Defense.gov Special Report: V-E Day - 70th Anniversary
are strong united we will win WWII United Nations4 United We Win WWII United We can't win without them Historic Aircraft to Conduct V-E Day Flyover America will remember the millions who helped make possible 70th Anniversary in France Arsenal of Democracy Flyover Media Day V-E Day Veterans Profiles Charles
Ülkemizde Yetiştirilen Başlıca Buğday Çeşitlerinin ve Unlarının Tiamin ve Riboflavin Miktarları
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Recai Ercan
2015-02-01
Full Text Available Bu çalışmada, ülkemizde yetiştirilen başlıca buğday çeşitlerinin ve bunların laboratuvar değirmeninde öğütülmesiyle elde edilen unlarının B1 ve B2 vitaminleri miktarı saptanmıştır. Araştırmada 18 buğday çeşidi kullanılmıştır. Buğdaylarda B1 ve B2 vitaminleri miktarı çeşit ve yetişme yerine bağlı olarak değişmektedir. Genellikle sert buğdaylar, yumuşaklardan daha zengin bulunmuştur. Unlarda B1 ve B2 vitamin miktarlarının buğday çeşidi ve randımanı ile ilişkili olduğu görülmüştür. Un randımanı arttıkça vitamin miktarları da artmaktadır.
Buğdayın Tiamin ve Riboflavin Miktarı Üzerine Azotlu Gübre Uygulamasının Etkisi
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Emine Bildik
2015-02-01
Full Text Available Bu çalışmada değişik dozda azotlu gübre uygulamasının buğdayın tiamin, riboflavin, protein ve kül miktarlarına etkisi araştırılmıştır. Bu amaçla azotlu gübre, dekara 0.3, 6.9 ve 12 kg azot hesabıyla Amonyum Nitrat olarak tamamı ekim sırasında uygulanmıştır. İstatistiksel analiz sonuçlarına göre; buğdayın protein, kül ve tiamin miktarı üzerine azot uygulamasının etkisi %1 seviyesinde önemli bulunmuştur. Azotlu gübre uygulaması buğdayın protein miktarını artırmış, kül miktarını azaltmıştır. Azotlu gübre uygulaması buğdayın tiamin ve riboflavin miktarını da etkilemiş ve özellikle tiamin miktarını önemli düzeyde artırmıştır. Buğdayın protein miktarı ile tiamin miktarı arasında önemli ve pozitif yönde %1 düzeyinde korelasyonlar saptanmıştır. Kül miktarı ile tiamin miktarı arasında da pozitif yönde bir ilişki bulunmuştur.
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Esther Kissling
Full Text Available BACKGROUND: In the third season of I-MOVE (Influenza Monitoring Vaccine Effectiveness in Europe, we undertook a multicentre case-control study based on sentinel practitioner surveillance networks in eight European Union (EU member states to estimate 2010/11 influenza vaccine effectiveness (VE against medically-attended influenza-like illness (ILI laboratory-confirmed as influenza. METHODS: Using systematic sampling, practitioners swabbed ILI/ARI patients within seven days of symptom onset. We compared influenza-positive to influenza laboratory-negative patients among those meeting the EU ILI case definition. A valid vaccination corresponded to > 14 days between receiving a dose of vaccine and symptom onset. We used multiple imputation with chained equations to estimate missing values. Using logistic regression with study as fixed effect we calculated influenza VE adjusting for potential confounders. We estimated influenza VE overall, by influenza type, age group and among the target group for vaccination. RESULTS: We included 2019 cases and 2391 controls in the analysis. Adjusted VE was 52% (95% CI 30-67 overall (N = 4410, 55% (95% CI 29-72 against A(H1N1 and 50% (95% CI 14-71 against influenza B. Adjusted VE against all influenza subtypes was 66% (95% CI 15-86, 41% (95% CI -3-66 and 60% (95% CI 17-81 among those aged 0-14, 15-59 and ≥60 respectively. Among target groups for vaccination (N = 1004, VE was 56% (95% CI 34-71 overall, 59% (95% CI 32-75 against A(H1N1 and 63% (95% CI 31-81 against influenza B. CONCLUSIONS: Results suggest moderate protection from 2010-11 trivalent influenza vaccines against medically-attended ILI laboratory-confirmed as influenza across Europe. Adjusted and stratified influenza VE estimates are possible with the large sample size of this multi-centre case-control. I-MOVE shows how a network can provide precise summary VE measures across Europe.
Soya ve Buğday Rüşeymi Katkılı Unların Kalitesini Düzeltme İmkanları Üzerinde Araştırmalar
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Berrin Kahveci
2015-02-01
Full Text Available Araştırmada üç ayrı kalitedeki una, ısıl işlem uygulanmış muhtelif oranlarda tam yağlı ve yağsız soya veya tam yağlı ve yağsız buğday rüşeymi katılarak bunların ekmeklik kalitesine etkileri araştırılmıştır. Sonra soya veya buğday rüşeymi katkılı örneklere %0.2 ve %0.4 oranında SSL katılarak bunun ekmek özelliklerini düzeltici etkileri tespit edilmiştir. Soya ve rüşeym katkıları ekmeklerde hacim verimini ve Dallmann değerini düşürmüş, gözenek yapısını olumsuz yönde etkilemiştir. Genelde soyanın ekmek kalitesine olumsuz etkileri, buğday rüşeymine kıyasla daha az olmuştur. SSL katkısı örneklerin ekmeklik özelliklerini önemli ölçüde iyileştirmiştir.
2006-01-01
Université de Genève Ecole de physique 24 quai Ernest Ansermet 1211 Genève 4 Tél : + 41 22 379 63 83 (secrétariat) Tél : + 41 22 379 62 56 (réception) Fax: + 41 22 379 69 22 Lundi 15 janvier 2007 17 heures - Auditoire Stueckelberg La modélisation numérique des extrêmes climatiques: Projections pour l'Europe et la Suisse d'ici 2100 Prof. Martin Beniston / Chaire de Climatologie de l'Université de Genève Les nombreuses catastrophes liées au climat (canicule 2003 en Europe; inondations en Suisse en 2005; sécheresse en Australie; ouragans Katrina, etc.) donnent l'impression que les catastrophes climatiques qui touchent de nombreuses parties du monde sont la preuve du réchauffement climatique. A voir... Pourtant, les changements climatiques représentent l'un des thèmes de préoccupation majeure de ce début du 21e siècle, du moins pour les scientifiques sinon pour le monde politique. Car si l'ampleur, et surtout la rapidité du changement, sont aussi importants que ce que laissent entrevoi...
MONSOONS MUDE AND GOLD MUSONLAR GEMİ VE ALTIN
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Paul LUNDE
2009-12-01
Full Text Available The “global economy” of the Middle Ages was created by linking the Indian Ocean trading networks with those of the Mediterranean Sea and its African and European hinterlands. These products, together with ceramics, textiles and sugar provided from Egypt and Syria, reached European markets almost exclusively through the Italian maritime republics of Amalfi, Pisa, Genoa and Venice. Especially the direction of the monsoon winds in the Indian Ocean and the course of the Venice trade ships were at the same direction. Thereby, Venice trade ships set out toward the end of August and made their way slowly through the Adriatic and the Aegean to Cyprus and Alexandria, timing their arrival there to coincide with the availability of monsoon-borne and by this way the products which are ned carried through Europe. İt is important to emphasize this subject that North Europe economy depends on this Monsoons where they became at Indian Ocean. As a maritime republic dedicated itself to the international trade, Venice was an anomaly in a feudal Europe that measured wealth by land, not money. Therefor this idea were encouraging their believing about ending the monopoly of the Muslim trade at the Indian Ocean. Ortaçağın global ekonomisini Hint Okyanusu ticaret hattı ile Akdeniz, Afrika ve Avrupa Hinterlantları arasındaki ticaret bağlantısı teşkil ediyordu. Avrupa ekonomisindeki gelişmelere paralel olarak Batı dünyasının gereksinim duyduğu ve Mısır ile Suriye’den tedarik edilen şeker, tekstil, seramik gibi ürünler Amalfi, Pisa, Ceneviz ve Venedik gibi İtalyan Cumhuriyetleri aracılığıyla Avrupa pazarlarına taşınmaktaydı. Özellikle Hint Okyanusu üzerindeki muson rüzgârlarının yönleriyle Venedik ticaret gemilerinin rotaları aynı doğrultudaydı. Bu suretle Ağustos ayının sonuna doğru İtalya’dan ayrılan gemiler, Adriyatik, Ege ve Kıbrıs rotasından İskenderiye’ye ulaştığı esnada musonlarla kar
AUTHOR|(INSPIRE)INSPIRE-00237353; The ATLAS collaboration
2017-01-01
A virtual research and learning community can be a powerful tool for educational purposes. It has a wide range of possibilities for multi-institution participation, such as synchronous and asynchronous online engagement, decentralized student discussions and academic networking - as well as being cost effective. In this context, the CEVALE2VE virtual community (Centro de Altos Estudios de Altas Energías) is a Venezuelan initiative to support the new generation of researchers in High Energy Physics (HEP). Its goal is to contribute to the scientific dissemination of fundamental physics and the regional modernization of university education. The members of CEVALE2VE are a group of Venezuelan researchers, currently involved in projects related to the HEP field, and geographically located in different academic institutions of Europe and North America. The project involves several academic institutions in Venezuela and Colombia in order to reach a wide audience, and exploits current communications technologies, w...
Sanchez Pineda, Arturo; The ATLAS collaboration
2016-01-01
A virtual research and learning community can be a powerful tool for educational purposes. It has a wide range of possibilities for multi-institution participation, such as synchronous and asynchronous online engagement, decentralized student discussions and academic networking - as well as being cost effective. In this context, the CEVALE2VE virtual community (Centro de Altos Estudios de Altas Energías) is a Venezuelan initiative to support the new generation of researchers in high energy physics (HEP). Its goal is to contribute to the scientific dissemination of fundamental physics and the regional modernization of university education. The members of CEVALE2VE are a group of Venezuelan researchers, currently involved in projects related to the HEP field, and geographically located in different academic institutions of Europe and North America. The project involves several academic institutions in Venezuela and Colombia in order to reach a wide audience, and exploits current communications technologies, wh...
THE DAY OF THE WEEK EFFECT IN SOUTH EASTERN EUROPE STOCK MARKETS
DRAGAN TEVDOVSKI; MARTIN MIHAJLOV; IGOR SAZDOVSKI
2012-01-01
The main aim of this research is to examine existence of day of the week effect on the stock market indices in five countries from South Eastern Europe (SEE): Bosnia and Herzegovina, Bulgaria, Croatia, Macedonia and Serbia in the most recent period which is characterized by the bear market (from 2006 to 2011). The methodology used the regression with dummy variables, or so called Analysis of Variance (ANOVA) model. In addition Wald test is applied. The results imply that the mean daily return...
THE DAY OF THE WEEK EFFECT IN SOUTH EASTERN EUROPE STOCK MARKETS
Directory of Open Access Journals (Sweden)
MARTIN MIHAJLOV
2012-09-01
Full Text Available The main aim of this research is to examine existence of day of the week effect on the stock market indices infive countries from South Eastern Europe (SEE: Bosnia and Herzegovina, Bulgaria, Croatia, Macedonia and Serbiain the most recent period which is characterized by the bear market (from 2006 to 2011. The methodology used theregression with dummy variables, or so called Analysis of Variance (ANOVA model. In addition Wald test is applied.The results imply that the mean daily return of the all five SEE indices is negative on Monday. The day of the weekeffect is found only in Croatian and Bulgarian Stock Market. In both stock markets, the mean daily returns of theleading indices are lower on Monday than the other days of the week and the results are statistically significant. Thelower Monday mean daily returns are found also in Macedonian stock exchange index, but the results are notstatistically significant. The mean daily returns of BELEX15 and BIFX indices in Tuesday are lower than mean dailyreturn on Monday, but also without statistical significance.
Kato, Kuranoshin; Hamaki, Tatsuya; Haga, Yuichi; Otani, Kazuo; Kato, Haruko
2016-04-01
There are many stages with rapid seasonal transitions in East Asia, greatly influenced by the considerable phase differences of seasonal cycle among the Asian monsoon subsystems, resulting in the variety of "seasonal feeling". The seasonal cycle has been an important background for generation of the many kinds of arts also in Europe around the western edge of the Eurasian Continent. Especially around Germany, there are so many music or literature works in which the "May" is treated as the special season. However, more detailed examination and its comparison with that in East Asia about the seasonal evolution from winter to spring including before May would be interesting. Deeper knowledge on the seasonal cycle would contribute greatly to the cultural understanding as mentioned above, as well as for considering the detailed response of the regional climate to the global-scale impacts such as the global warming. As such, the present study examined, based mainly on the NCEP/NCAR reanalysis data during 1971-2010, the synoptic climatological features on the seasonal transition from winter to spring in Europe also with attention to the day-to-day variability, by comparing with those in East Asia (detailed analyses were made mainly for 2000/01 - 2010/11 winters). Around the region from Germany to Turkey, the surface air temperature (TS) showed rather larger day-to-day variation (including the interannual or intraseasonal variation) throughout a year than in the Japan Islands area in East Asia. Especially from December to March (the minimum period of the climatological TS in the European side), the day-to-day variation was extremely great around Germany and its northern region (to the north of around 45N/10E). Thus, the extremely low temperature events sometimes appeared around Germany till the end of March, although the seasonal mean TS was not so considerably low. The day-to-day variation of sea level pressure (SLP) was also very large where such large amplitude of TS
Tıbbi ve Aromatik Bitkilerin Antibakteriyel Aktivitesi ve Tekstil Sektöründe Kullanımı
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Hülya KESİCİ GÜLER
2015-11-01
Full Text Available Özet: İnsanların doğala yönelmesi ile birlikte tıbbi ve aromatik bitkilere ilgi gün geçtikçe artmaktadır. Tıbbi aromatik bitkiler, hastalıkları önlemek ve iyileştirmek, sağlığı devam ettirmek için insanlık tarihinin başlangıcından beri ilaç olarak kullanılan bitkilerdir. Bu bitkilerin kullanımları ilaç, gıda, meşrubat, kozmetik sanayi, sabun ve parfüm üretiminde sınırlı kalmamış, günümüzde organik tarım ve hayvancılıkta kullanımları artış göstermektedir. Ayrıca günümüzde farklı özelliklerinden dolayı birçok sektörde de kullanılmaya başlanmıştır. Bunlardan bir tanesi de tekstil sektörüdür. Tıbbi ve aromatik bitkiler barındırdıkları antibakteriyel özellik sayesinde sentetik tekstil bitim maddelerine alternatif oluşturmaktadır. Tekstilde kullanılacak antibakteriyel maddelerden beklenen en önemli özelliklerden bir tanesi kullanılan maddenin insan ve çevre sağlığını olumsuz etkilememesi ve tekstil mamulünün diğer özelliklerini olumsuz yönde değiştirmemesidir. Bu nedenle son yıllarda çevre dostu ve doğal esaslı antibakteriyel maddelerin eldesi ve tekstil uygulamalarına olan ilgi hızla artmaktadır. Buna bağlı olarak yapılan çalışmada; tıbbi ve aromatik bitkilerin antibakteriyel aktivitesinin çeşitli yöntemlerle belirlenmesi ve tekstil sektöründe antibakteriyel bitim maddesi olarak kullanımı araştırılmıştır. Anahtar kelimeler: Tıbbi ve aromatik bitkiler, antibakteriyel aktivite, tekstil Antibacterial Activity of Medicinal and Aromatic Plants and Utilization in Textile Industry Abstract: Interest in medicinal and aromatic plants increases along with day by day with natural demands of people. Medicinal and aromatic plants, that are used for protecting and healing illness, and continving the human health, since the beginning of humanity. These plants are used not only in medicine, food, beverage, cosmetic industry, soap and perfume
Coming of spring in Europe and on Day Night Year Globe
Marković-Topalović, Tatjana; Božić, Mirjana; Stojićević, Goran
2014-05-01
Day and night cycles, change of seasons, secular variations of climate on Earth are phenomena that depend on insolation of the Earth, its internal rotation and the orientation of its axis with respect to the Sun. For teaching about these phenomena, we have been using, since 2011, the outdoor globe that has the same orientation in space as the Earth. We call it Day Night Year Globe (DING). It was erected in the Center for advanced education of teachers in Šabac, Serbia [1]. Such globes were also erected in the Weizmann Institute in Israel, near the Max Valier Observatory in Italy, in the courtyard of the Tre University in Rome, in the Science Park in Zurich. During 2010 and 2011, the High Medical School took part and coordinated the realization of the Greenwave project [2] in the Šabac region. Twenty-two teachers, in seven primary schools, inspired and instructed their students to observe how exactly spring arrives and moves across Europe. Their task was to measure on daily basis: wind speed, temperature and rain precipitation. They also recorded sightings of species (barn swallow and frog spawns), common to all European countries, and of local species, which act as early indicators of the arrival of spring. The scientific contribution of the Šabac team consisted of correlating these observations and observations of changes of illumination on DING. During one sunny day, students observe the mapping of Earth's daily rotation onto DING. By observing the circle of illumination, day by day, students see how the inclination of this circle changes during the year. At the spring equinox the circle of illumination lies along the meridian. Our idea was that participants in other country could incorporate observations on DING, or a hands-on globe with two-rotation axes, properly oriented. We tried to induce interest for this idea to the authors and leaders of the Greenwave project. In Milanković's theory of the climate change of Earth, the orientation of Earth's axis with
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Bülent TOĞRAM
2015-12-01
Full Text Available Çocuklardaki iletişim sorunları aile bildirimleri, öğretmen raporları ve dil ve konuşma terapistleri (DKT tarafından yapılan değerlendirmeler ile saptanmaktadır. Dil ve konuşma bozukluklarının önlenmesi ve terapisinde işbirliği içinde bulunmaları gereken bu üçlü grubun konuya ilişkin görüş ve tutumları alanyazında önemli bulunmaktadır. Bu çalışmanın amacı, ebeveynlerin, öğretmenlerin ve DKT’lerin dil ve konuşma bozuklukları alanındaki sorumluluk ve rollerini nasıl algıladıklarını, dil ve konuşma bozukluğu olan çocuğun akademik ve sosyal başarısına yönelik tutumlarını, dil ve konuşma bozukluklarının nedenleri ve terapisine yönelik düşüncelerini betimlemektir. Çalışmaya 37 aile bireyi, 46 öğretmen ve 35 DKT katılmıştır. Anket yoluyla elde edilen veriler her grubun konuya ilişkin bilgisini ortaya koymak için karşılaştırılmıştır. Dil ve konuşma bozukluğu olan çocukların akademik/sosyal başarılarına yönelik tutumlarında diğer katılımcı gruplara göre öğretmenlerin, çocukların terapi gereksinimlerine yönelik tutumlarında ise ailelerin daha kararsız tutumlar geliştirdikleri dikkat çekmektedir.Dil ve konuşma bozukluklarının nedenleri ve terapi eksikliklerine yönelik bilgilerinde grupların öncelikli sıralamalarının farklılaştığı görülmüştür
Energy Technology Data Exchange (ETDEWEB)
NONE
1987-10-15
This book gives descriptions of basic of VE of construction industry including doing away with mannerism, necessity of cost reduction, management method of cost reduction, thinking of idea, target of VE, starting VE activity, technical method of VE of construction industry such as thinking of idea with brainstorming, function trade method, new brainstorming, MM method, morphology analysis and lateral thinking, cases of VE of construction industry.
International Nuclear Information System (INIS)
1987-10-01
This book gives descriptions of basic of VE of construction industry including doing away with mannerism, necessity of cost reduction, management method of cost reduction, thinking of idea, target of VE, starting VE activity, technical method of VE of construction industry such as thinking of idea with brainstorming, function trade method, new brainstorming, MM method, morphology analysis and lateral thinking, cases of VE of construction industry.
Robotlar İşlerimizi ve Ruhumuzu mu Çalacak?
Yılmaz, Fevzi
2018-01-01
Robotlar, bazen insan formunda bazen ise daha mekanik-elektronik araçlar olarak ekonomik hayatın içindeler. Dijital çağdayız ve robotlar artık kendilerine verilen yetkinlikler sayesinde insanların yapabildiği şeyleri gerçekleştirebiliyor. Robotların işsizliğe yol açacağı ve ekonomik eşitsizliği derinleştireceği sık sık gündeme gelmektedir. Bilim kurgu dizi konusu olan öldüren robotlar ve robotun kendini yapandan daha akıllı robotu üretmesi savı hep endişe vermiştir. Ünlülerden Stephen Hawking...
Tarım İşletmelerinde Buğday Tohumu Kullanımı ve Sorunları: Burdur ve Isparta İlleri Örneği
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Hülya Gül
2015-09-01
Full Text Available Çalışmanın temel hedefi Isparta-Burdur illerinde buğday üretimindeki tohum kullanım yapısının tespiti ve üretimin geliştirilmesidir. Araştırmada kullanılan birincil veriler, bölgede buğday yetiştiriciliği yapan işletmelerden anket yöntemi ile elde edilmiştir. Buğday yetiştiriciliği yapan 150 işletmeden elde edilen veriler 2011 üretim dönemine aittir. Buğday üretiminde işletme genel ortalamasında işletmecilerin karşılaştığı sorunların başında ürün fiyatının düşük olması, girdi fiyatlarının yüksekliği gelmektedir. İşletmecilerin buğday üretiminin geliştirilmesinin, üretimde kullanılan mazot, ilaç, gübre gibi girdi maliyetlerinin düşürülmesi ile sağlanabileceğini ifade etmişlerdir. Buğday tarımında tohum ilaçlaması bölgede işletmelerin %97,3’ünde yapılmaktadır. Buğday tarımında üretim sonrası buğday ürününün depolama durumu ise görüşülen işletmelerin %52,7’sinde söz konusudur. İşletmelerin %74,7’si yetiştirdiği buğday çeşidini bilmektedir. İşletmelerin %52’sinde de sertifikalı tohum kullanımının olduğu saptanmıştır. Sertifikalı tohum kullanım oranı Isparta ilinde daha yüksektir (%69,3. İstatistikî olarak da iller arasında sertifikalı tohum kullanımında farklılık bulunmaktadır. Bölgede işletmelerin sertifikalı tohum kullanımı konusunda yeterli bilgiye sahip olmadığı saptanmıştır. Dolayısıyla bu konuda yayımcılar tarafından üreticiye bilgi aktarımı gerekmektedir.
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Dilek Bayır
2000-12-01
Full Text Available In this study, socialization of libraries in Mediavel Europe has been examined by means of the growing of cities and movements of ideologies. Cities, as results of economic based changes, caused the appearance of merchantiles in produce and consumption flows. Cities, by selecting an area outside of feudal city walls, and by consisting new living habits which shows differances from village living habits took its place in Mediavel Feudal Regime. While cities consist their conceits, conceits consists the specialisatians which identifies the city from the village. Technologic developments, innovations, the movements of different social classes, the changes in produce and consumption models, movements of ideologies; carried Medieval Europe to Enlighment Period after very long and difficult experiements. While the man in "Enlighment Period" ideologically based on rationalism and critical thinking; it realized knowledge as a product of rationalism. That realisation gave start to the socialisation of libraries and books and books which includes the "knowledge" stating with the innovation of press, the gobalization of books and the movements in cities gave speed to the interaction between cultures and effected the extansion of knowledge in a positive way. While knowledge was socialized by means of the opportunities of cities, libraries became space which knowledge can easily reachable by society. Cities arosed in Middle ageesand by effecting social structures, they became an indirect effect for reaching of libraries to society and moneyfree service. Bu çalışmada Ortaçağ Avrupası'nda kütüphanelerin toplumsallaşma süreci, kent olgusu ve düşünsel hareketlilikler bağlamında irdelenmektedir. Kentler; toplumların ekonomik temelli değişim süreçlerinin bir uzantısı olarak üretim-tüketim akışı içinde tüccar (burjuvazi sınıfını yaratmıştır. Tüccarlar kendilerine surlar dışında bir mekan (yaşam alanı seçerek g
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Dilek Bayır
2000-09-01
Full Text Available In this study, socialization of libraries in Medieval Europe has been examined by means of the growing of cities and movements of ideologies. Cities, as results of economic based changes, caused the apperance of merchantiles in produce and consumption flows. Cities, by selecting an area outside of feudal city walls, and by consisting new living habits which shows differances from village living habits took its place in Medieval Feudal Regime. While cities consist their conceits, conceits consists the specialisatians which identifies the city from the village. Technologic developments, innovations, the movements of different social classes, the changes in produce and consumption models, movements of ideologies; carried Medieval Europe to Enlighment Period after very long and difficult experiements. While the man in "Enlighment Period" ideologically based on rationalism and critical thinking; it realized knowledge as a product of rationalism. That realisation gave start to the socialisation of libraries and books and books which includes the "knowledge" stating with the innovation of press, the gobalization of books and the movements in cities gave speed to the interaction between cultures and effected the extansion of knowledge in a positive way. While knowledge was socialized by means of the opportunities of cities, libraries became space which knowledge can easily reachable by society. Cities arosed in Middle ageesand by effecting social structures, they became an indirect effect for reaching of libraries to society and moneyfree service. Bu çalışmada Ortaçağ Avrupası'nda kütüphanelerin toplumsallaşma süreci, kent olgusu ve düşünsel hareketlilikler bağlamında irdelenmektedir. Kentler; toplumların ekonomik temelli değişim süreçlerinin bir uzantısı olarak üretim-tüketim akışı içinde tüccar (burjuvazi sınıfını yaratmıştır. Tüccarlar kendilerine surlar dışında bir mekan (yaşam alanı seçerek g
International Nuclear Information System (INIS)
Sperling, R.B.
1993-01-01
Value Engineering (VE) and Computer-Aided Design (CAD) can be used synergistically to reduce costs and improve facilities designs. The cost and schedule impacts of implementing alternative design ideas developed by VE teams can be greatly reduced when the drawings have been produced with interactive CAD systems. To better understand the interrelationship between VE and CAD, the fundamentals of the VE process are explained; and example of a VE proposal is described and the way CAD drawings facilitated its implementation is illustrated
Bazı Ekmeklik Buğday Çeşitlerinin Kalitesi
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Recai Ercan
2015-02-01
Full Text Available Bu çalışmada, ülkemizde yetiştirilen başlıca buğday çeşitlerinin fiziko-kimyasal, öğütme ve ekmekçilik özellikleri saptanmıştır. Araştırmada aynı çevrelerde 1987 ve 1988 yıllarında yetiştirilen 15 buğday çeşidi kullanılmış ve çeşitlerin kalitelerini belirlemek amacıyla fiziksel, kimyasal, reolojik testler ile ekmek yapma denemeleri yapılmıştır. Buğdayların ekmekçilik özeliği çeşit özelliklerine çok fazla bağlı bulunmaktadır. Buğday çeşidi hektolitre ağırlığı, camsılık ve farinogram özellikleri üzerinde önemli etkiye sahiptir. Fakat protein miktarı, un verimi üzerine etkisi azdır. Tüm teknolojik özellikler ele alındığında Bolal-2973, Odeskaya-51, Hawk (Şahin, Sadova-1 ve Katea-1 buğday çeşitlerinin diğerlerinden üstün olduğu anlaşılmıştır.
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Nur Gülümser İLKER
2017-06-01
Full Text Available İspanyol Edebiyatının Ortaçağ toplumu ve bireyi arasındaki çatışmayı ele almasıyla en önemli eserlerinden biri olan Celestina: Calisto ve Melibea’nın Trajikomedyası, Rönesans’a dönmüş yüzüyle de önem kazanmaktadır. Yazar Fernando de Rojas’ın ustalıkla ve incelikle yarattığı karakterler vasıtasıyla, dönemin birey algısına odaklanırken, toplumun normlarının bireyler üzerindeki üstünlüğüne tanık oluruz. Aynı zamanda kadına karşı olan bakış açısının da vurgulandığı eserde, evrensel konular gün yüzüne çıkarken, insan, doğasıyla ve içgüdüleriyle işlenerek okuyucuya sunulur. Eserde genç, tutkularının kölesi olmuş Calisto ve saf, geleneklerine bağlı Melibea’nın aşkıyla ve de yaşlı büyücü Celestina’nın tamahkârlığıyla insani duyguların aşırıya kaçması eleştirilir. Topluma uygun olmayan eylemler sonucunda cezalandırılan karakterleriyle eser, didaktik bir metin olma özelliği taşımaktadır. Çalışmanın konusu olarak sözü geçen eserdeki birey ve kadın, Ortaçağ ve Rönesans arasında kalmış olarak ele alınacak ve incelenecektir.
Directory of Open Access Journals (Sweden)
ONUR AYKAÇ
2016-12-01
Full Text Available Bu yazı, James Smith’in Asian Theatre Journal’da 2004 yılında yayımladığı “Karagöz and Hacivat: Projections of Subversion and Conformance” adlı makalesinin tercümesidir. Smith, İslam dünyasında tiyatro temsillerinin tarihini kısaca anlattıktan sonra, sözü Türklerde karagöz, Yunanlarda karagiozis adıyla bilinen gölge oyunlarına getirir. Bu oyunlara dair kısa tanıtıcı bilgiler verdikten sonra, Peter Burke’ün Popular Culture in Early Modern Europe (Erken Modern Avrupa’da Popüler Kültür adlı eserinde hemen her karnavalda görüldüğünü söylediği “yemek, cinsellik ve şiddet” unsurlarına karagöz oyunlarından örnekler verir. Akabinde, gölge oyununu Mikhail Bakhtin’in dinsel eğlence teorisi çerçevesinde inceler. Bilhassa, sözü edilen teoride yer alan “bir maskaraya taç giydirilip kral yapılması ve karnavalın sonunda sahte kralın tahttan indirilmesi hadisesi” ile “Hacivat tarafından önemli bir mevkie getirildikten sonra çevresindekileri alt etmeye çalışan ve sonunda bütün gücü elinden alınan Karagöz’ün durumu” arasında ciddi bir benzerlik olduğu kanısına varır. Son aşamada, gölge oyununun, ezilen toplum kitlesinin özkimliğini yeniden oluşturmadaki rolüne değinerek, meseleyi Türk ve Yunan halkları üzerinden örneklendirir. Bu yazı, hem Batılı eğlence kuramlarının karagöz ve karagiozis oyunlarına uygulanmış olması, hem de bu oyunların yeni bir özkimlik oluşturmada nasıl bir görev üstlendiğini göstermesi bakımından önemlidir.
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Muhammet KARAŞAHİN
2015-11-01
Full Text Available dozda karbondioksit uygulamalarının çim suyu verim ve besin değerleri üzerine etkilerini belirlemek amacıyla 01.03.2015 ile 01.08.2015 tarihleri arasında Karabük Üniversitesi Eskipazar Meslek Yüksekokulu Bitkisel ve Hayvansal Üretim Bölümü iklimlendirme odasında yürütülmüştür. Çalışmada; üç farklı karbondioksit dozu (Kontrol; 0, D1; 750, D2; 1500 ve D3; 2000 ppm yetiştirme ortamına uygulanarak, bitki verimi tohum oranı, bitki ve çim verimi, çim suyu verimi ve pH, bitki boyu ve kök uzunluğu, bitki ve çim kuru madde oranları, çim suyu enerji ve makro besin değerleri (rutubet, karbonhidrat, protein, yağ, diyet lif ve kül ile mineral madde (N, P, K, Ca, Mg, Fe, Cu, Mn, Zn ve Na içerikleri üzerine etkileri araştırılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre en yüksek bitki, çim ve çim suyu verimleri ile bitki boyu değerleri D1 uygulamasından elde edilmiştir. En yüksek kök uzunluğu değerleri D1 ve D3 uygulamalarından elde edilirken, en yüksek bitki kuru madde oranı değerleri kontrol, D2 ve D3 uygulamalarından elde edilmiştir. En yüksek yağ, Ca ve Fe içerikleri ise D3 uygulamasından elde edilmiştir. En yüksek Mn içerikleri kontrol ve D3 uygulamalarından elde edilirken, en yüksek Mg içerikleri D1, D2 ve D3 uygulamalarından elde edilmiştir. En yüksek Na içerikleri ise kontrol ve D1 uygulamalarından elde edilmiştir. Sadece en yüksek çim ve çim suyu verim değerleri elde etmek için D1 uygulaması tavsiye edilebilir niteliktedir.
ÖZDOĞAN, Metin
1986-01-01
Bu makalede açık işletmecilikte delme ve patlatma işlemlerinin günümüzdeki kuramsal ve pratik durumu sunulmaktadır. Kayanın mekanik olarak parçalanması bölümünde vurmalı ve dönmeli delme dizgeleri verilmiştir. Kayanın devinik olarak parçalanması başlığı altında ise patlatma incelenmiş ve patlatma işlemini etkileyen etmenler, patlatma kuşakları, yansıma kuramı, krater deneylerine değinilmiştir
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Tevfik SÜTÇÜ
2013-07-01
Full Text Available Yahya Kemal Beyatlı is amongst the eminent poets of 20th centuryTurkish Literature. Yahya Kemal, next to his involvement with thepolitical, social and historic events of his age, had attracted attention asa prominent and noticeable character in Turkish Literature. By virtue ofall these attributions Yahya Kemal was noted as a personality whocreated the best samples of Turkish poetry with his works. In additionto a diversified set of themes he employed in his poems, he also tookstage by virtue of the specific language, form and style features and thisdistinguishing character has been acknowledged and appreciated by theliterary researchers and critics of almost all ages.The aim in the literature courses in our educational institutions isto improve aesthetical tastes in poetry as well as all other literary genresand teach literary knowledge. As of 1924 alongside with the rest ofcurriculums, reform attempts in literature curriculums have also beeninitiated in our country. One of the trends in literature teaching duringRepublican Period was the necessity to select literary texts from theworks of modern artists. Hence it would be possible to teach studentshow to enjoy their reading and compare with the living samples of thelanguage. Additionally students would learn, comprehend and adoptcertain genres and forms through literary texts. It has always been aright decision to include Yahya Kemal’s works and texts that bear allthese features within the course books in all ages.This paper analyzes starting from which date and period YahyaKemal’s particular works found place in course books, which works ofthe poet were used to teach what kind of feelings and thoughts, whichconcepts and topics through which methods. From this point of viewthe topic of this research is exploring to what extent and on accounts ofwhich educational purposes Yahya Kemal and his works have beenpresented from the past till present day in the literature course booksthat are
Van Otlu Peynirinin Yapılışı ve Mikrobiyolojik, Fiziksel ve Kimyasal Nitelikleri
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Ahmet Kurt
2015-02-01
Full Text Available Bu araştırmada 10 adet taze Van Otlu peyniri örneklerine; mikrobiyolojik, fiziksel ve kimyasal analizler uygulanmıştır. Peynir teknolojisinde, sağlık, teknik ve ekonomik yönden önemli olan toplam koliform, süt asidi, lipolitik ve proteolitik mikroorganizmalarla maya ve küflerin sayısal değerleri yanında rutubet, yağ, yağsız kurumadde, kurumaddede yağ, protein, suda eriyen protein, kül, tuz, saf kül, kurumaddede tuz ve % asitlik oranları, peynir örneklerinde ayrı ayrı saptanmıştır. Elde edilen sonuçlara göre peynir yapımı çok dağınık ve ilkel karakter arz etmektedir. Peynirlerin yapımındaki farklı uygulamalar, teknik bilgi ve yöntem noksanlığı yüzünden, gerek mikrobiyolojik analiz ve gerekse fiziksel ve kimyasal analiz sonuçları örnekten örneğe önemli fraklılıklar göstermiştir. Peynir örneklerinde saptanan Koliform organizma sayıları, hem sağlık yönünden hem de peynirlerin olgunlaşmalarında sorunlara neden olabilecek düzeydedir.
VE for innovative cost reduction
International Nuclear Information System (INIS)
1987-07-01
This book deals with goal of value engineering characteristic of development details and development background of VE, the reason that VE is well appreciated, steps of VE process such as collection of basic information, selection of theme, organization of optimum team, item plan, function design, estimation and explanation of search result of values, item design, practical plan of innovative issue, VE reference data, and development of creative power.
Rovenich, Hanna; Song, Yin; Liebrand, Thomas W. H.; Masini, Laura; van den Berg, Grardy C. M.; Joosten, Matthieu H. A. J.; Thomma, Bart P. H. J.
2014-01-01
Resistance in tomato against race 1 strains of the fungal vascular wilt pathogens Verticillium dahliae and V. albo-atrum is mediated by the Ve locus. This locus comprises two closely linked inversely oriented genes, Ve1 and Ve2, which encode cell surface receptors of the extracellular leucine-rich repeat receptor-like protein (eLRR-RLP) type. While Ve1 mediates Verticillium resistance through monitoring the presence of the recently identified V. dahliae Ave1 effector, no functionality for Ve2 has been demonstrated in tomato. Ve1 and Ve2 contain 37 eLRRs and share 84% amino acid identity, facilitating investigation of Ve protein functionality through domain swapping. In this study it is shown that Ve chimeras in which the first thirty eLRRs of Ve1 were replaced by those of Ve2 remain able to induce HR and activate Verticillium resistance, and that deletion of these thirty eLRRs from Ve1 resulted in loss of functionality. Also the region between eLRR30 and eLRR35 is required for Ve1-mediated resistance, and cannot be replaced by the region between eLRR30 and eLRR35 of Ve2. We furthermore show that the cytoplasmic tail of Ve1 is required for functionality, as truncation of this tail results in loss of functionality. Moreover, the C-terminus of Ve2 fails to activate immune signaling as chimeras containing the C-terminus of Ve2 do not provide Verticillium resistance. Furthermore, Ve1 was found to interact through its C-terminus with the eLRR-containing receptor-like kinase (eLRR-RLK) interactor SOBIR1 that was recently identified as an interactor of eLRR-RLP (immune) receptors. Intriguingly, also Ve2 was found to interact with SOBIR1. PMID:24505431
Cabadak, Hülya
2008-01-01
Hücre çogalması ve hücre siklusunun ilerlemesi büyümenin kontrolünde rolü olan genlerin ekspresyonu ile baglantılıdır. Ökaryot hücre siklusuM(mitoz) G , S ve G fazlarından olusmaktadır. Bu süreçte hücre uyarımı ve büyüme meydana gelir veya hücre G fazında durmaktadır. Hücre siklusunda G -S geçisinde, G -Mgeçisinde ve metafaz-anafaz geçisinde kontrol noktaları bulunmaktadır. Hücre siklusu siklin bagımlı kinazlar (cdk, katalitik altbirim) ve siklin (cyc, düzenleyici altbirim) tarafı...
Europe : where are its cultural borders?
Helmond, van F.J.M.G.; Ulijn, J.M.
2010-01-01
In this essay it is stated that Europe fundamen tally is a cultural phenomenon: an idealistic image of European community and identity. Which implicates that Europe is far from perfect and completed. Europe is a destiny as well as a wish -dream. 0.1 On the every-day surface the image of the
Çeşitli Ekmeklerin Protein, Yağ, Nem, Kül, Karbonhidrat ve Enerji Değerleri
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Nilgün Karaağaoğlu
2015-02-01
Full Text Available Araştırma, Ankara il merkezinden elde edilen 33 ekmek üzerinde gerçekleştirilmiştir. Ekmeklerden alınan ikili veya üçlü örneklerde kül, nem, yağ ve azot (N tayini yapılmıştır. Analiz sonucunda elde edilen N miktarları, tahıl çeşitleri için önerilen katsayılar ile çarpılarak protein miktarları belirlenmiştir. Karbonhidrat ve enerji değerleri ise hesaplanarak bulunmuştur. Beyaz (BE, tam buğday ve köy (TE, kepekli (KE, yulaf (YE ve çavdar (ÇE olmak üzere 5 grupta toplanan ekmek çeşitlerinin protein miktarları arasındaki fark önemli bulunmamıştır (p>0.05. KE grubundaki ekmeklerin yağ miktarı en düşük düzeydedir ve YE ile TE grubundaki ekmeklerle arasındaki fark önemlidir (p<0.05. TE ve KE grubundaki ekmeklerdeki kül miktarı, BE grubundakilerden daha yüksektir (p<0.05. Sonuçlar, beyaz ekmeklerin yapımında kullanılan unlarda, öğütme sırasında kayıpların oluştuğunu göstermektedir. Tam buğday, kepekli, yulaf ve çavdar ekmekleri, içerdikleri diyet posası türleri ve miktarları da düşünüldüğünde, sağlık üzerindeki olumlu etkileri nedeniyle beyaz ekmeğe göre daha iyi seçeneklerdir.
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Berrin Özkaya
2015-02-01
Full Text Available Araştırmada 5 farklı durum buğdayının, bunlardan mahalli ve laboratuvar koşullarında yapılan bulguların bazı kimyasal özellikleri ile tiamin, riboflavin ve mineral içerikleri karşılaştırılmıştır. Buğdayların yapımı sırasında buğdayların tiamin, özellikle de riboflavin miktarları azalmıştır. Mahalli koşullarda yapılan bulgurların tiamin ve riboflavin miktarları laboratuvarda yapılanlara kıyasla biraz düşük çıkmıştır. Bulgurların mineral içerikleri (Fe, Cu, Zn, Mn, Ca ve Mg miktarları yapıldıktan buğdaylara kıyasla daha düşük çıkmış, mahalli ve laboratuvar koşullarında yapılan bulgurların mineral madde miktarlarında önemli bir fark görülmemiştir.
Gıdalar ve Mikrobiyolojik Riskler I
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Velittin Gürgün
2015-02-01
Full Text Available Enfeksiyona neden olan ve toksijenik mikroorganizmalarla bulaşan gıdaların tüketilmesi sonucu görülen hastalıklar, acı çekmenin ve ölümlerin en önemli nedenlerinden biridir (Alen ve Kaferstein, 1983. Afrika ve Latin Amerika ile Çin dışındaki Asya ülkelerindeki 5 yaşın altındaki çocuklarda, yılda bir milyarın üzerinde gastroenterik vakaların görüldüğü ve kontamine gıdaların tüketilmesi nedeni ile de bu çocuklardan en az beş milyonunun öldüğü tahmin edilmektedir (Kaferstien ve Sims, 1987. Meksika ve Tayland gibi ülkelerde 0-4 yaş grubun çocukların, en az yarısının Campylobacter’in neden olduğu bağırsak enfeksiyonuna yakalandıkları sanılmaktadır. Avrupa’da ise gıdalardan kaynaklanan hastalıklar, solunum hastalıklarından sonra ikinci sırada yer almakta olup, bir çok Avrupa ülkesinde akut gastro-enteritis hastalığının yılda bir milyon kişiden ellibininde görüldüğü, hatta Hollanda’da bu oranın üçyüzbin olduğu tespit edilmiş bulunmaktadır (Guiguet vd. 1992; Notermans ve Van Der Giessen, 1993. Amerika Birleşik Devletleri için yürütülen tahminlerin bu sayıların da üstünde olduğu ve her yıl ABD’de bir milyon kişiden üçyüzellibin kişinin akut gastroenterik hastalıklara uğradıkları ve bunun da ağırlıklı olarak kontamine gıdalardan kaynaklandığı varsayılmaktadır (Archer ve Kvenberg, 1985. Her ne kadar gelişmiş ülkelerde görülen gıda kaynaklı hastalıklar gelişmekte olan ülkelerdekine göre oldukça düşükse de, sıkça kronikleşerek romatizmal hastalıklar (ankylosing spondylitis ve Reiter’s sendromu beslenme ve emilim bozukluğu problemleri, hemolotik-üremik sendromlar (Escherichia coli’nin özellikle 0157: H7 serotipinin ürettiği verotoksinden dolayı, damar sertliği (atherosclerosis ve Campylobacter türlerinin enfeksiyonunu takiben görülen Guillain-Barre sendromu sonucunu doğurmaktadır (Archer, 1984, 1987; Archer ve
Broermann, Andre; Winderlich, Mark; Block, Helena; Frye, Maike; Rossaint, Jan; Zarbock, Alexander; Cagna, Giuseppe; Linnepe, Ruth; Schulte, Dörte; Nottebaum, Astrid Fee
2011-01-01
We have recently shown that vascular endothelial protein tyrosine phosphatase (VE-PTP), an endothelial membrane protein, associates with VE-cadherin and is required for optimal VE-cadherin function and endothelial cell contact integrity. The dissociation of VE-PTP from VE-cadherin is triggered by vascular endothelial growth factor (VEGF) and by the binding of leukocytes to endothelial cells in vitro, suggesting that this dissociation is a prerequisite for the destabilization of endothelial cell contacts. Here, we show that VE-cadherin/VE-PTP dissociation also occurs in vivo in response to LPS stimulation of the lung or systemic VEGF stimulation. To show that this dissociation is indeed necessary in vivo for leukocyte extravasation and VEGF-induced vascular permeability, we generated knock-in mice expressing the fusion proteins VE-cadherin-FK 506 binding protein and VE-PTP-FRB* under the control of the endogenous VE-cadherin promoter, thus replacing endogenous VE-cadherin. The additional domains in both fusion proteins allow the heterodimeric complex to be stabilized by a chemical compound (rapalog). We found that intravenous application of the rapalog strongly inhibited VEGF-induced (skin) and LPS-induced (lung) vascular permeability and inhibited neutrophil extravasation in the IL-1β inflamed cremaster and the LPS-inflamed lung. We conclude that the dissociation of VE-PTP from VE-cadherin is indeed required in vivo for the opening of endothelial cell contacts during induction of vascular permeability and leukocyte extravasation. PMID:22025303
Kuramsal ve İşlevsel Dil Öğretiminde Tiyatronun Rolü ve Önemi
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Gıyasettin AYTAŞ
2017-10-01
Full Text Available Tiyatro bir sanat faaliyeti olmanın yanında etkili bir iletişim aracıdır. En eski dönemlerden bu yana, hatta insanlığın varlığından itibaren tiyatrodan ve onun etkililiğinden söz etmek olasıdır. Dil edinim süreçleri ile ilgili görüşler birbirinden farklı olmakla birlikte, dilin kullanımında en temel gösterge iletişim ihtiyacıdır. Bununla birlikte dil aynı zamanda bir temsil göstergesidir. Onun aracılığı ile aidiyet ve mensubiyetler hakkında hüküm verilir. Bireyin sosyal ve siyasal özelliklerinin yanında, karakteristik özelliklerini de kullandığı dil aracılığı ile tespit edebilmekteyiz. Tiyatro bu farklılıkların her birini bir arada sergileyen ve somut bir göstergeye dönüştüren bir araç olarak karşımıza çıkmaktadır. Tiyatro yaşanmışlıkları bir araya getirerek iletişim çeşitliliğini ve zenginliğini ortaya koyar. Hayatın hem var olanını hem de olması gerekenlerini birlikte sunar. Her ne kadar bir durum veya olay sonsuz olarak değerlendirilmesi mümkün değilse de tiyatro bu mümkün olmayana varsayımlar açısından yaklaşır. İnsan davranışlarının bilinçli ve bilinçsiz olmak üzere iki göstergesi bulunmaktadır. Bu iki durumla ilgili iletişim yeterliliklerini ve farklılıklarını tiyatro aracılığı ile birlikte görebiliriz. Güzel sanatların hemen tamamını bir arada ve birlikte içinde barındıran tiyatro, bütün dil aşamaların birlikte ve bir arada sunar. Hem iç hem de dış konuşmanın bütün inceliklerini birlikte sunan ve bu özelliği ile karşılıklı ifade çeşitliliğini tiyatro birlikte sunar. İletişim ve dil ediniminde tiyatronun önemini ve gerekliliğini anlamak ve sorgulamak için tiyatronun işlevsel özelliğinden bütün ayrıntıları ile yararlanmak kaçınılmazdır.
40 CFR 35.926 - Value engineering (VE).
2010-07-01
... 40 Protection of Environment 1 2010-07-01 2010-07-01 false Value engineering (VE). 35.926 Section... engineering (VE). (a) Value engineering proposal. All step 2 grant applications for projects having a... completion of VE analysis and submittal of VE summary reports). (b) Value engineering analysis. For projects...
The genetic history of Ice Age Europe
Fu, Qiaomei; Posth, Cosimo; Hajdinjak, Mateja; Petr, Martin; Mallick, Swapan; Fernandes, Daniel; Furtwängler, Anja; Haak, Wolfgang; Meyer, Matthias; Mittnik, Alissa; Nickel, Birgit; Peltzer, Alexander; Rohland, Nadin; Slon, Viviane; Talamo, Sahra; Lazaridis, Iosif; Lipson, Mark; Mathieson, Iain; Schiffels, Stephan; Skoglund, Pontus; Derevianko, Anatoly P.; Drozdov, Nikolai; Slavinsky, Vyacheslav; Tsybankov, Alexander; Cremonesi, Renata Grifoni; Mallegni, Francesco; Gély, Bernard; Vacca, Eligio; González Morales, Manuel R.; Straus, Lawrence G.; Neugebauer-Maresch, Christine; Teschler-Nicola, Maria; Constantin, Silviu; Moldovan, Oana Teodora; Benazzi, Stefano; Peresani, Marco; Coppola, Donato; Lari, Martina; Ricci, Stefano; Ronchitelli, Annamaria; Valentin, Frédérique; Thevenet, Corinne; Wehrberger, Kurt; Grigorescu, Dan; Rougier, Hélène; Crevecoeur, Isabelle; Flas, Damien; Semal, Patrick; Mannino, Marcello A.; Cupillard, Christophe; Bocherens, Hervé; Conard, Nicholas J.; Harvati, Katerina; Moiseyev, Vyacheslav; Drucker, Dorothée G.; Svoboda, Jiří; Richards, Michael P.; Caramelli, David; Pinhasi, Ron; Kelso, Janet; Patterson, Nick; Krause, Johannes; Pääbo, Svante; Reich, David
2016-01-01
Modern humans arrived in Europe ~45,000 years ago, but little is known about their genetic composition before the start of farming ~8,500 years ago. We analyze genome-wide data from 51 Eurasians from ~45,000-7,000 years ago. Over this time, the proportion of Neanderthal DNA decreased from 3–6% to around 2%, consistent with natural selection against Neanderthal variants in modern humans. Whereas the earliest modern humans in Europe did not contribute substantially to present-day Europeans, all individuals between ~37,000 and ~14,000 years ago descended from a single founder population which forms part of the ancestry of present-day Europeans. A ~35,000 year old individual from northwest Europe represents an early branch of this founder population which was then displaced across a broad region, before reappearing in southwest Europe during the Ice Age ~19,000 years ago. During the major warming period after ~14,000 years ago, a new genetic component related to present-day Near Easterners appears in Europe. These results document how population turnover and migration have been recurring themes of European pre-history. PMID:27135931
The genetic history of Ice Age Europe.
Fu, Qiaomei; Posth, Cosimo; Hajdinjak, Mateja; Petr, Martin; Mallick, Swapan; Fernandes, Daniel; Furtwängler, Anja; Haak, Wolfgang; Meyer, Matthias; Mittnik, Alissa; Nickel, Birgit; Peltzer, Alexander; Rohland, Nadin; Slon, Viviane; Talamo, Sahra; Lazaridis, Iosif; Lipson, Mark; Mathieson, Iain; Schiffels, Stephan; Skoglund, Pontus; Derevianko, Anatoly P; Drozdov, Nikolai; Slavinsky, Vyacheslav; Tsybankov, Alexander; Cremonesi, Renata Grifoni; Mallegni, Francesco; Gély, Bernard; Vacca, Eligio; Morales, Manuel R González; Straus, Lawrence G; Neugebauer-Maresch, Christine; Teschler-Nicola, Maria; Constantin, Silviu; Moldovan, Oana Teodora; Benazzi, Stefano; Peresani, Marco; Coppola, Donato; Lari, Martina; Ricci, Stefano; Ronchitelli, Annamaria; Valentin, Frédérique; Thevenet, Corinne; Wehrberger, Kurt; Grigorescu, Dan; Rougier, Hélène; Crevecoeur, Isabelle; Flas, Damien; Semal, Patrick; Mannino, Marcello A; Cupillard, Christophe; Bocherens, Hervé; Conard, Nicholas J; Harvati, Katerina; Moiseyev, Vyacheslav; Drucker, Dorothée G; Svoboda, Jiří; Richards, Michael P; Caramelli, David; Pinhasi, Ron; Kelso, Janet; Patterson, Nick; Krause, Johannes; Pääbo, Svante; Reich, David
2016-06-09
Modern humans arrived in Europe ~45,000 years ago, but little is known about their genetic composition before the start of farming ~8,500 years ago. Here we analyse genome-wide data from 51 Eurasians from ~45,000-7,000 years ago. Over this time, the proportion of Neanderthal DNA decreased from 3-6% to around 2%, consistent with natural selection against Neanderthal variants in modern humans. Whereas there is no evidence of the earliest modern humans in Europe contributing to the genetic composition of present-day Europeans, all individuals between ~37,000 and ~14,000 years ago descended from a single founder population which forms part of the ancestry of present-day Europeans. An ~35,000-year-old individual from northwest Europe represents an early branch of this founder population which was then displaced across a broad region, before reappearing in southwest Europe at the height of the last Ice Age ~19,000 years ago. During the major warming period after ~14,000 years ago, a genetic component related to present-day Near Easterners became widespread in Europe. These results document how population turnover and migration have been recurring themes of European prehistory.
47 CFR 97.513 - VE session manager requirements.
2010-10-01
... 47 Telecommunication 5 2010-10-01 2010-10-01 false VE session manager requirements. 97.513 Section... SERVICES AMATEUR RADIO SERVICE Qualifying Examination Systems § 97.513 VE session manager requirements. (a) A VE session manager may be selected by the VE team for each examination session. The VE session...
International Nuclear Information System (INIS)
1987-07-01
This book tells of synopsis of production process of VE(value engineering), object selection method and establishment of target, collection of object information, design of function, write improvement suggestion, evaluation of improvement suggestion, all sorts of worksheets of production process of VE, explanation of IE, explanation of PERT.
How is Europe positioned for a re-emergence of Schmallenberg virus?
Stavrou, Anastasios; Daly, Janet M; Maddison, Ben; Gough, Kevin; Tarlinton, Rachael
2017-12-01
Schmallenberg virus (SBV) caused a large scale epidemic in Europe from 2011 to 2013, infecting ruminants and causing foetal deformities after infection of pregnant animals. The main impact of the virus was financial loss due to restrictions on trade of animals, meat and semen. Although effective vaccines were produced, their uptake was never high. Along with the subsequent decline in new SBV infections and natural replacement of previously exposed livestock, this has resulted in a decrease in the number of protected animals. Recent surveillance has shown that a large population of naïve animals is currently present in Europe and that the virus is circulating at a low level. These changes in animal status, in combination with favourable conditions for insect vectors, may open the door to the re-emergence of SBV and another large scale outbreak in Europe. This review details the potential and preparedness for SBV re-emergence in Europe, discusses possible co-ordinated sentinel monitoring programmes for ruminant seroconversion and the presence of SBV in the insect vectors, and provides an overview of the economic impact associated with diagnosis, control and the effects of non-vaccination. Copyright © 2017 Elsevier Ltd. All rights reserved.
İNOVASYON VE İNOVASYON GÖSTERGELERİ: AB ÜLKELERİ VE TÜRKİYE KARŞILAŞTIRMASI
ŞAHİNLİ, Mehmet Arif; KILINÇ, Efecan
2013-01-01
Literatürde inovasyonu ölçen ve ülkelerin inovasyon performanslarını ortaya koyan birçok gösterge bulunmaktadır. Bilgi yoğun sektörlerdeki istihdam, Toplam Faktör Verimliliği (TFV), AR&GE harcamaları, patent başvuru ve tescil sayıları, girişimci, araştırmacı ve teknisyen sayıları, ileri teknoloji ihracatı, royalti ve lisans ücretleri, endüstri katma değeri, inovasyon kapasitesi ile Bilgi ve İletişim Teknolojileri (BİT)’nin ihracatı bu göstergelerden bazılarıdır. İnovasyonun en önemli ...
Uygulamalı Bilimler ve Mühendislik
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Recep BAKIŞ
2011-12-01
Full Text Available Bu makalede, sanayi, tarım ve evsel atık sularla yoğun bir şekilde kirletilen Porsuk çayı ve havzasındaki yüzeysel ve yeraltı suyu kirlilik düzeyi araştırılmıştır. Bu amaçla, Porsuk çayı boyunca ve havza içinden 20 istasyon seçilerek, 2 yıl boyunca mevsimsel yüzeysel ve yeraltı su örnekleri alınmıştır. Yüzeysel sularda toplam 18, yeraltı sularında ise toplam 15 parametre analiz edilmiştir. Elde edilen sonuçlar, mevsimsel değişikliklerin sebebine bakılmaksızın, Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği Kıta İçi Su Kaynakları sınıfları ve uluslar arası standartlarla karşılaştırılmıştır. Porsuk çayı ve havzasındaki hem yüzey suyunun hem de yeraltı suyunun IV. Kalite su sınıfında olduğu tespit edilmiştir
Farklı Yetiştirme Ortamlarının Pleurotus eryngii Mantarının Gelişimi ve Verimi Üzerine Etkileri
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Beyhan Kibar
2016-05-01
Full Text Available Bu çalışma farklı yetiştirme ortamlarının Pleurotus eryngii mantarının misel gelişim süresi, ilk hasat süresi, verim ve biyolojik etkinliği üzerine etkilerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Çalışmada buğday sapı (BS, mısır sapı (MS, kavak talaşı (KT ve çaşır bitki artığı (ÇBA ortamları tek başlarına ve bu ortamlara %20 oranında buğday kepeği (BK ve çeltik kepeği (ÇK ilave edilerek hazırlanan toplam 12 farklı yetiştirme ortamı kullanılmıştır. Buğday sapından (%100 buğday sapı hazırlanan yetiştirme ortamı kontrol olarak ele alınmıştır. Yetiştirme ortamların özelliklerinin belirlenmesi amacıyla sterilizasyon sonrasında değişik yetiştirme ortamlarından alınan örneklerde pH, nem, kül, C, N ve C:N oranı tespit edilmiştir. Farklı yetiştirme ortamlarında misel gelişim süresi, ilk hasat süresi, verim ve biyolojik etkinlik oranı belirlenmiştir. Misel gelişim süresi (gün, ilk hasat süresi (gün, verim (g/100 g ortam ve biyolojik etkinlik (% bakımından yetiştirme ortamları arasındaki farklılık istatistiki olarak çok önemli (P<0.01 bulunmuştur. Çalışmanın sonucunda en kısa misel gelişim süresi ve ilk hasat süresi MS ortamında belirlenirken, en uzun misel gelişim süresi ve ilk hasat süresi BS+PK ortamında gözlenmiştir. En yüksek verim ve biyolojik etkinlik MS ortamından (sırasıyla 24.4 g/100 g ortam ve %81.33 elde edilmiştir. Onu istatistiksel olarak MS ortamı ile aralarında fark bulunmayan ÇBA, MS+PK, BS+BK ve ÇBA+PK ortamları izlemiştir. Buna karşılık, en düşük verim ve biyolojik etkinlik değerleri ise sırasıyla BS+PK, KT ve BS ortamlarında bulunmuştur. Doğu Anadolu Bölgesi’nde bol bulunan ve kolayca temin edilebilen çaşır bitki artıklarının tek başına ya da buğday veya çeltik kepeği ile karıştırılarak P. eryngii yetiştiriciliğinde kullanılabileceği sonucuna varılmıştır.
El’ Lisickij grafico costruttivista. La rivista “Vešč’-Gegenstand-Objet”
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Alice Bravin
2016-02-01
Full Text Available This paper analyzes the graphic design of the international art journal “Vešč’-Gegenstand-Objet”, published in Berlin in 1922 by the Russian architect, painter, photographer and designer Lazar’ Markovič Lisickij (1890-1941, better known as El’ Lisickij, together with the Russian writer Il’ja Grigor’evič Èrenburg (1891-1967.Although it lasted only three issues (issues one and two were combined in a single volume which appeared in March/April 1922, while the last number appeared in May 1922, “Vešč’” had a strong influence on contemporary art. It was published in German, French and Russian and was meant both as a bridge between Russia and Europe after the years of war and revolution and as a symbol of the beginning of a new creative era. Mainly focusing on new Suprematist and Constructivist works, the journal included essays on several fields of art such as literature, cinema, theatre, painting, sculpture, architecture and music.In this paper I focus on the innovative graphic design of the two volumes of “Vešč’” entirely realized by El’ Lisickij. Referring to his own theories about book design, Lisickij created a functional and innovative layout and a striking cover, challenging the traditional graphic design practice by using exclusively standard typographic elements such as punctuation marks, typographic lines, geometric forms and typesetting.
Davras Dagı (Isparta ve Çevresinin Orman ve Çalı Vejetasyonu
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Coşkun SAĞLAM
2009-04-01
Full Text Available Bu vejetasyon çalısması, 2002-2005 yılları arasında Batı Toroslar'da yer alan Davras Dagı ve çevresinde gerçeklestirildi. Vejetasyon Braun-Blanquet (1964 metoduna göre analiz edilerek orman ve çalı vejetasyonuna ait yedi birlik tespit edildi. Bunlardan bes tanesi yenidir. Orman vejetasyonu: Sınıf : Quercetea pubescentis (Oberd, 1948 Doing Kraft, 1955 Ordo : Querco – Cedretalia libani Barbéro, Loisel ve Quézel, 1974 1. Minuartio globulosi – Juniperetum excelsae ass. nova 2. Sileno squamigeri – Quercetum cerridis ass. nova 3. Astragalo oxytropifolii – Pinetum caramanicae ass. nova Alyans : Lonicero nummulariaefoliae – Cedrion libani Quézel, Barbéro ve Akman 1978 4. Veronico syriaci – Cedretum libani ass. nova 5. Diantho cibrarii – Quercetum vulcanicae Kurt et al. 1996 Sınıf : Quercetea ilicis Br.-Bl., 1947 Ordo : Quercetalia ilicis Br.-Bl., 1947, Rivaz Martinez, 1974 Alyans : Quercion cocciferae Quézel, Barbéro, Akman, 1978 6. Hyperico polyphylli – Pinetum brutiae ass. nova Çalı Vejetasyonu: Sınıf : Quercetea pubescentis (Oberd, 1948 Doing Kraft, 1955 Ordo : Querco – Cedretalia libani Barbéro, Loisel ve Quézel, 1974 7. Astragalo atropurpureus– Quercetum cocciferae Kargıoglu, 19
Bański, Jerzy
2013-01-01
The aim of this article is to evaluate the effect of contemporary transformations in the population of Central European countries on climate change, in addition to singling out the primary points of interaction between demographic processes and the climate. In analyzing the interactions between climate and demographics, we can formulate three basic hypotheses regarding the region in question: 1) as a result of current demographic trends in Central Europe, the influence of the region on its climate will probably diminish, 2) the importance of the "climatically displaced" in global migratory movements will increase, and some of those concerned will move to Central Europe, 3) the contribution of the region to global food security will increase. In the last decade most of what comprises the region of Central Europe has reported a decline in population growth and a negative migration balance. As a process, this loss of population may have a positive effect on the environment and the climate. We can expect ongoing climate change to intensify migration processes, particularly from countries outside Europe. Interactions between climate and demographic processes can also be viewed in the context of food security. The global warming most sources foresee for the coming decades is the process most likely to result in spatial polarization of food production in agriculture. Central Europe will then face the challenge of assuring and improving food security, albeit this time on a global scale.
Probiyotik Mayalar ve Özellikleri
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Hatice Yıldıran
2017-10-01
Full Text Available Probiyotikler tüketicinin sağlığı üzerinde olumlu etkileri olan mikroorganizmalardır. Probiyotik uygulamalarının sağlık üzerine etkileri hakkında yapılmış pekçok araştırma bulunmaktadır. En yaygın kullanılan probiyotik bakteriler; bifidobakteriler ve laktobasiller, laktokoklar ve streptokoklar gibi laktik asit bakterileridir. İnsanlar için probiyotik olarak kullanılan mikroorganizmalar arasında ayrıca mayalar, basiller ve enterokoklar da bulunmaktadır. Probiyotik mayalar son yıllarda bilim insanları için ilgi çekici bir alan olmuştur. Yapılan bazı çalışmalar Saccharomyces cinsine ait türlerin antibakteriyel ve probiyotik özelliklere sahip olabileceklerini göstermiştir. Saccharomyces boulardii yıllardır insanları farklı gastrointestinal rahatsızlıklarından korumak veya hastalıklardan iyileştirmek amacıyla probiyotik olarak kullanılan, patojenik olmayan bir mayadır. S. boulardii özellikle ilaç endüstrisinde genellikle liyofilize formda kullanılmaktadır. Yapılan bu derleme çalışmasında probiyotikler, mayaların probiyotik olma özellikleri ve probiyotik mayaların kullanım alanları hakkında bilgiler verilmiş ve bu alanda yapılan araştırmalardan örnekler sunulmuştur.
Kedi ve Köpeklerde Diabetes Mellitus.
ŞİMŞEK, Aynur; İÇEN, Hasan
2008-01-01
Diabetes mellitus polidipsi, poliüri ve polifaji gibi klinik bulgularla karakterize endokrin bir hastalıktır. Bu derlemede, kedi ve köpeklerde yaygın olan hastalığın etiyoloji, patogenezis, kliniklaboratuar bulguları, tanı, ayırıcı tanı ve sağaltımına yönelik bilgilerin verilmesi amaçlanmıştır
Financing, recycling, PR: solutions from Europe
Energy Technology Data Exchange (ETDEWEB)
1976-06-01
Foratom Congress, the gathering of Europe's nuclear industry forums, performs an important review of the major difficulties and issues challenging the nuclear industry. Some of the problems such as financing and public relations which dominated discussions during the three-day meeting in Madrid are described. The Pu recycling situation in Europe is also considered.
This has been a truly remarkable seven days for CERN. Things have moved so fast that it has sometimes been hard to separate fact from fiction – all the more so since facts have often seemed too good to be true. It’s been a week of many firsts. Monday was the first time we’ve had two captured beams in the LHC. It’s the first time the LHC has functioned as a particle accelerator, boosting particles to the highest beam energy so far achieved at CERN. And it’s been a week in which we’ve seen the highest energy proton-proton collisions ever produced at CERN: our last hadron collider, the SPS was a proton-antiproton collider, a technically simpler machine than the LHC. This week’s successes are all the more remarkable precisely because of the complexity of the LHC. Unlike the SPS collider, it is two accelerators not one, making the job of commissioning nearly twice as difficult. I’d like to express my heartfelt thanks and congra...
Yerelden Evrensele Japon Anime ve Manga Sanatı
TAŞ ALİCENAP, Çiğdem
2014-01-01
Anime ve manga kültürü Uzakdoğu çizgi roman sanatının yoğun üretimi, tarih, din, kültür ve felsefenin konulara yansıması ve Batı çizgi film ve çizgi romanlarından ayrılan farklı tarzlarıyla araştırılması ve öğrenilmesi gereken değerler içermektedir. Japonya’ da çizgi film sanatının Batı’ daki Disney gibi bir endüstrinin dışında bu denli özgün ve başarılı örnekleri elbette o sanatçıların yetiştiği kültürün, tarihin, sanatın ve felsefi değerlerin olduğu kadar eski...
Rizâeddin b. Fahreddin ve Kütüb-i Sitte ve Müellifleri adlı eseri
KHAZİEV, Rinat
2015-01-01
Tez bir Girişten ve üç bölümden oluşmaktadır. Girişte tezin içerdiği bilgiler ve hazırlanmasında izlenen yöntem hakkında bilgiler verilmiştir.Tezin birinci bölümünde Rizâeddin b. Fahreddin’in hayatına dair bilgiler sunulmuştur. Onun şahsiyeti, âlimliği, başmuharrirliği ve sosyal faaliyetleri gösterilmiştir. Diğer taraftan da onun hayatı, ilmi tahsili, hocaları ve eserleri ele alınmıştır.Araştırmanın ikinci bölümde Rizâeddin b. Fahreddin’n Hadis ilmine bakışı ve yaklaşımı tahlil edilm...
The Army Air Forces in World War II. Volume 3. Europe: Argument to V-E Day, January 1944 to May 1945
1983-01-01
ters, dispatching 3 2 8 heavy bombers and I 6 groups of fighters to drop more than 1,000 tons on the Troyes , Reims, Brussels, LiCge, Sarre...American bombers, nine of which were shot down on this occasion. On 3 0 May the Eighth attacked Troyes , Reims, and Brussels, and on 4 June it bombed...concentrated on forcing Seine crossings to the south where it passed the river barrier at Melun and Fontainebleau on the 24th an’d a t Troyes a day
Tanenler ve Hayvan Besleme Üzerine Etkileri
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Esin Ünver
2014-06-01
Full Text Available Tanenler; bitkilerin yapısında doğal olarak bulunan, kendilerini patojen mikroorganizmalara ve virüslere karşı korumak için ürettikleri fenolik bileşiklerdir. Hayvan besleme açısından ise tanenler; hayvanın türü, fizyolojik durumu, tanenin yapısı ve miktarına bağlı olarak olumlu ve olumsuz etkilere sebep olabilmektedirler. Bu çalışmanın amacı; tanenler, etkileri ve hayvan beslemede kullanımları ile ilgili bir derleme sunmaktır.
Fehmi, Özgüner; Özcankaya, Ramazan; Delibaş, Namık; Koyu, Ahmet; Çalışkan, Sadettin
2009-01-01
SüleymanDemirel Üniversitesi TIP FAKÜLTESİ DERGİSİ: 1995 Aralık; 2(4) Melatonin ve Klinik Önemi Fehmi Özgüner Ramazan Özcankaya Namık Delibaş Ahmet Koyu Sadettin Çalışkan . Özet Melatonin karanlık periyotta sentezlenir ve salınır, ayrıca karanlığın süresi hakkındaki bilginin değerlendirilmesine aracılık eder. Melatonin sirkadiyan ritmi, gençlerde oldukça düzenlidir, yaşlılıkta sıklıkla siklus bozulma gösterir ve bir hipomelatoninemi sendromu ola...
Tom Stoppard'ın Rosencrantz ve Guildenstern Öldüler Adlı Oyununda Mizah ve Kader
Erkan, Ayça Ülker
2016-01-01
Bu çalışmanın amacı karakterlerin kimlik arayışından kaynaklanan fiziksel mizahı tartışmak ve oyundaki ölüm/şans/kader/gerçeklik/yanılsama gibi temaların Rosencrantz ve Guildenstern’nin varoluşçu hayatlarında nasıl işlediğini göstermektir. Mizah, bu trajikomedinin analiz edilmesinde önemli bir rol oynar. Absürd Tiyatro, insanlık durumundaki saçmalığı ifade eder, rasyonel aygıtların kullanımını terk eder, insanın trajik kaybolmuşluk duygusunu yansıtır ve insanlık durumu olan hayat ve ölümle il...
Kabartma Tozları ve Unlu Mamullerde Kullanımları
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Halef Dizlek
2015-02-01
Full Text Available Kabartma tozları unlu mamullerin üretiminde yaygın bir kullanım alanına sahiptir. Özellikle kek, bisküvi gibi yumuşak buğday unu ile üretilen ürünlerin karakteristik iç yapılarının oluşmasında kullanılırlar. Genellikle bileşimlerinde tek alkali bileşen (sodyum bikarbonat, bir ya da daha fazla sayıda asidik tuz ve dolgu maddesi (mısır nişastası bulunur. Sulu ortamda bikarbonatın asitle reaksiyona girmesi sonucu oluşan CO2 gazı ürünün kabarmasını sağlar, bunun yanı sıra hazmını kolaylaştırır ve albenisini arttırır.
Uygulamalı Bilimler ve Mühendislik
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Recep BAKIŞ
2012-06-01
Full Text Available Türkiye’de enerji ihtiyacı, ülkenin öz kaynaklarından karşılanamadığı için yurt dışından ithal edilmektedir. Oysa Türkiye’nin zengin yenilenebilir su kaynakları vardır. Bu makalede, Nehil Çayının (Zap suyu alt havzası sahip olduğu hidroelektrik enerji potansiyeli, bu kaynağın efektif kullanımına ve böylece ülkenin enerji açığını kısmen kapatmaya yönelik olarak araştırılmıştır. Araştırma, Coğrafi Bilgi Sistemleri (GIS ve Uzaktan Algılama metotları kullanılarak yapılmıştır. Ön araştırmaya göre, Nehil Çayı havzasında bir adet barajın planlaması yapılmış ve bu barajın olası maliyetleri ve buradan temin edilebilecek yıllık elektrik enerjisi miktarı hesaplanmıştır. Barajın toplam maliyetleri ve kurulu gücü Simahpp yazılımı ile hesaplanmıştır. Simahpp yazılımına göre, Nehil Çayı havzasında planlanan barajın toplam maliyeti ve kurulu gücü, 41,3x106 US$ ve 25,2 MW olarak elde edilmiştir. Yılda üretebileceği elektrik enerjisi miktarı ise 39,8 GWh olarak belirlenmiştir
Yaşam Bilimleri ve Biyoteknoloji
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Kazım UYSAL
2011-02-01
Full Text Available Yoğun zirai faaliyetlerin yapıldığı Antalya’nın batı sahillerinden yakalanan ekonomik önemi olan bazı deniz balıklarının (Diplodus sargus, Siganus rivulatus, Lithognathus mormyrus, Liza aurata, Chelon labrasus kas, deri ve solungaçlarındaki bakır, çinko, mangan, demir ve magnezyum (Genellikle zirai aktivitelerden kaynaklanırlar biyoakümülasyon seviyeleri araştırılmıştır. Balıkların dokularında incelenen elementlerin minimum ve maksimum seviyeleri (mg kg-1 yaş ağırlık bakır için 0.541.69; çinko için 4.14-407.23; mangan için 0.15-9.17; demir için 3.45-104.49 ve magnezyum için 204.33- 784.30 olarak tespit edilmiştir. İncelenen elementlerin en düşük biyoakümülasyon seviyeleri kas dokularda, en yüksek seviyeler (Bakır hariç ise solungaçlarda tespit edilmiştir. İncelenen türlerin kas dokularındaki bakır ve çinko seviyeleri (Dünya Sağlık Örgütü (WHO, Gıda ve Tarım Örgütü (FAO ve Türk Gıda Kodeksi’nde belirtilen kabul edilebilir maksimum seviyelerden daha düşük, bazı türlerin (D. sargus, S. rivulatus, L. mormyrus and L. aurata derilerinde bulunan çinko seviyeleri ise kabul edilebilir maksimum seviyelerden daha yüksek bulunmuştur
Cordia Sebestena Tohumunun ve Tohum Yağının Besinsel Özellikleri ve Potansiyel Değeri (İngilizce
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Foluso O. Agunbiade
2015-02-01
Full Text Available Az kullanılan hammaddelerin geliştirilmesinin ivme kazanması ile iyi bilinen tohum ve tohum yağlarına olan aşırı bağımlılıktan ve bunun sonucundaki yüksek maliyetten dolayı geleneksel ve endüstriyel uygulamalar için az bilinen tohum ve tohum yağları türetilmiştir. Bu nedenle Cordia sebestena tohum ve tohum yağının kullanım potansiyeli bakımından besinsel özelliklerinin değerlendirilmesine yönelik bu çalışma yapılmıştır. Tohum yağında literatürde rapor edilen çeşitli analizler kullanılarak yağ asidi profili incelenmiş ve karakterize edilmişken, tohumda ise genel bileşim, mineral bileşenler ve anti-besinsel faktörler araştırılmıştır. Sonuçlar tohumun iyi bir yağ (%40.3 ± 0.8 ve protein (%11.5 ± 0.6 kaynağı olabileceğini göstermektedir. Tohum aynı zamanda Mg, Ca ve Na benzeri bazı makro-elementler ile esansiyel bir mikro-element olan Zn kaynağı olabilir. Anti-besinlerden fitat, tanen ve oksalat içeriği yüksektir ve gıdalarda tohumun kullanımı sakıncalı olabilir. Bu maddeler belki geleneksel gıda işleme yöntemleri ile giderilebilir. Tohum yağının özellikleri onun alkid reçine sentezinde, biyodizel ve sabun üretiminde kullanışlı olabileceğini göstermektedir. Yağ asidi profili toplam yağın %71.1 oranında insan tüketimi için iyi bir yağ asidi olan oleik asiti (C18:1 ağırlıklı olarak bulundurduğunu göstermektedir. Cordia sebestena tohumu ve tohum yağının önemli kullanım alanları olabileceği görülmüştür, ancak tohum yağının aminoasit profili ve anti-besinler üzerine geleneksel işlemlerin etkileri konularında daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.
Cabernet Sauvignon ve Merlot Şarapların Resveratrol Düzeyleri ve Ekolojik Koşulların Etkileri
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Belkıs Çaylak Adıgüzel
2015-02-01
Full Text Available Fitoaleksinler bitkilerde patojen enfeksiyonuna bir reaksiyon olarak veya çeşitli biyotik ve abiyotik tetikleyicilerin etkisi sonucu oluşan fenolik madde karakterli, düşük molekül ağırlıklı antimikrobiyal bileşiklerdir. Resveratrol (trans–3,5,4’-trihidroksistilben de bir fitoaleksin olup, asma (Vitis vinifera, yer fıstığı (Arachis hypogaea ve diğer pek çok bitki türünde yaprak veya diğer organlarda yüksek miktarlarda bulunabilmektedir. Resveratrol asmada gövde, sürgün ve yapraklar yanında, özellikle renkli çeşitlerin tane kabuğunda bol miktarda sentezlenebilmekte ve şarap yapımı sırasında şıraya, şıradan da şaraba geçmektedir. Son yıllarda resveratrolün antikanserojen özelliği ve antioksidan karakteri nedeniyle sağlık yararları üzerine yoğun araştırmalar yapılmakta ve günlük diyette alımı önerilmektedir. Bu çalışmada, Ege, Marmara ve Trakya Bölgeleri’nde üretilen kimi bağlardan sağlanan Cabernet sauvignon ve Merlot siyah üzümlerinden üretilmiş şaraplarda bulunan resveratrol miktarları Yüksek Performanslı Sıvı Kromatografisi yöntemi kullanılarak belirlenmiştir. Elde edilen sonuçlar bölgelerin ekolojik koşulları açısından birbirleriyle karşılaştırılmış ve resveratrol miktarı ile bu parametreler arasındaki korelasyon araştırılmıştır. Resveratrol konsantrasyonunun üzüm çeşidi ve bölgelerin iklim şartlarına bağlı olarak farklılıklar gösterebileceği görülmüştür.
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Samim YAŞAR
2016-05-01
Full Text Available Bu çalışmada Laurus nobilis, Vitex agnus-castus ve Tamarix parviflora bitkilerinden alınan örneklerde kimyasal bileşim ve fenolik ekstraktifler incelenmiştir. Bu türlerin endüstriyel anlamda oduna alternatif olabilirliği ve antioksidan üretiminde hammadde olarak kullanılabilirliği değerlendirilmiştir. Laurus nobilis, Vitex agnus-castus ve Tamarix parviflora bitkilerine ait örneklerde holoselüloz, selüloz, α-selüloz, lignin ve kül miktarları ile etanol siklohekzan, soğuk su, sıcak su ve %1 NaOH çözünürlükleri sırasıyla %73.26-76.32, %53.58-54.52, %43.28-44.73, %20.39-21.27, %2.12-2.79, %2.49-2.71, %9.67-11.70, %10.77-12.42 ve %21.77-24.48 aralığında bulunmuştur. HPLC analizleri toplam fenolik madde miktarının Vitex agnus-castus’da (2.09 mg/g, Tamarix parviflora’da (1.05 mg/g ve Laurus nobilis’de (0.58 mg/g olduğunu göstermiştir. Laurus nobilis’te en yüksek miktardaki fenolik ekstraktif madde epikateşin (0.23 mg/g ve Tamarix parviflora’da gallik asit (0.17 mg/g olarak belirlenmiş, Vitex agnus-castus’da ise p-hidroksibenzoik asit (0.95 mg/g olarak tespit edilmiştir. Elde edilen sonuçlar, çalışma konusu bitkilerin iğne yapraklı ve yapraklı türlerle karşılaştırılabilir düzeyde olduğunu göstermiş olup, söz konusu maki türlerinin orman ürünleri endüstrisinde ve ticari antioksidan üretiminde hammadde olarak kullanılabileceklerini ortaya koymuştur.
Domates Pulpu ve Salçasında Viskozite (Konsistens ve Renk Üzerine Proses Koşullarının Etkisi
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Aziz Ekşi
2015-02-01
Full Text Available Kıvam ve renk, domates pulpu ve salçada kaliteyi belirleyen ve ticarette üzerinde en çok durulan iki önemli etkendir. Domates salçasında renk ve kıvam ile hammaddenin durumu arasında yakın bir ilişki bulunduğu bilinmektedir. Ancak her iki kalite öğesini ve özellikle kıvamı, hammadde olduğu kadar, proses koşulları da etkilemektedir.
Ortopedik Engelli ve Engelli Olmayan Erkek Ergenlerde Benlik Saygısı ve Beden İmajı
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Sema Kaner
2000-02-01
Full Text Available Bu araştırma, ortopedik engelli ve engelli olmayan ergenlerin benlik saygılarını ve beden imajı algılarını karşılaştırmalı olarak incelemeyi amaçlamaktadır. Veriler 55 ortopedik engelli erkek ve 123 normal erkek ergenden Kendine Saygı Ölçeği ve Beden İmajı Anketi ile toplanmıştır. Sonuçlar, grupların benlik saygıları açısından farklı olmadığım, ancak ortopedik engelli erkeklerin beden imajı algılarının engelli olmayan erkeklerinkinden daha olumlu olduğunu göstermektedir. Engelli olmayan erkeklerde benlik saygısı ve beden imajı arasında anlamlı ve olumlu yönde bir ilişki olmasına rağmen, ortopedik engelli erkeklerde bu iki değişken arasında bir ilişki bulunamamıştır. Engelli olmayan erkeklerde benlik saygısını en iyi yordayıcı değişkenler cinsel organlar, boy, ayaklar ve spor yeteneği, ortopedik engellilerde ise bacaklar, ten, omuzlar, beden kılı ve saçlardır. This study was designed to determine whether self-esteem and body image perception differed among orthopedically handicapped and normal adolescents. Data were collected from 55 orthopedically handicapped males and 123 normal males using Self-Esteem Scale and Body image Questionnaire. The results show that there were no significant differences on the self-esteem scores between groups but body image scores ofthe handicapped males in two groups were higher than the normal femalesAlthough it was found that a positive and significant correlation exist between self-esteem and body image perceptions of nonhandicapped males, no such correlation was foundfor handicapped males. The most predictive body aspects of self-esteem were genital organs, height, legs and sports ability in nonhandicapped males, and legs, skin, shoulders, amount of hair on theface and scalp in orthopedically handicapped males.
El Bouzidi, Kate; White, Ellen; Mbisa, Jean L; Phillips, Andrew; Mackie, Nicola; Pozniak, Anton; Dunn, David
2014-01-01
Darunavir (DRV) is a preferred agent in treatment guidelines for ART-naïve and experienced patients [1]. It is considered to have a high genetic barrier to resistance and 11 resistance-associated mutations (RAMs) are recognized by IAS-USA [2]. These have largely been identified by analyses examining the correlation between baseline genotype and virological response [3]. However, there is little information on RAMs that are directly selected by DRV, outside of short-term clinical trials. We aimed to identify emerging mutations by comparing the genotypes of individuals before and after DRV exposure. The UK HIV Drug Resistance Database was used to identify patients aged over 16 who had received at least 30 days of a DRV-containing regimen. Patients were included if they had a "baseline" resistance test, prior to DRV exposure, and a "repeat" test, either on DRV or within 30 days of stopping this agent. To avoid attributing the effects of other PIs on emerging RAMs to DRV, patients were excluded if they had received another PI for greater than 90 days between the baseline genotype and the start of DRV. The baseline and repeat tests were compared to determine the nature of mutations stratified by PI history. A total of 5623 patients had DRV, of whom 306 met the inclusion criteria. A total of 228 (74.5%) were male, median age at the start of DRV was 42 years (IQR 37-47), and half had subtype B infection. The mode of transmission was homosexual contact for 50%, heterosexual for 38%, and 3% were injection drug users. The median CD4 count at the start of DRV was 257 cells/mm(3) (IQR 94-453). A total of 149 patients (49%) had a history of PI use prior to DRV, and 157 (51%) were PI-naïve. The most common previous PIs were lopinavir, atazanavir, and saquinavir. Baseline DRV RAMs were present in 1 (0.6%) PI-naïve and 20 (13.4%) PI-experienced patients. Mutations emerged under DRV pressure in a further 3 (1.9%) PI-naïve patients, and in 7 (4.7%) PI-experienced patients, 5 of
Vişne ve Nar Suyu ve Konsantratlarında Antosiyaninlerin Degradasyonu
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Narmela Asafı
2015-02-01
Full Text Available Nar ve vişne suyu konsantratlarında antosiyaninlerin parçalanması üzerine sıcaklığın etkisi incelenmiştir. 70°Bx'lik konsantratlardan 45°Bx ve 15° Bx lik örnekler hazırlanarak -18°C, 5°C, 20°C ve 37°C depolanmıştır. Depolanma süresince, sıcaklık dercesine bağlı olarak değişik aralıklarla alman örneklerde antosiyanin kaybı saptanarak parçalanma hızı incelenmiştir. Elde edilen bulgulara göre antosiyaninlerin parçalanması birinci dereceden bir reaksiyon kinetiğine göre gelişmektedir. Tüm örneklerde beklendiği gibi sıcaklık derecesi yükseldikçe antosiyaninlerin degradasyon hızları artmaktadır. Örneğin 15° Bx'lik vişne suyunda -18°C'de hız konsantı k=0.534 x 10-3 gün-1 olduğu halde, 37°C'de k= 184 x 10-3 gün-1 'e yükselmiştir. Aynı şekilde 15° Bx'lik vişne suyunda -18°C'de hız konstantı k= 0.203 x 10-3 gün-1 olduğu halde 37°C'de k= 94 x10-3 gün-1'e yükselmiştir. Ayrıca reaksiyonun sıcaklığa bağımlılığı, Arrhenius eşitliğinden yararlanarak açıklanmaya çalışılmıştır. Nar suyu ve konsantratlannda antosiyaninlerin degradasyon hızı, vişne suyu ve konsantratlarında olduğundan daha yüksektir. Böylece nar suyu ve konsantratlarında depolama süresince sıcaklığa bağlı olarak hızla renk kaybı oluşmaktadır. Ayrıca doğal briksindeki vişne suyunda antosiyaninler, konsantratlarda olduğundan daha stabil olduğu halde nar suyunda bunun aksine konsantratlardaki antosiyaninlerin daha stabil olduğu anlaşılmaktadır.
Lgr5+ve Stem/Progenitor Cells Contribute to Nephron Formation during Kidney Development
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Nick Barker
2012-09-01
Full Text Available Multipotent stem cells and their lineage-restricted progeny drive nephron formation within the developing kidney. Here, we document expression of the adult stem cell marker Lgr5 in the developing kidney and assess the stem/progenitor identity of Lgr5+ve cells via in vivo lineage tracing. The appearance and localization of Lgr5+ve cells coincided with that of the S-shaped body around embryonic day 14. Lgr5 expression remained restricted to cell clusters within developing nephrons in the cortex until postnatal day 7, when expression was permanently silenced. In vivo lineage tracing identified Lgr5 as a marker of a stem/progenitor population within nascent nephrons dedicated to generating the thick ascending limb of Henle’s loop and distal convoluted tubule. The Lgr5 surface marker and experimental models described here will be invaluable for deciphering the contribution of early nephron stem cells to developmental defects and for isolating human nephron progenitors as a prerequisite to evaluating their therapeutic potential.
Bitkisel Ürünlerin ve Gıda Destek Ürünlerinin İçeriklerinin Adli ve Hukuki Boyutu
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Zeynep Türkmen
2014-09-01
Full Text Available Günümüzde alternatif ya da destekleyici tedavi yöntemlerine ve bunlara bağlı olarak bitkisel ürünlere artan bir ilgi söz konusudur. Bu ürünler Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan gıda destek maddesi ruhsatı alınarak, “gıda takviyesi” adı altında piyasaya sürülmektedir. Bu tip ürünler ilaç statüsünde olmadığından ruhsatlandırılması ve piyasaya arzı farklılık gösterebilmektedir. Bu ürünlerle ilgili sıklıkla gözlenen sorunlar arasında kontaminasyon, katkı maddeleri, toksisite ve yanlış doz ve etiketlemeden kaynaklı tek tip üretim problemleri sayılabilir. Son zamanlarda söz konusu ürünlere ait zehirlenmeler ve ilaç etkileşimlerinin neden olduğu istenmeyen ve beklenmeyen durumlar gözlemlenmektedir. Bu gözlemler, alternatif ya da destekleyici ürün adı altında piyasaya sunulan bitkisel ürünlerin üretimi, ruhsatlandırılması, satışı ve denetimi konusunda ciddi düzenlemelere ve uygulamalara ihtiyaç olduğunu göstermektedir. Çalışmamızın amacı, laboratuarımıza içerik analizi için yönlendirilen, ikisi bakanlık onayı olmaksızın bitkisel ürün adı altında satılmakta olan, diğeri ise bakanlık onaylı sporcu destek ürünü olmak üzere üç olgudan elde edilen bulgularımızı sunmak ve ilgili olguları Türk Ceza Kanunun hükümlerine göre değerlendirmektir. Anahtar kelimeler: Bitkisel ürünler, Sibutramine, sporda kullanılan destek ürünleri, Cinnarizine, GC-MS.
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Melis Sözer Güzelcan
2015-02-01
Full Text Available Bu çalışmada, Türkiye’de sıklıkla görülen mineral yetersizliğine bağlı beslenme sorunlarına bir yaklaşım olması açısından geleneksel bir gıda olan simidin demir ve çinko mineralleri ile zenginleştirilmesi, bu minerallerin biyoyararlılığı ve genellikle simit ile birlikte tüketilen çay ve ayran içeceklerinin mineral biyoyararlılığı üzerine etkileri ve ayrıca tahıllı gıdalarda bulunan fitik asidin mineral biyoyararlılığına etkisinin saptanması amaçlanmıştır. Bu amaçla, simit, demir ve çinko mineralleri ile zenginleştirilmiş simit, çay + zenginleştirilmiş simit ve ayran + zenginleştirilmiş simit örneklerinde demir ve çinko minerallerinin içerikleri ve in vitro mineral biyoyararlılıkları saptanmıştır. Simit, demir ve çinko mineralleri ile zenginleştirilmiş simit örneklerinde fitik asit içerikleri de belirlenmiştir. Çalışma sonucunda; simitteki demir ve çinko minerallerinin biyoyararlılıkları sırasıyla % 3.14 ve % 6.78; zenginleştirilmiş simitteki bu minerallerin biyoyararlılıkları sırasıyla % 1.96 ve % 2.84 olarak saptanmıştır. Demir mineralinin biyoyararlılığı simit ayran ve çayla tüketildiği zaman sırasıyla % 2.14 ile % 2.23; çinko mineralinin biyoyararlılığı sırasıyla % 6.38 ve % 5.09 olarak belirlenmiştir. Çay ve ayran zenginleştirilmiş simit ile birlikte tüketildiği zaman demir mineralinin biyoyararlılığının değişmediği; çinko mineralinin biyoyararlılığının arttığı saptanmıştır. Simit ve zenginleştirilmiş simitteki fitik asit içerikleri sırasıyla 0.154 g/100g ve 0.159 g/100g olarak belirlenmiştir. Fitat:demir minerali ve fitat:çinko minerali molar oranları hesaplanarak mineral biyoyararlılığı değerlendirilmiştir.
Arai, Tsutomu; Kashimoto, Yuji; Ukyo, Yoshifumi; Tominaga, Yushin; Imanaka, Keiichiro
2015-12-01
To evaluate the efficacy and safety of fentanyl 1 day patch in opioid-naïve patients with non-cancer chronic pain insufficiently relieved by non-opioid analgesics. Two phase III placebo-controlled, double-blind, group-comparison, randomized withdrawal studies were conducted in patients with osteoarthritis and/or low back pain (N01 study) and post-herpetic neuralgia, complex regional pain syndrome, or chronic postoperative pain (N02) in Japan. Both studies consisted of period I (10-29 days of titration, fentanyl 12.5-50.0 µg/h) and period II (12 weeks double-blind). N01, NCT01008618; N02, NCT01008553 MAIN OUTCOME MEASURES: The primary endpoint was the number of days until study discontinuation due to insufficient pain relief in period II, and secondary endpoints included pain scored on visual analog scale (VAS), subject's overall assessment, the number of rescue dose, brief pain inventory short form score, score on short-form 36-item health survey version 2.0, physician's overall assessment, and assessment of adverse events. Of the 218 (N01) and 258 (N02) subjects who entered period I, 150 and 163 subjects entered period II, respectively. In the N01 study, the between-group difference was significant in the VAS score (95% CI: 7.3 [1.1, 13.5] mm, P = 0.0215) but not in the primary endpoint (P = 0.0846, log-rank test). In the N02 study, both primary efficacy (P = 0.0003) and VAS (8.7 [2.4, 15.0] mm, P = 0.0071) results showed that fentanyl was more effective than placebo. The major adverse events were nervous system and gastrointestinal disorders typically associated with opioid analgesic use. The incidence of adverse events in the fentanyl group was 68.5% to 85.7%. Although the primary efficacy results showed significant effects of fentanyl in the N02 but not the N01 study, overall results showed that fentanyl 1 day patch is effective and well tolerated.
Turist Motivasyonunda Mahalli Kültür ve Etkisi ve Apart Ziyaretlerinde Turist Memnuniyeti
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Nguyen Quang VINH
2013-09-01
Full Text Available Bu çalışma, apart turizm hizmet sektöründe stratejik pazarlama kararının tesis edilmesi anlayışını sağlamak için turizm planlamacılarına ve turizmcilere yardım etmeyi amaçlamaktadır. Ampirik analiz için Duonglam Eski Köyü’nün apart hizmetinden faydalanmış 150 uluslararası ziyaretçinin oluşturduğu datalar kullanılmıştır. Turist motivasyonu ve nihai varış noktası sadakatindeki memnuniyet arasındaki hipotezleri test etmek amacıyla regresyon yöntemi benimsenmiştir. Bu çalışma Duonglam köyündeki iklim şartları, nihai varış noktasına ulaşım kolaylığı, konaklama kalitesi, doğal güzellikler ve hijyen şartlarının turist memnuniyeti üzerinde önemli etkileri olduğu sonucunu çıkarmıştır. Diğer taraftan da bu sonuçlar Duonglam Eski Köyü’nün kültürel aktiviteleri ve turizm hizmet sektörü hakkında olumsuz bir kanıyı temsil etmektedir. Ayrıca çalışmada, araştırmanın sınırı ve turizm sektörü çalışanları için elde edilen bulguların sonuçları tartışılmıştır.
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Ümmü ALTAN BAYRAKTAR
2015-09-01
Full Text Available Özet Günümüzde modernleşme ve kapitalizm etkisinde, maddi, toplumsal ve bireysel yaşam büyük bir hız ve ölçekle değişmektedir. Yaşamlarımızın geçtiği mekanların da aynı hız ve ölçekle değişip dönüşmesi, insanların geçmiş ile bugün arasındaki dinamikleri daha fazla sor- gulamasına neden olmuştur. Bu da bellek ve mekan arasındaki ilişkiyi araştırmayı gündeme getirmiş; diğer çalışmaların yanında, kamusal alan olarak kentin ve kentselliğin sürdürülebil- mesini sağlayan kent merkezlerinin çok katmanlı tarihi dokusunun varlığı, geçirdiği değişim ve dönüşümü anlama çabalarını arttırmıştır. Günümüzde ekonomik rasyonalite mantığıy- la atılan adımlar sonucunda tarihsel-kültürel miras ve tarihsel kentsel dokular yitirilmeye başlanmıştır. Bu değişim ve dönüşüm kentsel ve kolektif bellekte kırılmalar yaşanmasına ve kamusal alanların yaşanan mekanlar olmaktan çıkmasına neden olmuştur. Kıbrıs’ın Girne Şehri’nde yer alan ‘Liman’, tarihsel süreç içerisindeki gelişimi, fiziki ve sosyal özellikleriyle kentsel ve kolektif bellekte varolan kırılmalar ve kamusal alanın dönüşümünde mekan ve iktidar açısından bu çalışma kapsamında ele alınmıştır. Çalışmanın kuramsal alt yapısı Jür- gen Habermas’ın Kamusal Alan ve Maurice Halbwachs’ın Kolektif Bellek kavramı üzerine kurulmaya çalışılmıştır.
Silah, Tasarım ve Kalashnikov Ak-47
Güneş, Serkan
2015-01-01
Silah olgusu insanlığın varoluşundan bu yana saldırmanın ve korunmanın dolayısıyla;yaşamayı sürdürmenin temel araçlarından birisi olarak karşımıza çıkıyor. Medeniyetkavramı ve devletler silah üzerine inşa ediliyor, bekası silah ile korunuyor ve gereklikoşullar oluştuğunda silah vasıtası ile yayılıyor. Güvenlik, huzur ve tehditler için silahlartasarlanıyor, üretiliyor. Silah tasarımı, bekli de insanlık tarihinin en istikrarlı ve en uzuntasarım süreci. Milyonlarca yaratıcı beyin aynı anda öteki...
Bafa Gölü'nde biyotik ve abiyotik ortamda pestisit ve pcb dağılımı.
Directory of Open Access Journals (Sweden)
İdil Pazı
2015-12-01
Full Text Available Çalışma kapsamında Bafa Gölü’nden alınan sediment ve kefal balığı (Mugil cephalus, Linnaeus 1758 örneklerinde tarımsal pestisit ve endüstriyel kaynaklı PCB gibi organik kirleticilerin kalıntıları ölçülmüş ve bu bileşiklerin dağılımları, muhtemel kaynakları ve potansiyel biyolojik riskleri incelenmiştir. DDT ve türevleri açısından dünyanın farklı bölgelerindeki göllerin yüzey sedimentleri ile kıyaslandığında Bafa Gölü sedimentlerinde DDT kirlilik seviyesinin oldukça düşük olduğu bulunmuştur. Sedimentte Endrin baskın kirletici olarak belirlenmiştir. Sediment örneklerinde ölçülen DDT ve metabolitleri, Dieldrin, Lindan ve Heptaklor konsantrasyonları sediment kalite indekslerine göre değerlendirildiğinde, kirleticilerin göldeki canlı yaşamına olumsuz bir etkisinin olmadığı belirlenmiştir. ∑PCB konsantrasyonlarının ise göl kıyısında bulunan endüstriyel kuruluşlara yakın istasyonlarda sadece düşük değerli etki sevisini aşıp, diğer tüm istasyonlarda canlılar için risk yaratmayacağı belirlenmiştir. Mugil cephalus karaciğer dokusu için hesaplanan biyota sediment akümülasyon faktörü (BSAF 0.44-3.16 arasında değişmektedir. Bafa Gölü Mugil cephalus örneklerinde ölçülen kirletici konsantrasyonları dikkate alındığında Gıda ve Tarım Kurumu (FAO ve Dünya Sağlık Örgütüne (WHO göre Aldrin, Dieldrin, Endrin, Heptaklor ve DDT türevleri için hesaplanan Günlük Alım Miktarı değerlerinin (EDI Kabul Edilebilir Günlük Alım miktarlarının (ADI oldukça altında kaldığı belirlenmiştir. Ancak, balık örneklerindeki PCB seviyelerinin WHO tarafından belirlenen ADI değerini aştığı saptanmıştır
Assessing Seasonal Risks for the Introduction and Mosquito-borne Spread of Zika Virus in Europe
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Joacim Rocklöv
2016-07-01
Full Text Available The explosive Zika virus epidemic in the Americas is amplifying spread of this emerging pathogen into previously unaffected regions of the world, including Europe (Gulland, 2016, where local populations are immunologically naïve. As summertime approaches in the northern hemisphere, Aedes mosquitoes in Europe may find suitable climatic conditions to acquire and subsequently transmit Zika virus from viremic travellers to local populations. While Aedes albopictus has proven to be a vector for the transmission of dengue and chikungunya viruses in Europe (Delisle et al., 2015; ECDC, n.d. there is growing experimental and ecological evidence to suggest that it may also be competent for Zika virus(Chouin-Carneiro et al., 2016; Grard et al., 2014; Li et al., 2012; Wong et al., 2013. Here we analyze and overlay the monthly flows of airline travellers arriving into European cities from Zika affected areas across the Americas, the predicted monthly estimates of the basic reproduction number of Zika virus in areas where Aedes mosquito populations reside in Europe (Aedes aegypti in Madeira, Portugal and Ae. albopictus in continental Europe, and human populations living within areas where mosquito-borne transmission of Zika virus may be possible. We highlight specific geographic areas and timing of risk for Zika virus introduction and possible spread within Europe to inform the efficient use of human disease surveillance, vector surveillance and control, and public education resources.
Assessing Seasonal Risks for the Introduction and Mosquito-borne Spread of Zika Virus in Europe.
Rocklöv, Joacim; Quam, Mikkel Brandon; Sudre, Bertrand; German, Matthew; Kraemer, Moritz U G; Brady, Oliver; Bogoch, Isaac I; Liu-Helmersson, Jing; Wilder-Smith, Annelies; Semenza, Jan C; Ong, Mark; Aaslav, Kaja Kaasik; Khan, Kamran
2016-07-01
The explosive Zika virus epidemic in the Americas is amplifying spread of this emerging pathogen into previously unaffected regions of the world, including Europe (Gulland, 2016), where local populations are immunologically naïve. As summertime approaches in the northern hemisphere, Aedes mosquitoes in Europe may find suitable climatic conditions to acquire and subsequently transmit Zika virus from viremic travellers to local populations. While Aedes albopictus has proven to be a vector for the transmission of dengue and chikungunya viruses in Europe (Delisle et al., 2015; ECDC, n.d.) there is growing experimental and ecological evidence to suggest that it may also be competent for Zika virus(Chouin-Carneiro et al., 2016; Grard et al., 2014; Li et al., 2012; Wong et al., 2013). Here we analyze and overlay the monthly flows of airline travellers arriving into European cities from Zika affected areas across the Americas, the predicted monthly estimates of the basic reproduction number of Zika virus in areas where Aedes mosquito populations reside in Europe (Aedes aegypti in Madeira, Portugal and Ae. albopictus in continental Europe), and human populations living within areas where mosquito-borne transmission of Zika virus may be possible. We highlight specific geographic areas and timing of risk for Zika virus introduction and possible spread within Europe to inform the efficient use of human disease surveillance, vector surveillance and control, and public education resources. Copyright © 2016 The Authors. Published by Elsevier B.V. All rights reserved.
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Mehmet Karagül
2015-02-01
Full Text Available Bu çalışmada farklı konsantrasyonlarda tiyamin (7.5, 15.0 ve 22.5 mg/kg, riboflavin (7.5, 15.0 ve 22.5 mg/kg, demir (10, 20 ve 30 mg/100 g, magnezyum (50, 75 ve 100 mg/100 ve kalsiyum (200, 300 ve 400 mg/100 g katılanlardan yapılan hamurlarda ve ekmeklerde besin öğelerinin kalma oranı araştırılmıştır. Ekmek pişirmede uygulanan sıcaklık 250 oC ve süre 25 dakikadır. Un tipi ve katkı konsantrasyonu tiyamin, demir ve kalsiyumun ekmekte kalma oranı üzerinde etkili olmuş, riboflavin ve magnezyumu etkilememiştir. Araştırma sonuçlarına göre; una kıyasla hamurda kalma oranı demir için %89.75-107.54, magnezyum için %97.69-106.00, kalsiyum için %99.59-123.67, tiyamin için %42.34-99.59 ve riboflavin için %86.49-97.46’dır. Una göre ekmekte (72 saat sonra kalma oranı ise demir için %76.21-81.97, magnezyum için %74.54-90.03, kalsiyum için %77.56-95.16, tiyamin için %27.82-58.75 ve riboflavin için %59.78-83.78’dir. Demir, kalsiyum ve magnezyumun katkı konsantrasyonu arttıkça ekmek hacmi azalmış, ekmek içi ve aroması bozulmuştur.
İçme ve sulama sularında bor kirliliği ve bor giderme yöntemleri
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Meltem Bilici Başkan
2014-03-01
Full Text Available Periyodik cetvelin 3A grubunda yer alan bor yüksek iyonlaşma potansiyeline sahip olması nedeniyle yarı metal olarak kabul edilir. Yerkabuğundaki ortalama bor konsantrasyonu 10 mg/kg'dır. Bor doğada Ca, Na ve Mg'un tuzları şeklinde bulunur. Yüksek konsantrasyonlarda ve ekonomik boyutlardaki bor yatakları; borun oksijen ile bağlanmış bileşikleri şeklinde daha çok Türkiye ve ABD'nin kurak, volkanik ve hidrotermal aktivitesi olan bölgelerinde bulunmaktadır. Bor, bitkiler için gerekli bir mikro besin elementi olmanın yanı sıra, gerekli tüm besin elementleri içerisinde, eksiklik belirtilerine neden olan miktarı ile toksik etki yapan miktarı, birbirine çok yakın olan tek elementtir. Bor su ortamında genellikle borik asit ve kısmen de borat tuzları formlarında bulunmaktadır. Pek çok endüstride kullanım alanı bulan bor bileşiklerinin endüstriyel gelişmelere bağlı olarak yüzeysel sularda bulunan konsantrasyonu artış göstermektedir. Yüzeysel sularda bulunan bor aynı zamanda evsel atıksulardan da kaynaklanmaktadır. Türkiye'de içme ve sulama sularını en çok kirleten toksik elementlerin başında bor gelmektedir. Bu nedenle bor giderimi hem insan sağlığı açısından hem de sağlıklı tarım ürünü yetiştirilebilmesi açısından oldukça önemlidir. Sulardan bor giderimi için uygulanan temel yöntemler arasında iyon değişimi, ultrafiltrasyon, ters osmoz ve adsorbsiyon gelmektedir.
Mishra, Brij Bhushan
2013-01-01
This book follows a tutorial approach with examples and step-by-step instructions to help explain the key concepts of the LÖVE framework as well as everything you need to know about game development using the Lua programming language.LÖVE2d for Lua Game Programming is for anyone who is interested in learning about desktop game development.
Spatial clustering and meteorological drivers of summer ozone in Europe
Carro-Calvo, Leopoldo; Ordóñez, Carlos; García-Herrera, Ricardo; Schnell, Jordan L.
2017-04-01
We present a regionalization of summer near-surface ozone (O3) in Europe. For this purpose we apply a K-means algorithm on a gridded MDA8 O3 (maximum daily average 8-h ozone) dataset covering a European domain [15° W - 30° E, 35°-70° N] at 1° x 1° horizontal resolution for the 1998-2012 period. This dataset was compiled by merging observations from the European Monitoring and Evaluation Programme (EMEP) and the European Environment Agency's air quality database (AirBase). The K-means method allows identifying sets of different regions where the O3 concentrations present coherent spatiotemporal patterns and are thus expected to be driven by similar meteorological factors. After some testing, 9 regions were selected: the British Isles, North-Central Europe, Northern Scandinavia, the Baltic countries, the Iberian Peninsula, Western Europe, South-Central Europe, Eastern Europe and the Balkans. For each region we examine the synoptic situations associated with elevated ozone extremes (days exceeding the 95th percentile of the summer MDA8 O3 distribution). Our analyses reveal that there are basically two different kinds of regions in Europe: (a) those in the centre and south of the continent where ozone extremes are associated with elevated temperature within the same region and (b) those in northern Europe where ozone extremes are driven by southerly advection of air masses from warmer, more polluted areas. Even when the observed patterns were initially identified only for days registering high O3 extremes, all summer days can be projected on such patterns to identify the main modes of meteorological variability of O3. We have found that such modes are partly responsible for the day-to-day variability in the O3 concentrations and can explain a relatively large fraction (from 44 to 88 %, depending on the region) of the interannual variability of summer mean MDA8 O3 during the period of analysis. On the other hand, some major teleconnection patterns have been tested
Hamilelik ve periodontal hastalık
Sağlam, Ebru; Saruhan, Nesrin; Çanakçı, Cenk Fatih
2015-01-01
Hamileliğe bağlı olarak annede görülen bazı immünolojik değişiklikler enfeksiyonlara yatkınlığı artırmaktadır. Periodontal hastalık, başlıca sebebi mikrobiyal dental plak olan, multifaktöriyel ve çeşitli şiddetlerde görülen yaygın bir hastalıktır. Periodontal hastalığın klinik olarak birçok tanı kriteri bulunmaktadır. Hamilelik ve periodontal enflamasyon arasındaki ilişki uzun yıllardır bilinmektedir. Periodontal hastalık, hamilelerde sistemik durumu etkilemektedir ve fetusa da olumsuz etkile...
EKSENEL PİSTONLU POMPA VE MOTORLARDA KAYICI PAPUÇ PERFORMANS ARAŞTIRMASI-AKIŞ VE VİSKOZ GÜÇ KAYBI
Directory of Open Access Journals (Sweden)
A. Osman KURBAN
1997-01-01
Full Text Available Bu çalışmada, hidrostatik-hidrodinamik yatakların iyi bir uygulama alanı olan, eğik plakalı eksenel pistonlu pompa ve motorların performansı üzerinde etkili olan kayıcı pabuçlar incelenmiştir. Bununla ilgili olarak viskoz moment kayıpları, viskoz akışkan kaçağı ve güç kayıp denklemleri elde edilip, değişik çalışma ortamlarında bu karakteristik parametrelerin değişimi ve mukayesesi deneysel olarak incelenmiştir.
Yeni heterosiklik disazo boyarmaddelerin sentezi ve spektroskopik özelliklerinin incelenmesi
Demirçalı, Aykut
2012-01-01
Bu çalışmada, ilk etapta anilin ve anilin türevleri 3-aminokrotononitril ile kenetlenmiş daha sonra hidrazin monohidrat ve fenil hidrazin ile halka kapama reaksiyonu sonucu 5-amino-4-arilazo-3-metil-1H-pirazol (2a-2e) ve 5-amino-4-arilazo-3-metil-1-fenil-pirazol (3a-3e) türevi mono azo boyarmaddeler sentezlenmiştir. İkinci aşamada sentezlenen bu bileşikler önce diazolanmış sonrasında etil benzoil asetat ile kenetlenmiş ve yine hidrazin mono hidrat ve fenil hidrazin ile halka kapama reaksiyonu...
ENDODONTİDE FLARE-UP’IN ÖNLENMESİ VE TEDAVİSİ
GÜLER, Buğra; AYDEMİR, Hikmet
2015-01-01
ÖZETAğrı ve ağrı korkusu hasta ve hekim ilişkisinin ciddi problemlerinden birisidir. Endodontik tedavi sırasında veya sonrasında meydana gelen ağrı şikâyetlerinin azaltılması için çeşitli tedavi şekilleri ve önlemler mevcuttur. Bu tedavi şekilleri, dişin oklüzyondan düşürülmesi, premedikasyon, drenajın sağlanması, kanal içi ve sistemik medikament işlemlerini içermektedir. Bu derlemede, flare-up meydana geldiğinde hastanın nasıl yönetilmesi gerektiğinin ve flare-up’ın önlenmesi ve tedavisi içi...
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Harun Dıraman
2015-02-01
Full Text Available Meyve ve sebzelerin doğal yapılarında bulunan nitrat ve nitritin miktarları, günümüzde çevre kirlenmesinin gıdalar üzerindeki etkisini gösteren önemli parametrelerdendir. Nitrat ve nitritler gerekli ortamı buldukları zaman kanserojen bileşenlere dönüşmektedirler. Nitrat ve nitritin tayininde çeşitli kimyasal yöntemler kullanılmaktadır. Bu araştırmada ISO tarafından meyve ve sebzelerde nitrat ve nitrit belirlenmesinde referans metot olarak verilen moleküler absorpsiyon spektrofotometrik metot kullanılmıştır.Tekirdağ ilinin farklı yerleşim birimlerinden toplanan toplam 96 örnek üzerinde çalışılmıştır. Ispanak, marul, taze fasulye, patates, elma ve üzümde mg/kg taze ağırlık üzerinden belirlenen ortalama nitrat değerleri sırası ile 362.5, 685.6, 168.6, 777.9, 18.1, 16.6 olmuştur. Nitrit miktarları ise çok düşük ve önemsiz düzeyde bulunmuştur. Örnekler üzerindeki nitrat ve nitrit miktarlarıyla ilgili istatistiki değerlendirmede yapılan gruplar arasında önemli farklılık olduğu bulunmuştur. Örneklerin nitrat miktarlarının Türk Gıda Kodeksi tarafından izin verilen maksimum değerlerin altında ve düşük olduğu görülmüştür.
Yaşam Bilimleri ve Biyoteknoloji
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Rasime DEMİREL
2010-10-01
Full Text Available Eskişehir (Türkiye’deki farklı marketlerden toplanmış olan şişelenmiş doğal ve mineral suların mikrobiyal kalitesi incelenmiştir. Membran filtrasyon tekniği uygulanarak su örneklerinin kalitesi; toplam koliform, Escherichia coli, Enterococcus spp., Aeromonas hydrophila’nın varlığı ve miktarı yönünden analiz edilmiştir. Aerobik bakteriler 22 ve 37 ºC’de inkübasyonu sonucunda ml’deki heterotrofik bakteri sayısı (HPC olarak belirlenmiştir. Şişelenmiş mineral su örneklerinde Bacillus türleri belirlenirken, şişelenmiş içme suyu örneklerinde herhangi bir bakteri ya da kontaminasyon bulunmamıştır
Bayrak, Z; Turan, V; Demirtaş, G; Erdoğan, M; Aşkar, N
2011-01-01
Primer adrenal yetmezlik nadir görülen bir endokrinolojik hastalıktır. Çoğu idiopatiktir. Tip 1 diabetes mellitus, hipertiroidizm, hipotiroidizm, pernisiyöz anemi gibi otoimmun hastalıklarla ilişkilidir. Yirmi sekiz yaşında 18 yıldır Addison hastalığı nedeni ile tedavi gören ve gebelik istemi olan olguyu gebeliğin ilk haftalarından doğuma ve puerperal döneme kadar takip ettik. Endokrinoloji kliniği ile birlikte takip ettiğimiz hastada kortikosteroid tedavisi ile antenatal ve postnatal dönemde...
Interpreting plant-sampled ¿14CO2 to study regional anthropogenic CO2 signals in Europe
Bozhinova, D.N.
2015-01-01
"Interpreting plant-sampled Δ14CO2 to study regional anthropogenic CO2 signals in Europe" Author: Denica Bozhinova This thesis investigates the quantitative interpretation of plant-sampled ∆14CO2 as an indicator of fossil fuel CO2 recently added to the atmosphere. We present a methodology to calculate the ∆14CO2 that has accumulated in a plant over its growing period, based on a modeling framework consisting of a plant growth model (SUCROS) and an atmospheric transport model (WRF-Chem). We ve...
Bir Buzağıda Notomeli (Notomelia) ve Pakomeli (Phocomelia) Olgusu
HAYAT, Ali
2013-01-01
Bu vaka takdiminde, 15 günlük dişi melez bir buzağıda notomeli ve pakomeli anomalisi klinik ve radyolojik olarak değerlendirildi. Notomelie ve pakomeli olgusunun buzağılarda çok nadir görülmesi ve ilginç olmasından dolayı bu vaka rapor edilmiştir.
Urfa Peynirlerinin Mikrobiyolojik, Kimyasal ve Duyusal Niteliklerinin Saptanması
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Atilla Yetişmeyen
2015-02-01
Full Text Available Bu araştırmada Ankara İli merkezinde satışa sunulan Urfa peynirlerinin mikrobiyolojik, kimyasal ve duyusal özellikleri belirlenmiştir. Mikrobiyolojik incelemeler sonucunda, örneklerde ortalama olarak; 1,0x109 kob/g TAMB (toplam aerobik mezofil bakteri, 1,0x107 kob/g maya ve küf, 3,5x106 EMS/g koliform bakteri, 1,1 x106 EMS/g E. coli ve 1,3x103 kob/g S. aureus olduğu tespit edilmiştir. Elde edilen bulgular, Urfa peynirlerinin üretiminde ve pazarlanması sırasında hijyenik kurallara uyulmadığını ve kötü bir mikrobiyolojik kaliteye sahip olduğunu göstermektedir. Kimyasal analizler sonucu örneklerin kurumadde, yağ, kurumaddede yağ, protein, tuz, kurumaddede tuz, kül, titrasyon asilliği (yüzde laktik asit cinsinden, pH, toplam azot, suda eriyen azot, olgunlaşma katsayısı ve protein olmayan azot değerleri sırasıyla % 48,33, % 22,96, % 47,48, % 17,53, % 6,80, % 17,53, % 2,107, % 1,23, 5,44 pH, % 2,747, % 0,411, % 15,25 ve % 0,26 olarak belirlenmiştir. Duyusal nitelikler bakımından ise; peynirlerin 100 puan üzerinden ortalama 53,71 puan aldıkları tespit edilmiştir. Elde edilen sonuçlardan Urfa peynirlerinin standart bir kalitede olmadığı, üretiminde ve pazarlanmasında hijyenik kurallara uyulmadığı anlaşılmaktadır.
Surke'nin Bazı Kimyasal ve Mikrobiyolojik Kalite Nitelikleri
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Ufuk Kamber
2015-02-01
Full Text Available Bu çalışma, Hatay ilinde tüketilen ve halk arasında Surke peyniri olarak kabul edilen süt ürününün bazı kimyasal ve mikrobiyolojik özeliklerini ortaya koymak ve Surke' yi tanıtmak amacıyla yapılmıştır. On örnek üzerinde yapılan analizlerde Surke peynirinde ortalama mikrobiyolojik analiz sonuçları sırasıyla toplam aerob mezofil bakteri; 6.5x108 kob/g, laktobasiller 4.4x107kob/g, laktokoklar 2.8x102 kob/g, mikrokok ve stafilokoklar 2.5x102 kob/g, enterobakteriler 3.5x102 kob/g, koliform grubu bakteriler <2.0x102kob/g, ve maya/küf ise 2.7x105 kob/g düzeyinde izole edilmiştir. Kimyasal analiz bulgularına göre ortalama; peynirlerde kuru madde miktarı % 52.8, yağ % 11.0, tuz % 8.1 ve asitlik laktik asit (LA cinsinden % 2.1 olarak saptanmıştır.
Cabernet Sauvignon ve Merlot Şarapların Resveratrol Düzeyleri ve Ekolojik Koşulların Etkileri
Belkıs Çaylak Adıgüzel; Nedim Çetinkaya; Ufuk Yücel
2015-01-01
Fitoaleksinler bitkilerde patojen enfeksiyonuna bir reaksiyon olarak veya çeşitli biyotik ve abiyotik tetikleyicilerin etkisi sonucu oluşan fenolik madde karakterli, düşük molekül ağırlıklı antimikrobiyal bileşiklerdir. Resveratrol (trans–3,5,4’-trihidroksistilben) de bir fitoaleksin olup, asma (Vitis vinifera), yer fıstığı (Arachis hypogaea) ve diğer pek çok bitki türünde yaprak veya diğer organlarda yüksek miktarlarda bulunabilmektedir. Resveratrol asmada gövde, sürgün ve yapraklar yanında,...
Semiyoloji ve Semiyotik Üzerine Düşünceler
Çiçek, Mehmet
2016-01-01
Türkçede Göstergebilim diye tek sözcükle karşılanan kavram Fransızca ve İngilizcede iki sözcükle karşılanmaktadır: Semiyoloji ve Semiyotik (Fr. Sémiologie; Sémiotique / İng. Semiology; Semiotics). Semiyoloji ve Semiyotik aynı şeyler midir, farklı şeyler mi? Biz bu kavramların eş anlamlı değil; olsa olsa yakın anlamlı olabileceklerini düşünüyoruz. Bu makalede bu kavramlar ve bu kavramlara ilişkin görüşler irdelenecektir.
RESULTS OF THE SPECIAL BLOOD DONOR DAY
SC Unit
2008-01-01
Responding to the HUG (Hôpitaux Universitaires de Genève) hospitals’ urgent appeal for blood donations during this summer season, the CERN medical staff organised a day of blood donations for the Swiss bloodbank CTS on 30 July. They were supported by NOVAE (Restaurant No. 1), who provided donors with a free snack. This specially arranged campaign was a success, as the 135 volunteers included 66 first-time donors, and a total of 99 standard bags of blood was collected. (Swiss hospitals need 1300 bags every day!) The CTS and CERN’s medical staff want to thank the donors and all others who helped make the event a success. Upcoming blood donor days at CERN: 12 November 2008 and 10 March 2009.
RESULTS OF THE SPECIAL BLOOD DONOR DAY
SC Unit
2008-01-01
Responding to the HUG (Hôpitaux Universitaires de Genève) hospitals’ urgent appeal for blood donations during this summer season, the CERN medical staff organised a day of blood donations for the Swiss bloodbank CTS on 30 July. They were supported by NOVAE (Restaurant No. 1), who provided donors with a free snack. This specially arranged campaign was a success, as the 135 volunteers included 66 first-time donors, and a total of 99 standard bags of blood were collected. (Swiss hospitals need 1300 bags every day!) The CTS and CERN’s medical staff wish to thank the donors and all others who helped make the event a success. Upcoming blood donor days at CERN: 12 November 2008 and 10 March 2009.
Ekşi Hamurlardan Laktik Asit Bakterileri ve Mayaların İzolasyonu ve Tanımlanması
Bakırcı, Fatih; Köse, Ergun
2017-01-01
Gıda tüketiminde önemli bir yere sahip olanekmeğin, son yıllarda raf ömrünü uzatmak ve besin kalitesini arttırmak içinzengin aroma ve doğal mikrofloraya sahip ekşi hamur ile üretimleri tercihedilmektedir. Bu çalışmada, İzmir ilinde bulunan 10 farklı yerel fırından alınan10 farklı ekşi hamur örneğinden izole edilen laktik asit bakteri (LAB) ve mayasuşlarının tanımlanması amaçlanmıştır. Ekşi hamur örneklerinden izole edilenmikroorganizmalar biyokimyasal özelliklerine göre Vitek 2 Compact (Biome...
FvVE1 Regulates Biosynthesis of Fumonisins and Fusarins in Fusarium verticillioides
MYUNG, KYUNG; LI, SHAOJIE; BUTCHKO, ROBERT A.E.; BUSMAN, MARK; PROCTOR, ROBERT H; ABBAS, HAMED K.; CALVO, ANA M.
2009-01-01
The veA gene positively regulates sterigmatocystin production in Aspergillus nidulans and aflatoxin production in A. parasiticus and A. flavus. Whether veA homologs have a role in regulating secondary metabolism in other fungal genera is unknown. In this study, we examined the role of the veA homolog, FvVE1, on production of two mycotoxin families, fumonisins and fusarins, in the important corn pathogen F. verticillioides. We found that FvVE1 deletion completely suppressed fumonisin production on two natural substrates, corn and rice. Furthermore, our results revealed that FvVE1 is necessary for the expression of the pathway-specific regulatory gene FUM21 and structural genes in the fumonisin biosynthetic gene (FUM) cluster. FvVE1 deletion also blocked production of fusarins. The effects of FvVE1 deletion on the production of these toxins were found to be the same in two separate mating types. Our results strongly suggest that FvVE1 play an important role in regulating mycotoxin production in F. verticillioides. PMID:19382792
Systemic effects in naïve mice injected with immunomodulatory lectin ArtinM.
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Patrícia Kellen Martins Oliveira Brito
Full Text Available Toll-like receptors (TLR contain N-glycans, which are important glycotargets for plant lectins, to induce immunomodulation. The lectin ArtinM obtained from Artocarpus heterophyllus interacts with TLR2 N-glycans to stimulate IL-12 production by antigen-presenting cells and to drive the immune response toward the Th1 axis, conferring resistance against intracellular pathogens. This immunomodulatory effect was demonstrated by subcutaneously injecting (s.c. ArtinM (0.5 μg in infected mice. In this study, we evaluated the systemic implications of ArtinM administration in naïve BALB/c mice. The mice were s.c. injected twice (7 days interval with ArtinM (0.5, 1.0, 2.5, or 5.0 μg, LPS (positive control, or PBS (negative control and euthanized after three days. None of the ArtinM-injected mice exhibited change in body weight, whereas the relative mass of the heart and lungs diminished in mice injected with the highest ArtinM dose (5.0 μg. Few and discrete inflammatory foci were detected in the heart, lung, and liver of mice receiving ArtinM at doses ≥2.5 μg. Moreover, the highest dose of ArtinM was associated with increased serum levels of creatine kinase MB isoenzyme (CK-MB and globulins as well as an augmented presence of neutrophils in the heart and lung. IL-12, IFN-γ, TNF-α, and IL-10 measurements in the liver, kidney, spleen, heart, and lung homogenates revealed decreased IL-10 level in the heart and lung of mice injected with 5.0 μg ArtinM. We also found an augmented frequency of T helper and B cells in the spleen of all ArtinM-injected naïve mice, whereas the relative expressions of T-bet, GATA-3, and ROR-γt were similar to those in PBS-injected animals. Our study demonstrates that s.c. injection of high doses of ArtinM in naïve mice promotes mild inflammatory lesions and that a low immunomodulatory dose is innocuous to naïve mice.
Systemic effects in naïve mice injected with immunomodulatory lectin ArtinM
Oliveira Brito, Patrícia Kellen Martins; Gonçalves, Thiago Eleutério; Fernandes, Fabrício Freitas; Miguel, Camila Botelho; Rodrigues, Wellington Francisco; Lazo Chica, Javier Emílio; Roque-Barreira, Maria Cristina
2017-01-01
Toll-like receptors (TLR) contain N-glycans, which are important glycotargets for plant lectins, to induce immunomodulation. The lectin ArtinM obtained from Artocarpus heterophyllus interacts with TLR2 N-glycans to stimulate IL-12 production by antigen-presenting cells and to drive the immune response toward the Th1 axis, conferring resistance against intracellular pathogens. This immunomodulatory effect was demonstrated by subcutaneously injecting (s.c.) ArtinM (0.5 μg) in infected mice. In this study, we evaluated the systemic implications of ArtinM administration in naïve BALB/c mice. The mice were s.c. injected twice (7 days interval) with ArtinM (0.5, 1.0, 2.5, or 5.0 μg), LPS (positive control), or PBS (negative control) and euthanized after three days. None of the ArtinM-injected mice exhibited change in body weight, whereas the relative mass of the heart and lungs diminished in mice injected with the highest ArtinM dose (5.0 μg). Few and discrete inflammatory foci were detected in the heart, lung, and liver of mice receiving ArtinM at doses ≥2.5 μg. Moreover, the highest dose of ArtinM was associated with increased serum levels of creatine kinase MB isoenzyme (CK-MB) and globulins as well as an augmented presence of neutrophils in the heart and lung. IL-12, IFN-γ, TNF-α, and IL-10 measurements in the liver, kidney, spleen, heart, and lung homogenates revealed decreased IL-10 level in the heart and lung of mice injected with 5.0 μg ArtinM. We also found an augmented frequency of T helper and B cells in the spleen of all ArtinM-injected naïve mice, whereas the relative expressions of T-bet, GATA-3, and ROR-γt were similar to those in PBS-injected animals. Our study demonstrates that s.c. injection of high doses of ArtinM in naïve mice promotes mild inflammatory lesions and that a low immunomodulatory dose is innocuous to naïve mice. PMID:29084277
Integration project of regional markets in Europe (European directive)
International Nuclear Information System (INIS)
Gonzalez Fernandez-Castaneda, J. J.
2010-01-01
The article presents the current situation of the Day-Ahead electricity markets in the different countries and Regions along West Europe. It describes the different possibilities applied to congestion management in the borders between countries and price areas, and the options employed to couple Day-ahead markets to form regional markets in Europe. Finally, it presents the initiative to Price couple Regional markets (PCR) that is being developed by Nord pool spot, EPEX Spot and OMEL with the objective to advance towards the integration of the markets that they operate in the internal Electricity Market. (Author)
Kundzewicz, Z. W.; Krysanova, V.; Dankers, R.; Hirabayashi, Y.; Kanae, S.; Hattermann, F. F.; Huang, S.; Milly, Paul C.D.; Stoffel, M.; Driessen, P.P.J.; Matczak, P.; Quevauviller, P.; Schellnhuber, H.-J.
2017-01-01
This paper interprets differences in flood hazard projections over Europe and identifies likely sources of discrepancy. Further, it discusses potential implications of these differences for flood risk reduction and adaptation to climate change. The discrepancy in flood hazard projections raises caution, especially among decision makers in charge of water resources management, flood risk reduction, and climate change adaptation at regional to local scales. Because it is naïve to expect availability of trustworthy quantitative projections of future flood hazard, in order to reduce flood risk one should focus attention on mapping of current and future risks and vulnerability hotspots and improve the situation there. Although an intercomparison of flood hazard projections is done in this paper and differences are identified and interpreted, it does not seems possible to recommend which large-scale studies may be considered most credible in particular areas of Europe.
Süt ve Ürünlerinde CO2 Uygulamaları – II: Çiğ ve Pastörize Süt
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Enes Dertli
2015-02-01
Full Text Available Ürünlerin üretiminde hammaddeden kaynaklanan başlangıç bakteriyel yükün azaltılması, pastörizasyon sisteminin geliştirilmesi ve üretim işlemlerinden önceki kontaminasyonun önlenmesi gibi uygulamalar raf ömrünün uzatılmasında etkilidir. Karbon dioksit doğal olarak meydana gelen bir süt bileşenidir ve kesin mekanizması henüz anlaşılamamasına rağmen, ürünlerde bazı bozulma oluşturan mikroorganizmalara karşı inhibitör etkilidir. Uygulamada kullanılan yeni CO2 teknolojileri çiğ ve pastörize sütü içeren sütçülük ürünlerinde farklılığın artırılması, raf ömrünün ve kalitenin yükseltilmesi amacıyla sürekli geliştirilmektedir. Bu çalışmada CO2 kullanılarak çiğ ve pastörize sütün kalitesinin geliştirilmesi konusunda geçmişteki ve günümüzdeki araştırmalar detaylı olarak irdelenmiştir.
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Ertan ALPTEKİN
2017-02-01
Full Text Available Biyodizel, dünyada kullanımı yaygınlaşan yenilebilir ve alternatif bir dizel yakıtıdır. Biyodizel üretiminde kullanılan alkol büyük önem arz etmekte ve üretilen biyodizelin yakıt özelliklerini doğrudan etkilemektedir. Farklı yakıt özellikleri, dizel motorlarda farklı yakıt enjeksiyon ve yanma karakteristiklerine sebep olabilmektedir. Bu nedenle bu çalışmada, metanol ve etanol kullanılarak üretilen iki farklı ester yakıtı ve saf motorin, common-rail yakıt enjeksiyon sistemine sahip bir dizel motorda üç farklı motor yükü (50 Nm, 100 Nm ve 150 Nm ve 2000 dev/dk sabit motor devrinde deney yakıtı olarak kullanılmıştır. Bu yakıtların performans, yanma ve yakıt enjeksiyon analizi karşılaştırmalı olarak gerçekleştirilmiştir. Deney sonuçlarına göre, etil ve metil ester kullanımıyla özgül yakıt tüketimi (ÖYT motorine kıyasla artış göstermiştir. Etil ve metil ester yakıtlarının silindir içi basıncı ve ısı yayılımı değerleri tüm deney şartlarında motorine kıyasla daha yüksek olmuştur. Yakıt enjeksiyon karakteristikleri, yakıt tipi ve motor yüküne bağlı olarak farklılık göstermiştir.
Biyodizel ve Karışımlarının Kullanıldığı bir Dizel Motorda Performans ve Emisyon Analizi
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Ahmet Necati ÖZSEZEN
2009-02-01
Full Text Available Bu çalışmada, atık palmiye yağı kökenli biyodizel ve petrol kökenli dizel yakıtı (PKDY ile karışımlarının, bir dizel motordaki performans ve emisyon karakteristikleri üç boyutlu haritalar üzerinden analiz edilmiştir. Biyodizel ve karışımlarının performans ve emisyon karakterlerini belirlemek amacıyla, motor tam yük ve değişik devir testlerine tabi tutulmuştur. Analiz sonucunda, karışımdaki biyodizel oranı arttıkça PKDY'a göre özgül yakıt tüketiminde artış olduğu, motorun döndürme momentinde ise azalma meydana geldiği tespit edilmiştir. Emisyon analizi sonucunda ise, karışımdaki biyodizel oranı ile ilişkili olarak PKDY'a kıyasla yanmamış hidrokarbon (HC, karbon monoksit (CO ve duman koyuluğu emisyonlarında iyileşmeler olduğu, bununla birlikte karbon dioksit (CO2 ve azot oksit (NOx emisyonlarının motor devrine göre kararlı bir yapı sergilemediği belirlenmiştir.
DAYISOYLU, Kenan Sinan; KÖROĞLU, Özge; BAKIR, Esra; ULUDAĞ, Günsel; KÖROĞLU, Sedat
2015-01-01
Özet: Son yıllarda toplumlar beslenme konusunda giderek daha bilinçli hale gelmektedir. Beslenme konusunda temel talep olan sağlıklı ve güvenli gıdalar tüketebilme isteğinin yanında; insan sağlığına ek faydalar sağlayan, hastalıklardan koruma potansiyeli olan ve fonksiyonel gıda olarak adlandırılan ürünlere ulaşma isteği de giderek artmaktadır. Kefir, fonksiyonel gıdalardan probiyotikler alt kolunun önemli bir üyesi olup, içeriğinde birçok faydalı maya ve bakteri bulunduran, son yıllarda popü...
Tulum Peynirlerinden izole Edilen Lactococcus lactis subsp. lactis YBML9 ve
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Yasin TUNCER
2009-04-01
Full Text Available Bu çalısmanın amacı tulum peynirlerinden izole edilen Lactococcus lactis suslarının fenotipik tanısı ve bu suslar tarafından üretilen bakteriyosinlerin kısmi karakterizasyonlarıdır. Bu amaçla Türkiye'nin sekiz farklı ilinden (Ankara, Antalya, Burdur, Denizli, Erzincan, Isparta, İstanbul ve İzmir yöresel pazarlardan toplanan 60 adet tulum peyniri örneginden 40 adet Lactococcus lactis susu (31 adet L. lactis subsp. lactis ve 9 adet L. lactis subsp. cremoris izole edildi. 40 adet L. lactis susu içerisinden, 2 adet L. lactis subsp. lactis (YBML9 ve YBML21 susu bakteriyosin üretme yeteneginde bulundu. L. lactis subsp. lactis YBML9 ve YBML21 susları tarafından üretilen bakteriyosinler, farklı enzim, pH ve sıcaklık uygulamaları sonucu; sırasıyla nisin ve laktisin 481 olarak tanımlandı.
2017-04-06
greater they are at risk to be radicalized by ISIS fighters either infiltrating through camps or through social media avenues. Socio-economic...Anglais in Nice during Bastille Day in 2016 killing 86 while injuring 200 more, a state of emergency has existed in France while tourism , normally robust...of states to provide social and health benefits along with paying pensions. Free flow of capital, people, and goods in Europe due to 10
ERZURUM ŞARTLARINDA DİKİM ZAMANI VE TEPE ALMANIN PATATESTE VERİM VE ÇEŞİTLİ ÖZELLİKLERİNE ETKİSİ /
Şenol, Sabahattin
2010-01-01
ÖZETErzurum Ekolojik şartlarında dikim ve tepe alma zamanmm patatesteverime ve diğer bazı agronomik karekterlere etkisini tesbitetmek için bu çalışma yapılmış, erkenci ve geç olgunlaşan 34/962 ve49/962 çeşitler bu denemeye alınmıştır. Neticede, en fazıa verim enerken dikim zamanı olarak tayin ediıen 13 Mayıs tarihinde a.ltlnmış,tepe aımanm· veya sürgün öıdürmenin önemli etkisi g&ou...
Süryaniler’in Tarihi ve Sosyolojik Yapısı
Ürek, Melki
2014-01-01
Bu makalede, Süryanilerin tarihi süreçleri ve sosyolojik yapıları ele alın-mıştır. Süryaniler yüzyıllar boyunca oldukça kaotik bir cooğrafyada yaşa-mışlarddır. Bu nedenle, dini, politik ve ideolojik açıdan pek çok farklı pa-radigmanın etkisi altında kalmışlardır. Bu olumsuz etki Süryanileri tarihi ve teolojik açıdan hatalı tanımlamalar ve yanlış isimlendirmeler gibi so-runlarla yüz yüze bırakmıştır. Ancak son zamanlarda üretilen akademik ve objektif çalışmalarla, Süryani liderlerin kendilerin...
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Osman Cabı
2015-02-01
Full Text Available Kolay bozulabilir gıda maddelerinin daha uzun süre muhafaza edilmeleri amacıyla soğutma yönteminin kullanılmasının geçmişi tarih öncesi zamanlara kadar uzanmaktadır. Adı geçen “muhafaza” veya “korunma” sözcüğü, Weiser ve ark. 1971 tarafından, bir gıda maddesinin fiziksel, kimyasal kalitelerinin ve besleyici özelliklerinin belli bir süre müddetince veya mümkün olduğu kadar uzun bir periyot süresince saklanması şeklinde tanımlanmaktadır. Soğuğun çeşitli uygulamalarıyla muhafaza edilen gıda maddeleri gerek kantite gerekse çeşit ve yapı olarak geçtiğimiz son yıllarda büyük bir artış göstermişlerdir. İki yıl önceki değerlendirmelere göre, dünya kolay bozulabilir gıda maddeleri üretiminin 1 milyar ton olduğu Anquez, M. 1975 ve bu miktarın dörtte birinin (250 milyon ton herhangi bir şekilde işlenmesinde soğuğun kullanıldığı kabul edilmektedir.
The Rhetoric of Prejudice: Can Europe Still Be Inclusive? Some Remarks
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Mirella Pasini
2017-08-01
Full Text Available On May 9, 2017, Europe Day, a date chosen as a sign of goodwill for the future of Europe, a group of philosophers, linguists, historians, political scientists and media experts, coming from Belgium, France, Greece, Iceland, Norway, Poland, and Italy of course, gathered in Genoa (Italy to debate The Rhetoric of Prejudice. The subtitle of the Conference, which should not to be overlooked, posed a crucial question: can Europe still be inclusive?
Fast reactors fuel Cycle: State in Europe
International Nuclear Information System (INIS)
1991-01-01
In this SFEN day we treat all aspects (economics-reactor cores, reprocessing, experience return) of the LMFBR fuel cycle in Europe and we discuss about the development of this type of reactor (EFR project) [fr
BProVe: Tool support for business process verification
DEFF Research Database (Denmark)
Corradini, Flavio; Fornari, Fabrizio; Polini, Andrea
2017-01-01
This demo introduces BProVe, a tool supporting automated verification of Business Process models. BProVe analysis is based on a formal operational semantics defined for the BPMN 2.0 modelling language, and is provided as a freely accessible service that uses open standard formats as input data...
FEMİNİST ULUSLARARASI İLİŞKİLER VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER ELEŞTİRİSİ: CİNSİYET, DEVLET VE GÜVENLİK
DOĞAN, Fazlı; ÖZLÜK, Duygu
2016-01-01
Bu çalışma bir sosyal ve politik teori olarak Feminizm’in Uluslararası İlişkilere (Uİ) girişi ve Feminist Uİ’nin ana akım Uİ teorilerine cinsiyet, devlet ve güvenlik başlıkları üzerinden yönelttiği eleştirileri değerlendirmektedir. Üç ana bölümden oluşan çalışmada öncelikle bir sosyal ve politik teori ve bir hareket olarak feminizmin tarihsel gelişimi kısaca tartışılmıştır. İkinci bölümde feminist hareketlerin uluslararası ilişkilerdeki gelişimi ve bir Uİ teorisi olarak Feminist Uİ’nin genel ...
Feminist Sanatta Beden ve Yabancılaşma
Alp, Kafiye Özlem
2015-01-01
Feminizm, eril bir toplumda kadının, eşit hak ve özgürlüklere sahip olma gerekçelerine dayalı bir mücadele alanı olarak tanımlanabilir. Feminizmin, kamusal ve özel alanda kadın ayrımcılığına karşı başkaldırısı, insanın kendi emeğine ve kendi bedenine olan yabancılaşmasının bir sonucudur. Bu bakımdan feminizm, tüm tarihi boyunca toplumsal, felsefi, cinsel ve psikanalitik yabancılaşma kavramlarıyla yakın ilgi içinde olmuştur. Feminist sanat pratikleri; feminist kuramlar, toplumsal dinamikler...
Dasari, Hari Prasad
2015-03-06
In recent years long-term precipitation trends on a regional scale have been given emphasis due to the impacts of global warming on regional hydrology. In this study, regional precipitation trends are simulated over the Europe continent for a 60-year period in 1950-2010 using an advanced regional model, WRF, to study extreme precipitation events over Europe. The model runs continuously for each year during the period at a horizontal resolution of 25 km with initial/ boundary conditions derived from the National Center for Environmental Prediction (NCEP) 2.5 degree reanalysis data sets. The E-OBS 0.25 degree rainfall observation analysis is used for model validation. Results indicate that the model could reproduce the spatial annual rainfall pattern over Europe with low amounts (250 - 750 mm) in Iberian Peninsula, moderate to large amounts (750 - 1500 mm) in central, eastern and northeastern parts of Europe and extremely heavy falls (1500 - 2000 mm) in hilly areas of Alps with a slight overestimation in Alps and underestimation in other parts of Europe. The regional model integrations showed increasing errors (mean absolute errors) and decreasing correlations with increasing time scale (daily to seasonal). Rainfall is simulated relatively better in Iberian Peninsula, northwest and central parts of Europe. A large spatial variability with the highest number of wet days over eastern, central Europe and Alps (~200 days/year) and less number of wet days over Iberian Peninsula (≤150 days/year) is also found in agreement with observations. The model could simulate the spatial rainfall climate variability reasonably well with low rainfall days (1 - 10 mm/days) in almost all zones, heavy rainfall events in western, northern, southeastern hilly and coastal zones and extremely heavy rainfall events in northern coastal zones. An increasing trend of heavy rainfall in central, southern and southeastern parts, a decreasing trend in Iberian Peninsula and a steady trend in other
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Marta Valenciano
2011-01-01
Full Text Available BACKGROUND: A multicentre case-control study based on sentinel practitioner surveillance networks from seven European countries was undertaken to estimate the effectiveness of 2009-2010 pandemic and seasonal influenza vaccines against medically attended influenza-like illness (ILI laboratory-confirmed as pandemic influenza A (H1N1 (pH1N1. METHODS AND FINDINGS: Sentinel practitioners swabbed ILI patients using systematic sampling. We included in the study patients meeting the European ILI case definition with onset of symptoms >14 days after the start of national pandemic vaccination campaigns. We compared pH1N1 cases to influenza laboratory-negative controls. A valid vaccination corresponded to >14 days between receiving a dose of vaccine and symptom onset. We estimated pooled vaccine effectiveness (VE as 1 minus the odds ratio with the study site as a fixed effect. Using logistic regression, we adjusted VE for potential confounding factors (age group, sex, month of onset, chronic diseases and related hospitalizations, smoking history, seasonal influenza vaccinations, practitioner visits in previous year. We conducted a complete case analysis excluding individuals with missing values and a multiple multivariate imputation to estimate missing values. The multivariate imputation (n = 2902 adjusted pandemic VE (PIVE estimates were 71.9% (95% confidence interval [CI] 45.6-85.5 overall; 78.4% (95% CI 54.4-89.8 in patients <65 years; and 72.9% (95% CI 39.8-87.8 in individuals without chronic disease. The complete case (n = 1,502 adjusted PIVE were 66.0% (95% CI 23.9-84.8, 71.3% (95% CI 29.1-88.4, and 70.2% (95% CI 19.4-89.0, respectively. The adjusted PIVE was 66.0% (95% CI -69.9 to 93.2 if vaccinated 8-14 days before ILI onset. The adjusted 2009-2010 seasonal influenza VE was 9.9% (95% CI -65.2 to 50.9. CONCLUSIONS: Our results suggest good protection of the pandemic monovalent vaccine against medically attended pH1N1 and no effect of the
Yaşam Bilimleri ve Biyoteknoloji
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Nalan YILMAZ SARIÖZLÜ
2010-10-01
Full Text Available Eskişehir/Türkiye’deki ılıca sularındaki bakteriyel topluluğun ortaya konulması ve incelenmesi için 7 ılıca su örneği 7 farklı ılıcadan toplanmıştır. Tüm örnekler dört farklı besi ortamına (nutrient agar, su-maya ekstraktı agar, triptik soy agar, nişasta-kazein agar inoküle edilmiştir. 50 °C’de 14 günlük inkübasyondan sonra tüm bakteri kolonilerinin sayımı yapılıp saflaştırılmıştır. Tüm izolatların gram reaksiyonları, katalaz veoksidazözellikleri belirlenmişve BIOLOG, VITEK veotomatikribotiplendirme sisteminde (RiboPrinter incelenmişlerdir. Bu bakterilerin ampisilin, gentamisin, trimetoprim-sülfametoksazol ve tetrasiklin antibiyotiklerine karşı dirençliliği incelenmiştir. Sonuç olarak normal insan florasına ilaveten ısıya dirençli patojenik mikroorganizmalar incelenen alandaki ılıca sularında (43-50 °C belirlenmiştir. Altı genusa ait 10 farklı tür Alysiella filiformis, Bordetella bronchiseptica, B. pertussis, Molexalla caprae, M. caviae, M. cuniculi, M. phenylpyruvica, Roseomonas fauriae, Delftia acidovorans ve Pseudomonas taetrolens olarak tanımlanmıştır
Türkiye’de Üretilen Kuru fasulyelerin Pişme Kalitesi ve Kompozisyonu (İngilizce
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Recai Ercan
2015-02-01
Full Text Available Türkiye’de 2 bölgede yetiştirilen 8 kuru fasulye genotiplerinin fiziksel kriterleri ve pişme kalitesi ile mineral madde, tiyamin ve riboflavin miktarları saptanmıştır. Genotip ve yetiştirme lokasyonları ile bunların interaksiyonu bütün kriterleri önemli düzeyde etkilemiştir (P<0.05. Kuru ve yaş tohum ağırlığı, şişme kapasitesi ve indeksi, hidrasyon kapasitesi, kuru ve yaş hacim, kuru ve yaş pişme süresi ile Cu, Mn ve Na miktarları başlıca genotipden etkilenmiştir. Zn ve P miktarı ise çevreden etkilenmiştir. Kuru ve yaş tohum ağırlığı, kuru ve yaş hacim, hidrasyon ve şişme kapasitesi önemli düzeyde kuru ve yaş pişme süresi ile ilişkili olmuştur.
Costantino, Angela; Spada, Enea; Equestre, Michele; Bruni, Roberto; Tritarelli, Elena; Coppola, Nicola; Sagnelli, Caterina; Sagnelli, Evangelista; Ciccaglione, Anna Rita
2015-11-14
The detection of baseline resistance mutations to new direct-acting antivirals (DAAs) in HCV chronically infected treatment-naïve patients could be important for their management and outcome prevision. In this study, we investigated the presence of mutations, which have been previously reported to be associated with resistance to DAAs in HCV polymerase (NS5B) and HCV protease (NS3) regions, in sera of treatment-naïve patients. HCV RNA from 152 naïve patients (84 % Italian and 16 % immigrants from various countries) infected with different HCV genotypes (21,1a; 21, 1b; 2, 2a; 60, 2c; 22, 3a; 25, 4d and 1, 4k) was evaluated for sequence analysis. Amplification and sequencing of fragments in the NS5B (nt 8256-8640) and NS3 (nt 3420-3960) regions of HCV genome were carried out for 152 and 28 patients, respectively. The polymorphism C316N/H in NS5B region, associated with resistance to sofosbuvir, was detected in 9 of the 21 (43 %) analysed sequences from genotype 1b-infected patients. Naturally occurring mutations V36L, and M175L in the NS3 protease region were observed in 100 % of patients infected with subtype 2c and 4. A relevant proportion of treatment naïve genotype 1b infected patients evaluated in this study harboured N316 polymorphism and might poorly respond to sofosbuvir treatment. As sofosbuvir has been approved for treatment of HCV chronic infection in USA and Europe including Italy, pre-treatment testing for N316 polymorphism on genotype 1b naïve patients should be considered for this drug.
Spatial clustering and meteorological drivers of summer ozone in Europe
Carro-Calvo, Leopoldo; Ordóñez, Carlos; García-Herrera, Ricardo; Schnell, Jordan L.
2017-10-01
We have applied the k-means clustering technique on a maximum daily 8-h running average near-surface ozone (MDA8 O3) gridded dataset over Europe at 1° × 1° resolution for summer 1998-2012. This has resulted in a spatial division of nine regions where ozone presents coherent spatiotemporal patterns. The role of meteorology in the variability of ozone at different time scales has been investigated by using daily meteorological fields from the NCEP-NCAR meteorological reanalysis. In the five regions of central-southern Europe ozone extremes (exceedances of the summer 95th percentile) occur mostly under anticyclonic circulation or weak sea level pressure gradients which trigger elevated temperatures and the recirculation of air masses. In the four northern regions extremes are associated with high-latitude anticyclones that divert the typical westerly flow at those latitudes and cause the advection of aged air masses from the south. The impact of meteorology on the day-to-day variability of ozone has been assessed by means of two different types of multiple linear models. These include as predictors meteorological fields averaged within the regions (;region-based; approach) or synoptic indices indicating the degree of resemblance between the daily meteorological fields over a large domain (25°-70° N, 35° W - 35° E) and their corresponding composites for extreme ozone days (;index-based; approach). With the first approach, a reduced set of variables, always including daily maximum temperature within the region, explains 47-66% of the variability (adjusted R2) in central-southern Europe, while more complex models are needed to explain 27-49% of the variability in the northern regions. The index-based approach yields better results for the regions of northern Europe, with adjusted R2 = 40-57%. Finally, both methodologies have also been applied to reproduce the interannual variability of ozone, with the best models explaining 66-88% of the variance in central
Analyzing Program Termination and Complexity Automatically with AProVE
DEFF Research Database (Denmark)
Giesl, Jürgen; Aschermann, Cornelius; Brockschmidt, Marc
2017-01-01
In this system description, we present the tool AProVE for automatic termination and complexity proofs of Java, C, Haskell, Prolog, and rewrite systems. In addition to classical term rewrite systems (TRSs), AProVE also supports rewrite systems containing built-in integers (int-TRSs). To analyze...... programs in high-level languages, AProVE automatically converts them to (int-)TRSs. Then, a wide range of techniques is employed to prove termination and to infer complexity bounds for the resulting rewrite systems. The generated proofs can be exported to check their correctness using automatic certifiers...
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Özgür ÜŞENMEZ
2015-07-01
Full Text Available ÖZ: Bu çalışma, İran rejiminin son yıllarda Orta Doğu'yu sarsan isyanlar ve istikrarsızlıklara-Batı'daki beklentilerin aksine- geçmişten, özellikle 1979'daki devrimden miras kalan sosyal yapı ve politikaların etkisiyle direnebildiğini iddia ediyor. Tunus ve Mısır'daki halk isyanları, temel aktör olan alt sınıflar ve onların neo-liberal ekonomik politikalara muhalefetiyle yayılırken, İran’da devrim sonrası gelişen sosyal devlet mekanizması hala halk ile rejimin tamamen birbirine yabancılaşmasını önlemekte. Ancak son yıllarda ortaya çıkan yeni gerilimler ve İran'ın uyguladığı ekonomi politikaları rejimin krizini derinleştirebilir. Bu nedenledir ki Orta Doğu'yu ve özelde İran'ı anlamak için hegemonik blokların tarihsel değişimini inceleyen ucu açık bir analiz elzemdir. ABSTRACT: This article argues that contrary to the expectations of the Western World, Iranian regime successfully resisted the revolutionary tides of the Arab Spring. Most important determinant of this process for Iran was the legacy of the 1979 revolution and it's associated structures that relatively protects the most vulnerable parts of the population against the wide spread neo-liberal economic policies in the Middle East. So with that feature Iran differs from the Tunisian and the Egyptian examples. In order to understand these features further this essay adapts a historical analysis of changes in hegemonic blocs in Iran since 1979.
Directory of Open Access Journals (Sweden)
A. Hamdi Ertaş
2015-02-01
Full Text Available Ticari amaçla üretilen hamburgerler, -8 oC ve –26 oC’de 85 gün süre ile depolanmışlar ve depolama sıcaklığının ve süresinin hamburgerlerin bazı fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik özellikleri üzerine olan etkileri araştırılmıştır. Fiziksel kriterler olarak su tutma kapasitesi (STK, pişirme kaybı (PK ve büzülme derecesi (BD; kimyasal kriterler olarak rutubet, protein, yağ miktarları ile pH değeri ve tiyobarbütirik asit (TBA sayısı; mikrobiyolojik kriterler olarak ise toplam mezofil aerob bakteri (TMAB sayısı, psikrofil bakteri (PB sayısı ve koliform grubu bakteri (KGB sayısı dikkate alınmıştır. Depolama sıcaklığı ve depolama süresinin rutubet, protein, yağ miktarları, STK, PK ve BD üzerine etkisinin olmadığı, pH değeri üzerine p<0.01 düzeyinde etkisinin olduğu, TBA-sayısı üzerine depolama sıcaklığının p<0.01 düzeyinde depolama süresinin p<0.05 düzeyinde etkisi olduğu belirlenmiştir. –8 oC de depolama, hamburgerlerin pH değerlerini ve TBA-sayılarını önemli düzeyde artırırken, -26 oC de depolamada artış daha az düzeyde olmuştur. TMAB, PB ve KGB sayılarına, depolama sıcaklığının ve depolama süresinin etkisi görülmüş (p<0.01; -8 oC’de, depolama süresine bağlı olarak TMAB, PB ve KGB sayılarında sürekli bir artış görülürken –26 oC’de depolamada azalma olmuştur.
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Hüseyin DOĞRAMACIOĞLU
2012-12-01
Full Text Available Halit Fahri Ozansoy’s poetry books of Gülistanlar ve Harabeler printed with old letters but not transformed to the Latin alphabet until now. In his work, garden images and colors which loaded special meaning of poet was known as hidden pearls and no research have been made on this work till now. Garden images in poetry are sometimes colorful, light and sometimes dull and dark. These images change with the with the poet's spirit world. We can visualize the garden images like an oil painting. These images drawn by the poet's words, show poet’s mood like a mirror. The colors used in the poem vary with garden images. This change appears with the change of the mental status of the poet. Thus, the poet uses the colors in accordancewith the different tables and his mood. When there are a lively andwarm colors in optimistic tables, dark and dull colors chosen inpessimistic tables. The poet's choice of the colors is not a coincidence.This selectivity included to poetry with different sensations. In his work,Ozansoy has described variety of colors in different gardens.Imagination, imagery and various emotions had been made with oneaccord in his depictions. The colors and portraits of garden form thepoet’s imagination. Colorful memories in the garden which experiencedin a darling moves from poet's imagination to the verses of the poem.Imagination, colors and gardens are described with darling. Theseimageries compose the garden images and semantic change of thecolors. Halit Fahri Ozansoy’un Gülistanlar ve Harabeler adlı şiir kitabı eski harflerle basılmış ancak günümüze kadar Latin harflerine aktarılmamıştır. Bu eserde şairin bahçe imajları ve renklere yüklediği anlamlar saklı inciler gibi gizli kalmış ve günümüze kadar üzerinde inceleme yapılmamıştır. Şiirdeki bahçe imajları bazen renkli, ışıklı ve bazen de donuk ve karanlıktır. Şairin değişen ruh dünyası ile birlikte bu imajlar da değişir. Bah
Düger, Cevdet; Ayvaz, Hakan; Bulut, Filiz; Gürsoy, Sinan; Kaygusuz, Kenan; İsbir, Ahmet Cemil; Özdemir Kol, İclal; Gürelik, Bilge; Mimaroğlu, Caner
2013-01-01
Özet Bu çalışmada, preemptif uygulanan iv, spinal ve epidural morfinin erken postoperatif dönemdeki analjezik tüketimi ve stres yanıt üzerine etkilerini belirlemek amaçlandı. Alt batın operasyonu uygulanacak ASA I-II grubuna giren 60 hasta rasgele üç gruba ayrıldı. Grup I’e indüksiyondan 5 dk. önce 5 mg iv morfin, Grup II’ye indüksiyondan 5 dk önce 0,5 mg intratekal morfin, Grup III’e indüksiyondan 30dk önce 5mg epidural morfin uygulandı. Anestezi indüksiyonu 0,1 µg kg-1 fentanil ve 4-7 mg k...
Türkiye ve Dünyada Ayva Piyasası
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Bekir Sıtkı Şirikçi
2017-07-01
Full Text Available Bu çalışmada dünyada ve Türkiye’de ayva piyasası irdelenmiştir. Çalışmada birincil verileri, ayva üretiminin yoğun olarak yapıldığı Sakarya, Antalya, Bursa, Bilecik ve Denizli illerinde farklı pazarlama seviyelerindeki 28 aracı işletme ile anket yöntemi ile elde edilen veriler oluşturmuştur. İkincil veriler ise FAO ve TÜİK gibi kurumlarının verilerinden hareketle elde edilmiştir. Dönem başlangıcı olan 1981-1985 ortalamasına göre 324465 ton olan dünya ayva üretimi %94,3 artışla 2013 yılında 630325 tona yükselmiştir. Dünya ayva üretiminde önemli ülkeler; Türkiye, Çin, Özbekistan, Fas ve İran’dır. Türkiye’de ayva üretimi, 1981-1985 ortalamasına göre 1.60 kat artmıştır. Ayva üretimindeki bu artışta ağaç başına verimdeki yükselmenin katkısı önemlidir (%40 verimde artış. Dünyada üretilen ayvanın %5,3’ü ihracata konu olmaktadır. Dünya ayva ihracat miktarı 8,32 kat, değeri ise 38,42 kat artmıştır. Ayva ihracat değerlerinde en yüksek paya Hollanda sahiptir (%33,6’sı. Hollanda’yı sırasıyla Türkiye, Avusturya ve İran takip etmektedir. Türkiye’nin dünya ihracat değerindeki payı ise %31,1’dir. Dünya ayva ithalatında %23,3 pay ile Rusya birinci sıradadır. Rusya’yı sırası ile Avusturya ve Almanya takip etmektedir. Türkiye’nin ayva üretiminin %9,4’ü ihracata konu olmaktadır. Önemli ayva üreticisi iller; Sakarya, Bursa, Antalya, Bilecik ve Denizli’dir. Görüşülen aracıların 15’i ayvada pazarlama aşamasında karşılaştıkları en önemli sorunun istenilen zaman, miktar, kalite ve fiyatta ayva bulunmamasını (%54 belirtmiştir.
Berkeley 51 Kümesinin Temel ve Astrofiziksel Parametrelerinin Belirlenmesi
Directory of Open Access Journals (Sweden)
İnci Akkaya Oralhan
2016-10-01
Full Text Available Galaksimizin birinci çeyreğinde bulunan ve daha önce çok az çalışılmış açık yıldız kümelerinden biri olan Berkeley 51 kümesinin temel astrofiziksel ve yapısal parametreleri CCD UBV(RIC ve 2MASS JHKS verileri kullanılarak elde edilmiştir. Kümeye ait CCD UBV(RIC verileri Meksika’da bulunan San Pedro Martir Ulusal Gözlemevi’nden 84cm’lik teleskop ile alınmıştır. Küme üyeliklerinin belirlenmesinde ise PPMXL kataloğundaki öz hareket verileri kullanılmıştır. Buna küre bu küme için elde edilen limit yarıçap Rlim=2.5 yay dakikası, kızarma E(B-V=0.85±0.05 kadir, E(J-H=0.28±0.02 kadir, uzaklık modülü DM=(m-M0=10.66±0.04 pc, uzaklığı d=1355±27 pc ve logaritmik yaş log(A=9.54±0.03 Myıl olarak bulunmuştur. Küme için ilk kez bulunan metal ve ağır element bolluğu ise sırasıyla [Fe/H]=-0.38 ve Z=0.006 olarak elde edilmiştir.Anahtar kelimeler: Açık yıldız kümeleri-Berkeley 51
DEFF Research Database (Denmark)
Kurth, Florian; Develoux, Michel; Mechain, Matthieu
2017-01-01
BACKGROUND: Malaria remains one of the most serious infections for travellers to tropical countries. Due to the lack of harmonized guidelines a large variety of treatment regimens is used in Europe to treat severe malaria. METHODS: The European Network for Tropical Medicine and Travel Health (Trop......Net) conducted an 8-year, multicentre, observational study to analyse epidemiology, treatment practices and outcomes of severe malaria in its member sites across Europe. Physicians at participating TropNet centres were asked to report pseudonymized retrospective data from all patients treated at their centre...... for microscopically confirmed severe Plasmodium falciparum malaria according to the 2006 WHO criteria. RESULTS: From 2006 to 2014 a total of 185 patients with severe malaria treated in 12 European countries were included. Three patients died, resulting in a 28-day survival rate of 98.4%. The majority of infections...
77 FR 63707 - General Pulaski Memorial Day, 2012
2012-10-16
... men from Europe and America alike, Brigadier General Casimir Pulaski battled to extend the principles... standing proudly with its strong ally, a free and independent Poland. On General Pulaski Memorial Day, we...
Directory of Open Access Journals (Sweden)
İbrahim Babayiğit
2017-03-01
Full Text Available Bu çalışmanın amacı; izole ön çapraz bağ (ÖÇB veya ön çapraz bağ ile birlikte menisküs yaralanması geçiren kişilerin, hamstring tendon otogrefti ile ön çapraz bağ rekonstrüksiyonu sonrasında modifiye ve hızlandırılmış fizyoterapi ve rehabilitasyon programının propriosepsiyon, dinamik denge üzerine etkilerini araştırmaktır. Çalışma artroskopik Hamstring Tendon Otogrefti ile Ön Çapraz Bağ Rekonstrüksiyonu Cerrahisi Geçiren 20 kişi (n=20 K/E: 2/18 ile gerçekleştirilmiştir. Tüm olguların operasyon öncesinde (preop diz propriosepsiyon değerleri gözler açık ve kapalı olarak 15, 30, 45 ve 60 derecede Dijital Gonyometre ile ölçüldü. Operasyon sonrası (postop tüm olgular modifiye, hızlandırılmış fizyoterapi ve rehabilitasyon programına alındı. Operasyon sonrası 3., 6., 12. hafta ve 6. Ay’da propriosepsiyon ölçümleri tekrar edildi.Dinamik denge ölçümleri 3., 6., 12. hafta ve 6. Ay’da horizontal, sağ oblik, sol oblik ve tek ayak denge ölçümleri olarak yapıldı. Fonksiyonel seviyelerini değerlendirmek için Lysholm skoru ve ağrıyı değerlendirmek için VAS (Visual Ağrı Skoru, olguların fonksiyonel performansları durumlarını değerlendirmek için tek ayak atlama, çift ayak atlama ve çapraz atlama testleri uygulandı. Çalışmamızda olguların gözler açık ve kapalı durumda propriosepsiyon (15°, 30°, 45° ve 60° ölçüm sonuçları postoperatif dönemde preoperatif döneme göre 12. Hafta ve 6. Ayda istatistiksel olarak anlamlı düzeyde düzelme göstermiştir (p<0.05. Olgularda 3. haftadan sonra dinamik denge testlerinde önemli gelişme saptanmışır, bu artış istatistiksel olarak da anlamlıdır (p<0.05. 6 Ayda yapılan fonksiyonel performans testlerini etkileyen bağımsız değişkenler çoklu regresyon analizinde araştırılmış, 60° ölçülen propriosepsiyon sonuçları ve sol tarafın tek adım atlama test skoru, sağ tarafta tek ad
Huard, Tracy L.; Pound, Marc W.; Mundy, Lee; Dunham, Michael
2018-01-01
Very Low Luminosity Objects (VeLLOs) are young stellar sources that are defined by luminosities less than 0.1 solar luminosity and rising mid-infrared spectral energy distributions. But, what exactly are they? Brown dwarfs or low-mass stars in formation? Systems exhibiting low accretion rates? Extremely young objects? We have completed an ALMA survey of 33 candidates in the nearby Serpens, Ophiuchus, and Lupus star-forming molecular clouds. Continuum emission at 1.3 mm, consistent with the presence of an inner envelope and/or disk, was detected toward 17 candidates, with at least 6 of these candidates exhibiting CO outflow emission, suggesting ongoing formation. We will present these observations and results, and discuss their implications concerning the nature of VeLLOs.
Radurizasyonun Tavuk Etlerinin Duyusal, Kimyasal ve Mikrobiyolojik Kalitesi Üzerine Etkisi
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Nuray Kolsarıcı
2015-02-01
Full Text Available Araştırmada 1, 2 ve 3 kGy dozunda uygulanan iyonize radyasyonun (Radurizasyon tavuk but ve göğüs etlerinin mikrobiyolojik, kimyasal ve duyusal kalitelerine olan etkisi üzerinde çalışılmıştır. 6-8 haftalık broilerler kesilerek but ve göğüs etlerine parçalandıktan sonra biri açık kontrol olmak üzere 5 gruba ayrılmış ve 4 grup vakum paketlenmiştir. Vakum paketi gruplardan biri vakumlu kontrol olarak ayrılırken, diğer gruplar 1, 2 ve 3 kGy olmak üzere iyonize radyasyona tabi tutulmuştur. 0. günden başlamak üzere 3’er günlük periyotlarla gruplar analize alınmış, toplam mezofilik aerob, toplam psikrofilik aerob, stafilokok ve laktik asit bakterileri ile pH ve TBA değeri belirlenmiştir. Ayrıca örneklerin duyusal özellikleri de panel oluşturularak saptanmıştır. Elde edilen tüm veriler varyans analizi ile değerlendirilmiştir. Araştırma bulgularına göre tavuk but ve göğüs etlerinde radurizasyon sonrası bakteriyel yükte azalma gözlenmiştir. Radurizasyonun toplam mezofilik aerobik ve toplam psikrofilik aerobik bakteriler üzerine olan etkisi stafilokok ve laktik asit bakterilerine kıyasla daha yüksek düzeyde olup, özellikle laktik asit bakterilerinde zayıf kalmıştır. PH ve TBA değerleri açısından radurizasyonun değişiklik yaratmadığı gözlenmiştir. Bununla birlikte 3 kGy ışınlanmış örneklerin raf ömrü 27 gün civarında olurken 2 kGy ışınlı örnekler 24 günde, 1 kGy ışınlı örnekler 18 günde, vakumlu kontroller 15 günde, açık kontroller 9 gün civarında tüketim özelliğini yitirmiştir. Duyusal değerlendirmelerde alınan sonuçlarda ışınlanmış örneklerin renk, görünüş, aroma, gevreklik gibi özellikleri kontrollere göre farklı olmayıp, tüm gruplar pazarlanabilir nitelikte bulunmuşlardır.
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Jiří Suchý
2015-03-01
Full Text Available Changes of Selected Hematological Parameters and Morning Rest Rate during Ten Days High Altitude Stay and Training This article describes the influence of a ten day stay and training in a high altitude area (1850 m ASL on selected blood count parameters and morning resting heart rate. Three tests were performed on a group of young cross country skiers (n = 10, age: 18.7 ± 4.8: two days before, two days after and ten days after the altitude training camp. Two day after the return, significant (p 0.05. The study in a group of young cross country skiers has shown positive effects of a tenday training camp in high altitude on blood count parameters and morning resting heart rate monitored in lowland two and ten days after the return from high altitude. Změny vybraných hematologických parametrů a ranní klidové srdeční frekvence v průběhu desetidenního tréninku a pobytu ve vyšší nadmořské výšce Článek popisuje vliv desetidenního tréninku a pobytu ve vyšší nadmořské výšce (1850 m n. m. na vybrané parametry krevního obrazu a ranní klidové srdeční frekvence. U skupiny mladých běžců na lyžích (n = 10, věk: 18,7 ± 4,8 byly realizovány celkem tři odběry krve: dva dny před soustředěním ve výšce, dva dny a deset dnů po návratu do nížiny. Dva dny po návratu byly signifikantně (p 0,05. Průměrné hodnoty ranní klidové srdeční frekvence byly během soustředění ve výšce vyšší než před odjezdem v nížině (p 0,05. Námi realizovaný výzkum u skupiny mladých běžců na lyžích prokázal pozitivní efekt desetidenního pobytu a tréninku ve vyšší nadmořské výšce (1850 m n. m. na sledované krevní parametry a ranní klidovou srdeční frekvenci v nížině po návratu.
Most B cells in non-lymphoid tissues are naïve.
Inman, Charlotte F; Murray, Tamsin Zangerle; Bailey, Mick; Cose, Stephen
2012-02-01
The current view of lymphocyte migration states that naïve lymphocytes re-circulate between the blood and the lymph via the lymph nodes, but are not able to access non-lymphoid tissues. We examined B lymphocytes in peripheral tissues and found that the majority were phenotypically similar to naïve B cells in lymphoid tissues and were located within the parenchyma, not associated with blood vessels. The mutation rate within the Vh region of these cells was substantially less than the rate attributed to somatic hypermutation and was identical to that observed in naïve B cells isolated from the lymph nodes, showing the presence of naïve B cells in the non-lymphoid organs. Further, using FTY720-treated mice, we showed that naïve B cells migrate through the peripheral tissues and, using pertussis toxin, that the entry of B cells was not controlled by chemokine-mediated signalling events. Overall, these results show that naïve B lymphocytes constitute the majority of the total B-cell population in non-lymphoid tissues and suggest that these cells may re-circulate through the periphery as part of their normal migration pathway. This has implications for the current view of the role of naïve B cells in priming and tolerance.
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Merino Fuencisla
2010-10-01
Full Text Available Abstract Background Verticillium dahliae is a fungal pathogen that infects a wide range of hosts. The only known genes for resistance to Verticillium in the Solanaceae are found in the tomato (Solanum lycopersicum Ve locus, formed by two linked genes, Ve1 and Ve2. To characterize the resistance response mediated by the tomato Ve gene, we inoculated two nearly isogenic tomato lines, LA3030 (ve/ve and LA3038 (Ve/Ve, with V. dahliae. Results We found induction of H2O2 production in roots of inoculated plants, followed by an increase in peroxidase activity only in roots of inoculated resistant plants. Phenylalanine-ammonia lyase (PAL activity was also increased in resistant roots 2 hours after inoculation, while induction of PAL activity in susceptible roots was not seen until 48 hours after inoculation. Phenylpropanoid metabolism was also affected, with increases in ferulic acid, p-coumaric acid, vanillin and p-hydroxybenzaldehyde contents in resistant roots after inoculation. Six tomato PAL cDNA sequences (PAL1 - PAL6 were found in the SolGenes tomato EST database. RT-PCR analysis showed that these genes were expressed in all organs of the plant, albeit at different levels. Real-time RT-PCR indicated distinct patterns of expression of the different PAL genes in V. dahliae-inoculated roots. Phylogenetic analysis of 48 partial PAL cDNAs corresponding to 19 plant species grouped angiosperm PAL sequences into four clusters, suggesting functional differences among the six tomato genes, with PAL2 and PAL6 presumably involved in lignification, and the remaining PAL genes implicated in other biological processes. An increase in the synthesis of lignins was found 16 and 28 days after inoculation in both lines; this increase was greater and faster to develop in the resistant line. In both resistant and susceptible inoculated plants, an increase in the ratio of guaiacyl/syringyl units was detected 16 days after inoculation, resulting from the lowered amount
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Elif ÇEKİCİ
2012-11-01
Full Text Available Özet:İklim değişikliği nedeniyle dünyanın her yerindemeydana gelen doğal afetlerin şiddeti ve yarattığı hasarlarzamanla artmaktadır. Doğal afetler sonucundakarşılaşılabilecek risklerden korunmanın en iyi yolu sigortasektörünün güçlendirilmesidir. Çünkü doğal afetler öncedentahmin edilemediği için bu risklerden arınmak mümkündeğildir. Afetlerin hasar boyutu gittikçe büyümekte ve busigorta ve reasürans şirketleri için risk oluşturmaktadır.Dolayısıyla sigorta sektörünün bu riski transfer etmesigerekecektir. Bu çalışmada Türkiye’deki yangın ve doğal afetsigortası prim tutarlarının ve hasar prim oranlarının gelişimi,1986 – 2009 yılları arasındaki yangın ve doğal afet sigortasıprim tutarlarından ve hasar prim oranlarından oluşan zamanserisi ele alınarak incelenmiştir. 2011 yılı için yangın ve doğalafet sigortası prim tutarı tahmini Pegels’in üstel düzeltmetekniği ile yapılmış ve % 95 güven aralığı ile hasar primoranları için güven aralığı hesaplanmıştır.Abstract:Because of climate change, natural disastersoccurring all over the world and their compound effects areincreasing day by day. The best way of being protected fromthe possible risks that stem from natural disasters is toempower the insurance sector. Since the natural disasters arenot predictable, it is impossible to break free of those risks. Thesize of damage of disasters is increasing and this constitutes agreat deal of risk for insurance and reinsurance companies.As a consequence, the insurance sector should transfer thisrisk. In this article, the development of insurance premiums offire and natural disaster and damage premium amounts, arebeing examined by considering the time series of insurancepremiums of fire and natural disaster and rates of damagepremiums between the years of 1986-2009. For the year 2011,the estimate of fire and natural disaster and rates of damagepremium, are being
"The mission of this Allied Force was fulfilled at 3 a.m., local time, 7 ...
African Journals Online (AJOL)
Germany lay broken and a new bi- polar global political system, domi- nated by two new superpowers - the. United States and the Soviet Union. - had emerged. ... At home, in South Mrica, news of the end of the war was greeted somewhat less sedately. Large crowdsgathered to celebrate Victory in Europe (VE) Day by ...
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Pınar Balkır
2015-02-01
Full Text Available Bu çalışmada, dört farklı tipte hileli ve iki tipte taklit taze kaşar peyniri üretilmiştir. Hileli taze kaşar üretimlerinde elastik telemeye, her birinin erimiş kitledeki oranı %5 olacak şekilde rennet kazein, sodium kazeinat, kalsiyum kazeinat ve soya proteini izolatı katılmıştır (sırasıyla CRC, CSC, CCC, CSOY. Birinci parti taklit peynirlerin (R1 üretiminde rennet kazein, soya proteini izolatı, hidrojene pamuk yağı, NaCl, carrageenan, emülgatör, ikinci parti taklit peynirlerin (R2 üretiminde ise NaCl, modifiye nişasta, hidrojene pamuk yağı, su ve emülgatör kullanılmıştır. Kontrol amacıyla yerel bir süt işletmesinden taze kaşar peynirleri temin edilmiştir. Tüm peynir örneklerinde fizikokimyasal analizler, tekstür profil analizleri ve erime analizleri yapılmıştır. Taklit taze kaşar gruplarının kontrol ile karşılaştırıldığında, kurumadde (P<0.01 ve protein (P<0.01 içeriğinin daha düşük, kurumadde yağ içeriğinin ise daha yüksek olduğu görülmüştür (P<0.01. Tekstürel özellikler ve eriyebilirlik açısından en iyi sonuçlar rennet kazein içeren grup ve R2 gruplarında elde edilmiştir.
Duygusal Zeka Din Öğretimi; Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi ve Duygusal Zeka Gelişim İlişkisi
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Remziye Ege
2015-11-01
Full Text Available Duygusal zeka, bireyin, kendi duygularını anlaması, başkalarıın duygularına empati beslemesi, duygu yönetimi, motivasyon ve duygularını yaşamı zenginleştirecek biçimde düzenleyebilme yetisi olarak tanımlanmaktadır. Din öğretimi yoluyla duygusal zeka becerilerinin ve yerisinin elde edileceği ve geliştirileceği düşünülmektedir. Bu makalede İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersinin muhtevasından hareketle duygusal zeka gelişimi ile din öğretimi arasındaki paralel ilişkiye dikkat çekmek hedeflenmiştir. Söz konusu ilişki, din öğretiminin inanç, ibadet, dua, ahlak öğretim alanlarındaki konulardan örnekler üzerinde belirtilmiştir. Duygusal zeka, bireyin, kendi duygularını anlaması, başkalannın duygulanna empati beslemesi, duygu yönetimi, motivasyon ve duygularını yaşamı zenginleştirecek biçimde düzenleyebilme yetisi olarak tanımlanmaktadır. Din öğretimi yoluyla duygusal zeka becerilerinin ve yerisinin elde edileceği ve geliştirileceği düşünülmektedir. Bu makalede İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersinin muhtevasından hareketle duygusal zeka gelişimi ile din öğretimi arasındaki paralel ilişkiye dikkat çekmek hedeflenmiştir. Söz konusu ilişki, din öğretiminin inanç, ibadet, dua, ahlak öğretim alanlarındaki konulardan örnekler üzerinde belirtilmiştir
The genetic history of Ice Age Europe
DEFF Research Database (Denmark)
Fu, Qiaomei; Posth, Cosimo; Hajdinjak, Mateja
2016-01-01
Modern humans arrived in Europe ~45,000 years ago, but little is known about their genetic composition before the start of farming ~8,500 years ago. Here we analyse genome-wide data from 51 Eurasians from ~45,000–7,000 years ago. Over this time, the proportion of Neanderthal DNA decreased from 3–...... ~19,000 years ago. During the major warming period after ~14,000 years ago, a genetic component related to present-day Near Easterners became widespread in Europe. These results document how population turnover and migration have been recurring themes of European prehistory....
REY, Maurice; KARAHAN, Sabri
1989-01-01
1930 yılından önce Katanga'da bakır ve kobalt üzerine yapılan hidrometalurjik araştırmalar, liç tesislerinden atılan artıklardan seçimli çöktürme yoluyla metal eldesini ve uranyum cevherlerinin hidroklorik asitle liç edilmesini içermektedir. Liége'de, 1932-1939 yılları arasında, çinko elektrolizinde kurşun anodların korozyonu ve eser miktardaki kobaltın etkisi araştırılmış, daha sonra da Yeni Kaledonya'dan getirilen yüksek tenörlü nikel matlarının elektrolitik rafinasyonu incel...
KALİTELİ UYKU VE UYKU BOZUKLUKLARI / QUALITY SLEEP AND SLEEP DISORDERS
Algın, Demet; Akdağ, Gönül; Erdinç, Oğuz
2018-01-01
Özet: Uyku sağlık ve yaşamımızın iyi bir şekilde devamı için önemli bir role sahiptir. Kaliteli uyku zihinsel sağlığımızı, fiziksel sağlığımızı, hayat kalitemizı korumamıza yardım eder ve güvenliğimiz için gereklidir. Uykunun başlatılması ve sürdürülmesi kortikal ve subkortikal birçok beyin bölgesinin işlevi ile gerçekleşir. Uykunun başlatılmasında öncelikle ön hipotalamustan gelen döngüsel girdiler ve endojen kimyasal uyarılar doğrultusunda hipotalamusta ventrolateral preoptik çekirdeğin rol...
BAĞDA SİLKME VE SİLKMEYE NEDEN OLAN FAKTÖRLER
BAHAR, ELMAN; KORKUTAL, İLKNUR; DOĞAN, AHU ZÜBEYDE
2009-01-01
Bağda görülen önemli problemlerden biri olan silkme üzerine birçok çalışma yapılmıştır. Bu derleme ile tür ve çeşitlerin fizyolojik ve genetik özellikleri, toprak koşulları, iklim, hastalık ve zararlılar ile yetersiz ve hatalı kültürel işlemler sonucu meydana gelen silkmenin nedenleri açıklanmaya çalışılmıştır. Bu kapsamda; fizyolojik kökenli silkme başlığı altında; asmanın gelişme kuvveti, kusurlu çiçek yapısı, yetersiz tozlanma ve döllenme üzerinde durulmuştur. İklim kökenli silkme ana başl...
Küreselleşme ve Yeni Uluslararası Ekonomik Düzen
GÜRKAN, ÖMER
2001-01-01
Son dönemlerin çok sık duyduğumuz sözcüklerinden biri “küreselleşme”, bazen ekonomik ilişkilerin yoğunlaşması, mal ve hizmetlerle emek ve sermayenin artan bir serbestlikle tüm dünyada dolaşması, bazen kültür, inanç ve ideallerin benzeşmesi olarak tanımlanmaktadır. Çok genel bir ifadeyle, küreselleşme, her tür değer ve birikimin ulusal sınırları aşarak dünya çapında yaygınlaşması şeklinde, tanımlanabilir. Ekonomik açıdan bakıldığında ise, küreselleşme, üretim, ticaret ve sermaye ile işgücü ha...
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Libermann Towia
2008-05-01
Full Text Available Abstract Background Endothelial differentiation occurs during normal vascular development in the developing embryo. This process is recapitulated in the adult when endothelial progenitor cells are generated in the bone marrow and can contribute to vascular repair or angiogenesis at sites of vascular injury or ischemia. The molecular mechanisms of endothelial differentiation remain incompletely understood. Novel approaches are needed to identify the factors that regulate endothelial differentiation. Methods Mouse embryonic stem (ES cells were used to further define the molecular mechanisms of endothelial differentiation. By flow cytometry a population of VEGF-R2 positive cells was identified as early as 2.5 days after differentiation of ES cells, and a subset of VEGF-R2+ cells, that were CD41 positive at 3.5 days. A separate population of VEGF-R2+ stem cells expressing the endothelial-specific marker CD144 (VE-cadherin was also identified at this same time point. Channels lined by VE-cadherin positive cells developed within the embryoid bodies (EBs formed by differentiating ES cells. VE-cadherin and CD41 expressing cells differentiate in close proximity to each other within the EBs, supporting the concept of a common origin for cells of hematopoietic and endothelial lineages. Results Microarray analysis of >45,000 transcripts was performed on RNA obtained from cells expressing VEGF-R2+, CD41+, and CD144+ and VEGF-R2-, CD41-, and CD144-. All microarray experiments were performed in duplicate using RNA obtained from independent experiments, for each subset of cells. Expression profiling confirmed the role of several genes involved in hematopoiesis, and identified several putative genes involved in endothelial differentiation. Conclusion The isolation of CD144+ cells during ES cell differentiation from embryoid bodies provides an excellent model system and method for identifying genes that are expressed during endothelial differentiation and that
Availability and usage of new antibacterial drugs in Europe.
Ziv, G
1980-05-15
The present-day availability and usage of established and new antibacterial drugs approved for clinical and therapeutic purposes in food-producing animals and poultry in the United States and Europe were compared. Presently, 42 such drugs are approved in Europe, 13 of which were approved since Dec 31, 1974. In the United States, 17 such drugs are currently approved, only four were approved since Dec 31, 1974. Most drug products approved in Europe contain two or more antibacterial agents, whereas most of the products approved in the United States are single drug entities. Drugs approved in Europe but not in the United States include sulfonamide and trimethoprim combinations, nafcillin, oxacillin, metampicillin, cephoxazole, cephalonium, cephacetrile, cephalexin, gentamicin, rifamycin SV, nifuroquine, tiamulin, chloramphenicol, colistin, and polymyxin B. Pharmacologic and clinical features of several of these drugs are briefly described.
Veri Transferi Ve İşlem Güvenliğinin Sağlanmasında Kullanılan Şifreleme Yöntemleri Ve Sayısal İmza
ANBAR, Adem
2004-01-01
İnternetin ve e-ticaretin gelişmesi ve yaygınlaşması, güvenlik problemlerinin çözümüyle yakından ilişkilidir. Güvenlik sorununu; yetkilendirme, www (world wide web) güvenliği ve veri-işlem güvenliği olmak üzere üç açıdan inceleyebiliriz. Bu çalışmada, yetkilendirme ve www güvenliğine kısaca değinildikten sonra, veri-işlem güvenliği üzerinde ayrıntılı olarak durularak, veri işlem güvenliğinde kullanılan, kriptografi, onay kurumu, elektronik noter, elektronik ve sayısal imza gibi yeni güvenlik ...
Corium Spreading Over Concrete: The Vulcano VE-U7 and VE-U8 Tests
International Nuclear Information System (INIS)
Journeau, Christophe; Boccaccio, Eric; Fouquart, Pascal; Jegou, Claude; Piluso, Pascal
2002-01-01
Two experiments have been performed in the VULCANO facility in which prototypic corium has been spread over concrete. In the VE-U7 test, a mixture representative of what can be expected at the opening of EPR reactor-pit gate has been spread on siliceous concrete and on a reference channel in inert refractory ceramic. The spreading progression was not much affected by the presence of concrete and sparging gases. In the VE-U8 test, a UO 2 -ZrO 2 mixture, prototypic of in-vessel corium, has been spread over a lime-siliceous concrete. Although residual power was not simulated in this experiment, up to 2 cm of concrete have been eroded during the test. Results in terms of spreading behaviour, effects of gases, concrete erosion and thermal attack are presented and discussed. (authors)
Sinemada uyarlama sorunsalı ve auteur bir yönetmen olarak Aki Kaurismaki
Mirza, Ayşe
2016-01-01
Bu çalışmada Aki Kaurismaki’nin Suç ve Ceza (Rikos ja rangaistus, 1983), Hamlet Goes Business (Hamlet liikemaailmassa, 1987) ve Kibritçi Kız (Tulitikkutehtaan tyttö, 1990) adlı uyarlama filmleri, auteur kuram ve minimalist üslup açısından incelenecektir. Bu bağlamda filmlerin analizlerine geçilmeden önce, uyarlama filmlerin tarihsel gelişimi ve bu konudaki tartışmalar, auteur kuram ve sinemada minimalizm konuları ele alınacak, ardından ilgili filmler betimleyici analiz yoluyla değerlendirilec...
Salicornia, Sarcocornia ve Arthrocnemum cinslerinin (Chenopodiaceae) Türkiye taksonomik revizyonu
YAPRAK, Ahmet Emre
2008-01-01
Bu çalışmada Türkiye’de bulunan Salicornia L., Sarcocornia A. J. Scott ve Arthrocnemum Moq. cinslerine ait türlerin morfolojik, karyolojik, biyocoğrafik özelliklerinin ve filogenetik ilişkilerinin tanımlanması amaçlanmıştır. Araştırmalar sonucunda Türkiye Florasında verilen Salicornia fragilis P. W. Ball & Tutin, Salicornia europaea L. ve Sarcocornia fruticosa &l...
Unabomber: “Sanayi Toplumu ve Geleceği”
URAL, Mustafa Nuri; TÜRKAL, İhsan
2015-01-01
Ancak çok az şey toplumu Sanayi Devriminin değiştirdiği kadar köklü ve derinden değiştirmiştir. Hiç kimse isteyerek modern hayatın nimetlerinden vazgeçmeye gönüllü gözükmüyor. Ama giderek artan problemler birçok düşünce insanı tarafından yüksek sesle dile getiriliyor. Theodore John Kaczynski kitabında modern toplumun sorunlarını, teknolojinin bu bağlamdaki etkisini, çözümleri ve devrimin önündeki tehlikeleri analitik bir biçimde inceliyor. Gerek yöntemiyle gerek oluşum süreciyle ve içeriğiyle...
Membran Distilasyon ve Ozmotik Distilasyon ile Meyve Suyu Konsantrasyonu
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Pelin Onsekizoğlu
2015-02-01
Full Text Available Geleneksel termal evaporasyonla meyve suyu konsantresi üretiminde uygulanan yüksek sıcaklıklar, uçucu aroma maddeleri, vitaminler ve diğer besin öğelerinde kayıplar, pişmiş tat oluşumu, renk bozulması ve insan sağlığı üzerinde olumsuz etkilere neden olmaktadır. Geleneksel uygulamaların yerini almak üzere, hem iyi kalitede hem de güvenilir ürün üretimine olanak tanıyan alternatif konsantrasyon teknolojileri gün geçtikçe önem kazanmaktadır. Bu teknolojiler arasında, membran distilasyon ve ozmotik distilasyon gibi membran uygulamaları meyve sularının oda sıcaklığında veya buna yakın sıcaklıklarda 60-65 ˚Briks ve hatta daha yüksek seviyelere konsantrasyonuna olanak sağlamaları bakımından ön plana çıkmışlardır. Çalışmada, taze ürün karakteristiklerine yakın ürün üretiminde gelecek vadeden bu membran uygulamalarının temel ilkeleri ve meyve suyu sanayinde kullanım potansiyelleri hakkında bilgi verilmiştir.
Süt ve Süt Ürünlerinin Çinko ile Zenginleştirilmesine İlişkin Yaklaşımlar
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Özge Kahraman
2015-02-01
Full Text Available Çinko vücutta pek çok temel fizyolojik fonksiyonda yer alır ve eksikliği ciddi hastalıklara yol açar. Yanlış beslenme alışkanlıkları, fakirlik, besin yetersizliği, parazitik enfeksiyonlar, hatta çevre kirliliği gibi pek çok primer ve sekonder faktörler vücutta çinko düzeyinin düşmesine neden olur. Kalsiyum, metalkompleksleri, proteinler, fitat, buğday kepeği, lignin ve hemiselülozlar da vücutta çinko emilimini etkilemektedir. Bu nedenle, son zamanlarda gıda zenginleştirme çalışmalarında çinko ilavesi de ele alınmaya başlanmıştır. Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA tarafından beş çinko bileşiği genellikle güvenli olarak (GRAS tanınmaktadır. Bu bileşiklerden bazıları, tüketimi fazla olan süt ve bazı süt ürünlerinin zenginleştirilmesinde kullanılmaktadır. Çünkü süt ve süt ürünleri bazı mineraller bakımından zengin ama çinko açısından yeterince zengin değildir. Makalede de süt ve süt ürünlerinin çinko ile zenginleştirilmesine ilişkin yaklaşımlar tartışılacaktır.
The Rising Racism in Europe: Example Of Pegida
Directory of Open Access Journals (Sweden)
M. Nail
2015-06-01
Full Text Available The racist approaches has began to take place on international area intensively after Cold-War period in the European Union countries. Generally, when we think about xenophobia and racism in Europe, Germany becomes the first country that comes to mind. However, the European Parliament Election in 2014 has shown that the racist approaches are not restricted to Germany. Xenophobia and racism are increasing day by day in nearly all the European Union countries. So far, the racism has been raised as a form of Islamophobia in expressions of far-right parties in Europe. Today the movement, which arised in September 2014 and called Pegida, has started to use these approaches. In this article the Pegida movement will be examined in the context of rising Islamophobia, racism and xenophobia in the European countries recently.
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Yaşar Kobya
2014-11-01
Full Text Available Trabzon, Rize ve Artvin yaklaşık 18000km2 alan üzerine kurulmuş ve yaklaşık 2 milyon insanın yaşadığı Türkiye’nin en kuzey doğusunda bulunan üç ildir. Bu üç ilde toplam 20 tane içme suyu kaynağından örnekler alındı ve bunların toplam alfa, toplam beta aktivite değerleri Berthold LB770 marka alfa, beta sayım cihazı kullanılarak belirlendi. Toplam alfa aktivite değerleri 1.7-114.2 Bq/L ve toplam beta aktivite değerleri ise 2.9-90.8 Bq/L aralıklarında ölçüldü. Bulunan bu değerler dünya sağlık örgütü (WHO’nün limit değerleri ve yapılmış diğer benzer çalışmalarla karşılaştırıldı. Elde edilen veriler için klasik istatistik hesaplamalar yapıldı. Ayrıca jeoistatistik analiz yöntemi kullanılarak eş-doz eğrileri oluşturuldu ve harita üzerinde gösterilerek bölge için bir risk haritası oluşturuldu.
KADIN YOKSULLUĞU VE KADIN SAĞLIĞI ÜZERİNE YANSIMALARI
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Seda KOCABACAK
2014-08-01
Full Text Available Cinsiyet eşitsizliği, yoksulluk ve iyi olmayan sağlık durumunun önemli nedenlerinden biridir. Kadınlar sosyal hayatın birçok alanında cinsiyet ayrımcılığı ile karşı karşıya kalırlar: sağlık hizmetlerinden yararlanma, eğitim, istihdam koşulları, sosyal ve ekonomik yaşam, politik haklar ve ahlaki sorumluluklar bunların bazılarıdır. Bazı toplumsal kabuller ya da ailelerin ekonomik zorlukları kız çocukların okuldan uzak kalmasına yol açabilmektedir. Eğitimsizlik ya da yetersiz eğitim ise özel nitelikler gerektirmeyen ya da düşük gelir sağlayan işlerde çalışılmasına yol açmaktadır. Bu kısıtlılıklar ve eşitsizlikler kadın sağlığı ve refahı üzerinde doğrudan ya da dolaylı etkilere sahiptir. Eğitimli ve refah sahibi kadınlar kadın sağlığı, çocuk sağlığı, aile sağlığı ve hatta tüm toplumun sağlığının geliştirilmesine katkı sağlarlar. Bu çalışmanın amacı ilk olarak kadın yoksulluğu ve sağlığı arasındaki ilişkiyi tartışmak ve Türkiye’ye ilişkin verilerle değerlendirmeler yapmaktır.
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Esra BÜYÜKŞAHİN
2016-06-01
Full Text Available Mitos insanda varlık düşüncesinin ve dilin gelişimi ile birlikte ortaya çıkmış ve bu ikisi gibi insanın en temel zihinsel etkinliklerinin birer parçası olmuştur. Tarihsel çizgisellik içinde ilkel insan topluluklarından Ortaçağ toplumlarına, sanayileşmiş toplumlara ve günümüz toplumlarına kadar bütün topluluklar kendi mitlerini yaratmış ya da var olan mitleri güncelleyerek onları benimsemiş ve izlemiştir. Mitosun her dönemde canlılığını ve devimselliğini koruması şüphesiz onun ayrım gözetmeksizin her insanda aynı zihinsel gereksinime (varlığını anlamlandırma, kendini evren içinde konumlandırma gereksinimine karşılık gelmesinden kaynaklanmaktadır. Her dönemde ve her bireyde etkili olduğu düşünülen mitosun sanat ve yazında izlerinin bulunmaması olası değildir. Mitos, hem derin simgesel anlamıyla hem de pek çok yazınsal türe ve yoruma uyum sağlayabilen esnek yapısıyla tarih boyunca yazar ve sanatçıları için esin kaynağı olagelmiştir. Batı yazınının temeli sayılan Yunan ve Roma yazınlarının mitolojiyi esas aldığı düşünüldüğünde mitosun Batı yazınındaki önemli yeri de anlaşılır. Yazarlar mitosa çoğunlukla metinlerarasılığın yöntemlerini kullanarak başvurmuşlardır. Böylece mitosu da kendilerinin ve yaşadıkları dönemin estetik anlayışı ve koşullarına göre yeniden güncellemişlerdir. Bu sayede hem mitos yeni anlamlarla ve simgelerle donanarak zenginleşir hem de yapıt mitosun simgeselliğinden yararlanarak çokanlamlı ve evrensel bir boyut kazanır. Yirminci yüzyıl Fransız yazınının en dikkat çekici kadın yazarlarından olan Marguerite Yourcenar da mitosa başvurmaktan çekinmemiş; pek çok yapıtında onu eğip bükerek, bilinen anlamlarından kopararak ya da bunlara yenilerini ekleyerek mitosun sunduğu geniş anlam olanaklarından faydalanmış, kendi anlatımında sıkça yer vermiştir. Bu çalışmada Marguerite
Superior Mezenter Arter Embolisinde Erken Tanı ve Embolektomi
AYDIN, İbrahim; YÜCEL, Ahmet; PERGEL, Ahmet; KARAKAYA, Ahmet; OĞULLAR, Sabri; ŞAHİN, Dursun; ÖZER, Ender
2016-01-01
Akut mezenter arter embolisi, acil girişim gerektiren, nekroz geliştiğinde yaygın ince barsak rezeksiyonu ve sonrasında gelişen kısa barsak sendromu nedeniyle yaşam kalitesini düşüren, morbidite ve mortalitesi oldukça yüksek bir hastalıktır. Multidetektör kontrastlı BT, akut mezenterik embolinin erken tanısında oldukça önemlidir. Biz burada, kontrastlı abdominal BT ile erken tanı ve sonrasında bağırsak rezeksiyonu gerekmeden yalnızca embolektomi yaparak tedavi ettiğimiz olguyu sunmayı amaçlad...
Küf Koleksiyonlarının Oluşturulması ve Korunumu
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Şeminur Topal
2015-02-01
Full Text Available Çeşitli amaçlarla saf küf kültürlerinin uygun koşullarda ve özgün karakterlerini değiştirmeden korunmasını esas alan küf koleksiyonunun varlığı pek çok durum ve kuruluşun çalışmalarına destek sağlayabilir. Bu gerçekten hareketle NATO destekli ve 6 yıl süren Türkiye’de çeşitli tarımsal ürün ve gıdaların tarladan-tüketime kadarki küf floralarının taranmasına yönelik proje çalışmasında izole ve identifiye edilen küflerin bir koleksiyon bünyesinde değerlendirilmesi planlanmıştır. Pek çoğu, önemli dış koleksiyon merkezleri olan CBS-Hollanda ve CMI-İngiltere’deki uzmanların teyidini alan ve identifikasyonları tarafımızdan yapılan 10.000 civarındaki küf izolatından duplikasyon yaratabilecekleri elemine edilmiş, diğerleri korunuma alınmıştır. Yatık ve liyofilize kültürler olarak koleksiyonda bulunan küf suşlarının büyük bir kısmı için sistematik arşivleme çalışması tamamlanmış ve bilgisayar yardımı ile sınıflandırılmıştır. Bu sınıflama mevcut küflerin, izole edildiği örnek cinsi ve kayıt numaralarına, sağlandığı bölgelerin il trafik kod numaralarına, küf kültürlerinin cins ve tür isimlerine, liyofilize numaralarına ve koleksiyon odasındaki konumunun yer numaralarına göre olmak üzere 6 ayrı parametre için tek tek yapılarak arşivleme gerçekleştirilmiştir. Ayrıca identifiye edilen küflerin cins ve türlerine göre kartoteksleme işlemi yapılmıştır. Bu çalışmada koleksiyon ve korunumuna ilişkin ayrıntılı bilgiler verilmiştir.
MAHRAMANLIOĞLU, Mehmet; KIRBAŞLAR, Ş. İsmail
2000-01-01
Etanol+1-nonanol ikili sistemi ve etanol+1-nonanol+su üçlü sistemi için çeşitli karışımlarda yoğunluklar ve kırılma indisleri 293.15 K de ölçülmüştür. İkili ve üçlü sistemler için aşırı molar hacim ve molar refraksiyon sapmaları hesaplanmıştır. Aşırı molar hacim ve molar refraksiyon sapmaları için Redlich–Kister eşitliği uygulanarak eşitlik katsayıları hesaplanmıştır.
DEMİR, Elif
2016-01-01
Cinsiyet ve toplumsal cinsiyet kavramları merak ve ilham uyandıran yapısıyla pek çok bilimsel alanın ilgi konusu olmuş ve kadın/erkek ikiliği dışına çıkan bireylere atfedilen ‘queer’ kavramıyla edebi imgelemde &nbs...
Museums and Adults Learning: Perspectives from Europe.
Chadwick, Alan, Ed.; Stannett, Annette, Ed.
This book contains 28 papers presenting perspectives from Europe on museums and adult learning. The papers, each of which is devoted to a specific country, examine topics such as the following: further education and inservice training; programs for unemployed individuals; lectures and open days; elderly visitors; immigrants; refugees; disabled…
LANCHESTER DOĞRUSALLIK KANUNU VE BİR PAZARLAMA UYGULAMASI
YARALIOĞLU, KAAN
2001-01-01
Bu çalışmada birebir mücadeleler için geliştirilen Lanchester’ in Doğrusallık Kanunu incelenmiştir. Öncelikle formülasyon ve kullanılabilirlik koşulları tanımlanmış ve bir pazarlama uygulaması gerçekleştirilmiştir.
Laktoperoksidaz Sistemin Aktivasyonuyla ve Soğutularak Korunan Sütlerin Mikrobiyolojik Özellikleri
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Zerrin Erginkaya
2015-02-01
Full Text Available Araştırmada, 12:8 mg/l ve 24:16 mg/l Tiyosiyanat: Hidrojenperoksit (SCN:H2O2 ilavesi ile laktoperoksidaz sistemi aktive edilen sütler 30°C'de 6 saat süreyle bekletilmişlerdir. Soğutularak 4±1°C'de tutulan, ayrıca kontrol olarak da SCN:H2O2 katılmamış ve 30°C'de tutulan süt örnekleri de aynı süre bekletilmişlerdir. Bekletmenin 0., 3. ve 6. saatlerinde sütün pH değeri, asittik derecesi ve bazı mikroorganizma grubu içeriklerindeki değişimler incelenmiştir. Laktoperoksidaz sisteminin aktivasyonunun, sütlerin toplam aerob mezofil ve psikrotrof bakteri gruplarının, mezofil ve termofil laktik asit bakteri gruplarının, enterobakterlerin ve küf-mayaların gelişimini önemli düzeyde etkilediği görülmüştür (p<0,05. Soğutmanın da toplam aerob psikrotrof bakteriler dışında, incelenen diğer tüm mikroorganizma gruplarını önemli düzeyde etkilediği bulunmuştur. SCN:H2O2 konsantrasyonunun artmasının, sistemin antimikrobiyel etkisini artırdığı belirlenmiştir. Laktoperoksidaz sisteminin aktivasyonunun soğutma kadar etkin olduğu, toplam aerob mezofil ve psikrotrof bakterilerle, enterobakterler üzerinde soğutmadan daha fazla etkili olduğu görülmüştür. Soğutma işlemi ve laktoperoksidaz sisteminin aktivasyonu, sütlerin pH ve asitlik değerleri üzerinde önemli ve yaklaşık aynı düzeyde etkili bulunmuştur (p<0,05.
VAROLUŞ FELSEFELERİ, VAROLUŞÇU TERAPİ VE SOSYAL HİZMET
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Gizem ÇELİK
2017-07-01
Full Text Available Öz Varoluş felsefeleri, insanı ve insan yaşamını açıklamaya çalışan felsefi akımları temel alarak; ancak onlardan farklılaşan önemli nitelikleri ile günümüz insanının sorunlarına yönelen ve tek bir tanımlamayla anılması mümkün olmayan, kimilerine göre bir felsefe yapma tarzını kimilerine göre ise bir felsefi iklimi ifade etmektedir. En yalın ifadeyle, insanı nesne gibi ele alan ve yorumlayan yaklaşımlara tepki olarak, insanın biricik ve otantik oluşu özelliği ile tanımlanması gereken bir varoluş olduğunu belirten varoluşçu görüş, pek çok insanî soruyu ele alıp işleyerek “öz-varoluş ilişkisi”, “varlığın ve hayatın anlamı”, “özgür iradenin insan davranışlarındaki rolü”, “sınırsız özgürlük ve sorumluluk”, “varoluşsal anksiyete” gibi pek çok konuda açıklamalarda bulunmaktadır. Bu çalışmada, varoluş felsefelerine ve temel niteliklerine ilişkin genel bilgilere, artan ve karmaşıklaşan insan sorunlarının çözümünde önemli açıklamalar getirmesi dolayısıyla terapide yer bulan varoluşçu analizin özelliklerine ve odağı insan, insan sorun ve ihtiyaçları olan sosyal hizmet disiplin ve mesleğinin varoluş felsefeleri ile olan ilişkisine yer verilmektedir. Abstract Without a single definition, philosophies of existence sometimes described as the “way of making philosophy” or sometimes “climate of philosophy”. It basically arose from philosophical trends which are trying to explain human and life but differentiates from them by focusing on the problems of the modern man. By the simplest terms, existential philosophy states that human being must be defined as unique and authentic existent and it has born as a reaction to the approach that takes human beings as objects. Existential philosophy takes and examines many humanitarian questions such as "self-existence relationship”, “meaning of life and the existence”, “the role of
Türkiye’de süs bitkileri sektörünün üretim ve yapısal sorunları ve öneriler
ONAY, Hatice Aslı
2008-01-01
ÖZET:
Bu tez çalışması Türkiye’de süs bitkileri sektörünün üretim ve yapısal sorunlarını analiz ederek bunlara yapıcı ve sürdürülebilir çözümler üretmek amacıyla yapılmıştır. Bunun için öncelikle sektörün ülkemizdeki mevcut durumu ortaya konulmaya çalışılmıştır. Mevcut durumu ortaya koymak için ise sektörün üretim, ithalat ve ihracat verilerinden yararlanılmıştır. Birçok kurum ve kuruluşlardan edinilen bu veriler ışığında sekt...
VeA of Aspergillus niger increases spore dispersing capacity by impacting conidiophore architecture.
Wang, Fengfeng; Dijksterhuis, Jan; Wyatt, Timon; Wösten, Han A B; Bleichrodt, Robert-Jan
2015-01-01
Aspergillus species are highly abundant fungi worldwide. Their conidia are among the most dominant fungal spores in the air. Conidia are formed in chains on the vesicle of the asexual reproductive structure called the conidiophore. Here, it is shown that the velvet protein VeA of Aspergillus niger maximizes the diameter of the vesicle and the spore chain length. The length and width of the conidiophore stalk and vesicle were reduced nearly twofold in a ΔveA strain. The latter implies a fourfold reduced surface area to develop chains of spores. Over and above this, the conidial chain length was approximately fivefold reduced. The calculated 20-fold reduction in formation of conidia by ΔveA fits the 8- to 17-fold decrease in counted spore numbers. Notably, morphology of the ΔveA conidiophores of A. niger was very similar to that of wild-type Aspergillus sydowii. This suggests that VeA is key in conidiophore architecture diversity in the fungal kingdom. The finding that biomass formation of the A. niger ΔveA strain was reduced twofold shows that VeA not only impacts dispersion capacity but also colonization capacity of A. niger.
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Nejat Altıniğne
2015-02-01
Full Text Available Bazı şekerlemeler ve toz içeceklere katımlı olan sunset yellow FCF ve tartrazin boyar maddelerin analizleri, voltametrik (DPP ve spektrofotometrik metotlarla yapılarak karşılaştırılmıştır. Şekerlemelerde ve sentetik toz içeceklerde boyar maddenin yalnız bir tanesi bulunduğunda, doğru, hassas ve güvenli sonuçlar elde edilebilmektedir. Uygulanan her iki metodun korelasyon sayısı r= 0.995 ve tayin sınıfları 0.8 mg/ml olarak saptanmıştır. Bu çalışma nitel ve nicel tayinlerin, spektrofotometrik metot yanında voltametri metoduyla da yapılabildiğini göstermiştir.
Historicising ‘Irregular’ Migration from Senegal to Europe
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Stephanie Maher
2017-09-01
Full Text Available Contemporary discourses on migration from West Africa to Europe tend to frame migrants as victims of syndicated trafficking cartels that truck in human desperation. As part of this narrative, migrants are increasingly portrayed as ‘modern-day slaves’ in need of humanitarian protection. In both media and policy circles, African migrants are commonly referred to as desperate travellers who fall prey to exploitative ‘slave traders’ on their clandestine journeys to Europe. And yet, such framings do not adequately account for the ways in which migration from West Africa to Europe has a long and profound history, and thus does not sufficiently correspond to histories of enslavement. Nor do such framings appreciate how contemporary movements within and outside West Africa are informed by interrelated political genealogies that tie Europe to Africa in mutually dialectic ways. Focusing on the case of Senegal, this article aims to disrupt the ‘migrant as slave’ narrative by looking back at the histories of regional and international mobility that continue to shape population movements out of Senegal today.
Karayatak (Şabanözü güneyi) bentonitlerinin mineralojisi ve sedimantolojisi
DİKMEN, Asuman
2009-01-01
Çankırı civarında halen işletilmekte olan ve önemli rezerve sahip bentonit yatakları bulunmaktadır. Bu çalışma ile Şabanözü Karayatak Bentonit oluşumunun mineralojik ve sedimantolojik özelliklerinin incelenmesi ve kökeninin açıklanması amaçlanmıştır.İnceleme alanındaki Tersiyer istifi, Paleosen yaşlı granitoyid, Geç Miyosen yaşlı Karakocaş ve Mamak formasyonları ile Pliyosen yaşlı Bozdağ bazaltı ve Gölbaşı formasyonu olarak incelenmiştir. Şabanözü Karayatak bentonit oluşu...
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Necla Yazıcı
2015-02-01
Full Text Available Bu çalışmada, Ankara İlinin merkez ilçelerine bağlı köylerde yapılmakta olan ev konserveciliği uygulamalarına ait tekniklerin saptanması ve yapılan konservelerin organoleptik ve mikrobiyolojik analizlere dayanarak, bazı kalite özelliklerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırmada Ankara İlinin merkez ilçelerine bağlı, 13 köyde, 154 deneğe anket uygulanmış ve ayrıca deneklerden toplanan 50 konserve örneği organoleptik ve mikrobiyolojik testlere tabi tutulmuştur. Araştırma bulgularına göre deneklerin %97.40’ı sebze konservesi kavanozlarını açık kazanda kaynatmaktadırlar. Deneklerin %48.00’i kavanozları boşluk bırakmadan, %30’u ise yarısına kadar doldurmaktadırlar. Kavanozların havasını alan deneklerin oranı %80.50’dir. Kaynatma işleminde süre tutan denekler %85.71 oranındadır. Bu deneklerin de %71.42’si kaynatma işlemi için yeterli süre uygulamaktadırlar. Konservelerde kaynatmadan sonra bozulma gören denekler %70.13, saklama sırasında bozulma görenler %40.91 oranındadır. Kaynatmadan sonra meydana gelen bozulmaların başında %73.14 oranı ile kapak atması gelmektedir. Toplam 50 konserve örneğinin organoleptik analizi sonucunda örneklerin %18’i renk, %30’u koku, %18’i genel görünüş bakımından kötü olarak değerlendirilmiştir. Mikrobiyolojik analizler sonucunda ise toplam 50 konserve örneğinin %20’sinde üreme görülmüştür. Alınan örneklerin, aerob koşullarda %14’ünde 35 oC de; %16’sında 55 oC’de; anaerob koşullarda ise %12’sinde 35 oC’de; %16’sında 55 oC’de üreme görülmüştür.
The Arctic Boreal Vulnerability Experiment (ABoVE) 2017 Airborne Campaign
Miller, C. E.; Goetz, S. J.; Griffith, P. C.; Hoy, E.; Larson, E. K.; Hodkinson, D. J.; Hansen, C.; Woods, J.; Kasischke, E. S.; Margolis, H. A.
2017-12-01
The 2017 ABoVE Airborne Campaign (AAC) was one of the largest airborne experiments ever conducted by NASA's Earth Science Division. It involved nine aircraft in 17 deployments - more than 100 flights - between April and October and sampled over 4 million km2in Alaska and northwestern Canada. Many of these flights were coordinated with detailed, same-day ground-based measurements to link field-based, process-level studies with geospatial data products derived from satellite remote sensing. A major goal of the 2017 AAC was to collect data that spanned the critical intermediate space and time scales that are essential for a comprehensive understanding of scaling issues across the ABoVE Study Domain and extrapolation to the pan-Arctic. Additionally, the 2017 AAC provided unique opportunities to validate satellite and airborne remote sensing data for northern high latitude ecosystems, develop and advance fundamental remote sensing science, and explore scientific insights from innovative sensor combinations. The 2017 AAC science strategy coupled domain-wide sampling with L-band and P-band synthetic aperture radar (SAR), imaging spectroscopy (AVIRIS-NG), full waveform lidar (LVIS) and atmospheric carbon dioxide and methane with more spatially and temporally focused studies using Ka-band SAR (Ka-SPAR) and solar induced chlorophyll fluorescence (CFIS). Additional measurements were coordinated with the NEON Airborne Observing Platform, the ASCENDS instrument development suite, and the ATOM EV-S2 investigation. Targets of interest included the array of field sites operated by the ABoVE Science Team as well as the intensive sites operated by the DOE NGEE-Arctic team on the Seward Peninsula and in Barrow, NSF's LTER sites at Toolik Lake (North Slope) and Bonanza Creek (Interior Alaska), the Canadian Cold Regions Hydrology sites in the Arctic tundra near Trail Valley Creek NT, the Government of the Northwest Territories Slave River/Slave Delta watershed time series and numerous
Visitors speak openly on the Open Day
2004-01-01
On Open Day, CERN was filled with visitors from around Europeâand beyondâwho toured the LHC detector sites and visited a multitude of experimental halls and workshops across the Meyrin and Prevessin sites, the vast majority in buildings normally closed to the public.
The burden of hepatitis C in Europe from the patients’ perspective: a survey in 5 countries
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Vietri Jeffrey
2013-01-01
Full Text Available Abstract Background Few studies have examined the impact of Hepatitis C virus (HCV infection on patient reported outcomes in Europe. This study was conducted to assess the burden of HCV infection in terms of work productivity loss, activity impairment, health-related quality of life, healthcare resource utilization, and associated costs. Methods The 2010 European National Health and Wellness Survey (n = 57,805 provided data. Patients reporting HCV infection in France, Germany, the UK, Italy, and Spain were matched to respondents without HCV using propensity scores. Outcome measures included the Work Productivity and Activity Impairment (WPAI questionnaire and the Medical Outcomes Study Short Form-12 (SF-12v2 questionnaire. Subgroup analyses focused on treatment-naïve patients. Results HCV Patients (n = 286 had more work impairment (30% vs. 18%, p p p p p n = 139 also reported higher work impairment (29% vs. 15%, p p p p Conclusion HCV infection in Europe is associated with considerable economic and humanistic burden. This is also true of diagnosed patients who have never been treated for HCV.
Modern ve Postmodern Değerlerin Yabancılaşmaya Etkisi
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Mahmut ŞAYLIKAY
2016-08-01
Full Text Available Bilindiği üzere, yabancılaşma, kişinin kendi benliğinden, çevresinden ve sosyalyaşamdan uzaklaşarak bu kavramların etkisi altına girmek olarak tanımlanabilir. Buyönüyle yabancılaşma, sendikalaşmaya hizmet etmesi açısından son derece önemlidir.Diğer taraftan modern ve post modern değerlerin sendikalaşmaya etkisi ise, bireyin belirlibir sendikayla özdeşleşmesi, sendikaya bağlılığı ve kendini adamasıdır. „‟Modernizationand postmodernization: Cultural, economic and political change in 43 societies„‟ adlıçalışmasıyla, Inglehart (1997, „‟Post modern Values in Seven Confucian Societies:Political Consequences of Changing World Views‟‟ adlı çalışmasıyla Wang(2007 ve ‘’Alienation and freedom: The factory worker and his industry.‟‟ adlı çalışmasıyla Blauner(1964 modern - post modern değerler ve yabancılaşma kavramlarına ilişkin literatüre katkısağlamışlardır. Bu çalışmada, sendika üyesi işçilere yönelik söz konusu değişkenlerarasındaki ilişki ve ilişkinin boyutu araştırılmaktadır. Çalışma sayesinde sendika üyelerininsahip oldukları modern ve post modern değerlerinin sosyal yaşama etkileri ve yabancılaşmaboyutlarına göstermiş olduğu tutum ve davranışlar ortaya koyularak sonuçlarıpaylaşılmıştır. Bu bağlamda, çalışmanın temel amacı, sendika üyeleri temelinde, ilişki veetkiler bakımından modern ve post modern değerlerin yabancılaşma ile ilişkisini ele alıp,sendika üyelerinin “yabancılaşma” davranışında bulunma algılarını yapılan araştırmabulgularıyla ortaya koymaktır. Araştırmada, birincil veri toplama yöntemlerinden yüz yüzeanket yöntemi gerçekleştirilmiş ve modern-post modern değerler için, Inglehart‟ın(1997,Fries ve arkadaşları (2007 ve Wang (2007 tarafından geliştirilen modernizm-postmodernizm ölçeği kullanılmıştır. Yabancılaşma ölçeği olarak Blauner‟s (1964 taraf
Otero, Noelia; Sillmann, Jana; Butler, Tim
2018-03-01
A gridded, geographically extended weather type classification has been developed based on the Jenkinson-Collison (JC) classification system and used to evaluate the representation of weather types over Europe in a suite of climate model simulations. To this aim, a set of models participating in the Coupled Model Intercomparison Project Phase 5 (CMIP5) is compared with the circulation from two reanalysis products. Furthermore, we examine seasonal changes between simulated frequencies of weather types at present and future climate conditions. The models are in reasonably good agreement with the reanalyses, but some discrepancies occur in cyclonic days being overestimated over North, and underestimated over South Europe, while anticyclonic situations were overestimated over South, and underestimated over North Europe. Low flow conditions were generally underestimated, especially in summer over South Europe, and Westerly conditions were generally overestimated. The projected frequencies of weather types in the late twenty-first century suggest an increase of Anticyclonic days over South Europe in all seasons except summer, while Westerly days increase over North and Central Europe, particularly in winter. We find significant changes in the frequency of Low flow conditions and the Easterly type that become more frequent during the warmer seasons over Southeast and Southwest Europe, respectively. Our results indicate that in winter the Westerly type has significant impacts on positive anomalies of maximum and minimum temperature over most of Europe. Except in winter, the warmer temperatures are linked to Easterlies, Anticyclonic and Low Flow conditions, especially over the Mediterranean area. Furthermore, we show that changes in the frequency of weather types represent a minor contribution of the total change of European temperatures, which would be mainly driven by changes in the temperature anomalies associated with the weather types themselves.
Kazak Mitleri ve Mitik Efsaneleri Hakkında
İBRAYEV, Şakir; ARIKAN, Metin
2006-01-01
Kazak halkının geleneksel dünya görüşü ile söz sanatının kaynağı diyebileceğimiz mitler; dünyanın yaratılışı, nelerin, nasıl, nereden meydana çıktığı, sebebi ve safhaları, etrafımızı kuşatan çevrenin sırları ve özellikleri hakkında söylenen, insanoğlunun ilkel düşüncesinin sonucu meydana gelen olağanüstü anlatmalar, belki de inanışlar, anlayışlar. En eski mitlerin arasında gökyüzü cisimleri - güneş, ay, yıldız ve gezegenler hakkında söylenilen mitleri gösterebiliriz. Bu türdeki mitlerin başlı...
DEFF Research Database (Denmark)
How has European identity been shaped through its colonial empires? Does this history of imperialism influence the conceptualisation of Europe in the contemporary globalised world? How has coloniality shaped geopolitical differences within Europe? What does this mean for the future of Europe......? Postcolonial Europe: Comparative Reflections after the Empires brings together scholars from across disciplines to rethink European colonialism in the light of its vanishing empires and the rise of new global power structures. Taking an interdisciplinary approach to the postcolonial European legacy the book...... argues that the commonly used nation-centric approach does not effectively capture the overlap between different colonial and postcolonial experiences across Europe....
VeLoc: Finding Your Car in Indoor Parking Structures.
Gao, Ruipeng; He, Fangpu; Li, Teng
2018-05-02
While WiFi-based indoor localization is attractive, there are many indoor places without WiFi coverage with a strong demand for localization capability. This paper describes a system and associated algorithms to address the indoor vehicle localization problem without the installation of additional infrastructure. In this paper, we propose VeLoc, which utilizes the sensor data of smartphones in the vehicle together with the floor map of the parking structure to track the vehicle in real time. VeLoc simultaneously harnesses constraints imposed by the map and environment sensing. All these cues are codified into a novel augmented particle filtering framework to estimate the position of the vehicle. Experimental results show that VeLoc performs well when even the initial position and the initial heading direction of the vehicle are completely unknown.
Elektrikli Otomobil, Küresel Rekabet ve Gelişmeler
Yılmaz, Fevzi
2017-01-01
Önceki Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık Mayıs 2016'da verdiği beyanatta yerli otomobil projesiyle Google ve Tesla gibi devlerin rakibi olacağımızı belirtmişti. Bakan Işık o tarihte, “Tüm otomotiv devleri, işbirliği için sırada bekliyor. Sonuçta bizim de elimizde önemli teknolojiler var.” diyerek moral tazelemişti. Sözü edilen Google, araç otomasyonu ve sürücüsüz araç projesi yürütmekte iken, Tesla ise dünyanın en büyük farklı konsept elektrikli araç üreticisidir. Tesla'nın CEO’su ...
PERİFERİK KAN KÜLTÜRÜ VE YÖNETİMİ
ARDAHAN SEVGİLİ, SEDA; YARDIMCI, FİGEN
2018-01-01
Başlık: PERİFERİK KAN KÜLTÜRÜ VE YÖNETİMİTitle: PERIPHERALBLOOD CULTURE AND MANAGEMENTÖzet: Kandolaşımı enfeksiyonları; enfeksiyona neden olan mikroorganizma ile etkilediğicanlı arasında birçok etkileşim sonucunda meydana gelen ve oldukça karmaşık birsüreçtir. Bundan dolayı kan dolaşımı enfeksiyonlarının erken dönemdetanılanması ve tanısına yönelik tedavisinin başlatılması yaşamsal önemtaşımaktadır. Kan kültürleri; ciddi kan dolaşımı enfeksiyonlarının tanımlanmasıve...
Slow Learner Prediction Using Multi-Variate Naïve Bayes Classification Algorithm
Directory of Open Access Journals (Sweden)
Shiwani Rana
2017-01-01
Full Text Available Machine Learning is a field of computer science that learns from data by studying algorithms and their constructions. In machine learning, for specific inputs, algorithms help to make predictions. Classification is a supervised learning approach, which maps a data item into predefined classes. For predicting slow learners in an institute, a modified Naïve Bayes algorithm implemented. The implementation is carried sing Python. It takes into account a combination of likewise multi-valued attributes. A dataset of the 60 students of BE (Information Technology Third Semester for the subject of Digital Electronics of University Institute of Engineering and Technology (UIET, Panjab University (PU, Chandigarh, India is taken to carry out the simulations. The analysis is done by choosing most significant forty-eight attributes. The experimental results have shown that the modified Naïve Bayes model has outperformed the Naïve Bayes Classifier in accuracy but requires significant improvement in the terms of elapsed time. By using Modified Naïve Bayes approach, the accuracy is found out to be 71.66% whereas it is calculated 66.66% using existing Naïve Bayes model. Further, a comparison is drawn by using WEKA tool. Here, an accuracy of Naïve Bayes is obtained as 58.33 %.
Prehransko opismenjevanje otrok z vidika usvajanja prehranskih veščin
Kostanjevec, Stojan; Erjavšek, Martina
2017-01-01
Na zdravje in kakovost življenja posameznika vpliva stopnja njegove prehranske pismenosti, katere pomemben del so tudi usvojene prehranske veščine in od katerih je odvisen izbor hrane, ki jo posameznik pripravlja in uživa. Prehransko vešč posameznik je zmožen uporabiti usvojeno prehransko znanje pri načrtovanju prehrane, nakupovanju živil in pri pripravi obrokov hrane. Namen raziskave je bil ugotoviti, katere prehranske veščine usvojijo osnovnošolci v šolskem in domačem okolju ter kako pogost...
Melatonin ve Bağışıklık Sistemi
ÇETİN, E.
2005-01-01
Melatonin, pineal bezin beta adrenerjik reseptörlerinin aktivasyonu ile triptofandan sentezlenen bir hormondur.Üretim ve salınımı karanlık ile başlar ve aydınlıkla sona erer. Melatonin, birçok biyolojik fonksiyonun düzenlenmesinderol oynar. Bu derlemede melatonin hakkında genel bilgiler verilerek, melatoninin lenfoid dokular, humoral bağışıklık,hücresel bağışıklık ve kanser üzerine etkileri tartışılmıştır
FEKAL İNKONTİNANSIN BAKIMI VE BAKIMDA KULLANILAN ÜRÜNLER
Denat, Yıldız; Khorshid, Leyla
2010-01-01
ÖZETFekal inkontinans, özellikle uzun dönem yatağa bağımlı hastalarda kontaminasyonaçısından güç sonuçlarla, enfeksiyon ve deri ülserlerinin oluşma riskiyle, pahalı ve potansiyeltehlikelere neden olan bir durumdur. Fekal inkontinans, normal deri bütünlüğü için potansiyel birtehlike yaratır ve septiseminin bir nedeni olabilir. Özellikle yatağa bağımlı fekal inkontinanslıhastalar perineal deri hasarı için risk ...
BROHİ, Recep Ali
2012-01-01
Servikal bölge ile ilgili yapılan anatomik ve morfometrik çalışmaların büyük çoğunluğunda erişkin kadavra ve kemikleri kullanılmıştır. Servikal bölgenin ve bu bölge ile patolojilerde önemli rol oynayan uncinate proses ve servikal nöral foramen ile ilgili çalışmalar literatürde bulunsa da bu iki yapının embriolojik gelişimi yeterin... DOMATES DOKU VE KÜF KARAKTERİSTİKLERİ, DOMATES ÜRÜNLERİNDE KÜF SAYIMI VE KÜFÜ AZALTMA OLANAKLARI Directory of Open Access Journals (Sweden) Çetin KADAKAL 2001-02-01 Full Text Available Domates ve ürünlerinde en önemli kalite kriterlerinden biri, ürünün küf yüküdür. Domates ve ürünlerinde küf yükü; Howard küf sayım (HMC metoduna göre yapılmaktadır. Küf yükü, son ürünün hijyenik koşullarda üretilip üretilmediğini göstermesi açısından önemlidir. Küf yükünün maksimum sınırı ülkeden ülkeye değişmekle birlikte % 40-60 (pozitif alan arasındadır. Son yıllarda domates ve ürünlerinde ergosterol düzeyi küf yükü yerine yeni bir kriter olarak kabul edilmeye başlanmıştır. Using VE to Strategically Plan Our Future Energy Technology Data Exchange (ETDEWEB) Margie Jeffs; Lori Braase; Alison Conner; Darcie Martinson; Jodi Grgich 2009-06-01 The Value Engineering (VE) Methodology is an effective tool for business or project strategic planning. In conjunction with the “Balanced Scorecard Approach” (Drs. Robert Kaplan, PhD, and David Norton, PhD, from the Balanced Scorecard Collaborative/Palladium Group), function analysis can be used to develop strategy maps and scorecards. The FAST diagram provides an integrated approach to strategy map development by formulating a cause and effect relationship and establishing the “how” and “why” behind the strategy map. By utilizing the VE Job Plan, one is able to move from strategic thinking all the way through to execution of the strategy. KESKİNBALTA, Mehmet Anıl; HAMZAOĞLU, Gökhan; ÇELİK, Meryem Yeşim; DERNEKBAŞI, Seval 2015-01-01 Bu araştırmada, Japon balığı (Carassius auratus L. 1758) ve arpa bitkisi (Hordeum vulgare L.) kullanılarak model bir akuaponik sistem oluşturulmuştur. Araştırma süresince arpa bitkisinin suyun nitrit, nitrat ve fosfat değerlerinde yaptığı değişim ve balıkların gelişimi üzerindeki etkilerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. 30 günlük araştırma süresince günlük olarak pH, sıcaklık ve oksijen değerleri ölçülmüştür. Haftalık olarak bitki yetiştirme yatağına giren ve bitkiden süzülen suyun nitrit (NO2... KESKİNBALTA, Mehmet; HAMZAOĞLU, Gökhan; ÇELİK, Meryem; DERNEKBAŞI, Seval 2015-01-01 Bu araştırmada, Japon balığı (Carassius auratus L. 1758) ve arpa bitkisi (Hordeum vulgare L.) kullanılarak model bir akuaponik sistem oluşturulmuştur. Araştırma süresince arpa bitkisinin suyun nitrit, nitrat ve fosfat değerlerinde yaptığı değişim ve balıkların gelişimi üzerindeki etkilerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. 30 günlük araştırma süresince günlük olarak pH, sıcaklık ve oksijen değerleri ölçülmüştür. Haftalık olarak bitki yetiştirme yatağına giren ve bitkiden süzülen suyun nitrit (NO2... Directory of Open Access Journals (Sweden) Jennifer Ibrahim 2016-09-01 Full Text Available Eliglustat is a recently approved oral therapy in the United States and Europe for adults with Gaucher disease type 1 who are CYP2D6 extensive, intermediate, or poor metabolizers (>90% of patients that has been shown to decrease spleen and liver volume and increase hemoglobin concentrations and platelet counts in untreated adults with Gaucher disease type 1 and maintain these parameters in patients previously stabilized on enzyme replacement therapy. In a post-hoc analysis, we compared the results of eliglustat treatment in treatment-naïve patients in two clinical studies with the results of imiglucerase treatment among a cohort of treatment-naïve patients with comparable baseline hematologic and visceral parameters in the International Collaborative Gaucher Group Gaucher Registry. Organ volumes and hematologic parameters improved from baseline in both treatment groups, with a time course and degree of improvement in eliglustat-treated patients similar to imiglucerase-treated patients. Ibrahim, Jennifer; Underhill, Lisa H; Taylor, John S; Angell, Jennifer; Peterschmitt, M Judith 2016-09-01 Eliglustat is a recently approved oral therapy in the United States and Europe for adults with Gaucher disease type 1 who are CYP2D6 extensive, intermediate, or poor metabolizers (> 90% of patients) that has been shown to decrease spleen and liver volume and increase hemoglobin concentrations and platelet counts in untreated adults with Gaucher disease type 1 and maintain these parameters in patients previously stabilized on enzyme replacement therapy. In a post-hoc analysis, we compared the results of eliglustat treatment in treatment-naïve patients in two clinical studies with the results of imiglucerase treatment among a cohort of treatment-naïve patients with comparable baseline hematologic and visceral parameters in the International Collaborative Gaucher Group Gaucher Registry. Organ volumes and hematologic parameters improved from baseline in both treatment groups, with a time course and degree of improvement in eliglustat-treated patients similar to imiglucerase-treated patients. Van’da Tüketime Sunulan Feta Peynirlerinin Mikrobiyolojik ve Kimyasal Kalitesi Directory of Open Access Journals (Sweden) Enise Akel 2016-11-01 Full Text Available Bu çalışma, Van il merkezinde tüketime sunulan Feta peynirlerinin mikrobiyolojik ve kimyasal kalitesini belirlemek amacıyla yapıldı. Çalışmada 50 adet Feta peyniri materyal olarak kullanıldı. Feta peynirlerinin mikrobiyolojik analizleri sonucunda, ortalama olarak toplam aerob mezofil genel canlı sayısı 5,49 log kob/g, laktik asit bakteri sayısı 5,20 log kob/g, koliform grubu mikroorganizma sayısı 0,78 log kob/g, Escherichia coli sayısı 0,10 log kob/g, mikrokok/stafilokok sayısı 0,58 log kob/g, koagülaz pozitif Staphylococcus aureus sayısı 0,53 log kob/g, Clostridium perfringens sayısı 0,08 log kob/g, enterobakteri sayısı 0,96 log kob/g, maya ve küf sayısı ise 5,18 log kob/g olarak saptandı. Kimyasal analizler sonucunda ise ortalama pH değeri 4,38, titre edilebilir asitlik derecesi %1,41 LA, kuru madde miktarı %41,21, yağ miktarı %18,12, kuru maddede yağ miktarı %44,18, tuz miktarı %8,36 ve kuru maddede tuz miktarı %20,42 olarak tespit edildi. Feta peyniri örneklerinin tamamı titre edilebilir asitlik yönünden standartlara uygun bulundu. Ancak örneklerin %8’i koagülaz pozitif S. aureus, %52’si pH ve %100’ü kuru maddede tuz yönünden standartlara uygun bulunmadı. Sonuç olarak, Feta peynirlerinin mikrobiyolojik ve kimyasal kalitesinin yetersiz olduğu ve bu durumun üretici ve tüketiciler için risk oluşturabileceği kanısına varıldı. Gıda zincirinin tüm aşamalarında temeli GMP olan HACCP sisteminin uygulanması gıda güvenliği, halk sağlığı ve tüketici haklarının korunmasında etkin rol oynayacaktır. Bahçe, Abdullah; Gümüş, Öner 2016-01-01 ÖzNükleer enerji birçok ülkenin birbirine karşı üstünlük sağlamada kullanabildikleri bir araçtır. Bunun temel sebebi de nükleer enerjinin ekonomik ve mali getiri sağlayarak ülkelerin kalkınmalarını etkileyebilecek bir potansiyele sahip olmasıdır. Bu yönüyle nükleer enerji, verginin doğmasına neden olacak bir etkiye de sahiptir. Türkiye’de ise nükleer enerji üretilememektedir. Bununla birlikte diğer enerji çeşitlerinin üretimi söz konusudur ve bu enerji çeşitlerinden üretilen mal ve hizmetler... Tiyatro, karikatür ve film provokasyonları bağlamında Fransız basınında İslam ve Hz. Muhammed imajı METİN, İsmail 2016-01-01 Oryantalizm ve oryantalistler, tarih boyunca İslamı kendi zihin dünyasına göre anlamış ve bu yönde çalışmalar yapmıştır. Yapılan bu çalışmalar ilmi eserler, ansiklopediler, kitaplar, makaleler başta olmak üzere, yazılı ve görsel basında da yer almıştır. Bu makale, oryantalizmin önemli merkezlerinden olan Fransada, özellikle yazılı basında, başta İslam, Kuran-ı Kerim, Hz. Muhammed olmak üzere dini değerlerin medya tarafından algılanış biçimini, karikatür ve film provokasyonları bağlamında tari...
|