuttaki ifade zenginlikleri nedeniyle söylemsel açıdan ele alınmıştır.Değiştirim anlamdaş ya da yakın anlamlı sözcükler arasında birbirinin yerine geçme durumu olarak tanımlanabilir ve değiştirim yapılabilmesi için sözcede (énoncé ya da tümcede (phrase anlamsal ve söylemsel değerin korunması ön koşuldur. Fransızcanın algılama eylemleri (toucher, regarder, voir, écouter, entendre, sentir çokanlamlı yapıya sahip olmalarına rağmen söylem içerisinde ve bağlam değerlendirildiğinde anlamları kesinleşmekte ve değişitirim (commutation söz konusu bağlamın izin verdiği ölçüde, gerçekleşebilmektedir. Oysa ki bu sözcükler duyusal algı değil de zihinsel algı sürecinin sonucu olan “anlamak” sözcüğünün yerine geçtikleri zaman dilsel ve söylemsel sorunlar ortaya çıkmakta, değişitirim seçenekleri daralmakta ve özellikle Fransızcanın yabancı dil olarak öğretiminde söylemsel değeri açıklamak daha zor hale gelmektedir.

Kırgız Türkçesiyle Yazılmış Olan Seyyid Battal Gazi Destanı Üzerine Bir İnceleme A Review Of Seyyid Battal Gazi Epic Written In Turkic Kyrgyz Language

Directory of Open Access Journals (Sweden)

M. Nurullah CİCİOĞLU

2013-07-01

Avrupa’ya yönelmeleri ile devam eden Türk-Bizans mücadelesi sürecinde bu kahramanla ilgili menkıbeler Türkler arasında oldukça yayılmıştır. Battal Gazi ile ilgili bu menkıbeleri ihtiva eden ve Battalnâme adı verilen eserler XIII-XIV. yüzyıllardan itibaren Anadolu’da yazılmaya başlanmış, bunların manzum ve mensur birçok nüshası günümüze ulaşmıştır. Türk epik destan geleneği zemininde teşekkül eden bu eserlerin sadece Anadolu sahasında değil Anadolu dışındaki Türk toplulukları arasında da yayılmış olduğu anlaşılmaktadır.Bu çalışmada Kırgızistan Milli İlimler Akademisi Elyazmaları Arşivinde bulunan ve “Seyitbatal Comogu” (Seyyid Battal Destanı olarak adlandırılan elyazması nüsha üzerine bir inceleme sunulmuştur. Bu nüsha Seyyid Battal Gazi destanının Kırgız Türkçesiyle yazılmış olan manzum metnini içermektedir. Eser, Anadolu’da yazılan Battalnâme nüshalarının Orta Asya coğrafyasına ulaştığını ve farklı Türk lehçelerinde yeni metinlerinin oluştuğunu örneklemesi bakımından önemlidir.Mamatkul Murataliyev’in yazıya aktardığı bu metinde geçen yer ve kişi adları, epizot ve motif yapısı Anadolu sahasında mevcut olan nüshalardakilerle büyük ölçüde örtüşmektedir. Bu metin Anadolu’da yazılmış Battalnâme nüshalarının etkisiyle ortaya konulan, Kazak Türkçesiyle yazılmış bir Battalnâme metninden uyarlanarak; fakat Kırgız destancılık geleneği özelliklerine uygun biçimde yeniden oluşturulmuştur. Bu şekilde konu ve olaylar ile mekân ve kişi adlarının ortak olduğu; fakat dil, şekil, üslup ve folklor unsurları bakımından oluşturulduğu sahanın özelliklerine göre şekillenen yeni bir metin ortaya çıkmıştır.

EDİTÖRLERDEN

Directory of Open Access Journals (Sweden)

ANADOLU KLİNİĞİ TIP BİLİMLERİ DERGİSİ

2018-06-01

Full Text Available Editörlerden,Anadolu Kliniği Tıp Bilimleri dergimizin 21. cilt, 3. sayısı ile yeniden karşınızdayız.21. cildin bir ve ikinci sayılarının her birinde 11’er adet bilimselyazıyı siz değerli okuyucularımıza ulaştırmıştık. İkinci sayının basımınıtakiben 2 Mayıs 2016 tarihinde, dergimizin ilk basıldığı matbaanın bulunduğuKonya şehrimizde, Selçuk Üniversitesi ev sahipliğinde HayatVakfı Konya Şubesi’nin açılışını ve Anadolu Kliniği Tıp Bilimleri dergimizintanıtım toplantısını Dr. Sare Davutoğlu Hanımefendi’nin teşrifleriylegerçekleştirdik. Dergimizin tanıtımı için önemli olan bu gibi etkinlikleriAnadolu’nun diğer şehirlerinde de sürdürmeyi planlıyoruz.Şu an itibariyle Türkiye Atıf Dizini ve Google Akademik dizinde indekslenendergimiz, aynı zamanda bu sayıyla birlikte uluslararası hakemli dergistatüsüne sahip olmuştur. Bunun yanı sıra 21. cilt birinci ve ikinci sayılardakiyazılar da dahil olmak üzere tüm yazılara DOI numarası atanmışolacaktır. Her yeni sayımızla birlikte sizlere daha kaliteli bir bilimsel dergisunmak amacıyla yoğun çabalarımız devam etmektedir. Bu amaçla dergimizdeyayımlanacak olan yazılarda dil kullanımı ile ilgili aşağıdaki hususlarada dikkat çekmek isteriz:Kayıtsız şartsız geçerli olacak kurallardansa duruma göre esneyebilecekkurallar koymak her zaman daha iyidir.Örneğin, yazarken her sözcük için mutlaka öz Türkçe bir karşılık kullanılmayabilir;zira yaygınlık ve anlaşılırlık da oldukça önemli birer etmendir.Bununla birlikte, iki alternatif de sık kullanılmakta ve kolayca anlaşılabilirise, Türkçe olan yeğlenmelidir; örneğin “faktör” yerine “etmen,” “tercih etmek”yerine “yeğlemek” gibi. Ama bunun istisnaları olabilir, örneğin “hastatercihleri” demenin “hasta yeğlemeleri” gibi tuhaf bir söz etmekten yeğoluşu gibi.Anadolu Kliniği’ne gönderilecek yaz

Hikâyet-i Nil-i Mübârek Üzerine The Story Of The Holy Nile

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Yusuf Ziya SÜMBÜLLÜ

2012-12-01

yakın temasa geçmiştir. Bu temas, öncelikle dil ve edebiyat sahasında etkili olmuştur. Tercüme ve adaptasyon faaliyetleri ile ivme kazanan bu kültürel etkileşim döneminde, dini-ahlâki-didaktik nitelikte pek çok eser, Türk Edebiyatı sahasında bu suretle var olabilmiştir. Bahsi geçen eserlerin ana hatlarıyla ideal insan, ideal toplum prensibi ekseninde, ağırlıklı olarak dini ve ahlâki içerikli bir kimlik ile karşımıza çıktığı ifade edilebilir ki bu türden eserlerden bir bölümünü de kıssalar oluşturur. Nîl Nehri���nin kaynağına duyulan merak ve bu merakın giderilmesi adına başlatılan dini-fantastik içerikli maceralı yolculuğu anlatan “Hikâye-i Abdülmecid” adlı kıssa da bahsi geçen türün özelliklerini barındıran bir eser olmakla çalışmamızın genel çerçevesini oluşturmaktadır. Bilinmeyene duyulan merak ve bu merakın giderilmesi adına söylenenler veya icra edilenler, ister istemez etraflarında dini, sihri, mistik olağanüstülüklerin iç içe geçerek işlenmesi sonucunu doğurabilir. “Hikâye-i Abdülmecid” adlı eserde, Abdülmecid’in Nil Nehri’nin kaynağını arayışı, halkın Cennet, Cebrail gibi dini konulardaki algısını yansıtıyor olmanın yanında, Kevser, Nil, Zemzem gibi suların kaynak olarak kutsal bir kökene nasıl bağlanmış olduğuna da işaret etmektedir. Nil Nehri, Fırat Nehri gibi “Mübarek” sıfatı ile yüceltilmiş ve İslâm nehri olarak sayılmıştır. Bu sıfat, nehrin Mısır ve havalisindeki bütün zirai hayatın doğal olarak da insan hayatının can damarı olması münasebetiyle olabileceği gibi, nehrin kaynağının oldukça uzun bir süre tespit edilememesiyle de ilgili olsa gerektir ki Nîl Nehri’nin kaynağının gizeminin oldukça eski ve sık işlenmiş bir tema olduğunu da burada ifade etmek gerekecektir.

Görsellerle Desteklenmiş Altı Şapka Düşünme Tekniğinin Öğrencilerin Konuşma Becerilerini Geliştirmesine Etkisi Six Thinking Hats Technique Supported Visuals Effects of Students' Speaking Skills Develop

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Salih ORHAN

2012-09-01

dil becerisi olan konuşmanın daha etkili olarak kullanılabilmesi için çeşitli yöntemler kullanılmaktadır. Bu araştırmanın temel amacı, ilköğretim öğrencilerinin konuşma becerilerini geliştirmede görsellerle desteklenmiş altı şapkalı düşünme tekniğinin geleneksel yönteme göre etkisini belirlemektir. Bu amaçla, bu teknik ilköğretim 8. sınıf öğrencilerine 4 hafta süreyle „Bilim ve Teknoloji‟ temasında uygulanmıştır. Araştırmanın verileri “Konuşma Becerisi Gözlem Formu” (Orhan, 2010 aracılığıyla toplanmıştır. Deney grubunda görsellerle desteklenmiş konuşma çalışmaları yapılırken, kontrol grubunda ise geleneksel yönteme göre konuşma çalışmaları yapılmıştır. Bu bağlamda deney grubundaki öğrencilere öncelikle yöntem hakkında bilgi verilmiş, öğrencilerin bu yöntemi nasıl uygulayacakları araştırmacı tarafından öğrencilere anlatılmıştır. Daha sonra altı şapkalı düşünme tekniğinin her bir rengi için belirlenen resimler öğrencilere dağıtılarak konuşma çalışması yaptırılmıştır. Araştırmanın verileri SPSS 19.0 ile değerlendirilmiş, grupların kendi içinde ön test-son test karşılaştırmaları için ise “ilişkili Ölçümler için Wilcoxon işaretli Sıralar Testi” kullanılmıştır. Araştırma sonucunda „konuşma kuralarını uygulama, sesini ve beden dilini etkili kullanma, hazırlıklı konuşmalar yapma, kendi konuşmasını değerlendirme‟ gibi Türkçe Ders Programı‟nda yer alan konuşma amaç ve kazanımlarını geliştirmede deney grubu öğrencilerinin kontrol grubu öğrencilerine göre daha başarılı olduğu tespit edilmiş ve çeşitli öneriler getirilerek öğretmenlerin konuşma becerisi ile ilgili uygulamalarda bu yöntemi kullanabilecekleri ifade edilmiştir.

Divan Şairinin Sessiz ve Gizli Anlatımı: Muvaşşah The Secret and Silent Expression of Divan Poet: Muvaşşah

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Hakan YEKBAŞ

2012-09-01

bu unsurların şiire kazandırdığı yeni anlamların tespiti çok önemlidir. Birçok divan şairi, şiirlerinde, sesler ve harfler yoluyla gizli bir dil oluşturmak amacıyla değişik yollara başvurmuşlardır. Bu bakımdan harflerin şekil yönünden olduğu kadar muhteva bakımından da pek çok hususiyet kazandığını ve bu yolla çeşitli edebî sanatların oluşturulduğunu görmekteyiz. Bazen harflerin simgesel değerlerinden faydalanma bazen de harflerin yardımıyla kelime ve kavramlar oluşturma gayesi güden bu farklı denemeler, çizgi dışı olarak nitelendirebileceğimiz uygulamalardır. Bu yüzden diğer edebî sanatlara göre edebiyatımızda örneklerine az rastlanan bu tür uygulamalar, belagata dahil edilen hünerler arasında gösterilmiştir. Edebiyatımızda; harflerin cinslerine, birleşme veya okunuş şekillerine dayalı bu tarz hünerlerden biri de muvaşşah olarak adlandırılan ve daha çok görselliğe dayalı olan yöntemdir. Muvaşşahın günümüzde akrostiş şeklinde ifade edilmesinden dolayı sadece mısra başlarındaki harflerden isim çıkarma sanatı olarak algılandığı malumdur. Halbuki divan şiirindeki muvaşşah örneklerinde sadece mısraların ilk harflerinden değil mısranın ortasında ve sonunda yer alan harflerden de faydalanılmıştır. Şairlerimizin, muvaşşah yoluyla unvan, duâ ifadesi hatta bazen bir mısra veya beyit meydana getirdikleri gibi bu hüneri tarih düşürmede de kullandıkları görülmektedir. Bu bakımdan muvaşşahların farklı muhtevalara sahip olduğunu ifade etmeliyiz. Çalışmamızda bilinen örneklerin dışındaki muvaşşahlardan hareketle bu sanatın farklı hususiyetlerine yer verilmiştir. Kaside, gazel, müseddes, kıt‘a, mesnevî, müstezad gibi değişik nazım şekilleriyle söylenmiş olan muvaşşahlar, bizlere divan şairinin kullandığı gizli dili ve sessiz anlatımı gösterecektir.

Türkçe Öğretmeni Adaylarının Yazma Eğitimi Dersine Yönelik Tutumlarının Değerlendirilmesi Turkish Teachers Attitudes Towards The Evaluation Of Writing Training Course

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Dilek CERAN

2013-03-01

ştirilmesi, herhangi bir bilginin, görüşün kalıcılığını sağlamak ve nesiller arasındaki iletişimi kurmak bakımından önemli bir iletişim aracıdır. Yazma becerisi genellikle formel eğitim yoluyla kazandırılan dil becerilerindendir. Dolayısıyla öğrencilere yazma becerisinin kazandırılması, yazmaya yönelik ilgi ve isteklerinin uyandırılmasında temel sorumluluk öğretmenlere özellikle de Türkçe öğretmenlerine düşmektedir. Türkçe öğretmenleri, öğrencilere yazma deneyimleri kazandırmalı, onları yazmaya teşvik etmeli ve sürece etkin katılımlarını sağlamalıdır. Bu sebeple lisans programında Türkçe öğretmenlerinin söz konusu becerisini geliştirilmeye yönelik derslere ihtiyaç vardır. Bu amaçla Eğitim Fakültelerinin Türkçe Eğitimi bölümü üçüncü sınıf programında Yazma Eğitimi dersine yer verilmiştir.Bu çalışmanın amacı, Türkçe öğretmeni adaylarının Yazma Eğitimi dersine yönelik tutumlarını belirlemektir. Türkçe öğretmeni adaylarının Yazma Eğitimi dersine yönelik tutumlarını tespit etmek için 37 maddelik bir tutum ölçeği hazırlanmıştır. Ölçek, 2011-2012 eğitim öğretim yılında Necmettin Erbakan Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Türkçe Öğretmenliği Bölümü’nde öğrenim gören 137 üçüncü sınıf öğrencisine uygulanmıştır.Türkçe öğretmeni adaylarının Yazma Eğitimi dersine yönelik tutumları genel itibariyle olumludur. Ayrıca ölçekten elde edilen bulgular; cinsiyet, öğrenim türü ve ders başarı notlarına göre değerlendirilmiştir.Araştırma sonuçlarına göre, Türkçe öğretmeni adaylarının Yazma Eğitimi dersine yönelik tutumları cinsiyete ve ders başarı notuna göre anlamlı bir farklılık göstermiştir. Kız öğretmen adaylarının derse karşı tutumları erkek öğretmen adaylarına göre daha olumludur. Ders başarı notuna bakıldığında ise ders başarı notu iyi olan öğrenciler, orta ve ge

Geçmişten Günümüze Edebiyat Ders Planlarında Ve Kitaplarında Yahya Kemal ve Şiirleri From The Past Till Present Day Yahya Kemal And His Poets In Literature Curriculums And Course Books

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Tevfik SÜTÇÜ

2013-07-01

prepared within the framework of literature curriculums ofTurkish Language and Literature course. Türk Edebiyatının XX. yüzyılda yetiştirdiği önemli şairlerinden biri Yahya Kemal Beyatlı’dır. Yahya Kemal, yaşadığı dönemin siyasi, sosyal ve tarihî hadiselerinin içinde yer almasının yanında, Türk edebiyatı ile ilgili önemli ve dikkat çekici hassasiyetleri olan bir şairimizdir. Bütün bu özellikleri ile birlikte Yahya Kemal, Türk şairleri arasında meydana getirdiği eserleri ile Türk dilinin güzel şiir örneklerini vermiş bir şahsiyettir. O, şiirlerinde ele aldığı farklı temaların yanında, şiirlerini meydana getirirken kullandığı dil, biçim ve şekil özellikleri ile öne çıkmış ve şairin bu özelliği hemen her dönemin edebiyat araştırmacıları ve eleştirmenleri tarafından kabul ve teslim edilmiştir.Öğretim kurumlarımızda edebiyat derslerinde edebiyatın diğer türleri ile beraber şiirle ilgili estetik beğenilerin geliştirilmesi ve edebiyat bilgilerinin öğretilmesi hedeflenir. Ülkemizde 1924’ten itibaren okullarımızda bütün diğer ders programları ile beraber edebiyat programlarını yeniden düzenleme çalışmaları da başlar. Cumhuriyet döneminde edebiyat öğretimindeki yönelimlerden birisi, edebiyat derslerinde okutulacak metinlerin çağdaş sanatçıların eserlerinden seçilmesi gerektiği yönündedir. Bu itibarla öğrencilere okuduklarından zevk alması ve yaşayan dilin örnekleriyle karşılaştırılması yanında, bazı metinlerden hareketle edebiyattaki tür ve şekil bilgisine ait konuların öğretilmesi, kavratılması ve tanıtılması mümkün olacaktır. Bütün bu özelliklere sahip olan Yahya Kemal’in eserlerinin ve metinlerinin, okul ders kitaplarında hemen her zaman yer alması isabetli bir tercih olmuştur ve olacaktır.Bu makalede, hangi yıllardan itibaren ve hangi dönemlerde Yahya Kemal’in hangi eserlerinin yoğun olarak ders kitaplarında yer ald

Bilgisayar Destekli Hikaye Anlatımı Yöntemi: Alanyazın Araştırması

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Gökben Turgut

2015-04-01

Full Text Available ÖzHikaye anlatım yöntemi, eğitimin bir çok alanında, neredeyse tüm kademelerinde geçmişten günümüze en sık kullanılan yöntemlerden birisi olmuştur. Bunun en büyük nedenlerinden birisi hikayelerin eğlenceli bir tarafının bulunması olarak gösterilebilir. Bunun yanında hikayeler, bireylerin problem çözme becerilerini, hayal güçlerini geliştirmekte ve yaratıcılıklarını desteklemekte, dil ve sosyal gelişimlerini olumlu yönde etkilemektedir. Teknolojinin hızla gelişmesi ile birlikte hikaye kullanımında "dijital hikaye/öykü" isimli yeni bir kavram ortaya çıkmıştır. Dijital hikaye anlatma; interaktif dijital bir ortamda, ses, resim, grafik, hareketli grafik, görüntü, müzik ve metne dayalı anlatımın sunulması süreci olarak tanımlanmaktadır. Dijital hikaye, sanal ortamları kullanarak öğrencilerin birer hikaye yapılandırıcısı, hikaye anlatıcısı olmalarını sağlamaktır. Böylelikle, bir konu hakkında kendi hikayesini yazan bir birey sentez-değerlendirme gibi üst düzey bilişsel etkinlikler içerisinde yer alarak daha kalıcı bir öğrenme gerçekleştirebilir. Bu potansiyeli ile dijital hikaye kavramı eğitim içerisinde daha büyük bir öneme sahip olması gereken bir alan olarak görülmelidir. Araştırmanın amacı; bilgisayar destekli hikaye anlatımı yöntemini konu alan çalışmaları incelemektir. Araştırmanın yöntemi döküman incelemesi olarak belirlenmiştir. Doküman incelemesi; araştırılan konu hakkında bilgilerin yer aldığı yazılı materyallerin analizini ifade etmektedir. Bu amaç doğrultusunda konu üzerinde son yedi yılda (2007-2014 yapılan çalışmalara elektronik veritabanları kullanılarak ulaşılmaya çalışılmıştır. Alanyazın taraması kapsamında 21 çalışma incelenmiş, makale seçiminde dijital öyküleme yönteminin kullanıldığı uygulama örneklerini içeriyor olması kriter olarak belirlenmiştir. Yapılan ara

FROM EPIC TO MODERN POETRY: “THE LEGEND OF KÖROĞLU” BY İLHAN BERK EPİKTEN MODERN ŞİİRE: İLHAN BERK’İN “KÖROĞLU DESTANI”

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Mustafa KURT

2011-12-01

�roğlu’nun yapı, tema, dil ve anlatımda ortayakoyduğu özellikler ile bunların nasıl bir metinsel bütünlük içinde verildiğitespit edilmeye çalışılmaktadır.

Yapı Açısından Cümle Sorunu In Terms of Sentence Structure Problem

Directory of Open Access Journals (Sweden)

H. İbrahim DELİCE

2012-09-01

Full Text Available In grammar works term of sentence is defined arround “judgement” concept as considering that it is an order of word or a word group using with a verb declined and it implies a sense, view, adjudication etc. The definition of sentence based on judgement is a correct perspective for sentence. Because a word or a word group can also infer a judgement in sentence according to circumstances. The corner stone which makes weaccede an order as a sentences is the predicate. Correspondingly whenthe sentence is defined in the form “Sentences is the name of syntaxformat which consists of a predicate and at least one collateral beingincidental upon predicate and implies occurrence, making or status”, itwill be possible that we see the matter of sentence accourding to structurein a new light which makes we get at the truth. To be accept that a systemconsisting of two predicate is one sentence is not correct, if the centencecomposed arround predicate adding collateral parts of sentence isn’tstructured part of another predicate. Because analysing parts for eithersentence is maked separately. After an occurrence, making or status is toconnoted arround a predicate, they could be ordered concatenating withconjunction or punctuation marks or associating a sentences withanother sentence thanks to preposition ranking. It is not correct to acceptas a compound sentence these systems which consists of apart sentenceswhen it is looked as to structural, altough they complement each other asto mean. As a result it would be counteracted classification of sentenceconflicting with sentence defination word of structure namely “tostructure” the system formed arround a predicate; adopting word of usagenamely “to use” the system formed as apart sentences arround twopredicates for an aim or a mean and it would be maked away paradox insentence classification existing. Cümle terimi dil bilgisi çalışmalarında 'yargı' kavramı etrafında 'çekimli eylemle

Şiir Sanatında Anlatım Araçlarına Poetik Metinlerin Yaklaşımı ve “Yeni” Yorumu (Aristoteles, Şerşeneviç ve Orhan Veli’nin Poetik Metinleri Bağlamında Poetic Text’s Approaches to Means of Expression and “Modern” Interpretation in Poetry (In the Context of Poetic Texts of Aristotle, Shershenevich and Orhan Veli

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Özlem PARER

2013-09-01

�ağdan günümüze dek süren şiir serüveninde şairin hemen hiç değişmeyen özelliği, her zaman yüceltilen yaratıcılığıdır. Ancak yaratıcılık ölçütleri hemen her dönemde değişiklik gösterebilir. Şiir ve şairin ilk tanımları, modern edebiyat bilimi anlayışına yakın, edebiyat ilkelerinin somut verilere dayalı işleyişi ve düzenlenişi üzerine ilk sistematik çalışmayı aslen bir düşünür olarak gerçekleştiren Aristoteles'in Poetika'sına kadar uzanmaktadır. Poetika'nın bu inceleme konusu açısından en önemli yanı, şiir dilinin özgün bir dil alanı olarak tanımlanması ve bu yapının işlevsel ögelerinin sınıflandırılmasıdır. Ancak pek çok etkenle sanat anlayışının ve beklentisinin değişmesiyle tarihsel süreçte gelenekselleşen şiir ögeleri, 20. yüzyılda yeniden gözden geçirilme gereksinimi uyandırmış ve yenilik arayışlarına yol açmıştır. Gelenek karşıtlığı ve yenilik arayışları, birbirinin ardılı ya da taklitçisi olmadığı halde, Rus fütürizmiyle Türk şiirindeki Garip hareketi arasında kesişme noktaları bulmamıza yol açmıştır. İki aykırı örneğin temsilcileri, Şerşeneviç ve Orhan Veli, şiirlerinde olduğu kadar poetik bildirgelerinde de sözcük dağarcığı, ölçü ve uyak, retorik figürler gibi çağlar boyunca şiir için benimsenen, kalıplaşmış düşüncelere karşı çıkışlarını gerekçelendirerek açıklamışlardır. Şiir özelliklerinin yeniden değerlendirilmesinde Rus fütürist şairleri en önemli desteklerini neolojizmlere, Garip şairleriyse yeni şiir anlayışının seslendiği kitlenin diline; halk diline yönelmeye vermişlerdir. Üç ayrı çağdan üç ayrı yazarın ortak ve ayrışan görüşlerini ele alırken, 20. yüzyıl Rus ve Türk şiirinden örnekleyerek incelediğimiz poetik metinlerde, çağlar boyunca şiirin belli kalıplara uygunluğu ölçüsünde değerli olduğu düşüncesinin kabul edilmediği görülmüştür.

HAK ÂŞIĞI AMASYALI FEDÂÎ BABA VE TASAVVUF KÜLTÜRÜ [GOD-LOVER FEDÂÎ BABA FROM AMASYA AND SUFI CULTURE

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Cafer Özdemir

2017-09-01

Full Text Available Fedâî Baba 1855 yılında Amasya’nın merkez mahallelerinden Yassıçal’da doğmuş ve 1940 yılında ölmüştür. Farklı bir kişiliğe sahip olan bu âşığın çocukluğunda geceleri türbelerde yattığı rivayet edilmektedir. Bir süre Amasya’da medrese eğitimi almıştır. Bir rivayete göre eğitimini tamamlamadan medreseyi bırakmıştır. Tokat ili Erbaa ilçesinde medfun Şeyh Mahmut Veli’nin soyundan gelen Derunî Baba’dan tasavvuf ilmini almıştır. Birçok kerameti anlatılan âşığın bilinen iki yüz elli iki şiiri mevcuttur. Âşık tarzı şiir geleneğine uygun olarak rüyasında bade içip âşıklığa adım attığı bilinen Fedâî Baba saz çalamamakta, fakat irticalen şiir söyleme yeteneği bulunmaktadır. Bir Hak âşığı olarak Amasya ve civarını sıkça gezdiği için kendisi bir nevi gezici âşık konumundadır. Hem divan şiiri hem de halk şiiri geleneklerine uygun şiirler söylemiştir. Divan şiiri tarzındaki şiirleri, halk şiiri tarzında söylediği şiirlere göre dil açısından daha ağırdır. Başarılı bir âşık olduğu anlaşılan Fedâî Baba lirik bir üslûba sahiptir. “İlmi ledün, mürşit, zikir, dört kapı, ilahi aşk, tevhit” gibi tasavvuf geleneğinin temlerini dile getiren Fedâî Baba, Alevi-Bektaşi geleneğine mensup olduğu için şiirlerinde bu geleneğin izleri görülür. Tasavvuf ve Bektaşi kültürünün temel özelliklerini şiirlerinde ustaca harmanlamıştır. Amasya’nın Alevi-Bektaşi kültüründe önemli bir yeri vardır. Fedâî Baba, bu yörede güçlü bir etkisi olmasına rağmen hakkında fazla araştırma yapılmamış bir şahsiyettir. Çalışmada âşığın biyografisi üzerinde durulup şiirlerinden hareketle onun Alevi-Bektaşi kültüründeki önemi ve tasavvuf düşüncesi ortaya konmaya çalışılmıştır. Amasya’nın zengin bir değeri olarak görülmesi gereken bu âşık, yaşadığı dönemde halkı eğitmeye ve

6. Sınıf Öğrencilerinin Yazım Yanlışları Sıklığı ve Yazım Yanlışlarının Nedenlerine İlişkin Öğretmen Görüşleri 6th Grade Students’ Frequency Of Orthographic Mistakes And Teachers’ View About The Reasons For Orthographic Mistakes

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Ahmet AKKAYA

2013-07-01

differently and efficiently, and to explain teachers the importance of orthographic mistakes. Yazım yanlışları, yazılı anlatımda iletişim sorunlarının ortaya çıkmasına neden olan önemli ögelerden biridir ve genellikle eğitim-öğretim ortamlarında öğrencilere öğretilmeye çalışılan yazılı anlatım kazanımlarındandır. Bu araştırmanın amacı, 6. sınıf öğrencilerinin sınav kâğıtlarında yaptıkları yazım yanlışlarının sıklığını ve Türkçe öğretmenlerinin yazım yanlışlarının nedenlerine ilişkin görüşlerini belirlemektir. Bu amaç doğrultusunda Adıyaman il merkezinden 2 ve köylerinden bir ortaokuldan tesadüfi olarak belirlenen 6. sınıfların 336 sınav kâğıdı incelenmiş ve bu araştırmanın verilerinin bir kısmı elde edilmiştir. Öğrencilerin 4142 yazım yanlışı yaptığı tespit edilmiştir. Öğrencilerin sınavlarda simgeleri, kısaltmaları, düzeltme işaretini, yabancı özel adları kullanmadığı; ek fiilin yazılışı ve fiil çekimiyle ilgili yanlış yapmadıkları; ünlü daralması ve ünlü türemesi ses olaylarının olduğu kelimeleri doğru yazdıkları görülmüştür. 6. sınıf öğrencilerinin en fazla büyük harflerin yazılışında yanlış yaptıkları tespit edilmiştir. Bununla birlikte sessiz harflerin yazılışı, sesli harflerin yazılışı, ses yutumu, bağlaç olan da, de'nin yazılışı ise en fazla tekrarlanan diğer yazım yanlışlarıdır. Öğrencilerin yaptığı yazım yanlışların nedenlerini belirlemek için de 6. sınıf Türkçe dersine giren 16 Türkçe öğretmenine “6. sınıf öğrencilerinin yazım yanlışlarının nedenleri nelerdir?” açık uçlu sorusu yöneltilmiş ve bu araştırmanın verilerinin diğer kısmı elde edilmiştir. Verilerin analiz edilmesinde içerik analizi tekniği kullanılmıştır. Türkçe öğretmenleri, 6. sınıf öğrencilerinin yazım yanlışlarının nedenlerinin ilgi ve dikkat eksikliğinden, temel dil

Türk Sözlükbiliminin Problemleri The Problems Of Turkish Lexicography

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Andreas Tietze

2012-12-01

�rdüncü soruna gelince yeni kazanılan sözcük ve deyimlerin ne olacağıdır. Yazar burada özellikle dil anlayışından uzaklaşma (Schizoglottical gizli tehlikesinden bahseder.Beşinci olarak ödünçleme sorunu ele alınmıştır. Türklerin İslamiyet’i kabulüyle birlikte Arapça ve Farsça Türkçe için bir kültür dili olmuş ve bu dillerden sayısız ödünçleme yapılmıştır. 20. yüzyılın başından itibaren Türk kültürünün yön değiştirmesiyle, Arapça ve Farsça bir kültür dili olarak kaybolmuş fakat daha az oranda da olmak üzere başlıca Fransızca, kısmen İngilizce, Almanca ve Latince yani Batı dilleri devreye girmiştir. Bu konuda son olarak ölçün dışı şekillere, argoya ve bölgesel ağızlara göre sınırlandırma sorununa değinilmiştir.Tietze, ikinci ana başlıkta sözlükbiliminde ortaya çıkan problemleri sıralarken ilk olarak kapsama sorununa eğilir. Ona göre sözlük yazarının sözlüğünü yazarken hangi materyalleri sözlüğüne alacağı ve hangisini almayacağı oldukça ciddi bir sorundur. Örn.modası geçmiş olan ya da öne sürülen fakat kısa sürede unutulan söz türetmeciliğinin yanı sıra eski kültür dilinden gelen muhtemel materyal dâhil Türkçede aslında hiç var olmamış binlerce madde, anlam ve girişleri gözden çıkarmak zorunda kalacaktır. Yazar bundan başka alfabe ve heceleme problemleri ile açıklama ve tanımlama problemlerinide uzun uzun irdeler.

Erken Çocukluk Dönemi Dini Gelişim Teorileri Bağlamında Din Eğitimi Religious Education in the Context of Early Childhood Religious Development Theories

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Cemil ORUÇ

2013-09-01

östermediğini kabul eden yaklaşımların aksine bu dönemin çocuğun dini gelişiminin temeli olduğunu ileri süren yaklaşımlar da söz konusudur. Bu konuda yapılan son araştırmalar bütün gelişim alanlarında olduğu gibi dini gelişimde de erken çocukluğun çok önemli bir yer tuttuğunu ve bu yüzden bütün yönleriyle incelenmesi gerektiğini göstermektedir. Din eğitiminin bilimselleşmesine önemli katkılar sağlayan bu tür çalışmalar aynı zamanda yöntem tartışmasını da ortaya çıkarmıştır. Erken çocukluk döneminde din eğitimi verilmeli midir? Eğer verilecekse hangi metotlar kullanılmalıdır? Bu sorulara verilen cevaplar geleneksel birçok yöntemin artık fazla bir anlam ifade etmediğini, bu yaklaşımlardan hareket etmenin ise birçok kalıcı probleme yol açtığını gösteriyor. Çocuğun din eğitimi hem içerik hem de yöntem bakımından yetişkin din eğitiminden farklı olmak zorundadır. İslam din eğitimi açısından düşünüldüğünde, doktriner ve normatif din eğitiminin bu dönemdeki çocuklar için faydadan ziyade zarar getireceği söylenebilir. Bu dönemde çocuğa sunulacak din eğitiminin ana çerçevesini duygusal gelişime katkı sağlama, iletişim ve dil becerisini arttırma, kutsalı ve sonsuzluğu farklı boyutları ile hissetme ve din diline aşina olma oluşturmalıdır.

“Gülün Adı ve Benim Adım Kırmızı” Adlı Romanlara Karşılaştırmalı Bir Yaklaşım A Comparative Approach to the novels “Name of the Rose and My Name Is Red”

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Elmas ŞAHİN

2013-09-01

Literature; Concepts of Criticism (1963, C:L: Wrenn'in The Idea of Comparative Literature (1973, Rey Chow'un In the Name of Comparative Literature (1995 gibi eserlerle, bizde ise İnci Enginün'ün Mukayeseli Edebiyat (1992, Gürsel Aytaç'ın Karşılaştırmalı Edebiyat Bilimi (1997, Emel Kefeli'nin Karşılaştırmalı Edebiyat İncelemeleri (2000 ve Kamil Aydın’ın Karşılaştırmalı Edebiyat: Günümüz Postmodern Bağlamda Algılanışı (2008 adlı çalışmalar karşılaştırmalı edebiyat bilimine katkı sağlayan ilk kuramsal yaklaşımlardandır.Karşılaştırmalı edebiyat, 1950’lerden sonra postmodern edebiyatın da gelişmesiyle birlikte metinlerarasılık kavramıyla da adını sıkça duyurmaya başlar. Gerek dil gerekse tema ve teknik açılardan eş ya da art zamanlı benzerlikler; metinlerarası göndermeler, alıntılar, montajlar; benzer söylemler ve kaynak metnin yeniden yorumlanışı gibi etkileşimler karşılaştırmalı edebiyat bilimini yakından ilgilendirir.Bu bağlamda çağımız yazarlarından İtalyan yazarı Umberto Eco'nun Gülün Adı (1980 ile Orhan Pamuk'un Benim Adım Kırmızı (1998 adlı eserleri farklı coğrafyalarda edebiyat sahasına girmelerine karşın, içerik ve biçim bağlamında benzer noktalara sahiptirler vekarşılaştırmalı edebiyat için eş zamanlı bir örnek teşkil etmektedirler.Bu çalışmada Gülün Adı ile Benim Adım Kırmızı adlı eserler, metneodaklı inceleme metodu kullanılarak öz ve biçim açısındankarşılaştırılacaktır. Her iki eser de, ortak tür, konu ve motifler dikkatealınarak; metinlerarası boyutta irdelenip; karşılaştırmalı edebiyatyönetimiyle benzer ve farklılıklarıyla çözümlenecektir.

Esamojo laiko formantas -st- išvestiniuose lietuvių kalbos veiksmažodžiuose

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Jurgis Pakerys

2011-12-01

�k‑a : smil̃kst‑a, tek‑ė́‑ti, ‑ė́jo : x, x = smilkst‑ė́‑ti, ‑ė́‑jo. A number of similar remodelings or derivations are also based on 3 person athematic forms reinterpreted as the members of i stem paradigms, cf.: susičiáustėti, ‑i ‘to cough’ : susičiáust‑i ‘coughs’, ráustėti, ‑ėja ‘to weep’ : ráust‑i ‘weeps’, prisérgstėti, ‑ėja ‘to watch over, to guard’ : prisérgst‑i ‘watches over, guards’.The class in ‑inėti provides 6 formations directly derived from the stems in ‑sta: dilbstinė́ti ‘to loiter, to hang around’ : dil̃bsta ‘loiters’, dygstinė́ti ‘to shoot, to start to grow little by little’ : dýgsta ‘starts to grow’, mirštinė́ti ‘to die constantly (about a moderate number of deaths occurring during a certain period of time’ : mìršta ‘dies’, plūstinė́ti ‘to wander’ : plū́sta ‘wanders’, snūstinė́ti ‘to walk sleepy’ : snū́sta ‘snoozes’, virstinė́ti ‘to fall down repeatedly, to sway’ : vir̃sta ‘falls down’.The class in -inti has 4 verbs based on the stems in -sta: bìrstinti ‘to scatter, to strew (slightly’ : (dialectal bìrsta ‘pours out (intr.’, ìlgstinti ‘to linger, to delay’ : ìlgsta ‘becomes long’, pùrstintis ‘to put on airs’ : pur̃sta ‘swells’, virstinti ‘to come swaying’ : vir̃sta ‘falls down’. One should note that at least two formations are causative (bìrstinti and pùrstinti.The formations in ‑yti possibly based on the stems in ‑sta are the following: džiáustyti ‘to dry (trans.’ : džiū́sta ‘dries (intr.’ (cf. iterative džiáustyti ‘to hang out to dry’ : džiáuti ‘idem’, gąstýtis ‘to be afraid’ : gą̃sta ‘becomes frightened’, gramstýti ‘to plunge (repeatedly’ : grim̃zta ‘sinks, plunges’, ilgstytis ‘to become long’ : ìlgsta ‘becomes long’, raibstytis ‘to be dazzled’ : raĩbsta ‘is dazzled’, (neįrìmstyti (‑ija �

Yeni Ad, Yeni Sayı, Yeni Web Sayfası ve Zengin İçerik

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Ömer Aslan

2016-06-01

sizlerle buluşturmanın mutluluğunu yaşamaktayız. Bu süreçte başta makale sahibi değerli bilim adamlarımıza, yayın, danışma ve hakem kurullarımıza, Rektörlüğümüz Basımevi personeline ve özellikle dergimizin yayın aşamasında yadsınmaz emekleri olan editör yardımcılarımız Arş. Gör. Maruf Çakır, Yrd. Doç. Dr. Adem Çiftçi ve Yrd. Doç. Dr. Sema Yılmaz ile İngilizce dil kontrolü sorumluluğunu üstlenen editör yardımcılarımız Arş. Gör. Zeynep Ceran ile Dr. Emrah Kaya ve Zeynep Yücedoğru’ya teşekkür ederiz. 15 Aralık 2016 tarihinde yayımlanacak bir sonraki sayımızda buluşmak ümidiyle…15 June 2016SivasÖmer ASLAN & Abdullah DEMİREditör

Kemalettin Kamu’nun Hayatı, Sanatı, Şahsiyeti ve Hicret Şiirinin Tahlili The Life, Art, Personalitey Of Kemalettin Kamu And The Analysis Of His Poem "Hicret"

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Ahmet ADIGÜZEL

2013-09-01

��s thought’s centre in 18.19.20 centuries even civilazition of World. But Kemalettin Kamu couldn’t take advantage of art in Paris. Perhaps he could have done the art in a high leval, but he couldn’t. He only wrote two or three poems in five years. Nearly he finished his poetess. Unfortunately, this duration contunied until his death.When he was a young in peroid of indepence war, he wrote several poems which was his heritage. Nearly he gyved his poetess and finished the art. His poetess was excellent in same poems. He was one of the first poet of the history republic and wrote poems sincerely. Although he had some oppornities and luck to be a master in Turkish literatüre, he couldn’t compose it and catch that atmosphere. Her insan bir dünyadır. Bu dünyanın sınırlarını belirleyen ise o insanın evreni kaplayan tahayyülleri ve tasavvurlarıdır. O insanın hayat hikâyesini inşa eden, hadiselerin çeşitliliği ve zenginliğidir. Alelade yaşanan bir hayat hikâyesi mahduttur, fakat sanatkârane yaşanan bir hayat hikâyesinin oluşturduğu dünyaya sınırlar koymak – ki bu yüksek seviyede bir sanatkâr kudreti ise – muhaldir. Sanatkârane farkındalık hayatın her safhasına yansımıştır. Eser-müessir bağlamında bu farkındalık daha şeffaf gözlemlenebilir. Sanatkârı farklı kılan, onun duyuş ve algılayışıdır. Ahmet Haşim dolunaya bakınca “mehtab”ı duyar, algılar, oysa alelade bir bakışa sahip fert, dolunayı “kabak” olarak algılayabilir. Bu perspektifin, müessiri ve inşası nedir, nasıldır? Konumuzu zorlayan, çerçevesinden taşıyacak bir mevzudur. Zira üslup, dil, musiki, tema, konu ve diğerleri sanatın çatısı altında bulunan birimleridir. Bu malzemelerden her biri kuvvetine ve kelime servetine göre bir ehemmiyet arz etmektedir. Bir birini tamamlayan ve aynı zamanda o bütünün her bir özelliğini, vasfını kendisinde taşıyan ve temsil eden birer uzuvdur. Sanatçının üslubuna, fikir, duygu, his

Yeni Ad, Yeni Sayı, Yeni Web Sayfası ve Zengin İçerik

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Ömer Aslan

2016-06-01

gerekmektedir. Ocak-Haziran 2016 döneminde akademisyenlerimizden 63 çalışma değerlendirilmek üzere dergimize ulaşmıştır. Bu makaleler öncelikle Yazar Rehberimizde belirtilen şekilsel özellikler açısından ön değerlendirmeye tâbi tutuldu. Sonra da intihal tespit programı kullanılarak kontrol edildi. Bu aşamaları geçen makaleler hakem değerlendirmesine sunuldu. Bu sayımızda, söz konusu 63 çalışma içinden ön değerlendirme ve intihal taramasından geçen, hakemlerimizin de akademik içerik açısından yayımlanmasını uygun bulduğu 18 makale ile bir çeviri sizlerle buluştu. Altı doktora tez özeti, üç kitap değerlendirmesi ve bir sempozyum tanıtımı bu sayımızda yer aldı.Elinizdeki sayı ile yine birbirinden farklı konuları havi bilimsel nitelikteki makaleleri sizlerle buluşturmanın mutluluğunu yaşamaktayız. Bu süreçte başta makale sahibi değerli bilim adamlarımıza, yayın, danışma ve hakem kurullarımıza, Rektörlüğümüz Basımevi personeline ve özellikle dergimizin yayın aşamasında yadsınmaz emekleri olan editör yardımcılarımız Arş. Gör. Maruf Çakır, Yrd. Doç. Dr. Adem Çiftçi ve Yrd. Doç. Dr. Sema Yılmaz ile İngilizce dil kontrolü sorumluluğunu üstlenen editör yardımcılarımız Arş. Gör. Zeynep Ceran ile Dr. Emrah Kaya ve Zeynep Yücedoğru’ya teşekkür ederiz. 15 Aralık 2016 tarihinde yayımlanacak bir sonraki sayımızda buluşmak ümidiyle…15 June 2016SivasÖmer ASLAN & Abdullah DEMİREditör 

Kongre İzlenimleri

Directory of Open Access Journals (Sweden)

Adli Tıp Uzmanları Derneği ATUD

1996-10-01

-28 Eylül 1996, Ankara. 25-28 Eylül 1996 tarihleri arasında Ankara'da Gül- hane Askeri Tıp Akademisi tarafından düzenlenen XXXII. Ulusal Psikiyatri Kongresi; panel, konferans, sabah kursları ve serbest bildiriler şeklinde düzenlenmişti. Yurtiçi ve yurt dışından 12 konuşmacının katılımıyla gerçekleştirilen konferans konuları, daha ziyade şizofreni ve depresyonda yeni tedavi metodlarını içermekteydi. Panel konuları içerisinde psikiyatri ve etik tartışıldı. Sabah kurslarında ağırlık çocuk psikiyatrisi konularına yönelikti. Serbest bildiriler bölümünde, oturum salonlarından bir tanesi sadece Adli Psikiyatri konularına ayrılmıştı. Aile içi şiddet Çocuk istismarı, Kadın ve Suç başlıca tartışılan konulardı. Dr.Birgül Tüzün, İ.Ü.İstanbul Tıp Fak. Adli Tıp Anabilim Dalı, İstanbul. I.\tUlusal Biyolojik Antropoloji Sempozyumu, 30-31 Ekim 1996, Ankara. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Fizik ve Paleoantropoloji Bölümü ile Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü tarafından düzenlenen bu sempozyumda; 22 adet sözel ve 13 adet poster bildiri sunulmuştur. Sempozyumda, geçmişte yaşamış insanların yaşam şekillerinin, inanışlarının, hastalıklarının ve beslenme alışkanlıklarının iskelet sistemine yansımalarını içeren bildirilerin yanısıra; biyometrik ölçümler, anatomik varyasyonlar, büyüme-gelişmenin izlenmesi ve bunu etkileyen faktörler, kimliklendirme üzerine çalışmalar sunulmuştur. Bildiri özetleri ve katılımcıların adresini içeren özet kitapçığı yayınlanmış olup, bildirilerin tam metninin yer alacağı sempozyum kitabının yayınlanması düşünülmektedir. Sempozyum düzenleyicilerinin gelenekselleştir- meye çalışacaklarını ifade ettikleri bu etkinliğe, Adli Bilimler bünyesinde çalışanların daha etkin katılımı, olması gereken işbirliğini arttırarak yoğun bilgi alışverişini sa